Yaz Şafağında

Yaz Şafağında
Esenkul Jakıpbek

Esenkul Jakıpbek
Yaz Şafağında

Takdim

Abzal SAPARBEKULI
Kazakistan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi
Kazak söz sanatının en etkili temsilcileri olan ozanlar ile şairlerini genelde şiirlerinden tanırız. Eserlerinde bıraktıkları izleriyle yaşadıkları dönemlerini, toplumun sosyal ve siyasal yapısını, düşünce ve duyguların derinliğini idrak ederiz. Bir de eserlerini incelediğimiz gibi özgeçmişlerini de önemseriz. Hangi şartlarda yetiştiğini, büyüdüğünü ve ne tür olaylara şahitlik ettiğini merak ederiz.
Geçiş dönemi olarak isimlendirdiğimiz Kazakistan’ın bağımsızlıktan önceki ve sonraki dönemlerinde neşet etmiştir ozan Esenkul Jakıpbek. Daha çok ozan olarak tanılan, sonraki dönemlerde ise hem şair hem de bestekar olarak bilinen Esenkul Jakıpbek’in özgeçmişine baktığımız zaman onun Almatı Eyaleti Jambıl İlçesindeki Birlik Kasabasında, diğer bir ifadeyle Tanrı dağlarının eteklerinde 1953 senesinde dünyaya geldiğini görürüz. Zamanından erken doğan evladının büyümesine annesi ile babası hep tereddüt etmişlerdi. “Bu çocuk adam olmaz” diyerek doğum kimliğini bile almaya acele etmemişlerdi. İki küsür ay geçtikten sonra çocuğun iyileştiğini görünce ancak muhtarlıktan kimliğini almışlardı.
Çocuk Esenkul, Abay ile Bircan’ın ezgilerini ustaca çalan babası Serikbay’ın sanatını görerek büyümüş. Kasabada traktör süren babası dombra çalmakla birlikte irticalen şiirler okurmuş. Özellikle, akşamları ocak başında Süyinbay, Jambıl, Kenen gibi ozanların ve Yedisu bölgesinin geleneksel müziklerini çalarmış.
Babası Serikbay daha önceki dönemlerde Abay Opera ve Bale Tiyatrosuna davet edilir. Fakat 2. Dünya Savaşı başlayınca sanatla ilgilenmeye imkan bulamaz. Kasabadakiler ona her zaman “Ozan Serikbay” diye hitap ederlermiş. Annesi ise, Ukraynalı Elizaveta Hanım. Savaş döneminde Kazakistan’a sürgün olarak gelen annesi on bir yaşında Kazakça öğrenir, yıllar sonra babası Serikbay’la evlenir. Annesi ile babası on bir evlat sahibi olurlar.
Çocuk Esenkul’un ilk yazdığı “Güç” adlı şiiri orta okulda okurken ilçe gazetesinde yayınlanır. O günden itibaren ilk şiirini yayınlayan gazetede çalışmaya başlar. Çalışmaya başladığından bir sene sonra Kazak Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesinde eğitim görür. O sırada aynı gazetede görev yapmakla birlikte Jalın Dergisinde, ilçeye bağlı olan müzede de çalışır. Gazetecilik alanında yaptığı araştırmaları devam ederken, liselerde ders verir. Böylece on iki sene boyunca şiir seven, edebiyat seven gençleri yetirştirdi. Kendisi de gençleri yetiştirdiği sıralarda çocuklara yönelik, gençlere yönelik şiirler yazdı.
Esenkul Jakıpbek yetenek ve kabiliyetiyle, yoğun çalışmalarıyla ülke geneline tanınmıştır. Otuz seneden aşkın zaman içinde ozanlarla atışarak “atışmada çakma, yazıda akma” olarak ün kazandı. O dönemde Kazakistan tarihinde ilk defa televizyon vasıtasıyla atışmalar gösterilmeye başladı. Ve o ilk atışmada birinci olmuş ve ödül kazanmıştır.
Sanattaki hayatının kırk beş yılı sürecinde “Kırlangıç”, “Kaynak”, “Sevincimden Patlarım”, “Biz İkimiz,” “Toprağa Tap”, “Gönül Tarihçesi” gibi yirmiden fazla şiir eserleriyle okurun gönlünde adeta taht kurdu. İki yüzden fazla şiirleri bestelendi. Ayrıca, kendisinin bestelediği şiirleri yirmiyi bulmuştur.
Hayatının son yıllarında Almatı Eyaleti Jambıl İlçesine bağlı olan Atameken Gazetesinde genel yayın yönetmeni olarak çalıştı. Tanrı dağlarının eteklerinde büyüyen şair dağlarından ayrılmak istemez. Şehrin yorucu hayatından kaçarak çocukluğundan beri büyüdüğü kasabasında yerleşti. Sonraki yıllarda ilçe merkezine taşındı ve orada yaşadı.
O, dedeleri olan Süyinbay ile Jambıl gibi Tanrı dağlarının sesi soluğu oldu. İnsanlar içinde bir insan olarak yaşadı ve şiir hazinesine dönüştü. Kazak söz sanatının inci ile mercanlarını seçerek milletin beğenisini, sevgisini kazandı. Atışmanın klasik örneklerini yeniden yaşattı. Sonraki yıllarda ise, yazı şiirine önem vererek şiir sanatının en güzel misallerini gösterdi ve okurlarının başucu eserlerini kaleme aldı.
Altmış yaşına gelir gelmez vefat eden değerli ozanımızın birçok eserlerinin Türkiye Türkçesine çevrilmesini çok önemsiyoruz. Zaten Devlet Başkanımızın da ozanın bestelediği türkülerini büyük bir ilgiyle dinlediğini ve zaman zaman kendisine destek vererek sanatkarlığının gelişmesine katkı sağladığını herkes bilir.
Kazak ozanı Esenkul Jakıpbek’in Türkçe eserlerini kitaplaştırarak kardeş Türk milletine tanıtan Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Yakup Ömeroğlu’ya, ozanın sanatını tanıtmaya katkı sağlayan Ak Orda Ulusal Hareketi Başkanı Kayrat Satıbaldı’ya, ozanın aynı zamanda talebesi olan Kazakistan’ın Kültür Emektarı Akan Abdualiyev’e, eserlerini derleyen gazeteci-yazar Kanşayım Baydauletova’ya, çeviren Malik Otarbayev’e ve şiirsel redaktesini yapan Ataman Kalebozan’a ülkemiz ve milletimiz adına şükran duygularımı arz eder, Türk okurlarının başucu kitabı olmasını temenni ederim.

Takdim

Dr. Yakup ÖMEROĞLU
Avrasya Yazarlar Birliği Genel Başkanı
Türk dünyasının en büyük özelliği, kültür ve sanatının zengin olmasıdır. Sağlam bir manevi yapıya sahip olarak gelişme yolunda net adımlarla ilerlemesidir. Kendine ait manevi boyutuyla yabancı dünya kültürlerini de içinde barındıran enginliğe de sahiptir bu dünya.
Kardeş Kazak halkının edebiyatı, Türk dünyası söz sanatının en önemli parçasıdır. Günümüze kadar sözlü olarak başlayan, sonraki dönemlerde yazılı olarak gelişen Kazak edebiyatı dünya edebiyatının derinlik kazanmasına büyük katkı sağladı. Özellikle, şiir konusunda zirveyi yakalayarak nice ülke edebiyatlarına örnek oldu.
Kazak şiirinde önemli yere sahip olan Abay, Mağcan, Kasım, Mukagali, Kadir, Tumanbay gibi şairlerin geleneklerini devam ettiren bağımsızlık döneminin şairleri büyük bir ağacın meyve veren dalları gibi günümüzün insanını aydınlatmışlardır. Geçmiş ile günümüze ışık tutan ve yıllar öncesinde darı bekaya irtihal eden Kazak şairi ve bestekarı Esen-kul Jakıpbek da şiir dünyasında kendine has diliyle, felsefi görüşüyle ve millî duruşuyla farklılığını sergilemiştir.
Esenkul Jakıpbek’in şiirlerindeki hayat ile ölüm, gece ile gündüz, duygu ile düşünce Tanrı dağlarının etrafında örülür. Şair eserlerinde dağlarla bütünleşmiştir. Şiirlerinde yazın dağdan esen serin meltemi, kışın kar fırtınasını hissedersiniz. Aşkı bile tasvir ederken şiirlerinde dağların eteklerinde yaşanan hayatın resmini, rengarenk boyalarını görmek mümkündür.
Evet, Esenkul Jakıpbek, gerçekçi bir şairdir. Şiirlerinin şekli eski Kazak ozanların üslubuna benzer. Geleneksel şiir dünyasının devamıdır adeta. Yerine göre cesur, yiğit, bazen de utangaçtır, kararsızdır, çekingendir. Yine de gönlünün yelkenlerini açık bırakan, kucaklamayı bilen, rencide olsa da dayanan, kinle nefret beslemeyen, ummanlar gibi engindir, seven bir şairdir. Öyle ki, sevgiyi, aşkı, rahatı sevendir. Adeta bir dakika Cennet hayatını görmek için Cehennemin alevlerinde yanmaya razıdır. O kadar rahattır. Ama hayatı bu rahatlığı pek yaşatmamıştır. Mücadele vermekle geçti ömrü. Hakikati aradı hayatı boyunca, eski çocukluk döneminde olduğu gibi tazeliği aradı. Çünkü o, gerçekten sevmek için, bir insan gibi yaşamak için uğraştı… İşte şiirlerini okurken aniden yükselen ve ansızın uçurumdan düşen çeşitli duyguları yaşatır.
Türk dünyasının edebiyat alemi Esenkul Jakıpbek gibi şairlerle zengindir. Öyle inanıyorum ki, onun eserleri çeşitli dillere çevrilerek okurların gönüllerinde adeta tesir edilecek ve zaman geçtikçe daha iyi anlaşılacaktır. Okurun hangi milletten olması önemli değil, yüreğinden damlayan her bir şiiri gönül diliyle yüreklere ulaşacaktır. Ve bunun neticesinde kardeşlik bağlarımız daha sağlam zemin üzerinde güçlenecek, birbirimizi daha iyi anlayacağız. Zira, Mevlana’nın dediği gibi, “Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.”

Önsöz

Kayrat SATIBALDI
Ak Orda Ulusal Hareketi Başkanı,
Milli Spor Çeşitleri Derneği Onursal Başkanı
Türk dünyasının gelişmesine son derecede önem veren Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev yapmış olduğu Seslenişinde “Milli dinamikleri ile potansiyeli güçlendirmek amacıyla kültürümüz ile mefkuremizi daha çok geliştirmemiz gerekir” diyerek kültür alanının net gelişim yönlerini belirlemiştir. Bununla birlikte, “Geleceğe Bakış: Kamu Bilincinin Modernizasyonu” konulu makalesinin öneminden bahsetmiş, isimleri milletin hafızasında kalan mümtaz şahsiyetleri yeni nesillere aktarma hususundaki çalışmaların devam edilmesi gerektiğini söyleyerek büyük bir sorumluluk yüklemiştir. Özellikle, manevi dünyamızın eşsiz bir parçası olan edebiyata önem verilmesi, şair ve yazarlarla buluşarak kitapların yayınlanması, eserlerinin çevrilmesi hususunda katkı sağlanması gerektiğini dile getirmiştir.
Elbaşı’nın zaman zaman görüşmüş olduğu, sanatsal gelişmeleri yakınen takip ederek desteklediği, türkülerini severek dinlediği ve her zaman hal hatırını sorarak ilgi gösterdiği şairlerden biri, Esenkul Jakıpbek’tir. Kazak sanat semasında kayan yıldız gibi bu dünyadan göç eden şairimiz, meşhur ozanlar Süyinbay ile Jambıl’ın izlerini takip edip ozanlık geleneğini devam ettirdi. O, hayattayken kah kalemini tutarak kah dombrasını çalarak milli duygu ve düşünceleri dile getirdi. Kazak Eli’nin Bağımsızlığını bayrak gibi dalgalandırarak halk içinden neşet eden baturlar ile babayiğitlerin cesur yüreklerini anlattı. Toplumun sorunlarını atlamadan milletinin derdini şiir diliyle beyan etti.
“Başında Suvıktepe’nin”, “Savruk Batur’un Eceli”, “Kaynazar ile Sarıbay”, “Kartal ile Anka”, “Kanıbek”, “Belirsiz Baturun Belgesi”, “Taygadaki Kazak” gibi felsefi derinliği olan destan, balad, hikayeleri vasıtasıyla tarihi ile kaderi ortak olan kardeş Türk devletlerinin barışını, halklar dostluğunu, milli birliğini, zaman gerçeğini kaleme aldı. Toprak kaderini kendi kaderinden daha üstün görerek ulusun bütünlüğünü, toprağın tamamiyetini amaçlayan Kazak baturlarının fedakarlıklarını resmetti. “Bekçi Kaygısı” destani aracılığıyla dünyada ilk olarak kendi iradesiyle nükleer silahtan vazgeçen Kazakistan’ı örnek gösterdi. Böylece, Semey’de patlatılan “mantar” yüzünden “Kefeni yok, mezarı yok sağ bir ruha” dönüşen vatandaşın son sözünü iletti. “Doru At” hikayesinde ise, halkımızın şiir sanatında ün kazanan ulu ozanımız Süyinbay Aronulı’nın şahsiyetini tanıttı. “O, Jake!”, “Jambıl, Jambıl”, “Jambıl Dedeme” adlı şiirlerinde “Benim pirim, Süyinbay” diye şiirleriyle metheden ve yüz yaşına kadar yaşayan ozan Jambıl Jabayev’in ismini zikrederek zirvelere taşıdı.
“Bizim Elimizin Yiğitleri” adlı şiiri ise, Kazak delikanlılarını yeniden uyandırdı, cesaret verdi. Bu şiir halkımızın adeta marşına dönüştü. Türkü gibi söylenir.
Evet, şair Esenkul Jakıpbek son nefesine kadar bir milletin evladı gibi davrandı, güçsüzlere sahip çıktı, fakirlerin derdine derman olmaya çalıştı. Gerçeği söyleyerek sosyal adaletsizliklere karşı mücadele verdi. Yalnız kalırken derin düşüncelere daldı. Milletin önünde konuşmalar yaptı. Sahnenin adeta güzelliğine dönüştü. Milli sanatı yücelterek unutulmaya yüz tutmuş gelenekleri ortaya çıkardı.
Kırgızlarla, Özbeklerle uluslararası atışmalarda hep önde koşan yarış atları gibi keskin diliyle, doğaçlamalarıyla, hitabetiyle milletin sevgisini kazandı.
Milli birlik ile halk dostluğu kavramlarını her yönüyle dile getirerek devletine olan vatanseverlik duygusunu uyandırdı.
Hiciv türünde nicelerini eleştirerek doğrulukla, keskinlikle fikirlerini beyan etti. Lirik şiirlerinde ise, okurunu aşık etti, kitapları çoğunluk tarafından beğenilerek gönüllerde taht kurdu.
Uzun zaman öğretmenlik görevini üstlenerek çocuklar konusunda da çalışmalara imza attı. Onlar için yazdığı şiir, bilmece, tekerleme gibi türlerine de vakıf olduğunu ispatladı.
Aynı zamanda, şair Esenkul Jakıpbek şairler mektebini açarak yetenekli gençleri edebiyata, atışma sanatına, türkücülük geleneğine çekerek ders verdi. O dönemde kendisinden istifade ederek büyüyen genç sanatçılar günümüzde ülkemizin en ücra köşelerinde kültür ve sanat dünyasına hizmet etmektedirler.
Gazeteci olarak o, genel yayın yönetmenliğine kadar görevler yaparak kendine has ekol oluşturdu. Bestekar olarak ta halk müziği hazinesini zenginleştirdi. Son yıllarda ise, nesir yazmaya yeltendi. Fakat maalesef yürekleri büyüleyen kalbi aniden durarak onun hiç abartmadan söylediği gerçeği, şiire olan sadakati, atışmadaki yeteneği ile yazarlık kabiliyeti paha biçilmez bir hazineye dönüştü.
Kırk yıllık sanatsal hayatında yirmiden fazla şiir kitabı yayınlandı. Şiirsel piyesi tiyatroda sahnelendi. Askar Süleymenov, Seydahmet Berdikulov, Askar Tokpanov, Fariza Ongarsınova, Tumanbay Moldagaliyev, Cumatay Jakıpbayev, Kajıtay İlyasov, Şerhan Murtaza gibi büyükler kendisine her zaman ilgi gösterdiler, destek verdiler.
Esenkul Jakıpbek’in hangi eserini okursanız, eserlerinde sanatsal düşünce, dokunaklı dil, büyülü resimle farkındalığını gösterir. Zaten onun türküye dönüşen eserleri ayrı bir yazının konusudur. Çünkü o eserler nice efsanevi hatıralara doludur. Kendisinden kalan kültür ve sanat varlığı ile mirasını millete ulaştırmak, gelecek nesillere aktarmak, mecmualarını çıkmarmak, müzesini açmak, anıtını yapmak, herşey zamanla yapılacaktır.
Halkın sevgisini kazanan meşhur şairin cevher şiirlerinin Türk diline çevrilerek kardeş Türkiye’de tanıtılması ülkemiz için büyük bir kıvanç kaynağı, Kazak edebiyatı için büyük bir başarı, kardeş Kazak ve Türk edebiyatları için kopulmaz bir bağ, Türk dünyası kültürüne katkı sağlayan büyük bir zenginlik olmuştur. İki kardeş ülke arasındaki edebi ilişkilerin gelişmesine destek veren Kazakistan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Abzal Saparbekulı ile Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Yakup Ömeroğlu’ya milletimiz adına şükran duygularımı arz ederim.

I. BÖLÜM
HAYATNAME

YAZ ŞAFAĞINDA ŞİİR OKUYANLARIMA
Buyursunlar şiirime
Benzerler tıpkı bana
Kalbim gibi bir titrer bir üşürler
Şiirlerim okunsun bir yaz şafağında.
Şafaklar geçti
Gençliğim gibi
Hazan dolu mevsimlerim gibi
Şiirlerim okunacak bir yaz şafağında.
Görsünler dökülen günlerimi
Bir mutlu bir hüzünlü şiirlerimi
Özlemlerimi, gelmeyenlerimi
Şiirlerim hatırlansın bir yaz şafağında.
Buyurun dostlar hecelerime
Kelime kelime işlediklerime
Gönlümden kopup düşenlerime
Şiirlerim gelsin hem sevenlerime
Bir yaz şafağında…

HAYATNAME
Şiir yazarım…
Yaptığım tek işim benim bu.
Dostuma da
Düşmanıma da
Şiir dolusu gönül sunarım.
Nazımı çekenlerime
Mukagali, Kasım, Tölegenlerime
Abay, Jambıl dedelerime
Ateş gibi yanan Mahambetime
“Kulak ver onlara!”
Sana derim sana.
Yoldaş oldum börülerin börüsüyle
Sırdaş oldum öcülerin öcüsüyle
Ruhum coştu gizemlerin perisiyle
Şiirle yattım, kalktım şiirle
Yaptığım tek işim benim bu.
Başka ne beklerim kalan ömrümden?
Çaresizim başımın büyük derdinden
Kimsem yok benim şiirden başka.

DÖNDÜR BENİ
Döndür beni molla efendi, beterinden.
Takmasam da beyaz sarık sararak,
Uzatmasam da ak sakalı sarkarak,
Bol elbise geçireyim rahatlayarak.
Havada uçuşuyorduk hoplayarak,
Biraz da yürüyelim şiirle ağırlaşıp
Kalan hayatımda usul usul durarak,
Gözlerini balbal taşlar gibi açarak,
İlgi duyalım âleme dışarıdan bakıp,
Döndür beni molla efendi, beterinden.

NEYİM VAR Kİ?
Özgeçmişim kadar neyim var ki?
Var mı taşım benim dikili?
“Şu ne hayattır kağıttaki belgeli!”
Eldeki kafa kâğıdından başka
Neyim var ki?
Evet, yağmurlu bir kasım gecesinde
Evet, kara saçını serdiğinde göğsüme,
Evet, karagözü ile can kattığında sevgime,
Solup giden ana gibi yardan başka
Neyim var ki?
Hayatımda zor anları yaşayarak,
Düştüm hayalimin peşine koşarak,
Erken yaşlarımdan sek sek atlayarak,
Mutluluğu yaşadım sanarak,
Kabarır göğsüm büyülü hislerle dolarak,
“Gel, sen bir ömürsün dalga kıran”
Son nefesimden başka
Neyim var ki?
Bu hayat ki gördüğüm bir serap,
Bu günkü gibi hatırladığım geçmişim
Bir anlıkmış ya Rab
Bana bir gün daha ver desem
Yine de düştü düşecek son yaprak.

ŞİİR ŞİİR
Hece hece heceyim ben
Kelimelerden kelime beğenenim ben
Seninle avunan
Seninle kavrulan
Şiir
Şiir
Şiirim ben.
Yalan yalan yalanım ben
Dünya dünya dünyayım ben
Yaşadığını sanan
Yaşamadığıyla avunan
Ah
Yalan
Dünyayım ben.
Yürek yürek yüreğim ben
Aldatıp aldatıp aldatılanım ben
Aşk sanıp ağlayanım ben
Ah
Bir varmış
Bir de
Yokum ben.
En çok da
Şiir
Şiir
Şiirim ben.

İNSANLARA
Şefkatle baktı bana insanlar
Acıdılar.
Enginlerce kucak açtılar bana
Kapandılar.
Ölene dek dayana geldim onlara
Usandılar.
Şimdi musalla taşında
Başımdalar.
Çınar gibi yaprak oldular bana
Soldular.
Bir kuş sesi geldi kulağıma
Vurdular.
Şimdi musalla taşında
Başımdalar.
-Hakkınızı helal ediyor musunuz?-
Üç defa ediyoruz diye bağırdılar.
Kurtuldular.

SIRRIM YOKTUR
Sırrım yoktur,
Olsa da saklamam,
Gönülde kirim yoktur,
Olsa da atlamam.
Dostuma kucak açan
Kapı gibiyim aralanan.
Sırrım yoktur
Her şeyi aktardım
Dostlara söyledim bir bir
Sır olmaktan çıkardım.
Sakladığım yoktur benim
Olan varsa da anlarım.
Sırrım yoktur benim
Aynaları bile kırarım
Sır tutmasınlar
Yağmur suyuna bakarım
Biraz güler biraz ağlarım
Gülüşüm size
Ağlamalarımı yaradana yaparım.
Sırlarım kalmaz ilgisiz,
Boynuma kıldan incedir bir dilsiz
Kelimeler ip atar engel tanımaz
Densiz ve dizginsiz
Şiirlerim size
Gizlerim yaradanadır benim.
Sırrım yoktur dedim de
Aklıma geldi geçen gece
Hani eski bir yolda
Püskü bir dilenciye
Verdiğim ceket
Hayat yorganımdı
Deyiverdim işte size
Hayatıma dair
Bir canım var o da yaradanıma benim.

ÖVÜCÜLER
İyi adam demişsiniz beni, kardeşim,
Mahcup oldum duyar duymaz.
Daha yeni ben bunu idrak etmişim,
Ben dostsuz, kardeş bensiz olmaz.
Seslendiler tarafımı tutarak,
Bu iyi bir delikanlıdır diye abartarak
Kötüleselerdi, gülerdim kahkaha atarak.
Perişan etti güzel söz gönlümü kırarak.
Hasta oldu yüreğim çok ağır sızlayarak.
Eteğini kesip biçerek, herkesten kaçarak,
Çaresiz gibi oldum yaralı yüzle yalvararak.
Elli yaşıma geldiğimde,
Nasıl da iyi olmuşum hepinize.
Daha önce “iyisin” demediniz de,
Ne oldu öyle yer ile gökyüzüne?
Kimler iyidir, kimler kötü Allah bilir,
Taş terazi sonunda hiç hatasız bildirir.
Övenler değil, taraf tutanlar gelir,
Kim geçecek Sırat’ı Allah bilir.
Beni iyidir diyen övücüler,
Yalan uran, yapmacık sövücüler.
Yıllar akıp geçiyor toz duman,
Kimine iyi deriz, kimine yaman.
Hz. Azrail gelince boşa dileme aman.
Ne sana kalacak dünya ne de bana
Çok geç olmadan
Haktan dileyelim iman.

BU YAZ DA GEÇER
Bu yaz da geçer
yenilik olmadan.
Mehtaplı gece de geçer
gün doğmadan.
Baktığımda ak dağlara
Saçım ağarır
hiç durmadan.
Bu yaz da geçer,
gelir yeni bir yaz,
Sonra bir yaz
Bir yaz
Biraz da güz
Ölmek istemez kimse,
Hayatı sevenlerde
Ölüm gelince
Bir naz
Bir naz
Yavrum böbürlenme
Şekilden şekle girip kibirlenme,
Bak benden söylemesi

DAHA NİCE
Daha nice hayat var ölene kadar,
Mezarlığım dibinde ot bitene kadar.
Ay ile gün eşit gelene kadar.
Ben de ölürüm bir gün şiir de ölse.
Ömrü de iyi geçiremedik meğer
Şiir diye yaşadık ölmeye değer
Dargındı gönlüm hayattaki bana
Dar zamana denk gelen kametler gibi.
Darıldık kaderin katı darlığına,
Sevmediğiyle evlenen biraderler gibi.
Yas günler henüz uzak, say ki ölmüşüz,
Sahibi ölen ata benzer, sanki dövülmüşüz,
Konuşmadan sözden anlayan adamı görsek,
Yüreğinin düz yürüyüşüyle övünmüşüz
Daha nice hayat var görmüşüz
Daha nice nicelerine inşallah
Size çok mu görmüşüz.

GELİR Mİ BİR HABER?
Günler geçerken
Gelir mi bir güzel haber?

Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию (https://www.litres.ru/book/esenkul-jakipbek/yaz-safaginda-69500095/chitat-onlayn/?lfrom=390579938) на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
Yaz Şafağında Esenkul Jakıpbek
Yaz Şafağında

Esenkul Jakıpbek

Тип: электронная книга

Жанр: Стихи и поэзия

Язык: на турецком языке

Издательство: Elips Kitap

Дата публикации: 16.04.2024

Отзывы: Пока нет Добавить отзыв

О книге: Yaz Şafağında, электронная книга автора Esenkul Jakıpbek на турецком языке, в жанре стихи и поэзия

  • Добавить отзыв