Sağlam Kalp Sifir Stres
Fatih Yalçin
Stres, çağımızın en büyük problemlerinden! Bu problem, sağlığımızın dengesini bozuyor, özellikle kalbimizi yoruyor ve risk faktörlerini artırıyor. Ama pek çoğumuz kalp hastalıklarında stresin payını yeterince önemsemiyor. Kimimiz ilaçlara çok güveniyor, kimimiz ilaçların herkeste ve her koşulda aynı etkiyi göstereceğine inanıyor. Oysa araştırmalar, kalp hastalıklarının oluşum sürecinin ve ilaç tedavisinin fiziksel etkilerinin stres ile bire bir ilişkili olduğunu gösteriyor. Stres yalnızca kalp dokusunu değil birçok hastalığı da olumsuz etkiliyor. Duygusal veya fiziksel olsun, farklı stres uyarıları kalp ve damar sisteminde tahribat yaratıyor. Prof. Dr. Fatih Yalçın, dünyada literatüre girmiş birçok bilimsel yayını olan, Kardiyoloji ve Hipertansiyon Uzmanı bir hekim. Yalçın’ın 2009 yılında, International Journal of Cardiology’deyayınlanan Stressed Heart Morphology yani Stres Altında Kalp Yapısı tanımı tıp literatürüne geçti. Dünyada ilk kez hipertansif kalp hastalığının bölgesel geometrik ve fonksiyonel ilerleyişini gösteren çalışması ise ‘Fulbright Programı’ tarafından desteklendi ve Journal Applied Physiology dergisinde 2019 yılında yayınlandı. Prof. Yalçın, uzun yıllar içinde edindiği birikimini süzgeçten geçirerek Sağlam Kalp Sıfır Stres kitabında sizlerle paylaşıyor. Stresin kalp ve damar sistemini hangi mekanizmayla etkilediğini, neden-sonuç-risk ilişkisini ve alınması gereken önlemleri ele alıyor. Uzman bir hekim olarak nefes egzersizlerinin önemine dikkat çekiyor. Tıbbın gerçek ve olması gereken amacına, hastalıkların erken teşhisine, erken önlem ve tedavisine yönelik çalışmaları anlatıyor. Bu kitapta, profesyonel hekim gerektirmeyen, bireysel olarak yapılabilecek stres kontrolüne yönelik tavsiyeler sunuluyor. Sağlık problemi olanlar ve özellikle tedavi alanlar için ilave yarar sağlayabilecek pratik bir rehber niteliğinde.
Prof. Dr. Fatih Yalçın
SAĞLAM KALPSIFIR STRES
Prof. Dr. Fatih Yalçın
1967 yılında Ankara’da doğdu, 1997’de Kardiyoloji uzmanı oldu.
1996 yılında İngiltere’de Leeds Üniversite Hastanesi’nde ‘NATO Science Program’ (NATO Bilim Programı) desteğinde araştırma yaptı.
1998-1999 yıllarında ‘NASA Grant NCC9-60’ (NASA bursu) desteğinde Amerika’nın son 20 yıldır en iyi kalp merkezi seçilen ‘Cleveland Clinic’te araştırmalar yaptı, NASA bursu destekli 5 uluslararası yayını yayınlandı.
2004 yılında İngiltere’de ‘Outstanding Scientists of the 21st Century’ (21. Yüzyılın Önde Gelen Bilim Adamları) ve yine 2004 yılında Amerika’nın ‘Great Minds of the 21st Century’ (21. Yüzyılın Büyük Beyinleri) listelerinde yer almış bir bilim adamıdır. Önemli bilimsel çalışmalarını, University of California San Franciscoda Kardiyoloji Bölümü’nden Kalp Görüntüleme Direktörü Prof. Dr Theodore Abraham ve New York Albert Einstein Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mario Garcia ile yapmıştır.
2007 yılında Almanya’da, Berlin’de (Erasmus Akademik Programı desteğiyle) Charite Üniversitesi, Kalp-Damar Araştırma Merkezi’nde Akademik Ziyaretçi Profesör olarak bulundu.
Dünyada halen en prestijli burs olarak kabul edilen ‘US Government Fulbright Scholarship’ (Amerikan Hükümeti Fulbright) desteği ile Amerika’nın yıllardıren iyi Tıp Fakültesi unvanını elinde bulundurmuş Johns Hopkins Üniversitesi’nde ‘Visiting Professor’ (Ziyaretçi Profesör) unvanını almıştır.
2009’da Johns Hopkins Üniversitesi’nde hazırladığı, Amerika’da hipertansiyon ve buna bağlı kalp yetmezliği hastalarının ne kadar yanlış ve yetersiz takip edildiğini eleştiren ve ‘Hipertansif Hastaların izlenmesinde yeni ve pratik yaklaşımı’ değerlendiren 62 referanslık derlemesi 2011 yılında Journal of Human Hypertension’da yayınlanmıştır.
Akut ve hipertansiyona bağlı kronik stresin kalp üzerine olan tehlikeli etkileri konusunda daha önce de bilimsel toplantılarda konuşmalar yapmıştır. 2009 yılında, Uluslararası Kardiyoloji Dergisi’nde (International Journal of Cardiology) ‘Stressed Heart Morphology’ (Stres Altında Kalp Yapısı) tanımı tıp literatürüne geçmiştir.
Dünya’da ilk kez hipertansif kalp hastalığının bölgesel geometrik ve fonksiyonel ilerleyişini gösteren çalışması ‘Fulbright Programı’ tarafından desteklenmiş ve Amerikan Fizyoloji Dergisi’nde (Journal Applied Physiology) 2019 yılında yayınlanmıştır.
Avrupa Kardiyoloji ve Avrupa Hipertansiyon uzmanlık diplomasına sahiptir.
Halen Antakya Mustafa Kemal Üniversitesi Kardiyoloji Bölüm Başkanlığı görevini yürütmektedir.
Teşekkür
Bu eseri yazmam da yıllardır bana destek olan annem Neşe, babam Adnan, eşim Hülya, kızlarım Neşenaz ve Bengisu'ya sonsuz teşekkür ediyorum.
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’dan Sunuş: Modern tıp sağlıklı yaşamayı keşfetti
Başta kalp-damar hastalıkları olmak üzere obezite, diyabet, kanserler gibi kronik enflamatuar hastalıkların son senelerde salgın gibi tüm ülkelerde artmasında hayat tarzımızdaki değişikliklerin büyük önemi var.
Modern tıp, adam gibi beslenme, yeteri kadar hareketli olmak, 7-8 saat sağlıklı uyku, sigara ve alkol kullanmamak, stresten uzak kalmak ve huzurlu bir hayatın bu hastalıklardan korunmanın en önemli unsurları olduğunu iyiden iyiye anlamaya, benimsemeye ve tavsiye etmeye başladı.
Dünyanın önde gelen tıp kurumları ve hekimleri artık hastalarına ilaçtan önce “sağlıklı yaşamayı” tavsiye ediyorlar.
Kedi beslemek kalp krizi riskini yüzde 30 azaltıyor
Amerikan Kalp Derneği ve Amerikan Felç Derneği’nin en son haber, bilgi ve kaynaklarını yayınlayan HeartNews bir tweetinde kedi beslemenin kalp krizi riskini yüzde 30 azaltacağını bildiriyor. Bu sayede daha iyi uyunabileceği, stresin hafifleyeceği, enerjinin artacağı ve iyi duyguların artacağı vurgulanıyor (1).
Indiana University Bloomington daha da ileri gidiyor: 7 binden fazla kişi üzerinde yaptıkları araştırmaya göre internette kedi videosu seyretmek enerjiyi ve müspet duyguları artırırken olumsuz hisleri de azaltıyor (2).
Dünya tıbbının merkezlerinden Cleveland Kliniği’ ne göre de “sarılmanın” yerini tutabilecek bir ilaç yok. Sarılmak, stres hormonu olan kortizol salgılanmasını ve kan basıncını azaltıyor, kalp hızını düşürüyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor (3).
Bildiğim kadarıyla hem stresi ve tansiyonu azaltan, hem kalp hızını yavaşlatan ve hem de bağışıklığı güçlendiren tek bir ilaç henüz keşfedilmedi.
Danimarka’da kültür vitamini içiliyor
Danimarka’da depresyon hastalarının kültürel aktivitelere katılması teşvik ediliyor. Bu “kültür vitamini” dört şehirde denenmeye başladı. İnsanlar, küçük gruplar halinde konserden beraber şarkı söylemeye kadar birçok etkinlikte bir araya getiriliyor. Müzik dinlemenin depresyonla birlikte olan stres ve kaygıyı azalttığı biliniyor.
Katılımcılar sanat galerileri ve müzeleri de ziyaret ediyor ve çeşitli yaratıcı aktivitelerde yer alıyorlar. Programda hikâye okuma ve deniz kenarında yürüme gibi faaliyetler de var.
Katılımcılar, bu aktivitelerin ve dışarıda bir şeye odaklanmanın faydalı tesirlerini hissettiklerini dile getiriyorlar. Kültür, insanları birleştiriyor ve yaşamak için yeni istekler yaratan yeni kapılar açıyor (4).
Ben de “kültür vitamininin” yani bu tür “meşguliyetlerin” ruh hâline ve beden sağlığına çok iyi geldiğine inanan ve bunları kendi üzerinde tatbik eden biriyim.
İskoç doktorlar hastalarına tabiat yazıyor
İskoç doktorlara hastalarına “tabiat” yazabilmeleri için onay verildi. Birleşik Krallık’ta ilk kez uygulanacak olan programa göre amaç hastaların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlamak: Bağda, bahçede, ormanda gezmek, deniz kıyısında yürümek, köpek gezdirmek, çayırlara uzanmak, piknik yapmak, denize girmek, kuşların uçuşunu takip etmek, çiçek yetiştirmek, bahçe işleri yapmak ve hatta tabiatın sesini dinlemek bu ilaçlardan bazıları.
Tabiatta zaman geçirmek sadece depresyon, dikkat eksikliği, kaygı bozukluğu, stres, panik atak gibi ruhsal hastalıklara iyi gelmiyor. Tabiatın kalp ve tansiyondan astıma, diyabetten obeziteye, romatizmadan alerjilere kadar tüm kronik hastalıkların tedavisinde önemli faydası var. Çünkü tabiat bağışıklık sistemini güçlendiriyor, kronik enflamasyonu azaltıyor. Çıplak ayakla toprağa basmak yani “topraklama” bilinen en kuvvetli antioksidandır (5, 6).
Frontiers in Psychology isimli dergide yayınlanan araştırmaya göre de tabiatta 20 dakika geçirmek stres hormonu (kortizol) ve alfa-amilaz seviyesini azaltıyor (7).
Yoga adeta ilaç gibi
Dünyanın iki önemli kardiyoloji derneğinden biri olan Amerikan Kardiyoloji Koleji (American College of Cardiology=ACC) yogaya methiyeler yağdırıyor. ACC’ye göre yoga kan basıncını (%7), kan yağlarını (%23 veya daha fazla), kortizolü düşürüyor, interlökin-6 ve Hs-CRP dâhil enflamasyon belirteçlerini azaltıyor (8).
Yeni ilacımız: Sanat tedavisi
Kanada’da Fransızca Konuşan Doktorlar Derneği (Médecins francophones du Canada) Başkan yardımcısı Dr. Hélène Boyer “Sanat tedavisinin fiziksel sağlığa da iyi geldiğini gösteren araştırmalara her gün bir yenisi ekleniyor” diyor:
“Sanat kanda kortizon ve serotonin seviyelerini artırıyor. Bir müzeyi ziyaret ettiğimizde kendimizi iyi ve mutlu hissetmemizin sebebi de bu hormonlardır. İnsanlar bu hormonların sadece ruh sağlığı için iyi olduğuna inanırlar. Depresyonu olan veya psikolojik problemleri olanlar için bu düşünce doğrudur ama olay bununla sınırlı değildir. Bu, diyabeti olanlar, palyatif bakım ihtiyacı olanlar ve kronik hastalıkları olanlar için de geçerlidir. 1980’lerden beri hastalarımıza egzersiz tavsiye ediyoruz çünkü egzersiz de bu hormonları artırıyor.”
Montreal Güzel Sanatlar Müzesi, Médecins francophones du Canada üyesi olan doktorların hastalarını bakıcıları veya aile fertleriyle beraber müze ziyaretine gönderebileceklerini açıklıyor (9).
Sağlam kalp sıfır stres
Prof. Dr. Fatih Yalçın’ın Sağlam Kalp Sıfır Stres isimli kitabı kalp-damar hastalıklarından korunmada ve tedavisinde ilaçlar kadar önemli olan ama hem tıp âleminde hem medyada çok fazla değer bulmayan stresi ele alıyor.
Prof. Dr. Yalçın’ın şahsi tecrübe ve gözlemlerini zengin bir literatür ile desteklediği kitabının sadece halk için değil hekimler için de faydalı ve yol gösterici olacağına inanıyorum.
Herkese stressiz, huzurlu bir hayat ve sağlam bir kalp temenni ediyorum.
Kaynaklar:
• https://twitter.com/American_Heart/status/1159485168333328384?s=20
• https://archive.news.indiana.edu/releases/iu/2015/06/internet-cat-video-research.shtml
• https://health.clevelandclinic.org/why-hugging-is-actually-good-for-your-health-video/
• https://www.weforum.org/agenda/2019/08/mental-health-depression-denmark-kulturvitaminer
• https://www.healthyshetland.com/site/assets/files/1178/730-1309-17-18_nature_prescriptions_calendar_ 4sep.pdf
• https://bigthink.com/personal-growth/doctors-in-shetland-can-now-prescribe-a-walk-in-nature?rebelltitem=1#rebelltitem1
• https://www.frontiersin.org/articles/10.3389/fpsyg.2019.00722/full
• https://twitter.com/ACCinTouch/status/1134835798342283272
• https://montrealgazette.com/news/local-news/doctors-can-soon-prescribe-visits-to-montreal-museum-of-fine-arts
Önsöz
Duygusal veya fiziksel olsun, farklı stres uyarılarının kalp ve damar sisteminde benzer risklere neden olması, strese bağlı nörohormonların ne kadar etkin olduğu gerçeğini gündeme getirmiştir.
Mekanik veya fonksiyonel olmasına bakılmaksızın kısa süreli duygusal stres ile damar sisteminde yüksek basınca bağlı oluşan stresin kalpte yol açtığı benzerlik şaşırtıcıdır. Bu geometrik benzerliği, ‘Stres Altında Kalp Görüntüsü’ başlığı altında literatürde tanımlamamız yeni araştırmalara ışık tutmuştur.
Benzer şekilde duygusal veya fiziksel olsun, farklı stres uyarısının beyinde de özgün reaksiyonlara neden olduğu nörolojide de tartışılmaktadır.
Bu kitapta stresin şimdiye kadar düşünüldüğünden çok daha fazla önem verilmesi gereken bir sorun olduğu ve medyanın bu konuya şaşırtıcı bir şekilde yeterli önem vermemesine dikkat çekilmiştir.
Stresin etkilerinden ve oluşturduğu risklerle birlikte, bireysel olarak ya da tecrübeli profesyonel hekimlerin kontrolünde alınması gereken önlemlerden de bahsedilmiştir.
Elinizdeki kitap, stres başta olmak üzere kalp ve damar sistemine zararlı diğer risk faktörlerini, stres kontrolüne ilaveten diyet ve egzersize yönelik bilinmesi gerekenleri içermektedir. Bu konunun ihmal edilmesinin altında yatan sağlık sistemi eksiklikleri ve nelere dikkat edilerek toplumsal düzeyde olumlu sonuçlar alınabileceği de ele alınmıştır.
Faydalı olması dileğiyle…
Prof. Dr. Fatih Yalçın
Antakya, Şubat 2020
Stres neden unutuluyor? Suçlu medya mı?
Stres gittikçe hayatımızın bir parçası haline gelmekte, hastalıklarda, daha sonraki bölümlerde detaylandırılacağı şekilde farklı stres uyarılarının kontrol edilememesi ve uzun süreli hale gelmesi sonucu kalp dokusu etkilenmekte ve kalp yetersizliğine kadar ilerleyebilen bir süreçle karşı karşıya kalmaktayız. Fizik aktivite azlığı, sigara kullanımı, trans yağları içeren işlenmiş et alışkanlığı yanında kalp-damar sağlığını tehdit eden ve hastalıkları hızlandıran diğer faktörler üzerinde yazılı ve sözlü medyanın yeterli durmadığı kanısı yaygınlaşmaktadır. Strese bağlı görünen günlük hayatımızdaki sorunların son yıllarda kalp-damar sağlığını önemli şekilde tehdit ettiğini artık biliyoruz.
Egzersiz gibi fiziksel stres dışında ‘Strese bağlı düşük uyku kalitesi’ kalp-damar hastalıklarında damar çeperine mekanik stres yapan temel risk faktörlerinden yüksek tansiyon ile ilişkili bulunmuştur. Stres ve uyku bozukluklarının kalp-damar hastalıkları riski ile ilgisi bilinmesine rağmen henüz risk değerlendirmesi kriterleri arasında değildir.
Daha önemlisi, uyku bozukluğu ile beraber iş stresinin öldürücü bir şekilde kendini gösterdiğinin son dönemde kanıtlanmış olmasıdır. Bu iki faktörden her ikisinin mevcut olduğu bireylerin ölüm riskinin çok yüksek olduğunu artık biliyoruz.
Kalp ve damar hastalıklarında ölümlerin daha fakir bireylerde daha fazla olduğu bilinmektedir. İlginç diğer bir bulgu da, ritim bozukluğu olan hastalarda fakir olanların, ekonomik durumu üstün bireylere göre felç geçirme oranının daha yüksek bulunmuş olmasıdır. Bu, strese bağlı olabileceği gibi sosyoekonomik kötü koşullar nedeniyle kolesterol ve kan akışkanlığını artıran ilaçların daha az kullanılması ile ilişkili de olabilir. Dolayısıyla günümüzde fiziksel stres dışında duygusal ve iş stresinin de çok önemli olduğu bilinmekte, yukarıda bahsedildiği üzere sıklıkla vurgulanmakta ve üzerinde önemle durulmaktadır. Son bulgular ek olarak strese bağlı uyku kalitesi bozulmasının da önemli olduğunu göstermiştir.
Yüksek kan basıncı ile ilgili bilgilerimiz de son yıllarda güncellenmiştir. Artık kan basıncının çok dinamik ve oynak olduğunu çok iyi bilmekteyiz. Önceden tek güvendiğimiz kriter olan 24 saatlik kan basıncı kaydındaki ortalama kan basıncı oranı dışında tansiyonun seviyesinin oynaklığı ve aralıklarla fark tespit edilmesinin kalp ve damar problemleri ile ilişkili olduğu da artık tespit edilmiştir. Bu sonuçlar aslında hayati fonksiyonlarımızı yansıtan nabız, tansiyon gibi ölçümleri periyodik yapmamız gerektiğini de göstermektedir.
Ayrıca yüksek tansiyonun egzersiz sırasında olabileceğini ve bunun risk taşıyabileceğini gösteren çalışmalar uzun zamandır bilinmektedir. Kalp hastalıklarında risklerin erken tespit edilmesi ve teşhisin doğru konulması dışında koruyucu tedavinin gerektirdiği ilaç kullanımının insanlar tarafından gereksiz görülmesiyle sık karşılaşılabilmekte ve bu durum ileriki bölümlerde detaylı belirtileceği şekilde istenmeyen sonuçlara yol açmaktadır.
Genel anlamda kontrolsüzlük, gereksiz endişelenmek, umutsuzluk ve aşırı hassasiyet gibi hissedilen ve yaşanan deneyimler STRES olarak tarif edilir.
Stres ve negatif duygusal durumun hastalıkları şiddetlendirdiği ve çoğu hastalığın gidişini kötüleştirdiği bilinmektedir.
Diğer yandan pozitif duygusal durum, olumlu düşünme ve çevreyle pozitif uyumun erken ölümleri önleyerek ömrü uzattığı bildirilmiştir.
Referanslar:
• Sasaki, Avrupa Kardiyoloji Toplantısı, 31 Ağustos-4 Eylül 2019, Paris, Fransa(Sunum P4403).
• Korostovtsva, Avrupa Kardiyoloji Toplantısı, 31 Ağustos-4 Eylül 2019, Paris, Fransa(Sunum P1554).
• Liao, Avrupa Kardiyoloji Toplantısı, 31 Ağustos-4 Eylül 2019, Paris, Fransa (Sunum 3775).
• Lij ve ark. Eur J Prev. Cardiology 2019 (sunum).
• Sung J. ve ark. Eur J Prev. Cardiology 2019 (sunum).
• Mc Crathy R. Science of the Heart. Heartmath Inst. 2015.
Stres hangi mekanizma ile kalp damar sistemini etkiler?
Stres, çağımızın hastalığıdır ve hemen hemen herkeste farklı düzeylerde soruna yol açmakta ve nörohormonlar marifeti ile birçok kronik hastalığın ilerlemesine neden olmaktadır. Uzun yıllardır tıpta sirkadiyen ritim (stres hormonlarının gün içindeki düzeyleri) ki gün içinde en fazla sabah saatlerinde aktif olurlar ve özellikle bu saatlerde kalp krizi riski daha fazladır (daha detaylı bilgi almak isteyen okuyucular için adrenalin, noradrenalin ve kortizol gibi hormonların stresle ilişkisi ‘OKSİDATİF STRES VE KALP DOKUSUNUN HASAR GÖRMESİ’ başlıklı bölümde belirtilmiştir). Yoğun stres varlığı günümüzde kalp ve damar hastalıkları için en önemli risk faktörlerinden biri haline gelmiştir, ancak diyet ve egzersiz kadar üzerinde durulmamaktadır.
Diğer yandan damar hastalıklarının tüm risk faktörleri ile stresin doğrudan ilişkisi vardır. Örneğin 30 yıllık mesleki hayatımda damarını açtığım birçok şeker hastası düzenli tedavi almasına rağmen kan şekeri düzeyleri istenilen düzeyde kontrol edilemedi. Hastaları ve aileleri soruşturduğumda ilaçlarını çok dikkatli kullandıklarını ve diyetlerine son derece dikkat etiklerini tespit ettim. Ancak hasta yakınlarının belirttiği ve çok önemli olduğunu düşündüğüm bir nokta vardı ki, genellikle hasta yakınları muayenenin sonuna doğru dikkatli sorguladığımda belirtmişlerdi. O da hastanın çok sinirli, stresli ve tahammül edemez bir durumda olduğuydu. Bu da bana kendi takip hastalarımdan tespit ettiğim bir şeyi gösterdi: Sorun, medyada sürekli söylenen, kan şekerini hücrelere sokan insülin rezistansı (direnci) yanında insüline karşı çalışan kontrinsüliner sistemin (adrenalin, noradrenalin gibi stres hormonları ve kortizol) daha aktif olduğu ve dengenin bu sistemden yana kaydığı idi.
Stresin diğer risk faktörlerinden ana farkı, diğer risk faktörlerinin de ayrı ayrı stres durumundan son derece etkilenmeleridir. En tipik örneklerinden biri, yukarıda bahsettiğimiz şeker hastalarındaki kötü etkisi dışında mesela sigara bıraktırılan damar hastalarının stresindeki ani artışa yönelik gözlemlerdir. Tabii ki sigara kalp damar hastalarında kullanılmamalı, ancak sigara kestirilirken ani stres artışının olabileceği öngörülmeli ve gerekli önlemler dikkatle alınmalıdır. Bu önlemler, hastanın stres düzeyini kontrol edebilecek ilaçlar yanında, hastalığın şiddetine göre doktorun önereceği aerobik egzersizler ve stres hormonlarını salgılatan sistemin mümkün olduğunca kontrol edilmesidir.
Aşırı düşünceli insanların negatif düşüncelerini kontrol etmeleri ve günlük hayatta daha sakin ve rahat olmaları kalp ve damar hastalıklarından korunmada avantaj sağlayabilir. Strese verilen cevabın kontrol edilmesi ile hayata daha pozitif bakmak mümkün olabilir. Ne yazık ki medyada diyet programlarına verilen önemin ve önceliğin çok daha azı bile strese ayrılmamaktadır. Bunun çok önemli bir eksiklik olduğu net bir gerçektir.
Vücudumuzda farklı organlar kendi fonksiyonlarına özgü olarak stresten zarar görmektedir. Genellikle bu stres uyarısına bağlı nörohormonal etki, doku adaptasyonun bozulması ile ifade edilir. Yani dokular stresin üstesinden gelemez ve iflas etmeye başlar. Gerçekten kalp damar sisteminin de kronik stresten etkilendiğini, kısa sürede kontrol edilemeyen ve damara binen yükler nedeniyle artan dirençten kalbin zarar gördüğü, kesitsel çalışmalardaki bulgulardan biliniyordu. Ancak iflas sürecinin ilerleyişini basamaklı göstermek mikro görüntüleme gerektiriyordu. Strese bağlı iflas sürecinin basamaklı ilerleyişini ve kalp geometrisinin değişerek kalp yetersizliğine kadar ilerleyen süreci kronik stresin başlattığını (Strese altında kalp morfolojisi) ‘2019, Uluslararası Kardiyoloji Dergisi’nde yayınlayarak ortaya koyma şansına sahip oldum.
Kalp penceresinden baktığınızda ilginç olan, kapak hastalıklarındaki gibi mekanik, yani kan akımının perdelenmesiyle veya daha sık rastladığımız kronik (uzun süreli) damarlardaki direnci artıran ve istirahat veya egzersiz sırasında oluşan yüksek tansiyon ile ani duygusal dengesizliklerde oluşan kalp problemlerindeki bulguların benzerlik göstermesidir. Daha önce saptanmamış bu özgün bulguların detaylarını ‘Strese altında kalp morfolojisi’ olarak yayınlara taşımam mesleki hayatım boyunca beni en çok mutlu eden ve kariyerime katkısı olduğuna inandığım bir gelişme olmuştur (bu konuyu daha detaylı bilmek isteyen okuyucular için bölümlerin sonunda ilgili yayınlar sunulmuştur).
Gerçekten mikroskobik ultrasonografi incelemelerimizde kontrolsüz egzersizin de yüksek tansiyona yol açarak kalpte strese bağlı anormalliklere neden olabileceğini gördük. 2009’daki bu mikro görüntüleme raporumuzdan sonra Malek ve arkadaşları ‘çok sağlıklı bilinen koşucu ve atletlerde’ egzersizde yüksek tansiyon ve buna bağlı magnetik rezonansta (EMAR) bizim bulgularımıza benzer bulguları 2019’da yayınladı. Bu da yüksek tansiyona bağlı uzun süreli stresin çok sağlıklı diye bildiğimiz bireylerde dahi olabileceğini ve dikkate değer olduğunu gösterdi. Normal, sağlıklı ya da fizyolojik kabul edilen spor aktiviteleri, aslında insan vücuduna uygun değildir. Çok uzun süreli koşu yapan maraton koşucularında ve çok sağlıklı görüntü veren spor yapan ancak tansiyonunu takip etmeyen kişilerde de kalpte anormalliklerin olabileceği unutulmamalıdır. 2004 ve 2006 yıllarında bizim literatüre eklediğimiz yazılardaki kalp özelliklerinin yıllar sonra EMAR çalışmalarında saptanması bu bulguların önemini artırmıştır. Kontrollerde ‘Strese altında kalp morfolojisi’ tespiti, tansiyon probleminden haberdar olmayan insanlar için hem erken biyobelirteç olarak çok faydalı olabilecek ve hem de hayat kurtaracak bir bulgu olarak literatürde önemini artıracak gibi görünmektedir. Bu tespit insanların tansiyonlarını çok daha titiz kontrol ettirerek erken önlem alınmasına ve beyin, şah damarı, böbrek, kalp, bacak damarları, göz damarlarının zarar görmesi engellenerek organ hasarlarının önüne geçilmesine imkan sağlayacaktır. Ayrıca 30 yılı aşkın mesleki hayatım boyunca kontrolsüz organ hasarlı çok hasta görmem nedeniyle ‘erken kontrol’ imkanlarına yönelik projelerimi, İngiltere’de yayınlanan British Medical Journal dergisinin 2020 yılı içinde planladığı bilimsel platforma sunma imkanı buldum. Başarılı yayınlara ek olarak bu bulguların bilimsel platformlarda vurgulanması, bireysel sağlık üzerine faydasının ötesinde toplumsal anlamda erken kontrol ve erken teşhise yönelik daha etkin sağlık sistemi yapılandırılmasına katkı verecektir.
Diğer taraftan 2020 yılı içinde baskıya alınan ve prestijli bir yayın olan Blood Pressure Monitoring dergisinde yayınlanacak olan yazımda sadece psikolojik stres ve hipertansiyonun kalpteki özgün etkilerini değil, çok önemli olduğuna inandığım ‘Strese altında kalp morfolojisi’ katkısıyla egzersiz sırasında yüksek tansiyonun ve tansiyondaki dinamik oynaklıklarının tespit edilip tedaviyle kontrol edilebileceğini bir defa daha vurgulamış olacağım.
Beyin penceresinden baktığımızda da stres altında akut veya kronik süreçlerle ilerleyen son derece kompleks mekanizmaların ortaya konduğunu görebiliriz. Ön çalışmalar, stres karşısında beyin dokusunun dinamik ve özgün cevaplar verdiğini göstermiştir. Emosyonel (duygusal) diye tanımlanan durumlar ile fiziksel kaynaklı stres uyarılarının beyinde benzer etkiler yaptığını ortaya koymuşlardır. Bu örnekler, uyarı tipi ne olursa olsun beyin gibi çok önemli bir hedef dokuda stres uyarılarının benzer kimyasal maddeleri aktifleştirerek dokuya zarar verme ve tehlikeli sonuçlara yol açma riski olduğunu göstermiştir.
Ayrıca klasik olarak bilindiği şekilde beyin kalbe değil, kalp beyne sinirler yoluyla daha fazla uyarı göndermektedir. Sonuç olarak unutmamamız ve önlem almamız gereken durumlar:
Kalbi geometrik veya fonksiyonel olarak etkileyen durumlarda özellikle yüksek tansiyon, aşırı strese bağlı kalp kası fonksiyonu bozukluğu veya insanlarda en sık ölüm nedeni olan kalbi besleyen koroner damarların tıkanıklığı saptanan hastalarda stres varlığının sorgulanmasıdır.
Özellikle erken dönemde ‘Strese altında kalp morfolojisi’ saptanan hastalarda depresyon, halsizlik ve hareket azlığı olup olmadığı sorgulanmalıdır, çünkü bu riskli durumların varlığında ölüm riski artmaktadır.
Ayrıca bazı toplum kesimlerinde sosyoekonomik problemler, uyku bozuklukları ve yoğun çalışmaya bağlı iş stresinin de ölüme götürdüğünü artık biliyoruz.
Referanslar:
• Sousa D. The Dynamics of the stress neuromatrix. Molecular psychiatry. 2016:21;302-312.
• Yalcin F., Yalcin H., Abraham TP. Stress-induced regional features of left ventricle is related to pathogenesis of clinical conditions with both acute and chronic stress. Int J Cardiol. 2010;145:367-8.
• Yalcin F. ve ark. Tako-tsubo cardiomyopathy (STRESS CARDIOMYOPATHY) may be associated with cardiac geometric features as observed in hypertensive heart disease. Int J Cardiol 2009;135:251-2.
• Yalcin F. ve ark. Evolution of ventricular hypertrophy and myocardial mechanics in physiologic and pathologic hypertrophy. J Appl Physiol (1985)2019;126:354-62.
• Małek ŁA., Czajkowska A., Mróz A. et al. Left ventricular hypertrophy in middle-aged endurance athletes: is it blood pressure related? Blood Press Monit 2019;24:110-3.
• Sharkey S. ve ark. Acute and reversible cardiomyopathy provoked by stress in women from the United States. Circulation 2005;111:472-9.
• Azzarelli S. ve ark. Intraventricular obstruction in a patient with STRESS CARDIOMYOPATHY. Int J Cardiol. 2007;121:22–4.
• Mc Crathy R. Science of the Heart. Heartmath Inst. 2015.
• Lij ve ark. Eur J Prev. Cardiology 2019, (sunum).
• Sung J. ve ark. Eur J Prev. Cardiology 2019 (sunum).
Kalp hastalıklarının oluşum ve ilerlemesine yönelik mekanizmaları anlamak
Yıllar önceki bilimsel kaynaklara baktığınızda kalp yetersizliği mekanik bir hastalık gibi görülse de günümüzde bu hastalığın nörohormonal zeminde ilerlediğini biliyoruz. Bu nedenle tüm hastalıkların erken tanınması, stres hormonlarını salgılayan kimyasalları içeren böbreküstü bezi kaynaklı ve sinir uçlarından salgılanan stres hormonlarının erken dönemde kontrolü hastalıkların ilerleyişini yavaşlatmada çok önem taşımaktadır.
Bu noktada en akılcı yaklaşım, hepimiz hayatımız boyunca stresle karşılaşacağımıza göre bundan en kısa sürede kurtulmanın yollarını aramamız olmalıdır. Kalp ve damar hastalıklarında stres hormonları marifetiyle damar duvarına yüklenen stresin artması damar içindeki düzenli akımı bozarak türbülansa neden olmakta ve damar yüzeyi hücrelerinde fonksiyon bozukluğu yapmaktadır. Stentle açılan damar tıkanıklıklarının çok büyük bir bölümü bu şekilde uzun yıllar içinde bu hücrelerdeki fonksiyon bozukluğunun sonucu meydana gelmektedir (endotel hücre disfonksiyonu).
Sempatik sinir sisteminden kaynaklanan hormonlar (stres hormonları), zihinsel travma ve streslerde veya yoğun yaşam temposu ve kronik zihinsel yorgunluk gibi stresli durumlarda yalnız kalp-damar sistemini değil, solunum sistemi ve vücut kaslarını da ileri derecede negatif etkileyebilmekte ve bu sistemlerin fonksiyonunu bozmaktadır. Ben de mesleki hayatımda birçok yüksek tansiyonlu veya kronik (uzun soluklu) çarpıntısı olan hastalarımda diğer nedenleri dışlayarak zihinsel yorgunluk veya depresyona bağlı şikâyetlerin yoğun olduğunu bizzat gözlemledim. Dolayısıyla zihnini tam anlamıyla kontrol edemeyen, stresle mental yorgunluk altında olan bir kişide sıklıkla kol ve bacaklarda gerginlik hissi, sırtta ağrı gibi şikâyetler stres hormonlarına bağlı olarak ortaya çıkabilir.
Günlük hayatımızda medyada yoğun olarak dile getirilen sigara bırakma, kolesterol kontrolü, insülin direncinin azaltılması, obeziteden kaçınılması ve kan basıncının kontrolde tutulması yanında günlük hayattaki stresten kurtulmanın yollarını aramak da çok önem taşımaktadır. Kan basıncı kontrolü için tuz miktarının günde 6 gramın altında tutulması, kilo artışının önlenmesinde karbonhidratın diyette azaltılması gibi çok önemli koruyucu önlemler yanında kafamızda pozitif düşünceleri yoğunlaştırmanın, günlük aktivitelerimizde, özellikle stresli çalışma ortamlarında solunum egzersizi yapmanın ve derin nefes almanın vücudumuz için ne kadar önemli olduğunu hatırlamalıyız. Bunlara vereceğimiz dikkat zaman içinde kafamızdaki çoğu gereksiz stres nedenlerini azaltıp vücut fonksiyonlarımızda beklediğimizden çok fazla olumlu etki yaratabilir.
Kalp ve damar hastalıklarının en kötü özelliklerinden biri, aynı kanser hastalığındaki gibi ilerlemeden önce hastaları çok rahatsız etmemesi, gizli kalması ve belirgin şikâyet yaratmamasıdır. Genellikle 40 ila 50 yaşlarından itibaren kalp damarlarında hastalık başlasa dahi kan akımını bozmadığından göğüs ağrısı, fiziksel hareket kapasitesinde azalma veya nefes darlığı yapmayabilir. Kontrolsüz kalması halinde bu kişiler kalp krizi yönünden risk taşırlar. Kanser gibi kalp hastalığında da sigara çok büyük risk olduğundan, mesleki hayatımda birçok hastamı sigarayı bırakmadıkları takdirde gırtlağı alınmış (laringektomi) kanser hastalarının odasına götürüp hastanın konuşamadığını gösterdiğimde büyük çoğunluğu etkilenmiş ve sigarayı bırakmışlardır.
Dolayısıyla hastalıkların ilerlemesinin sonuçları tüm hastalara ikna edici şekilde anlatılmadığında son dönemini öngöremeyen hastaların önlem almaları mümkün olmayacaktır. Bu şekilde düşünenlerin büyük çoğunluğu kendini iyi hissettiği için de risk faktörlerine yönelik koruyucu ilaçlarını ihmal edebilir. Bu yaklaşımın toplum düzeyinde sağlanamaması üzücüdür ki zaten acil servise gelen hasta sayısının yeterli düzeyde azaltılamamasının temel nedenlerinden biri de düzenli kontrolün ihmal edilmesidir.
Sonuç olarak koruyucu önlemlerin alınması ve bireysel risklerin bilinerek kontrol edilmesi ancak BİREYLERİN SAĞLIK SORUNLARI İLE İLGİLİ OLARAK SON DÖNEMDE ÖLÜME GÖTÜREN TABLOLAR HAKKINDA BİLGİLENDİRİLMESİ VE ÖNCEDEN BU MEKANİZMALARI ANLAMALARI, RİSK FAKTÖRLERİNİN KONTROL EDİLMESİNİ KOLAYLAŞTIRACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM.
Bunun için de sağlıkçıların mutlaka hastalara yeterli zaman ayırmaları gerekmektedir.
Referanslar:
• Pasternak RC. Braunwald’s Heart Disease, A textbook of cardiovascular medicine.
• Mc Crathy R. Science of the Heart. Heartmath Inst. 2015.
Kalp hastalıklarının risk faktörleri kontrolüyle önlenmesi, hastalık oluştuktan sonraki tedavisinden hem ucuz hem de çok daha etkindir
Kalbimizi tehdit eden risk faktörleri ‘koruyucu hekimlik’ marifeti ile, yani kişinin herhangi bir şikâyeti olmasa dahi özellikle 40 yaşından sonra yılda bir kez doktora gitmesi ile kontrol altına alınabilir. Ancak bu mekanizmayı insanlarımızın kabul etmesi, ‘nasıl olsa şikâyetim yok, şikâyetim olduğunda bakarız çaresine’ düşüncesi nedeniyle genellikle işe yaramamakta ve önceden sağlık problemlerinin TIPTA ‘BİOMARKER’ denen ‘HASTALIK ÖNGÖRDÜRÜCÜLERİ’n tespit edilmesi ve erken dönemde kontrol altına alınması sağlanamamaktadır. Bu kitapta vurgulanan, benim de yaptığım çoğu araştırma, hastalıkların erken teşhisine ve böylece erken önlem ve tedavisine yöneliktir, yani tıbbın gerçek ve olması gereken amacına yönelik çalışmalardır. Diğer bir tıp endüstrisi vardır ki, ileri dönem hastalıkların tedavisine yöneliktir ve maalesef tıbbi kongrelerde ve toplantılarda bu araştırmaların erken teşhise yönelik araştırmaların önüne geçtiği konusunda genel bir fikir vardır.
Kalp damar hastalıklarında, ‘hastalık özellikle kalp krizine kadar ilerlediğinde, yani kan pompalaması yapan kalbin kas dokusu hasarlandığı zaman anjiografi (damar filmi) ve stent ile damarın açılması işlemi yapılır’ şeklindeki düşünce biçimi yaygındır. Maalesef ülkemizde acillerin yoğun işlemesinin nedenlerinden biri de tüm hastalıklarda şikâyetlerin çok artması safhasında sağlık yardımı talep edilmesidir. Ancak bu, koruyucu hekimlik yönünden tamamıyla sakıncalıdır, örneğin kalp krizi geçirmiş bir hastada damarı balon/ stent ile açsak bile kalp kası dokusu hasarlandığından tedaviden alacağımız sonuç sınırlı olacaktır. Diğer bir ifadeyle, damar hastalığının hasta kalp krizi geçirmeden önlenmesi ve doku hasarı olmadan etkin tedavinin sağlanması daha ideal bir yaklaşım olacaktır.
Aralıklı strese maruz kalma durumunda kişinin bunun üstesinden gelememesi halinde, stres hormonlarının zararlı etkisinin kalıcı hale gelebileceği ve hastalık sürecinde kalp dokusunu iflas noktasına götürebileceğini önceki kısımlarda önemle vurgulandı. Otonom sinir sistemi (kişinin kontrolü dışında/kendiliğinden), stres hormonlarını düzenleyen sempatik sinir sistemi dışında bunları dengeleyen parasempatik sinir sistemini içermektedir. Acelecilik, koşuşturma, tez canlılık ve çarpıntıya neden olan sempatik sinir sistemine karşı dinginlik, sakinlik, düzenli ve makul bir nabız hızı sağlayan parasempatik sistemin aktif olması stres kontrolü açısından son derece önemlidir.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию (https://www.litres.ru/chitat-onlayn/?art=69570175?lfrom=390579938) на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.