Cennet Bedava Cehennem Parayla

Cennet Bedava Cehennem Parayla
Hafız Mahmut Haliloğlu

Hafız Mahmut Haliloğlu
Allah’ın Emrini Tutup Nehyinden Kaçanlar İçin Cennet Bedava Cehennem Parayla

ÖZ GEÇMİŞİM
1928 de Çankırı Şabanözü kazasının Karakoçaş köyünde doğdum. İlkokulu kendi köyümde okudum. Köyün ilk öğrencisi bizleriz. Hafızlığımı Orta kazasının Hüyük köyünde Ali ARSLAN hocamın kendi evinde tamamladım.
18 yaşımda köyüme imam tuttular. Kendi köyümde sekiz sene, Kalecik kazası Alibey köyünde bir sene, Eldivan kazası Hisarcıkkayı köyünde üç sene, Çankırı ili Tüney köyünde de üç sene fahri imamlık yaptım. Yirmi altı sene de Kuran Kursu öğreticiliği yaptım. Bunun on senesi Atkaracalar kazasında on altı senesi de Çankırı Merkez Kuran Kursunda geçti. Toplam kırk bir sene. Altmış üç yaşımda emekli oldum.
İnşallallah Rabbimin ve Rasülünün yanında zayi olmaz.

    Hafız Mahmut HALİLOĞLU

TAKDİM

Euzübillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim Sübhanerabbiyelaliyyilalelvehhab
Elhamdüllilahi rabbilalemin vessalatü vesselamü ala rasülina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Üstün ve kâmil insanları sakın ün, zengin ikbal sahibi insanlarla karıştırmayın. Büyük kâmil ve üstün insanlar din ve mükevvenat âleminin erleridir. Ötekilerin büyükleri zahiri ve bazı zaman yalan söyleyebilirler. İnsanlık âlemi Hakkı ve kâmil büyükleri örnek edinir, onları reis kabul eder ve yollarından giderse kurtulabilir. Ne mutlu Allah’ın ve Peygamberinin gösterdiği aydınlık yoldan yürüyenlere!
Allah’a hamd-ü sena, Rasülüne selam bütün Ehl-i İslam’a hayırlı dualar ederek sözlerime son veririm.

ÖNSÖZ

TEVFİK VE HİDAYET ALLAH’TANDIR
BAŞLADIĞIM TARİH: 28.09.2012 CUMA

Euzübillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirahim
Rabbi yessir: Yarabbi müyesser kıl,
Velatüassir: Yarabbi zorlaştırma,
Rabbi temim: Yarabbi temam et,
Bilkayri: Yarabbi hayır ile.
Rabbimiz, kâinata bir hidayet güneşi olarak gönderdiği Efendimiz Hazretleri Muhammet Aleyhisselam’ın izini takip etmeyi faydalandırmayı bize nasip buyursun.
Yüce Mevlamız Kuran’ı Kerim’inde: “Duanız olmasaydı ne ehemmiyetiniz olurdu”. “Allah’ın fazlından isteyin”. “Bana dua edeniz ki kabul edeyim” buyuruyor.
Hadis-i kudside de: “Bana dua etmeyene gazap ederim” “Kulum bana dua edince onunla beraber olurum”, buyurmuşlardır.
Dua eden insan bilmelidir ki, dualara cevap veren bir kadiri Hâkim vardı. Onun duasına göre derman yetiştirir.
Rasül-ü Ekrem(s.a.v.) Efendimiz buyuruyor: “Acele etmediğiniz takdirde duanız kabul olunur.”
“Dua ettim fakat kabul edilmedi” şeklindeki sözler duanın kabul olmasına manidir.

    Hafız Mahmut HALİLOĞLU



İBADET-HUZUR
İbadetten huzur olmazsa bir insan perişandır. Tükenmez ızdıraptadır, zira geçen her anı hicrandır. Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimize başkasının hurma ağacını taşlayan bir çocuğu getirdiler. O şefkatli sözüyle: “çocuğum bu zatın hurma ağaçlarını niçin taşladın?” diye sordu. Rafi çekingen bir şekilde: “Aç idim ya Rasüllah, karnımı doyurmak için taşladım.” Dedi.
Çocuğu okşadı. “Altına düşenleri al, ye. Allah seni doyurur,” buyurdular.
Öğrencinin Hocasından İlim Öğrenme Adabı:
1. Yanına gittiğinde hocaya selam verip ayakta beklemek,
2. Hocasının izniyle oturmak,
3. Namaz kılıyormuş gibi saygılı bir şekilde oturmak,
4. Hocanın huzurunda az konuşmak,
5. Hocası sormadıkça bir şey söylememek,
6. İzin istemeden soru sormamak,
7. Falan senin söylediğinin aksini söylemiştir deyince hocaya karşı gelmemek.
8. Meselenin doğrusunu hocasından daha iyi bildiğini söylememek.
9. Hocanın huzurunda iken arkadaşının kulağına bir şey fısıldamamak.
10. Başını önüne eğmek etrafına bakmamak.
11. Hoca usanıp sıkılınca, susup konuşmamak.
12. Hoca gidip geldikçe ayağa kalkmak.
13. Hocanın çocuklarına ve yakınlarına saygı göstermek.
MALIN NEREDE?
Efendimiz Aleyhisselam;
“Ben ölümden korkuyorum ve onu sevmiyorum” diyen birine şu cevabı vermiştir:
–“Malını geride bıraktığın için ölümü sevmiyorsun. Eğer malını ileriye (ahirete gönderseydin peşinden gitmek isteyeceksin.”

Şair doğruluğu ne kadar güzel dile getirmiş
“İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah, doğruların yardımcısıdır Hz. Allah.” (Ziya Paşa)

DOSTLUK HAKKINDA HADİSİ ŞERİF (Buhari)
Allah bir kulu severse Cebrail’e: “Ben onu sevdim, sen de onu sev” diye seslenir. Gök halkına seslenerek (Allah’ın buyruğunu) duyurur. Sonra dünya halkının gönüllerine onun sevgisini indirir. İşte Yüce Allah’ın (inanıp yararlı işler yapanlar için Rahman bir saygı yaratacaktır.) sözünün anlamı budur.
Hak işleri hayr eyler,
Zannetme ki gayr eyler,
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.
    (İbrahim Hakkı Hazretleri)
GÜZEL AHLAKLI OLMAK
Kötü ahlaklı kimseden zarardan başka bir şey beklenemez. Çünkü Peygamber (s.a.v)” iyi ahlaklı kimselerin yanına varmak güzel kokular satan bir kimsenin yanına varmak gibidir. Ya koku alırsın yahut o sana koku sürer veya güzel kokulardan gönlün ruhun açılır. Ferahlık duyarsın. Kötü kimselerin yanına varmak körük çeken kimsenin yanına varmak gibidir ki; ya kıvılcım sıçrar üstünü yakar veya oranın isi pası seni rahatsız eder” buyurmuşlardır.
DUANIN ÖNEMİ
Müminlerin Allah’a (c.c.) dua etmelerini emreden bizzat Rabbimizdir. Rabbimiz dedi ki: “Bana dua edin, size icabet edeyim. (karşılığını vereyim). Doğrusu bana ibadet etmekten büyüklenenler (müstekbirler) boyun bükmüş olarak cehenneme gideceklerdi.” (Mümin Sûresi/160)

Fâtiha Sûresi
1. Bismillahirrahmanirrahim
(Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla)
2. Hamd o âlemlerin Rabbi.
3. O Rahman, Rahim,
4. O din gününün maliki,
5. Sade sana ederiz kulluğu. İbadeti; Senden dileriz yardımı, inayeti Yarabbi
6. Hidayet eyle bizi doğru yolu!
7. O kendilerine nimet verdiğin mesutların yoluna, ne gazap ne de sapkınların.

(1) kıraat imamlarından İbn Kesir, Hamza, Kisai ve Halef ile bizim Hafs rivayeti ile kıratını okuduğumuz Asımın, Fatiha’nın başındaki besmeleyi Fatiha’nın ayetleri arasında saymaları göz önünde bulundurularak Besmele müstakil ayet olarak verilmiştir.

Bakara Sûresi
1. Elif, Lam, Mim.
2. İşte o kitap bunda şüphe yok: korunacak için hidayetin ta kendisi.
3. Onlar ki, gayba iman edip namazı dürüst kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden infak ederler.
4. Ve onlar ki hem sana indirilene iman ederler, hem senden evvel indirilene. Ahirete kesin inancı da bunlar edinirler.
5. Bunlar işte Rablerinden bir hidayet üzerindedirler ve işte bunlar murada eren kurtulmuşlardır.
10. Kalplerinde bir hastalık vardır. Allah hastalıklarını artırmıştır ve yalancılık ettikleri için bunlara pek acı bir azap vardır.
15. Asıl Allah onlarla olay ediyor ve taşkınları içinde bacaklarken kendilerini sürükleyip götürüyor. 16. İşte bunlar öyle kimselerdir ki hidayet karşılığında sapıklığı satın almışlardır da ticaretlerinde kar edememişlerdir.

Şefkat ve merhamette güneş gibi ol, başkalarının kusurunu örtmekte gece gibi ol, cömertlikte ve yardım etmede akarsu gibi ol, şiddet ve asabiyette ölü gibi ol, tevazu ve alçak gönüllükte toprak gibi ol, ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol. (Mevlana)

İlmi öğrenmeden evvel önce edebi öğren. (İmamı Malik)

Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok. (Mevlana)

İlim dağıtmakla çoğalır, mal ise dağıtmakla noksanlaşır. İlim hükmeden, mal ise kendisine hükmedilendir. (Hz. Ali)

Dert, insanı yokluğu götüren rahvan attır. (Mevlana)

Ehil olmayanlara sabretmek ehil olanları parlatır. (Mevlana)

BAKARA SÛRESİ…
17- Bunların durumu bir ateş yakmak isteyen kimsenin durumuna benzer. Ateş çevresindekileri aydınlatınca Allah, nurlarını gideriverip kendilerini karanlıklar içinde bırakır. Artık bunlar görmezler.
20- Şimşek neredeyse gözlerini kapatıverecek; önlerini aydınlatınca ışığında yürüyorlar, karanlıklar üzerlerine çökünce de dikilip kalıyorlar. Allah dileseydi işitme ve görmelerini alıverirdi. Allah her şeye gücü yetendir.
25- İman edip iyi ameller işleyenleri müjdele! Kendileri için altlarından ırmaklar akan cennetler var.
Onlara herhangi bir rızık yedirince onlar her defasında: Bu bizim önceden yediğimiz şeydir, diyecekler; oysa ona benzer olarak sunulacaklar.
Kendileri için orada tertemiz zevceler de var. Orada ebedi kalacaklar.
30- Düşün ki Rabbin meleklere: Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife tayin edeceğim dediği vakit, biz seni tesbih ve takdis edip dururken orada fesat çıkaracak ve kanlar akıtacak bir yaratık mı yaratacaksın? Dediler.
35- Ve dedik ki: Ey Âdem sen ve eşin cennete yerleşin, ikinizde orada dileğiniz yerde bol bol yiyin, ancak şu ağaca yaklaşmayın ki haddini aşan zalimlerden olmayasınız.
36- Bunun üzerine şeytan onların ayaklarını kaydırdı.
İkisini de bulundukları o bolluk içindeki yerden çıkardı. Biz de: haydi kiminiz kiminize düşman olarak ve yerde bir zamana kadar kalıp nasibinizi alacaksınız. Dedik.
37- Bu orada Âdem Rabbinden bir takım kelimeler belleyip ona yalvardı. O da tevbesini kabul buyurup ona yine baktı. Gerçekten tevbeyi çok kabul eden ve çok merhamet eden ancak O’dur.
38- Dedik ki: hepiniz oradan inin! Sonra benden size ne zaman bir yol gösterici gelir de kim o yol göstericinin izinde giderse, onlara bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardı.
39- Küfre sapanlar ve ayetlerimize yalan diyenler ise, işte bunlar ateşin arkadaşlarıdır, onlar orada ebedi kalacaklardır. 54- Ve bir vakit kavmine dedi ki: Ey kavmim cidden siz o buzağıya tapmakla kendinize zulmettiniz. Gelin Yaratanımıza dönün. Böyle yapmanız Yaratanınız yanında sizin için hayırlıdır. Böylece tevbenizi kabul buyurdu. Gerçekten o tevbeleri kabul eder, devamlı merhamet edendi.
55- Ve bir vakit: Ey Musa, biz Allah’ı açıkça görmedikçe, senin sözüne kesinlikle inanmayacağız. Dediniz. Bunun üzerine sizi o yıldırım yakalayıverdi; Siz de bakakalmıştınız. 56- Sonra şükredesiniz diye sizi ölümünüzden sonra yine dirilttik. 57- Ve üstünüze o bulutu gölgelik yaptık ve size verdiğimiz güzel rızıklardan yiyin diye üzerinize hem kudret helvası, hem de bıldırcın indirdik.

Bize zulmetmediler, belki kendilerine ediyorlardı. Akıllılar ölümle sona eren her nimeti, nimet olarak hesaba katmazlar. Ömür ne kadar uzun olursa olsun, ölüm yüz gösterince ne faydası olur? Nimetin değeri sonsuz olmasında ve yok olmak tehlikesinden uzak bulunmasındandır. (Molla Cami)

Yapmak isteğimi sakalımın bir teli bile bilseydi, sakalımın o telini hemen koparır ve yakardım. (Fatih Sultan Mehmet)

Hayatta her şey Allah’ın taksimi iledir. Allah; kimini zengin, kimini yoksul, kimini sağlam, kimini sakat, kimini âlim ve kimini cahil kılmıştır. Kendinden düşük kimseleri gördüğün vakit, böbürlenip onları hakir görme. (İmamı Gazali)

Sana kötülük yapanları Allah’a havale et, kötülüklerinden O’na sığın. Eğer intikamla uğraşırsan daha büyük zararlarla karşılaşırsın ve ömrünü boş yere harcamış olursun. Seninle uğraşanlara ben iyi bir adamım lakin siz kıymetimi bilmiyorsunuz deme ve böyle düşünme. (İmamı Gazali)

EDEP HAKKINDA
Eğer şeytanın başını ezmek istersen, gözünü aç ve gör ki: Şeytanın katili edepdir. İman nedir, diye akıldan sordum. Akıl kalbimin kulağına eğilerek, iman edeptir. Dedi. Lokman Hekim’e, edebi kimden öğrendin? diye sorarlar. Edepsizlerden öğrendim. Onlarda gördüğüm bütün kötülükleri terk ettim, böylece bu edebi elde ettim. Der.
KİMLERE SELAM VERİLMEZ
Kur’an okuyana,
Namaz kılana,
Ezan okuyana,
Ezan dinleyenlere,
Hutbe okuyana,
Abdest alanlara,
Yemek yiyene,
Dini inkâr edenlere,
Açıktan günah işleyenlere,
Kumar oynayanlara,
Çıplak oturup gezenlere,
Abdest bozanlara,
Şarkı, türkü söyleyenlere
Yalan söyleyenlere,
Müslümana eziyet edenlere,
Alay edenlere.

Ahlakın en mükemmeli, edebin en mükemmeli, edebin en üstünü, dinde edeptir. Bir müslüman için gaye olan mertebeye ulaşmak, ancak bütün evreni yaratanın emirlerine uymak ve onun son peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.v) edeplerine uymakla mümkündür. (İmam-ı Gazali)

BAKARA SÛRESİ…
58- Ve bir vakit: Şu şehre girin de nimetlerinden dilediğiniz şekilde bol bol yiyin ve secde ederek kapıdan girin ve günahlarımızı bağışla deyin ki, günahlarınızı mağfiret ediverelim, iyilik edenlere ise (nimetlerimizi) daha artıracağız dedik.
59- Derken o zalimler sözü değiştirdiler, kendilerine söylediğinden başka bir şekle koydular. Biz de o zalimlere kötülük yaptıkları için gökten bir azap indirdik.
61- Ve bir vakti: Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, artık bizim için Rabbine dua et, bize yetiştirdiği şeylerden, sebzesinden, mercimeğinden, soğanından çıkarsın. Dediniz. (o da): o üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya inin, o vakit size istediğiniz olacaktır. Dedi. Üzerinize de zillet ve meskenet damgası basıldı ve sonunda Allah’tan bir gazaba uğradılar. Evet, öyle oldu, çünkü Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar ve haksız olarak peygamberleri öldürüyorlardı.
62- Şüphe yok ki iman, edenler Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiiler, bunlardan her kim Allah’a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve iyi bir amel işler ise, elbette bunların Rableri yanında mükâfatları vardır. Bunlara bir korku yoktur ve bunlar mahzun da olmayacaklardır.
65- İçinizden cumartesi istirahat günü yasağını çiğneyenleri elbette bilirsiniz. Biz onlara: sefil maymunlar olun: dedik.
78- Bunların bir de okuyup yazma bilmeyen kısmı vardır ki kitabı, kitabeti bilmezler, ancak bir takım kuruntu yığını hayaller kurar ve sadece zan ardında dolaşırlar.
79- Artık o kimselerin vay haline ki, kendi elleriyle kitap yazarlar da sonra biraz para almak için: Bu Allah tarafındandır. Derler. Artık vay o ellerinin yazdıkları yüzünden onlara! Vay o kazandıkları yüzünden onlara! Vay o kazandıkları vebal yüzünden onlara.
86- Bunlar, ahireti dünya hayatına satmış kimselerdir. Onun için bunlardan azap hafifletilmez ve kendilerine bir yardım da yapılmaz.
88- Bizim kalplerimiz kılıflıdır dediler. Öyle değil! Allah onları küfürleri sebebiyle lanetledi, onun için çok az imana geldiler.
89- Yanlarında kini (Tevrat’ı) tasdik etmek üzere onlara Allah tarafından bir kitap (Kur’an) gelince, önceden inkâr edenlere karşı yardım isteyip durularken o tanıdıkları kendilerine gelince tuttular onu inkâr ettiler. Artık Allah’ın laneti kâfirlerin üzerine olsun!
91- onlara Allah ne indirdiyse iman edin! Denildiği zaman biz kendimize indirilene iman ederiz derler de ötekini inkâr ederler.
Oysa yanlarında kini (Tevrat’ı) doğrulayacak gerçek O’dur. De ki: madem inanmıyordunuz ne diye Allah’ın peygamberlerini öldürüyordunuz?
92- And olsun ki, Musa size apaçık delillerle gelmişti de arkasından tuttunuz danaya taptınız. Siz işte o zalimlersiniz.
94- Deki: Allah yanında ahiret evi (cennet) başkalarının değil de sadece sizin ise, eğer bu davanızda da doğru iseniz haydi ölümü canınıza minnet edin!
95- Fakat ellerinden çıkan işleri yüzünden onu hiçbir zaman temenni edemezler. Allah, o zalimleri bilir.
103- Evet! İman edip de (büyü gibi günahlardan) sakınmış olsalardı, elbette Allah tarafından verilecek bir mükâfat çok hayırlı olacaktı bunu bir bilselerdi! Ne kitap ehlinden, ne de müşriklerden olan kâfirler size Rabbinizden bir hayır indirilmesini ister. Allah ise rahmetini dilediğine bahşeder ve Allah çok büyük lütuf sahibidir.
110- Namazı doğru kılın, zekâtı verin, kendini için her ne hayır yapıp gönderirseniz, Allah yanında onu bulursunuz. Her zaman Allah bütün yaptıklarınızı görüyor!
111- Bir de Yahudiler veya Hıristiyanlar asla cennete giremeyecek dediler. Bu anların kuruntularıdır. De ki eğer doğru iseniz, haydi kesin delilinizi getirin!
112- Hayır! Kim samimi olarak yüzünü Allah’a tertemiz teslim ederse, işte onun Rabbi katında mükâfatı vardır. Onlara bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.
113- Yahudiler: Hristiyanların dayadığı bir şey yoktur. Derken Hristiyanlar da Yahudilerin dayandığı bir şey yoktur dediler. Oysa hepsi de kitabı okuyorlar. Bilmeyenler de tıpkı onlarına dedikleri gibi diyorlar. Bu yüzden Allah ihtilaf ettikleri bu hususta kıyamet günü aralında hükmünü verecektir.
115- Bununla beraber doğu da Allah’ın batı da! Nereye yönelseniz, orada Allah’a durulacak yön vardır. Şüphe yok ki Allahın rahmeti geniştir.
118- İlmi olmayanlar da: Ne olur Allah bizimle konuşsa yahut bize bir mucize gelse dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı bunların dedikleri gibi dediler. Kalpleri birbirine benzedi. Cidden gerçekleri bilmek isteyen bir ümmet için biz mucizeleri açık bir şekilde gösterdik.
120- Sen onların milletlerine tabi olmadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden hoşnut olmazlar. De ki: Doğru yol ancak Allah yoludur. Şanım hakkı için sana vahiyle gelen bu kadar bilgiden sonra, faraza onların arzularına uyacak olursan. Allah’tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı bulunur.
128- Ey Rabbimiz bizi yalnız senin için boyun eğen Müslümanlardan kıl! Soyumuzdan yalnız senin için boyun eğen Müslümanlar “Bir Müslüman bir ümmet” vücuda getir. Bizlere yapacağımız ibadetleri göster ve tövbe ettikçe üzerimize rahmetinle bak! Tövbeleri çok kabul eden, çok merhamet eden Sensin ancak Sen!
132- Bu dini İbrahim kendi oğullarına vasiyet ettiği gibi Yakup ta vasiyet etti ve: Oğullarım, Allah sizin için o dini seçti, başka dinlerden sakının yalnız Müslüman olarak can verin! Dedi.
133- Yoksa ölüm Yakub’a geldiği vakit siz onunla mıydınız, oğullarına: Benden sonra neye ibadet edeceksiniz? Dediği vakit onlar: Senin Allah’ına atalarım İbrahim, İsmail, İshak’ın Allah’ına, tek olan ilaha ibadet ederiz, biz ancak O’na boyun eğen Müslümanlarız. Dediler.
140- Yoksa siz İbrahim de İsmail de ishak da Yakup da torunları da Yahudi veya Hıristiyan idiler mi diyorsunuz? De ki sizler mi daha iyi bileceksiniz, yoksa Allah mı? Allah’ın şahitlik ettiğini bilerek gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.

ÖZLÜ SÖZLER
Üç zümreye üç şey çirkin düşer. Padişahlara sertlik, âlimlere mal sevdası, zenginlere cimrilik. (Molla Cami)

Bir kimse bütün ilimleri kendinde toplasa Allah Teâlâ’nın rızasına uygun hareket etmedikçe kurtulamaz. (Molla Cami)

Cehaletle gaflet her fenalığın başıdır. (İmamı Gazali)

En zor savaş, geçici ve boş arzularla savaştır. Benliğini bu arzulardan kurtaran, dünyaya ait tüm musibetlerden, bütün sıkıntılardan kurtulur. (İbrahim Ethem)

Allah’ı tanıyan kişi insanlardan özür diler. Özür dileyenin özrünü kabul eyle. Sana eziyet edeni affedip tatlı ve yumuşak söyle. (Erzurumlu İbrahim Hakkı)

Elinden geldiği kadar kusurları affet, ayıpları görmezden gel. Affedenler insanların en güzelidir. (Erzurumlu İbrahim Hakkı)

Kötü kimse, başkalarının ayıplarını saymak isterken, kendini dile getirir. (Molla Cami)

Akıl dışında olan şeyler, keşif ve müşahedeyle kalp gözüyle anlaşılır. Akıl bunları anlayamaz. Nitekim his uzuvları da aklın anladığı şeyleri anlayamaz. (Molla Cami)

İyilik yapanla kötülük yapanı bir tutma, iyilik edeni dua da unutma. İyiliği unutup kusuru saklayan dost değil düşmandır. (Erzurumlu İbrahim Hakkı)

NAMAZ DİNİN DİREĞİDİR VE NAMAZDAN 10 HASLET VARDIR
Yüzü güzelleştirir,
Kalbi nurlandırır,
Kabirde arkadaşlık eder,
Rahmet inmesine sebep olur,
Göklerin anahtarıdır,
Mizanı ağırlaştırır(sevabı ağır gelir)
Allah’ı razı eder,
Cennetin ücretidir,
Ateşe karşı engeldir,
Namaz kılan kişi, dini ayakta tutmuştur.
Kılmayan ise yıkmıştır.

Ey biçare adam! Namaz, kılıp da terk etmenin cezası bu ise, namazı hiç kılmayanın cezası ne olacak? (Hafız Mahmut Haliloğlu)

Boş zaman yoktur, boşa geçen zaman vardır. (Atasözü)
Geldi geçti ömrüm benim
Şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle geldi
Kafeste kuş uçmuş gibi,
İşte bu söze hak tanıktır.
Bu can gövdeye konuktur
Bir gün ola çıka gide
Kafesten kuş uçmuş gibi
Bu dünyada bir nesneyim
Yanar içim göynür gözüm
Yiğit iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi
Bir hastaya vardın ise
Bir yudum su verdin ise
Yarın anda karşı gele
Hak şarabın içmiş gibi. (Yunus Emre)
BAKARA SÛRESİ…
141- Onlar bir ümmetti gelip geçtiler. Onlara kendi kazandıkları, size de kendi kazandığınız var. Siz onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.
144- Gerçekten yüzünün gökyüzünde atanıp durduğunu görüyoruz. Artık gönlünü ferah tut, seni hoşnut olacağın bir kıbleye yönelteceğiz. Haydi, yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir! Siz de ey insanlar, nerede bulunursanız, yüzünüzü o yana doğru çeviriniz. Kendilerine kitap verilmiş olanlarda şüphesiz onun, Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu kesinlikle bilirler. Allah onların yaptıklarından ve yapacaklarından habersiz değildir.
147- O gerçek Rabbindendir. Artık şüphe edenlerden olma!
153- Ey iman edenler, sabır ve namazla yardım isteyin! Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.
161- Ancak ayetlerimizi inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüş olanlar işte, Allah’ın laneti, insanların laneti, meleklerin laneti hep onların üstüne olsun.
167- Kötülere uyanlar da şöyle demektedir. Ah bizim için dünyaya bir dönüş olsaydı da onların bizden kaçtıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık! İşte böyle Allah, onlara bütün yaptıklarını üzerelerine çökmüş, pişmanlıklar halinde gösterecektir. Onlar ateşten çıkacak değillerdir.
168- Ey insanlar, bütün yeryüzündeki nimetlerimden helal ve temiz olmak şartıyla yiyin, fakat şeytanın adımlarına uymayın! Çünkü o sizin açık düşmanınızdır.
175- İşte onlar doğru yol yerine sapıklığı bağışlamaya bırakıp azabı satın alan kimselerdir. Bunlar ateşe ne kadar da dayanıklı şeylerdir.
180- Birinize ölüm geldiği vakit, bir mal bırakacaksa, annesi ve yakın akrabası için meşru bir biçimde vasiyette bulunması, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerine yapılması gerekli bir hak olarak yazıldı.
188- Onlar sana hilalleri soruyorlar. De ki: onlar, insanlar için ve hac için vakit ölçüleridir. Erginlik, evlere arkalarından gelmenizle değildir, gerçek eren korunanlardır. Evlere kapılarından gelin ve Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.
196- Haccı ve umreyi de Allah için tamam yapın. Eğer kısıtlanırsanız o vakit kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olana veya başından bir rahatsızlığı bulunana tıraş için oruç, sadaka veya kurbandan ibaret bir fidye gerekir. Kısıtlılıktan kurtulduğunuzda her kim hacca kadar umre ile sevap kazanmak isterse ona da kurbanın kolay geleni gerekir. Bunu bulamayana ise üç gün oruç tutmak gerekir. Bu hüküm Mescid-i Haram’da ikamet etmeyenler içindir. Allah’tan korkun ve bilin ki, Allah’ın cezası gerçekten çok çetindir.
198- Hac mevsiminde Rabbinizden rızık isteyerek ticaret yapmanız size günah değildir. Arafat’tan sel gibi taşarak döndüğünde Meş’aril –Haram yanında, Allah’ı zikredin. O’nu size doğrusunu öğrettiği gibi zikredin doğrusu siz, bundan önce gerçekten yolunu şaşırmışlardan idiniz.
208- Ey iman edenler, topluca barışa girin ve şeytanın adımlarına uymayın; çünkü o, sizin aranızı açan belli bir düşmandır.
209- Sizlere bunca çok deliller geldikten sonra yine kayarsanız iyi biliniz ki, Allah çok onurlu bir hikmet sahibidir.
211- İsrail oğullarına, onlara ne kadar açık mucize verdiğimizi sor! Fakat her kim, Allah’ın nimetini kendisine geldikten sonra değiştirirse şüphesiz Allah’ın cezası pek çetindir.
212- İnkârcılara dünya hayatı bezendi de iman edenlerle eğleniyorlar. Oysa korunan o müminler kıyamet günü onların üstündedirler. Allah, dilediğine hesapsız nimetler verir.
216- Savaş hoşunuza gitmese de üzerinize yazıldı. Gerçi o size hoş gelmez, fakat olur ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız, oysa o, hakkınızda hayırlıdır. Olur ki siz bir şeyi seversiniz, ama o sizin hakkında bir fenalıktır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
218- Şüphesiz inananlar ve Allah yolunda hicret edip savaşanlar, kesinlikle bunlar, Allah’ın rahmetini umarlar. Allah gerçekten bağışlayıcı ve merhamet sahibidir.
220- O ayetler, dünya ve ahiret hakkındadır. Bir de sana öksüzlerden soruyorlar. De ki onların işlerini düzene koymak, karışmamaktan daha hayırlıdır. Kendilerine karışırsanız kardeşinizdirler. Allah, yararlı iş yapanı bozguncudan ayırır. Eğer Allah dileseydi sizi kesinkes sarpa sardırırdı. Şüphesiz ki, Allah çok güçlü ve hikmet sahibidir.
222- Sana kadınların aybaşı adetlerinden soruyorlar de ki o bir eziyettir. Onun için adet günlerinde kadınlardan çekilin ve temizleninceye kadar onlarla cinsel ilişkide bulunmayın. İyice temizlendikleri vakit, Allah’ın emrettiği yerden, “o emrettiği yerden onlara varın”, Allah çok tövbe edenleri de sever çok temizlenenleri de sever.
223- Kadınlarınız sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza dilediğiniz gibi varın. Allah’tan korkun ve her halde onun huzuruna varacaksınız! Bilin! Sen müminleri müjdele!
234- İçinizden ölüp de geride kadın bırakanların eşleri, dört ay on gün beklemelidir. Bu süreyi bitirdikten sonra artık kendi haklarında meşru olarak tercih edecekleri hareketten size bir sorumluluk yoktur. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
238- Namazlara, özellikle orta namaza devam edin ve kalkın Allah için divan durun!
247- Peygamberleri onlar: İşte Allah size hükümdar olabilir ki? Hâlbuki biz hükümdarlığa ondan daha layığız. O malca da bolluk verilmiş biri değil dediler. Peygamber: Onu, Allah size hükümdar seçmiş, bilgi ve fizikçe artırmıştır, hem Allah, hükümdarlığı dilediğine verir. Allah geniş mülk sahibi, her şeyi bilendir. Dedi.
252- İşte bunlar Allah’ın ayetleridir. Onları, sana dosdoğru anlatıyoruz. Şüphesiz ki sen gönderilen Peygamberdensin.
İSLAM’DA AİLENİN ÖNEMİ
Muhterem okuyucularım!
Toplumun en küçük birimi ailedir. Toplumun esasını teşkil eden aile ne kadar sağlam temeller üzerine kurulursa o kadar güçlü olur. Sağlam aile fertlerinden meydana gelen milletler de o derece kuvvetli olur. Toplum ve milletin huzuru “evlilik bağı” ile kurulan anne, baba ve çocuk ölçüsünden oluşan ailenin huzurlu olmasına bağlıdır. İki yabancı olan erkek ve kadını nikâh bağı ile birbirine bağlayan aile; fertlerin, toplumların milletlerin ahlakını, karakterlerini tayin eden ilk buluşma yeri ve terbiye ocağıdır. İnsanlık mektebinin ilk şubesidir.
Aile aynı zamanda insanı yücelten, geliştiren, babadan oğla, dedene toruna kültür akımının yapıldığı bir kurumdur. Anne ve baba evde konuşurken onları dinleyen çocuklar, milli kahramanları, insanı değerleri, dini inançları, haram, helal, günah ve sevap gibi kavramları ilk olarak bu kurumda öğrenirler. Bu yönüyle aile bir okul görevini de icra eder.
Muhterem okuyucularım!
Aile ocağının devamlılığı aileyi meydana getiren fertlerin karşılıklı sevgi, saygı ve fedakârlıklarına bağlıdır. Yüce Rabbimiz Kuran’ı Kerim’de “içinizden kendileri ile huzura kavuşacağınız eşler yaratıp, aranızda sevgi ve şefkat var etmesi de O’nun varlığının delillerindendir. Doğrusu bundan iyi düşünen milletler için ibretler vardır, diye buyurmaktadır.
Aile yuvasının devamı için, aileyi oluşturan fertlere bir takım görevler verilmiştir. Ailede erkek, aile şerefini, ailenin maddi ve manevi sorumluluğunu üslenirken: evin hanımı da, israftan uzak, çocuklarının ilk terbiyecisi olma yükümlülüğü içinde olmalıdır. Nitekim bir terbiye uzmanı şöyle demektedir. “iyi bir anne yüz öğretmene bedeldir.”
Aile ocağının en güzel meyvesi, millet olarak geleceğimizin teminatı olan, maddi ve manevi varlığımızı emanet edeceğimiz yavrularımızdır. Onları her türlü kötülüklerden korumak anne ve babanın başta gelen görevleridir. Cenab-ı Hak Kuran’ı Kerim’de “ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun”
Aziz okuyucularım!
Millet olarak geleceğimize ümitle bakabilmek, sağlıklı ve bilgili nesiller yetiştirmek için aile kurumuna son derece öncem vermek ve korumak mecburiyetinde olduğumuzu unutmamalıyız. Sözlerimize Peygamber Efendimizin bir hadisi şerifi ile son verelim. “Çocuklarınıza karşı güzel muamelede bulunun ve onları güzel terbiye edin” (Seçme Hadisler S.182)
İlim meclisinde aradım kıldım talep,
İlim geride kaldı, illa edep illa edep. (Ziya Paşa)
EMANET HAKKINDA
Hz. Muhammet (s.a.v.) emanete hıyanet etmeyi münafıklık saymış: (Emanet kalmadığı zaman kıyameti gözleyin) (1) Hz. Peygamber buyuruyor sizin en hayırlınız benim kuşağımdır. Sonra onların ardından gelenlerdir. Daha sonra da öyle bir toplum gelir ki, tanık olurlar ama tanıklıkları istenmez. (çünkü doğru söylemezler). Hıyanet edenler, kendilerine bir şey emanet edilemez. Söz verirler yerine getirmezler, aralarında şişmanlık zuhur eder. Sadece karınlarını tıka basa doyurmayı düşünürler, bu yüzden vücutları şişer. (2) Hz. Peygamber (s.a.v.) irşad edici öğretilerini şöyle sunmuştur. O bir emanettir. O kıyamet gününde ah, sebep olacak bir pişmanlıktır. Sadece onun hakkını verenler ve üstüne düşeni yapanlar pişman olmazlar. (3) Rasülallah (s.a.v.) buyurur ki nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, komşusu zulmünden ve eziyetinden emin olmayan hiç kimse cennete giremez.

İMAM-I GAZALİ (r.a) der ki:
Bütün insanların hikâyesi ağaçlara, otlara benzer. Bazı ağaç ve otlar var ki meyvesi yoktur ama gölgesinden yararlanılır. Kimi insanlar da bunlara benzer ki onların yalnız dünyalıklarından yararlanılır. Kimi ağaçlar ve otlar vardır ki, gölgesi yoktur ama meyvesi vardır. Bunun gibi kimi insanın dünyasından yaranılmayıp ahirete yönelik olarak onlardan yararlanılır. Kimi ağaç ve otlar vardır ki, hem de gölgesi hem de meyvesi vardır, yararlanılır. Bunun gibi kimi insanların hem dünyasından ve hem de ahirete ait işlerinden yararlanılır. Kimi ağaç ve otlar vardır ki, ne gölgesi ne de meyvesi vardır. Hiçbir yararı olmağı gibi zararları da görülür. Buna benzer kimi insanlarında ne dünyasından ve ne de ahretinden yararlanılmadığı gibi zararlarından başka bir şey görülmez.

• Nesai
• Buhari
• Buhari veslim
DUANIN KABUL OLMASI İÇİN EVLİYAULLAHTAN İBRAHİM BİN ETHEM HAZRETLERİNE:
“Bize ne oldu ki, dua ediyoruz da, kabul eseri görmüyoruz” diye sorduklarında İbrahim bin Ethem (Hz.)
Dualarınızın kabül edilmemesi kalplerinizin şu an sebebi ile ölü olduğu içindir buyurmuştur.
Hak Teâlâ’ya irfanınız olduğu halde, emrini ifa etmemeniz.
Rasülü Ekrem (s.a.v.) peygamberimizi severiz iddiasında bulunduğunuz halde sünneti seniyelerini terk etmeniz.
Kuran’ı Kerim’i kıraat ettiğiniz halde akamı ile amel etmemeniz.
İlahi nimetleri idrak ettiğiniz halde şükrünü eda etmemeniz.
Şeytan düşmanımızdır dediğiniz halde ona uymaktan kaçınmamanız.
Cennet haktır ve vardır dediğiniz halde, oraya girmeye sebep olan amellerde bulunmamanız.
Cehennem vardır dediğiniz halde, ondan yani günahlardan kaçınmamanız.
Ölüm hak ve apaçık bir hakikat iken, takva sahibi olmamanız
İnsanların ayıpları ile uğraşıp kendi ayıplarınızı terk etmemeniz.

Ölülerinizi defin ettikten sonra onların hallerinden ibret almamanızdır. (İbrahim bin Ethem Hz.)

Bilgisiz bir kimse, savaş davuluna benzer, sesi çoktur, içi boştur. (Mahmut Ustaoğlu)

BAKARA SÛRESİ…
253- Biz o işaret edilen peygamberlerden kiminden üstün kıldık, içlerinden kimi ile Allah konuştu, kimini de daha yüksek mertebelere çıkardı. Meryem oğlu İsa’ya da o açık delilleri ve mucizeleri verdik ve kendisini Cebrail ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, onlardan sonraki milletler kendilerine o açık deliler geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat anlaşmazlığa düştüler, kimi inandı, kimi inkâr etti. Yine Allah dileseydi, birbirlerinin kanına girmezlerdi. Ne var ki Allah, dilediğini yapar.
256- Dinde zorlama yoktur. Doğruluk sapıklıktan kesin olarak ayrılmıştır. Artık her kim Tağut’a küfredip Allah’a iman ederse, işte o, en sağlam kulpa yapışmıştır. Allah, işitir, bilir.
257- Allah iman edenlerin velisidir, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnanmayanların dostları ise Tağut’tur, onları aydınlıktan karanlıklara götürür. İşte onlar cehennemliklerdir hep orda kalacaklardır.
262- Mallarını Allah yolunda harcayıp verdiklerinin arkasından başa kakmayan ve gönül incitmeyen kimselerin Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
263- Bir tatlı dil, bir bağışlama arkasından incitmenin geldiği sadakadan daha hayırlıdır. Allah, ganidir, hatimdir.
266- Sizden hanginiz ister ki, kendisinin hurma ve üzüm bağları bulunan altından ırmaklar akan, içinde her çeşit ürünün yetiştiği bir bahçesi olsun da kendisine yaşlılık çöküp elleri yetmez, güçleri çatmaz bir takım çocuklarının bulunduğu bir sırada, ateşli bir bora isabet edip bahçelerini yaksın? İşte Allah, düşünesiniz diye sizlere ayetlerini böyle anlatıyor.
269- Dilediğine hikmet verir. Hikmet verilene ise çok büyük bir hayır verilmiş demektir. Bunu ancak temiz ve akıllılar anlar.
270- Her nafaka veya ne kadar adadınızsa, herhalde Allah, onu bilir. Fakat zulmedenlerin yardımcıları yoktur.
271- Sadakaları açıkça verirseniz ne iyi! Eğer fakirlere gizlice verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızın bir kısmının bağışlanmasını sağlar. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
274- Ey iman edenler. Allah’tan korkun ve eğer gerçek inananlar iseniz faiz hesabından kalan miktarı almaktan vazgeçin.
279- Eğer böyle yapmazsanız, o halde Allah ve onun elçisi tarafından bir savaş açılacağını bilin, anaparanız sizindir. Ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz.
282- Ey iman edenler, birbirinizden belirli bir vade ile borç aldığınızda, onu yazın, aranızda doğrulukla tanınmış bir yazı bilen kişi, onu yazsın. Yazı bilen de kendisine Allah’ın öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın. Bir de borçlu adam söyleyip yazdırsın, her biri Allah’tan korksun ve haktan bir şey eksiltmesin. Eğer borçlu aklı ermeyen bir yahut küçük veya kendisini söyleyip yazdırmayacak durumda ise, velisi dosdoğru söyleyip yazdırsın. Erkeklerinizden iki şahit gösterin. Eğer her ikisi de erkek o zaman doruluğuna güvendiğiniz bir erkekle iki kadın şahit olsun ki, biri unutunca diğeri hatırlatsın.
285- Peygamber, Rabbinden ne indirildiyse ona emanetti, müminler de, hepsi, Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve: Peygamberleri arasında hiçbir ayırım yapmayız, diye peygamberlerine inandılar ve: İşittik ve boyun eğdik, ey Rabbimiz! Dönüş sanadır, dediler.
286- Allah kimseye gücünün ötesinde bir teklifte bulunmaz. Herkesin kazandığı yararına, yüklendiği günahı zararınadır. Ey rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi, eğer yük yükleme! Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmediğini yükletme, günahlarımızı affet, bizleri bağışla ve bize acı! Sensin Mevlamız! Bizi tanımayanlara karşı yardımınla zafere eriştir, kahrolsun kâfirler!
Yunus Emre teselliyi ağlatırsa yine güldürür şiiriyle veriyor
Birlikte okuyalım
Dertli ne ağlayıp durursun burada,
Ağlatırsa Mevla’m yine güldürür,
Nice dertli kondu geçti burada,
Ağlatırsa Mevla’m yine güldürür,
Daim Hakk’a cemalini dile dur,
Zikir ile Mevla’yı dilden ana dur,
Kabri kime ise lütfu onadır,
Ağlatırsa Mevla’m yine güldürür,
Bu dert benim münisimdir,
Arşa çıkan benim ahü zarimdir,
Seni ağlatan lütf issi kerimdir,
Ağlatırsa Mevla’m yine güldürür,
Sevdaya sarma şu garip başını,
Akıtır gözlerinden kanlı yaşını,
Kerimdir onarır kulun işini,
Ağlatırsa Mevla’m yine güldürür,
Yunus senin gözlerin de çok hal var,
Önünde uğrayıp geçecek yol var,
Gece gündüz dur da Mevla’ya yalvar,
Ağlatırsa Mevla’m yine güldürür. (Yunus Emre)

Dostunun hatasına dayanamayan ölüm hastalığında yalnız kalır. Dostun, gözün gibi olan insandır. İyi arkadaş hayatın süsü ve belada yardımcısıdır. (Erzurumlu İbrahim Hakkı)

Şefkat ver merhamette güneş gibi ol, başkalarının kusurunu örtmekte gece gibi ol, cömertlikte ve yardım etmede akarsu gibi ol, hiddet ve asabiyette ölü gibi ol, tevazu ve alçak gönüllükte toprak gibi ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol. (Mevlana)

İlmi öğrenmeden önce edebi öğren. (İmamı Malik)

Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok. (Mevlana)

İlim dağıtmakla çoğalır, mal ise dağıtmakla noksanlaşır. İlim hükmeden, mal ise kendisine hükmedilendir. (Tirmizi Birr 33)

Dert insanı yokluğa götüren rahvan attır. (Mevlana)

Ehil olmayanlara sabretmek ehil olanları parlatır. (Mevlana)

Doğruluk emanet, yalancılık hıyanettir. (Hz. EbuBekir.)

Allahım! Kalplerimizi birleştir. Aramızı düzelt ve bizi kurtuluş yollarına ilet. Bizi karanlıklardan aydınlığa çıkar ve büyük günahların açığından da gizlisinden de uzaklaştır.
(Ebu Davut Salat 182)

Kuzgun bağda kuzgunca bağırır. Ama bülbül kuzgun bağırıyor diye güzelim sesini keser mi hiç? Pisler pisliklerini yapar ama sular da temizlemeye çalışır. (Mevlana)

Genişlik sabırdan doğar. (Mevlana)

Amel ve ilmini din kardeşinden üstün görenin amelide heba olur. (Mahmut Ustaoğlu)

Kişinin gücü, günün birinde tükenir. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür semeri kalır, insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı. (Şeyh Edebali)

Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın. (Şeyh Edebali)

İşinde ve sözünde doğruluktan ayrılma, Hak doğruların yardımcısıdır. (Ali Fuat Başkil)

Derin sefalet gibi büyük zenginlik de güzel hislerin gelişmesine engel olur. (Cenap Şehabettin)

Sabır kara bir dikeni yutmak, diken içini parçalayıp geçerken de hiçbir ses çıkarmamaktadır. (Şeyh Edebali)

Yaşadığı zamanı beğenmemek zavallılığın en yaygın şeklidir. (Cenap Şahabettin)

Hakiki dost senin sıkıntılı zamanlarda, senin gurur ve izzet’i nefsini kırmadan yardım edendir. (Hz. Ali)

İlahi! Hamdini sözüme sertac ettim, zikrini kalbime mirat ettim, kitabını kendime minhac ettim. Ben yoktum var ettin, varlığından haberdar ettin, aşkınla gönlümü bikararettin. (Elmalılı Hamdi Yazır)

İnsanlığın bekası medeniyet ile medeniyetin ayakta durabilmesi de adalet iledir. (Elmalılı Hamdi Yazır)

(İlahi!) şaşırtma beni, doğruyu söyler, neş’eni duyur hakikati öğret. (Elmalılı Hamdi Yazır)
İffet güzelliğin zekâtıdır.
Eğri olanın gölgesi de eğridir.
Çok konuşanın hatası çok olur.
İnsanın kelâmı, aklının terazisidir. (Hz. Ali)

Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol sen! Öyle mazlum yolda kalsa hem dem o sen; mahşer günü dergâhına mahrem ol sen; ben-sen diyen kimselerden geçtim işte. (Ahmet Yesevi)

DUANIN ADABI
Dua etmek için Ramazan, arife, bayram, Cuma ve özellikle seher vakitleri seçilmelidir. Ezan okunduğu kamet edildiği, namazların ardında, secde aralarında, cihat ve savaş için saflar oluştuğu sıralarda yapılan dualar son derece makbuldür.
Kıbleye yönelerek dua etmek, dua ederken elleri omuz hizasına kadar kaldırmak.
Sesi fazla yükseltmeden açık ile gizli arasında bir sesle dua etmek.
Dua ederken cümleler de vezin ve kafiye aramamak, yapmacığa kaçmamak.
Huzur ve huşu içinde, dua etmek
Kabul olacağına inanarak içtenlikle dua etmek
Israr ile dua etmek ve duayı üçer kere tekrarlamak.
Önce Allah (c.c) adını anarak Allah’a hamd ettikten sonra duaya başlamak. Hz. Peygamber (s.a.v) sübhane rabbiyelaliyyilalelvehhab diyerek duaya başlardı.
Duadan önce, hakkını çiğnemiş kötülük etmiş olduğu kimselerden helallik almak, herkesin hakkını vermek, günahlara tövbe etmek, ibadet ve güzel işlere yönelmek suretiyle kalbi temizlemeye çalışmak.
Müslümanlardan. İntikam alma, onlara zarar verme gibi günah olan şeyleri işlememek.
Allah (c.c.) a dua etmekten bıkmamak, umutsuzluğa düşmemek, dualarım kabul olmadı, dememek ve bir gün kabul edileceğine inanmak.
Eşine, malına beddua etmekten sakınmak.
Sen olarak dua hakkında Alek Carre’lin dediği gibi diyelim. (dua yoksulluk ve arktır.) buna bilgi, hikmet, teslimiyet ve cehdi de biz ilave edebiliriz.
Dua ettiği yer temiz, vücudu temiz, elbisesi temiz olmak şartıyla duaya devam etmeliyiz.

Âl-i İmrân Sûresi
1- Elif, Lam, Mim
2- Allah’tan başka tanrı yoktur. Sonsuz hayat sahibi, bütün varlıkları ayakta tutan ve gözeten odur.
3- O sana kitabı, önündekileri doğrulayıcı olarak hak ile indirmektedir. Önceden insanları doğru yola iletmek için Tevrat’ı ve İncil’i indirmiştir. Bir de ayırt eden Furkan indirdi.
7- sana bu muazzam kitabı indiren o’dur. O’nun bir kısmı anlamları kesin olup kitabın temelini oluşturan ayetlerdir. Diğer bir takımları da anlamları benzeşik olanlardır. Ama kalplerinde bir yamukluk bulunanlar fitne aramak ve keyiflerince yorumlamak için sadece anlamı benzeşiklerin ardına düşerler. Hâlbuki onun gerçek yorumunu Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar da: inandık, hepsi Rabbimizdendir. Derler. Bunları özü temiz olanlardan başkası düşünemez.
8- Ey Rabbimiz, bizleri doğru yoluna erdirdikten sonra kalplerimizi yamultma ve bize katından bir rahmet ihsan et. Şüphesiz, çok bağış yapan yalnız sensin.
9- Ey Rabbimiz, şüphesiz Sen, insanları, geleceğinde hiç şüphe olmayan bir günde toplayacaksın. Şüphesiz Allah belirlediği süreyi şaşırmaz.
14- İnsanlara, kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, cins atlar, davarlar, ekinler gibi zevklerin, sevgisi çekici hale getirildi. Fakat bunlar, dünya hayatının geçici nimetleridir. Oysa Allah, akibet güzelliği, onun yanındadır.
15- De ki: size o istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunan kullar için Rablerinin yanında altından ırmaklar akan, içlerinde sonsuza kadar kalacakları cennetler vardır. Ayrıca orada kendilerine tertemiz eşler ve hele bir de Allah’ın hoşnutluğu vardır. Allah o kulları korur.
19- Doğrusu Allah katında din İslamdır. O kitap verilenlerin ayrılığa düşmesi sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki ihtirastandır. Her kim de Allah’ın ayetlerini inkâr ederse, şüphe yok ki Allah hesabı çabuk görendir.
21- Allah’ın ayetlerini tanımayanlara, haksızlıkla peygamberleri öldürenlere ve insanlar içinde adaleti ve insafı emreden kimselere kıyanlara acı bir azap müjdesi.
22- İşte bunlar, dünya ve ahirette amelleri boşa gitmiş kimselerdir ve onları kurtaracak ta yoktur.
27- Geceyi gündüzün içine katarsın, gündüzü de gecenin içine sokarsın. Ölüden diri çıkarırsın, diriden ölü çıkarırsın. Dilediğine de sayısız rızık verirsin.
28- İnananlar inananları bırakıp kâfirleri dost edinmesin. Her kim bunu yaparsa, Allah’tan ilişiği kesmiş olur. Ancak onlardan bir korunma yapmanız başka. Allah kendisinden korkmanız için uyarıyor. Sonuçta gidiş Allah’adır.
31- De ki: Allah’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah ta sizleri sevsin; Allah, daima bağışlayan ve esirgeyendir.
32- Allah’a ve peygambere itaat edin! Eğer aksine giderlerse, şüphe yok ki, Allah kâfirleri sevmez.
41- Zekeriyya: Rabbim bana bir alamet ver! Dedi. Allah: alametin insanlarla üç gün yalnızca işaretten başka türlü konuşmamandır. Bununla birlikte Rabbini çok an ve akşam sabah tesbih et! buyurdu.
42- Melekler şöyle demişlerdi: Ey Meryem, şüphesiz Allah seni süzüp seçti, seni tertemiz yarattı ve seni âlemin katlarına üstün kıldı.
43- Ey Meryem, Rabbine divan dur, secdeye kapan ve rükû edenlerle birlikte rükû et!
47- Meryem: Ey Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl çocuğum olur? Dedi. Allah: Öyle, Allah ne dilerse yaratır. O, bir şeyi dilediğinde, yalnızca ona ol! Der, o da hemen oluverir. buyurdu.
55- O vakit ki, Allah şöyle buyurdu: Ey İsa, gerçekten seni öldüreceğim, seni kendime kaldıracağım, seni o inkâr edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar, o inkârcılardan üstün kılacağım. Sonra da hep dönüşünüz bana olacak ve o zaman anlaşmazlığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda hükmü ben vereceğim.

Hikmetli bilgi, tecrübe ile desteklenmiş ve uygulanabilir özellik taşıyan ilimdir. Hikmet ilim ile sanatın birleşmesidir.
Ne kaçan fırsatlar ve sebepler ihmal edilmelidir. Allah Teâlâ’ya yürekten ve ihlâs ile dua etmek hiçbir zaman elden bırakılmamalıdır.
Ne acayiptir o insanlar ki, altından ateş kaynayıp dururken yeryüzünde Allah’a isyan ederler.
İnsan salih amel işler, ölünce ne olur, uçar gider. İnsan kötü amel işler, ölünce nar olur uçar gider.
    (Elmalılı Hamdi Yazır)
İffet, güzelliğin zekâtıdır.
Eğri olanın gölgesi de eğridir.
Çok konuşanın hatası çok olur.
İnsanın kelamı aklının terazisidir.
Sevgi dostlara saygılı olmakla güçlenir.
İlim harcandıkça artar mal harcandıkça azalır.
Senden soruluncaya kadar susman, susturuluncaya kadar konuşmandan hayırlıdır.
İktisat az malı çoğaltır.İsraf ise çok malı azaltır.
Çocuklarınızı kendi zamanlarının şartlarına göre yetiştirin.
Açık yürekle konuşan düşman, içten pazarlıklı dosttan iyidir.
    (Hz. Ali)
Nerde görsen gönlü kırık,
Öyle mazlum yolda kalsa, hem dem ol sen,
Mahşer günü dergâhına mahrem ol sen,
Ben sen diyen kimselerden geçtim işte.
Can vermenin vehminden, Azrail’in zahmetinden,
Şefkat olmasa senden, ne eylerim Allah’ım,
Can vermek iş zor, kolay eyle ya cebbar.
    (Ahmet Yesevi)
FAKR FAKİRLİK:
Fakr: fakirlik, insanın ihtiyaç olduğu şeye sahip olmaması, yani yoksulluk demektir. Sözlük anlamı olarak fakir omurga kemiği kimsedir.
Fakir kelimesi, Kuran-ı Kerim’in birçok yerinde şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkin şeyleri yapmayı emreder.
And olsun ki Allah, Allah fakirdir, biz zenginiz diyenlerin sözünü işitti. Fakir uygun şekilde yesin, ondan yiyin sıkıntı içinde bulunan fakirlere yedirin. Ey insanlar siz Allah’a (fakirler muhtaçlarsınız sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Eğer onları gizleyerek fakirlere verirseniz, bu sizin için daha iyidir ve sizin günahlarınızdan bir kısmını kapatır. Allah yaptıklarını duyar.
Sülemi, Hz. Ömer(r.a) vasıtasıyla Peygamber(s.a.v) in şöyle dediğini anlatıyor.
Her şeyin bir anahtarı vardır. Cennetin anahtarı da sabırlı miskinleri, fakirleri sevmektir. Onlar kıyamet gününde Allah’ın yanında olacak kimselerdir.
Hz. Hatice(r.a) ile evlenmekle servete kavuşmuş: Medine’ye hicretten sonra da İslam devletinin başkanı olmuştur. Yüce Allah ona verdiği nimeti hatırlatmak için: Rabbin seni yetim bulup barındırmadı mı? Şaşkın bulup doğru yola iletmedi mi? Seni yoksul bulup zengin etmedi mi? (Feyzul Kadir)
Allah (c.c.) inanan kullarına malını ve ziynetini yasaklamamış, aksine ahiret nimetlerini de asıl böyle kulları için yaratmıştır. De ki Allah’ın kulları için çıkardığı süsü ve güzel rızıkları kim haram etti? De ki O dünya hayatında inanlardır, kıyamet günü de yalnız onlarındır. Buyurmuştur. Dua (bir ayet bir yorum)
Rabbimiz şöyle buyurdu bana dua edin, duanıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler, aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir.
ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ…
65- Ey kendilerine kitap verilenler, niçin İbrahim hakkında tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat ve İncil ancak ondan sonra indirildi. Bunu da mı kavrayamıyorsunuz?
66- İşte siz öylesiniz, diyelim ki, biraz bilginiz olan konuda tartıştınız. Ama hiç bilginiz olmayan konuda ne diye tartışırsınız? Oysa Allah bilir, siz bilmiyorsunuz.
67- İbrahim ne Yahudi ne de Hıristiyan’dı; ancak O, lekesiz bir müslümandı ve Allah’a ortak koşanlardan da olmamıştı.
71- Ey kendilerine kitap verilenler, neden hakkı batıla buluyorsunuz da gerçeği bile bile gizliyorsunuz?
72- Kitap verilenlerden bir kısmı da şöyle dedi: varın o inananlara indirilenlere güpe gündüz inanın, sonunda da dönüp inkâr edin, belki onlar da dönerler.
75- Kitap verilenlerden öylesi vardır ki ona yüklerle emanet bıraksan onu sana geri verir. Yine onlardan öylesi vardır ki ona bir dinar emanet etsen, tepesine binmedikçe onu sana vermez. Çünkü onlar: bizim aleyhimizde okur yazar olmayanlarda bir yol yok derler ve Allah’a karşı bile bile yalan söylerler.
76- Hayır yol var! Her kim verdiği sözü yerine getirir ve sakınırsa şüphesiz, Allah sakınanları sever.
79- Allah’ın kendisine kitap bilgi ve peygamberlik vermiş olduğu hiçbir kişinin kalkıp da insanlara Allah’a değil bana kul olun diyebilme yetkisi yoktur. Ancak kitabı öğretmekte ve ders alıp vermekte olmanız sebebiyle Allah yolunun erleri olunuz! Der.
80- Ve hiçbir zaman melekleri ve peygamberleri tanrılar edinmenizi de emretmez.O halde siz, Müslüman olduktan sonra, size inkarcı olmanızı emredebilir mi?
82- Demek ki, bunun arkasından her kim dönerse artık onlar, hep dinden çıkmış olanlardır.
83- Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa ki göklerde ve yerde ne varsa, hepsi ister istemez O’na teslim olmuş, hep döndürülüp O’na götürülüyorlar.
84- De ki, biz, Allah’a indirilene; İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a Yakup’a ve torunlarına indirilene, Musa’ya, İsa’ya ve Peygamberlere Rablerinden verilene inandık iman getirdik.
Onlardan hiç biri arasında ayrım yapmayız ve biz, ancak O’na boyun eğen Müslümanlarız.
85- Her kim İslam’dan başka bir din ararsa asla kabul edilmez ve o, ahrette hüsrana uğrayanlardan olur.
87- İşte onlar! Cezaları, Allah’ın meleklerin ve bütün insanların lanetinin üzerlerine olmasıdır.
88- Sonsuza kadar o lanetin içindedirler, azapları hafifletilmez ve kendilerine mühlet verilmez.
90- Kesinlikle inanmalarının arkasından inkâra sapmış sonra da inkârcılıkta ileri gitmiş olanların tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Onlar, hep sapıklık içinde kalmış kişilerdir.
91- İnkâr etmiş ve inkârcı olarak ölüp gitmiş kimselerin her biri kendini kurtarmak için dünya dolusu altın verecek de olsa, bu onların hiç birinden asla kabul edilmeyecektir. Onların hakkı elim bir azaptır ve kendilerini kurtaracak da yoktur.

Muhterem okuyucularım:
Yeri gelmişken size bir şeyler anlatacağım.
Yukarıda ki ayet-i kerimenin mealinde geçtiği gibi bazı insanlardan işittim bu elektriği icat eden de mi cehenneme gidecek, sakın haa! Böyle bir şey söylemeyin söyleyenleri de ikaz edin. Dünya dolusu altınını infak etse yani (fakirlere dağıtsa) yine iman etmedikçe kurtulamaz.

92- Sevdiğiniz şeylerden başkalarına da vermedikçe, tam bir iyilik vasfına eremezsiniz. Her ne harcarsanız şüphesiz Allah onu bilir.
95- De ki: Allah doğru söylemiştir. O halde Hakka tapan bir hanif olarak İbrahim’in dinine uyun, o hiçbir zaman Allah’a ortak koşanlardan olmadı.
99- De ki: Ey kitap ehli; niçin inanları Allah’ın doğru yolundan engelliyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
100- Ey iman edenler, eğer o kitap verilenlerden her hangi bir gruba uyarsanız, sizi inandıktan sonra döndürür kâfir edenler.
Şair diyor ki:
Günahımı boynuma kolye gibi takarak
Billur sularınızla abdest almaya geldim,
Yaşanmış bir maziyi arkada bırakarak,
Teselli dinlemeye dert yanmaya geldim,
Şadırvanlar, feyz verin titreyen kalbimize,
Bizi de aza edin n’olur meclisinize,
Hak sevgisi taşıyan sevda denizine,
Bütün varlığım ile bu gün dalma geldim,
Şadırvanlar! Gülmeyen bendeki bu sevgiye,
Kavuşa bilmem için, sevilen sevgiliye,
Bezm-i peymanimizde hep Allah diye diye, (yemin meclisi)
Bir hak aşığı sarhoş olmaya geldim,
Denize baş koyan güvercin sürüleri,
Seyrederken ufukta yeni doğan seheri,
Terk edip menfaati bu tanrı misafiri,
Olarak, mahşere dek sizde kalmaya geldim,
Kurnalarla gece hem ben de zikretmek için,
Allah’tan geldim, yine Allah’a gitmek için,
Kubbenizin altında Hakk’a şükretmek için
Huşu ile dört rekât namaz kılmaya geldim.
    (Mehmet Emin Bilici)
Akıllı ve uyanık bir kimse isen, dünyaya gönül bağlama. Şeytan seni kandırıp dünyaya meylettirirse, seni emri altına almış demektir. Bundan sonra felaketten felakette sürüklenirsin de hiç haberin olmaz.
Ey dostlar! Bir kimse Allah Teâlâ’nın aşkı ile yanarak bu denizde usta bir dalgıç olmadıkça, bundan çok daha derin olan vahdaniyet denizine giremez.
Gönlünde Allah-u Teâlâ’nın aşkını yaşayanlar dünya ile tamamen alakalarını kesmişlerdir. Bunlar halk içinde hak ile olurlar. Bir an Allah-ü Teâlâ’yı unutmazlar. İnsanın en büyük zaafı bencil olup iyilere değer vermeyişidir.
Bu dünya bütün haktan geçer ya/ inanma sen malına, bir gün elden gider ya. Ata ana kardeşler nere gitti fikir kıl, dört ayaklı tahta at bir gün sana yeter ya.
Muhabbetin denizine gömülüp bat âşıkların sohbetine özünü kat/ Muhabbetin pazarına özünü sat/ Özünü satmadan Hakk rahmetin alsa olmaz.
Âdemoğlu ölesi, yer altına giresi/ Kimi iyidir kim kötü, orada malüm olası. Burada özünü bilenler, Hakk’a kulluk kılanlar/ hak yoluna girenler, aydınlık yüzlü olası.
Gelin dostlar Allah zikrini gönül ülkesini açar dostlar. Estağfurullah ve istiğfarı dinmeden söyleyin/ Lanetli şeytan beden ülkesinden kaçar dostlar.
    (Ahmet Yesevi)

Başlangıçlar, nihayetlerin tecelli ettiği yerlerdir. Kimin bidayet ve başlangıcı Allah ile olursa nihayeti de Onunla O’na doğru olur.
İbadet ve taat yapamadığında üzülmemen, hata ve günah işlediğinde ise pişmanlık duymaman kalbin ölüm işaretlerindendir. Dünyanın ve maddenin şekilleriyle aynası kirlenmiş olan kalp nasıl parlar? Şehvetleriyle bağlanmış olan kalp Allah’a nasıl yol alır. Hakiki dost, senin ayıp ve kusurunu bildiği halde seninle arkadaşlık ve sohbet edendir. Bu da Kerim olan Mevladan başkası olamaz! Söylenen her söz üzerinde, içinden çıktığı kalbin kisvesi, elbisesi vardır. Ameller bir takım suretlerden ibarettir. Bunların ruhları ise içlerinde ihlâs sırrının bulunmasıdır.
Allahın katında değer ve kıymetini öğrenmek istiyorsan, hangi işte seni ikame ettiğine, seni hangi halde tuttuğuna bak!
Seni methederler. Buna karşılık, sen de nefsi huylarının gerçeğini bildiğin için onu kınayıcı ol!
    (Ataullah İskender)

İlim öğrenmeden evvel edebi öğren. (İmamı Malik)

Hakiki dost, senin ayıp ve kusurunu bildiği halde arkadaşlık ve sohbet edendir. Bu da kerim olan Mevla’dan başkası olamaz! Söylenen her üzerinde, içinden çıktığı kalbin kevseri elbisesi vardır. Ameller bir takım suretlerden ibarettir. Bunların ruhları ise ihlâs sırrının bulunmasıdır.
Dilini tut ve bil ki, dil yarası bıçak yarasından daha vahimdir. Kusurlarını kendin gör ta ki onları tamir ve ikmal edebilesin. Dostluğunu kötü günde göster, ta ki kötü gün dostu bulasın.
    (Prof. Ali Fuat Başgil)

Vatan bize kılcımızın ekmeğidir. (Namık Kemal)

Fırsat ganimettir, sağlık ve boş zaman ise iki ganimettir. Vakitlerini devamlı olarak Allah’ın zikrine harcamak gerekir. Hangi amel olursa olsun, dinin emri istikametinde ise o zikre dâhildir, isterse alışveriş olsun. (İmam Rabbani)
Allah’a dayan sa’ye saye satıl hikme ram ol
Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol.
(Mehmet Akif Ersoy)

Herkesin imrendiği pırlanta gibi kıymet sahibi ol.
Korkma yerde kalmazsan, işinde ve sözünde doğruluktan ayrılma.
Hak doğruların yardımcısıdır.
Dost ol. Ta ki sana da dost olsunlar. (Prof. Ali Fuat Başgil)
Bir an kayboldun gibi! Yaşamadan kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti
Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
Sen ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın
Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım.
Sessizlik bir kuyuymuş onu yaşamamışım.
Bir yoldum öteye geçerek gözlerinden
İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden
Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm
Ey bir kelime arayan kalbim
Sonra arayan tekrar arayan kalbim
O dirildi, o dirildi diye birden çalkalanan sokaklar
Ölüm ki sonsuza açılan bir kayıptır, hiç unutmadım
Bir an kayboldun gibi! Yaşadın kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbi emaneti
Dünyanın ağırlığına eklesek yıldızları, ayı, güneşi
Gene de ağır basarsın ey kalbim, ey kalbimin güneşi
Ebedi masum çocuklar zamanın solmayan çiçekleri
İstemişlerdi de ezan okumuştu Bilal bir sabah, unutmadım.
    (Erdem Bayazıt)
KISSA
Ebu Yezid Bistami (kuddise sirruh) Hazretlerinin indinde bir kimseyi velidir, kerameti vardır diye övdüler. Bistami Hazretleri, bize bu sena ettiğiniz velinin ziyaretine gitmek vacip oldu, diyerek mensuplarını alıp o methedilen velinin ziyaretine gittiler. O velinin bulunduğu mahale vardıklarında, onu mescide gidiyor gördüler. Bistami Hazretleri bu veliyi mescit yolunda giderken, kıbleye karşı tükürür gördü. Bu sebeple Bistami, övülen şahsı sünnete muhalif buldu ve derhal geri dönüp, kerametinden bahsedilen veli ile görüşmedi ve dedi ki: “dinin hükümlerine ve sünnetin adabına saygı göstermeyene nasıl olur da keramet edilir? O kimse nasıl olurda veli olur”
Kıymetli okuyucularım yukardaki, kıssayı tekrar, tekrar okuyunuz ve okutunuz. Sakın yerlere tükürmeyin çok günah ve ayıp Müslüman bunu yapmaz. Allah’ın yarattığı kulların yerleri kirletme hakkı yoktur. Vesselam!
ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ…
101- Önünüzde Allah’ın ayetleri okunurken ve aranızda O’nun elçisi var iken sizler nasıl olur da inkâra dönersiniz? Oysa her kim Allah’a sıkıca tutunursa, o kesinlikle bir doğru yola çıkarılmıştır.
102- Ey iman edenler, Allah’tan nasıl korkmak gerekiyorsa öyle korkup gerektiği gibi sakının ve kesinlikle Müslüman olarak can verin!
103- Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı tutunun, ayrılığa düşmeyin ve Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Sizler birbirinizin düşmanları iken O, sizin kalplerinizde bir uzlaştırma meydana getirdi ve O’nun nimeti sayesinde uyanıp kardeşler oldunuz. Bir de siz bir ateş çukurunun tam kenarında bulunuyordunuz ve O, sizi tutup oradan çıkardı. Şimdi Allah’a doğru gidebilmeniz için ayetlerini böyle açıklıyor.
106- Kimi yüzlerin ağaracağı, kimi yüzlerin kararacağı günde yüzleri kara çıkanlara: inandıktan sonra inkâr ettiniz öyle mi? O halde nankörlük etmenizin cezası olarak azabı tadın denecek.
107- Fakat yüzleri ak olanlar hep Allah’ın rahmeti içinde olacaklar ve sonsuza dek onun içinde kalacaklardır.
108- işte bunlar, Allah’ın ayetleri. Onları sana hak sebebiyle okuyoruz. Yoksa Allah âlemlere hiçbir haksızlık yapmak istemez.
112- nerede bulunursalar, alçaklık damgası altında kalmaya mahkûmdurlar; meğerki Allah’ın himayesine ve inananların himayesine sığınmış olsunlar. Onlar döne dolaşa Allah’ın hışmına uğradılar ve miskinlik altında ezilmeye mahkûm kaldılar. Çünkü onlar, Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar ve peygamberleri bile bile haksız yere öldürüyorlardı. Çünkü baş kaldırmışlardı ve aşırı gidiyorlardı.
113- Hepsi bir değildir. Kitap verilenler içinde gece vakitlerinde Allah’ın ayetlerini okuyup secdeye kapanan doğru bir topluluk vardır.
114- Allah’a ve ahiret gününe inanır, iyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar ve hayırlara koşuşurlar. İşte onlar iyi kimselerdendir.
115- Ne hayır işlerlerse, asla karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, takva sahiplerini çok iyi bilir.
118- Ey iman edenler, sizden olmayanları dost edinmeyin; onlar sizi şaşırtmakta kusur etmezler, sıkıntıya düşmenizi arzu ederler. Düşmanlıkları ağızlarından taşmaktadır; sinelerinin gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz, sizlere ayetleri açıkça bildirdik.
120- Size bir iyilik dokunursa fenalarına gider, başınıza bir musibet gelirse onunla ferahlanırlar. Eğer sabırlı olur ve iyi korunursanız, onların hileleri size zarar vermez. Çünkü Allah, onları kendi yaptıkları ile kuşatmıştır.
121- Hani bir vakit erkenden, müminlere savaş için elverişli yerlere yerleştirmek üzere, ailenden ayrılmıştın. Allah işiten ve bilendir.
122- O zaman içinizden iki grup oluşturanlar; Allah yardımcıları iken, yılıp çekilmek istemişlerdi. Demek ki, inananlar yalnızca Allah’a dayanmalıdırlar.
125- Evet sizler sabreder ve itaatsizlikten sakınırsanız onlar da hemen üzerinize saldırırlarsa Rabbiniz size beş bin nişanlı melekle yardım edecek.
126- Bunu Allah size yalnızca bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Zafer yalnız güçlü, hikmet sahibi Allah’tandır.
127- Küfredenlerden bir kolu keskin veya perişan etsin de hayal kırıklığına uğramış olarak dönüp gitsinler diye.
128- Senin elinde bir şey yok. Allah ya onların tevbesini kabul eder ya da onlara azap eder. Çünkü onlar zalimlerdir.
129- Göklerde ne var ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır, dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
130- Ey iman edenler, öyle kat kat katlayarak faiz yemeyin ve Allah’tan korkun ki, arzunuza ulaşasınız.
131- O kâfirler için hazırlanmış ateşten sakının!
132- Allah’a ve peygambere itaat edin ki, rahmete erdirilesiniz.
133- Ve koşuşun rabbinizden bir bağışlamaya ve takva sahipleri için hazırlanmış eni gökler ve yer genişliğinde olan cennete.
136- İşte bunların mükâfatı rablerinden bir bağışlama ve sonsuza dek kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetlerdir. İyi iş yapanların mükâfatı ne de güzeldir.
138- İşte bu, bütün insanlar için bir açıklama ve özellikle korunacak takva sahipleri için bir hidayet ve öğüttür.
139- Sizler eğer gerçek inananlarsanız, daha yükselecekken gevşemeyin ve üzülmeyin.
Ameller bir takım suretlerden ibarettir. Bunların ruhları ise içlerinde ihlâs sırrının bulunmasıdır.

Allahın katında değer ve kıymetini öğrenmek istiyorsan, hangi işe seni ikame ettiğine seni hangi halde tuttuğuna bak!
İnsanlar, sende bulunduğunu zannettikleri iyi huylardan dolayı seni methederler. Buna karşılık sen de nefsi huylarının gerçeğini bildiğin için, onu kınayıcı ol! (Ataullah İskenderi)

Dilini tut ve bil ki, yarası bıçak yarasından daha vahimdir.
Kusurlarını kendin gör, ta ki onları tamir ve ikmal edebilirsin.
Dostluğunu kötü günde göster, ta ki kötü gün dostu bulasın.
(Prof. Ali Fuat Başgil)

Herkesin imrendiği pırlanta gibi kıymet sahibi ol. Korkma yerde kalmazsın.
İşinde ve sözünde doğruluktan ayrılma. Hak doğruların yanındadır.
Dost ol. Ta ki sana da dost olsunlar. (Prof. Ali Fuat Başgil)

Kibir ve gurur ile tahsil olunan ilimde ferah yoktur. Kalbi münevver olmak isteyenler az yemeli ve sefihlerin (düşük ahlaklı kimselerin) yanlarında bulunmamalıdır. Her işte hayır bulmayı arzu edenler, insanlara hüsnü zanda bulunsunlar.
Sadık dost arkadaşının ayıplarını görünce ihtar eder, ifşa etmez.
Sende bulunmayan fenalık ile seni eleştireceğinden emin ol.
Kudret üstündeki işledikleri ve bilmedikleri ilme müdahale edenler, kadir ve meziyetlerini kaybederler. İbret almak istersen, hata sahibi kimselerin akıbetlerine bak da mütenebbih ol.
İki kişinin darıldıktan sonra birbirlerinin ayıplarını ortaya çıkarması münafıklık alametidir. (İmam’ı Şafi)

FAZİLET
Kuranı Kerimde 104 yerde geçen fazl ve gökten türeyen diğer kelimelerin büyük bir kısmı Allah(c.c)’ın genel olarak da Muhammed (s.a.v) ümmetine ayrıca belli kişi ve zümrelere karşı maddi ve manevi lütuf ve cömertliğini ifade eder. Nitekim Cenab-ı Hak buyurur: Nefsini tertemiz yapıp arıtan. Şüphesiz saadete ermiş onu kötülüklere gömen ise, elbette ziyana uğramıştır. (Şems süresi 910)
FEDAKÂRLIK
Kuranı Kerim’in; Onların kalplerinde hastalık vardır. Dediği hastalığın bir türüne yakalanmışlar demektir. Ancak bu tıbbi müdahale ile tedavi olunamayacak bir hastalıktır. Müminlerin fedakârlıklarının bir başka örneği Kuran’da şöyle anlatılıyor. Kendileri ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve tutsağa yedirirler. Biz size ancak Allah’ın yüzü (rızası) için yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür. Çünkü bir asık suratlı zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz derler. (Tevbe S.125- İnsan S. 8-10)
FETANET
Hz. Peygamber (s.a.v)’in daha Peygamberliğinden önce Kabenin, inşası sırasında, Hacer-ül esved taşının yerine konulurken Kureyş kabileleri arasında ihtilaf çıkmıştı. Peygamberimiz (s.a.v)’in orada hakem tayin edilmesi sırasında gösterdiği maharet büyük savaşların çıkmasını önlemiştir.
FİKİR (TEFEKKÜR)
İbn Kesir tefsirinde Yüce Allah(c.c) bedeviyi, bindiği deveye üstündeki yanındaki dağlara altındaki yere bakarak Allah(c.c) kudretini anlamaya yöneltmiştir diyor.
BERCESTE
Dünyamızı yamadık,
Yırtarak dinimizden,
Din de gitti dünya da
Gitti elimizden.
ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ…
144- Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler gelip geçti. Şimdi o, ölür veya öldürülürse, siz gerisin geriye mi döneceksiniz? Her kim geri dönecek olursa, kesinlikle Allah’a bir zarar veremeyecektir. Fakat Allah, şükredenleri yakında mükâfatlandıracaktır.
145- Allah’ın izni olmadıkça hiç kimse ölmeyecektir. O vadesi yazılmış şaşmaz bir yazıdır. Bununla birlikte kim dünya nimetini isterse ona ondan veririz. Kim de ahret sevabını isterse ona da ondan veririz. Şükredenleri ise kesinlikle mükâfatlandıracağız.
146- Nice peygamberler vardır ki birçok Allah erleri onların mahiyetinde savaştı ve Allah yolunda başlarına baş eğmediler. Allah da sabredenleri sever.
147- Onların: ey Rabbimiz günahlarımızı ve işlerimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla, savaş alanlarında ayaklarımızı iyi dire ve kâfirlere karşı bizlere zafer ver! Demek ki başka bir sözleri de yoktu.
148- Allah da onlara hem dünya nimetini verdi hem de ahiretin güzel sevabını verdi; öyle ya Allah güzel iş yapanları sever.
155- O iki topluluk çarpıştığı gün içinden arkasına dönenlerin, şeytan yalnızca bazı yaptıklarından dolayı ayaklarını kaydırmak istedi. Yine de Allah onları bağışladı. Allah çok bağışlayıcıdır, halimdir.
156- Ey iman edenler, sakın inkâr edip yolculuğa çıkan veya savaşa giden kardeşleri hakkında: yanımızda kalsaydılar ne ölür, ne de öldürülürlerdi, diyenler gibi olmayın! Allah bunu onların yüreklerini dağlayan bir acı olarak bıraksın diye böyle söylerler. Oysa yaşatan da öldürende Allah’tır ve Allah bütün yaptıklarınızı görür.
157- And olsun ki, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz kesinlikle Allah’ın bir bağışlaması ve rahmeti, onların dünya da kalıp toplayacakları şeylerden daha hayırlıdır.
158- An olsun ki, ölseniz de öldürülürseniz de kesinlikle Allah’ın huzurunda toplanacaksınız.
160- Eğer Allah size yardım ederse, artık hiç kimse sizi enemez ve eğer o sizi yardımsız bırakırsa ondan sonra size yardım etmek kimin haddine? O halde, bütün inananlar yalnızca Allah’a dayansınlar!
161- Bir peygamberin emanete hıyanet etmesi olur şey değildir. Her kim hıyanet eder, ganimet ve hâsılattan bir şey aşırırsa kıyamet gününde boynuna aldığı şeyi yüklenerek getirilir. Sonra da herkese kazandığının karşılığı ödenir, hiç birine haksızlık edilmez.
162- Allah’ın rızası peşinden giden kimse, Allah’ın hışmına uğrayan ve yeri cehennem olur. Kimseye hiç benzer mi? Orası varılan ile kötü yerdir!
163- Onlar Allah katında derece derecedir. Allah bütün yaptıklarını görüp duruyor.
166- O iki ordu çarpıştığı gün başınıza gelen de yine Allah’ın izniyledir. Hem müminleri belli edeceği
167- Hem de münafıkları belli edeceği için ki bunlara “gelin Allah yolunda savaşın veya savunma yapın!” denilmişti. Onlar savaşmayı bilsek arkanızdan gelirdik dediler. Onlar o gün imandan çok küfre yakındılar, ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı, Allah onların kalplerin de ne sakladıklarını en iyi bilendir.
168- Kendileri oturarak savaşa giden kardeşleri için: bizi dinleselerdi öldürülmezlerdi diyenlere de ki: haydi, o halde kendinizden ölümü geri çevirin, eğer gerçeği söylüyorsanız!
169- Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Onlar hep hayattadırlar. Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
170- Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği mutlulukla sevinç duyarlar ve arkalarından şehit olarak kendilerine katılmamış olan mücahitler hakkında: onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de duymayacaklardır, müjdesinde bulunurlar.
171- Yine onlar, Allah’ın bir nimeti, bir Lütfi ile ve Allah’ın müminlerin mükâfatını zayi etmeyeceği müjdesiyle sevinirler.
179- Allah inananları bulunduğunuz hal üzere bırakacak değildir. Sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Allah sizlere gaybı bildirecek de değildir; fakat Allah ona peygamberlerinden dilediğini seçer. Onun için Allah’a ve peygamberlerine inanın; inanır ve korunursanız size büyük bir mükâfat vardır.

Kendi nefislerine faydası olmayanın, sana da faydası yoktur. Sadık arkadaşın hüzün ve sevinçte ortağın olandır. (İmamı Şafii)

İyiliğe gücün yetmezse kötülük yapma.
Söylemediğin sözü söyleyebilirsin, söylediğini gizleyemezsin.
Para sevdasında olmayan kişi her nerede olursa olsun selametledir.
Akıllıların âdeti sükût, cahilin âdeti unutkanlıktır.
Gönlünün arzusuna göre iş yapma ki, sırtına pişmanlık yükü yüklenmesin.
Kendi elinle vereceğin bir akça senden sonra verilecek yüz akçadan daha değerlidir. (Feridun Attar)

Deme şu niçin şöyle, yerindedir o öyle, bak sonunda sabreyle Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler…
Hiç kimseye hor bakma, incitme gönül yıkma, sen nefsine yan çıkma,
Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler…
Gıybet ve koğuculuktan sakın ki, bunlar insanı halktan ve Haktan uzak ederler.
Allah’ı tanıyan kişi insanlardan özür diler. Özür dileyenin özrünü kabul eyle.
Sana edyet edeni affedip tatlı ve yumuşak söyle.
Elinden geldiği kadar kusurları affet ayıpları görmezden gel.
Af edenler insanların en güzelidir.
İyilik yapanla kötülük yapanı bir tutma.
İyiliği unutup kusuru saklayan dost değil düşmandır.
Dostunun hatasına dayanamayan ölüm hastalığında yalnız kalır.
Dostun, gözün gibi olan insandır.
İyi arkadaş hayatın süsü ve belada yardımcıdır.
Yardım et ki, yardım olunasın. Kötülük edene iyilik et ki, ona sahip olasın.
Kendine razı olduğun sözü insanlara söyle.
Güzel ahlakın en güzeli sana gelmeyene senin gitmendir,
Seni mahrum edene senin iyilik etmendir. Sana zulmedeni affetmendir. Halkın sana ihtiyacı, hakkın nimetinin revaç bulmasıdır. (Erzurumlu İbrahim Hakkı)

DUA
İnanma dayanma ve isteme ihtiyacı içerisinde bulunan insanı, rahmeti sınırsız, muttaki Kudret sahibi olan Allah Teâlâ’ya bağlayan manevi bir bağdır.
Peygamberimiz Efendimiz (s.a.s) duayı rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, ibadetin özü olarak nitelendirmiştir. Çünkü dua etmenin özünde Allah’a teslim olmak ve ona kulluk etme bilinci vardır. (Tirmizi 3368-69)
Kabul edeceğini ümit ederek ve dualarımızı eylemle destekleyerek fiili duaya çevirmeliyiz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurur. Kul elini açarak, Allah’tan hayır bir şey dilerse: yüce Allah, kulun elini boş olarak çevirmekten hayâ eder.(Tirmizi118)
Bu hadisi şeriften samimiyetle yapılan duaların kabul göreceği anlaşılmaktadır.
İsteklerimizin gerçekleşmesi, sıkıntı, dertlerimizin sona ermesi için önce üzerimize düşeni yapmalı.
Sonra Allah’a dua etmeliyiz. Duayı hayatımızın daima içinde bulundurarak, Allah’a yalvara yalvara ve gizlice niyazda bulunmalıyız.
ÖLÜM HAYATIN AYNASIDIR
Ölüm deyince herkes inancına, anlayışına, zihin ve gönül haline göre farklı duygular yaşar. Ölüm kimi için korku olurken, kimi için de sevgiliye kavuşma anıdır.
Her ne şekilde düşünülürse düşünülsün, ölüm hayatın bir gereğidir, kaçınılmaz bir sondur. İnsan için ölüm anı hem geçmiş hem de sonraki hayatı hakkında fikir verir.
Başka bir ifade ile ölüm, her insanın dünya hayatındaki yaşama biçimine göre sonuçlanır. Bir mümin ölürken yanında gelen melek ona, üzülmemesi korkmaması kendisine vaat edilen cennetle sevinmesi doğrultusunda müjde verir.(Fussilet 6.30)
Böyle bir hal ile karşılaşan mümin mutlu olur. Bir önce Rabbine kavuşmayı ister. İnançsız ölen kimseye de ameli doğrultusunda cezaya maruz kalacağı gösterilir. Böyle bir kimse de ölümden nefret eder, ölmeyi istemez.
ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ…
180- Allah’ın bol nimetlerinden kendilerine verdiği şeye cimrilik edenler sakın onu kendilerine hayırlı sanmasınlar. Hayır, o anlar için bir şerdi. Kıyamet gününde o kıskandıkları mal, boyunlarına tomruk edilecek. Kaldı ki, göklerin ve yerin mirası hep Allah’ındır ve Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
181- Muhakkak ki, Allah: Allah fakirdir, bizler zenginiz, diyenlerin lakırdılarını işitti. Onların dediklerini peygamberi haksız yere öldürmeleri ile birlikte yazacağız ve onlara: Tadın bakalım o yangın azabını diyeceğiz.
186- Çaresiz mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve kesinlikle gerek sizden önce kitap verilenlerden ve gerekse Allah’a ortak koşanlarda birçok incitici sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’tan korkarsanız işte bu arz edilmesi gereken şerefli işlerdendir.
187- Vaktiyle Allah kitap verilen okuryazardan: “ And olsun ki, onu insanlara anlatacaksınız ve gizleyemeyeceksiniz.” Diye söz almıştı derken onlar, onu arkalarına alıp az bir para karşılığında sattılar. Ne kötü alışverişti bu!
188- Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları işte övünmeyi seven kimseleri de sakın azaptan kurtulur sanma! Onlara elim bir azap vardır.
189- Göklerin ve yerin hükümdarlığı Allah’ındır ve Allah, her şeye gücü yetendir.
198- Fakat o Allah’tan korkan, korunan kullar için; içlerinde ebedi kalmak ve Allah tarafından konuk edilmek üzere altından ırmaklar akan cennetler var. Allah katındaki ise ermişler için daha hayırlıdır.
199- Kitap verilenlerden de Allah’a size ve kendilerine indirilene Allah’a boyun eğerek inanlar ve Allah’ın ayetlerini birkaç paraya satmayanlar vardır. İşte onların, Rablerinin katında mükâfatları vardır. Şüphe yok ki Allah hesabını çabuk yapar.
200- Ey iman edenler, sabredin ve sabır yarısında düşmanlarınızı geçin savaş için hazır ve tetikte bulunun ve Allah’tan korkun ki arzularınıza eresiniz!

Nisâ Sûresi
1- Ey bütün insan kümeleri, sizleri bir tek kişiden yaratan sonra ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize karşı gelmekten sakının! O Allah’a karşı gelmekten korkun ki, siz O’nun ve rahimlerin (akrabalık) hürmetine birbirinizden isteklerden bulunursunuz. Şüphesiz ki, Allah üzerinizde gözcü bulunuyor.
10- Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, kesinlikle karınlarına sadece bir ateş yerler ve yarın çılgın bir ateşe yaslanırlar.
11- Allah sizlere miras taksiminde çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişi payı verilmesini emrediyor. Eğer hapsi kız olup da ikiden fazla iseler, bunlara bırakılan malın üçte ikisi; eğer tek bir kız ise o zaman yarısı verilir. Eğer ölen kişinin çocuğu varsa ana-babasından her birine altıda bir şayet çocuğu yok da anne-babası mirasçı oluyorsa annesine üçte bir, eğer ölenin kardeşleri de varsa o zaman annesine altıda bir verilir. Bunların hepsi ölenin yapmış olduğu vasiyetin yerine getirilmesinden veya borcunun ödenmesinden sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu siz bilmezsiniz. Bütün bunlar, Allah tarafından birer fariza olarak takdir edilmektedir, muhakkak Allah bilendir, hikmet sahibidir.
13- İşte bütün bu hükümler, Allah’ın çizdiği sınırlardır, her kim Allah’a ve onun peygamberine itaat ederse, Allah onu içlerinde sonsuza dek oturmak üzere, altından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Bu ise büyük kurtuluştur.
14- Her kim de Allah’a ve peygamberine isyan edip onun sınırlarını aşarsa Allah onu, içinde sonsuza dek kalmak üzere bir ateşe sokar ve ona alçaltıcı bir azap vardır.
17- Fakat Allah’ın kabul edeceğine söz verdiği tövbe, bilmeden bir kabahat işleyip uzun süre geçmeden pişman olanların tövbesidir. İşte Allah onların tövbelerini kabul eder. Allah bilendir, hikmet sahibidir.
18- Yoksa günahları yapıp da her birine ölüm gelince: “İşte ben şimdi tövbe ettim.” Diyenlerin ve kâfir olarak ölenlerin pişmanlığı fayda etmez. İşte onlara, elim bir azap hazırlamışızdır.
Tevazu ilmin meyvesidir.
Tevazu şeref süsüdür.
Tevazuun meyvesi yükselmektir.
Kâinatın meyvesi azizliktir.
Sana söz getiren, senden de söz götürür.
Babasına ve annesine itaatli olan, evladını kendisine itaatli bulur.
Hakkını gel eyleme zahir, olmak ister isen bu yolda mahir, hara
bat ehlini hor görme şakir,
Defineye malik viraneler var.
    (Erzurumlu İbrahim Hakkı)
Hiçbir şeye ihtiyacımız yok.
Yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır;
Çalışkan olmak.
    (Atatürk)
Köroğluyum çıkam dağlar salına,
At sürelim, mal yemezin malına,
Başım koydum arkadaşın yoluna,
Başı dost yoluna koyanlardanız…
Dinle sana bir nasihat edeyim,
Hatırdan gönülden geçici olma,
Yiğidin başına bir iş gelirse,
Onu yâd ellere açıcı olma.
Üryan geldim yine üryan giderim,
Ölmemeğe elde fermanım var,
Azrail gelmişte can talep eyler,
Benim can vermeğe dermanım mı var.
Karaca oğlan söyler sözün başarır,
Aşkın deryasını boydan aşırır,
Seni her mecliste küçük düşürür.
Kötülerle konup göçücü olma.
Çıkıp yuğcasına seyran eyledim;
Gördüm ak kuğulu göller perişan;
Bir firkat geldi de durdum ağladım,
Öpüp kokladığım güller perişan.
    (Karacaoğlan)
KADIN
İslam inancına göre Hz. Âdem bütün insanlığın atası olduğu gibi, Hz. Havva da İslam’da kadın yaratılışı itibariyle erkeğe göre ikinci derecede bir değere sahip değildir.
İlke olarak insanların en değerlisi, takvada en üstünü olanıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur, müminlerin imanca en mükemmel olanı, ahlakı en iyi olanıdır. En hayırlı olanlarınız da kadınlara karşı hayırlı olanlarınızdır.(1)
Kuran’ı Kerim de mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İfadesiyle erkeğin kadından üstün olmadığı vurgulanmıştır(2) ilk Müslüman kadınlar büyük hizmetler yüklenmekten kaçınmamışlar, askeri ve siyasi işlerde erkeklere yardımcı olmuşlar, savaşlarda bile büyük fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Hz. Hatice Müslümanlığı kabul eden ilk kadın olarak bu fedakârlıkların en büyük örneğidir. Hz. Peygamber(s.a.v.) devrinde kadın sahabeler ilime büyük katkıda bulunmuşlardır. Hz. Peygamber (s.a.v.) in hadislerini rivayet eden Hz. Aişa Hz.Fatıma ve pek çok kadın sahabe vardır.
İslam nazarında kadın, incitilmemesi, şefkat gösterilmesi gereken bir varlıktır. (1 Riyazüs salihin s.76) da (2. Tevbe s.71) de.
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ…
Müslüman Türk Milletinin kahramanlıkla dolu, bir tarihi vardır. Şanlı tarihimizi incelediğimiz zaman Çanakkale’nin Türk tarihindeki yeri ve öneminin ne kadar büyük olduğunu anlarız. 18. Mart 1915 “tükendi” denilen Müslüman Türkün gücünün dünyaya ispatladığının ilan edildiği gündür. Bu gün tüm dünyaya Çanakkale geçilmez!… Sözünün söylendiği gündür. Birinci Dünya Savaşı 1914-1919 yılları arasında yapıldı ve 4 yıl sürdü. Osmanlı devleti, Almanların yanında savaşa katıldı. İtilaf devletleri denilen İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve Çanakkale ve İstanbul Boğazlarından geçmek istediler. Gayeleri, zor durumda olan Rusya’ya yardım etmekti. En güçlü donanma ve çok sayıda gemiyle Çanakkale boğazına geldiler. Fakat Türk topçusu Mehmetçik parolasını söylemişti: “Çanakkale geçilmez.” Bunu kanlarıyla ödeyen Mehmetçikler, canlarını Allah yolunda seve seve feda ettiler. Çanakkale zaferini bizlere kazandıran bütün şehit ve gazilerimizi saygı, hürmet ve rahmetle anıyoruz.
NİSÂ SÛRESİ…
22- Bir de babalarınızın evlenmiş olduğu kadınlarla evlenmeyin! Geçen geçti. Şüphesiz o, pek çirkin, pek iğrenç idi ve ne kötü bir adetti.
23- Sizlere anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, sizi emziren sütanneleriniz, süt hemşireleriniz, karılarınızın annesi, kendileriyle zifafa girdiğiniz kadınlarınızdan evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, onlarla zifafa girmemişseniz kızlarıyla evlenmenizde bir sakınca yoktur. Ve öz oğullarınızın karıları ve iki kız kardeşi birlikte nikâhlayıp almanız haram kılındı. Ancak geçen geçti, çünkü Allah bağışlayıcı ve merhamet edicidir.
25- İçinizden kim hür olan mümin kadınları nikâhla alacak mali güce sahip değil ise, ona da sahip bulunduğunuz mümin cariyelerinizden var.
Allah kadrinizi imanınız ile çok iyi bilir. Siz müminler hep birbirinizden sayılırsınız o halde fuhuşta bulunmayan gizli dost edinmeyen, namuslu yaşamakta olana cariyeleri sahipleri izini ile nikâhlayınız, mihrlerini de güzelce kendilerine veriniz. Eğer evlendikten sonra bir fuhuş irtikâp ederlerse o vakit bunlara, hür kadınlar üzerine terettüp edecek cezanın yarısı lazım gelir. Bu durum sizden günaha girmek korkusunda olanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Bununla beraber Allah günahları bağışlayandır, merhamet edendir.
26- Allah sizlere, bilmediklerinizi bildirmek sizden öncekilerin yollarını göstermek ve hayra erişinizi göstererek günahlarınızı bağışlamak istiyor. Allah hem her şeyi bilendir, hem de mutlak hüküm sahibidir.
27- Allah tövbekâr olduğunuzu görerek size nazar buyurmak isterken, o şehvetleri peşinde koşanlar sizin büyük bir yamuklukla yamulmanızı, yoldan sapmanızı istiyor.
28- Allah sizden ağır teklifleri hafifletmek istiyor; insan zaten zayıf olarak yaratılmıştır.
29- Ey iman edenler, mallarınızı aranızda haksız bahanelerle yemeyin. Ancak kendinizden karşılıklı rıza ile yaptığınızı bir alış veriş bunun dışındadır. Kendi kendinizi de öldürmeyin! Allah size karşı gerçekten merhametlidir.
32- Bir de Allah’ın bazınıza diğerinden fazla verdiği şeyleri istemeyin. Erkeklere çalışmalarından bir pay, kadınlara da çalışmalarından bir pay vardı. Çalışın da Allah’tan lütfünü isteyin. Her zaman Allah her şeyi iyi biliyor.
33- Erkek ve dişiden her biri için, baba ve ananın, yakın akrabanın ve kendileriyle sözleşme yapıp yeminlerinizin bağladığı kimselerin terikelerinden mirasçıları tespit ettik. Onlara da paylarını verin. Çünkü Allah her şeye karşı şahittir.
34- Erkekler, kadınlar üzerinde hâkim dururlar, çünkü bir kere Allah birini diğerinden üstün yaratmış ve birde erkekler mallarından harcamaktadırlar. Bunun için iyi kadınlar, itaatkârdılar. Allah’ın korumasını emrettiği şeyleri kocalarının yokluğunda da korurlar. Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince; önce kendilerine nasihat edin, sonra yataklarında yalnız bırakın, yine dinlemezlerse dövün. İtaat ettikleri halde onları incitmek için bahane aramayın. Çünkü Allah çok yüksek çok büyüktür.
43- Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de yolcu olmanız durumu müstesna cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır.
48- Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günahları) ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.
49- Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Hayır! Allah, dilediğini temize çıkarır ve kendilerine kıl kadar zulmedilmez.
50- Bak, Allah’a karşı nasıl yalan uyduruyorlar, apaçık bir günah olarak bu (onlara) yeter.
56- Şüphesiz ayetlerimizi inkâr edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir.
57- İman edip Salih ameller işleyenleri ise, içinden ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacakları cennetlere koyacağız. Onları koyu gölgeler altında bulunduracağız.
Mecliste arif ol kelamı dinle,
El iki söylerse sen birini söyle,
Elinden geldikçe iyilik eyle,
Hatıra dokunup kırıcı olma.
El ariftir yoktur senin bendini,
Dağıtırlar tuzağını fendini,
Kati yükseklerden uçucu olma.
Hayal hayal oldu karşımda dağlar,
Eşinden ayrılan ah çeker ağlar,
Dökülmüş yapraklar bozulmuş bağlar,
Bülbülün konduğu dallar perişan.
    (Karacaoğlan)
Yalan söylediği defalarca denenmiş olan bir kimse,
Bu gece düşman hücum edecek diye bir haber verecek olsa, Bu haber üzerine o beldenin ileri gelenleri derhal savunma tedbirler alır.
Bu haberi veren kimsenin yalancı olduğunu bildikleri halde o belanın giderilmesi için çareler ararlar. Çünkü tehlike ihtimaline karşı dikkatli olmak lazımdır.
    (İmamı Gazali)

Şöhret hissiyle elde edilen ilim, Farşi taşı gibidir.
endisine temas eden bakır ve demir, altı olur,
Ama yine taş olarak kalır.
Ahmağı tanımakta en kesin ölçü,
Onun Allah’a inanıp inanmadığıdır,
Böylelerin deneysel bilgileri,
Marifetleri hiçbir değer ifade etmez.
Dünya nedir bilir misin? Kadın, çocuk, mal, reislik, oyuncak, lüzumsuz işlerle uğraşmak bütün bu sayılanlardan hangisi seni alıp Allah’tan başka şeylere oyalayıp perdelerse, o dünya dâhildir.
İbadete yönelme vakti gençliktir. Akıllı olan bu vakti kaçırmaz, fırsatı ganimet bilir. Zira iş önemlidir. İnsan yaşlılık zamanına kalmayabilir.
    (İmam Rabbani)
EMEĞE SAYGI
Hiçbir kimsenin kendi el emeğinden daha hayırlı bir şey yemediğini, hatta Peygamberin bile kendi el emeği ile geçindiklerini belirten Hz. Peygamber(s.a.s.) Buhari de birinizin organını alıp da sırtında odun taşıyarak geçimini sağlaması başkasına el açmasından daha iyidir uyarısında bulunmaktadır. Kendi çabası ve el emeğiyle geçinmeyip, insanlardan isteme yolunu seçenler için, başkasına el açma yolunu seçerse, Allah da onun için fakirlik kapısını açar buyurmaktadır. (İbn Hanbel II, 419) da Hz. Peygamber üretmeye ve kendi kazancıyla geçinmeye teşvik ederken, başkasının emeğine de saygı duyulmasını istemiştir. Öncelikle işçiye kendisine emeği karşılığında ne kadar ücret ödeyeceği bildirilmeli, ücreti de tam olarak ödenmelidir. (Nesai Muzarca 44( zire Hz. Peygamber, işçinin ücretini tam olarak ödemeyenler hakkında şu uyarıda bulunmaktadır. Üç sınıf insan vardır ki kıyamet günü ben bunların hasımı olacağım. Birincisi benim adımı anarak söz verir, sonra sözünde durmaz. İkincisi, hür bir kimseyi köle diye satar ve parasını yer. Üçüncüsü, bir işe çalıştırır da ücretini tam olarak vermez.(İbn. Mace, Ruhun 4)
İMAMI GAZALİ DİYOR Kİ:
Şimdi tasavvuf yoluna girmiş müridin elinde, iyi ve kötü amellerini günah ve ibadetlerini kaydeden bir defteri olmalı ve her gün onlara bakmalıdır. Büyük günahlardan sadece on tanesine bakıp onları düşünmesi yeter. Eğer onlardan kurtulursa, diğer günahlardan da kurtulmuş olur. Bu helak edici günahlar şunlardır.
1- Cimrilik,
2- Kibir,
3- Ucb.(kendini beğenmek),
4- Haset,
5- Riya,
6- Fazla kızma,
7- Oburluk,
8- Cinsel oburluk,
9- Mal sevgisi,
10- Dünya
HİMAYE:
Himaye: Başkasını zarar ziyan, eza ve cefadan kurtarmak demektir. Peygamberimiz (s.a.v.) de babası ve annesini kaybettikten sonra küçük yaşta yetim kalmış ve dedesi Abdulmuttalib’in himayesinde büyümüştü.
NİSÂ SÛRESİ…
58- Allah, size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
59- Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygambere itaat edin ve sizden olan ulu’l-emre (idarecilere) de herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin.(Allah ve Resulüne arz etmekten maksat, meselelerin Kur’an ve sünnete göre çözüme kavuşturulmasıdır). Bu daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir.
60- (Ey Muhammed!) sana indirilen Kuran’a ve senden önce indirilene inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Tağutu tanımamaları kendilerine emir olunduğu halde, onun önünde muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan da onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor.
61- Münafıklara, Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a ve Peygambere gelin dendiği zaman, onların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.
66- Eğer biz onlara, “hayatlarınızı feda edin veya yurtlarınızdan çıkın” diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç bunu yapmazlardı. Eğer kendilerine verilen öğütleri tutsalardı, elbette haklarında hem daha hayırlı, hem de (imanlarını) daha çok pekiştirici olurdu.
67- O zaman kendilerine elbette katımızdan büyük bir mükâfat verirdik.
68- Onları elbette doğru yola iletirdik.
75- Size ne oluyor da Allah yolunda ve “ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?
76- İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tağut yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır.
84- (Ey Muhammed!) artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! Müminleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah inkâr edenlerin gücünü kırar. Allahın gücü daha üstündür, cezası daha şiddetlidir.
85- Kim güzel bir (işte) aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir (işte) aracılık ederse, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah’ın her şeye gücü yeter.
90- Ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınmış bulunanlar yahut ne sizinle ne de kendi kavimleriyle savaşmayı içine sığındıramayıp (tarafsız olarak) size gelenler başka. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse; Allah onlara saldırmak için size bir yol (yetki) vermemiştir.
91- Diğer bir takım kimselerin de hem sizden emin olmak hem de kavimlerinden emin olmak istediklerini göreceksin. Bunlar küfre her döndürüldüklerinde ona atılırlar. Eğer bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barış içinde yaşamak istemezler, ellerini savaştan çekmezlerse, onları yakalayın ve onları nerede bulursanız öldürün. İşte bunlara karşı size apaçık bir yetki verdik.
93- Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş lanet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.
94- Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selam veren kimseye, dünya hayıtının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, “sen mümin değilsin” demeyen. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce sizde öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu (Müslüman oldunuz) onun için iyice araştırın. Çünkü Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
98- Artık gerçekten zayıf ve güçsüz olan çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar başkadır.
99- Umulur ki, Allah o kimseleri affeder. Çünkü Allah çok affedicidir. Çok bağışlayıcıdır.
100- Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde çok yerde bulur, genişlik de. Kim Allah’a ve peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükâfatı Allah’a düşer. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
103- Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah’ı anın. Güvene kavuştuğunu, mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz müminlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.
İNSANI KURTARAN ON HASLET ŞUNLARDIR:
1. Günahlara pişmanlık,
2. Belalara sabır,
3. Kazaya rıza,
4. Nimetlere şükür,
5. Havf ve recanın dengeli olması,
6. Zühd (dünyaya değer vermemek)
7. Amellerde ihlâs,
8. Halk ile geçinmek,
9. Allah (c.c.)yü sevmek,
10. Ve ona say (İhya Gazali)

Ölüm gelmeden önce amel işlemeye bak.
Kabrinde yaslanacağın bir şey hazırlamalısın.
Öncelikle itikadını düzeltmelisin.
Sonra dini yönden zaruri bilgileri öğrenmelisin.
Fıkıh kitaplarının açıkladığı şeyleri bilmeli ve amel etmelisin. Fırsat ganimettir. Sağlık ve boş zaman ise iki ganimettir. Vakitlerini devamlı olarak Allah’ın zikrine harcamak gerekir. Hangi amel olursa olsun, dinin emri istikametinde ise o zikre dâhildir.
İsterse alış veriş olsun.
    (İmamı Rabbani)

Geçenlerden ibret alınız, gayretle çalışınız, gafil olmayınız. Hiçbir hareketinize göz yumulmaz! Hani nerede dünyaya gelip de orada uzun müddet menfaatler sağlayan orayı imar edenler ekip biçenler ve onların kardeşleri. Onları unuttunuz mu? Dünyaya Allah’ın verdiği kadar değer veriniz. Ahiretten de nasibinizi unutmayınız.
Ey insanlar! Allah’a muhalefetten sakınınız. Çünkü Allah’a muhalefetten sakınmak bir ganimettir. En akıllı insan kendini hesaba çeken, kendini iyi idare eden, ölümden sonrası için iyi amel yapan ve kabrin karanlığı için Allah’ın nurundan faydalanandır. Kul gözleri gördüğü halde Allah’ın kendisini ama olarak haşretmesinden korusun. Hikmetini anlayana manalı bir söz kâfidir. Manen sağır olanlar zaten Hakkı duyamaz.
Allah korkusu, insanı O’nun gazabından koruyan bir kalkan ve rızasını kazanmaya bir vesiledir. Hadiseler karşısında Allah’tan korkan cemaate sarılır. Fırka fırka ayrılmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın.
    (Hz. Osman)
MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ DİYOR Kİ:
Ey kardeş, sen fikirden ibaretsin, yani senin insanlığın ancak tefekkür iledir. Üst tarafın kemik ve sinirdir ki, onlar hayvanlarda da vardır. Eğer düşündüğün gül ise sen bir gül bahçesisin. Yok diye düşünüyorsan, sen külhan kütüğüsün.
Bu kadar söyledik artık sen tefekkür et. Fikrin donmuş ise, git de zikrullahta bulun: (Mesnevi Mevlana)
FİRASET:
İnsanlar olayların iç yüzünü görebildiği, sonuçlarını önceden tahmin edip, düşünebilme yetisine sahip olduğu sürece ferasetli sayılır. Bir Müslüman kalbini kin, nefret, nifak, çekememezlik ve her türlü kalp hastalıklarından temizleyip, iman nuru ve takva muhabbeti ile dolduğu zaman, aynaya yansıyan eşyanın sureti gibi bazı sırlar cilalanmış olarak kalbine yansır, başkalarının gönlündeki saklı olan şeyleri keşfede bilir ki, işte bu gerçek fikirdir.
Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) “müminin ferasetinden sakınınız, zira o Allah Teala’nın nuru ile bakar” buyurmuştur. Feraset yeteneğinin iman nuru ile yakından alakalı olduğunu bildiren şu ayeti burada hatırlamak gerekir. Ey iman edenler! Şayet Allahtan ittika ederseniz, o size Furkan (hem zahir, hem batında hak olanı olmayandan, iyiyi kötüden temizi habisten ayırt edici bir marifet ve nur) verir. (Enfal Sûresi 29)
Ey insanlar! Kumar aletlerinden sakınınız. Kimsenin görmediği, vakıf olamadığı işlerinizde Allah’a muhalefetten sakınınız. Cennet mutluluğunu bilerek istirahat edene ve Allah’ı bildiği halde başkasını zikredene hayret ederim.
Bütün işlerin Allah’ın emri ile olduğunu bildiği halden elden kaçırdığı için üzülene hayret ederim. Zamanı kıyaslamayan kaderleri tanıyamaz, gelecek günlerin neler vaat ettiğini de bilemez.
Küçük çocukları kazanca zorlamayın. Eğer onları zorlarsanız hırsızlık yaparlar. (Hz. Osman (r.a.)
Ey aşıkı sadıklar,
Gelin Allah diyelim,
Bezm-i hakka layıklar,
Gelin Allah diyelim.
Varalım doğru raha,
Yüz sürelim dergâha,
Yalvaralım Allah’a,
Gelin Allah diyelim.
Yolunda can verilim,
Lütfu Hakk’a erelim,
Cemalini görelim,
Gelin Allah diyelim.
     (Ey aşıkı sadıklar)
NİSÂ SÛRESİ…
104- Düşman topluluğunu izlemekte gevşeklik göstermeyin. Eğer acı duyarsanız, kuşkusuz onlar da sizin acı duyduğunuz gibi acı duyarlar. Üstelik siz Allah’tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
105- (Ey Muhammed!) biz sana Kitabı (Kur’an’ı) hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma.
106- Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
111- Kim bir günah kazanırsa, onu ancak kendi aleyhine kazanmış olur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
112- Kim bir hata işler veya bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz iftira etmiş, apaçık bir günah işlemiş olur.
113- (Ey Muhammed!) Eğer Allah’ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışırdı. Hâlbuki onlar, kendilerini sapıtırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah sana Kitabı (Kur’an’ı) ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah’ın sana lütfu çok büyüktür.
118- Allah o şeytana lanet etti ve o da “And olsun ki senin kullarından elbette belirli bir pay alacağım” dedi.
119- “onları mutlaka sapıtacağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adak için) hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.” Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o apaçık bir hüsrana düşmüştür.
120- Şeytan onlara (birçok) vaadde bulunur ve onları kuruntulara sürükler. Oysa şeytan ancak aldatmak için onlara vaade bulunuyor.
121- işte onların barınağı cehennemdir. Onlar bir kaçış yolu bulamazlar.
124- Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah’a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim’in dinine tabi olan kimsenin dininden daha güzeldir? Allah İbrahim’i dost edindi.
132- Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Vekil olarak Allah yeter.
133- Ey insanlar! Allah dilerse sizi yok eder ve başkalarını getirir. Allah buna hakkıyla gücü yetendir.
134- Kim dünya sevabı (nimeti) istiyorsa(bilsin ki), dünya sevabı da ahiret sevabı da Allah katındadır. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
138- Münafıklara, kendileri için elem dolu bir azap olduğunu müjdele.
139- Onlar müminleri bırakıp kâfirleri dost edinen kimselerdir. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Hâlbuki bütün izzet ve şeref Allah’a aittir.
140- Oysa Allah size Kitap’ta (Kur’an’da) Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, onlarla oturmayın, aksi halde siz de onlar gibi olursunuz. Şüphesiz Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehenneme toplayacaktır.
144- Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin kendi aleyhinize Allah’a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?
146- Ancak tövbe edenler, durumlarını düzetenler, Allah kitabına sarılanlara ve dinlerini Allah’a has kılanlar müstesnadır. Bunlar müminlerle beraberdirler. Allah müminlere büyük bir mükâfat verecektir.
147- Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size niye azap etsin ki? Allah, şükrün karşılığını verendir, hakkıyla bilendir.
150- 151- Şüphesiz, Allah’ı ve peygamberini inkâr edenler, Allah’a inanıp peygamberine inanmayarak ayrım yapmak isteyenler “(peygamberlerin) kinine inanırız, kimini inkâr ederiz” diyenler ve böylece bu ikisinin (imanla küfrün arasında bir yol tutmak isteyenler var ya; işte onlar gerçekten kâfirlerdir. Bizde kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışız.
160- 161- Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları kendilerine yasaklanmış olduğu halde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle önceden kendilerine helal kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık. İçlerinden inkâr edenlere de bir azap hazırladık.
162- Fakat onlardan ilmi de derinleşmiş olanlar ve müminler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman edenler Allah’a ve ahiret gününe inanlar var ya, işte onlara büyük bir mükâfat vereceğiz.

Bir zorlukla karşılaştığında sabret.
Çünkü hiçbir güçlük yoktur ki arkasından kolaylık gelmesin. Aziz ve celal olan Allah ahireti kazanmak için dünyayı vermiştir. Dünya fani ahiret ise bakidir.
Fani olan dünya sizi şımartıp da baki olan ahiretten alıkoymasın. Fani olana baki olanı tercih ediniz.
Dünya yok olup gidicidir.
Sonunda sarılacak yer Allahın huzurudur.
Namus ve şerefini koruyun ki Allah da sizin namus ve şerefini korusun.
Yiyeceklerinizin helal ve temiz olmasına dikkat edin.
Ey âdemoğlu! Bilmiş ol ki, ruhunu almakla vazifeli olan melek seni bırakmaz.
Ecelin geldiğinde seni bırakıp da başkasına gitmez.
Sanki bırakıp da sana gelmeyecekmiş gibi ölüme hazır ol.
Gafil olma çünkü sen unutulmuş değilsin.
Ey âdemoğlu! Sen bil ki, kendinden gafil olur,
Hazırlanmazsan başkası senin yerine hazırlanmaz.
Mutlaka Allah’ın huzuruna çıkacaksın,
Kendini hazırla kendi işlerini başkasına havale etme.
    (Hz.Osman(r.a.))

Harekette birlik olmazsa, fikirde birlik faydasızdır.
İnci deniz dibinde, çer çöp çıkmış sahile.
Aynı gökte uçarlar ama kuzgunun dünyası başka, şahinin dünyası başkadır.
Hâşâ ben ölümden korkmuyorum.
Çünkü ben Müslümanım.
Her Müslümana yakışan da ölümü tebessümle karşılamaktır.
Hakikaten ölüm ebediyet âlemine açılan ilk perdedir.
Mevlana aşkın rehberidir, sözleri susuzlara çeşme, vücudu vecd-ü heyecandır.
    (Muhammed İkbal)

Fatih Sultan Mehmed tahtı kendisine bırakan babasına ülkenin çıkarı gereği şöyle der; eğer padişah ben isem, size emrediyorum. Gelip ordunun başına geçin. Eğer padişah siz iseniz, gelip devletinizi düşmanlara karşı savunun.
    (Fatih Sultan Mehmed)
BÜLBÜLLER NAZDA…
Bülbüller nazda,
Güller niyazda,
Herkes namazda,
Hakkı zikreyler.
Gözlerden yaşlar,
Akmağa başlar,
Dağlar ve taşlar,
Hakkı zikreyler.
Yerde çiçekler,
Arşda melekler,
Bütün felekler,
Hakkı zikreyler,
Gölgeler yerde,
Bir derin secde,
Gelerek vecde,
Hakkı zikreyle.
Nurlu seherler,
Tövbeler söyler,
Gökler ve yerler,
Hakkı zikreyler.
Mukaddes kitap,
İlahi hitap,
Minberle mihrap,
Hakkı zikreyler.
Ey gafil insan,
Mabeddir cihan,
Her şey ve her an,
Hakkı zikreyler.
Hayat ve memat,
Nemat ve cemat,
Bütün kâinat,
Atarken şafak,
Hakkı zikreyler.
Kâinata bak,
Enfüs ve afak,
Hakkı zikreyler.
Kalk gafil olma,
Zulmette kalma,
Madde ve mana,
Hakkı zikreyler.
BEN BU YOLU…
Ben bu yolu bilmez idim,
Aşk gönlüme düştü gider,
Aşk elinden dertli yürek,
Kaynayu taştı gider.
Nefsi doyunca yiyenler,
Kana kana uyuyanlar,
Dili gıybet söyleyenler,
Cehenneme düştü gider.
Hani bizden önde olan,
Kalmadı dünyaya gelen,
Dün-gün arî taat kılan,
Ol sıratı geçti gider.
Aşk oduna yanmayanlar,
Öleceğin sanmayanlar,
Göz açıp uyanmayanlar,
Şöyle gaflet bastı gider.
Bu aşk bana bir düş idi,
Hak müyesser kılmış idi,
Derviş yunus bir kuş idi,
Halk içinde uçtu gider.
NİSÂ SÛRESİ…
167- Şüphesiz inkâr edenler. İnsanları Allah yolunda alıkoyanlar derin bir sapıklığa düşmüşlerdir.
168- Şüphesiz inkâr edenler ve zulmedenler (var ya) Allah onları asla bağışlayacak ve doğru yola iletecek değildir.
169- (Allah onları) ancak içinde ebedi içinde kalacakları cehennemin yoluna iletir. Bu ise Allah’a çok kolaydır.
170- Ey insanlar! Peygamber size Rabbinizden hakkı (gerçeği) getirdi. O halde kendi iyiliğiniz için iman edin. Eğer inkâr ederseniz bilin ki, göklerindeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Allah hakkıyla bilendir. Hüküm ve hikmet sahibidir.
171- Ey kitap ehli: dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Öyleyse Allah’a ve peygamberlerine iman edin. “(Allah ) üçtür” demeyin kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah, ancak bir tek ilahtır. O çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. Vekil olarak Allah yeter.
176- Senden fetva istiyorlar. De ki “Allah, size kalale” (baba ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında açıklıyor. Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa erkek kardeş onu varis olur. Eğer kız kardeşler iki iseler. (erkek kardeşin bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler, o zaman (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar(pay) vardır. Sapmayasınız diye Allah size (hükmünü) açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

Mâide Sûresi
1- Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymamanız kaydıyla okunacak (bildirilecek) olanlardan başka hayvanlar, size helal kılındı. Şüphesiz Allah istediği hükmü verir.
2- Ey iman edenler! Allah’ın (koyduğu din) nişanelerine, haram aya, hac kurbanına, (bu kurbanlara takılı) gerdanlıklara ve de Rablerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâbe’ye gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınızda (isterseniz) avlanın. Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoydular diye bir takımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi, hattı aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.
3- Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç boğulmuş darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısle (Allah’a itaatten kopmaktır. Bu gün kâfirler dininizden ) (onu yok etmekten,) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bu gün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim. Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
5- Bu gün size temiz ve hoş şeyler helal kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helal, sizin yiyecekleriniz de onlara helaldir. Mümin kadınlardan iffetli olanlarla, daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz kaydıyla, evlenmek zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helaldir. Her kimde inanılması gerekenleri inkâr ederse, bütün işlediği boşa gider. Ahirette de o ziyana uğrayanlardandır.
6- Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve başlarınıza mesh edip her iki topuğa kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya kadınlara dokunur(cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız temiz bir toprağa yönelin. Onunla(teyemmüm edin). Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez.

İmam-ı Azam Ebu Hanife(r.a)
Bir gün sokakta giderken birisine koluna dokundu, O insan da Ebu Hanife’yi tanımadığından ona bir tokat vurdu. Ebu Hanife ona: benim senden intikam almaya ve sana dersini vermeye gücüm yeter. Fakat müsterih ol! Dünyada sana bir kötülük yapmayacağım gibi ahirette de Cenab-ı Hak beni cennetine koyarsa sensiz girmeyeyim buyurdu. Adam Ebu Hanife’nin kim olduğunu anlayınca özür diledi ve bağışlanmasını istedi.
Rivayet edilir ki, Allah(c.c.) peygamberinden birine şöyle vahyetti. Falan kimsenin bana ihtiyacı var. O benim ihtiyacımı görürse, ben de onun ihtiyacını görürüm. Peygamber (a.s.) Rabbine dua etti ve İlahi nasıl olur da senin ihtiyacın olur? dedi. Allah Teâlâ, onun kalbi benden başkası ile sükûnet buldu. O kalbini bundan boşaltsın. Bende onun ihtiyacını göreyim. (ihya Gazali)
GINA (ZENGİNLİK)
Gına sözlükte zenginlik, servet, yeterlik yeterli olma, usanma, bıkma, kanaat ve başkasına ihtiyaç duymamak hakkındadır.
(Hz. Peygamber (s.a.v) gözünün tokluğu):
Hz. Peygamber (s.a.v.) evde genellikle aç dururdu ve geceleyin çoğu kere ev halkı aç yatarlardı. Peygamber (s.a.v) ardı ardına birçok geceyi aç geçirirdi. O ve ev halkı akşam yemeği bulamazlardı. (Tirmizi Zühd.)

Çoğu kere Hz. Aişe (r.a.) şöyle der; hayatı boyunca yani Medine’ye gelişinden vefat edinceye kadar geçen dönemde Hz. Peygamber (s.a.v.) hiçbir zaman üst üste iki vakit iyice doyarak yemek yemedi.
HAMDELE NEDİR?
Hamdele; elhamdülillahi rabbil âlemin yani hamd, âlemlerin rabbi olan Allah’a mahsustur cümlesi için kısaca söylenen isimdir. Müslüman hayırlı işlerine besmele hamdele ile başlarlar.
KIYAMINDA DURANLARIZ
Kıyamında duranlarız,
Yeri-göğü Yaradan’ın,
Nimetini görenleriz,
Yeri-göğü Yaradan’ın.
Kur’an’ladır Hakk’a ermek,
İhtarıdır dert çektirmek,
İhsanıdır ümit vermek,
Yeri-göğü Yaradan’ın
Gönüllerden aşkı taşar,
Sevdasıyla mümin coşar,
Hep kulları afva koşar,
Yeri-göğü Yaradan’ın
Bizlere yakındır, bizden.
Tutan O’dur elimizden,
Adı düşmez dilimizden,
Yeri-göğü Yaradan’ın.
Âşık olan Hakk’a yanar,
Sadıkları feyze kanar,
Âlem cezbesiyle döner,
Yeri-göğü Yaradan’ın
BİR GARİPSİN
Bir garipsin şu dünyada,
Gel dönelim Hakk’a gönül,
Derdin dahi çoktur senin,
Gel dönelim Hakk’a gönül
Ebübekir Sıddık veli,
oldur Peygamberin yâri,
Hani Ömer, Osman, Ali,
Gel dönelim Hakk’a gönül.
Bir gün olup ecel gele,
Kullar kulluğunda kala,
Cümle âlem toprak ola,
Gel dönelim Hakk’a gönül.
Âşık Yunus söyler sözün,
Hemen toprak beller özün,
Nedametle dolsun gözün,
Gel dönelim Hakk’a gönül.
İBADETDEN
İbadetten huzur almazsa bir insan perişandır,
Tükenmez yas taşır zira geçen her anı hicrandır,
Seher vaktinde istiğfar edip Allah’ı zikret de,
Uzaklaş tam sivalardan anıl dergâhı izzet de.
Veli kullar, erenler erdiler kalben uyanmakla,
Tefekkürler edip, yaşlar döküp Allah’ı anmakta.
Zikirden feyzi yap olmuş ve yükselmişse irfanın,
Ne sırlar keşfeder ruhun, geçer vuslatla her anın.
MÂİDE SÛRESİ…
9. Allah, iman edip Salih amel işleyenler hakkında, “onlar için bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vardır” diye vaatte bulunmuştur.
10. İnkâr edip ayetlerimiz yalanlayanlar var ya; işte onlar cehennemliklerdir.
11. Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size el uzatmaya (tecavüze) kalkılmıştı da, Allah (buna engel olmuş) onların ellerini sizden çekmişti. Allah’a karşı gelmekten kasının. Müminler yalnız Allah’a tevekkül etsinler.
15. Ey kitap ehli! Artık size elçimiz (Muhammed) gelmiştir. O ki tabınızdan gizleyip durduğumuz gerçeklerden birçoğunu sizlere açıklıyor, birçoğunu da affediyor. İşte size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur’an) gelmiştir.
16. Allah, onunla rızası peşinde olanları selamet yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir.
18. (Bir de Yahudiler ve Hıristiyanlar, “biz Allah’ın oğulları ve sevgili kullarıyız” dediler. De ki: öyleyse Allah size neden günahlarımız sebebiyle azap ediyor? Hayır, siz de O’nun yarattıklarından bir beşersiniz. Allah dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin yerin ve bunların arasında bulunanlarını da hükümranlığı Allah’ındır. Dönüş de ancak O’nadır.
24. Dediler ki: “Ey Musa! Onlar orada bulundukça biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin, onlarla savaşın. Biz burada oturacağız.”
25. Musa, Ey Rabbim! Ben ancak kendime ve kardeşime söz geçirebilirim. Arktık bizle, o yoldan çıkmışların arasını ayır” dedi.
26. Allah şöyle dedi: “o halde, orası onlar kırk yıl haram kılınmıştır. Bu süre içinde yeryüzünde şaşkın şaşkın dönüp dolaşacaklar. Artık böyle yoldan çıkmış kavme üzülme.”
33. Allah ve Resulün savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.
34. Ancak, onları ele geçirmenizden önce tövbe edenler bunun dışındadırlar. Artık Allah’ın çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olduğunu bilin.
39. Her kim de işlediği zulmünün arkasından tövbe edip durumunu düzeltirse kuşkusuz, Allah onun tövbesini kabul eder. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
40. Bilmez misiniz ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’a aittir. O dilediğine azap eder, dilediğini de bağışlar. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
42. Onlar, yalanı çok dinleyen, haramı çok yiyenlerdir. Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz cevir. Onlardan yüz çevirecek olursan, aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah, adil davrananları sever.
43. Yanlarında, içinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat varken nasıl oluyor da seni hakem yapıyorlar, sonra bunun ardından verdiğin hükümden yüz çeviriyorlar? İşte onlar(kendi kitaplarına da) inanmış değillerdir.
51. Ey inananlar! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğruya iletmez.
58. Siz namaza çağırdığınız vakit onu alaya alıp eğlence yerine koyuyorlar. Bu şüphesiz onların akılları ermeyen bir toplum olmalarındandır.
59. De ki;” Ey kitap ehli! Sadece Allah’a bize indirilene ve daha önce indirilmiş olan (ilahi kitaplara inandığımızdan ve çoğumuzun da fasıklar olmasından ötürü bizden hoşlanmıyorsunuz.”
61. (Yanınıza) küfürle girip yine (yanınızdan) küfürle çıktıkları halde, size gelmediklerinde inandık dediler. Allah onların saklamakta oldukları şeyi daha iyi bilir.
İLİM HAKKINDA
İlim ikidir:
1. Kalbi ilimdir. Bu insana en çok faydası olan ve fayda getiren bir ilimdir.
2. Dil ilimdir. Bu da Allah’ın insanoğluna olan ve verilen bir senedidir.
ÖĞRENCİNİN UYACAĞI KURALLAR:
1. Gayretli olmalı
2. Sabırlı olmalı,
3. Allah rızası için olmalı,
4. Okumak için, 1.seher vakti, 2. Öğlen vakti, 3. Kuşluk vakti, 4. Gece vakitleridir.
5. Hz Ömer (r.a.) buyuruyor. Evlenmeden evvel tahsilinizi yapınız.
6. Hafif arızalar yüzünden ders terk etmemelidir.
7. Dini sohbetler:
Rivayet olunur ki: meşhur evliyadan Cüneydi Bağdadi (Kaddesallahü) vefatından sonra rüyada görüldü. Ona şu sual soruldu.
Ey Cüneyd, halin nicedir haber ver? Cüneyd bu suale şu cevabı verdi: Dünyada sarf edilen o güzel lafızlar ve yaldızlı sözler fayda vermedi. Bize ancak gece yarısı kıldığımız namazlar yaradı.
ÖMÜR BAHÇESİ
Ömür bahçesinin gülü solmadan,
Uyan ey kardeşim gafletten uyan,
Kötülük her şeye hâkim olmadan,
Uyan ey kardeşim gafletten uyun.
Varlığında senin manalar dolu,
Ahlakça melek ol, temiz duygulu,
Allah’ın yoludur selamet yolu,
Uyan ey kardeşim gafletten uyan,
İslamı yaşayıp imanla uyan,
Kur’an’a tam sarıl, Allah’a dayan,
Hak uğrunda cihat sevdasıyla yan,
Uyan ey kardeşim gafletten uyan.
Vazifen: imanla, amel ahlaktır.
Yolun ve tavsiyen: sabır ve haktır.
Bir anın cihatsız: kalmayacaktır.
Uyan ey kardeşim gafletten uyan.

Sen insana ulaşmadan Allah’ı nasıl arıyorsun? Başkaların nimetlerinde kendi rızkını arama. İsterse güneşin kaynağından gelmiş olsun hiç kimseden, su bile isteme. Allah’a güven ve çalış. Bu şerefli İslam ümmetinin yüzünü utandırmaz. Bir gün Hz. Ömer at üstünde giderken elinden kamçısı düşütü. O etrafındakilerden hiç birinden ona kendisine vermelerini istemeyip bizzat atından inerek kendisi almıştı.
Müslüman’ın izzeti ve hürriyeti, İslam’ın asil kaynağı olan Kur’an ve sünnettir. Tüm sanatların ana noktası, ırkını ıslah edebilecek yüce hakikatlerle insanda derin etkiler bırakmaktır. (Muhammed ikbal)
Ben hakir bir insanı kardeş duyan bir ruhum;
Bende esir yaratmayan bir Tanrı’ya iman var.
Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet,
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.
Ziyanı yok, siz kuyumcu olunuz, ben demirci olayım; yeter ki he
pimiz, şu vatan için bir çekice sarılıp çalışalım.
Bir yerin adına denince Türk ülkesi,
Gözüm bayrak arar, kulağım ezan sesi.
Demir ve ateş; kardeşler ben bunlarla hiçbir vatan ve ırkın öl
düğünü işitmedim. Şerefli bir tarih ve medeniyete, sağlam bir
fazilet ve ahlaka, zengin bir şiir ve edebiyata, dini ve milletin
mahvolduğunu tarih göstermiyor.
Tanrım şahit, duracağım sözümde.
Milletimin sevgileri özümde
Vatanımdan başka şey yok gözümde.
Yar yatağın düşman almaz giderim.
Biz gençler de yürekleri kollarından ve kolları kılıcından güçlü
olan bu cihangir ataların yetiştiği bir toprağın erleriyiz.
Bu âlemde nur ile karanlığın kavgası var;
Dövüşüyor her yerde hayal ile hakikatler,
Boğuşuyor her zaman cinayetle faziletler!
    (Mehmet Emin Yurdakul)
MÂİDE SÛRESİ…
62- Onlardan çoğunun günahta düşmanlıkta, haram yemede birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yapmakta oldukları şey ne kötüdür.
63- Bunları, din adamları ve bilginler günah söz söylemekten ve haram yemekten sakındırsalardı ya! Yapmakta oldukları şey ne kötüdür!
65- Eğer kitap ehli iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, muhakkak onların kötülüklerini örterdik ve onları Naim cennetlerine koyardık.
66- Eğer onlar Tevrat’a İncil’e ve Rableri tarafından kendilerine indirilene (Kur’an’a) gereğince uygulasalardı, elbette üstlerinden ve ayaklarının altından (bol bol rızık) yiyeceklerdi, onlardan orta yolu tutan bir zümre vardır. Ama onların birçoğunun yaptığı ne kötüdür.
74- Hala mı Allah’a tövbe etmezler ve O’ndan bağışlanma istemezler? Allah çok bağışlayandır. Çok merhamet edendir.
75- Meryem oğlu Mesih, sadece bir Peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler geldi geçti. Onun annesi de dosdoğru bir kadındır. (nasıl ilah olabilirler? İkisi de yemem yerlerdi. Bak onlara ayetlerimizi nasıl açıklıyoruz. Sonra bak ki nasıl da (haktan) çeviriyorlar.
76- (Ey Muhammed!) de ki: “Allah’ı bırakıp da sizin için ne bir zarara ne de bir yarara gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
77- De ki: “ Ey kitap ehli! Hakkın dışına çıkarak dininizde aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış, birçoklarını da saptırmış ve dümdüz yoldan da sapmış bir milletin arzu ve keyiflerine uymayın.”
78- İsrail oğullarından inkâr edenler, Davut ve Meryem oğlu İsa diliyle lanetlendi. Bu onların isyan etmeleri ve hadlerini aşıyor olmalarından ötürüydü.
79- İşledikleri herhangi bir kötülükten birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yapmakta oldukları ne kötüydü!
83- Peygambere indirileni(Kur’an’ı) dinledikleri zaman hakkı tanımalarından dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. “Ey Rabbimiz! İnandık. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenler)Muhammed’in ümmeti ile beraber yaz” derler.
84- “ Rabbimizin bizi salihler topluluğuyla beraber(cennete) koymasını umarken, Allah’a ver bize gelen gerçeğe ne diye inanmayalım?”
85- Dedikleri bu söze karşılık Allah onlara, devamlı kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetleri mükâfat olarak verdi. İşte bu iyilik yapanların mükâfatıdır.
90- Ey iman edenler! (aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.
91- Şeytan, içki ve kumarla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?
92- Öyleyse Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin ve Allah’a karşı gelmekten sakının. Şayet yüz çevirirseniz bilmiş olun ki, elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir.
98- Bilin ki, Allah’ın cezası çetindir ve Allah çok bağışlayandır. Çok merhamet edendir.
99- Peygamberin üzerine düşen ancak tebliğdir. Allah sizin açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilir.
100- (Ey Muhammed!) deki; “pis ile temiz bir olmaz. Pisin çokluğu hoşuna gitse bile” Ey akıl sahipleri Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.
106- Ey iman edenler! Birinizin ölümü yaklaştığı zaman, vasiyet sırasında aranızda şahitlik (edecek olanlar) sizden adaletli iki kişidir. Yahut seferde olup da ölüm musibeti gelirse, sizin dışınızdan başka iki kişi şahitlik eder. Eğer şüphe ederseniz, onları namazdan sonra alıyorsunuz da Allah adına, akraba da olsa, şahitliğimizi hiçbir karşılığa değişmeyiz. Allah için yaptığımız şahitliği gizlemeyiz. Gizlediğimiz takdirde, şüphesiz günahkârlardan oluruz.” diye ederler.
107- (Eğer sonradan) o iki kişinin günaha girdikleri(yalan söyledikleri) anlaşılırsa o zaman bu öncelikli şahitlerin zarar verdiği kimselerden olan başka iki adam, onların yerine geçer ve Allah’a yemin ederiz ki, bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden elbette daha gerçektir. Biz hakkı da çiğneyip geçmedik. Çünkü o takdirde, biz elbette zalimlerden oluruz” diye yemin ederler.
GIPTA
Gıpta, sözlükte başkasının elinde bulunan nimet ve kıymetlerin ondan gitmesini istemeden o nimet ve kıymetlerin kendisinde de olmasını istemektir.
Peygamber(s.a.v) de haset etmek asla doğru değildir. Yalnız iki şeye haset etmek caizdir. Allah’ın verdiği malı hak yolda harcayan kişi ile Allah’ın verdiği ilmi uygulayan ve başkasına öğreten kişi. (Buhari Müslim İbnu Mace)
Bu hadisi şerifte kastedilen haset, Türkçede incelediğimiz gıptadır. Başka bir hadisi şerifte bu husus daha net olarak açıklanmıştır. Bu ümmetin (Müslümanların) durumu şu dört kişinin durumuna benzer.
1. Bir adam ki, Allah ona ilim vermiş mal vermiştir, o da ilmine göre malını kullanmaktadır.
2. Bir adam ki Allah ona ilim vermiş mal vermemiştir. Allah’a Yarabbi, falan kişininki gibi benimde malım olsaydı bende onun yaptığını yapardım. diye dua eder. O da ötekinin sevabını kazanır, sevapta ikisi eşit olur.
3. Ve bir adam ki, Allah ona mal vermiş, ilim vermemiştir. O kimse malını Allah’a isyan yolunda harcamaktadır.
4. Ve bir adam ki, Allah ona ne ilim ne de mal vermemiştir. Allah’a der ki, falanın malı gibi malım olsaydı, onun yaptığı gibi malımı günah işlerde harcardım. İşte o ikisi de günahta eşit olur.
(İbni Mace Tirmizi) de
KAMU MALLARINI ZİMMETİNE GEÇİRMEMEK:
Müslüman, herkesin hak ve hukukuna saygılı olmalıdır. Hele bu hak kamuyu ilgilendiren bir hak ise, daha da titiz olmalıdır.
Zira bir veya birkaç şahsı ilgilendiren hak ile halkın tümünü ilgilendiren hak aynı değerde değildir. Kamu hakkının vebali çok ağırdır. Yüce Allah haksız yere başkasının malını yemeyi yasaklamıştır. Kur’an’ı Kerim’de: aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin, insanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hâkimlere (rüşvet olarak) vermeyin. (Bakara s…188 buyurulmaktadır.)
NAZIM
Salik hüdaya ermez, eğer rehber olmasa
İrşad eder tariki, ona bir er olmasa
Kim hakka erişir, eğer olmasa mürşidi
Hakkı nice bilirkişi, peygamber olmasa
Ey dil avare gezme yürü şeyhe pak yapış
Bildim bu yolda fayda yok yaver olmasa.
NAZIM
Zikreyleyerek perde-i zulmetleri ref et
Takim ola envar-ı letaiflere bakma
Hakkın çün olan sende tecellisi hüveyda.
NAZIM
Kalbinle zikret ey hümam,
İsmi-i celali subh-u şam,
Zikre huzur üzre hüdam,
Eyle kemali i’tisam.
Nakleyle ruha zikrini,
Ruhunda eyle fikrini,
Def eyledik de sırrını,
Sır canibine kıl hiram.
Zikrinle zikri muttasıl,
Şevk ile durma gel,
Zikirden olma munfasıl,
Sırdan hafiye zikri ver.
Zikrinde eyle müstekar,
Olsun zikirden müstenir,
Bulsun o da ala makam.
Zikri hafiden al geçür,
Ahfada durma zikri sür,
Ahfada ki ol güzlenür,
Zikrinle etsin irtisam.
Nakleyle zikri nefse ta,
Etsin o da zikrin eda,
Ref olacak ondan seda,
Zikrin bulur anda hitam.
Sultanı zikir etse zuhur,
Olsa vücudun gark-ı nur,
Ercza-yı cismin bi kusur,
Zikri ederler iltizam.
Bu nimetin bir kadrini,
Eyle Hüdanın şükrünü,
İsmi celalin zikrini,
Kıl sen letaifte tamam.
Nefsim beni attı sele,
Rabbimi anarken bile.
MÂİDE SÛRESİ…
111- Hani bir de, “bana ve Peygamberime iman edin” diye havarilere ilham etmiştim. Onlar da iman ettik. Bizim Müslüman olduğumuza sen de şahit ol demişlerdi.
112- Hani havariler de, “Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?” demişlerdi. İsa da, “Eğer müminler iseniz, Allah’a karşı gelmekten sakının” demişti.
113- Onlar, “istiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın. Senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona, (gözü ile) görmüş şahitlerden olalım” demişlerdi.
114- Meryem oğlu İsa, “Ey Allah’ım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki, önce gelenlerimize (zamanımızdaki düşmanlarımıza) ve sonradan geleceklerimize bir bayram ve (senden gelen) bir mucize olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın” dedi.
115- Allah da, “ben onu size indireceğim, ama ondan sonra sizden her kim inkâr ederse, artık ben ona kâinatta hiçbir kimseye etmeyeceğim azabı ederim” demişti.
116- Allah, kıyamet günü şöyle diyecek: “ Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara, Allah’ı bırakarak beni ve anamı iki ilah edinin dedin? İsa da şöyle diyecek: “seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem, benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş olsaydım, elbette sen bunu bilirdin. Sen benim için de olanı bilirsin ama ben Senden olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca Sen gaybları hakkıyla bilensin.

En’âm Sûresi
Bismillahirrahmanirrahim.
1.Hamd, gökleri yaratan, karanlığı ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar.
2. O öyle bir Rab’dir ki, sizi çamurdan yaratmış, sonra (her birinize) bir ecel tayin etmiştir. (kıyametin kopması için) belirlenmiş bir ecel O’nun katındadır. Siz ise hala şüphe ediyorsunuz.
3. Hâlbuki o göklerde de Allah’tır, yerde de. Sizin gizlinizi de bilir, açığa vurduğunuzu da. Sizin daha ne kazanacağınızı da bilir.
10. (Ey Muhammed!) And olsun, senden önce de birçok peygamber alaya alınmıştı da onlarla alay edenleri, alay ettikleri şey kuşatıp mahvetmişti.
11. De ki: “yeryüzünde gezin dolaşın da (peygamberleri) yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir görün”
12. De ki, “ Şu göklerdekiler ve yerdekiler kimindir?” “Allah’ındır” de. O, merhamet etmeyi kendine gerekli kıldı. And olsun sizi mutlaka kıyamet gününe toplayacak. Bunda hiç şüphe yok. Kendilerini ziyana uğratanlar var ya, işte onlar inanmazlar.
19. De ki: “şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah, benimle sizin aranızda şahittir. İşte bu kuran bana, onunla sizi ve eşitliği herkesi uyarın diye vahyolundu. Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilahlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?” de ki: “ ben şahitlik etmem.” Deki: “O, ancak tek bir ilahtır ve şüphesiz ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.”
20. Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu(Peygamberi) kendi öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyana sokanlar var ya, işte onlar inanmazlar.
21. Kim Allah’a karşı yalan uydurandan, ya da O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalimdir? Şüphesiz ki, zalimler kurtuluşa eremez.
28. Hayır, (bu yakınmaları) daha önce gizlemekte oldukları şeyler onları göründü (de ondan.) eğer çevrilselerdi, elbette kendilerine yasaklanan şeylere yine döneceklerdi. Şüphesiz onlar yalancıdırlar.
29. Derler ki: “Hayat ancak dünya hayatımızdır. Artık biz bir daha diriltilecek de değiliz.
30. Rablerinin huzurunda durdukları vakit (hallerini) bir görsen! (Allah) diyecek ki: “nasıl şu (dirilmek) gerçek değimliymiş?” onlar, “evet, Rabbimize and olsun ki, gerçekmiş” diyecekler. (Allah), “öyleyse inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı” diyecek.
39. Ayetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içerisindeki bir takım sağırlar ve dilsizlerdir. Allah, kimi dilerse onu dosdoğru yol üzere kılar.
40. (Ey Muhammed!) de ki: söyleyin bakalım. Acaba size Allah’ın azabı gelse veya size kıyamet saati gelip çatsa(böyle bir durumda) siz Allah’tan başkasını mı çağırırsınız? Eğer(putların size yararı dokunduğu iddianızda) doğru söyleyenlerseniz (haydi onları yardıma çağırın).

Hz. Ali’den Resulullah’ın Ebubekir’in ve Ömer’in Mecusilerden cizye aldığı rivayet edilmiştir. Hz. Ali şöyle demiştir. Onları en iyi tanıyan benim, tahsil ettikleri bir ilimleri vardı. Sonra bu onların göğüslerinden çekilip alındı. (Ebu Yusuf a.ğ.e.129)

Hz. Peygamber kadınların öldürülmesini yasaklanmıştır. Bu konuda iki hadis vardır. Bunlardan biri Rabah İbn-u Rabia’nın rivayet ettiği şu hadistir. Hz. Peygamber, gazvelerinden bir grup kimsenin bir şey etrafında toplandığını gördü. Niçin toplandıklarını sordu: öldürülmüş bir kadına bakıyorlar, dediler. Bunun üzerine Allah’ın Resulü birine: Halid’e git ve ona kadınların ve hizmetçilerin asla öldürülmemesini söyle, dedi.
(Hadis Ebu Davut! 121)

Diğer hadis ise İbn-u Abbas’ın rivayet ettiği şu hadistir. Hz. Peygamber öldürülmüş bir kadın gördü ve bunu kim öldürdü, diye sordu. Bir adam; ben öldürdüm ey Allah’ın Resulü! Onu bineğimin arkasına aldım, kılıcımı kapıp beni öldürmek istedi. Ben de onu öldürdüm, dedi bunun üzerine Resullüllah:Kadınları öldürmek de ne oluyor? Onu göm, bir daha da kadın öldürme dedi. Allah’ın Resulü Mekke fethi günü öldürülmüş bir kadın görünce: bu savaşmıyordu ki, dedi.
(Hadis Buhari ve sahih Cihat.148)

(Namaz kılmayanın öldürülmeyeceği görüşünde olanların temel dayanağı şu hadistir:)
(Muhsan başından nikâh geçmiş) zinakar, kasten adam öldüren ve (Müslüman) topluluğu terk (ve mürted olan) kimseler hariç; Allah’tan başka ilah olmadığını ve benim Allah’ın Resulü olduğuma şahadet eden hiçbir Müslüman’ın kanı helal olmaz. (Buhari ve sahih iman 17.)

İşlediğim günahların şerrinden sana sığınırım. Bana lütfettiğin nimetlerini itiraf ederim. Beni affet çünkü günahları ancak sen affedersin. (Buhari deavat 2.15)

Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir miras veremez. (Tirmizi Birr33)

Allahım! Kalplerimizi birleştir. Aramızı düzelt ve bizi kurtuluş yollarına ilet. Bizi karanlıklardan aydınlığa çıkar ve büyük günahların açığından da gizlisinden de uzaklaştır. (Ebu Davut Salat; 182) 48. biz peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzetirse onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.
ALLAH EMRİN…
Allah emrin tutalım,
RAHMETİNE BALIM,
Bülbül gibi ötelim,
Allah Allah diyelim.
Allah adı uludur,
Emrin tutan kuludur,
Müminlerin yoludur,
Allah Allah diyelim.
Yunus seyredip gezer,
Ölüm tedbirler bozar,
Görmek istersen didar,
Allah Allah diyelim.
Allah adı dillerde,
Sevdası gönüllerde,
Şol karanlık yerlerde,
Allah Allah diyelim.
Ölüp kabre varınca,
Melek sual sorunca
Rabbin kimdir deyince,
Allah Allah diyelim.
GÜNDÜZ OLALIM SAAİM…
Gündüz olalım saaim,
Gece olalım kaim,
Yolda duralım daim,
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.
Adı-sanı dillerde,
Sevdası gönüllerde,
Şol karanlık yerlerde,
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.
Hak şerleri hayr eyler,
Zannetme ki gayr eyler,
Arif anı seyreyler,
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.
Nitsun bu yunus nitsin,
Bir doğru yola gitsin,
Pirler eteğin tutsun,
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.
DERD-İ MENDİM…
Derd-i mendim ya Resulüllah deva ol derdime,
Destigir ol ya Habiballah, bu asi mücrime.
Sen şefaatkanı varken yalvarayım ben kime?
Ben Rasül-i Kibriya’nın bülbül-ü nalânıyım,
Mücrimim gerçi cemal-i Mustafa hayranıyım.
EN’ÂM SÛRESİ…
49. Ayetlerimizi yalanlayanlara ise, yapmakta oldukları fasıklık sebebiyle azap dokunacaktır.
50. De ki: “ben size, Allah’ın hazineleri benim yanımdadır demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ben bir meleğim de demiyorum. Ben sadece bana gönderilen vahye uyuyorum. De ki: Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?”
53. Böylece insanların bazısı ile denedik ki, “Allah aranızdan şu adamları mı iman nimetine layık gördü?” desinler. Allah şükreden kullarını daha iyi bilen değil mi?
54. Ayetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman de ki: “selam olsun size! Rabbiniz kendi üzerine rahmeti (merhameti) yazdı. Şöyle ki: sizden kim cahillikle bir kabahat işler de sonra peşinden tövbe eder, kendini düzeltirse (bilmiş olun ki) o, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
55. Suçların yolu da açığa çıksın diye ayetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız.
66. O (Kur’an) hak olduğu halde kavmin onu yalanladı. De ki: “ ben size vekil (sizden sorumlu) değilim.”
67. Her haberin gerçekleşeceği bir zamanı vardır. İleride bileceksiniz.
68. Ayetlerimiz hakkında dedikoduya dolanları gördüğün vakit başka söze dalıncaya kadar onlardan yüz çevir, uzaklaş. Şayet şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra (kalk), o zalimler grubu ile beraber oturma.
69. Allah’a karşı gelmekten sakınanlara onların hesabından bir şey (sorumluluk) yoktur. Fakat üzerlerine düşen bir hatırlatmadır. Belki sakınırlar.
70. Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak. Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur’an ile öğüt ver. Yoksa ona Allah’tan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi. (kurtuluşu için) her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez. İşte onlar kazandıkları yüzünden helake sürüklenmiş kimselerdir. Küfre saplanıp kalmalarından dolayı onlara çılgınca kaynamış bir içecek ve elem dolu bir azap vardır.
79. “Ben Hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri Yaratana döndürdüm. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.”
80. Kavmi onunla tartışmaya girişti. De ki: beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? Hem sizin O’na ortak koştuklarınızdan ben korkmam; ancak Rabbimin bir şey dilemiş olması başka. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hala düşünüp öğüt almayacak mısınız?”
81.”Allah’ın, size, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O’na ortak koşmaktan korkmuyor musun da, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden ne diye korkayım? Öyle ise iki taraftan hangisi güvende olmaya daha layıktır? Eğer biliyorsanız söyleyin”
82. İman edip de imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya; işte güven onların hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır.
93. Allah’a karşı yalan uyduran veya kendine bir şey vahye-dilmemişken, “bana vahyolundu” diyen, ya da “Allah’ın indirdiğinin benzerini ben de indireceğim” diye laf eden kimseden daha zalim kimidir? Zalimlerin şiddetli ölüm sancıları içinde çırpındığı; meleklerin, ellerini uzatmış, “haydi canlarınızı kurtarın! Allah’a karşı doğru olmayanı söylediğiniz ve O’nun ayetlerinden kibirlenerek yüz çevirdiğiniz için bu gün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacaksınız” diyecekleri zaman hallerini bir görsen!
94. And olsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi tekrar tekrar bize geldiniz. Size verdiğimiz dünyalık nimetleri de arkanızda bıraktınız. Hani hakkınızda Allah’ın ortakları olduğunu zannettiğiniz şefaatçilerinizi de yanınızda görmüyoruz? Artık aranızdaki bağlar tamamen kopmuş ve (Allah’ın ortağı olduklarını iddia ettikleriniz, sizi yüz üstü bırakıp kaybolmuşlardır.
99. O gökten su indirendir. İşte biz onunla her türlü bitkiyi çıkarıp onlardan yeşillik meydana getirir, hurma ağacının tomurcuğundan da aşağıya sarkmış salkımlar üzüm bahçeleri, zeytin ve nar çıkarırız. (her biri) birbirine benzer ve (her bir) birbirinden farklı. Bunların meyvesine, bir meyve verdiği zaman, bir de olgunlaştığı zaman bakın. Şüphesiz bunda inanan bir topluluk için (Allah’ın varlığını gösteren) ibretler vardır.
100. Bir de onları Allah’a bir takım ortaklar yaptılar. Oysa onları o yarattı. Bilgisizce Allah’a oğullar ve kızlar da uydurdular. O, onların niteledikleri şeylerden uzaktır, yücedir.
HAMD:
Hamdi: sözlükte övme, iyilik, güzellik, üstünlük ve erdemlilikle niteleme, medih ve sena anlamındadır. Hamd kavramını Türkçede tam olarak karşılayacak bir kelime yoktur. Çünkü o yalnızca bir övme değil, methetme ile şükür arasında birdir. Canlı veya cansız varlıklarda methedilebilir. Örneğin, değerli bir at övülebilir. Ama hiçbir zaman onlara hamd edilmez.
Hamd canlılara ve cansızlara istediği şekli ve değeri veren daha güçlü bir varlığa karşı yapılır. (o da Allah (c.c)dır. Hamd ve şükürde esas amaç nimeti verendir. Her ikisi de haktır ve Müslüman’ın günlünü kavuştuğu nimetten dolayı sevinç ve arzu anlamı şükürde ise içten bağlılık ve dostluk anlamı daha fazladır. Hamd etmede ayrıca saygı ve değer verme manası da saklıdır. Hamd Yüce Rabbimiz dışında hiçbir kişi veya kuvvete yapılmayacak bir şükür türüdür. Hâlbuki insanlara yaptıkları iyilikten dolayı teşekkür ederiz.
HAŞYET:
Haşyet: korku, korku ile birlikte duyulan saygı anlamındadır. Haşyet Kur’an’ı Kerim’e birçok ayette Havf ile eş anlamlı olarak geçmektedir.
HAVF:
Havf, gelecekte vuku bulacak kötü bir olaydan korkarak kalbin titremesi, rahatsız olmasıdır. Meydana gelecek olay, sevilmeyen bir şey ise bunu beklemekten korku doğar. Bu bekleyişe havf denir.
Peygamber(s.a.v) de sizin içiniz de Allah’tan en çok haşyet eden ve ondan en çok çekinen benim. Siz benim bildiklerimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız. Yataklarda kadınlardan lezzet almazdınız, dağlara çıkıp Allah’a iltica ederdiniz buyurmuştur.
HAYÂ:
Hayâ, sözlükte diri ve canlı olmak, hicap utanma, sıkılma, ar etmektir. Hayâ hoşa gitmeyen yahut terk edilmesi yapılmasından daha uygun olan bir şeyin yapılması esnasında yüzünde beliren ince kızarma hali olarak tanımlanır. Utanma, sıkılma, anlamlarına gelen hayâ, en geniş şekliyle İslam ahlakında yerini bulmuştur. Günahtan utanma; Hz. Âdem’in (a.s.) hayâsı gibi çünkü (a.s.) günah işledikten sonra cennetten çıkmıştı. Allah Teâlâ: ey Âdem benden mi kaçıyorsun? demişti. Hayır ya Rabbi utanıyorum demişti.
ŞAİR DİYOR Kİ:
Yüzün suyu azaldığı zaman hayâsı da azalır.
Suyu azaldığı yüzde hayır yoktur.
Sen yüzünde ki hayânı korumaya çalış.
Çünkü her kıymetli işe hayâsı işarettir.
HABİB-İ KİBRİYA:
Habib-i Kibriya recasın ya Resulullah,
Muhammed Mustafa, hayrul verasın ya Resul Allah.
Tecellay-ı cemalinden elest-in şad oldu;
Yakan uşşakı ol muhrık sadasın ya Resulullah.
İlahi bir güneşin, nuruna pervanedir âlem;
Yakan uşşakı ol muhrık sedasın ya Resulullah.
Nebiler Ruz-i mahşerde, şefaat bekliyor Senden;
Gönül şehrinde her medhe sezasın ya Resulullah.
DERDİMENDİM…
Derd-i mendim ya Resulullah deva ol derdime,
Destigir ol ya Habibullah, bu asi mücrime.
Sen şefaatkanı varken yalvarayım ben kime?
Ben resul-i Kibriya’nın bülbül-ü nalânıyım,
Mücrimin gerçi cemal-i Mustafa hayranıyım.
BUY-İ VASLIN…
Buy-i vasındır muattar eyleyen sümbülleri,
Nur cemalinden eserdir bak-ı aşkın gülleri.
Gül cemalindir habbim, mest eden bülbülleri
Ben Resul-i Kibriya’nın bülbül-ü nalânıyım,
Mücrimim gerçi cemal-i Mustafa hayranıyım.
EN’ÂM SÛRESİ…
102. İşte Rabbiniz Allah. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O’na kulluk edin. O, her şeye vekil (her şeyi yöneten görüp gözeten)dir.
103. Gözler O’nu idrak edemez ama O, gözleri idrak eder. O, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.
104. Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller geldi. Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına, kim de (hakkın karşısında) körlük ederse kendi zararınadır. Ben başınızda bekçi değilim.
110. Biz onların kalplerini ve gözlerini ters döndürürüz de ilkin ona iman etmedikleri gibi(mucize geldikten sonra da inanmazlar) ve yine onları azgınlıkları içinde bırakırız da bocalar dururlar.
111. Biz onlara melekleri de indirseydik, kendileriyle ölüler de konuşsaydı ve her şeyi karşılarında (hakikatin şahitleri olarak) toplasaydık, Allah dilemedikçe yine de iman edecek değillerdi. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
112. İşte biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı laflar fısıldarlar. Rabbin dileseydi, bunu yapamazlardı. O halde, onları iftiralarıyla baş başa bırak.
113. Bir de (şeytanlar) ahirete inanmayanların gönülleri bu yaldızlı sözlere meyletsin, onlardan hoşlansınlar ve işleyecekleri günahları işlesinler diye(bu fısıldamayı yaparlar)
119. Allah, yemek zorunda kaldıklarınız dışında size neleri haram kıldığını tek tek açıklamışken üzerine adının anıldığını yememenizin sebebi nedir. Gerçekten birçokları nefislerinin arzularına uyarak bilmeden (halkı) saptırıyorlar. Şüphesiz senin Rabbin haddi aşanları çok iyi bilir.
120. Günahların açığını da bırakın, gizlisini de. Çünkü günah kazananlar yaptıkları karşılığında cezalandırılacaklardır.
121. Üzerine Allah adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır. Bir de şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için mutlaka fısıldarlar. Onlara boyun eğerseniz şüphesiz siz de Allah’a ortak koşmuş olursunuz.
125. Allah, her kimi doğruya erdirmek isterse, onun göğsünü İslam’a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun da göğsünü göğe çıkarmışçasına daraltır. Allah, inanmayanlara azap (ve sıkıntıyı) işte böyle verir.
126.Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Şüphesiz düşünüp öğüt alacak bir toplum için ayetleri ayrı ayrı açıkladık.
127. Rableri katında selam yurdu(cennet) onlarındır. Allah, yapmakta oldukları şeylerden dolayı onların dostudur.
132. Herkesin amellerine göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.
133. Rabbin her bakımdan sınırsız zengindir, rahmet sahibidir. Sizi başka bir kavmin soyundan getirdiği gibi, dilerse sizi giderir (yok eder) ve sizden sonra da yerinize dilediğini getirir.
134.Şüphesiz size vaat edilen şeyler mutlaka gelecektir. Siz bunun önüne geçemezsiniz.
139. Bir de dediler ki: “şu hayvanların karınlarındaki yavrular (canlı olursa) sırf erkeklerinize aittir. Karılarımıza ise haramdır.” Eğer ölü olursa, o vakit onda hepsi ortaktır. Allah onların bu tür nitelemelerinin cezasının verecektir. Şüphesiz o, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.
140. Beyinsizlikleri yüzenden bilgisizce çocuklarını öldürenler, Allah’ın kendilerine verdiği rızkı Allah’a iftira ederek haram sayanlar mutlaka ziyan etmişlerdir. Gerçekten onlar sapmışlardır. Doğru yolu bulmuş da değildir.
143. O, (hayvanlardan) sekiz eşi de yaratandır. (erkek ve dişi olarak) koyundan iki, keçiden iki Ey Muhammed! De ki: “Allah iki erkeği mi haram kıldı, yoksa iki dişi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan (yavruları) mı? Eğer doğru söyleyenler iseniz bana bilerek haber verin.”
144. Yine (erkek ve dişi olarak) deveden iki, sığırdan da iki, de ki: “İki erkeğimi haram kıldı, iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan (yavruları) mı? Yoksa Allah size bunları haram ettiğinde, orada Hızır mı idiniz?” insanları bilgisizce saptırmak için Allah’a karşı yalan uyduran kimseden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
147. Eğer seni yalanlarlarsa, deki: “Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. (bununla beraber) suçlu bir toplumdan O’nun azabı geri çevrilmez.

Vatan bize kılıcımızın emeğidir.
İnsan olana öldükten sonra güzel bir ad bırakmak, belki hiç ölmemekten daha iyidir.
İnsan topluluklarının gelişmesi, her şeyden önce dil ve edebiyatlarının ilerlemesine bağlıdır.
Bu kadar adam gördüm, hiç biri dünyadan hoşnut değil, hiç biri de dünyadan gitmek istemez. İnsan ne idraksiz mahlûktur! Herkes kimsenin sağ kalmadığını bilir de, kendinin öleceğine inanmak istemez.
İnsan her adımını mezardan uzaklaşmak için atar. Yine her adımda mezara bir adım daha yaklaşır. Nitekim her nefesi hayatı uzatmak için alır. Yine her nefeste hayatından bir nefeslik zamanı azalır.
Vatan sevgisinden maksat, toprağa değil; Onun üstünde yaşayan insanlara duyulan sevgidir.
İnsan vatanı sever, çünkü hürriyeti, rahatı, Hakkı vatan sayesinde kaimdir.
Düşene gülen acıyandan çok olur.
    (Namık Kemal)

Aklı olan korkmak gerek/nefs elinden hırs elinden. Nefstir seni yolda koyan/yolda kalır nefse uyan. (Yunus Emre)

Kul geceleri, gündüz yaptığı işlerin muhasebesini yapmalıdır. Zira geceleyin, insanın aklı ve fikri daha topludur. Muhasebe edince, gündüz yaptığı işi faydalı bulursa, ona devam eder. Şayet kötü bulursa, onu telafi etmeye çalışır ve ileride bundan ve bunun benzerinden sakınır.
Konuşmanın bazı şartları vardır. Konuşan bunlara riayet ettiği takdirde, konuşması iyi ve güzel olur. Bu şartlar şunlardır.
1. Konuşma, onu gerektiren bir menfaat veya bir zararın def’i için olmalıdır.
2. Yerinde konuşmalıdır.
3. Gerektiği kadar konuşup sözü uzatmamalıdır.
4. Söyleyeceği sözleri iyice seçmelidir (Maverdi)

HAYRET
Hayret Müslüman’ın Allah(c.c)’ın evrendeki yarattıkları ve koyduğu akıllara durgunluk veren sistem karşısında acizliğini anlaması ve yaratıcının gücünü anlatmada zorluk çekmesi demektir. Allah(c.c) Kur’an’ı Kerim’de buyurur. Kadınlar Yusuf’u görünce onu gözlerinde o kadar büyüttüler ki, güzelliği karşısında hayrete düşerek ellerini doğradılar ve bunun farkına varamadılar. Bu başka bir şey değil, asıl bir melektir, demişlerdi. Hâlbuki Yusuf(a.s.) bir melek değildi, o bir peygamberdi.
HAZM
Hazm: İşinin gerçekleşmesi için dikkatle düşünüp sağlam karar almak, yaptığı işi sağlam yapmak, sindirmek demektir. Zor bir işte tedbir sonucu gerekli tahammülü göstermeyen ve işin sonunu düşünmeyen kişiyi kaza ve kader zamanı bela pençesine teslim eder.
HİCAB TESETTÜR:
Hicap; sözlükte bir şeyi örtmek ve ya bir şeye engel olmak demektir ki tesettüre yakın bir anlamı vardır. Hicap isim olarak örten, gizleyen, saklayan, görülmeye engel olan şey demektir.
Tasavvufçulara göre hicap, bu akış âlemindeki suretlerin Haldun tecellisinin kabulüne engel olacak derecede kalpte yer tutmasıdır. Bunu yırtıp geçmedikçe insana Hakk’ın tecellisi kolayca olmaz. (Ey âdemoğulları biz sizin için çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size süs kazandıracak bir giysi indirdik (var ettik). Takva ile kuşanıp donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar. Ey âdemoğulları, şeytan anne ve babanızın (Adem (a.s.)ile Havva) ayıp (çirkin) yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de belaya uğratmasın.
CANINI CANANE
Canını canane kurban eyliyor pervaneler,
Bezm-i vaslın neşesinden gaşyolur mestaneler,
Aşıkın gözyaşlarından doldu hep peymaneler,
Ben Resul-i kibriyanın bülbül-ü nalânıyım,
Mücrimim gerçi cemal-i Mustafa hayranıyım.
ÂŞIK-I YEZDAN
Âşık-ı Yezdan,
Zikreder daim.
Talibi irfan,
Zikreder daim.
Açarken güller,
Coşar bülbüller,
Sonra sümbüller,
Zikreder daim.
Hakkın gedası,
Zikreder daim.
Ağlayan gözler,
Mevla’yı özler,
Hikmetli sözler,
Zikreder daim.
Tevhit nidası,
Kuran sadası,
Ulvi edası,
Zikreder daim.
HÜDA DAVET EDER ELHAMDÜLİLLAH…
Hüda davet eder Elhamdülillah,
Bu can dosta gider Elhamdülillah,
Hakikat şehrine çün rıhlet oldu.
Gönül durmaz iver Elhamdülillah,
Biliştik burada hem ihsanlar etti,
Nasibimiz kadar Elhamdülillah,
Ne gam gider dünyadan NİYAZI,
Visaline erer Elhamdülillah.
MEVLAM SANA…
Mevlam sana ersem diye,
Aşka düşen pervaneyim.
Cemalini görsem diye,
Aşka düşen pervaneyim
Gözyaşlarım durmaz taşar,
Seller gibi çağlar coşar.
Vuslat ümidiyle yaşar,
Aşka düşen pervaneyim.
Derdinle ağlar inlerim,
Arşa çıkar eninlerim.
Bülbül şakır ben dinlerim,
Aşka düşen pervaneyim.
Kevni temaşa eylerim,
Nevay-ı aşkı söylerim,
Sensiz cihanı neylerim,
Aşka düşen pervaneyim.

İnsanın kalbini üç şey öldürür: çok yemek, çok uyumak, çok konuşmak.
İyilik yapmayı bilmiyorsan, hiç olmazsa kötülük yapma
Kibir bele bağlanmış bir taş gibidir.
Onunla ne yüzülür ne de uçulur.
Kimin düşündüğü ile söylediği bir olursa işte doğru insan odur, Mal cimride, silah korkaklarda karar da zayıflarda olursa düzen bozulur.
Deryaya düştük, susuzluktan ölüyoruz bu olacak iş mi?
Lisan zikrederken, kalbi başka yerdeyse, samimiyetinden söz edilemez.
Erkekler hanımlarına kaba muamele yapıp, onları dövmemeli bilakis onlara, İhsan ile güzel muamelede bulunmalı.
Bütün kâinat onu tesbih ederken, insanların saz çalıp, oyun,oynaşta olmaları hangi akılla anlaşılabilir.
İnsanları çekiştiren kimsenin hali, bir mancınık kurarak güzel amellerini doğuya, batıya, her yana atan kimsenin haline benzer.
İlimle birlikte Mevla’ya yönelmen de artıyorsa, bil ki o zaman gerçek âlim olmaya doğru gidiyorsun.
Bir tokat atarsan, vurduğun adamı kaybedersin, Vurmak kırmak marifet değildir. Asıl marifet düzeltmek, ıslah etmektir.
Sen nefsini Hak ile meşgul etmezsen, nefis seni batıl ile meşgul eder. (Mahmud Ustaoğlu)

EN’ÂM SÛRESİ…
148. Allah’a ortak koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi, biz de ortak koşmazdık, babalarımız da. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) böyle yalanlamışlardı da sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: “sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.
149. De ki: “En üstün delil yalnızca Allah’ındır. O dileseydi elbette sizin hepinizi doğru yola iletirdi.”
152. Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. (birisi hakkında) konuştuğunuz zamana yakınız bile olsa adil olun. Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti.
153. İşte bu benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti.
154. Sonra iyilik yapanlara nimeti tamamlamak, her şeyi açıklamak, hidayet ve rahmete erdirmek için Musa’ya kitabı (Tevrat) verdi ki, rablerinin huzuruna varacaklarına iman etsinler.
162. (Ey Muhammed!) de ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.”
163. “O’nun hiçbir ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum. Ben Müslümanların ilkiyim.”
164. De ki: “her şeyin Rabbi o iken ben başka bir Rab mi arayayım? Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. O size, ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri haber verecektir.
165. O, sizi yeryüzünde halifeler (oraya hâkim kimseler) yapan, size verdiği nimetler konusunda sizi sınamak için bazınızı bazınıza derece derece üstün kılandır. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır. Şüphe yok ki o, çok bağışlayandır. Çok merhamet edendir.

A’râf Sûresi
Bismillahirrahmanirrahim.
1. Elif Lam Mim Sad, 2. Bu, sana, kendisiyle (inanları) uyarman için ve müminlere öğüt olarak indirilmiş bir kitaptır. Artık ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.
3. Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.
4. Nice memleketleri helak ettik onlara azabımız gece uykusuna dalmışken yahut gündüz istirahat halinde iken gelmişti.
16. Şeytan dedi ki, “öyle ise beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki ben de onları saptırmak için Senin dosdoğru yolunun üzerine elbette oturacağım.”
17. Sonra (pusu kurup) önlerinden arkalarından sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimseler) bulamayacaksın.
18. Allah, dedi ki, “yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan. And olsun, onlardan kim sana uyarsa sizin, hepinizi cehenneme doldururum.”
19. “Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalın. Dilediğiniz yerden yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.”
20. Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki, (öyle ise yasak ağacın meyvesinden yiyin ki melek olasınız yahut cennette ebediyen kalasınız.) “Rabbiniz size bu ağacı ancak melek olmayasınız ya da (cennette) ebedi kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı.”
21. “Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim” diye de onlara yemin etti.
22. Bu suretle onları kandırarak yasağa sürükledi, ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri onlara, “ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye seslendi.
23. Dediler ki: Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.
24. Allah dedi ki: “birbirinizin düşmanı olarak inin(oradan). Size yeryüzünde bir zamana kadar yerleşme ve yararlanma vardır.”
25. Allah, dedi ki: “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (mahşere) çıkarılacaksınız.”

Edep, tecrübe ile (yani bizzat yaşanarak) kazanılır.
Sabah uykusu, acizlik, tembellik, gevşeklik ve unutkanlığa sebep olur.
Sizin en kötünüz, söz taşıyan, dostların arasını bozan ve ayıp araştırandır.
İstişare etmek, pişmanlığa karşı kaledir.
Danışan pişman olmaz. İnsanı pişman eden, kendi görüşündeki ısrardır. (Maverdi)
Allah’a dayan saye sarıl hikmete ram ol,
Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol.
Allah bu millete bir daha İstiklal marşı yazdırmasın.
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır.
    (Mehmet Akif Ersoy)
İyilik yapanla kötülük yapanı bir tutma.
İyilik edeni duadan unutma.
İyiliği unutup kusuru saklayan dost değil, düşmandır.
Dostunun hatasına dayanamayan ölüm hastalığında yalnız kalır.
Dostun, gözün gibi olan insandır.
İyi arkadaş hayatın süsü ve belada yardımcısıdır.
Yardım et ki, yardım olasın,
Kötülük edene iyilik et ki, ona sahip olasın.
Kendine razı olduğun sözü insanlara söyle.
Güzel ahlakın en güzeli sana gelmeyene senin gitmendir.
Seni mahrum edene senin iyilik etmendir.
Sana zulmedeni affetmendir.
Halkın sana ihtiyacı, hakkın nimetinin revaç bulmasıdır.
Tevazu ilmin meyvesidir.
Tevazu şeref süsüdür.
Tevazunun meyvesi yükselmektir.
Kanaatin meyvesi azizliktir.
Sana söz getiren, senden de söz götürür.
Babasına ve annesine itaatli olan,
Evladını kendisine itaatli bulur.
Dünya ile olan gönül zarardadır.
Ukba ile olan gönül erir.
Mevla ile olan gönül temiz ve güzeldir.
    (Erzurumlu İbrahim Hakkı)
HEDİYELEŞMEK:
Hediye bir kimseye karşılıksız verilen şey, armağan anlamındadır. Hediyeleşmek ise, karşılıklı olarak hediye alıp vermeye denir.
Peygamberimiz (s.a.v) hadisi şeriflerinde size her hangi bir iyilikte bulunana karşılık veriniz. Verecek bir şey bulamazsanız ona dua ediniz ki kendisine karşılık verdiğiniz bilinmiş olsun buyurmuştur.
HİDAYET:
Hidayet: hedefe götüren şeyi göstermek, rehberlik yapmak bir hedefe giden yolda yürümek, iyilik ve yumuşaklıkla yol göstermektir. İslam’ın bir adı sırat-ı müstakim yani dosdoğru yol ise diğer adı da hidayettir. Yani insanı Allah’a (c.c.) götüren yol. Bir başka deyişle, insanı dünya hayatının amacına ulaştıran rehberdir. Hidayetin karşıtı dalalettir. Yani sapıklıktır. Bir kimsenin bir Müslüman’ın eliyle hidayeti bulması, o Müslüman için çok miktardaki dünya malından daha hayırlıdır.
HİLM:
Hz. Peygamber(s.a.v)in Hilmi: Hz. Peygamber(s.a.v) in ahlakından biri de Halim olmasıdır. Peygamber (s.a.v) in Medine’ye hicretinden sonra Uhut savaşında kâfirler onun mübarek yanağını yaralamışlar. İki dişini kırmışlardı. Bu halde iken bile onlara beddua etmemiş. Allah’ım kavmime hidayet ver, çünkü onlar bilmedikleri için böyle yapıyorlar. Diye duada bulunmuştur. Sahabeden birisi bu durumda iken: ya Resulullah beddua etsen olmaz mı? Diye sordu. Peygamber(s.a.v) bunun üzerine şöyle buyurdu. Ben lanetçi olarak gönderilmedim.
HIFZ-I LİSAN: dili tutmak
Huluk: Huluk, huy, tabiat, yaratılış ve seciye anlamındadır. Cahiliye şairinin şu bilgice söylemiş sözü ne kadar anlamlıdır. Bir kimsenin gizli huyu varsa varsın o huyunun gizli kalacağını sana dursun, o er geç ortaya çıkar ve bilinir. Zaten Hz. Peygamber (s.a.v.) de hangi mümin imanı itibariyle daha faziletlidir? sorusuna:
Huyu en güzel olandır, demiyor muydu? İmanı en güzel kâmil müminler ahlaken de en güzel olanlardır. 2. İnsan ibadet ve itaatle alamayacağı yolu ahlakı hasene ile alır.3. Teraziye ilk konulacak şey güzel ahlaktır gibi pırlanta sözler.
A’RÂF SÛRESİ…
57. O, rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderendir. Nihayet rüzgârlar ağır bulutları yüklediği vakit, onları ölü bir belde(yi getirmek) için sevk ederiz de oraya suyu indiririz. Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız. Ola ki ibretle düşünürsünüz.
58. (toprağı) iyi ve elverişli beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle bol ve bereketli çıkar. (toprağı) kötü ve elverişsiz olandan ise, faydasız bitkiden başkası çıkmaz. Şükredecek bir toplum için biz ayetleri işte böyle değişik biçimlerde açıklıyoruz.
70. Onlar, “sen bize tek Allah’a ibadet edelim, atalarımızın ibadet edegeldiklerini bırakalım diye mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin azabı bize getir” dediler.
71. Hud, “artık size rabbinizden bir azap ve öfke inmiştir. Allah’ın haklarında hiçbir delil indirmediği, yalnızca sizin ve babalarınızın uydurduğu bir takım isimler düzmece tanrılar) hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Öyleyse (başınıza geleceği) bekleyin! Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!” dedi.
72. Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Ayetlerimizi yalanlayan ve iman etmemiş olanların ise kökünü kestik.
80. Lutu da peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: “sizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?”
81. “hakikaten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır, siz hattı aşan bir toplumsunuz.”
82. Kavminin cevabı ise sadece, “çıkarın bunları memleketimizden! Güya onlar kendilerini fazla temiz tutan insanlar! demek oldu.
83. Bunun üzerine biz de onu ve karısı dışında aile fertlerini kurtardık. Karısı ise azap içinde kalanlardan oldu.
84. Onların üstüne bir azap yağmuru yağdırdık. Bak suçluların akıbeti nasıl oldu.
90. Şuayb’ın kavminden inkâr eden ileri gelenler dediler ki: “Ey ahali and olsun ki eğer Şuayb’a uyarsanız, o takdirde mutlaka siz zarar edenler olursunuz.”
91. Derken onları o korkunç sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüz üstü hareketsiz çöke kaldılar.
30. Allah bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık layık oldu. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. Kendilerini de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı.
31. Ey âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin.) Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.
32. De ki: “Allah’ın kulları için yarattığı ziyneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?” de ki: “Bunlar dünya hayatında müminler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte bilen bir topluluk için ayetleri ayrı ayrı açıklıyoruz”
38. Allah şöyle der: “sizden önce gelip geçmiş cin ve insan toplulukları ile birlikte ateşe girin.” Her topluluk(arkasından gidip sapıklığa düştüğü) yoldaşına lanet eder. Nihayet hepsi orada toplandığı zaman peşlerinden gidenler kendilerine öncülük edenler için, “Ey Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar. Onlara bir kat daha ateş azabı ver” derler. Allah, der ki: “her biriniz için bir daha azap vardır.”
45. Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu, eğri ve çelişkili göstermek isteyenlerdir. Onlar ahireti de inkâr edenlerdir.
46. İkisi (cennet ve cehennem)arasında bir sur, Araf üzerinde de bir takım adamlar vardır. Cennet ve cehennemliklerin hepsini simalarından tanımaktadırlar. Cennetliklere, “selam olsun size!” diye seslenirler. Onlar henüz cennete girmemişlerdir ama bunu ummaktadırlar.
47. Gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, “ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma” derler.
52. And olsun biz onlara, bilerek açıkladığımız bir kitabı, inanan bir toplum için bir yol gösterici ve rahmet olarak getirdi.
53. Onlar ise ancak (“görelim bakalım!” diye) Kuran’ın bildiği sonucu (tevilini) bekliyorlar. Onun bildiği sonuç gelip çattığı gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: “Gerçekten Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişler. Şimdi bizim için şefaatçiler var mı ki bize şefaat etseler ve (dünyaya) döndürülsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak?” gerçekten onlar kendilerine yazık etmişlerdir. (ilah diye) uydurdukları (putlar) da onları yüz üstü bırakarak uzaklaşıp kaybolmuşlardır.

Kötü kimse, başkalarının ayıplarını saymak isterken, kendini dile getirir.
Akıl dışında olan şeyler, keşif ve müşahedeyle kalp gözüyle anlaşılır.
Akıl bunları anlayamaz. Nitekim buzum uzuvlarımız aklın anladığı şeyleri anlamıyor.
Huzur ve afiyet, bir köşede oturmak değildir.
Afiyet nefsinden kurtulmaktır. Kurtul da ondan sonra dilersen bir köşede otur.
Dilersen halk içine karış!
Her kime şu beş saadet verilmişse, tatlı yaşayışın dizgini onun eline bırakılmıştır.
1. Vücut sağlığı,
2. Güven,
3. Rızık genişliği,
4. Şefkatli ve merhametli arkadaş,
5. Feragat duygusu.
İlim, sana zaruri oldukça kazanmaya çalış, sana gerekli olmayan bilgileri elde etmeye uğraşma, zaruri bilgiyi kazandıktan sonra da, onunla amel etmekten başka bir şey isteme. İhtiyarlık gençliğin sonu ve neticesidir. Netice ise, başa bağlıdır. Gençliğini iyi geçirenin, ihtiyarlığının da iyi geçeceği umulur. (Molla Cami)

Ben en hakir bir insanı kardeş duyan bir ruhum;
Bende esir yaratmayan bir Tanrı’ya iman var.
Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet, sevenleri toprak olmuş, öksüz çocuk gibidir.
Ziyanı yok, siz kuyumcu olunuz, ben demirci olayım; yeter ki hepimiz, şu vatan için bir çekice sarılıp çalışalım.
Bir yerin adına denince Türk milleti,
Gözüm bayrak arar, kulağım ezan sesi.
Tanrım şahit, duracağım sözümde, milletimin sevgileri özümde. Vatanımdan başka şey yok gözümde yar yatağın düşman olmaz giderim.
Biz gençler de yürekleri kollarından ve kolları kılıcından güçlü olan bu cihangir ataların yetiştirdiği bir toprağın erleriyiz.
Bu âlemde nur ile karanlığın kavgası var; dövüşüyor her yerde hayal ile hakikatler, boğuşuyor her zaman cinayetle faziletler! Bilmez misin yar eliyle incitilen gönüller.
Çok zamanlar sızlayıcı yaralarla ah eyler?
    (Mehmet Emin Yurdakul)

Edep, erkâna bağlıdır, ayağımız başımız, güllerden koku almıştır. Toprağımız taşımız, soframızda bulunan, lokmalar hep helaldir. Yiyenler nur olur, ekmeğimiz aşımız.(Hacı Bektaşi Veli) Sanatsız kalan bir milletin hayat damalarından biri kopmuş demektir. (Atatürk)

Vatan sevgisinden maksat; toprağa değil; onun üstünde yaşayan insanlara duyulan sevgidir. (Namık Kemal)

İnsanın merhameti yumuşaklığı ve cömertliği kendisini düşmanlarına sevdirir. (Sadi Şirazi)
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır.
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Sahipsiz vatanın batması haktır.
Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.
İnmemiştir Kuran, bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okumak, ne de fal bakmak için.
Hatırlar mısın? Doğduğun zaman sen ağlardın gülerdi âlem.
Öyle bir yaşam sür ki sana hande olsun. Halka matem.
Geçmişten hisse kaparmış… Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar,
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi.
Bu ezanlar ki dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
Aslını gizleyemez insan, giydiği kaftanlarla.
Bilmez ama kendini kandırır, söylediği yalanlarla!
Budur cihanda en beğendiğim meslek;
Sözün odun olsun hakikat olsun tek.
Bekayı hak tanıyan, sa’yi bir vazife bilir,
Çalış çalış ki beka sa’y olursa hak edilir.
    (Mehmet Akif Ersoy)
A’RÂF SÛRESİ…
92. Şu’ayb’ı yalanlayanlar sanki orada hiç yaşamamışlardı. Şu’aybi yalanlayanlar var ya, asil ziyasına uğrayanlar onlar oldu.
93. (Şu’ayb) onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: “Ey kavmim! And olsun, ben size Rabbimin vahiy ettiklerini ulaştırdım. Size nasihatte ettim. Şimdi ben inkârcı bir topluluğa nasıl üzülürüm?”
96. Eğer, o memleketin halkları iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler (kapılarını) açardık. Fakat onlar yalanladılar, biz de kendilerini işledikleri günahlardan dolayı yakalayıverdik.
97. Memleketlerin halkları geceleyin uyurken kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
98. Ya da o memleketlerin halkları kuşluk vakti gülüp oynarken kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
99. Yoksa Allah’ın tuzağından emin mi oldular? Ziyana uğrayan kavimden başkası Allah’ın tuzağından emin olamaz.
105. Bana, Allah’a karşı sadece gerçeği söylemem yaraşır. Ben size Rabbinizden açık bir delil (mucize) getirdim. Artık İsrailoğullarını benimle gönder.
106. Firavun, “Eğer açık bir delil getirdiysen haydi göster onu bakalım, şayet doğru söyleyenlerden isen” dedi.
107. Bunun üzerine Musa asasını yere attı. Bir de ne görsünler, apaçık bir ejderha.
121. “Âlemlerin Rabbine iman ettik” dediler.
122. Musa ve Harun’un Rabbine 123. Firavun, “Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha!” dedi. Şüphesiz bu halkını oradan çıkarmak için şehirde kurduğunuz bir tuzaktır. Göreceksiniz.
124. “Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da (ibret olsun diye) sizin tümünüzü asacağım”
125. Dediler ki: “Biz mutlaka Rabbimize döneceğiz.”
126.“Sen sırf, Rabbimizin ayetleri bize geldiğinde iman ettiğimiz için bize hınç duyuyorsun. Ey rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve Müslüman olarak bizim canımızı al.”
138. İsrailoğullarını denizden geçirdik. Derken kendilerine ait putlara tapan bir kavme rastladılar.
139. “Şüphesiz bunların (din diye) içinde bulundukları şey yok olmaya mahkûmdur. Yapmakta olduklarının hepsi batıldır”
140. “Sizi âlemlere üstün kılmış iken Allah’tan başka ilah mı araştırayım size?”
141. Hani sizi firavun ailesinden kurtarmıştır. Onlar size en kötü işkenceyi uyguluyorlardı. Oğullarınızı öldürüyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunda size Rabbiniz tarafından bir imtihan vardı.
145. Musa için, Tevrat levhalarında her şeye dair bir öğüt ve her şeyin bir açıklamasını yazdık ve ona şöyle dedik: “şimdi onları kuvvetle tut, kavmine de emret. Onları en güzeliyle alsınlar(uygulasınlar).Yakında size fasıkların yurdunu göstereceğim”
146. Yeryüzünde haksız büyüklük taslayanları ayetlerimden uzaklaştıracağım. (onlar) her ayeti görseler de ona iman etmezler. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Ama sapıklık yolunu görseler onu (hemen) yol edinirler. Bu onların, ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan hep gafil olmaları sebebiyledir.
147. Ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar ancak yapmakta olduklarının cezasını çekecekler.
150. Musa, kavmine kızgın ve üzgün olarak döndüğünde, “benden sonra arkamdan ne kötü işler yaptınız! Rabbinizin emrini beklemeyip acele mi ettiniz?” dedi. (Öfkesinden) levhaları attı ve kardeşinin saçından tuttu, onu kendisine doğru çekmeye başladı. (kardeşi) “Ey anam oğlu dedi. “kavmim beni güçsüz buldu. Az kalsın beni öldürüyorlardı. Sen de bana böyle davranarak düşmanları sevindirme. Beni o zalimler topluluğu ile bir tutma.”
151. (Musa) “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla. Bizi kendi rahmetine sok. Sen, merhametlilerin en merhametlisin” dedi.
152. Buzağıyı ilah edinenlere mutlaka(ahrette) Rablerinden bir gazap, dünya hayatında ise bir zillet erişecektir. İşte iftiracıları böyle cezalandırırız.
HÜDA RABBİM…
Hüda rabbim, benim hakka
Muhammedidir Resulullah;
Hem İslam dinidir dinim,
Kitabımdır kelamullah.
Kerimallah, Rahimallah, şefaat ya Resulallah,
Kerimallah Rahimallah, şefaat ya Resulallah.
Akaidi icre ehlisünnet oldu mezhebim cem’a,
Amelde bu Hanife mezhebidir mezhebim vallah.
Bulunmaz Rabbimin zıddı ve ne misli bu âlemde;
Ve suretden münezzehdir, muhaddesdir Tealallah.
Sıfat-ı ba kemaliyle o daim muttasıftır kim,
Kamu noksan sıfatlardan beridir zül celalullah.
Cemi-i enbiyanın evvelidir Hazreti Âdem,
Kamudan afdalü ahir Muhammeddir Habibüllah.
İMANLI GENÇ
İmanlı genç, imanlı genç,
Ulvi olan davayı seç,
Davran mücahid yıldızım,
Azminle sen düşmanı seç.
Şahlan duyulsun gür sesin,
Yer gök cihan hep titresin.
Binbir küfür binbir izim;
Batsın ve hem hiç dönmesin.
Haykır ki kopsun fırtına,
Coşsun Meriç, coşsun Tuna,
Üç kıt’a evvelden bizim,
Âşık zafer zaten sana.
Ayrılma Kuran’dan sakın,
Hamlenle coşsun her akın,
İmanlı genç göster azim.
Milletçe istikbal yakın.
HUŞU:
Huşu sözlükte, küçülme, son derece saygılı olma demektir. Kur’an-ı Kerim’de Rahmana(saygı için) sesler huşu etmiş (kesilmiştir) fısıltıdan başka bir şey işitmezsin.
Din ve ahlakta ise huşu, ibadette, kul ile Allah(c.c) arasındaki ilişkilerde kulun Allah’a(c.c) saygılı bir tevazu (alçak gönüllülük) göstermesidir. Çünkü Allah (c.c) rahmanın kullarının yeryüzünde havf (alçak gönüllülük) ile yürüdüklerini bildirmiştir.
Onlar öyle kimselerdir ki, namazlarında huşu edenlerin kurtuluş ve başarıya erecekleri vurgulanmaktadır. Biz Kuran’ı bir dağın üzerine indirseydik, Allah korkusundan, onu baş eğmiş titremiş görürdün. Bu örnekleri görsünler diye insanlara veriyoruz.(haşir s.21) ayetinde güzel bir benzetme yapılarak, şayet bu Kur’an bir dağa indirilmiş olsaydı, Allah’a(c.c) saygıdan ötürü dağın çatlayıp çökeceği ifade edilerek Kur’an’ın ve vahyin büyüklüğü ve ondaki sorumluluğun ağırlığı vurgulanmaktadır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) namazda sakalı ile oynayan birini görmüş: bunun kalbi huşu etseydi uzuvları da huşu ederdi buyurmuştur.
Hasanı Basri’ye göre huşu kalbin sürekli olarak korku içinde olmasıdır. Sahl ibni Abdullah; kalbi huşu içinde olana şeytan yaklaşamaz demiştir.
HÜRMET:
Başkalarına saygı ve tazim göstermek demektir. Hürmet, Müslüman’ın kendisinden bilgili yaşlı ve ehliyetli diğer bir Müslüman’a saygı itaat ve alçak gönüllülük göstermesidir. Peygamber(s.a.v) otururken üç kişi geldi, biri halkada bir yer bulup oraya girdi, diğeri cemaatin arkasına oturdu, üçüncüsü dönüp gitti. Peygamberimiz(s.a.v) buyurdu ki: Bu içinden en hayırlısını size söyleyeyim mi? Birincisi Allah’a sığındı ikincisi utandı. Üçüncüsü yüz çevirdi. Allah da ondan yüz çevirdi. (Buhari ilim) 8 de.
Diğer bir hadiste şöyledir: bir kimsenin izin almadan iki kişiyi yarıp geçmesi helal değildir. (Ebu Davut, edeb).
Devamlı iyilik yapınız bir sineğe dahi olsa.
Söz kalpten çıkarsa kalbe kadar gider,
Dilden çıkarsa kulağı aşamaz. (Mahmud Ustaoğlu)
A’RÂF SÛRESİ…
156. “Bizim için bu dünyada da bir iyilik yaz, ahirette de. Çünkü biz sana varan doğru yola yöneldik.” Allah, şöyle dedi: “Azabım var ya dilediğim kimseyi ona uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır. Onu bana karşı gelmekten sakınanlara, zekâtı verenlere ve ayetlerimize inananlara yazacağım.
157. Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resule, o ümmi Peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helal, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kardırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura(Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
161. O zaman onlara denilmişti ki: “şu memlekette yerleşin orada dilediğiniz gibi yiyin ve hatta (ya Rabbi bizi affet) deyin kentin kapısından eğilerek tevazu ile girin ki biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere daha da fazlasını vereceğiz.”
162. Onlardan zulmedenler hemen sözü, kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de zulmetmelerine karşılık üzerlerine bir azap gönderdik.
163. (Ey Muhammed!) onlara, deniz kıyısında bulunan kent hakkının durumunu sor. Hani onlar cumartesi (yasağı) konusunda haddi aşılıyorlardı. Zira tatil yaptıkları cumartesi günü balıklar onlara akın akın geliyor, tatil yapmadıkları (diğer) günlerde ise gelmiyorlardı. İşte onları yoldan çıkmaları sebebiyle böyle imtihan ediyorduk.
169. Derken, onların ardından yerlerine Kitap’a (Tevrat’a) varis olan (kötü) bir nesil geldi. Şu geçici dünyanın değersiz malını alır ve “(nasıl olsa) biz bağışlanacağız” derlerdi. Kendilerine benzer bir mal gelse onu da alırlar. Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan Kitapta söz alınmamış mıydı? Onun içindekileri okumamışlar mıydı? Hâlbuki Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hiç düşünmüyor musunuz?
170. Kitaba sımsıkı sarılanlara ve namazı dosdoğru kılanlara gelince, şüphesiz biz iyiliğe çalışan (erdemli) kimselerin mükâfatını zayi etmeyiz.
171. Hani dağı sanki bir gölgelikmiş gibi onların üstüne kaldırmıştık da üzerlerine düşecek sanmışlardı. (onlara) “size verdiğimiz kitaba sımsıkı sarılın ve onun içindekileri hatırlayın ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız” demiştik.
172. Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak “ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da “evet şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “biz bundan habersizdik” dememeniz içindir.
179. And olsun biz, cin ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendisidir.
180. En güzel isimler Allah’ındır. O’na o güzel isimleriyle dua edin ve O’nun isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına çaptırılacaklardır.
181. Yarattıklarımızdan Hakka sarılarak doğru yolu gösteren ve hak ile adaleti gerçekleştiren bir topluluk vardır.
187. Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: “onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onu vaktinde ancak O(Allah) ortaya çıkaracaktır. O göklere de yere de ağır basmıştır. O size ancak ansızın gelecektir.” Sanki senin ondan haberin varmış gibi sana soruyorlar. De ki ”onun bilgisi sadece Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar.”
188. De ki: “Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim. Eğer ben gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve müjdeciyim.”
196. Çünkü benim velim, Kitap’ı (Kur’an’ı) indiren Allah’tır. O bütün Salihlere velilik eder.
197. Allah’tan başka taptıklarınızın ise size yardım etmeğe güçleri yetmez. Onlar kendilerine de yardım edemezler.
204. Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.
206. Şüphesiz Rabbin katındaki (melekler) O’na ibadet etmekten büyüklenmezler. O’nu tesbih ederler ve yalnız O’na secde ederler.
HÜSN-Ü ZAN:
Hüsn-ü zan, başkaları hakkında iyi ve olumlu düşünmek demektir. Hüsn-ü zannın zıddı, su-i zan(kötü düşünmedir) su-i zan gereksiz yere başkaları hakkında kuşkuya düşmek Allah(c.c)’ın kullarını kötü sanmak doğru değildir.
Kötü zan insanı kendini beğenmeye götürür ki bu da çok çirkin bir huydur. Sevgili Peygamberimiz(s.a.v) buyurmuştur. Zandan sakınınız zira zan sözün en yalanıdır.
Atalarımız İslam ahlakının bu güzel prensibini, hüsn-ü zan, vilayettir. Sui zan cinayettir. Ve her geçeni Hızır her geceyi kadir bil özdeyişleri ile hayata geçirmişlerdir.
ALLAH KATINDAKİ EN DEĞERLİ ŞEY: (Bir hadis-bir yorum)
Allah katında duadan daha değerli bir şey yoktur. Dua eden insan, Allah’ın yüceliği karşısında kendi aczini itiraf eder.
Onun yücelik ve büyüklüğünü sevgi ve saygı hisleriyle takdir eder. Rabbinden dünya ve ahirette iyilik ve nimet ister.
Günah ve hatalarını affetmesini diler. Sıkıntılı ve zor zamanlarında O’na yönelir. Duanın kendisini kullarım sorarlarsa(bilsinler ki) gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince dua edenin duasına cevap veririm.
ALLAH’IN SABRI:
İşittiği söze ceza da verse Allah’tan daha sabırlı hiçbir kimse yoktur. Allah’a çocuk isnat edenlere bile sağlık afiyet ve rızık vermeye devam eder. (Buhari)

Hadis-i şerifte Allah’ın çok sabreden anlamına gelen güzel isimlerinden(sabır) ismine dikkat çekilmektedir. Onun kullarına ne kadar çok merhametli ve sabırlı olduğu vurgulanmaktadır. Allah’a çocuk isnat etmek O’na karşı en büyük haksızlık ve iftira olmasına rağmen o, buna sabretmektedir. Bunu yapanlara bile Allah belki öğüt alırlar diye (Rezzak) isminin gereği olarak da yaratıklarına (hilm) yumuşaklıkta muamele ederek onlara sağlık ve afiyet vermektedir. Bu itibarla toplumsal hayatta şahsımızı incitebilecek, nefsimize zor gelen söz ve davranışlara ani infialler gösterip daha kötü sonuçlara sebebiyet vermek doğru bir davranış değildir. En güzel bir şekilde karşılık vermektir. (Kur’an’ın müminlere en güzel tavsiyesidir) (Furkan süresi)
NAZM
Kâşif gerek mazahiri esmayı bilmeye
Arif gerek hakayik-i eşyayı bilmeye
O kimse kim hakikati nefsine bilmeye
Mümkün müdür o kimse Mevla’yı bilmeye.
Kalbidir salikin nazargahı
İder anda tecelliler seyran.
Okunur kalbde dersi ilmiledün.
Keşf olur anda salike irfan.
Düşme sakın haveye uyup kaydı şehvete
Şehvet bu yolda salike bin bir hicapdır.
Adata meyil edüp ol kayda etme itibar
Adata meyil edenler vuslat sabırdır.
Esbabı perde eyleme çeşm-i basirete
Esbab müsebbibin yüzüne hep nikapdır.
Havassın hükmünü gel eyle tatil,
Basiretle olasın hakka vasıl.
BİNLERCE HAMDI
Binlerce hamd şükran sana,
Ya Rabbena ya Rabbena,
Niyazımız her an sana,
Ya Rabbena, ya Rabbena
Hep kâinat emrindedir,
Her şey senin iznindedir.
Hikmet ve sır ilmindedir,
Ya Rabbena, ya Rabbena
Doğsun hidayet ver de nur,
Bahşet ibadetten huzur,
Etsin saadetler huzur,
Ya Rabbena ya Rabbena
İslamla oldur bizleri,
İmanla öldür bizleri,
Lütfunla güldür bizleri,
Ya Rabbena ya Rabbena

Enfâl Sûresi
Bismillahirrahmanirrahim.
1. (Ey Muhammed!) sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: “ganimetler, Allah’a ve Resulüne aittir. O halde eğer müminler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının aranızı düzeltin, Allah ve Resulüne itaat edin.”
2. Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun ayetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.
7. Hani Allah size iki taifeden birini o sizindir diye vaat ediyordu. Biz de güçsüz olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkı meydana çıkarmak ve kâfirlerin ardını kesmek istiyordu.
8. Bu, suçlular hoşlanmasa da Allah’ın hakkı ortaya çıkarması ve batılı ortadan kaldırması içindi.
9. Hani Rabbinizden yardım istiyor, yalvarıyordunuz. O da “ben size ard arda bin melekle yardım ediyorum” diye cevap vermişti.
10. Allah bunu, sadece bir müjde olsun ve onunla kalpleriniz yatışsın diye yapmıştı. Yoksa yardım ancak Allah katındandır. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
17. Savaşta onları siz öldürmediniz fakat Allah onları öldürdü. Attığın zaman da sen almadın fakat Allah attı. Müminleri, tarafından güzel bir imtihanla denemek için Allah öyle yaptı. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
18. İşte durum bu: (Allah müminleri güzel bir şekilde dener). Bir de Allah, kâfirlerin tuzağını zayıf düşürendir.
19. (Ey inkârcılar!) Eğer fetih istiyorsanız işte fetih geldi eğer (peygambere karşı gelmekten) vazgeçerseniz, bu sizin için daha hayırlı olur. Eğer dönerseniz bir de döneriz. Çok olsa bile topluluğunuz size hiç fayda vermez. Çünkü Allah müminlerle beraberdir.
25. Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah azabı çetin olandır.
26. O vakti hatırlayın ki siz yeryüzünde güçsüz ve zayıf idiniz. İnsanların sizi kapıp göstermesinden korkuyordunuz. Derken Allah sizi barındırdı, yardımıyla destekledi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı ki şükredesiniz.
27. Ey iman edenler! Allah’a ve peygamber’e hainlik etmeyin. Bile bile kendi (aranızdaki) emanetlerinize hainlik etmeyin.
28. Bilin ki mallarınız ve çoluk çocuklarınız birer deneme aracıdır. Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır.
35. Onların, Kabenin yanında duaları ıslık çalıp el çırpmaktan ibarettir. Öyle ise (ey müşrikler) inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı.
36. Şüphe yok ki, inkâr edenler mallarını (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcarlar ve harcayacaklardır. Sonra bu mallar onlara bir iç acısı olacak, sonra da yenilgiye uğrayacaklardır. İnkâr edenler toplanıp cehenneme sürüleceklerdir.
43. Hani Allah sana onları uykunda az gösteriyordu. Eğer onları çok gösterseydi elbette gevşerdiniz ve o iş hakkında birbirinizle çekişirdiniz. Fakat Allah (sizi bunlardan) kurtardı. Çünkü o, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.
44. Hani karşılaştığınız zaman onları gözlerinize az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu ki Allah, olacak bir işi gerçekleştirsin. Bütün işler Allah’a döndürülür.
45. Ey iman edenler! (savaş için) bir toplulukla karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah’ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz.
46. Allah’a ve resulüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin.
Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.
47. Şımarıp böbürlenmek, insanlara gösteriş yapmak ve (halkı) Allah yolundan alıkoymak için yurtlarından çıkarmak (Mekke müşrikleri) gibi olmayın. Allah onların yaptıklarını kuşatıcıdır.
48. Hani şeytan onlara yaptıklarını süslemiş ve “bu gün artık insanlardan size galip gelecek (kimse) yok mutlaka ben de size yardımcıyım” demişti. Fakat iki taraf (savaş alanında) yüz yüze gelince (şeytan) gerisin geriye dönüp, “ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğiniz şeyleri (melekler) görüyorum. Ben Allah’tan korkarım. Allah, cezası çetin olandır” demişti.
55. Şüphesiz Allah katında yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü, inkâr edenlerdir. Artık onlar iman etmezler.

Üzerine dilenme kapısını açın ölünceye kadar hep muhtaç kalır. Sen hırsı bırak da padişahlık et. Tamahsız kişin başı dik olur. Madem ki dün gitti yarın da henüz elde değil, hesabını şu var olan nefes için yapmaya çalış.
Allah temiz insanların davranışlarına bir iken on yazar. Sen de kimde bir iyilik görürsen onun kusurlarını siliver.
Doğrudan ayrılmayan kimse hata da etse ona göz yumarlar. Yalancılıkla ün yapan kişiye de kimse inanmaz.
    (Sadi Şirazi)
Allah birdir Peygamber hak.
Rabbül âlemindir mutlak.
Senlik benlik nedir bırak
Söyleyeyim geldi sırası. (Âşık Veysel)
Takılır bir yerde kalır oyuncak kurgular biter.
Ölüm; o geldi mi ne var korkulacak korkular biter.
(Necip Fazıl Kısakürek)
Cahillere ilimden bahseden onu etmiştir ziyan.
Gerekenlerden de onu esirgemek zulümdür aman.
(Kâtip çelebi)

Bu kadar adam gördüm, içlerinden hiç biri dünyada hoşnut değil. Ama hiç biri de dünyadan gitmek istemez.
    (Namık Kemal)
Âlem çiçek olsa arı ben olsam
Dost elinden tatlı bal bulamadım.
Başım alıp hangi yere gideyim.
Gittiğim yerde buldu dert beni.
Oturup benimle ibadet kıldı.
Yalan söyledi de yüzüme güldü.
Yalın kılıç olup üstüme geldi.
Çaldı bölük bölük böldü dert beni.
Cehennem dediğin, dal odun yoktur.
Herkes ateşin buradan götürür.
Hiç ellerin taşı bana değmez.
İlle dostun gülü yaralar beni. (Pir Sultan Abdal)
Nasıl yar diyeyim ben böyle yâre,
Mecnun edip çöle saldıktan sonra,
Âlemin bağına bülbüller konmuş,
Nidem benim gülüm solduktan sonra.
Bismillah dedim de girdim helale,
Gözüm açıp baktım bir hub cemale,
Sıdk ile çağırdım ceddim celale,
Eriş Hızır nebi carı gözlerim.
Kırklar ile yedik içtik,
Kaynayıp sellere coştuk,
Baş koyup niyaz eyledik,
Geç otur meydan dediler.
Bellidir kalbi boş olan,
İkrar verendir hoş olan,
Hircaiye yoldaş olan,
Menzile yete mi dersin
Halimizi hal eyledik,
Yolumuzu yol eyledik,
Her çiçekten bal eyledik,
Arıya saydılar bizi.
Allah Allah desem gelsem,
Hakkın divanına dursam,
Ben bir yanıl alma olsam,
Dalında bitsem ne dersin. (Pir Sultan Abdal)

Terbiye ana kucağından başlar:
Her söylenilen kelime, çocuğun şahsiyetine konan bir tuğladır. (Namık Kemal)
Bu dünyaya gelen gider
Yürü fani dünya sana gelende gülmüş var mıdır?
Âşık aşıkı şir eder.
Aslını zincir eder,
Katı taşı mum eder.
    (Yunus Emre)
ENFÂL SÛRESİ…
56. Onlar kendileriyle antlaşma yaptığın, sonra da her defasında antlaşmalarını hiç çekinmeden bozan kimselerdir.
57. Eğer onları savaşta yakalarsan bunlara (vereceği ceza) ile arkalarındakileri de dağıt ki ibret alsınlar.
58. (Antlaşma yaptığın) bir kavmin hainlik etmesinden korkarsan, sen de antlaşmayı bozduğunu aynı şekilde onlara bildir. Çünkü Allah hainleri sevmez.
67. Yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hâkim duruma gelmedikçe, hiçbir peygambere esir almak yakışmaz. Siz geçici dünya menfaatini istiyorsunuz. Hâlbuki Allah ahireti (kazanmanızı) istiyor. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
68. Eğer Allah’ın daha önce verilmiş bir hükmü olsaydı, aldığınız şey (fidye) den dolayı size büyük bir azap dokunurdu.
69. Artık elde ettiğiniz ganimetten helal ve temiz olarak yiyin. Allah”a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
73.İnkâr edenler de birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunların gereğini yapmazsanız yeryüzünde bir karışıklık ve büyük bir bozulma olur.
74. İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihat edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya; işte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır.
75. Daha sonra iman edip hicret eden ve sizinle birlikte cihat edenlere gelince, işte onlar da sizdendir. Allah’ın kitabınca, kan akrabaları birbirlerine (varis olmaya) daha layıktırlar. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

Tevbe Sûresi
1. Allah ve Resulünden, kendileriyle anlaşma yapmış olduğunuz müşriklere kesin bir uyarıdır.
2. Yeryüzünde dört ay daha dolaşın bilin ki, siz Allah’ı aciz bırakacak değilsiniz; Allah ise inkârcıları perişan edecektir.
6. Eğer Allah’a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde bulunursa Allah’ın kelamını işitebilmesi için ona sığınma hakkı tanı. Sonra onu güven içinde olacağı yere ulaştır. Bu onların bilmeyen bir kavim olmaları sebebiyledir.
13. Yeminlerini bozan, peygamberi yurdundan çıkarmaya kalkışan ve üstelik size tecavüzü ilk defa kendileri başlatan bir kavimle savaşmaz mısın? Yoksa onlardan korkuyor musun? Oysa Allah, eğer siz gerçek müminler iseniz kendisinden korkmanıza daha layıktır.
14. 15. Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizde azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yâdım etsin, mümin topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
16. Yoksa Allah içinizden, Allah’tan Resulünden ve müminlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeksizin cihat edenleri ayırt etmeden bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
23. Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. İçinizden kim onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir.
24. De ki: “eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kazandığınız mallar kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan peygamberden ve O’nun yolunda cihattan daha sevgili ise artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru yola erdirmez.
28. Ey iman edenler! Allah’a ortak koşanlar ancak bir pislikten ibarettir.
Artık bu yıllarından sonra, mescidi Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfüyle sizi zengin kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
29. Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın Resulünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslam’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.
35. O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları böğürleri ve sırtları bunlarla bağlanacak ve “işte bu kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi, tadın bakalım biriktirip sakladıklarınız! denilecek.
HADİSLER…
Müminin başka bir kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır. O’nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.

“Allah’ım, ey insanların Rabbi! Sıkıntıyı gider, şifa ver. Şifayı veren ancak sensin. Senin vereceğin şifadan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki hastalık nedir bırakmasın.” (Ebu Davud 17. Tirmizi cenaiz,4)

“Allah’ım! Dinimi güzelce yaşat ki, o benim güvencemdir. Dünyamı düzelt ki o benim geçim kaynağımdır. Ahiretimi hazırla ki o benim son durağımdır. Hayatımda her türlü hayrı ziyadesiyle ihsan eyle. Ölümümü de her türlü şerlerden muhafaza eyle” (Müslim zikir. 71)

Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию (https://www.litres.ru/book/hafiz-mahmut-haliloglu/cennet-bedava-cehennem-parayla-69499345/chitat-onlayn/?lfrom=390579938) на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
Cennet Bedava Cehennem Parayla Hafız Mahmut Haliloğlu
Cennet Bedava Cehennem Parayla

Hafız Mahmut Haliloğlu

Тип: электронная книга

Жанр: Легкая проза

Язык: на турецком языке

Издательство: Elips Kitap

Дата публикации: 25.04.2024

Отзывы: Пока нет Добавить отзыв

О книге: Cennet Bedava Cehennem Parayla, электронная книга автора Hafız Mahmut Haliloğlu на турецком языке, в жанре легкая проза

  • Добавить отзыв