Edi ile Büdü – Pancarcı Çocuk – Kar Tanesinin Macerası
Samed Behrengi
Samed Behrengi
Edi ile BüdüPancarcı ÇocukKar Tanesinin Macerası
Edi ile Büdü
Bir varmış bir yokmuş. Zamanın birinde Edi adlı bir adamla, Büdü adında karısı yaşarmış.
Edi bir gün Büdü’ye demiş ki: “Büdü!”
Büdü: “Efendim Edi, ne oldu?”
Edi: “Bizim kızı özledim, yüreğim sıkıldı biraz. Hadi kalk da şu kızı bir görmeye gidelim. Epey zaman oldu görmeyeli.”
Büdü: “Olur gidelim. Yanımızda ne götürelim giderken? Eli boş gidilmez şimdi.”
Edi: “Kalkıp hamur yoğuralım da bazlama pişirelim. Sabah erkenden de yola çıkarız.”
Kışın soğuk bir gecesiydi, gökte de dolunay vardı.
Edi: “Şansımız var baksana! Allah tandırı yakmış gökyüzünde, bizim tandırı yakmamıza gerek kalmadı.”
Hamuru topak topak kalıp yapıp, bahçe duvarına yapıştırdılar, sonra da uyumaya gittiler. Sabah olunca kalktılar ve hamurları duvardan söküp, heybelerine doldurdular. Tüm gece soğukta kalan hamur, kaskatı olmuş, taş gibi sertleşmişti.
Tandırın içine kelle paça koyup pişirmişlerdi, tencerenin üzerini iyice örttüler. Bir kese de paraları vardı yanlarında, onu da güzelce bir yere koyup sakladılar. Ardından da dışarı çıkıp, kapıyı kapattılar, anahtarını da kapının ağzındaki taşın altına koyup, birlikte yola düştüler. Yolda bir derviş babaya rast gelip, ona seslendiler: “Derviş baba!”
Derviş baba: “Buyurun!”
‘‘Biz kızımızı ziyarete gidiyoruz. Evin anahtarını da kapıdaki taşın altına koyduk. Ocakta kelle paça yemeği var, para kesesini de falan yere gizledik. Sen şimdi sakın ola tutup da eve girme, ocaktaki yemeğimizi yiyip de yerine kötü şeyler doldurma, paramızı alıp da yerine taş toprak doldurma ha!’’
Derviş baba: “Yahu benim işim var gücüm var! Çocuk olmayın, benim ne işim olur sizin kelle paçanızla da paranızla da! Çekilin gidin işinize! Şu hâle bak yahu!”
Edi ile Büdü buna sevinip, güven ve huzur içinde yollarına devam ettiler. Derviş baba da hemen koşup, soluğu evde aldı. Kapıyı açıp, içeri girdi, önce ocaktaki kelle paçayı midesine indirdi, yerine başka şeyler doldurdu. Sonra da para kesesini bulup cebine boşalttı, oracıkta bulduğu bir testiyi kırıp, parçalarını da kesenin içine koydu. Ardından da evden dışarı çıktı.
Edi ile Büdü, kızlarının oturduğu şehrin yakınlarına kadar yol aldılar. Orada birisini bulup, kızlarının evine gitmesini ve ona annesiyle babasının kendisini ziyarete gelmekte olduklarını söylemesini istediler.
Kızlarının kocası dürüst ve saygıdeğer bir tüccardı. Hâli vakti yerinde, hürmet gören bir adamdı. Kızın birden yüreği daraldı ve telaşa düştü, şimdi anasıyla babası eski püskü üst başlarıyla evlerine gelecek olsalar, kendi saygınlıklarını yitireceklerdi. İşin daha kötü tarafıysa, gelirken yanlarında hediye de getireceklerdi muhakkak. Bu yüzden, kız hemen hizmetçisini yolladı; yolda onları karşılayıp, ellerindeki hediyelerini bir kenara atmasını tembih etti. Ama Büdü, hediye bazlamalardan bir tanesini atılmaktan kurtardı ve koltuğunun altına saklamayı bildi. Sonunda eve vardılar, selam verdiler ve geçip oturdular. Kızlarının kocası eve gelene kadar, oradan buradan konuşup sohbet ettiler. Büdü, damadını görünce sakladığı bazlamayı hemen ortaya çıkardı ve önüne koydu: “Anan sana kurban olsun, sana ancak bir tane bazlama getirebildim. Aslında epeyce pişirmiş getiriyorduk, ama yolda hırsız uğursuzlar yolumuzu kesip elimizde ne var ne yoksa aldılar.”
Kız, fırsat vermeden hemen atıldı ve bazlamayı kapıverdi anasının elinden, sonra da götürüp dışarıda köpeklerin önüne attı. Ardından, akşam yemeğini yediler ve uyku vakti geldi. Kız o sırada hizmetçilere seslenip, anasıyla babasının yatağını baharat çuvalları ve öteberi koydukları odaya hazırlamalarını emretti.
Edi ile Büdü, gecenin bir yarısı baharat ve diğer kötü kokulara uyandılar.
Büdü: “Edi!”
Edi: “Efendim Büdücüğüm.”
Büdü: “Burada neler olmuş biliyor musun?”
Edi: “Ne olmuş ki?”
Büdü: “Anası kurban olsun yavruma! Kızcağızın işi o kadar başından aşkın ki tuvalete bile gidememiş baksana, hep gelip gidip buraya yapmış! Hadi kalk da şu pislik çuvallarını nehre döküp gelelim!”
Bunun üzerine kalkıp, odadaki tüm baharat çuvallarını ve diğer öteberiyi nehre dökmeye gittiler, sonra da yataklarına dönüp gönül huzuru içinde uykuya daldılar. Sabah olunca da kalkıp, kahvaltı yapmak için diğerlerinin yanına geçtiler. Büdü, kızını görünce ona dedi ki: “Anan sana kurban olsun yavrum! Bu köpoğlusu seni evde ne kadar çok çalıştırıyor ki tuvalete gitmeye bile fırsat bulamamışsın! Gece o odadaki tüm pislikleri toplayıp nehre döktük.”
Kız hemen davranıp anasının ağzını kapamaya çalıştı, yoksa kocası ne olup bittiğini anlayabilirdi. Sonra da hizmetçilerini çağırıp, odadan atılan baharatların yerine yenilerinin alınmasını söyledi ki kocası işin farkına varmasın.
Ertesi gece ise kız, hizmetçilerine anasıyla babasının yatağını aynalı odaya sermelerini söyledi. Gecenin bir vakti olunca, Edi ile Büdü yine yataklarından kalkıp doğruldular ve ne yapıp ettilerse bir türlü gözlerine uyku girmedi. Etraflarına baktıklarında gördüler ki her taraftan kadınlar ve adamlar gözlerini dikmiş, kendilerini seyrediyorlar.
Büdü: “Edi!”
Edi: “Efendim Büdücüğüm.”
Büdü: “Ne olmuş burada biliyor musun?”
Edi: “Ne olmuş ki?”
Büdü: “Anası feda olsun yavruma! Bir baksana ne kadar kötü niyetli düşmanı var kızımın! Hadi kalk da bunların hepsini vurup öldürelim, kızımız da rahat bir nefes alsın!”
Hemen yerlerinden kalktılar, ellerine geçirdikleri sopalarla işe girişip, odada ne kadar ayna varsa hepsini kırıp döktüler. Bir de baktılar ki hepsini öldürmüşler. Sonunda kimsenin kendilerine bakmadığından emin olunca Büdü, “İşte öldürdük hepsini, artık kimse bakmıyor.” dedi. Ardından da sabaha kadar huzur içinde, mışıl mışıl uyudular.
Sabah olunca, kahvaltı yapmak için diğerlerinin yanına geçtiler. Büdü bu sırada kızına, “Senin kötülüğünü isteyen ne kadar çok düşmanın varmış da haberimiz olmamış, ama sen hiç merak etme, gece sabaha kadar öldürdük hepsini.” dedi.
Kız bunun üzerine hemen aynalı odaya koşuverdi, Edi ile Büdü’nün ne yaptıklarını gördü. Hemen hizmetçilerini koşturup aynacıyı çağırdı ve tüm aynaları yeniden taktırdı ki kocası durumun farkına varmasın.
O gün de akşam oldu. Kız, hizmetçilerini çağırdı ve o gece anasıyla babasının yatağını kaz kümesine sermelerini söyledi.
Gecenin bir vakti kazlar bağırıp ortalığı velveleye ver diler. Edi ile Büdü seslere uyandı ve sonra da uyuyamadılar.
Büdü: “Edi!”
Edi: “Efendim Büdücüğüm.”
Büdü: “Ne olmuş burada biliyor musun?”
Edi: “Ne olmuş ki?”
Büdü: “Ah anan teneşirlere gelsin yavrum! Ah be kızım, ne kadar çok işin gücün vardı da şu kazlara bakmaya fırsat bile bulamadın! Baksana hepsinin başları bitlenmiş, bağırıp ağlaşıyorlar. Hadi kalk da su ısıtalım, şu kazların hepsini güzelce yıkayalım!”
Kalkıp su ısıttılar, kazları birer birer kaynar suya sokup, ardından da duvarın dibine yan yana dizmeye başladılar. Hepsinin sesi soluğu kesilince Büdü, “Bak gördün mü Edi, hayvancıklar nasıl da sakinleşiverdiler!” dedi kocasına.
Sabah olup da kahvaltı için odalarından çıkınca, Büdü kızına söylendi: “Anan sana kurban olsun kızım! Bu viranenin içinde ne kadar uğraşıp didiniyorsun da şu kazlara bakıp, temizliklerini yapamıyorsun! Gece kalkıp su kaynattık, sonra da hepsini yıkadık, sesleri kesiliverdi hepsinin!”
“Hay Allah canımı alsın!” diyerek, iki elini başına vurdu kızı: “Rezil olasıcalar, kazların gece yarısı bağrışıp durduklarını hiç duymadınız mı siz daha önce?”
Sonra da hizmetçilerini çağırıp ellerine para tutuşturdu ve ölen kazların yerine yenilerini koymaları için gönderdi ki kocası durumu fark etmesin.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию (https://www.litres.ru/book/samed-behrengi/edi-ile-budu-pancarci-cocuk-kar-tanesinin-macerasi-69428986/chitat-onlayn/?lfrom=390579938) на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.