Açlık Kurbanları

Açlık Kurbanları
Todur Zanet

Todur Zanet
Açlık Kurbanları

SUNUŞ
Moldova, Ukrayna, Bulgaristan gibi Doğu Avrupa ülkelerinde yaşayan ve bizim gibi Oğuzlardan gelen Gagavuz Türkleri Ortodoks Hıristiyandır. Toplam nüfusları 250 bin kadardır.
Tarihî kökleri, 4. yüzyıldan itibaren Karadeniz’in kuzeyinden Balkanlar’a akan Hun, Uz (Oğuz), KumanKıpçak ve Peçenek Türklerine kadar uzanmaktadır. Daha sonra Keykavus’la birlikte Dobruca’ya yerleşen Selçuklu Türklerinden ve Saru Saltuk’la Balkanlar’a uzanan gazi dervişlerden bazıları zaman içinde Hıristiyanlaşmış ve bunlar da Türkçe konuşan Oğuzlar olarak daha önceden Hıristiyanlaşmış Türklere katılmışlardır.
14. yüzyılda Yıldırım Bayezid’in Dobruca bölgesini ele geçirmesinden itibaren Osmanlı Devleti’ne katılan bu Türkler, başlangıçta Müslüman Türklere verilen bütün haklardan yararlanmışlar ve 1812’de Rusların yaşadıkları bölgeleri ele geçirmesine kadar da Osmanlı tebaası olarak kalmışlardır.
1930’luyıllarda Hamdullah Suphi TANRIÖVER’in Romanya’da elçilik görevine atanmasının ardından Türkiye, Gagavuzları yeniden keşfetmiş ve Atatürk döneminde Gagavuzlarla yakından ilgilenilmiştir. Bazı Gagavuz gençleri eğitim görmek için Türkiye’ye gelmişler ve Türk öğretmenler de Gagavuzların eğitimi için Basarabya bölgesine gönderilmişlerdir. II. Dünya Savaşı çıkınca iki taraftan da evine dönemeyenler olmuştur.
Todur Zanet’in Aaçlık Kurbanları adlı eserinde anlattığı olayların yaşandığı yıllarda Sovyet sistemi, diğer bütün Türklerle olduğu gibi, Gagavuzlarla da ilişkimizi bitirmişti.
1990’lı yıllarda Sovyetler Birliği dağılınca diğer kardeşlerimiz gibi Gagavuz Türkleriyle de yeniden kucaklaştık.
Bu sefer de TİKA Gagavuzlara sahip çıktı. Gagavuzlara televizyon ve radyo yayını, gazete ve dergi basımı için destek verdi. Komrat’taki Gagavuz Devlet Üniversitesi’ne öğretim üyesi gönderdi.
İşte böyle bir görevle Gagavuz Yeri’ne doğru yola çıkarken, yol arkadaşlığı, daha sonra da gönül dostluğu yaptığım A. Kerim DİNÇ ile birlikte Gagavuz kardeşlerimizi tanımaya çalıştık. Onları evlerinde ziyaret ettik, sofralarına oturduk, aileleri ile tanıştık. Elimizden geldiği kadar Türkiye’nin dost elini bu kardeşlerimizin üzerinde hissettirmeye çalıştık. Ben bir dönem çalıştıktan sonra üniversiteme döndüm. Ancak A. Kerim DİNÇ kardeşim Gagavuz Yeri’ndeki görevine ve hizmetlerine devam etti.
Bir bilim ve sanat adamı olan A. Kerim DİNÇ, Gagavuzlarla ilgili çok önemli çalışmalara imza attı. Todur ZANET’in bu kıymetli tiyatro eserini Türkiye Türkçesine aktararak bu güzel çalışmalarına bir yenisini ekledi. Gagavuz Türklerinin ve edebiyatlarının Türkiye’de tanınmasına katkıda bulunacak bu eserinden dolayı kendisini tebrik eder, başarılarının devamını dilerim.

    Prof. Dr. Nevzat ÖZKAN

BİRKAÇ SÖZ…
Todur Zanet’in Açlık Kurbanları isimli oyununu okuduktan sonra uzun süre kendime gelemedim. Trajik bir olay, nefis bir üslup, vurucu ifadeler… Zanet’in şiirleri gibi oyun yazarlığı da onun değerli bir edebiyatçı olduğunun delili. Okumaya başladığınız kitap sizi Türk tarihinin karanlık dönemlerine doğru alıp götürüyor. Bir Gagauz köyü, bu köyde bir aile… Bu Gagauz ailesinin trajedisini okurken bütün Gagauzların yaşadıkları da gözünüzde canlanıyor. İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından gelen açlık ve kıtlık yılları… Sovyetler Birliği, insanların elinde avucunda ne varsa alıyor, binlerce insan açlıktan kırılıyor. İki yıl içinde Gagauz nüfusun yarısı yok oluyor.
Açlık Kurbanları, gerçek olaylara dayanan önemli bir eser. Oyunun kahramanlarını Zanet yakından tanıyor. Çünkü onlar Kongaz köyünden; onun ailesinden, yakınlarından birileri. Acılarını hâlâ hissediyor, yaşıyor.
Oyunu okurken 1991 yılının nisan ayını hatırlıyorum. Henüz Sovyetler Birliği dağılmamış, can çekişiyor. Türkiye’den küçük bir grupla Gagauz sempozyumuna gidiyoruz. Çadır’a… Daha önceden ismen tanıdığımız Gagauz yazarlarıyla karşılaşıyor, tanışıyor, kucaklaşıyoruz. Toplantı henüz devam ederken eşimle birlikte kendimizi Todur Zanet’in arabasında buluyoruz. Henüz otuz yaşlarının başlarında olan Zanet’in yanında altmışlarında ihtiyar delikanlı Nikolay Baboğlu… Zanet direksiyonda, Bucak bozkırlarında bilmediğimiz bir yöne doğru gidiyoruz. Bu arada ilk defa tanıştığımız bu iki insanla heyecanlı bir sohbete dalıyoruz. Biraz sonra rahmetli Baboğlu ile bir koro oluşturup “Varna gibi kale yoktur / İçinde tımarı çoktur / Varna’ya imdat yoktur / Biz Varnalıyız ağalar / İmdat Varna’ya” diye başlayıp giden bir Varna türküsü tutturuyoruz. Bu türküyü yayımlayan Baboğlu’na itiraz ediyor, komünizm etkisiyle türkünün kimi yerlerini değiştirdiklerini anlatıyorum. Kabul ediyor. Ne kadar sürdüğünü bilmediğim yolculuğumuz Kongaz köyünde sona eriyor. Zanet, “Burası benim köyüm, şurası annemin evi” diyor köyün içinde ilerlerken. Yolumuz mezarlığa doğru… Birkaç dakika sonra köyün mezarlığına varıyoruz. Zanet başlıyor anlatmaya 1946-47 yıllarında Sovyetler Birliği’nde meydana gelen kıtlık ve açlık günlerini, en çok da Gagauzların etkilendiğini… Ölen insanların topluca gömüldükleri bir çukur gösteriyor, gözleri yaşlı. Heyecanla, o günleri yaşamış gibi anlatıyor anlatıyor. Biraz ilerdeki ninesinin mezarına ilerliyoruz. Zanet kendinden geçerek dua ediyor; dualarını, Allah’a yalvarışlarını biz de duyuyoruz. Ninesine teşekkür ediyor kendilerine yaptıklarını anarak.
Zanet açlık kurbanlarının defnedildiği bu mezarlıktan ayrılmak istemiyor. O kadar çok hikâye dinlemiş ki bu insanların feci sonlarıyla ilgili, ölenlerin ruhları onu duyduklarını gelecek nesillerin bu trajediyi öğrenmeleri için zorlamış olmalı. Zanet içindekileri bir bir döküyor ve birkaç yıl sonra bu güzel oyun ortaya çıkıyor.
Zanet, Gagauzların yaşadıkları trajediyi ve sebeplerini doğru yorumluyor. Satkın insanların her toplumda olduğu gibi Gagauzlarda da bulunduğunu üzerine basa basa ifade ediyor, haykırıyor. Kimi aydınların, yöneticilerin Gagauz tarihinin bu karanlık sahnelerini bugünkü nesillerden sakladığını, öğrenmelerini istemediği durmadan dinlenmeden söylüyor.
Todur Zanet, susmayan, susturulamayan, ömrünü Gagauz davasına harcayan cesur bir aydın. Geçmişte ve günümüzde olup bitenleri enine boyuna değerlendiriyor, düşüncelerini apaçık söylemekten hiç korkmuyor. Yıllar sonra yazılacak Gagauz edebiyatı tarihi Zanet’i anlatırken şiirleri, oyunları ve Ana Sözü’ndeki çabalarından başka Gagauzların dünyada var olma mücadelesindeki gayretlerinden de bahsedecektir. Karaçoban, Tanasoğlu, Baboğlu, Köse, Kuroğlu gibi isimlerin yanına onun ismi de altın harflerle yazılacaktır. Çünkü bu isimler gibi, Zanet de Gagauz tarihini hem arayan hem yazan isimdir.
Açlık Kurbanları adlı oyun teatral değerinin yanında Gagauz tarihine dikkat çekmesiyle de önemli bir eserdir. Türkçeye aktarılması bu anlamda bir kazançtır. Ayrıca Türk coğrafyasının başka taraflarından süzülüp gelen bu eserler aracılığıyla Türk dünyası birbirini daha iyi tanıyacak ve soydaşlarının derdiyle dertlenecektir. Bu görevi üstlenerek Açlık Kurbanları’nı Türkçeye kazandıran Abdulkerim Dinç, bu anlamda teşekkürlere layık bir işi başarmıştır.

    Prof. Dr. Mustafa ARGUNŞAH

AÇLIK KURBANLARI HAKKINDA
“Böyle evlâtlarla yok olmayacaksınız bay Miti!..”
Soykırım deyince akla hemen Yahudiler gelir.. Dünya edebiyatında Yahudi soykırımı ile alâkalı binlerce film çekilmiş, tiyatro eseri sahneye konulmuş, roman, hikâye ve şiir kaleme alınmıştır. Ermenilerin, Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da Türklere uyguladığı soykırım ise ters yüz edilmiş, Türklerin aleyhine bir silah olarak kullanılmıştır. Öyle ki, Ermenilere ağıt yakan Türk yazarları bile çıkmış, bu ağıt yakıcılar büyük şöhret kazanmışlardır.
Stalin döneminde özellikle Kırım Türklerine, Ahıska Türklerine uygulanan soykırımı kimseler hatırlamaz bile… Ve hatta günümüzde medenî Avrupa, Ermenilerin Karabağ’da Azerbaycan Türklerini vahşice katletmesine gözlerini sımsıkı kapatmıştır. Azerbaycan’ın yüzde yirmisi hâlen Ermeni işgâli altında değil mi? Hemen kapılarının önünde Boşnakların kitleler hâlinde imhasına aynı medenî dünya kulaklarını tıkayıp, gözlerini kapatmadı mı?
2001 yılında Gagauz Eri’nin Kiriyet köyünde açlıktan ölen Gagauz Türklerinin hatırasına dikilmiş ve Todur Zanet’in mısralarının kazındığı Anma Taşını ziyaret etmesem Gagauz Türklerine uygulanan soykırımdan haberim bile olmayacaktı. Daha sonra Nikolay Baboğlu’nun hatıralarından 1946 1947 yıllarında yaşanan açlığı, açlık yoluyla Gagauz Türklerine uygulanan soykırımı okumuştum. Hatıralarında o günleri şöyle anlatır Baboğlu:
“1946 – 1947’inci yıllarda çekettiydi bir çirkin aaçlık, angısı gidärdi bütünnä Basarabiyada, aaçlık kopettiydi diil yokluk hem kıtlık beterinä, ama Stalinin insan öldürücü politikasından hem onun yaltıkçı kuyrukçularından. Potapovlar raykomlardan hem Budilovskilär upolminzaglardan süpürdüydülär insannarın tavannarından bitki kesmikli tenecikleri da, çalışırdılar birär altın yıldız düşsün güüslerinä, tamannardılar ikişär üçär plan „sevgili“ devletä brakıp ardlarında binnärlen aaçlıktan ölän uşakların hem ihtyarların skeletlerini. O zor zamanda Çorbacılardan birisi çıkmadı da desin terekä yok, zaima para yok, milletin gelecää kaybelmää gider! Beki onnarı uuradaceydılar kaba skamnelerindän, ama kurtulaceydı millet. Onnara taa kolaydı görmää gezek ölüleri, görmää nasıl insannar kedileri hem köpekleri iirdi, nasıl kanibalızma da çekettiydi, ama buyurucular yukarsının önündä çalışırdılar biri – birindän taa metin çıkmaa. O yıllarda aaçlıktan öldü Gagauz halkın yarısı – uşakların taa çoyu, karılar, ihtyarlar. Bändim o vakıtlar üüredici Kıpçak küüyün ikinci Kenarkı Şkolasında. 1946. yılın senteabri ayında birinci klasıma yazdıydım 36 uşak, ama açan üüretmä yıl bitti 1947. yılın may ayında klasımda kaldı sade 4 uşak. Kalanı hepsi öldü benim gözümün önündä. Bakmadan ona ki bän can acısından tutuşurdum da yalınnan yanardım bu kaba-atsız cannar için, kendim hiç yoktu neylän onnara yardım edeyim, dofturlar beni kendimi distrofik yazmıştılar (üüredici distrofik) sayıler aaçlıktan hasta.“ (Nikolay Baboğlu, Publitistika Yazılarından, Kişineu 2000, s. 8-9)
Elinizde tuttuğunuz oyunun üçüncü perdesinde, Peti: “Böyle evlâtlarla yok olmayacaksınız, bay Miti!..” der. Evet, o trajik günler, Gagauz mankurtlarının ihanetleri, oyunun kahramanları olan Yançu ailesini yok edemedi ve Yançuların ortanca oğlu Todur, o felâket günlerini kaleme aldı.
Açlık Kurbanları ile tarihin bir dilimi, bir halkı yok etme plânları, nisyana gömülmekten kurtulmuştur. San’atın gücü ile 1946 – 1947 yıllarında yaşanan acılar hafızalarda daima yaşayacak, Gagauz aydınlarına, Gagauz gençliğine geleceği belirlemede güç kaynağı olacaktır. Açlık Kurbanları küçük bir halkın yaşadığı tragedya olarak görülebilir ama esere derinlemesine dikkat edilirse orada insan ve insanlık onuru vardır.
Gagauz Türklerinin yazılı edebiyatı 1950’lerden itibaren başlar. Henüz emekleme halindeki bu edebiyatta To-dur Zanet’in adı farklı bir yer tutmaktadır. O, bir Gagauz önderi, mücâdeleci bir Gagauz aydını olmasının yanında şâir, yazar ve gazetecidir.
Gagauzların dramatik edebiyatı da zengin değildir. Diyonis Tanasoğlu’nun Oğlan hem Lenka, Nikolay Baboğlu’nun Mumlar Saalık İçin ve Todur Zanet’in Açlık Kurbanları ve Büülü Maaza baş eserlerdir. Bunlar dışında Gagauz dramatik edebiyatı olarak ancak bir kaç eser sayabiliriz.
Ümid ederim ki, Gagauz Türklerinin tiyatro eserleri Türkiye Türkçesine kazandırılır ve sahnelerimizde de temsil edilmeye başlanır.
Zanet’in kaleme aldığı, “AAÇLIK KURBANNARI MEZARLARDAN BAARÊRLAR! (60 YIL GEERİ GAGAUZLARA KARŞI SOYKIRIMI (GENOŢİD) YAPIL DI)” başlıklı yazıyı olduğu gibi ilâve ettim. Bu yazı eserde anlatılan hadiseleri kavramamıza yardımcı olacaktır. Yazıyı, Türkiye Türkçesine de aktarabilirdim. O trajik günler ancak yine o halkın söyleyişiyle ifadesini bulur diye düşündüm. Hem de, Gagauz Türkçesinin yine Gagauzların ifadesiyle “şıralı” ifade tarzıyla herkesin tanışmasını arzu ettim… Bilinemeyecek birkaç kelimeyi de metnin hemen arkasına ilâve ettim.
Değil 1946 -1947 yılları arasında Gagauz Türklerine uygulanan soykırımı, bir halkın açlıkla imtihanını, Türkiye’de pek çok kişi Gagauzların isimlerini bile duymamıştır.
Todur Zanet’in bu oyunu ile Türk okuyucusu hem Gagauz Türklerinin kültürel kimliklerini, millî karakterlerini tanıyacak hem de sahifeler arasında bu acıya ortak olacaktır…

    Abdulkerim DİNÇ

TODUR ZANET
1958 yılının Kirez ayının yani Haziran ayının 14’ünde Moldova Cumhuriyeti’nin güneyindeki Kongaz köyünün büyük ve çalışkan bir ailesinde bir erkek çocuğu dünyaya geldi. Bu büyük ve çalışkan aile köyde Todur Yançular olarak tanınırlardı. Zira bu evde doğan çocuklara özellikle, Todur yahut Yançu (İvan) adları verilirdi. Yeni doğan çocuğa da dedesinin adını verdiler: Todur.
Todi’ye adeta babaannesi Ekaterina İvanovna annelik etti. Çünkü babası ve annesi gece gündüz bir parça ekmek kazanmak için çalışırlardı. Babası İvan Födoroviç demirci dükkanında, annesi İvanna Dimitrievna ise kiremit fabrikasında çalışırdı.
Todi’nin babaannesi, uzun kış gecelerinde gaz lâmbası ya da fener ışığında, yün eğirip, çorap örerken Gagauzların geçmiş zamanlarda yaşadıkları acıları anlatırdı. Gagauzların masal zamanlarını anlatırdı. Küçük Todi, ilk Gagauz türkülerini, manilerini, masallarını, bilmecelerini babaannesinden işitti. Öğrenci olduktan sonra, Gagauz Türklerinin geçmişine dair babaannesinin anlattıklarını teybe kaydetti.
Todur’un küçüklüğünde okullarda Gagauz Türkçesi öğretilirdi. Ağabeylerinin kitaplarından Gagauzların bir dili, edebiyatı, Gagauz yazarları olduğunu öğrendi. Bazen ağabeyleri küçük Todi’yi, Gagauz dili derslerine götürürler; öğretmenler de sevimli Todi’yi derse kabul ederlerdi. Todi’nin okula başladığı 1965 yılında, okullardan Gagauz dili eğitimi kaldırılmıştı.
Zanet ailesinin biri kız, dördü erkek beş çocuğu vardı. Todi ortancaydı. O zamanlar hem ekonomik hem sosyal anlamda büyük sıkıntılar yaşanıyordu. Küçük Todi, ağabeylerinden kalan elbiseleri giyinirdi. Beşinci veya altıncı sınıfta bir kış günü, sınıfa bir keptar (yünü içe gelecek biçimde koyun veya kuzu derisinden yelek) ve beline sarılı dedesinin kuşağı ile geldi. Ders başladı. Küçük Todi’yi sınıfın karşısına çıkaran öğretmeni: “Çıkar bu çingene elbiselerini” diyerek öğrencilerin huzurunda hakaret etti. Çingene elbiseleri dediği Gagauzların millî giysisiydi. Bu, Todur Zanet’in Gagauz olduğu için yaşadığı ilk baskı, ilk hakaretti. Daha o zaman, Gagauzların da bu dünyada kendilerini yaşayabilecekleri bir yerleri olması gerektiği düşüncesi o saf çocuk zihnine yerleşti.
1975 yılında orta eğitimini tamamladı.
1976-1981 yılları arasında Kişinev Politeknik Enstitüsünde mühendislik eğitimini tamamladı.
İlk şiiri “Mali”yi 1977 yılında yazdı.
Kişinev’de üniversite eğitimi alırkın sık sık uğradığı Mihail Kolsa’nın evinde Gagauz müziği ile tanıştı. Bu evde Gagauz kültür özerkliği için o gün devrim kabul edilecek düşüncelerini ifade etmeye başladı.
Todur Zanet, daha çocukluğundan itibaren kendisini, Gagauz kültürüne ve Gagauzluğa adamıştı.
1986 – 1990 yılları arasında, Gagauz Türkçesi ile “Bucaan Dalgasında” radyo ve televizyon programını hazırladı.
1988 -1994 yılları arasında ve 1999’dan bugüne kadar, ilk Gagauz gazetesi olan “Ana Sözü” gazetesini ve çocuklar için gazetenin ilâvesi olan “Kırlangaç” dergisini yayımcısı, baş redaktörü, yazarı, muhabiri, fotoğrafçısı ve dağıtımcısı olarak çıkardı ve maddî zorluklarla çıkarmaya devam ediyor.
Todur Zanet, çalışmaları ve başarılarından dolayı, 1989 yılında SSRB ve Moldova Jurnalist Birliklerine üye olarak kabul edildi.
1990 yılında ise, SSRB ve Moldova Yazarlar Birliği üyesi oldu.
Todur Zanet’in yazdığı Gagauz Millî Marşı, Gagauz Halk Kongresi tarafından Gagauz Cumhuriyetinin millî marşı olarak 411 oyla kabul edildi.
Gagauz edebiyatı, basını ve kültürüne hizmetlerinden dolayı, 1992 yılında Türk Dünyası Yazarlar Birliği’ne kabul edildi.
Todur Zanet, Gagauzların Lâtin alfabesine geçmesi için büyük çalışmalar yaptı. “Ana Sözü” gazetesinin sayfalarında sütun sütun bu yazılardan örnekler verdi. 25 Eylül 1993 tarihinde Lâtin alfabesi ile ilk Ana Sözü’nü çıkardı. Bu tarihten itibaren Ana Sözü Lâtin alfabesi ile çıkmaktadır.
Todur Zanet, 1991 – 1993 yılları arasında, Kişinev Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Gagauz aktörlerine Gagauz Türkçesinin diksiyonu konusunda dersler verdi. Bu çalışmaları sırasında Gagauz Türkçesine çeşitli oyunlar çevirdi. Bunların arasında “Bayazid” (Jan RASSİN, manzum oyun), “Kaynana iki gelinnän” (E. GHEORGİTA), “Cumêrtesi avşamneen…” (M. BACİEV). Bayazid çevirisi Moldova Devlet Televizyonu tarafından filme çekildi. Eser, Televizyonun “Altın Fondu” arşivinde muhafaza edilmektedir.
Şâir, gazeteci Todur Zanet, iki oyun kaleme aldı. “Aaçlık Kurbannarı” (1998 yılında) ve “Büülü Maaza” (2004 yılında) Gagauzların biricik tiyatrosu olan Mihail Çakır Gagauz Milli Teatrosu tarafından sahnelendi
Gagauz Devletinin kurulması ve Gagauzluk için verdiği mücâdelelerden dolayı, 2000 yılında Gagauzya Halk Topluşu tarafından “Devlet Nişanı” ile taltif edildi.
Edebiyat ve gazetecilik çalışmalarından do layı, 2003 yılının Mayıs ayında, Amerika Birleşik Devletleri’nin Kentucky Eyaleti’nin Louisville şehrinin hemşehrilik beratı verildi.
Todur Zanet’in şiirleri 1989 yılından beri, “Zamanêêrsın, evim!” (1989, 1990), “Karımcalık”
(1989), “Böcecik” (1991), “Akardı batıya güneş” (1993), “Gıcırdêêr kafamın çarkları” (1993), “Akar yıldız” (1998) adlarıyla yayımlanmıştır.
Tiyatro oyunlarını topladığı eserinden dolayı, Uluslararası Kitap Sergisi’nde, Moldova Milli Kütüphanesi tarafından ödül verildi.
Açlık Kurbanları isimli oyunu Romenceye çevrildi ve 2006 yılında Viata Besarabiei dergisinde yayımlandı.
Çocuklar için yazdığı “Böcecik” kitabı Moldova Eğitim ve Bilim Bakanlığı tarafından eğitime başlangıç ve alt sınıf öğrencileri için ders kitabı olarak kabul edildi.
“Şen oynêêr gagauzlaar”, “Yaşa, halkım!”, “Vatan”, “Koy adımı…”, “Sän Çadır, gözäl Çadır”, “Sana sevdam”, “Saurgun”, “Zamanêêrsın, evim!”.. gibi, şiirlerinden pek çoğu bestelendi ve çoğu halk türküsü olarak dillerde dolaştı.
Kişinev’de bir apartmanın bodrum katında Ana Sözü’nü imkânsızlıklar içinde çıkarmaya devam eden To-dur Zanet, roman, tiyatro ve senaryo projelerini gerçekleştirmek için özellikle Türkiye’den ve TİKA’dan destek bekliyor.

AAÇLIK KURBANNARI MEZARLARDAN BAARÊRLAR!
(60 YIL GEERİ GAGAUZLARA KARŞI SOYKIRIMI (GENOŢİD) YAPILDI)
Todur ZANET
Altmış yıl geeri 1946-1947 yıllar kışı Sovet Sistemasının tarafından Gagauzlara karşı zorlan aaçlık yapıldı. Bununnan Gagauzların soykırımı (genoţidi) başladı. Aaçlıın ardına lagerlär, Sibirä kaldırılmak, erindä kurşuna urmak geldi. Bütün bu hayırsızlıklar Gagauzların 40% zorlan mezarlara soktu. Ukraynada bulunan Bolboka (Kotlovina) küüyünün 60% insannarını (sade aaçlık!) biçti. Düşünün kendiniz: bu küüdä 5500 candan 3300 (üç bin üçyüz) aaçlıktan ölmüş.
Aala Gagauzum! Aala. Bunnar senin duumamış yazıcıların, türkücülerin, bilgiçlerin, resimcilerin, gelecään. Aala zerä, açan küülerimizin üstündän ölüm borannarı geçärdilär, açan insannar aaçlıktan fidannarın kabuklarını kemirärdilär, kedileri hem köpek leri iyärdilär, halkımıza, insanımıza hiç biricii yardıma gelmedi. Ecel Gagauzları kosaylan biçärdi. Ayozlar da etiştirämärdilär cannarı sepetlerä toplamaa, zerä o sepetlär pek tez dolardı. Ayozlar da buna şaşardılar.
Büün, 60 yıldan sora, kimä sa o titsi günnär masal gibi geler, ama bu masal diil. Bu Gagauzların sancısı, XX-ci üzyılda bizim en büük tragediyamız. Zerä olmaydı
1946-1947-ci yılların aaçlıı, olmaydı 1949-cu yılın Gagauzların Sibirä kaldırılması, büün bizim sayımız artık bir milionu geçeceydi. Bu olmasın deyni, bizä karşı soykırımı (genoţid) yaptılar. Hem yaptıklarını da bu günädän saklêêrlar.
Bu saklamakta Gagauz büükleri da pay alêrlar. Büünkü gündä ne eski kuvet, ne da enisi bu kara yıldönümünü dünneyä tanıtmaa deyni hiç bişey yapmadı. O kara belanın kara yıldönümünü hiç esaba almaa da istämeerlär. Ko bu onnarın günahları olsun.
Bu soykırımı genä olmasın deyni o uzak 19461947-ci yıllarda olan güç olayları unutmayalım lääzım.
1946-cı yılda Bucak topraklarında büük bir kurak oldu. Nicä da olsa o bereket, ani vardı eteceydi ki insan kıştan çıksın. Ama o bereketi da insandan zorlan aldılar. Gagauzların çoyu aaçlıktan öldü hem diil salt gagauzların.
Nicä bu başladı? Elbet ki izin yukardan geldi. Esaba alarak onu, ani 1946-cı yılın Devlet planını (265 bin ton ekin) Moldova tamannayamayacek SSRB’nın (Sovet Soţialist Respublikaları Birlii) Ministerlik Soveti hem VKP Merkez Komiteti 1946-cı yılın Kirez (iyün) ayın 26da kabletti karar Moldova planını 160,9 bin tona kadar indirmää. Ama bu da yannıştı. Harman ayın (avgust) 19da kablediler eni karar – Moldova 72 bin ton ekin hazırlasın.
Bu da çoktu. Bu kadar ekin insanda yoktu. Kuvetä iz-met edän “palilär”, evdän-evä gezip, başladılar süpürmää hepsini ne vardı. Aktarardılar samannıkları, kara sıır hem hayvan aullarını, tavannarı hem maazaları. Delim-deşik edärdilär duvarları, patları, erleri. Hepsini neyi bulardılar süpürürdülär. Bunun sonucu oldu o, ani Ceviz ayın (sentäbri) çeketmesindä başladı aaçlık. Aaçlık getirdi distrofiyayı.
Moldovada kuvettä bulunannar hem erindeki “çorbacılar”, Moskvanın önündä kendilerini ii taraftan göstermää deyni, 1946-cı yılın Canavar ayında (oktäbri) yapılan Komunist Partiyasının plenumunda baarardılar hem eri koparardılar, ani Respublikada planın salt 64% tamannandı. Prokurorlara, daavacılara hem miliţiyaya verildi izin “nezdatçiki i sabotajniki”lerä karşı en sert kuvetlän davranmaa.
Bu davranmanın sonu: ofiţial dokumentlerä görä bütün Moldovada aaçlıktan en aazdan 115 bin kişinin ölmesi gösterildi. Bu sayıya lääzım eklemää o insannarı, ani aaçlıktan öldülär gagauz küülerindä, zerä bu küülerdä toplu mezarlarda gömülän ölülerin sayısı ofiţial dokumentlerdä esaba alınmadı. Bu kara sayıya lääzım eklemää o insannarı da, ani gidärdilär Ukraiynaya bir trofa ekmek aaramaa deyni. Çoyu onnarın öldülär Ukraynanın Livovskaya, Stanislavskaya, Çernoviţkaya bölgelerindä.

Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию (https://www.litres.ru/book/todur-zanet/aclik-kurbanlari-69499924/chitat-onlayn/?lfrom=390579938) на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
Açlık Kurbanları Todur Zanet
Açlık Kurbanları

Todur Zanet

Тип: электронная книга

Жанр: Кинематограф, театр

Язык: на турецком языке

Издательство: Elips Kitap

Дата публикации: 16.04.2024

Отзывы: Пока нет Добавить отзыв

О книге: Açlık Kurbanları, электронная книга автора Todur Zanet на турецком языке, в жанре кинематограф, театр

  • Добавить отзыв