Sanki Bir Alevsin

Sanki Bir Alevsin
Leila Alieva

Leyla Aliyeva
Sanki Bir Alevsin

TÜRK ŞİİRİNDE YENİ BİR SOLUK…
Şiire ve sanata saygı, Azerbaycan halkının geçmişinde derin kökleri bulunan millî bir özelliktir. Ayrıca şiir sanatı, halkımızın sevdiği ve eğimli olduğu alandır. Acı, tatlı tarihimizde, şiir ve sanat diliyle günümüze kadar gelen çok önemli anlar ve olayların olması tesadüf değildir. Bu gerçek, bir yandan sözlü halk edebiyatımızın gücü, diğer yandan ulusal sanat yeteneğinin zaferi, kalbimizde yerleşen millî şiirimizin gücüdür. Burada şiirimizle ilgili tarihsel bir ifadeyi hatırlamak gerekir: “Şairin sözleri gerçeğin sesidir!”
Bu bağlamda, şaire Leyla Aliyeva’nın sanatsal yaratıcılığından söz ediyoruz. Şairenin şiirsel dünyasına baktığımızda, ele aldığı konular ile şiirleri için seçtiği isimler arasında zengin bir uyum olduğunu görüyoruz. Leyla Hanım’ın şiirlerine, saf bir samimiyet ve asil bir yardımseverlik kokusu sinmiştir.
Nobel ödüllü ünlü Amerikalı yazar William Falkner şöyle yazıyor: “Sakin ruh ve rahat bir günlük yaşam, sanatçı için önemli değil. Yazarın maddî özgürlük ve bağımsızlıktan çok, kâğıt ve kaleme ihtiyacı vardır!” Leyla Aliyeva’nın, yaşamı ve faaliyetlerinde, bu bilge fikirlerin realitesini ve reddedilemez gerçekliğini, toplumsal bakış açısı ve yaratıcılığında açıkça görüyoruz.
Leyla Aliyeva’nın eserinde gözlemlenen bu nadir özellikler, sanatsal yeteneği, halkla ilişkilerdeki tükenmez enerjisi; vatan, ülke ve millet sevgisi ve doğa aşkı ile yakından ilgilidir. Şairenin tablolarındaki renk çeşitliliği, şiir örneklerinde de dikkati çekmektedir. Aynı zamanda Leyla Hanım’ın sosyal faaliyetlerinde çok yönlü olması, şiirlerinin konusu üzerinde de etkili olmuştur. Leyla Hanım’ın günümüz dünyasının canlı bir parçası olan Wi-fi, YouTube vb. gibi konularda yazdıkları şiirleri okuduğumuzda, günlük yaşamımızda meydana gelen olaylar bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçer. Şairinin “Gidip Biraz Ağlayayım”, şiirinde sekiz kez kullandığı “Kalbim ve yüreğim” sözü, şaire ile onun ince kalbinin yüz-yüze, göz-göze, gönül-gönüle samimi olarak sohbetinin açıklamasıdır:
Hayır, iyisi bu ki
Saksıya diktiğim,
Çiçek yeşersin yerden.
Ya da bala bandırıp,
Acısını unutturayım,
Gördüğünüz gibi, şiirin yalnızca bu kıtasında bile şairenin halk edebiyatını, ulusal ifade tarzını ne kadar iyi anlayabildiğini gösterir. Burada “bala bandırmak” ifadesini başka bir kelime veya cümle birleşimi ile değiştirmek mümkün değildir.
Leyla Hanım, hem resim hem de edebî eserlerinde doğa olaylarıyla duygusal hisler arasında uyumlu bir armoni yatarmıştır. Şairenin tüm şiirleri okuyucuyu duygulandırır. Onun “Neredesin, Dünyanın İyi Adamı?” şiiri şöyle başlar:
Neredesin dünyanın iyi adamı?
Acaba hangi uzak kıtalardasın?
Bütün denizlerden, nehirlerden geçip
Seni görmek için acele ediyorum!
Şaire, iki soru etrafında şiir becerileri ile tüm kıtaların, ormanların, dağların ve nehirlerin üstesinden gelerek ve duygularını içtenlikle ifade etme yeteneğini arar. Okuyucu ile samimi bir ilişki kurar. Genel olarak, idealizm ve sadelik arayışı şairenin şiir için tasarladığı ışıklı bir yoludur ki onun tüm yaratıcılığından geçmektedir.
Leyla Aliyeva’nın aşkı, güzelliği ve insanî duyguları her zaman okuyucunun kalbini okşar. Büyük şairimiz Hüseyin Cavid’in tabiri ile: “Benim Tanrım, güzelliktir, sevgidir!” diyebiliriz.
Şairenin eserlerinin nadir özelliklerinden birisi de okuyuculara sürekli iyimserlik aşılamasıdır. Hatta, gamdan, kederin ve hüzünden yazdığı şiirin sonu bile okuyucuda iyimser bir hava yaratıyor. Tıpkı “Keder Geçip Gidecek” şiirindeki gibi:
“Üzülme! Gam keder
birgün geçip gidecek!”
diye, ümit verir.
Gönül, zaman, aşk, güzellik, sevgi vb. konularında yazdığı şiirler, şaireyi şiir yolculuğunda sonsuzluğa doğru götürür. Leyla Hanım, şiir dilinde duygu ve düşüncelerini tereddüt etmeden ifade eder. Şairin her bir şiirindeki samimiyet, bir sonraki ifadenin ışık saçan şafağıdır. Leyla Hanım “Bakü” şiirinde şöyle yazıyor:
Garip ülkelerde hatırlarken seni,
Bazen gözyaşlarımı döküyorum sessiz.
Seni anlamadan, hayran kalıyorum
Anlarsam eğer, dayanamam sensiz.
Veya her mısrasında özgürlüğe aşık olduğunu cesaretle ilan eden Leyla Hanım’ın kaleminin gücü, büyük filozof İmadeddin Nesimi’nin duygusallığı ile benzerlik kurar. Şaire “Hapsetmeyin Beni Tablolara” şiirinde şöyle yazıyor:
Hapsetmeyin beni tablolara!
Bu kaygı, bu dikkat gerekli değil.
Eğer ruhuma merhamet gösterecekseniz,
Siz ona sadece özgürlük verin.
Leyla Aliyeva’nın edebî eserlerinde, düşündürücü ve örnek ifadeler ile karşılaşırız. Evet, “Zaman her şeye egemendir. O, sanki kendi geçiciliği ve insanın aceleciliği arasında bir dengeleme kuvvetidir. İnsanın tüm emeli zamana bağlıdır ve zaman geri gelmediği gibi, emel de silinmez ve geri dönmez. Onu değiştirme fırsatı yoktur. Zaman hiçbir şeye boyun eğmez, hiç kimseden çekinmez, kimseye ihtiyacı yoktur!” Zamanın egemenliğine karşı çıkmak ise, her sanatçının yaratıcılığındaki kararlılık ve yenilmezlik belirtisidir. Leyla Hanım, zarif ve sağlam kalbi ile zamanın yetersizliğine ve geri dönmezliğine karşı isyan eder ve bu isyanını şiir dili konusundaki yeteneği ile dile getirir. Genel olarak Leyla Hanım’ın yaratıcılığında zamana bağlı konular özel bir üstünlük oluşturur.
Zaman nereye aktı, acaba böyle?
Ben “dur” dedim, o durmadı.
Yola, karanlık çöktü saat altıda,
Elim güneşe uzana kaldı…
Görüldüğü gibi, bu şiirde, zamanın hızına dair düşüncelerini, naif ve renkli kelimelerle tanımlayabilmiştir. Afgan asıllı ABD’li yazar Halid Huseyin, dünyaca ünlü “Uçurtma Uçuran” eserinde, zamanın hızlı aktığından şikayet ederek şu sözleri kaleme alıyor: “Keşke zamanı durdurabilseydim.” Leyla Aliyeva, örnekte de belirttiğimiz gibi, zamanın hızlı akmasından ve yaşamın hızlı değişmesinden duyduğu endişeyi ifade ediyor:
– Zaman, bekle biraz, dur bir anlığına,
Dur, bekle beni, sözümü dinle.
Neden acele edersin, gizleme, konuş,
Paylaşırım sırrımı ben de seninle.
Şaire ayrıca mısralarındaki bilgeliğe dayanarak bir şekilde zamana ve kadere meydan okuyor. O, her durumda mücadelesini şiirsel bir üslup ile ortaya koyabiliyor.
Aliyeva, anavatanına, halkına olduğu gibi kendi İslam dinine de kalben inanıyor ve gerçek anlamda Allah’ını seviyor. Onun büyük Yaratan’a, Allah’a olan inancını ve itikadını “Bana Güç Ver Allah’ım!”, “Benim Allah Vergim!”, “Hayat Nedir, Ölüm Ne?”, “Cennetle Aramda Bir Basamak Kaldı!” gibi şiirlerinde gözlemlemek mümkündür.
Şunu söylemeliyim ki, son yıllarda Haydar Aliyev Vakfı Başkan Yardımcısı şaire Leyla Aliyeva’nın şiir kitapları, Kaspi Eğitim Merkezi ve Kaspi Gazetesi’nin “Azerbaycan’ın Klasik Şair ve Yazarlarını ve Genç Yeteneklerini Yurtdışında Tanıtalım!” projesi çerçevesinde “Farsça olarak Tahran’da ve Özbek dilinde Taşkent’te yayınlandığı belirtilmelidir. Şairenin “Sanki Bir Alevsin” isimli bu kitabı, Türkiye’de şiir severlerle buluştuğu tek kitabıdır.
Bizce Leyla Aliyeva’nın resimlerinin sanat severlerin kalbini okşadığı gibi şiirleri de şiir severlerin ruhlarını besleyecektir. Rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu kitap da şiir severler tarafından sevinçle ve ilgi ile karşılanacak ve besteciler için çekici bir örnek olacaktır.
Şaire Hanım’a Büyük Tanrı’dan sağlık ve mutluluk dolu gelecek arzusuyla…

    Proje Girişimi Grubu
    09.09.2019
    Ankara

SANKİ BİR ALEVSİN
Sanki bir alevsin, sürekli yanıyorsun,
Işık saçıyorsun hiç usanmadan.
Bakışının etkisi canlar yakıyor,
Kalplere baş eğdirip mutlu oluyorsun.
Gücünün farkındasın, biliyorum dostum,
Onu bir araç olarak kullanıyorsun.
İnsanlardan kağıt kartlar yaparak,
Vurarak, kazanıp teslim alıyorsun.
Geceyi karanlıktan koruduğun gibi,
Kime acıyor, kime yanıyorsun?
Bu dünyada senin gibi olamadık.
Bizim gibi olmayı da sen başaramıyorsun.
Bazen sanıyorum ki sen sihirbazsın,
Gizli istekleri çözen sihirbaz.
Kini nefreti rüzgâra verip,
Bağrını güzelliğe açan sihirbaz.
Herkesi bir şeyden korumak için,
Kılıç yapmışsın sen iyilikten.
Onunla rahatça başlar kesiyorsun,
Buna hakkın yoktur, iyi biliyorsun.
Bazen de sanıyorum sen bir şeytansın
Seni kınamaya gücüm de yok.
Kötü niyetini rüzgarlara veriyorsun,
Yüce meleklere olmak için yakın.
Şimdi sen ne yerde ne de göktesin,
Bomboş uçurumlar koruyor seni.
Belki de bu yüzden böyle dertlisin,
Budur gözlerindeki yalnızlık gamı!
Seni anlamadım, olsun, ne yapalım!
Çiziyorum üstünü, nasiptir bu da.
Ama dua ettiğim her akşam vakti,
Tanrıya şükür ki varsın bu dünyada!

YILDIZLAR DİZİLSE MERDİVEN GİBİ
Yıldızlar dizilse merdiven gibi,
Dolsa gözlerime ayın ışığı.
Çıkarak kat kat gökyüzüne,
Seni getirirdim oradan aşağı.
Sıkıca yüreğimde sakladıklarımı,
Getirebilseydi rüzgârlar sana.
Bak, o zaman bilirdin senin için nasıl
Kırılıp, üzülür yüreğim benim.
Kalbimin içinde yaşayan sensin
Arzudan, istekten değerlidir bana.
Senin sözlerinle ilgili anılarımı,
Keşke nehirler geri getirebilse.
Seni nereden bulayım, bilemiyorum!
Gösterebilseydi bari bulutlar.
Keşke bir an elinden tutabilseydim,
Böyle ulaşılmaz dileğim de var.
Neden gözyaşları dönüyor denize?
Söyleyebilseydi yağmurlar bana.
Huzur hakkında bildiklerini,
Ay da yıldızlar da söylerdi bana.
Samimi sesini duyuyorum her an,
Beni uzaklarda sen koruyorsun.
Keşke duygularımı ulaştırsa dağlar,
Nasıl özlediğimi, kendin duyarsın.
Ağaçlar köprüye dönüşebilse,
Üstünden sana doğru gelirdim.
Söyleyemediğim, anlatamadığım her şeyi
Bir gülümseme ile sana anlatırdım.
Gündüze dönebilseydi geceler,
Güneş ışık saçardı karanlıklara.
Sıkıca sarılıp kucaklardım seni,
Bir daha gitmemen için uzaklara.
Dünyanın en iyi adamıydın sen,
Hatıran ebedî yaşar kalbimde.
Bil ki bekleyeceğim kavuşmamızı,
Buna inanıyorum, bil ki her zaman.

BOŞ DÜNYA
Gece, güneş seni terk ettiğinde,
Bulut arkasına geçen ay da,
Yüreğine süzülen gamı dinlersin
Bir daha anlarsın, teksin dünyada.
Dostlar unutunca doğum gününü,
Düşmanın nefreti susar, sakinleşir.
O zaman yüksek sesle şiir okuma!
Bil ki o, konuşmasan da seni dinliyor.
Yaşanmış anları hatırandan silip
Bırak rüzgâr götürsün, üzülme daha.
Yaz gözyaşlarına dönüşse de kar,
Diğer dertlerinde teselli arama.
Bu küçük dünyada yalnız da olsan,
Kalsan da dar bir yol ayrımında,
Baksan kimse yoktur, bomboştur dünya,
Bil ki tek değilsin, O var yanında…

BANA GÜÇ VER ALLAH’IM!
Bana güç ver, Allah’ım!
Dilimden düşmesin bu saf dualar!
Bana güç ver, samimi olayım…
Benden uzak dursun bütün yalanlar!
Bana güç ver, veda edeyim
Bu açgözlü dünyanın heveslerine!
Yarıda bırakayım hırs kadehini
Güç ver, çeksin beni gökyüzü içine!
Kanadım,
İnce bir dal gibi titreyip essin,
Dünyanın yüzüne bakayım bu ara,
Haddimi aşıp çoşmayayım
Bırakayım bu gereksiz gurur,
Yuvarlanıp düşsün uçurumlara!
Güç ver gazabını
Kendi gözyaşlarının
Altında gizleyen insan duyulsun!
Güç ver!
Kötülüğe iyilik yapayım
Kan ise kanla değil, suyla yıkansın!
Güç ver!
Birisinin arkasından ben,
Susup, konuşmayayım bir daha hiçbir vakit.
Bırak yüzüme söylensin, söylenen sözler,
Yüzüme söylenen sözle yürek iyileşir.
Güç ver!
Acımayayım ben insanlara,
Acıyan insana sonunda acınır!
Açıkla, onlara güven aşıla
İmana gelsinler, güçlensin onlar!
Hiçbir şey istemiyeyim gereği yoksa,
Bana güç ver, senden beklemeyeyim,
Hiçbir şey dilemeyeyim anlamsız yere,
Bekleyip de gökleri bıktırmayayım.
Bana öyle bir güç ver ki çocuk olayım…
Şeytanın hilesine boyun eğmeyen,
Henüz yetişkinlerden darbe almamış,
Yeni doğmuş, saf bir bebeğe!
Hayır, eğer şaşırıp da yolumu kaybetsem
Bileyim ki, çıkmak için bir yolum daha var.
Ama senin bir parçan her insanda var…

GÖZLERİM KÖR OLMUŞ
Gözlerim kör olmuş,
Bir şey görmüyorum.
Siyahları beyazdan ayırmıyor onlar.
Ben körüm…
Körlerden nefret etmezler,
Aksine, merhamet edip el uzatırlar.
Körüm,
Ne korkum var ne çekincem,
Neden korkmalıyım?
Hadi söyle neden?
Beni görenlere acıyasım gelir.
Kalplerinin gözü kör imiş meğer.
Hayatın hiçliğinde gül gibi azanlar,
Ne hakkı duyarlar, ne saf arzuyu.
Ben körüm!
Körlerden nefret etmezler!
Yalan da söylemezler, kötü olur sonu.
Tutuldu gözlerim,
Ama görüyorum,
İnsanlar can atıyor boş faniliğe.
Herkes bekliyor, bir şey olacak,
Ama var olanı görmüyorlar…
Neden?
Tutuldu gözlerim…
Ama duyuyorum,
Hangisi parlak renktir, hangisi siyah.
Görüyorum…
Hem de çok acıyorum,
Kalpleri kör olmuş bu insanlara.
Onlar hissetmezler, asla duymazlar
Aşk nefesinin uyanışı.
Kör oldu gözlerim ama nedense
Görüyorum dünyanın öteki başını.
Tanrı’ya yakın olduğum anlarda,
Gökleri avucumla okşuyorum.
O anda unutuyorum duyguyu, heyecanı
Mucize olanı ben anlıyorum.
Her türlü küskünlüğü unutuyorum ben,
İçi boş kıskançlığı, aptal faniliği…
Birini beladan kurtarmak için,
Bana kalp gereklidir,
Göz değil.
Ben körüm…
Gözlerim hiçbir şey görmüyor
Sonunda ölümlü her bir canlı gibi.
Kurtuluş budur ki, yaratılan insan
Karanlıkta olanı görsün,
Tüm körler gibi…

İŞTE YİNE YALNIZIM
İşte yine yalnızım, vefasız dostum,
Yine ay doğmuş, rüzgâr esiyor.
Sarhoş oldu hayattan aklım, düşüncem
Yalnızım…
Gece uzun, yüreğimin acelesi var.
Sadece gözlerim dalmıyor uykuya
Gün mutluluğun sonuna mı geldi?
Bu ıssız odada yine yalnızım…
Yalnızlar kimler için dualar ediyor?
İşte hala yalnızım.
Yalnızım, yalnız…
Ümitle beklediğim, belki bu değil.
Beni terk etti, uyudu güneş,
Gökte, gökkuşağı karardı aniden.
Güneş uyumuştu…
Yine rüyâyla
Söz bulamıyorum hiçbir şekilde şimdi.
Gündüz tuval üzerine çizdiğim renkler
Bir uçtan süzülür, şimdi sonsuzluğa,
İşte hâlâ yalnızım.
Şimdi siz söyleyin,
Kimin kudreti var böyle yalnızlığa?
İnsanlar gözlerinde korkuyu sevmez,
Sevmezler silahsızlar,
Gizli olanları.
Hiç kimseye hoş gelmiyor,
Hıçkırık sesi.
Özlem, umutsuzluk, güçsüzlük, veda…
Hatta melekler de dönüyor cellada,
Mazlum insanların başlarının üstünde.
Ne bileyim belki de kendi hayatımı
Bu küçük fırçayla çizip boyadım.
Resmime o kadar boya vurdum ki
Aldatıp, şaşırtayım kendi talihimi
Belki gerçekten de beni görmeyi
Haksız yere herkese yasak ettim.
Gerçekten böyle mi,
Var mı böyle yürek?
Hem gerçekten sevsin hem de ebedî…
İşte hâlâ yalnızım ama korkuyorum
Bu yalnızlıkla kalmaktan, yine baş başa.
Güya duymuşum ağlayan kalbimi,
Güya bilerek dönmüyorum taşa.
Yine de yalnızım…
İlacım ancak
Gamın kılığına girmektir bence…
Ya da pencereye beyaz bir tuval koymak…

GECE
Gece, beni affet ama sevmiyorum seni
Senden güzel olduğum için değil
Gündüz gizli olan bütün sırları
Karanlık düşünce, görüp seziyorum.
Gece beni affet, arkadaşım değilsin.
Gerçeği söyler dost olan insanlar.
Acıyla doludur gerçekler ama
Gecenin sahte rengi olanları gizler.
Gece söyle bakayım, neden geliyorsun?
Akıldan çıkan ne varsa hatırlatıyorsun
Sen gel, uyandırma hayallerimi,
Hayalden mi doğar güneş dünyada?
Gece, neden karanlığınla üzüyorsun beni?
Bu kadar da kin, nefret mi olur?
İnsanlar dahi olsun ve yahut aptal,
Gündüz bilinmez, bu gizli kalır.
Gece, geçici bir rahatlık ver bana,
Yüreğime merhem et sabah ışığını.
Neşemi geri ver, öfkeyi gizle,
Senin karanlığında gam ortaya çıkar.
Ne ağla ne bana acı,
Ya da istersen beraber ağlayalım.
Ne kadar çalışıp savaşsak da biz
Mümkün değil zamanı geri getirmek…
Bırakıp gideceksin beni bu karanlıkta,
Gece, gideceksin sen de herkesler gibi.
Demek, herkes gibi yalancısın sen de,
Ümit vermen yeter, iyileştir kalbimi.

TERK EDEMEM HİÇBİR ZAMAN SENİ
Zaman nereye aktı hızla böyle?
Kapının ağzını kış aldı yine.
Yine, yaz ruhumu iyice üşüttüm,
Yakalandım keder hastalığına.
Güneş doğdu,
Bahçedeki güllerim açmaz,
Hazar’ın kumları parlamıyor güneşte…
Yakıyor göğsünü özlem ateşi,
Kimi sonsuza kadar yalnızdır yine.
Yüreğim neden yine dondun,
Neden buza döndün,
Kim eritecek?
Her türlü ısınmak istemiyorsun sen
Senin alışkanlığındır,
Kışın gam yemek.
Zaman nereye aktı, acaba böyle?
Ben “dur” dedim,
O ise durmadı.
Yola karanlık çöktü, saat altıda.
Elim ise güneşe uzana kaldı.
Yetişebilseydi eğer ellerim,
Avucumun içinde gizlerdim onu.
Öyle kucaklardım ki onu
Kalbime sokarak
Bir daha gelmezdi gündüzün sonu.
Ancak gözyaşlarını görür geceler…
Affet beni kalbim,
Beni sen affet.
Bir daha, seni incitmeyeceğim.
Bir daha seni terketmeyeceğim.

İNANMIYORUM
Yine yaralandı
Ruhum soldu gül gibi.
Kırık mısralarımın
İçinden düştü yürek…
Kalbim kaya gibi
Çarptı uçurumlara
Merhamet et ruhuma
Allah’ım, nereye gitsem?
Aylardan ya da günlerden
Güçlü olur mu hiçbir an?
Olur… Çünkü geriye
Dönmez asla o bir an…
Bu kahkaha sesi ne?
Bu gülümseme ne gizler?
Benim bu ruhum gibi
Var mı güzellikler?
Çırpınıyor zavallı ruhum
Kafesteki kuş gibi.
Çırpınıyor denizde,
Boğulan yakınım gibi
Boğuluyor, yok iradem
Ruhumu çıkarmaya.
Ağlamak istiyorum,
Gücüm yok ağlamaya.
Ellerim güçsüzleşti
Ağrım gözümde donmuş…
Bozuldu bu hikâye,
Yazmak çok zordur onu.
Bozuldu bu hikâye
“Yok” deyip bağırsam da.
Sesim gücünden düştü
Dilim zehir tatsa da.
Ne değişti aniden?
Kar yağıyor, kıştır ha,
Söyleme sen, ayaz imiş,
Ne bileydim ben garip.
Yapraklar da dökülür
Karanlık basar gündüzü.
İnanmıyorum peki niye?
Neden bilmiyorum ben?

KUĞU KUŞU
Toplam tek bir atış,
Tek bir kurşun…
Kuğu kuşu gökyüzüne uçup gitti…
Hayal bir anda söndü karardı.
Mucizelere inanç orada öldü…
Sinsi sinsi tökezledi avcı,
Gülerek gizledi ne derdi vardı.
Bir başka hayata kıymakla sanki,
Kendi hayatının öcünü aldı.
Toplam bir ateş,
Sadece bir anda.
Kayboldu, yok oldu, dupduru sevgi.
Çiselendi o temiz, duygulu hisler.
Beyaz tüylere altın kan gibi.
İnsanın hakkı var ateş etmeye,
Acaba yaşamayı nedir hak eden?
Dili olmayanlar kurtulamıyor
Bu haksız, insafsız, kör takiplerden
Hepsi bir ateş,
Ağlıyor rüzgâr.
Kuğu kuşu yitirir sevgilisini.
Verirdi avcıya,
Her neyi varsa..
Ateş etmeden oradan
Çıkıp gitselerdi…
Kendi canını bile feda ederdi,
Sadece sevgilisi,
Geri dönebilsin.
Nasıl bir acıdır hasretle ölmek?
Dert döner mermiye, göğsünü deşer.
Hepsi bir ateş,
Deniz kadar keder,
Kuğu gökyüzüne uçtu, bir yıldız gibi.
Kayboldu ama kendi sevgilisine
Asla izin vermedi,
Kalbinde ölsün…
Kuğu dökemedi gözyaşlarını,
Gözyaşları geçmişi getirmez geri.
Dert-keder elinden deliye döndü,
Gözleri aradı karanlık sonu.
Silindi aklından, açılan ateş
Her şeyi yoluna zaman sokacak.
Ama insanoğlu asla dünyada
Kuğu kuşu gibi,
Sevmeyi başaramayacak.

UNUTAMIYORUM GÖZLERİNİ BEN
Yetimhanenin öksüz çocuklarına
Unutamıyorum o dertle dolu,
Denizler gibi derin gözlerini ben.
Sadece sen…
Bir tek sen hiç gülmedin,
Şimdi üzülüyorum
O hâlini düşünmekten.
Söylesene,
Sekiz yılda ne gördün?
Zulüm, adaletsizlik
Düzeltilemez hatalar…
Kalbindeki ışığı kim söndürdü, söyle!
Bozuldu nakışlar,
Kayboldu renkler…
Biliyorum akşamları çok üzüldüğünü.
Duvarın ötesinde neler var diye?
Bütün bir dünya var,
Güzelden de güzel,
Sen ise inanmıyorsun
Mucizelere.
Yüzüne gülücük maskesi giysen de,
Durur gözyaşların masum yüzünde
Umudu küçücük ellerinde sıkıp
Gizlice tutmuşsun
Avucunun içinde.
Sıcak bir ev görüyorsun,
Gözlerini kapatıp.
Duyuyorsun kahkaha, şen müzik sesi.
Üstüne yorgan gibi çekip bulutu,
Sen nefes alıyorsun,
Oysa nefesin esir.
Bayramlar geldiğinde
Sen de beklersin,
Herkes yalan söyler, aldatır seni.
Gece düşüp de, sessizlik çöktüğünde,
Yardıma çağırırsın anne sesini…
Ama onun sesi duyulmaz,
Biliyorsun.
O ses cevap vermez hiçbir zaman sana,
Kalbinde erimez buz parçasıyla
Yalnız kalmak için sen doğmuşsun.
Bu dertli, bu etkileyici bakışınla
Yalnız olmak için
Gelmişsin dünyaya.
Küçük ellerinle
Yavaşça dokunuyorsun
Her an yanındaki bebek meleğe.

MAVİ DENİZ
Mavi deniz… Yine güneş ve rüzgâr…
Mavi deniz… Her taraf sakinleşti bugün
Mavi deniz, yine de susmuş, bu yürek…
Bu kalp sıkılıyor yalnız olduğu için.
Akıl acı çekiyor, akıl hastadır,
Gölgeler dolaşıyor, dört bir tarafta.
Yürek pişman olmuş, yürek sıkılıyor…
İnsan denizinde yalnızım yine.
Nedir bu aniden keder getiren?
Kalbim bu acıyı çekebilir mi?
Rüzgâr da sözünü unuttu bugün,
Söz vermişti bana, götürecekti gamı.
Demek o her zaman esmeyecekmiş
Sonsuz olan bir şey yokmuş dünyada.
Yapılacak en iyi şey uyumak galiba,
Belki bir cevap bulurum sorularıma.
Kaç cevabınız var, ne kadar yorayım?
Mutluluk sorusu olmayan insanlar.
Tatlıdır azabın zehirli tadı,
Şeytan davet eder, yolumu bekler.
Rüzgâr, götür beni bulutların üstünden!
Götür beni rüzgâr, bırak gitsin gam!
Sus, boş sesinle konuşturma beni,
Ne cennet bilinsin ne de cehennem.
Neden kendi gözümde güçlüyüm ben?
Zamanı durduramam küçücük bir an.
Dertten el atıyorum buluta, göğe
Beni görmek bile istemiyor zaman.
Özlemle sonbaharı, yazı tutuyorum
Geri dönmüyor onlar, akıyor zaman.
Dualar ediyorum, Allah affeder,
Siliyor günahımı, beni affediyor.
Mavi deniz… Yine de güneş ve rüzgâr…
Mavi deniz… Her yer sakinleşti bugün.
Kalbim bağırıyor, ruhum çırpınıyor,
Çırpınıyor, yalnız kalmamak için.

ŞAİR
Ruhun da
Sözün de canı şiirdir
Söze hayat veren gizemli ocaksın.
Yirmi altı yaşında can versen de sen,
Bence binlerce yıl yaşayacaksın.
Nedir elindeki o kağıt yine ?
Yine dahiyane ne yaratmışsın?
Güzel söyleneni
İyi diye anlıyor
Bir ucu zirvede
Bir ucu yerde olan.
Anlaşılır,
Sevgiden doğan bir nefret,
Sadece Allah’a bu his duyulmaz.
Acı bir yalan bir de kıskançlık
Bulutların arkasını
Açıkca göstermez.
Nedir sözlerinin içinde olan,
Paslanmış kalpleri
Dile getirir?
İki duygu verilmiş insana:
Biri sevgi diğeri korku,
Sevenler, korkunun tadını bilmez ki…
Acımasız bir savaşta öldürdün onu,
Alnından vurmadın…
Acıdın ona sen.
Belki gözlerinde korkular gördün,
İçinde kazanan sevgin yükseldi.
Vurmadın dostunu sen düelloda
Ayıramadın dostunu
Düşmanından.
Düşmana da acıdın, zayıftır diye,
Affettin onun aciz bedenini.
Şimdi bak,
Yanına düşmüş ellerin!
Ölen ise, bir daha dirilmeyecek.
Aptal sağ kalacak, keyif almak için
Dâhi ise ölümle geri dönecek.

SANA VURULMUŞUM
İlk bakışta sana vurulmuşum ben…
Saçına, gözüne, dudaklarına.
İlk bakışta sana vurulmuşum ben
Başka türlü vurulmak olur mu ama?
Tüm varlığımla seviyorum seni
Ama neden, niçin deme haksızca.
İlk bakışta sana vurulmuşum ben
Başka türlü vurulmaz insan insana.
Ya sus ya da çağır, duymuyorum, hayır,
Kalbim bir şarkının sesini anıyor.
“Bir daha sevemem!” diyen kendimi
Kalbim affetmiyor, düşmanı sanıyor.
Tabii ki, bir zamanlar ben de seviyordum
Bunun anlamını nasıl anlatayım şimdi?
Sevdim ben… Kederden, gamdan kurtuldum,
Şimdi ise güneşim… Yüzüm bulutlu.
İstersen ağla, ben de ağlarım
Gülmek istersen birlikte gülelim.
Aşkın şarabı ile sarhoşum şimdi,
Karanlıktan zevk alan parlak ay gibi.
Senin ellerin ise o güzel eller,
Onlardan güzeli yoktur dünyada!
Senin o ellerin hasret ilacı,
Gölgenin düştüğü yere diz çökebiliriz.
Allah’a doğru dönüp, dua ediyorum.
Seni kaybetmeyeyim, yardım etsin bana.
Bak şimdi… Aşktan kalbim titriyor
Aşk olmadan sanki nefesim yetmiyor.
Sana vurulmuşum… Sen de biliyorsun,
Nasıl vurulmuşum, düşmüşüm ateşe.
Beni bazen öldürüp bazen diriltiyorsun,
Ölüm de aciz kalır senin yanında.
Bırak, öleyim dizlerinin üstünde senin.
Sadece böyle ölmek istiyorum.
Bırak kanımla yazayım bu duvarları,
Okunsun satırlar, kan tada tada
İlk bakışta sana vurulmuşum ben
Kör olmuş gözlerim o zamandan beri.
Kader yazdı bunu, git yaşa şimdi,
Öteki hayatında dönersin geri.

KAİNAT GAMI
Zaman çalmıştı benim vaktimi,
Biliyorum hırsızlık büyük günah.
Ama herkes susmuş, hiç konuşmuyor.
Kimin ne hakkı var ki kınasın vakti?
Zamanla kavga etmem bir daha
Onunla tartışmak fayda vermez ki.
Zamanımı götürüp başkasına verdi,
Ömrümü yaşamaya bu günler yetmez ki.
Cehennem yazılmış günahım kadar,
Vakit yok tövbeye, dua etmeye.
Utanmadan gözünü dikmiş yüzüme,
Hep gülüyor uzaktan, gülüyor o bana.
Gülüyor var gücüyle, gülüyor üstümde
Sesi kulaklarımda hep zil çalıyor.
Belki de bundandır, sevemiyorum
Ben ne gündüzleri ne geceleri…
Anladım ey zaman, anladım hileni,
Bu yaramaz kanunun sırrını anladım.
Bizi dünyada sıkan, cazibe değil,
Evren, kederinin ağırlığıdır.

FENERLER
Karanlık caddede yanıyor ışıklar,
Sanki gökyüzünde yıldızdır onlar.
Görenler, gece boyu neyi dilerler?
Belki fenerler de sevmek isterler.
Yanıyorlar sessizce, kımıldamadan
Dar yollar ise, ışığa boyanır.
El ele atlıyor sakin gölgeler,
Fenerler ise bakıp özlemle yanıyor…
Sevgili kalplerinin beraber atışı
Onların ışığıyla süzülüp dolar.
Belki doğadan gelir bu iş bölümü
Sevmeyen her zaman değerli olur.
Yazık, ne seviyorlar ne ağlıyorlar.
Niçin gamlanmıyor bu beyaz ışıklar?
Belki de birine bağlı olmayı
Işıklar sadece istemiyorlar.
Bütün kalpleriyle aşık olmayı,
Sevgili olmayı arzulayanlar,
Bir şekilde alışırlar sessiz yalnızlığa
Yalnızlık ise kalp kırar bakmaz hiçbir şeye.
Yalnızlığın kendisi de bir güzelliktir
Onda hem özlem hem de gam ateşi var.
Bir yere dökmeyin gözyaşlarını,
Sel olur belki unutulmuşlara.
Karanlık caddede yanıyor ışıklar
Bu ışıklı nuru unutmak olmaz.
Onlar yüreklere nur çiseler ancak
Kendi kırık kalpleri, asla avunmaz.

SİYAH KUĞU KUŞU
Ey siyah kuğu kuşu,
Yalnızsın yine…
İnanayım mı diyorsun,
Kaybolmuş ruhlara?
Gamlısın, zarifsin
Hem de çok güzel,
Çok da sevimlisin
Hem de çok yalnız…
Ey siyah kuğu kuşu,
Geçmiş anları
Eritip batırıyor,
Nehrin dibine…
Binlerce ifade
Kayboluyor burada…
Unutulmuş ruhlar
Görüşür yine,
Kalbi ışık dolu,
Siyah kuğu kuşu,
Bana sen yaşattın
Geçmiş çağları!
Çok şeyi anlattın bugün dostuna,
Bil ki asla unutmam,
Bu iyiliğini…

KAÇIYORUZ, UÇUYORUZ, ÇIKIP GİDİYORUZ
Kaçıyoruz, uçuyoruz, çıkıp gidiyoruz,
Sevgi arıyoruz, korkuyoruz hem de.
Yelkenler açıp mavi sularda,
Keşke alıp götürse bizi gemiler…
Kaçıyoruz, uçuyoruz, ayrılıyoruz
Araba seslerini, kalabalığı bir an.
Böylece içimiz tamamen boş kalıyor
Boş canı taşımak kolaydır, kolay.
Uçaklar uçuyor, kuşlar gibi…
Böyle acele etmez her uçan kuşlar.
Rüyâ da görmüyoruz bu karmaşada
Bu gözün, bu kalbin hafızası mı var?
Telaşla yazıyorum bu satırları,
Dediler ki, vaktin var beş dakikalık
Nokta koymak bile çıkıyor aklımdan,
Nokta gerekli midir bu satırlara?
Aceleyle yazıyorum, hem de çok acele,
Bu şiir gönlüme merhem olacak.
Acımasız engeller kesiyor yolumu
Şiir ise gecikmez, gecikmez asla.
Sağ ol dostum şiir, hoşça kal şimdi!
And olsun sevmiyorum vedalaşmayı.
Kalbime yazdığım bu hatıranın
Okunacak zamanı bir gün gelecek.
Unutulduğu günü hatırlayacağım
Yıllar geçecek bir rüzgâr gibi.
“Nereye? Neden ki?” deyince hemen,
Anlayacağım gereksiz acele ettiğimi.
Ama şu ana kadar cevap bulamıyorum,
Dünya bilmecesini çözmeye vakit yok.
Belki de bu yüzden göz yumuyorum.
Affedin beni, acele ediyorum çok…

MAĞAZA VE RESTORANLAR
Mağaza ve restoranlar…
öyle üzülüyorum ki:
Söndürüyorum ışığı…
Karanlığın bu gücü var
Görünmez olur onunla,
En acı verici yaralar.
Eğer görünmüyorlarsa
Yokturlar, demek onlar.
Bitecek elbet bu bekleyiş
Bekliyorum ben de
Sakince,
Gelmeyen kırmızı otobüsü.
Aptallar bilmez bunu
Durakta sebepsiz bekleyenleri
Gelin itiraf edelim, bilmiyoruz:
Bekleyenin vefasını…
Gürültüler deniz gibi
Aynı zamanda sakinlik…
Konuşup gülmeye söz de kalmadı.
Dünyayı keşfeden,
Kurup yaratan.
Bilmedi bugüne kalacağını…
Bak, işte durak.
Otobüs nerede?
Yakınlarda sadece siyah bir taksi var.
O da lazım değil,
Hani otobüs?
Bırak otobüs gelsin, bitsin bekleyiş.
Şu yanan ışıklara bak!
Bugün yılbaşıdır…
Onu karşılıyoruz büyük coşkuyla!
Riyasız, aldatmadan,
Hoş, güler yüzle!
Bekleriz sevinçle
Hem de kederle.
Mağaza… restoranlar…
Her yerde yeni yıl ışıkları var.
Kalbimde bir boşluk
Biraz da korku…
Olsun!
Unutmuşlar yüreğimde sönen
Küçük çırayı yakmayı.

AH, EY AZİZ DOSTUM, GÖNÜL SIRDAŞIM
Ah, ey sevgili dostum, gönül sırdaşım
Neden bu kadar ağlıyorsun?
Aşk ki hayat gibi, sonsuz değil,
Zayıf kalpleri parçalar, yırtar.
Bir bak! Dört tarafın insanlarla dolu,
Gidiyorlar yüzleri fanî dünyaya
Ben ise dünyaya yalnız gelmişim,
Yalnız da gideceğim, çıkacağım yoksa.
Sakla gururunu uçsan yıkılma,
Dünyanın boşluğuna boyun eğme sen,
En güçlü olan da çabuk zayıflar,
Gönlü belalarla yalnız kalırken.
Dostum, çok iyi bildiğini düşünüyorsun.
Aslında hiçbir şeyden yoktur haberin.
Cevaba giden yol birdir, ancak
O, hiç kimsenindir hem de herkesin.
Dostum, söyle bana, yolun nereye?
Kimleri yolundan etmek istersin?
Korkuyorsan birisi terk edecek seni
Bil ki çok kolay onu kaybedeceksin.
Acı ve azap veren günahlar var ki!
Affetmek isterim onları şimdi.
Belki de affedilmeye yoktur hakkımız?
Bilmiyorum, kimse de bilmiyor.

ZAMAN
Zaman, bekle biraz, dur bir anlığına,
Dur, bekle beni, sözümü dinle.
Neden acele edersin, gizleme, konuş,
Paylaşırım sırrımı ben de seninle.
Bilmek istiyorum nereye gittiğini
Zaman ki hiçbir şeyden korkmaz, çekinmez.
Herkesin her şeyin üstünden geçip,
Susarak yol gidiyor, yeri bilinmez.
Söyle bana ne olur, orada ne var?
Ne var ki benzeri yoktur dünyada.
Senin huzurunu nedir kaçıran?
Söyle, nedir vücudundaki ateş?
Olsun, biraz anlıyor, çok az bilirim,
Yoksa kaderinden çok mu bildiğim?
Her şey avucumdayken, kaybolup gidiyor
Sonra yalnız kalıyorum, budur bildiğim.
Bir an açılır göz kapaklarım,
Gözlerim ne görüyor, acıyorum ona.
Anlıyorum ki ben de acizim,
Gözlerim kapanıyor, sözüm tükeniyor.
Anlıyorum ki her şey çok ince
Saçtan da incedir, kırmak ise zor.
Hayatı maske gibi takarak yüzüme
Ben de gülüyorum, daha ne yapayım?
Sen gel, bu denizi, bu boş avluyu,
Bu anı, hüznünü hatırla, ne olur…
Bırakıp gitme beni bu yalnızlıkta!
Zaman, gel beni de kendinle götür.

KELEBEK
Bekle, dur, kelebek kanadını durdur bir!
Niye can atıyorsun varmak için ışığa?
Geri dön, kelebek, korkarım ki o, seni
Şafak düşüne kadar yandırıp yakar!
Kanatların ipek, ince kadifeden,
Görenler vurulur, hayran kalırlar.
Işık hilelidir, bu dünya gibi,
Bizi hem yaratıyor hem de yakıyor.
Bekle, dur sevgili kelebeğim benim,
Yalan dedin “Hasretlik üzmüyor!” diye
Ama görüyorum ben, ne kadar yalnızsın,
Aşkın ışığıyla uçuyorsun bir şekilde.
Sen çok safsın, küçük dostum.
Kalbinde hiçbir pişmanlık izi yok
Nefreti görmüyorsun dört tarafında
Seni bürümüş sadece bir aşk duygusu.
Sanıyorsun ki aşk seni satmaz,
Seni zehirleyemez yalanlarıyla.
Ama şunu bil ki zayıf yürekler
Karanlığa düşünce, o an sönerler.
Ama karanlığın da koruması var,
Işığın kara hilesi kaybolur onda.
“Bu dünyada aşk yoktur!” diyenler,
Uçmayı unutuyor, uçmuyor bir daha.
Sen gel, ayrı diyara kanat çırp, dostum.
Biliyorsun, canını ateş yakacak.
Bize mısra dolu şiirlerinden ver,
Kadife kanatlarını kırma sen ancak.

MUTSUZLUK SAYFASI
Bir sayfa üzgün, hayal kırıklığı
Gönül defterime ilave oldu.
Kopyalamak için ne bekliyorum ki?
Noktasız, virgülsüz sayfalar doldu.
Bilinen tüm insanlar anlamsızlaştı,
Bu hayat geçecek saçma film gibi.
Mucize bir aşkla çok yaşadım ben,
Biliyorum, değişmeyecek aşkın anlamı.
Akla dayanarak son nefesime kadar
En uzun yaşayan şüphesiz umuttur.
Biliyorum, her şey böyle kalacak,
Kalbim “Asla vazgeçme!” diyor.
Kendini aldatıp yaşamak için,
İnsanlar dünyaya dağılmış durumda.
Her şeyi görüyorlar, evreni değil,
Görünmeyen hakkında ne düşünsünler?
Başka canlıları “canlı” bilmiyoruz,
Birçok hayvan yerdedir,
Ne yazık ki görmüyoruz
Onlar da canlıdır, unutuyoruz biz
Hayvandan saymıyoruz biz kendimizi.
Böyle olmalıymış galiba, ya da,
Homo sapiensler[1 - Homo sapiensler: Bilinçli insanlar.] yok olurlardı.
Gerçeği anlamak zordur hem de çok zor,
Gözümüz ne gördüyse,
O kadar ağlar.
Gözler kör oldu
Pas tuttu kalpler,
İyice bezdirdi yaşamak beni.
Gizledim acıları ben de herkes gibi,
Güçsüzüm!
Suçladım başkalarını.

GİTME ANA, ANACAN
Gitme ana, anacan!
Sensizlik beni üzer.
Sen gidince yağmurlar,
Durmadan öyle yağar.
Al götür kucağına,
Bas yüreğine beni.
Sihirli bakışınla
Işıklandır gökleri.
Hâlâ çocuğum ana,
Konuşmuyor şimdi dilim.
Kitap okumamışım,
Dünya nedir, ne bileyim?
Ben hâlâ tam çocuğum,
Zorla adım atıyorum.
Anlamıyorum dünyayı,
Ama biraz duyuyorum.
Ana de, ama neden?
İnsanlar ağlıyorlar.
Büyüyünce bileceğim
Nedendir bu yalanlar.
Bırak kulaklarımla oynayıp,
Öğreneyim ben susmayı.
Büyükler de bu hayatla
Oynayıp susuyorlar.
Korkmayı öğreneceğim,
Bileceğim keder nedir?
Yazık kaybedeceğim
Güvenimi her şeye.
Yazık ki arzulamayı
Ben de terk edeceğim.
Amma aynı geceler
Rüyâma geleceksin.
Kasırlar dikmeyeceğim,
Ne vaktim var ne de gücüm.
Yazık olacak ömrüme,
Yeniden başlamak için.
Yaşlanıp pişman olsam,
Anılacak masallar.
Bak o zaman diyeceğim
Yüreğimde neler var.
Konuşmayı başarabilseydim
Öğretirdim ben sana
Nasıl yaşayacağını,
Bu fâni dünyada.
Gitme ana, anacan!
Rica ederim dön geri!
Sen benim nefesimsin,
Dön de çocuğunu avut!

GİDİP BİRAZ AĞLAYAYIM
Gidip biraz ağlayayım.
İşte böyle yavaştan…
Yüreğimi gizledim
Yastığımın altına.
Pencereyi açarak,
Hisli yüreğimi
Yoksa bahçeye mi atsam?
Hayır, iyisi mi
Gidip biraz ağlayayım.
Böylesine yavaşca.
Yoksa duyup düşmesin
Kederimden gamımdan,
Yoksa bahçemize giderek,
Yavaşca ağlasam mı?
Belki yüreğimi,
Atarım denizlerde,
Dalgaların koynuna.
Hiç konuşmasın,
“Neden sığmaz göğsüme!”
Gâh tufan gah da rüzgâr,
Götürdükçe uzağa…
Hayır, iyisi şu ki
Saksıya gömdüğüm,
Çiçek yeşersin yerden.
Ya da bala bandırıp,
Acısını unutturayım,
Kendimi kandırsam da
Ruhumu avutayım.
Yoksa konuklar gelsin,
Akşam vakti yemeğe!
Bolca şarap içelim,
Kalbimi de koysunlar,
Billur kapta ortaya.
Dostlar onu tatsınlar,
Tadarak canlansınlar.
İşte çocuklar burada
Atlayıp oynuyorlar.
Belki topları yoktur,
Ben vereyim kalbimi
Oynasınlar doyunca…
Hayır,
Artık kederlenmek yok,
Yüreğin dediğiyle
Oturmak yok, durmak yok.
Atayım onu pazara
Ya da size vereyim
İşte böyle bedava…
Gecenin sessizliğinde,
Yüreğimle yalnızım.
Yağmur yağar ıslatır
Şemsiye tutmam ona.
Bırak kırılsın!
Ne kadar,
Oyun açtı başıma…
Bazen isyan ederek
Hem güneşe hem de aya
Haykırırım: “Götürün,
Verdim onu Allah’a!”
Ama karar vermedim,
Niçin karar vermedim,
Sevda dolu yüreğim
Armağan olsun sana.

YİNE GECE GELİYOR
Kapkara renklerle ben hep yazıyorum.
Senin her sözünü kendi yüreğime.
Yine gece geliyor, söyle nereye kaçayım?
Gece yine geliyor, onu sevmiyorum.
Belki yüz defa okudum satırlarını,
Onları ezbere biliyorum daha.
Sayısını bilmiyorum gökteki yıldızın,
Ama birine ediyorum ben dua.
O ne ise sende, başkasında yoktur?
O nedir, kendim de bilmiyorum ki!
Seni başkalarından ayırayım diye,
Görmek istemiyorum, hiç kimseyi!
Mürekkep rengiyle öz yüreğimde
Hep resmini çizip, hep boyuyorum.
Yine gece geliyor, nereye kaçsam?
Yine gülümseyip selam veriyorum.
Öyle karanlık çöktü ki kayboldu gölgeler
Gölgeler uyudu, ben ise yalnızım.
Ama hiçbir şeye üzülmüyorum artık
Çoktandır hiçbir şeyden utanmıyorum.
Utanç, utanç verir, korkuysa korku,
Neden utanayım ben, neden korkayım?
Beni çoktandır bırakmış mutluluk,
Senin kısmetinmiş uyandırmak onu.
Mürekkep rengiyle bu yüreğimde
Ebedî yazıyorum senin adını.
Yine gece geliyor, nereye kaçayım?
Mahkumum şimdi de sevmeye onu.

YÜREĞİM
Vurulmuştum sana, öyle sanıyordum,
Sen bana hiçbir zaman yanlış yapmazdın.
Öyle büyütmüştüm ki seni kalbimde,
Gözünle görsen de hiç tanımazdın.
Deli gibi seviyordum yarattığımı
Onunla kendimi mutlu sanıyordum.
Sen ise kayıtsız kalıyordun buna,
Üstelik gülüyordun benim hâlime.
Gülüşün gözyaşıyla dolu olsa da,
Senin umurunda değildi bu hayat.
Onun ise dünyada yoktu eşi
Sen değil, bir oydu bana kainat.
Onunla döküyordum gözyaşlarımı,
Cesurdum bazen bir aslan gibi
Gizlemiyordum ondan sevdiğimi
Kınamadım onu seçen yüreğimi.
Şimdi o raflarda düşmüş de kalmış,
Dudak boyaları boş çanta gibi.
Batır dikenini, iğnele daha,
Geri istemiyorum ben yüreğimi.
Bırak senin yanında kalsın her zaman
Düşünme hiç onun ne olduğunu.
Ne olduysa belki de bakışlarınla
Öyle hep aklıma getiriyorsun onu.

ZAYIF ARZULARI GÖTÜRDÜ RÜZGÂR
Neden alındın
Dostum acaba?
Zayıf arzuları götürdü rüzgâr.
Sen benim için,
Benim bağımdan içinden
Gizemli, yasak bir çiçek derledin.
O gülü derledin
Hediye ettin bana.
Böyle hediyeleri
Sık sık verirler.
Verdin ki bana bakayım
Nasıl soluyor acaba?
Göreyim nasıl ölüyor,
Bu zavallı güller?
Sen bana bir fotoğraf da verdin.
Hediye ettin ki
Fotoğraf çekmeyeyim.
Karanlık izin vermedi
Renkleri göreyim
Işıkta ise renklerin
Kendisi soldu.
Kitap verdin bana
Denizler kadar.
Hepsinin içi bomboş sayfalar.
Aniden bir güneş de
Verdin sen bana
Çöl ateşi gibi canımı yakar.
Çiskin yağmurları da
Sen verdin bize,
Üstelik şemsiye verdin hediye.
Yağmurun altında
Islanıp kaldım,
Bu şemsiye elek gibi
Akıtıyor diye…
Kerpiçten bir ev de
Hediye ettin,
Penceresi kapısı yoktur bu evin.
İçinde hareketsiz
Boğulup kaldım,
Olmadım kısmetin
Çıkmadı sesin.
Şimdi soruyorsun
Beni de benden
“Sana ne hediye edeyim?” diye
“Olanlar bana yeter!”
Diyorum ben de,
En iyisi bırak gideyim.

SEVGİ VE NEFRET
Sevgi, neden nefretle dostluk ediyorsun?
O seni hem üzer hem de yanıltır.
Sevgi, bil ki sana da sevgi lazımdır,
Korkma, yalnız seven zafer kazanır.
Git, yanıltmasın seni küskünlük
Kıskançlık kör eder, kapa gözlerini.
Gözlerin daima bırak açık olsun,
Unutma hiçbir zaman aşk duygusunu.
İnansan ki gurur kat kat duvar gibi,
Koruyacak seni, akılsızsın demek.
Oyun oynuyorsun… Kimlerden dolayı?
Bu oyun senin için oynanıyor demek.
Ne zaman sevmeye son vermediysen,
Veda demediysen, sen ümitlere.
Mutluluk getirmez o sana asla,
Sevmekten korkma sen gereksiz yere.
İstemiyorsun senden yüz çevirsinler,
Biliyor musun ne demektir bu?
Ama gündüz bitince, geceler gelir,
Geceler, ıstırap, üzüntü, azaptır.
Yalvarıyorum sana, ağlama, aşkım,
Geceleri beni de ağlamak tutuyor.
Ben ne “yıldız” ne “ay” diyemiyorum,
İsteğim sadece sensin, seni veremem.
Aşk, neden nefretle arkadaşlık ediyorsun?
Nefreti öğretemedin bana.
Başım dönüyor, senin yüzünden aşkım.
Sensiz hayat üzüyor, incitiyor beni.

GÖZYAŞLARI
Ağlamak istedim, gözyaşım yoktur…
Söyleyin bana, kimdir günahkâr?
Buz tutmuş gözlerim, donmuş gözyaşım…
Şairler kalbini sözle avutur.
Ağlamak istedim, bilmedim neden
Ağlayamadım… Yoktur hevesim,
Ama ağlamak da az fayda vermiyor,
Bazen avutur, bazen sakinleştirir.
Hayat söyle: neler var gelecekte?
Hiçbir şey saklama, açıkça konuş sen.
Bazen görüyorum ben olacakları,
Hiçbir şeyden korkmuyorum, hayıflanmıyorum.

Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию (https://www.litres.ru/book/leyla-aliyeva/sanki-bir-alevsin-69500044/chitat-onlayn/?lfrom=390579938) на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

notes

1
Homo sapiensler: Bilinçli insanlar.
Sanki Bir Alevsin Leyla Aliyeva
Sanki Bir Alevsin

Leyla Aliyeva

Тип: электронная книга

Жанр: Современная зарубежная литература

Язык: на турецком языке

Издательство: Elips Kitap

Дата публикации: 16.04.2024

Отзывы: Пока нет Добавить отзыв

О книге: Sanki Bir Alevsin, электронная книга автора Leyla Aliyeva на турецком языке, в жанре современная зарубежная литература

  • Добавить отзыв