İdikut

İdikut
Ahmetcan Aşiri

Ahmetcan Aşiri
İDİKUT. İki Perdelik Tarihi Dram

Oyuncular
Baurçuk Art Tekin – Prens, daha sonraları Uygur devletinin İdikut’u (yöneticisi) olmuştur. 24 yaşındadır.
Aygümüş Malika – Baurçuk Art Tekin’in eşi.
Esen Timur – Uygur-İdikut devletinin hanıdır. 60 yaşında, kara kaş, kara bıyık, kara sakallıdır. Baurçuk Art Tekin’in babasıdır.
Tarkan Bilge Buka – Hanın veziridir. Şişmandır, yavaş ve uzun uzun konuşmayı sever. 60 yaşlarındadır.
Atay Sali – Buda öğretilerini kavramış olan âlimlerden biridir. Çok okumuş ve çok bilgilidir. 60 yaşlarındadır.
Tora Kaya – Bütün Uygur güçlerinin başkanıdır. Çok ağır başlıdır, ihtiyatlıdır, düşünerek konuşan biridir. 25 yaşındadır.
Cengiz Han – Büyük Moğol İmparatorluğunun kaanıdır. Zeki ve acımasızdır. Vahşidir ama aynı anda, belli zaman, yer ve durumlarda acıma hislerine kapılabilen karmaşık bir kişiliktir. Bir çocuğu öldürdükten sonra başında zayıf ve yaşlı bir adam gibi ağladığı görülmüştür. Yaşadığı zamanı doğru değerlendiren ve uzağı görme yetisi olan bir kaandır. Çok kurnaz, zeki ve sinsi olduğu için herkes ondan korkmaktadır. 65 yaşındadır.
Angurat Noyan – Cengiz Han’ın en sadık noyanı (süvari komutanı)’dır. Çok cebbar, katil, kendisine karşı gelen herkesi ölüm veya işkenceyle cezalandıran biridir. 40 yaşındadır.
Tatatunga – Bilgili bir Uygur âlimidir. Beşbalık tarafında dünyaya gelmiştir. Cengiz Han taraftarları arasında tanınmış biridir. 20 yaşında bir gençtir.
Altınbike – İradeli, korkusuz, geleceği görebilen, Cengiz Han’ın çok sevdiği kızıdır ve 16 yaşındadır.
Dehan Bovay – 70 yaşındadır.
Çağatay, Cuci, Ögeday, Tuluy – Cengiz Han’ın oğullarıdır.
Börte Ujin Seçen – Cengiz Han’ın en sevdiği eşidir.
Kidan kızı – Esen Timur’un eşidir.
Diğerleri: Cengiz Han’ın serdarları, çirikler (han askerleri), noyanlar, dansözler.
Olaylar, XIII. Asırda, Uygur-İdikut Hanlığı Turpan Beşbalık’da ve Moğol topraklarında gerçekleşmektedir.

BİRİNCİ PERDE

Birinci Sahne
Kurtlar
Günahsız Adam (Koşarak uzaklaşmaktadır): “Yetişmek üzereyken… Evet, tam da yetişmek üzereyken ellerinden kaçtım, yakalayamadılar. Onları kandırdım. Orada, çakak vadisinin içinde. Sessiz olmalıyım! Sakin! Yine peşimden geliyor olabilirler mi? Ellerine düşecek olursam var ya… Hayır, asla. Atım oralarda, çöllerde, boş dizgini de ellerimde kaldı. Dağ kartalları onu çoktan parçalamıştır.
Ayaklarımda neden güç yok? Nasıl da güçsüzüm! Baksana, tir tir titriyorlar. Çabuk! Çabuk! Kaç!
(Yürür ve tekrar düşer, yürür ve tekrar düşer).
“Hey, benim hükümdarım Buda, oğluna güç versene. Neden ben senin sesini duymuyorum? Nerdesin sen?
(Tekrar düşer).
“Bu ne demek şimdi, aklım yerinde fakat neden gözlerim doluyor? Hayır, benim yürümem lazım. Bu âlemde bana destek olacak biri var mıdır?
(Sürüklenir ve yerinden kalkamaz. Birden karşısına bir bozkurt çıkar. Bozkurt, kaçağın etrafında dolaşarak onu koklamaya başlar.)
Bozkurt (Ulur): Uu, uu, uu, u!
Günahsız Adam: Sen nasıl bir yaratıksın? Seni kim çağırdı? Seni tanımıyorum. Hiçbir zaman da senin gibi birşey görmüş değilim. Beni parçalamak mı istiyorsun?
Bozkurt (Adama sürtünerek):Uu, uu, uu, u!
Günahsız Adam (Çok şaşırarak): Sen benim yakalandığımı mı düşünüyorsun? Yoksa bana destek mi olmak istiyorsun? Gel, bana yaklaş ve öyle yap, boz yaratık!.. Dur! Sen benim atalarımdan biri olmayasın?
Bozkurt: (Başını öne eğerek, adama selam verir gibi olur ve daha sonra yavaşça başını kaldırır) Uu, uu, uu, u!
Günahsız Adam: Gel. Sen varken bana kimse saldıramaz! (Yola düşerken): Benden geriye kalmayasın… Dur, bana söylesene, sana hiçbir iyiliğim dokunmamışken ve sana sadece yaratık gözüyle bakıyorken, insandan aşağı olduğunu düşünüyorken sen neden bana karşı bu kadar merhametlisin? Evet, sen mutlaka benim kutsal atalarımdan biri olmalısın!
Bozkurt: Uu, uu, uu, u!
Günahsız Adam (yerinden kalkıp iki adım atar): Benim kutsal ecdadım, sen varol! Benim acelem var! Doğduğum topraklara geldim! Ya senin toprakların nerede? Aslında benim vatanım senin vatanındır! Bunu unutma!
Bozkurt (memnun olmuşçasına kuvvetli bir şekilde ulur): Uuu, uuu, uuu, uu!

İkinci Sahne
Buda tapınağı. İdikut’un tapınma evidir.
Atay Sali; Sakiyamun’un dualarını okuyarak ve ezgisini söyleyerek evine girer. Burada toplanarak onu bekleyenlerin hepsi, bembeyaz sakallarıyla başlarını sallayarak Atay Sali’ye selam verir ve onu gördüklerine sevinip, mutlu olurlar. Atay Sali’yi gördükten sonra:
Birinci rahip: Buda – incidir!
İkinci rahip: Sutra – perl!
Üçüncü rahip: Rahipler – birer hazinedir!
(Atay Sali Buda’nın karşısına oturur ve melodik, görkemli bir müzik eşliğinde dualarını okur).
Atay Sali: Brahma’nın rahipleri için ateşten daha tehlikeli hiçbir şey yoktur!
Bütün suların içinde deniz en büyük sudur.
Bütün yıldızların ve burçların içinde en parlağı güneştir, Bütün erdemlilerin içinde en faziletlisi olan Buda, yücedir!
Bütün iyi işlerin içinde en ulu işi sorarsan o, Buda’ya boyun eğmektir.
(sessizlik olur).
Ve sizler, benim değerli rahiplerim, sizler de Buda gibi en azizlerden olacaksınız!
(Hepsinin ellerinde Sutraları, kitapları vardır).
“Sakiyamuna büyüktür ve bilgedir”, “Buda hep yanımızdadır”, “Buda ruhsal Sutra’dır ya da o, her şeyin sonudur”, “Sakiyamuna, azizdir”, “Gerçek Sutraların içinde hakikaten ilahidir”, evet okuduysanız, bir de ben sorayım. Haydi, kim bana beş gerçek hayalinden bahsetmek ister?
Rahip (ellerini birleştirerek ve başını yere kadar eğerek): Barış hayali, kadın hayali, yemek hayali, malum hayal, tatlı hayal.
Atay Sali: Gerçekten doğrudur. Şimdi ben size söyleyeyim! Özgürlük hayali, en kutsal, en mübarek hayaldir. Bunu böyle bilin!
Rahipler (hepsi birlikte): Buda bizim liderimizdir ve o hep özgür olsun! Buda, bir incidir. Sutra, bir incidir. Rahipler, birer incidir.
Atay Sali: Sutra’da Buda’nın kaç hayali vardır?
Rahipler: Dört hayali!
Birinci rahipler: Ben hasta olmasam!
İkinci rahipler: Ben yaşlanmasam!
Birinci rahipler: Ben ölmesem!
Atay Sali: Bütün dünya bozulmasa!
Rahipler (hep beraber): Bizim liderimiz Buda’ya özgürlük diliyoruz! Buda – incidir! Sutra – incidir!
Atay Sali: Kim beş beklentiyi (isteği) biliyor?
Rahip: Hayvan sahibi olmak, bilinmesi gerekeni bilmek, yiyeceği ile içeceği olmak, tatlı bir şeyleri olmak, uyumak ve yeterince dinlenmek…
Atay Sali: Bundan da öte ne lazımdır?
Rahip: Bundan da öte özgürlük ile birlik ve hayallerin gerçekleşmesi! Buda – incidir!
Atay Sali: Aferin, benim değerli aziz rahiplerim! Nasıl akşam güneşinin ışınları uzun bir süre ışık veremiyorsa, İdikut’un hizmetleri ile dertleri de sonsuza kadar sürmeyecektir! Öyleyse sizin ellerinizden Sutralarınız, dualarınız ile ulaştığınız dorukların yanında kılıçlarınızla mızraklarınız, hançerlerinizle ateşli oklarınız eksik olmasın!..
Rahipler: Buda – incidir! Sutra – incidir! Özgürlük – incidir!..
Atay Sali (sessizlik): Haydi, yemin edelim!
Rahipler (hepsi güçlü bir müzik eşliğinde): Güneşle ay döne dolaşa yere inecektir! Buda – incidir! Karlı dağlar denize inebilir! Sutra – incidir! Fakat benim kişilik kuvvetim ebedidir! Ve hep öyle olacaktır, hiçbir zaman da değişmeyecektir! Evet, hiçbir zaman değişmeyecektir… Buda incidir! Özgürlük incidir! (Bütün rahipler tekrar sessizliğe bürünür).
Rahipler: Neden rahipler arasında Buda’nın öğretileri en kutsal sayılmaktadır! Çünkü, Buda’nın önünde diz çökmek ve sevmek lazımdır! Sutra; incidir!
(Sahne kararır. Bikşe rahipleri sessizlik içinde dua ederler. Etraf aydınlanır. Pişman ve endişeli Atay Sali, Buda tapınağında Baurçuk Art Tekin’in evine dönmesi için korkular içinde yalvarıp dualar eder. Yavaş ve hüzünlü bir müzik çalar.)
Atay Sali: Her şey bu kokulu otların etkisindeydi. Her yer onların muhteşem kokusunun esintisiyle doluydu. O, tapınaktakilerin hepsine cesaret aşılıyordu. Ya, benim kutsal Buda’m! Benim mukaddes öğretmenim! Bilge Sakiyamuni! Bizim Baurçuk Art Tekin’i Kidan’lıların her türlü kötülükleri ile şeytanlıklarından koruyacağını biliyoruz… Baurçuk, işte, tam da o, İdikut’a lazımdır! Esen Timur kurnaz, çok temkinliydi ve Tora Kaya’nın yanında olanları kolaylıkla tutuklayıp halkın önünde asmıştı. Evet. Ben, benim başıma da bunların yaklaştığını biliyordum ve Beşbalık’tan Turpan’a kaçtım… Bu yürüyüş normal bir yürüyüş değildi. Yakalananların hepsini asıyorlardı. Benim kutsal Buda’m, sen bunların hepsini görüyorsun! Baurçuk Art Tekin’i düşmanlardan koruyacaksındır. Evet, bir tek sana inanıyorum… Ve evet, bir prense uygun olan yolu aç ona. O bunu haketmektedir. Ona güç ve cesaret ver… Tamamen iğrenç olan onlardan, Kidan’lılardan bizi kurtar, serbest bırak!.. Serbest bırak, serbest bırak!!! Benim, benim kutsalım! Benim, benim mukaddesim! Sakiyamuni, sen benim başkanımsın ve benim kutsalımsın!!!…
(Müzik sona ererken karanlıkta birinin gölgesi belirir ve sesi karanlıkta yavaş, daha da yavaş duyulur. Bu arada Atay Sali Sakiyamuni Buda’nın ellerini öperek önünde eğilir ve onun ayaklarına kapanır. Ama yanında üzerindeki bütün giysileri param parça olmuş, bıyıkları ile sakalları önünü kapatacak kadar uzamış, uzun süredir kesilmediği belli olan saçları da çok uzun olan bir adam durur. Fakat Atay Sali ona dikkat edip bakmaz. Ve o adam yavaşça Atay Sali’ye teşekkür eder. O da sessizce ve anlam dolu gözlerle ona bakar).
Atay Sali: Sen kimsin? Bu tapınakta kimi arıyorsun? Uzun bir yoldan geliyor gibisin, öyle mi? Sen mümin misin? Rahip olmak istiyor musun? Tamam, Allah senin günahlarını affetsin. Sen neden konuşmuyorsun? Bu yolla yürümeni kim tavsiye etti? Senin ellerin ayakların tutuyor galiba! Fakat karnın aç gibi. (sessizlik). Olsun, korkacak bir şey yok. Sizler ışık kaynağının ışığı altına toplandınız. Rahipler için bu gereklidir. Fakat senin ayaklarını kim bağladı. (sessizlik). Sen, benim yanıma yalınayak gelmişsin. Bu iyi!
Baurçuk Art Tekin(Fısıldayarak): Su! Su!
Atay Sali(suyu kovaya doldururarak): İşte, iç!
Baurçuk Art Tekin (Atay Sali’nin elinden suyu alır. İçer) :Teşekkür ederim!
Atay Sali (çok şaşırmış): Günahsız adam, söylesene bakalım, rahiplerin gelenek göreneklerini nereden öğrendin?
Baurçuk Art Tekin (yavaşça fısıldar): Öğretmenimden!
Atay Sali: Öğretmenimden mi ?
Baurçuk Art Tekin: Evet, benim bilge öğretmenimden.
Atay Sali: Demek ki senin öğretmenin zalim ve acımasızmış. Yoksa neden kovulasın?
Baurçuk Art Tekin (fısıldayarak) : O beni kovmadı. Ben, öğretmenimi ararken buralara düştüm!
Atay Sali: Evet ama nasıl? Buldunuz mu? (Ara).
Baurçuk Art Tekin: Buldum. (Ara). Siz benim çok sevdiğim, en iyi öğretmenimsiniz (müziğin etkisi altında).
Atay Sali (çok şaşkın):Ben?! Ben?! (Ara). Senin sesin, benim bir öğrencimin sesine çok benziyor?! Haydi, görün bakalım, göster kendini! Yüzünü aç!
Baurçuk Art Tekin: (öğretmenine yakından bir bakış atar). Benim ölümsüz hocam! Ben, Baurçuk Art Tekin’im!
Atay Sali: Ya! Ne? Sen Baurçuksun demek ki? Hayır… Haayııır! Dur! (Onun üzerinden çapanını çıkartır). Çıkart çapanını! (çok şaşırmış halde). Gerçekten, gerçekten! Sen… (bağrına basıyor). Kardeşim benim! Canım benim! Baurçuk Art Tekin! Benim sevgili Buda’m! Tapınağımda senin için dualar etmiştim! İşte, o da seni sağ salim benim yanıma yollamış! Benim Buda’m, sen benim yürek çığlıklarımı duydun! (Buda’ya boyun eğiyor. Ağlıyor. Gülüyor…).
Rahipler, giriniz! Baurçuk Art Tekin’e en güzel giysileri getirin! (Rahipler Baurçuk Art Tekin’e kral giysilerini giydirirler. Atay Sali onun ellerini ve yanaklarını öper).

Baurçuk Art Tekin, oğlum benim! Ben rüya mı görüyorum, yoksa bütün bunlar gerçek midir? Seni tanıyamadığım için kendimi suçluyorum. Sen, yaşıyormuşsun ya, benim demir gibi kahramanım!
(Baurçuk Art Tekin ile Atay Sali Buda heykelinin yanına yaklaşarak dualar eder).
Atay Sali: Sen çok merhametlisin! Sen her şeye kadirsin, senin elinden her şey gelir! Sen çok merhametlisin! Ve ben kendi talibimi buldum. İşte, benim Baurçuk Art Tekin’im!
Baurçuk Art Tekin: Gece gündüz demeden senden yardım istediğim bir gerçektir. Ben, ben hocamı buldum!.. Benim Sakiyamuna Buda’m! (Ardından sessizlik hakim olur).
Atay Sali: Ben seni beklemiştim… Evet, seni bir daha göremeyeceğim diye düşündüğüm günler olmadı değil. Ve işte, benim yüreğimi sevinçle mutlulukla dolduran o gün de gelip çattı… (Derin bir sessizlik). Bizim yapacağımız çok şey, evet çok şey var… Bizim senden başka desteğimiz yok ve bil ki durum çok ağır.
Baurçuk Art Tekin: Söz veriyorum! Ben, bütün bunlarla ilgileneceğim!
Atay Sali: Sen, Buda tarafından verilen beş göz, altı yol’un hâkimisin! Sen bizim geleneklerimizin gözüsün, başkalarının göremediği ve sahip olamadığı her şeyi görebiliyorsun! Semanın gözleri yoldur ve sen onun kulaklarısın. Buda yoldur ve bu senin için aydınlık bir yoldur! Sen, onun evladısın ve o hep seninle beraberdir! O, hep seni koruyacaktır fakat her şey bununla bitmiyor! Orada, senin memleketinde hapishaneler de, zindanlar da, darağaçları da çoğalmıştır ve çoğalmaya devam edecek! “Bu ne demektir?” dersen. Tora Kaya halen gözaltında. Esen Timur’a karşı gelenlerin hayatına son verildi. Onları halk düşmanı ilan ederek halkın önünde başlarını kopardılar.
Baurçuk Art Tekin: Hocam, sizin halkla bir bağlantınız var mı?
Atay Sali: Var. Ben onlarla her gün buluşuyorum. Çok hüzünleniyorum. Çok üzücü şeylere şahit oluyorum. Bizleri sahipsiz bırakan Esen Timur’dur. O, Tarkan Bilge’nin ölümünü istiyor. İnsanların emekleri, onların mutluluğu ve sevinçleri onun için boş şeylerdir ve o, bütün bunları kimseden utanmadan dile getiriyor. Korkunç bir şey bu… Benim hayalim olan şeyi, yani senin Uygur topraklarına geri dönme imkânını yok etmek istiyor. Burada olamanı istemiyor. Bütün bunlar beni çok üzülüyor, tedirgin oluyorum.
Baurçuk Art Tekin: Söylesenize, mutluluk ile özgürlük okla yayın ucunda değil mi? Bu olabilir mi?
Atay Sali: Evet, bu olabilir! Olabilir! Senin bu sert sözlerin beni memnun ediyor. Kendi topraklarımızı sahiplenme zamanı çoktan gelmişti. Hakan, onun çevresindekilerden tahtı ve ona gereken her şeyi geri alacaktır. Bu çok önemli!
Baurçuk Art Tekin: Bizim yeterli gücümüz var mı?
Atay Sali: Benim rahiplerim ve onları yöneten Tora Kaya, bunun yanı sıra Baurçuk Art Tekin’in piyadeleri ile muhafızları… Sadece bir emir bekliyorlar!
Baurçuk Art Tekin: Bu, benim için büyük bir haber. Ve bunun için de onu bir an önce tahttan indirip İdikut’un egemenliğini kazandırmak lazımdır.
Atay Sali: Aferin benim oğlum! Halk, senin tarafındadır ve senin dediklerine uyacaktır. İdikut’un hâkimiyetini kendi ellerine al!
Baurçuk Art Tekin: Eğer güçlerimiz güvenli olursa… (Ara). Benim babam kan dökülmeden kendi tahtını bırakmayacaktır.
Atay Sali: Bu doğru sözdür. Elbette, Esen Timur da kılıcını kınına sokmuştur.
Baurçuk Art Tekin: Hocam, ben halkın kanı dökülmesin istiyorum! Fakat Tarkan Bilge Buka; “Baurçuk ile babası taht için mücadele ederken halkın kanı dökülmüştür,” diye, insanlar arasında söylentilerle gürültü çıkmasını istiyor.’’
Atay Sali: Onun kan dökülmesini istediği bizlere malumdur.
Baurçuk Art Tekin: Benim mübarek hocam! Bizler, kan dökülmemesi için her şeyi düşüneceğiz. Sizin istediğiniz gibi.
Atay Sali: Uygur sakindir, fakat mutlu değildir. Sen, kendi kaderinin kulu olan benim oğlumsun! Sana, 32 hüküm ile 70 özellik verilmiştir ve sen de buna inanmaktasın.
Baurçuk Art Tekin: Evet, bu doğrudur, ama güvensizliğin doğmasına da sebep olmaktadır. Ben kendi gözlerimle Kidanlıların, kızlarımızı başkalarına ve bazı hanlıklara sattıklarını gördüm.
Atay Sali: Bu kan dökülmesinin sona ereceği gün var mıdır? Yok! Sonu gelmeyecektir. Esen Timur çok acımasız… Senin arkanda büyük güçler var. Onlar, seni seven senin halkındır!.. Esen Timur hiçbir zaman kendi tahtını sana kolaylıkla teslim etmeyecek. Aksine, ellerinle ayaklarını tekrar zincirleyerek seni zindana attıracaktır. Eğer ayrılacak olursak, bizim durumumuz daha da vahim olur ve daha kötü günler yaşarız! Eğer sen bana gerçekten inanırsan, bir tek o zaman biz Esen Timur’u tahttan indirebilecek gücü bulabiliriz!..
Baurçuk Art Tekin: Değerli hocam, ben size inanıyorum! (Durgunluk)
Anlaştık!
Atay Sali: Anlaştık!

Üçüncü Sahne
(Dikbaşlı bir kadın, Kidan Kızı çadırın içine girer).
Kidan Kızı (Cilveli tavırlarla Esen Timur’un karnını ve aşağısını okşayarak öper): Üvey oğlumu sonunda Kidan memleketine göndermeye karar verdiğiniz için sevinçliyim, evet çok sevinçliyim. Sizin ve sadece sizin bundan mutluluk duyduğunuza inanıyorum. Benim babam, Tus – Taygu da bundan çok memnundur. Evet, elbette. İşte, bu yüzden beni size eş olarak verdi. Oysa siz, siz… Oğullarınızın odasına… Oysa siz, siz kandırıldınız! Dünya çok gaddar, ikiyüzlü! Ama ülkelerimiz arasında hiçbir hile yoktur! Benim babam hiçbir zaman size karşı kılıç çekmeyecek! O, sizin sözünüze değer verir! Bağımsızlık ve özgürlük içinde yaşamak ne güzel! Ekselansları, siz oğlunuzu biraz olsun özlediniz mi?
Esen Timur: Özledim. O benim oğlum ya. Değerli oğlum! Ya, bu arada, sen hatun halen bir çocuk doğurmadın! Baurçuk benim tek oğlumdur!
Kidan Kızı: Eğer biz gücümüzü birleştirebilirsek. İşte, o zaman ben sana siyah çiçek gibi muhteşem bir kız doğuracağım!
Esen Timur: O tarafını sen bilirsin. Ne hoşuna giderse onu yap. Nasıl istiyorsan öyle olsun. Ben karşı değilim.
Kidan Kızı: Ya, siz, sizinle ne kadar da kaba ve saygısızca konuştuğunu unuttunuz mu? Şimdi de onu koruyor gibisiniz öyle mi? Bu da ne, bu ne demek oluyor?
Esen Timur: O, ne yaparsa yapsın ve ne söylerse söylesin, benim oğlumdur. Benim kanımdandır!
Kidan Kızı: Bütün bunları babama anlatırsam o da sizin oğlunuzu bizim memleketimizde daha uzun süre tutacaktır. Siz bunu mu istiyorsunuz?
Esen Timur: Tamam… O zaman ben de seni buralarda tutuklayacağım. Söyle. Haydi, söyle, öyle söyle ki çivi gibi bir konuşma olsun.
Kidan Kızı: Eğer ben babama söyleyecek olursam Turpan’da da, Beşbalık’ta da kimse hayatta kalmaz. Evet, onun için siz de ben de İdikut’u boş vermeyip, onu koruyup kollamaya çalışmalıyız. Bize başka bir şey nasip olmaz. Benim yüksek yıldızım, siz beni anladınız mı? Evet, ben serbest bir kadınım ve böyle düşünmekteyim. Ha – ha – ha! Siz bunları dile getirmeseniz bile ben bunları düşünüyorum. Tus – Taygu, benim babamdır ve George’ye, Tibet’e ve Tangut’a çinli kızları verip, kendi adamlarını kurtarmıştır. Ben de size bir sürü çocuk doğuracağım. İşte benim karnım. Bana elinizi verin ve dokunun karnıma. Neden elleriniz titriyor! Sakin olun! Ah, ah, karnım!..
Esen Timur: Sen kendin hem bastır hem sev demiştin ya!
Evet, ben de senin dediğini yaptım. Karın ise senin benim değil.
O zaman benim suçum ne!..
Kidan Kızı: (Esen Timur’un bütün hassas noktalarını nazikçe ve yavaşça sevip elleyerek) Benim, benim sahibim Tanrıkut (öper ve boynunu emer). Neden gözlerinizi kapattınız?
Esen Timur: Doya doya zevk almak için. Bütün bunların hepsinden tatlı bir zevk aldığımı sen, halen bilmiyor musun?
Kidan kızı (sözünü bölerek): Ordukentliler ne diyecekler?
Esen Timur (onu iterek): Evet, Ordukentlilere ne olmuş?
Kidan Kızı (küsmüş gibi yapıp cilvelenerek): Fakat Tora Kaya, Tarkan Bilge Buka, Buda rahipleri ve bir de her şeyi onaylayan Buda Sakiyamuni, bütün aç ve değersizlerin başı olan… ve onunla birlikte, şu adı neydi ya… Bulad Kaya, hepsinin sizden istedikleri neydi? Haydi, söyleyin…
Esen Timur: Evet! Benim onlarla ne işim olur?
Kidan Kızı: Onlar herkesi size karşı koyuyor. (Göğüslerini açıyor ve iyice yaklaşarak Esen Timur’i seviyor). Bu şekilde yaşayarak memleketi de düşüneceğiz. Sanırım, siz buna karşı olmazsınız? Açınız, evet gözlerinizi açınız. Başımızın üzerinde devamlı bir kılıç asılıdır. Öyle değil mi?
Esen Timur: Bu sözleri benim kolumun altındayken de söyleyebilirdin ya. Hey, siyah gül, benim önümde bu kadar kırıtmaya gerek yok. Benimle açık açık konuşabilirsin. Kim dedi? Ben şimdi her şeyi bilmek istiyorum!
Kidan Kızı: Sizin sevgili ve değerli kardeşleriniz.
Esen Timur: Yanguntar onların arasında mı?
Kidan Kızı: Evet, o. Kendim takip ettim, sessizce takip ettim. Evet, bu doğru çıktı.
Esen Timur: Bütün bunların hepsi nasıl başladı?
Kidan kızı: Benim dediklerime kulak verin.
Esen Timur: Haydi, söyle! Benim ne yapmam gerekiyor karıcığım?
Kidan Kızı: Bütün vatan hainlerini eline geçir.
Esen Timur: İhtilafı kim çıkarıyor?
Kidan kızı: Tora Kaya, Atay Sali, Bulad Kaya. Bir de onların arasında Tarkan Bilge Buka’nın olduğunu söylüyorlar.
Esen Timur: Tarkan Bilge Buka böyle hainliklere karışmaz. Bundan daha fazlasını bilmiyorum. Düşünmek lazım.
Kidan Kızı: Siz düşünene kadar elinizdeki her şeyinizi kaybedeceksiniz! Onlar size acımayacaklar! Benim ise kafamı koparacaklar. Ben korkuyorum. Baurçuk Art Tekin aklına esen her şeyi yapacaktır. O, Kidanlıların elinde tutuklu iken bütün bunları boşuna çekmemiştir. Oysa sizin emriniz yerine getirildi, öyle değil mi? Şimdi de onu korkutmanın zamanı gelmiştir. Baksanıza, Turpan’da bütün rahiplerle talipler meydanlarda protesto ediyorlar. Başkentte ise Buda tapınağının rahipleri afiş ve resimlerle sokağa çıktılar. Buda ile birlikte olmak için taliplerin orada gecelediklerini duydunuz mu? Siz bunları duydunuz mu!
Esen Timur: Onları rahat bırak. Eğer daha fazlasını isterlerse onları durdururuz. Bizim güçlerimiz var.
Kidan kızı (monolog): İki yüz bin rahip açlık grevine çıkmış. Engeller inşa edip, darağaçlarını kaldırıp İdikut (hükümdar) Esen Timur gitsin, yok olsun, diyorlarmış. Bütün bunlar sizi tedirgin ve rahatsız etmiyor mu? Bu bir şey değil. Bunun yanı sıra sınır korumaları ‘‘Kidanlılara ölüm!’’ diye bağırarak mızraklarını kaldırıyorlarmış. Kidan Kızı ölümün yaklaştığını haber verirken, benim kahraman İdikut’um ne yapıyor? O, gözlerini kapatıyormuş ya. Tarkan Bilge Buka ile onun çevresindekiler bu sıcak olayı çok iyi biliyorlar. Neden zamanında haber vermiyorlar? Ben şüphe duyuyorum… bu da beni tedirgin ediyor. Çok yakınlarda Gumati tapınağının rahipleri burada, Beşbalık’ta başlarını sallayarak ve ‘‘Kidan bizim düşmanımızdır’’ diye bağırarak meydanlara döküldüler. Bütün bunları ben kendi gözlerimle gördüm.
Esen Timur: Malika, ama sen benim karımsın. Sen oraya neden gittin ki?
Kidan kızı: Tapınakta dua etmek için gitmiştim.
Esen Timur: Fakat benim sarayımda özel olarak yapılmış tapınak var ya. Canım karıcığım benim!
Kidan Kızı: Ben Uygur rahiplerini görmek istemiştim. Anlamıyor musunuz, bütün bunlar size karşı yapılan şeyler. Her yerde yürüyüşler, isyanlar, gösteriler, kavgalar, bağırışmalar ve sürü sürü rezillikler!
Esen Timur: Dur! Dur! Sen bana neler diyorsun, ha?.. Bütün bunlar hakkında iyice düşünmek lazım… Bunlar oldukça ciddi şeyler.
Kidan Kızı: Evet, hem de nasıl ciddi!
Esen Timur: O adamlar kim? Neden huzursuzluk çıkarıyorlar?
Kidan Kızı: Atay Sali. Öncelikle onu tutuklamak lazım… Onunla birlikte olan ve onun yanında olan, ona destek olan Tora Kaya ile Bulad Kaya’yı da.
Esen Timur (Öfkelenmiş halde): Bütün gücümle buralarda, bu İdikut’un her yerinde sükünetin ve barışın hâkim olması için çabalayan, bunun için de Kidanlılarla dostluğumuzu kuvvetlendiren bir aptalım. Bu çekemez insanlar bütün bunları anlamıyor ve ihanet ediyorlar.
(Esen Timur, Tarkan Bilge Buka’yı çağırmalarını emreder. Tarkan Bilge Buka önüne geldiğinde ise asık suratla ve öfkeden çıldırmış bir biçimde bağırmaya başlar.)
– Bütün bunları düzenleyen kimdir? Peşine düş! Ne kadar asker gerekiyorsa al! Mızrak ve kılıçlarla onları cezalandır! Kan dökülsün! Ve bütün bunları da onlar görsün! Hepsi, hepsi çıkrığa bağlanmış gibi yatırılsın. Ve bir de, bütün huzursuzluk çıkaranların, asilerin hepsi asılsın!
Tarkan Bilge Buka: Benim sevgili İdikut’um!
Esen Timur: Kibar ve nazik İdikut kendi halkını refaha ulaştırdı. Ona karşı gelen o satılmış yaratıkları ara ve bul. Benim önüme gelsinler! Hayır, hayır! Onların elleriyle ayakları kalın zincirlerle zincirlensin! Konuşmak şöyle dursun, nefes bile almaları zorlaşsın! En derin zindanlara atın! Aç bırakıp, ölüme terkedin! Açlıktan ölsünler!
Tarkan Bilge Buka: Kimleri? Öğrenebilir miyim?
Kidan kızı (Tarkan Bilge Buka’nın yanına yaklaşarak): Tora Kaya, Atay Sali, Bulad Kaya.
Esen Timur: Evet, emir böyledir. Benim değerli karım doğru söylüyor. Yakala ve tutukla! O sapkını takip edip peşine düş ve yakala!..
Tarkan Bilge Buka: Evet, tabii ki, emriniz başım üstüne benim İdikut’um! (çıkıp gider).
Kidan Kızı (Esen Timur’u alnından öperek): İşte, gerçek İdi-kut! İşte, gerçek İdikut! Hazırda duran kılıç! Kalkıyor ve kesiyor. Benim tedirginliklerim aniden yok oldu. Bundan sonraki en büyük kaygım, kahramanlarımızı dünyaya getirmektir…
Esen Timur (gözlerini kısarak): Benim için farketmez. Sen bilirsin canım karıcığım! Sen nazikçe davranıp cilveler yapmaya başlayınca ben de dayanamıyor eriyip bitiyorum, bütün bedenim gevşiyor ve eklemlerim sızlamaya başlıyor.
Kidan Kızı: Uygurların soyu çoğalsın. Onun için her sene çocuk doğuracağım. Ve de Uygurların mavi kurdu sonsuza kadar yaşayacaktır!
(sahne kararır)
Uygur İdikut Ordusu
(Baurçuk Art Tekin sert adımlarla saraya girer)
Esen Timur (Kor ateşe basmış gibi korkarak ayağa fırlar ve bağırarak Tarkan Bilge Buka’yı çağırır): Benim Tarkan’ım! Benim, benim Tarkan’ım! (Tarkan Bilge Buka girer).
Baurçuk Art Tekin: Baba, ben seni çok özledim! (Babasını kucaklamak istediğinde Esen Timur, aniden nefretle geri çekilir).
Esen Timur: Yeter artık! Yeter! Ben senin baban değilim! Evet, değilim!
Tarkan Bilge Buka (O anda Tarkan Bilge Buka bu durumu düzeltmek istercesine yavaşça): Kaçıp gitmiştiniz şimdi de geri dönmüşsunuz. Uygurlarla Kidanlıları kavga ve katliama karıştırıp kendinize ne gibi bir kâr sağlamaya çalışıyorsunuz? Bu alçakça bir amaçtır ve alçakça bir iştir!
Kidan Kızı: Bu kan dökmek demektir!
Esen Timur: Satkın! Sen beni rezil ediyorsun! Bitti! Ben sana tahtımla tacımı teslim etmeyeceğim! Senin anlayışın ve düşüncelerin yanlış ve bu laflar da azdır sana!
Baurçuk Art Tekin (yalvararak): Baba, lütfen, biraz sabır göster ve sakin ol.
Esen Timur: İyi niyetimi kullanıp benim sabrımı taşıran ve beni bu hale sokan sensin! Şimdi de gelmiş merhamet dileniyorsun! Sen nasıl merhamet istiyorsun bir de? Ben bütün bunlara karşı olduğumu Tarkan’ı şahit tutarak söylüyorum. Baurçuk benim oğlum değildir! O bir hırsızdır ve bir korsandır! O bizim Kidanlılarla eskiden beri gelen dostluğumuzu düşmanlığa ve öfkeye dönüştürmek istiyor! Arkadaşım Tus – Tayga şimdi çok kızgın ve öfkelidir. Belki de o şimdi hançerini kınından çıkarmış savaşın başlayacağı anı bekliyor! Ulu Tus – Tayga kendi askerleriyle gelip teslim alırsa nehirler kırmızı kanla dolacak. İşte, o zaman senin de babana kalkmış olan o ellerini kırıp, babana diktiğin o gözlerini oyup alacaktır!
Baurçuk Art Tekin: Ya sen, senin inandığın Tus-Tayga’nın bugünlerde sadece kendi işleriyle uğraştığını biliyor musun? O şimdilerde çok hasta! Sağlığı yerinde değil. Sayılı günleri kaldı. Kidan sınırlarına Cengiz Han’ın birlikleri toplanmaktadır. Bu yüzden Tus- Tayga’nın kafası karışık ve kendi dertleriyle başbaşadır. Sen buralarda bu kadar alçalıyorken Tus –Tayga kendiişleriyle ilgileniyor… Baba, bir düşün! Baba, sana diyorum! Sen, hayır diyorsun… Bundan sonra ben de sana yabancıyım!
Kidan Kızı: Yalan! Yalan söylüyor!
Esen Timur: Sen benim başımı yaktın! Sen dinsiz bir prens olup çıktın.
Tarkan Bilge Buka: Yo durun artık… Kavgaya ne gerek var… Eve – ee – t! Ekselansları… Eğer prensin dedikleri doğru çıkarsa ne olacak… İdikut’un kaderi… Ekselansları, biraz düşünsek iyi olurdu?!
Esen Timur (Tarkan’ın sözlerine kulak vermeden): Çağır askerleri! Girsinler! Şu yabancıyı, aklını kaçırmış şeyi, tehlikeli düşmanı tutuklayın. (Askerler onun dediklerini yerine getirmek üzere davranırlar). Durun! Ben kendim, tam da şuracıkta… benim kutsal sarayımda… sizin gözünüzün önünde onun kafasını koparacağım!

Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию (https://www.litres.ru/book/ahmetcan-asiri/idikut-69499870/chitat-onlayn/?lfrom=390579938) на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
İdikut Ahmetcan Aşiri

Ahmetcan Aşiri

Тип: электронная книга

Жанр: Кинематограф, театр

Язык: на турецком языке

Издательство: Elips Kitap

Дата публикации: 16.04.2024

Отзывы: Пока нет Добавить отзыв

О книге: İdikut, электронная книга автора Ahmetcan Aşiri на турецком языке, в жанре кинематограф, театр

  • Добавить отзыв