Eylül′e Beste

Eylül'e Beste
Ali Akbaş

Ali Akbaş
Eylüle Beste

Ali Akbaş, 1942 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde Çatova köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini memleketinde, yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. Çeşitli lise ve yüksekokullarda öğretmenlik ve idarecilik, Filim Radyo ve Televizyonla Eğitim Merkezi’nde program yazarlığı yaptıktan sonra araştırma görevlisi olarak Hacettepe Üniversitesi’ne geçti. Burada, dil üzerinde yüksek lisansını tamamladı ve Türk dili okutmanı olarak çalıştı. 1996 yılında meslek hayatında 25 yılını doldurarak emekliye ayrıldı. Hâlen Avrasya Yazarlar Birliği Genel Başkan Yardımcısıdır. Bugüne kadar arkadaşlarıyla birlikte Divan, Doğuş Edebiyat, Kanat ve Kardeş Kalemler dergilerini çıkaran şairin Masal Çağı (şiir), Kuş Sofrası (çocuklar için şiir), Gökte Ay Portakaldır (masal) adlı eserleri vardır.

Şiir Oluyor
Leyla’nın başına örttüğü tül kadar ince
Dolunay bir buluta bürününce
Şiir oluyor
Kumsalda bir kedi gibi uysal
Dalgalar ayağımı yalıyor
Şiir oluyor
Bahçede çim biçiyor bir ihtiyar
Kokusu genzime doluyor
Şiir oluyor
Apansız bir yıldız düşüyor göğümüzden
İçimize köz düşüyor
Şiir oluyor
Siyeci bozulmuş viran bahçelerde
Güller soluyor,
Şiir oluyor
Kelimeler gözlerimde bir avuç kum
Çıkarıyorum,
Şiir oluyor.

Harran Gökleri
Yıldızlar,
İri, şehlâ gözlerdir
Geceyi gamlı kılan
Uzaktan süzerler bizi
El değmemiş terütaze tenleri
Ölmüş ergen kızlardır
Yıldızlar
Yıldızlar,
Derin, Harran göklerinin
Solmaz çiçekleri, naz çiçekleri
Her gece perîşân düşerler suya
Yıldız saya saya varır bebek uykuya
Dökülür yastığa bir mavi rüya
Onlar ki, en hazin ninniyi söyler
Öper öksüz çocukların alnından
Saz benizli ecemizdir
Yıldızlar
Yıldızlar,
Bahtımız, yalnızlığımız
Leylâ, demeyegör,
Gök yankılanır
Okşar yüzünüzü bir kuş kanadı
Bu en güzel kadın adı
Havvâ’dan beri
Kim bilir nasıldı elleri?..
Hey eski zaman güzelleri,
Arzû, Şirin, Züleyhâ,
Dilberler dilberi Meryem
Kem gözlere mahrem,
Kızlardır
Yıldızlar

Yeniden
Her şiirde dilimi kaybeder
Yeniden bulurum ben
Ve her şiirde yeniden
Cennetten kovulurum
Memnû meyveyi yediğim güne dönerim
Yeniden
Her şiirde çarmıha gerilirim hoyrat ellerde
Mesîh’e hemdem olur,
Göklere seyran ederim
Her şiirde kendimi berdâr ederim
Ölürüm, yeniden dirilirim ben
Yeniden
Kudüs’te ruhban,
Mekke’de hacıyım ben
Ferhad’ım, külünk elde
Dağlar hallacıyım ben
Nice isyan etsem de
Hep sana râciyim ben
Sana duâcıyım ben
Yeniden
Nesîmî’yim,
Bir seher Halep çarşılarında
Kelâmın diyetini öz canımla öderim
Elimde dil bayrağı
“Hû!” der Hakk’a giderim
Yeniden
Hâbil’i öldürür kan ederim
Hazreti Yusuf’a bühtan ederim
Ve döner Züleyhâ’yı tân ederim
Yeniden

Çiçekler ve Kuşlar
Sümbül
Bir sülüs besmeledir
Ulu mabetlerde süs
Buram buram Türk kokan
Sultanlar tuğrâsıdır
Sümbül
Güvercin
Hû çeken derviş
Yüce ayvanlarda,
Semâda bir Mevlevî
Hünkârdan el tutmuş
O’ndan gayri herkes unutmuş
Akıllı kuş,
Güvercin
Lâle
Bir leyle-i kadîrde kandil
Bir yürek kan içinde
Kalmış efgân içinde
Değil piyâle
Lâle
Leylek
Bir gurbet türküsü gagasında
Her yaz gelir gider,
Yemen’de, kınalar ellerini
Beytullah’a yüz sürer
Kuş değil melek
Leylek
Gül
İslâm’ın fecridir
Ter ü tâze,
Kucak kucak,
Her seher doğacak
Gül
Bülbül
Şadırvan sesi
Selimiye’de, Süleymâniye’de
Kur’an nağmesi
Tatlı bir elhan
Hâfız ya da mevlithan
Bülbül.

Sitem
Türkümü unutturdun
Beni böyle eve köye koymazlar
Candan tutkulara adanmış türkümü
Kim bilirdi benim kadar kuşları
Öbek öbek fal taşımdı yıldızlar
Adsız kaldı yüzlerce ot, böcek
Türkümü unutturdun!..
Orak tutmak, at oynatmak nerede
Bir şeyler koydun, bir şeyler aldın
Kapımızda köpeğimiz tanımaz
Koşturamam kuzuları ardımdan
Dillerince anlaşamam
Yaban oldum artık eve obaya
Türkümü unutturdun!..

Nevruz
Koşarak geldi seher yeli
Bugün nevruz dedi
Eğildi çiğdemin kulağına
Uyan sarı kız dedi
Cemre düştü havaya
Sulara cemre düştü
Cemre düştü ovaya
Kurtlar kuşlar bölüştü
Donattı kızlarını toprak ana
Her yer çiçekti
Kına yaktı gelinciğin eline
Gözüne sürme çekti
Bir alev mendil aldı lâle
Halaya durdu
Gök gürledi, şimşek çaktı
Çaylar kudurdu
Dağlara kaçtı kar baba
Koyaklara saklandı
Uzaktan görünce ihtiyar çoban
Onu bir koyun sandı
Arılar emdikçe usâresini
Fidan gıdıklanıyor
Güldükçe güller açıyor dalında
Gül utanıyor
Bir ozan usulca öptü sazını
Bugün nevruz dedi
Oynasın koç yiğitler
İnlesin kopuz dedi

Bahar Karşılaması
Şaştım kaldım,
Bu sabah,
Gelmez sanılan yaz gelmiş,
Bir kuş tüyü düşer gibi
Nisan düştü bahçeye!
Bahçe bir çerçi bohçası
Göz mü dayanır
Hevenk hevenk renk
Kırlarda bir hengâme
Uyanmış kara toprak
Ben artık uyuyamam
Her dal,
Tomur tomur tomurcuk
Her çiçek bir kahkaha
Uçuşan tozlarda döl bereketi
Etrafta bir telaş, bir telaş
Fidanlarda genç kız acelesi var
“Nisan hamfendi bir ay,”
Değmeye gelmez
Ağlar

Kuş Sofrası
Bir yudum yağmur suyu
Ve bir dilim dolunay
Soframız kuş sofrası
Ninniler söylesin çay
Soframız kuş sofrası
Üstümüz yayla göğü
Altımız yurt toprağı
Büyü bebeğim büyü
Ekmeğin gül yaprağı
Soframız kuş sofrası
Güneşten damıtılmış
İçtiğimiz bengisu
Uğur getirsin diye
Dâvet ettik Yûnus’u
Soframız kuş sofrası
Gökyüzünden mâvilik
Buluttan süt sağarız
Gelin öksüzler gelin
Kırkımız da sığarız
Biz yemeden doyarız
Soframız kuş sofrası

Uyanış
Dün,
Koruda,
Çelik gagasıyla bir ağaçkakan
Telgraf çekti uzaktan uzağa
“– Tiki tak tak
Tak tiki tak tak
Tiki tak tak tak
Artık uyumak yasak!..”
Bu ses
Yankılandı kavaktan kavağa
Posta görevlisi bir kaplumbağa
Koşar adımlarla yaydı haberi
Ovadan ovaya
Dağdan dağa
“– Heeey uyuyanlar
Uyanıııın!”
Uyandı koru halkı
Uyandı yılan çıyan
Uyandı börtü böcek
Dallar çiçeğe durdu
Cemre düştü toprağa!..

Kır Mektebi
Mevsimleri, günü, ayı
Çerçöpten yuva kurmayı
Yavrusunu uçurmayı
Nereden öğrenmiş bu kuş
Kır mektebinde okumuş
Kırmızı, mavi, mor, sarı
Çiçek çiçek gezer arı
Nasıl da bilir yolları
Dere tepe iniş yokuş
Kır mektebinde okumuş
Örümcek küçücük böcek
Kızına çeyiz örecek
Bu Çin işi dantelayı
Hangi tezgâhta dokumuş
Kır mektebinde okumuş

Ben Gördüm
Böyle bir ağaç olmaz mı diyorsun
Ama ben gördüm
Yarısı yeşil yarısı mordu
Üstünde bir kertenkele soluyordu
Böyle bir kuş olmaz mı diyorsun
Ama ben gördüm
Göğü yırtıyordu kırmızı gagasıyla
Bir deli poyraz esiyordu
Böyle bir şey olmaz mı diyorsun
Ama ben gördüm
Atkı sandı eleğimsağmayı
Yaramaz bir çocuk
Boynuna sardı
Böyle bir şey olmaz mı diyorsun
Ama ben gördüm
Mevsim kıştı
Her taraf kardı
Adam bir gül kopardı
Eli yandı

Issız Bahçe
Çocuktum,
Sapanla iki kuş vurdum
Biri düştü, biri yaralı gitti
Garip bir sessizlik çöktü bahçeye
Dallarda kuşların şarkısı bitti
Unuttum
Birinin ne idi adı,
Küçüğünün ebrûluydu kanadı
Çırpındı elimi kana buladı
Kapanan gözleri mavi çivitti
Bunca zaman geçti
Kaç güz, kaç bahar
Benim avcı olduğumu duymuşlar
Bir daha bahçeye gelmedi kuşlar

Öğleyin Köy / Varsağı
Eşekte ayağı sallanıyordu
Bir türkü dilinde ballanıyordu
Ahmet Ede’nin
Bozkırda her yan yanıyordu
Eşekte ayağı sallanıyordu.
Bir çocuk gölgesin kovalıyordu
Az kaldı yakalıyordu
Çocuk bu
Toprakta ayağı yanıyordu
Bir çocuk gölgesin kovalıyordu
Azık geç kaldı azık
Tarlada babası kıvranıyordu
Çocuk oyuna daldı
Babası döver yazık
Azık geç kaldı azık
Öteden kocası tanıyordu
Emine’nin şalı allanıyordu
Yel gibi buğday içinde
Bayrakça dalgalanıyordu
Öteden kocası tanıyordu
Bir karış dışarıda köpeğin dili
Fıs demez poyraz yeli
Tavuklar baygın
Yer gevrek ekmek gibi
Bir karış dışarıda köpeğin dili
Bir öküz sinekten huylanıyordu
Kağnı bir yana ağıyordu
Ödü koptu Durdu Dayı’nın
Sırtlayıp dayanıyordu
Bir öküz sinekten huylanıyordu
Irgatın burnu kanıyordu
Köy kan ter içinde
Öyle ki denemez defter içinde
Bozkırda her yan yanıyordu
Irgatın burnu kanıyordu.

Yayla Dönüşü
Yaylacılar çadırları dürdüler
Uzaktan duyulur çıngırakları
Yolda doğar en hüzünlü türküler
Gönüller yolda akar
Nasıl unuturlar mor şafakları
Dağları yutarak geliyor duman
Rüzgâr bir dikeni kovalıyor
Hıpırtısı duyuluyor koyunların
Kepeneğe bürünüyor bir çoban
Karabaş elini yalıyor
Bak yine göründü dağların keli
Dökülen yapraklar şimdi kızıl kor
Yamaçta iri bir teke heykeli
Sakalıyla oynuyor seher yeli
Tüyleri gümüşe çalıyor
Boynuzu aya değiyor, sakalı yere
Geviş getiriyor yavaş yavaş
Ne bir ses, ne bir nefes
Dalmış yine derin düşüncelere
Bu teke bir Sokrates

Çoban Bizden Yoldaşlı
Kımıl kımıl
Hıpır hıpır koyunlar
Hepsi bacı kardeş
Çobanla öğür olmuşlar
Karabaş, Sarıkız, Küpeli
Hepsi adını bilir
O yaramaz
O akıllı
Bu çok düşünceli
Bir şeysi var
Çoban anlar
Ya köpek,
Bir başka can
Yalnız sanmayın o dağlı taşlı
Biz yalnızız
Çoban bizden yoldaşlı
Vaktini bilir çoban
Gün boyu
Gölge saatinde
İşte,
Havada toz duman
İğde kokusuna karışık
Çan kaval
Koyun sesine
Laciverte boyanırken çardaklar
Köyde akşamdır
Sürüyü karşılar çocuklar
Cırlak cırlak
Üşüşürler başına çobanın
“Azıcak amca, azıcak”
Dağarcık dolusu dağ armağanı
Tavşansakızı
Kenger
Çiğdem
Kuzukulağı
Yalnız sanmayın o dağlı taşlı
Biz yalnızız
Çoban bizden yoldaşlı

Bizim Elin Kızları
Hey kızlar
Bizim kızlar
Ya ayva, ya narsınız
Karagün çıraları
Mum gibi yanarsınız
Hey kızlar
Bizim kızlar
Mübarektir adınız
Elif, Döne, Emine
Gençliğe doymadınız
Açık olsun bahtınız
Hey kızlar
Bizim kızlar
Yurdumun semasında
Adsız yıldızlarsınız
Rüzgârda bir saz gibi
Ne diye sızlarsınız
Hey kızlar
Bizim kızlar
Yemen’de, Bingâzi’de
Bir cephede biterdik
Bereket siz varsınız
Yaylada pınarsınız

Elif
Köy dağların ardında kaldı
Bir gün çıktım yel yepelek
Köy dağların ardında kaldı
Türküleri unuttum
Gitgide ıradı kağnı sesleri
Bir daha uğramadım
Hâlbuki Elif’e sözüm vardı
Hiç varmadım
Kız dağların ardında kaldı
Sanırım
Özlemiş, özlemiş, alışmış Elif
Artık çoluk çocuğa karışmış Elif
Bilirim ardımdan atıyorlar
“İnsanoğlu çiğ süt emmiş emmoğlu
Sözü savı m’olur?
Mümkünü yok,
Dönmez artık
Dönmez o!..”

Şimdi
Soluyorsun,
Duyuyorum kaç gün öteden,
Ipılık,
Pembeli düşler içinde
El ayak çekilmiş geceden
Uyuyor olmalısın.
Ben saatin tik takını sayarken
Tan atıyor.
Üstün açılmış hafiften
Dağları unutup örtmek istiyorum.
Bir ıslak serinlik sabahları
Üşüyor olmalısın.
Küçücüktün,
Tüy gibiydin o günler
Can ağacım
Her sabah güne karşı
Biraz daha boy atıp
Büyüyor olmalısın.

Prenses
Tebdili kıyafet gezer kız,
Sınamak için prensi,
Gören çingene sanır,
Kirli çöplüklerde bir şeyler arar;
Ellerine batar cam kırıkları,
Paslı çiviler, sivri vidalar,
Hastâne artıkları,
Elleri kanar;
Siler nar çiçeği entarisine,
Kız ağlar!..

Yorgun Ecemiz
Bu şiir,
yüksek sesle okunmak için değil;
bir küpeli kulağa fısıldanmak için yazıldı.
O yıllarda sen,
Bir ince kızdın daha,
Krizantemler kadar taze
Aynı pencereden baktık yıllarca
Eşyaya ad, kuşlara kanat taktık
Başladılar pervâze
Gökyüzünü biz boyadık maviye
Yamaçları çiçeklerle donattık
Mavi, yeşil, mor
Böğürtlen toplarken elim kanadı
Hâlâ kanıyor
…………………..
Kuş ayaklı, saz benizli ecemiz
Niye soldu yüzün, gözlerinde nem
Şen nağmelerinle dolsun gecemiz
Söyle türkümüzü kaldığın yerden

Üç Gümüş Tüy
Mevsim bahar
Hava lodos
Sular sarhoştu
Kıyıyı dövüyordu dalgalar
O gün iki kuş
Bir kumsalda buluştular
Bir martı
Bir kartal
Ak paktı martı
Köpükten yaratılmıştı
Kartal, kapkaraydı
Kayalardan kopmuştu
Yalçın kayalardan
Şaşırıp kaldılar
Bir martı
Bir kartal
Maviydi kıyı
Kubbeler semâviydi
Martı güzel,
Kartal yabâniydi
Uçtular
Kubbeler kemerler arasından
Bir martı
Bir kartal
Ama bir gurup vakti
Alev aldı sular
Kanatları tutuştu kuşların
Kartal dağlara kaçtı
Martı denize daldı
Kumsalda üç tüy kaldı
Üç gümüş tüy
Bu böyle bir masaldı
Bir martı
Bir kartal

Geceye Övgü
Alev Erkilet’e
Gece ılık süt denizi
Gönül bir ipek yelkenli
Bir limana çeker bizi
Itırlı ve yâsemenli

Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию (https://www.litres.ru/book/ali-akbas/eylul-e-beste-69499435/chitat-onlayn/?lfrom=390579938) на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
Eylül′e Beste Али Акбаш
Eylül′e Beste

Али Акбаш

Тип: электронная книга

Жанр: Легкая проза

Язык: на турецком языке

Издательство: Elips Kitap

Дата публикации: 16.04.2024

Отзывы: Пока нет Добавить отзыв

О книге: Eylül′e Beste, электронная книга автора Али Акбаш на турецком языке, в жанре легкая проза

  • Добавить отзыв