Çocuk Şiirleri

Çocuk Şiirleri
İbrahim Alâettin Gövsa
Millî Eğitim Bakanlığınca Türk ve dünya edebiyatında 100 Temel Eser`in önce ortaöğretimde ardından ilköğretimde belirlenmiş olmasını, ülkemizdeki okuma oranını artırmaya yönelik bir çaba olarak görüyoruz. Bir başlangıç olarak ilköğretimde 100 Temel Eser ümit vericidir; ilköğretim seviyesindeki çocuklarımıza bu eserleri okutmayı başarabilirsek, okuyan toplum` olma yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır. İlköğretimde 100 Temel Eser`in bir başka olumlu yönü de; aynı eserleri okumuş, o eserlerdeki dil varlığı ile duygu ve düşünce zenginliğini fark etmiş bireylerin oluşturacağı bir toplumun daha hoşgörülü, daha paylaşımcı olmasını sağlamasıdır.

İbrahim Alâettin Gövsa
Çocuk Șiirleri

SÖZ BAŞI

İbrahim Alâettin Gövsa, Türk edebiyatında özellikle ansiklopedi çalışmalarıyla ve çocuk edebiyatındaki çalışmalarıyla tanınan bir şahsiyettir.
O, bilhassa çocuk edebiyatımız açısından önemli bir isimdir. Çocuk Eğitimi, çocuk psikolojisi, çocuklar için kaleme aldığı edebî eserler ile çocuk edebiyatı üzerine yaptığı araştırmalarıyla o, Türk çocuk edebiyatında önemli ve öncü bir insandır.
İbrahim Alâettin Gövsa’nın “Çocuk Şiirleri” adıyla yayınladığı eser, bizim edebiyat tarihimizde çocuklar için yayınlanan ilk şiir kitabıdır. 1911 yılında basılan bu eserin peş peşe beş baskı yapmasının iki sebebi olabilir. O zaman için bu sahada yayınların azlığı, ikinci ve önemli bir sebep de bu kitaptaki şiirlerin gerçekten çocukların anlayabildiği bir dille ve onların dünyasına girebilecek bir tarzda kaleme alınmış olmalarıdır. Onu bu sahada teşvik eden bir başka sebep de:
“Kim demiş çocuk küçük bir şeydir
Belki o çok büyük bir şeydir”
Diyerek çocuğa ve çocukluğa dikkatleri çeken ulu şair Abdülhak Hamit Tarhan’ın onun bu çalışmalarını öven bir mektup kaleme almış olmasıdır.
İbrahim Alâettin, kitabını yeğeni Hadi’nin şahsında bütün çocuklara ithaf etmiştir. Hadi, İbrahim Alâettin’in ablasının oğludur ve küçük yaşta annesini kaybetmiştir. Onu İbrahim Alâettin kendi evladı gibi himaye eder ve büyütür.
Biz bu kitabı yayına hazırlarken Arap harfli Türk alfabesiyle yapılan ilk baskı da dâhil bütün baskıları tek tek inceledik. Eski harfli metinleri yeni harflere çevirdik. Gördük ki, kitaplarda hem şiirlerin sıralanışında farklılıklar var hem de farklı baskılarda yeni şiirler ilave edilmiş veya bazı şiirler kitap dışı bırakılmış.
Şu anda okumaya başladığınız kitapta, ilk baskıdaki şiir sıralaması esas alınmıştır. Diğer baskılarda mevcut olan şiirler de bu yeni baskıya ilave edilmiştir. Farklı baskılarda değişik şekillerde verilmiş olan şiirler ise iki farklı şekilleriyle bu kitapta yer almışlardır.
Sevgili Çocuklar, İbrahim Alâettin Gövsa’nın bu kitabındaki şiirlerin günümüzden neredeyse yüz yıl önce yazıldığını biliyoruz. Aradan bunca sene geçmiş olmasına rağmen dili ve ele aldığı konularla ne kadar da günümüzü anlatıyor değil mi?
Bu kitabı okurken anlamını bilmediğiniz kelimeler elbette ki olacaktır. Bu sizi yıldırmasın, bilakis sevindirsin… Kelime dağarcığımızı nasıl zenginleştireceğiz başka türlü?
Bu şiirleri okurken anlamını bilmediğiniz kelimeler için sözlüklere bakacağınızı biliyoruz. Pek çok kitapta bu kelimelerin anlamları sayfa altında veya o satırda parantez içerisinde verilmiş olabilir. Siz bu kitapta anlamını bilmediğiniz kelimeler için sözlüklere bakacak ve kitabın sonunda “Bu Kitap için Benim Hazırladığım Sözlük” başlıklı bölümde bu kitabın sözlüğünü hazırlayacaksınız.
Sevgili çocuklar, bu kitaptaki şiirlerin anlattığı konularda sizler de yeni şiirler yazıp bunları arkadaşlarınıza okuyabilir, okulda duvar gazetesinde veya okul derginizde yayınlayabilirsiniz.
Sayın Ana ve Babalar, Saygıdeğer Öğretmenler, Bu kitabın yazarı, sıradan bir edebiyatçı değildir. O, eğitimci kişiliğiyle de tanınmış bir şahsiyettir. İbrahim Alâettin’iın, bu kitabın birinci ve ikinci baskısı için yazdığı mukaddimeleri/önsözleri orijinalinden okuyunuz. Biz buraya günümüz Türkçesiyle sadeleştirerek aldık. Bu hususlar üzerinde ciddiyetle düşünmemiz Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar olması, çocuklarımızın mutlu ve huzurlu olmaları için olmazsa olmazlardandır.
Bu kitabın hazırlanması sırasında önce İbrahim Alâettin’in hayatı, sanatı, eserleri üzerine yazdıklarımız sadece kısa bir bilgilendirmedir. Daha fazlası için Kültür Bakanlığı yayınları Türk Büyükleri serisi içinde yayınlanan İbrahim Alâettin Gövsa (1995) isimli eseri okuyabilirsiniz.
Şiirlerin üzerinde çocuklarınızla birlikte çalışma yapmanızı, özellikle çocukların sözlük kısmını hazırlayıp hazırlamadıklarını kontrol etmenizi sizlerden istiyoruz. Unutmayınız ki dil ve zekâ ilişkisinde kelime dağarcığı çok önemlidir.
Kitabın sonunda “İbrahim Alâettin Gövsa’nın Çocuk Edebiyatımızdaki Yeri ve Çocuk Şiirleri” başlıklı bir bölüm göreceksiniz. Burada yazılanlar sizlerin çocuk odaklı düşünmenize yardımcı olabilirse ne mutlu bize…
Eklerde, Abdülhak Hamid’in İbrahim Alâettin’e bu kitap için yazdığı iltifat dolu mektubu eski harfli orijinal şekliyle koyduk. Unutmayınız, marifet iltifata tabidir. Bizler de çocuklarımız için güzel işler ortaya koyanlara iltifattan geri kalmayalım.
Sevgili Çocuklar,
Edebiyatımızın, çocuklar için kitap hâlinde yayınlanmış ilk eserini okumanın bahtiyarlığını yaşayacaksınız.
Sizlere iyi okumalar diliyoruz.

    Dr. Nazlı Rânâ Gürel Dr. Zeki Gürel
    Ankara 2009

İBRAHİM ALÂETTİN GÖVSA HAYATI, SANATI, VE ESERLERİ
İbrahim Alâettin Gövsa, 1889’da İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Babası Filibeli Mustafa Asım Bey, annesi ise Erzurumlu Fatma Behice Hanım’dır.
İlkokulu İstanbul’da Kemeraltı, Çengelköy ve Şemsülmaarif isimli okullarda okumuştur. Orta öğrenimine Trabzon’da başlamış, ancak babasının ölümü üzerine döndükleri İstanbul’da Vefa Ortaokulu’nda tamamlamıştır.
Yüksek tahsil için girdiği İstanbul Hukuk Fakültesi’nden 1909’da mezun olmuştur. Bu gençlik yıllarında “Güft ü Gû” isimli şiir kitabının ilk şiirlerini ve çocuk şiirlerini yazmaya başlamıştır. Bu arada da Fecriati isimli edebiyat topluluğuna da dâhil olmuştur. 1909’da ilk defa devlet memurluğuna da girmiştir. Vazifesi, İstanbul Adliyesi’nde “Heyet-i İttihamiye zabıt kâtipliğidir. Bir müddet Adliye Kütüphanesi memurluğunda da bulunmuştur. Bu sıralarda Haham Mektebi’nde Türkçe ve hukuk dersleri de vermiştir.
Heyet-i İttihamiye reisi, ulu şair Abdülhak Hamit’in yeğenlerinden Osman Sahip Bey’dir. İbrahim Alâettin’in yayınlanmak üzere hazırladığı çocuk şiirlerini okur ve beğenir; daha sonra da bu şiirleri alıp Abdülhak Hamit’e götürür. Abdülhak Hamit de bu şiirleri okur ve takdirlerini belirten bir mektubu İbrahim Alâettin’e gönderir. “Çocuk Şiirleri”nin kitap olarak yayınlanmasında, daha sonraki yıllarda da İbrahim Alâettin’in çocuk edebiyatı sahasında çalışmasında bu takdirin teşvik edici bir unsur olduğu muhakkaktır.
İbrahim Alâettin, Hukuk Fakültesi’nin son sınıfına geçmiş, henüz yirmi yaşlarında bir öğrenci iken Fecriati Topluluğu’na girer. Bu topluluğun hareket noktasını anlatan “Sanat, sanat içindir.”, “Sanat, şahsi ve muhteremdir.” gibi formüller İbrahim Alâettin’e yapmacık bir tavır gibi geliyor ve zamanının “sembolizm” merakını da pek hoş karşılamıyordu. Zira o, “Sanat sanat içindir.” görüşünü tamamıyla haklı bulmuyor, sanatın içtimai gayeler için de gerekli bir vasıta olarak kullanılması lazım geleceğine inanıyordu. Bu sebeplerden dolayı Fecriati Topluluğu’ndan ayrılır. Çok geçmeden de Fecriati Topluluğu dağılır.
Girdiği bir imtihanı kazanarak öğretmen olur. Trabzon Sultanisi’ne edebiyat öğretmeni olarak atanır. Bu sırada Balkan Savaşı başlar. Savaş dolayısıyla Trabzon’da oluşturulan taburla birlikte gönüllü olarak savaşa katılmak üzere yola çıkar. Onun, “Gönüllünün Gönlü”, “Rumeli’ye” ve “Bir Şehidin Başında” isimli şiirleri bu harbin duygularını terennüm etmektedir. O, daha sonra bu şiirleri Hilaliahmer yararına küçük bir kitapçık olarak yayınlamıştır.
Devlet, Avrupa’ya öğrenci gönderecektir, İbrahim Alâettin de sınava girer ve kazanır. 1913 yılında İsviçre’ye okumak için gider. Devlet kendisini edebiyat öğrenimine göndermiş olduğu hâlde, o, tahsil şubesini kendi isteğiyle değiştirerek pedagoji ve psikoloji öğrenimine devam etmiştir.
Birinci Dünya Savaşı çıkınca da yurt dışındaki öğrencilerin yurda dönmesi için çağrı yapılır. O da memlekete dönen öğrenciler arasındadır. Çanakkale Savaşı’nın en şiddetli zamanında cephede bulunur, harp sahasını çok yakından görür ve tanır. Dönüşünde de Müslüman Türk’ün Çanakkale savunmasının büyüklüğünü edebiyata ve sanata mal etmek suretiyle gelecek nesillere nakletmek üzere tekrar İsviçre’ye dönmüştür. Hareketinden evvel de Mükerrem Hanım ile evlenmiş bulunuyordu.
İsviçre’de J.J. Rousseau Pedagoji Enstitüsü’nden diploma, Cenevre Üniversitesi Psikoloji Laboratuarı’ndan da tasdikname alarak yurda dönmüştür.
1916 yılında İstanbul’da Erkek Yüksek Öğretmen Okulu’na terbiye ve ruhiyat öğretmeni olarak atanır. On yıl çalıştığı bu okulda idarecilik görevlerinde de bulunur. Okulun yayın organı olan Tedrisat Mecmuası’nda çocuk terbiyesi ve psikolojisine dair pek çok yazısı yayınlanır.
1926’da Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Heyeti’ne seçilince Ankara’ya gelir. Bir sene sonra da milletvekili olarak Meclis’e girer. TBMM’de 3. devre Sivas milletvekili, 4. devre Sinop milletvekili olarak vazife yapar.
1935-1939 yılları arasında Millî Eğitim Bakanlığı’nda müfettiş olarak çalışır. 7 Gün Dergisi’ndeki yayıncılığı ve ansiklopedi çalışmaları bu yılların eserleridir.
1938 yılı 10 Kasım’ında, Atatürk’ün ölümü günü duyduğu derin üzüntüyü aynı günün sabahına kadar gözyaşları arasında yazdığı “Tavaf” başlıklı mersiyesine ve bu şiir ilk defa 11 Kasım 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanmıştır.
1939-1946 yılları arasında 6. ve 7. dönem İstanbul milletvekili olarak TBMM’de bulunmuştur.
Devletteki görevlerinden ayrıldıktan sonra yazı hayatına daha çok vakit ayırmış, memleket meselelerine dair pek çok yazı kaleme almış, eser yayınlamıştır.
29 Ekim 1949’da Cumhuriyet Bayramı günü, Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesine İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’la ilgili bir yazı yazarken geçirdiği kalp krizinde hayata gözlerini yummuştur.
Mezarı Ankara’da, Cebeci’deki Asrî Mezarlıktadır.
Biri kız diğeri erkek olmak üzere iki evlat yetiştirmiştir.
ESERLERİ
(Alfabetik sırayla ve ilk yayın tarihleriyle)
1. Acılar (1941)
2. Bediî Terbiye (1923)
3. Çanakkale İzleri (1926)
4. Çocuk Psikolojisi (1940)
5. Çocuk Ruhu (1926)
6. Çocuk Şiirleri (1911)
7. Elli Türk Büyüğü (yayın tarihi yok)
8. Freud (1927)
9. Fuzulî (1932)
10. Güft ü Gû (1910)
11. İlk Gençlik Hakkında Ruhiyat ve Terbiye Tetkikleri (1919)
12. Kâşifler ve Mucitler
13. Meşhur Adamlar Ansiklopedisi (4 cilt, 1933-1936)
14. Nabi (1933)
15. Nazif’ten Hâmid’e Mektuplar (1932)
16. Nedim (1932)
17. Ömer Hayyam (1932)
18. Resimli Yeni Lügat ve Ansiklopedi (5 cilt, 1947)
19. Ruhiyat ve Terbiye Tetkikleri (1919)
20. Rumeli’ye Dâsitan-ı Harb (1920)
21. Sabatay Sevi (yayın tarihi yok)
22. Söz Oyunları (yayın tarihi yok)
23. Sulh ve Harb (1919)
24. Süleyman Nazif (1933)
25. Şen Yazılar (1926)
26. Talebe Lügati (1932)
27. Tedricî Kelime Usulüyle Sevimli Alfabe (1925)
28. Türk Meşhurları Ansiklopedisi (Fasikül I-XVI, 1945)
29. Victor Hugo (1931)
30. Yeni Türk Lügati (1930)
Bunların dışında yabancı dillerden çevirdiği 7 eser kitap hâlinde basılmıştır. Bir de yayına hazırladığı hâlde basılmamış olan 17 adet eser mevcuttur.

ÇOCUK ŞİİRLERİ

ANA BABA VE ÖĞRETMENLERE
İnsanlığa, bir millete mükemmel bir adam kazandırmak; muazzam bir eser yazmaktan daha faydalı ve kıymetlidir. Böyle olduğu içindir ki, bu vazifeyi bilip de yerine getiren ana baba ve öğretmenler o milletin en büyük insanlarıdır.
Bir ordu çok büyük bir zafer kazanıp, büyük bir yenilik gerçekleştirebilir; fakat, onu yaşatmak, o zafer ve atılımı mutlu bir halkla yarınlara taşımak ordudan ziyade aileler ve öğretmenlerle mümkündür ancak.
Atalarımız “Ağaç yaş iken eğilir.” demişler. Gençlerin terbiyesi kolay değildir. Ancak çocukların eğitimi daha da kolaydır, çocuklukta verilen terbiye kalıcıdır. Bunun içindir ki, memleketimizin geleceği beşiklerde ve ilköğretim sıralarındadır.
İtalya’nın birlik ve beraberliğini sağlayanlardan bir komutan, ölüm döşeğindeyken, kendisini ziyarete gelen hükümdara şunları söylemiştir: “Terbiyeyi çocuklukta veriniz, çocuklara dikkat ediniz.” En büyük savaşların, bütün maddi ve manevi zaferlerin ilkokul öğretmenleri tarafından kazanıldığı pek çok kez tekrar edilmiş gerçeklerdendir.
İnsanın bütün gücünü oluşturan öncelikle ailesidir. Sonra okul, daha sonra çevresi ve kendisinin yaptığı çalışmalar; okumalar ve incelemelerdir. Bunun içindir ki, eğitimin alındığı, yeteneğin geliştirildiği ilk yer aile ve okuldur. Böyle olmakla birlikte çocuğun ilkokulda aldığı terbiye hepsinden daha önemlidir. Çünkü bir çocuğun tabiatını, huylarını, eğilimlerini hazırlayacak olan ilk terbiyeyi, hisleri ve fikirleri, ailesi ve ilk öğretmeni verir. Çocuklukta edinilen istenilmeyen huyların ve eğilimlerin daha sonra silinebilmesi, düzeltilmesi ise oldukça zordur. Şu hâlde çocukların kendileri ve vatanları için faydalı birer insan olabilmeleri için birinci ve en mühim etken önce ana ve babalar sonra da öğretmenlerdir.
Memleketimizin hâli, halkımızın seviyesi düşünülürse bilhassa bizim için bu vazifenin ne kadar önemli olduğunu görmezlikten gelemeyiz. Bunun geleceğimizle olan ilişkisinin ne kadar kuvvetli olduğunu nasıl göremeyiz.
Herkesin düşünebileceği şu basit düşünceler ile çocukların terbiyesi hakkındaki fikirlere dikkatlerinizi çekmeye çalıştıktan sonra asıl söylemek istediğim konuya, bu kitabımın yayınlanmasındaki görüşlerimin açıklanmasına geçiyorum:
Yaradılışları gereği çocukların dimağları gayet zindedir. Ve böyle olduğu için çocukluk hatıraları ömrün sonuna kadar muhafaza olunur, unutulmaz ve onların tesirleri hayat üzerinde ebediyen devam eder.
Medeni ülkelerde çocukların bu kabiliyetini en güzel şekilde değerlendirme yolları düşünülmüştür. Bu yollar arasında onlarda fikrî ve ahlaki terbiyeyi oluşturacak, din ve vatan sevgisi ile ananelerimizi ve millî tarihimizi hatırlatacak şiir ve şarkıların tanzim edilip telkin edilmesi öncelikli tedbirler arasında yerini almıştır. Onların belki de ilk işleri bu olmuştur.
Memleketimizde ise bu ihtiyaç büyüklerimizce bile anlaşılmış değildir. Yalnız nasihatten ibaret olup, gönle ve vicdana hitap etmeyen manzumelerin/şiirlerin çocuklarımızı ne dereceye kadar tatmin edebileceği ortadadır.
Yüksek Öğretmen Okulu’nun çalışkan müdürü Satı Beyefendi’nin görüşleri doğrultusunda yayınlanan Tedrisat-ı İbtidaiye dergisinde saygıdeğer üstatlarımızdan Tevfik Fikret ve Mehmet Emin Beyefendi’nin sayılı birkaç şiiri istisna edilecek olursa denilebilir ki beş altı yaşında bir çocuğun idrak ve hissine müsait manzum eserlerimiz hemen hemen yok gibidir.
Bununla birlikte bazı kimselerin şahsi görüşlerinde yer verdikleri gibi çocuklara anlayabilecekleri tarzda şiirler belletmekten gaye; onları mutlaka şair olmaya hazırlamak değildir. Belki ahenk ve kafiyenin anlayışı geliştirmesinden ve ezberleme kolaylığından faydalanarak onların masum gönüllerindeki duyguları harekete geçirmek, onları hisseden, düşünen insanlar hâline getirmektir. Ne tarafa meyledeceği belli olmayan kalpleri doğruluk, fedakârlık ve vatanseverlik için çarpmaya alıştırmaktır.
Çocuk kalbi işlenmemiş bir elmas gibi kıymetli bir şekil almaya gayet müsait iken onu ihmal ederek kömür gibi siyah bırakmak, özellikle milletimizin yetiştirdiği zeki ve cevval dimağları büyük ninelerin boş inançlarını ve eski okul kitaplarının anlaşılmaz ibareleri ile düzeltmeye çalışmak manevi bir cinayettir.
Ben küçük bir tecrübe neticesinde anladım ki, bir alfabe kitabı, küçük bir metin yazabilmek büyük bir gücü, büyük bir çalışmayı gerektirmektedir. Bunları meydana getirmek memleketimiz için kocaman bir kitap yazmaktan da önemli kestirme ve faydalı bir hizmet olur. Lakin bu vazife görmüş, güçlü öğretmenlere ait ve layık; benim şu küçük kitap ile ümit ettiğim hizmet ise onlara nispetle gayet önemsizdir.
Çeşitli tarzda, çeşitli konuda ahlak dersi vermiş olmaktan çekinerek nasihat ve ahlaki öğütleri hikâyelerin vereceği his ve fikirlerden netice çıkartılması için çocukların zekâsına bıraktım. Fransızcadan tercüme ve iktibas ettiğim bazı şiirlere ise millî bir şekil vermeye çalıştım. Çocuklar için daha uygun olduğundan şiirlerin çoğunda hece veznini tercih ettim. Ancak aruz vezninin ahengini de bildiğim için bazı şiirlerimde de bu vezni tatbik etmekten çekinmedim. Arzu ettiğim gayeye varabilmek için yazdığım şiirler gayet azdır. Fakat ileride bir ikinci kitabı yayınlamak yahut bunu usta şairlerimizden beklemek üzere şimdilik bu kadarını kitap olarak yayımlamakta sakınca görmedim.
Birkaç çocuk kalbi kazanabilmek, şu ehemmiyetsiz hizmetin en büyük mükâfatıdır.

    15 Mayıs 1910
    İbrahim Alâettin
Ciddi ve asil bir amaca yönelik olan çalışma pek naçiz olabilse de yine de meyvasını vermekten geri kalmıyor. Şu küçük kitap, ilk baskısının hemen ardından vazifesini yapmış, tükenmiştir. Ve küçük okulluların çırpınan gönüllerinde kazandığı beğeni kadar büyüklerimizin nazarında da beğeniye mazhar olmuştur. Bu başarının sebebini eserin kıymetinden daha ziyade çocuk şiiri geleneğinin yeniliğine ve çocuk şiirlerine duyulan ihtiyaca bağlamakta tereddüt etmeyen yazarı; bütün minimini okuyucularıyla, beğenilerini yazılı veya sözlü olarak belirten edebiyatçılarımıza teşekkür etmeyi kendine bir vazife olarak kabul eder.
Hevesten ziyade bir amaca hizmet olunduğu takdirde yazı yazanlarımız için o kadar çok yol vardır ki, belli bir sahada edebî ömrü tamamlamak makul kabul edilemez.
Ali Ulvi Bey’in Çocuklarımıza Neşideler ismindeki mükemmel eseri bizim kitabımızdan sonra yayınlanmamış olsaydı, terbiye amaçlı şiirlere duyulan ihtiyaç karşısında Çocuk Şiirleri isimli eserimiz pek naçiz ve sönük kalırdı. Adileştirilmemek şartıyla bu çığır henüz pek yeni kabul edilebilir. Çünkü küçüklerini ihmal eden bir millet büyüyemez ve gelecek nesillerin bugünkü nesilden fazla düşünüldüğü, şu kitapçığın gördüğü rağbet ile ispatlanmıştır.
Bugün şu mini mini eseri ilavelerle tekrar yayınlarken birkaç değil bir çok çocuk kalbi kazanmış olmaktan mesut ve bahtiyarım.

    25 Ağustos 1911
    İbrahim Alâettin

ŞİİRLER

Sevgili Hadi,
Şu mini mini kitabı sana ithaf ediyorum. Çünkü içindeki manzumelerin hemen hepsini senin his ve fikrinle yine senin için yazmıştım. Kelimeleri benim olsa bile mânâsı, ruhu senindir. Eğer birkaç yavru arkadaşın da bundan istifade edebilirse benden ziyade sevinmek sana aittir.

    Dayın
    İbrahim Alâettin

ALLAH SEVGİSİ
Kim çıkarır sabahleyin erkenden,
Dünyamıza ışık veren güneşi?
Gece vakti denizlere serpilen,
Ay doğuyor, kim yapıyor bu işi?
Kışın kuru sandığımız fidana,
Baharda kim yeşillikler giydirir?
Bülbül öter, yuva yapmış ormana,
Bu sedayı ona acep kim verir?
Annenize sizi sevmek hissini,
Onun ruha şifa veren sesini,
Kalbinize doğru olmak dersini,
Kim veriyor bu şeylerin hepsini?
Vatan, millet ne demektir bilmeden,
O sevgiyi kalbinize kim verdi?
Babanızdan güzel bir şey isterken,
Gönlünüze kim koyuyor ümidi?
Akşam üstü karanlıklar içinde,
Milyonlarca yıldızı kim parlatır?
İşte bütün bu şeyleri düşünen,
Yapan, eden, yaratan hep Allah’tır.
Hak sevgisi taşımalı vicdanlar;
Böylelikle mesut olur insanlar.

DİN
Okursanız bir kitabı
Sahibini sorarsınız,
Gördünüz mü bir hoş yapı
Yapan kimse ararsınız.
Sahipsiz mi yerler, gökler?
Düşününce insan anlar;
Her şey bize ispat eder:
Büyük, kâdir bir Allah var.
Hepimizi yaratanı
Sorup bilmek vazifedir;
Vazifedir fakat onu
Bize işte din öğretir.
Doğruluğun, iyiliğin
Yolu onunla bulunur;
Bunu iyi bilin ki din,
Vicdanların kanunudur.
Allah bize bir peygamber
Bir de Kur’ân’ı göndermiş;
Onun ile bize söyler
Doğru nasıl olur her iş.
Saçma, hile, yalan asla
Yoktur onda iyi bilin;
Her din doğru söyler ama
Müslümanlık en büyük din.

VATAN
Bir gün gelir başka yerler gezersen,
Gönlünde bir yabancılık sezersen
Annesinden ayrı düşen bir yavru
Gibi sızlar küçük kalbin; işte bu
Vatan sevdasıdır. Bu söze inan:
Hepimizin annesidir bu vatan.
Uzaklardan dönüyorken vatana
Rüzgâr bir hoş koku getirir sana,
Dalgaların lisanından anlarsın.
Bir minare gözükürken sislerden
Kalbin taşar içindeki hislerden.
Mavi gökler, yeşil yerler, şehirler;
Bize şeref fısıldayan nehirler,
Uyan diye uğuldayan korular…
Düşün yavrum bu yerlerde neler var?
İşte senin bu mübarek memleket;
Annen gibi onu sev de hizmet et!
Bir fena söz işitirsen iyi bil:
Beğenmeyen bizi Osmanlı değil.
Bir yabancı seni gelir kandırır,
Eğer derse, “Bu memleket fenadır.”
Darıl yavrum onu sakın söyletme.
Toprağını hainlere çiğnetme!

PADİŞAH
Padişahı biz ne için o kadar çok severiz,
Onun ismi anıldıkça niye şişer kalbimiz?
Geçtiği yer bayram yeri gibi olur nedendir,
Neşesiyle bütün millet neden güler, şenlenir?
Çünkü odur Peygamber’in halifesi, vekili,
Yeryüzünde üç yüz milyon Müslüman’ın delili.
Çünkü odur otuz milyon Osmanlı’nın sultanı,
Ondadır hep ecdadının tahtı, şerefi, şanı.
Türkistan’dan altı yüz yıl evvel gelen muzaffer,
Aslı temiz, kanı temiz, kalbi temiz o Türkler.
Dört yüz çadır halkı ile bu devleti kurdular;
Padişahlık tarihinde dünya kadar şanlar var.
İşte bizim sultanımız böyle bir Türk oğludur;
Onun tahtı koca bir tarihin üstünde durur.
Milletinin haysiyeti gibi tacı yüksektir;
Tacı, tahtı yükseldikçe şerefimiz yükselir.
Sayesinde feyz bulur meşrutiyet, hürriyet;
Şefkatinden hisse alır uhuvvetle adalet.
Muhteremdir her milletin hükümdarı şüphesiz;
Fakat bizler padişahı baba gibi severiz.

MİLLETİN DERDİ
Bu yerleri alın teri şehit kanı dökerek
Eski, temiz, mert yürekli Osmanlılar almışlar.
Zaman geçmiş; sonrakiler tembelliğe dalmışlar.
O miskinlik acısını işte biziz çekecek
Demir tutmaz, sapan sürmez, sanki uyuşmuş eller.
Böylelikle elbet vatan yangın yerine döner.
Düşmanların şu sözleri acı fakat doğrudur:
Çalışmayan insanlara bu ülkeler yakışmaz.

Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию (https://www.litres.ru/book/ibrahim-alaettin-govsa/cocuk-siirleri-69428308/chitat-onlayn/?lfrom=390579938) на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
Çocuk Şiirleri İbrahim Alâettin Gövsa
Çocuk Şiirleri

İbrahim Alâettin Gövsa

Тип: электронная книга

Жанр: Стихи и поэзия

Язык: на турецком языке

Издательство: Elips Kitap

Дата публикации: 25.04.2024

Отзывы: Пока нет Добавить отзыв

О книге: Millî Eğitim Bakanlığınca Türk ve dünya edebiyatında 100 Temel Eser`in önce ortaöğretimde ardından ilköğretimde belirlenmiş olmasını, ülkemizdeki okuma oranını artırmaya yönelik bir çaba olarak görüyoruz. Bir başlangıç olarak ilköğretimde 100 Temel Eser ümit vericidir; ilköğretim seviyesindeki çocuklarımıza bu eserleri okutmayı başarabilirsek, okuyan toplum` olma yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır. İlköğretimde 100 Temel Eser`in bir başka olumlu yönü de; aynı eserleri okumuş, o eserlerdeki dil varlığı ile duygu ve düşünce zenginliğini fark etmiş bireylerin oluşturacağı bir toplumun daha hoşgörülü, daha paylaşımcı olmasını sağlamasıdır.

  • Добавить отзыв