44 Gün Karabağ Savaşı Sürecinde Azerbaycan

44 Gün Karabağ Savaşı Sürecinde Azerbaycan
Mehsa Mehdizade

Mehsa Mehdizade
44 Gün Karabağ Savaşı Sürecinde Güney Azerbaycan

MEHSA MEHDİZADE
Güney Azerbaycan’ın Salmas şehrinde doğdu. Güney Azerbaycan’da Urmu Devlet Üniversitesinde 2002’de yayın hayatına başlayan Uyanıç dergisinin başyazarlığını yaptı. Urmu Devlet Üniversitesinde faaliyet gösteren “Türkçe Şiir ve Edebiyat”, “Şehriyar” derneklerinin aktif üyeliğini yaptı. Türkiye’de uluslarası ilişkiler bölümünde lisans, siyasal iletişim ana bilim dalında yüksek lisansını tamamladı. 2021 yılında uluslararası ilişkiler ana bilim dalında doktora programına başladı.
Öğrencilik yıllarında Millî Hareket’in aktif üyesi olarak çalıştı. 2006, 2011 yıllarında millî faaliyetlerinden dolayı tutuklandı ve bir sene şartlı hapis cezası aldı. 2012 yılından beri Günaz TV’de program hazırlamakta ve moderatörlük yapmaktadır. 2012’den beri ailesiyle birlikte Türkiye’de yaşayan Mehsa Mehdizade, bir çocuk annesidir.

TEŞEKKÜR
Bu çalışmayı Karabağ’ın kurtuluşu uğruna hayatlarını feda eden şanlı Azerbaycan’ımın aziz şehitleri ve gazilerine, Güney Azerbaycan’ın özgürlüğü yolunda ömürleriyle bedel ödeyen Millî Fedailerine, Güneyi ile Kuzeyi ile Karabağ’ın kurtuluşu için tüm cephelerde savaşan, mücadele eden vatanım Azerbaycan’ın tüm evlatlarına sunuyorum…
Çalışan, aynı zamanda eğitim alan bir annenin oğlu olan yaşı küçük büyük adamım, gurbet günlerimin vatanı ve yaşam kaynağım oğlum Savalan BERZİN’e sevgilerimle, teşekkürlerimle…

KISALTMALAR
Bu çalışmada kullanılmış kısaltmalar, açıklamaları ile birlikle aşağıda sunulmuştur.



GİRİŞ
Tarihî olarak Azerbaycan halkının iradesi dışında ve savaş sonucu ikiye bölünen Azerbaycan topraklarının güney bölgesi bugün İran sınırları içerisinde yer almaktadır. İran’da 35 milyonluk bir nüfusa sahip Güney Azerbaycan Türkleri, merkezî Tahran hâkimiyeti tarafından sindirme ve yok sayılma siyasetinin hedefinde olmuştur ancak maruz kaldıkları sistematik saldırılara rağmen tarihî süreç içerisinde “Azerbaycan Vatan Anlayışı” ve “Türklük” bilincinden beslenen muhalif, sivil ve medeni bir hareket olan Güney Azerbaycan Millî Hareketi’nin varlığını günümüzde görmekteyiz.
Kuzey Azerbaycan’da 27 Eylül 2020 tarihinde savaş seferberliğinin ilanıyla birlikte aynı tarihten itibaren cephede yaşanan gelişmeler, Güney Azerbaycan kamuoyu tarafından hassasiyetle takip edilmiştir. İran’ın devlet ve muhalif medyasının Kuzey Azerbaycan karşıtı veya nadiren de olsa tarafsız bilgi yaymaya çalışmaları Güney Azerbaycan kamuoyunun bu medyalara güvenini tekrar sarstığı gibi büyük kızgınlığa da yol açmıştır. Yıllar içinde milliyetçi kesimin hassasiyeti bu kez toplumun geniş kesimleri tarafından hissedilmiş ve tepkiye dönüşmüştür. Cepheden gelen haberler artık Güney Azerbaycan Millî Hareketi’ne mensup sosyal medya kanalları, internet ve uydudan yayın yapan TV ve radyolardan takip edilerek yansıtılmış ve Güney Azerbaycan kamuoyu bilgilendirilmiştir. Coronavirüs salgın vakalarının çok yüksek seviyelere çıktığı, İran’da ekonomik krizin ve geçim sıkıntısının insanların birinci sorunu haline geldiği bir dönemde, İran’ın Ermenistan’a verdiği her türlü desteğin karşısında durmak ve Kuzey Azerbaycan’a destek vermek Güney Azerbaycanlılarının birinci ve hatta tek önceliği olmuştur. Güney Azerbaycan’da da bir arka cephe açıldığını söylemek yerinde olacaktır. İran’da 2019’un kasım ayında benzin fiyatlarının yükselmesine tepki olarak binlerce insanın katılımıyla farklı bölgelerde gösteriler yapılmıştı ancak Güney Azerbaycan’dan gösterilere katılım olmamıştır. Uluslararası Af Örgütü’nün verilerine göre İran’ın farklı bölgelerinde 304 göstericinin öldürüldüğü gösterilerde Güney Azerbaycan’da bir hareketlilik görülmemiştir, ancak tam bir sene sonra Kuzey Azerbaycan’ın Karabağ muharebesiyle birlikte Güney Azerbaycanlılar tepkilerini sokaklarda mitingler yaparak ortaya koymuşlardır. Bu konu Güney Azerbaycan toplumunun İran’da Azerbaycan merkezli olmayan muhalif hareketlerle mesafeli olmakla birlikte Tahran merkezli muhalif hareketlerden bağımsız ve ayrı olduğunu göstermektedir. Güney Azerbaycan toplumunun sorunları, öncelikleri ve tepkileri Azerbaycan merkezli ve Güney Azerbaycan’a özel olmakla aynı zamanda diğer muhalif hareketlerden müstakildir. Bu durum ayrıca İran devletinin bir asırlık asimilasyon ve Azerbaycanlılık-Türklük bilincini yok etme siyasetinin iflas ettiğini, Güney Azerbaycan’ın Kuzey Azerbaycan ile olan bağlarının gücünü göstermektedir. Milletinin iradesi dışında bölünmüş bir vatanın, ayrılığa başkaldırışına tanıklık ettiğimiz bir dönemin yaşandığını söylemeliyiz. Karabağ’ın işgal edilmesini, komşu bir ülke veya bölgenin işgali olarak değil kendi toprağının işgali olduğunun bilincinde olan Güney Azerbaycan halkı 44 Gün Karabağ Savaşı boyunca Ermenistan ve destekçilerine karşı Azerbaycan devleti ve ordusunun yanında olduğunu başta İran devleti olmakla birlikte tüm dünyaya bildirdi. İran neredeyse Ermenistan işgalciliğine karşı çıkmanın, devlet tarafından güvenlik suçu sayıldığı tek ülkedir. 44 Gün Karabağ Savaşı boyunca İran Ermenistan dostluk ilişkilerine karşı çıkan yüz binlerce Güney Azerbaycanlı sosyal medya vasıtasıyla ve sokak mitingleri düzenleyerek Azerbaycan’ın halklı savaşında bir vatan cephesi oluşturdular. Aras’ın kuzeyinde Kuzey Azerbaycan topraklarının terör gruplarından temizlenmesi, işgalcilerin kovulma büyük bir hassasiyetle Güney Azerbaycanlılar tarafından takip edilmiştir. Azerbaycan’ın şanlı ordusunun Karabağ’ın her bölgesini işgalden kurtarması Güney Azerbaycan’da büyük bir coşku ve sevinçle karşılanmış, şehit haberleri ise derin üzüntüye yol açmıştır. Karabağ Savaşı, bölünmüş Azerbaycan’ın işgale, işgalciye ve işgalciliğe destek verenlere karşı bir bütün oluşturmuş, birleştirmiştir.
Azerbaycan severliğin, Ermeni işgalciline karşı olmanın suç sayıldığı İran’da, Güney Azerbaycanlılar açtıkları Karabağ Cephesi’nden tüm cezalandırmalara, tehditlere, yaptırımlara ve bedellere karşı meydan okumuşlardır. 44 Gün Karabağ Savaşı sürecinde Karabağ meselesinin Güney Azerbaycanlıların millî meselesi olduğu hakikatinin şahidi olmaktayız. Rahmetli Bahtiyar Vahabzade’nin Azerbaycan toprağının ikiye ayrılmasının sadece kağıtlarda kaldığı ve bir milletin ruhunun bölünmezliğini anlattığı bu mısraların hakikatini yaşamaktayız:
Ağalar bilmedi birdir bu toprak
Tebriz de Bakü de Azerbaycan’dır
Bir elin (halkın) dilini, ruhunu ancak
Kağıtlar üstünde bölmek asandır
44 Gün Karabağ Savaşı Ermenistan işgalciliği ve terörizmine karşı büyük bir zafer olduğu gibi, Azerbaycan halkının iradesi yok sayılarak ikiye ayrılmış Bütün Azerbaycan’ın, kuzeyi ile güneyinin bir vatan savaşında birleştiğini yaşadığımız tarihî bir zaferdir. Karabağ Zaferi Ermenistan işgalciliğine karşı bir zafer olduğu kadar Bütün Azerbaycan’ın ayrılmasına, kuzey güney olarak bölünmesine karşı bizim tarihî zaferimizdir.
Azerbaycan Cumhuriyeti 1918 yılında kurulmuştur ve 1920’de Rusların Azerbaycan’ı işgal etmesinden 1991 yılına kadar bağımsızlığını kaybetmiştir. Ancak Azerbaycan Bağımsızlık Bildirisi ve Anayasası’na göre, 1991 yılında tekrar kurulmuş olan bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti 1918’de kurulmuş olan Azerbaycan Cumhuriyeti’nin devamıdır. Karabağ Savaşı’na bakıldığında, savaşın konusu, tarafları ve mahiyeti 1918-1920’de, 1987’de tekrar alevlenen–çatışmaların devamında, 1991-1994 savaşında ve 2020 Karabağ Savaşı’nda aynı olmakla birlikte birbirinin devamı niteliğindedir. Azerbaycan’ın ikinci istiklal tarihinin 1991 yılı olduğu ve bu tarihten itibaren resmen tekrar savaşa dahil olduğu için çatışmaların 1987’de başlamasına rağmen, 1991-1994 savaşı olarak 2020 Karabağ Savaşı, hukuki, siyasi ve askerî olarak 1918’de başlayan savaşın devamı niteliğindedir. Ayrıca bu savaşın son 30 yıllık değil yüzyıllık bir geçmişi olduğu göz önünde bulundurulmuştur.
Azerbaycan’ın Ermenistan tarafından işgal edilmiş topraklarını kurtarmak için 27 Eylül 2020 tarihinden itibaren başlanan operasyonlar sırasında, 30-35 milyon Azerbaycanlının yaşadığı İran’da, İran’ın Ermenistan’a sıcak yaklaşımına karşı, Güney Azerbaycan kamuoyunun (komuoyu) tepkisini ortaya koymuştur.
Süreç boyunca Güney Azerbaycan Türkleri bir taraftan İran devletinin Ermenistan ile dostça ilişkilerine karşı olduklarını göstermek diğer yandan aynı vatana aidiyet bilinciyle “Azerbaycan Vatan Anlayışına” dayanarak Azerbaycan devlet ve ordusuna desteklerini bildirmek için organize olmuşlardır.
İran sınırları dışında yaşanan bir savaş ile ilgili İran’da Güney Azerbaycanlıların bilinçli ve sorumlu davranışları, bir kez daha Azerbaycan’ın resmî olarak bölünmesi olayını zihinlerde sorguya çekmiştir.

BİRİNCİ BÖLÜM
KARABAĞ SORUNUNUN GEÇMİŞİ

Karabağ’ın Coğrafi Yapısı
“Tarihi Karabağ bölgesi, Azerbaycan’da Kür ve Aras nehirleri ile şu anda Ermenistan sınırları içinde bulunan Gökçe Gölü arasındaki dağlık bölge ile bu bölgeye bağlı ovalardan oluşan bir yerdir” (Aslanlı, 2015: 13). Bu bölge Cebrayıl, Füzuli, Hocavend, Ağdam, Hocalı, Terter, Şuşa, Hankendi illerinden oluşmaktadır. Aslanlı (2001: 394) “Karabağ” ve “Dağlık Karabağ” tanımlarının farklı alanları kastediyor olmasının altını çizmektedir. “Dağlık Karabağ”, “Karabağın” 18.000 km² yüzölçümünün sadece 4392 km²’lik kısmını kapsamaktadır. Karabağ bölgesi coğrafi konumu itibariyle bölgede jeopolitik ve jeostratejik açıdan büyük önem taşımaktadır. “Karabağ, Azerbaycan’ı (kuzey), Ermenistan’ı ve İran’ı (Güney Azerbaycan bölgesi) kontrol edebilecek bir konuma sahiptir. Bölgeyi elinde tutan herhangi bir devlet, Trans-Kafkasya arazisinin büyük bir bölümünü kontrol edebilir” (İbadov, 2007: 78).

Karabağ bölgesi, sularının bolluğu, iklimin güzelliği, toprağının verimli olması sebebiyle tarih boyunca büyük insan kütlelerini kendisine cezp etmiştir. Bölgenin 120 ayrı yerinde maden suyu çıkarılmaktadır. İklim olarak, Karabağ bölgesi orta sıcak kuşak, orta soğuk kuşak ve soğuk kuşak olmak üzere üç ayrı iklim kuşağına ayrılmaktadır. Yazları sıcak kışları ise genellikle soğuk ve kurak geçmektedir. Yeraltı ve yerüstü kaynakları açısından, maden yatakları ve mineral suları bakımından oldukça zengin bir bölgedir. Bölgede kurşun, çinko, polimetal filizleri, bakır, borit mermer, tebeşir, ateşe dayanıklı kil yatakları da bulunmaktadır. (Aktaş,2001: 17)

Karabağ’ın Adı
Bölge için iki isim kullanılmaktadır. Her iki ismin Türkçe kökenli olduğu bilinmektedir. Bu iki isim “Karabağ” ve “Arsak” olmaktadır. Karaman (2007: 2) ’a göre, Karabağ›a VI. yüzyılda Kür ve Aras nehirleri arasında hüküm süren İskitler Dönemi’nde “Arsak” denilmektedir, ayrıca Türkçe olan kelimenin etimolojisi hakkında; er “erkek, kişi, yiğit”; sak “sağ, akıllı, yetenekli” şeklinde olduğu kaydedildiğini belirtmektedir. X. yüzyılda Çinli bir yazar tarafından hazırlanan «Uygur Seyahatnamesi» adlı eserde «Arsak» ismi geçmiştir.

Bölge için kullanılan Karabağ ve Arsak kelimelerinin her ikisi etimolojik olarak Türkçe kökenlidir. Arsak (Ersak) kelimesinin Ertuğrul, Ardahan, Erdebil, Erak ve benzeri Türkçe kelimeler ile aynı nitelikte olmaktadır. Bu bölge tarihteki Azerbaycan devletlerinden biri olan Albaniya’nın merkezi olmuştur. “Arsak” ismi “Ersak” yani “er” ve sak” kelimelerinin birleşmesinden doğmuştur. “Sak”lar (Sakalar) , o dönemlerde Orta Asya’da ve Azerbaycan’da yaşamış olan Türk kavmidir. (Aslanlı, 2015: 14)
Karabağ kelimesi ise Türkçe olan “kara” ve “bağ” sözlerinin birleşmesinden oluşmaktadır. “Nitekim Şemseddin Sediyev’in aktardığına göre, yabancı araştırmacılardan V. Liokgobitov Transkafkasya’da ki Rus Mülkilerine ilişkin derleme” isimli eserinde Karabağ ismi’nin “ormanlarıyla zengin ülke” anlamını taşıyan iki kelimeden, Azerbaycan Türkçesindeki kara ve bağ kelimelerinden geldiğini ifade etmiştir” (Aslanlı, 2015: 12). Allahverdiyev (2010, 24) Karabağ’ın tesmiyesini bölgede “kara üzüm” yetiştirildiği ve “kara yapraklı bağlar” olduğuna bağlamıştır.
Aslanlı (2015: 16) bazı Ermeni uzmanların Türkçe olan “arsak” kelimesini sahiplenmeye çalıştıklarını hatta fikirlerini şu şekilde izah etmiştir: sadece Azerbaycanlı bilim adamları değil, Batılı bilim adamları da bu ismin Türkçe kökenli olduğunu ifade etmektedirler. Öte yandan bölgenin kendilerine ait olduğunu iddia etmeye çalışan Ermeni uzmanların dayanak olarak yararlanmaya çalıştıkları bölgedeki eski Hıristiyan yapıların tarihî Azerbaycan devleti olan Albaniya devletine ait olduğu da bilim adamlarınca kanıtlanmıştır.
Ermeniler Karabağ’ı işgal etmekle birlikte bölgenin tarihî Türkçe adını da değiştirmeye çalışmışlar, bu Karabağ’ı tarihî olarak gayri meşru sahiplenmenin bir yöntemi olmuştur. Karabağ’ın yerli-tarihî Türkçe coğrafi (dağlar-nehirler-yerleşim yerleri ve…) adlarını değiştirmişler. Karabağ’ın Ermenilere ait olduğunu iddia etseler de yüzyıllardır bölgenin yerli ismi olan “Karabağ” yerine kullandıkları Ermenice bir addan söz etmeleri mümkün değildir. Hurç (2008: 4) ’un da belirttiği gibi uluslararası kuruluşlarca da Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve benzer kuruluşları tarafından kullanılan ad “Karabağ” olmaktadır.

Karabağ’ın Tarihçesi
Karabağ bölgesi, dünyadaki en eski yerleşim yerlerinden biridir. Aslanlı ( 2015: 15) bölgedeki “Azıh” mağarasında bulunan “Azıhontrop” adlı eski insanın yaşının yaklaşık olarak 1. 2 milyon sene eskiye kadar götürülebileceğinin, bilim insanları tarafından kanıtlandığını belirtmekte, ancak en az 300-500 bin yıllık olduğunun da altını çizmektedir. Yine bölgede bulunan “Tağlar” mağarasında da bundan 80-100 bin yıl önceki döneme ait zengin kalıntılar bulunmaktadır. 11. yüzyıla kadar bölgeye çeşitli Oğuz boyları yerleşmiştir. 11. yüzyıldan itibaren bölge Selçukluların akına uğradığı bilinmektedir. “Selçuklulardan sonra Azerbaycan, Atabeylerin egemenliğine geçmiştir. Karabağ, Moğol istilasının ardından İlhanlı devletinin en önemli karargâh merkezi olmuştur. İlhanlı Devleti Dönemi’nde, devletin merkezi Tebriz (Güney Azerbaycan) olurken, yaz mevsiminde Karabağ kullanılmıştır. Bu dönemde, Azerbaycan’ın tümüne yakınında Türk unsurların egemenliğinde olduğu belirtilmektedir” (Özyılmaz, 2014: 195).

13. yüzyılın başlarında Harezmşah Celalettin’in kontrolüne geçen Karabağ bölgesi 1256’dan itibaren İlhanlıların (Hülaküler – Türk devleti) yönetimi altına geçmiştir. 1396’dan sonra ise, Timur’un orduları buraları işgal etmiştir. 15. yüzyıl boyunca bölge bir süre Karakoyunluların, sonra ise Akkoyunluların yönetimi altında bulunmuştur. 16. yüzyılın sonlarında Osmanlılar tarafından alınıncaya kadar, bölge Safevilerin yönetiminde kalmıştır. Safeviler döneminde oluşturulan 4 hanlıktan (bölgesel yapılanma) biri Karabağ Hanlığı idi. 1593 yılında Karabağ-Gence bölgesi 7 sancak, 36 nahiyeden oluşmaktaydı. Bu bölgedeki bin üç yüz toponomik birimin nerdeyse tamamı Azerbaycan Türklerine ait olmuştur. (Aslanlı, 2015: 19)
“1747 yılında Nadir Şah Afşar’ın ölümünden sonra Kafkasya ve Azerbaycan bölgesinde merkezi otorite zayıflamış ve bölge hanlıklara ayrılmıştı” (Attar, 2003: 4). “Gerek Selçuklu döneminde, gerekse bölgede bağımsızlık hareketinin başladığı hanlıklar döneminde, Ermenilere ait bir hanlık ya da buna yönelik herhangi bir siyasal hareketin varlığı söz konusu olmamıştır” (Yıldırım, 1991: 3).

18. yüzyılın ortalarında bölgede Penahali Beyin önderliğinde Karabağ Hanlığı kurulmuştur. 18. yüzyılın sonlarında artan dış saldırılar sonucunda kısa bir süre için (sadece 1797 yılında bir süreliğine) Karabağ bölgesi, merkezi Azerbaycan’ın güney (günümüzde İran sınırları içerisinde yer alan Güney Azerbaycan) bölgelerinde bulunan Gacar Türklerinin yönetimi altına geçmişse de genelde bağımsızlığını koruyabilmiştir. (Aslanlı, 2015: 18)
“XIX. yüzyıl, Rusya’nın Kafkasya’da ilerleyişinin zirve yaptığı dönemdir. Bu dönemde, Ruslar, Kafkasya bölgesine doğru yayılmış ve bu bölgedeki hanlıkların topraklarını ele geçirmeye çalışmışlardır” (Yeşilot, 2008: 10). “İbrahim Han (İbrahim Halil Han) Dönemi’nde Karabağ sorunu açısından kritik önemdeki belgelerden birisi olan “Kürekçay Antlaşması” imzalanmıştır. 1805 yılında imzalanan bu anlaşmaya göre Karabağ Hanlığı Rusya’ya Müslüman Azerbaycan toprağı olarak birleştirilmişti” (Aslanlı, 2016: 19). “Bu anlaşmaya göre Karabağ’ın Rusya’ya vergi vermesi ve Şuşa’da bir Rus garnizonu bulundurması şartıyla, Rusya, Karabağ Hanlığının bağımsızlığını koruyacağını bildirmiştir” (Taşkıran, 1995: 68). “Kürekçay Anlaşması” 14 Mayıs 1805 tarihinde yapılmıştır. Karabağ topraklarının, Rusya tarafından garantiye alınması maddesi ile Karabağ Hanlığının bağımsızlığı kısıtlanmıştır.

Prof. Dr. Ramiz Mehdiyev’e göre, bu olayın ardından İbrahim Halil Han’ın başını kara bulutlar sarmış, Karabağ Hanı’na pek güven beslemeyen Rusya, Karabağ Hanlığının yok edilmesine yönelik planın hazırlıklarına başlamıştır. 1806 yılında İran (Gacar devleti) yeniden Şuşa’ya saldırı düzenlediğinde, kalenin Rus garnizonu komutanı Dmitri Lisaneviç, Karabağ Hanı’nın beklenmedik hareketler yapabileceği bahanesiyle, İbrahim Han’ın oğlu Mehdi Gulu Ağa dışında, tüm han ailesini katletmiştir. Nitekim bu kanlı olay daha sonra Karabağ Hanlığının tam ortadan kaldırılmasına yol açacak gelişmelere önayak olmuştur. (Aslanlı, 2015: 19)
Kürekçay Antlaşması ile birlikte Rusya bu bölgede yerini sağlamlaştırmak için Ermenileri bölgeye yerleştirme politikasını benimsemiştir. Bölgede Gacar İran’ı ile Rus savaşları sonucu “Memaliki Mehruse’ye Gacar” (İran’ın dönem devleti) yenik düşerek 1813’te “Gülistan Antlaşması”, 1828’de ise “Türkmençay Antlaşması” Azerbaycan halkının iradesi dışında yapılmıştır. Bu iki antlaşma ile birlikte Azerbaycan tarihî toprakları ikiye bölünmüş ve Aras nehri sınır olarak belirlenmiştir.
“Türkmençay Anlaşması’nın ilgili hükümleri, Osmanlı-Rus savaşının sonunda imzalanan 14 Eylül 1829 tarihli “Edirne Antlaşması” ile Osmanlı devleti tarafından da kabul edildi. Böylelikle, Revan ve Nahcıvan hanlıkları ile birlikte Karabağ bölgesinin Rus egemenliği altında bulunduğu, Osmanlı Devleti tarafından da resmen kabul edildi” (İşyar, 2004: 207). Antlaşmaları imzalayan, dönemin Türk kökenli devleti, Gacar Devleti’nin, İran’da sona erdirilmesi ile birlikte ise Azerbaycan’ın güneyi Güney Azerbaycan Farsçı Pehlevi rejiminin egemenliğine geçmiştir. Türkmençay Antlaşması ile birlikte Ruslar, Güney Kafkasya’daki hâkimiyetlerini güçlendirmişlerdir. Gacar devletinin zayıflaması ve tahttan indirilmesi ile birlikte ise, Farsların İran’da tek hâkim unsur olması, Güney Azerbaycan’ın Fars İran devletinin egemenliği altına geçmesi ile sonuçlanmıştır.

Karabağ Sorunu
Tarihî Azerbaycan toprağı olan Karabağ’ı işgal etme projesi 19. yüzyıla dayanmaktadır. “Kafkasya bölgesi eski çağlardan bu yana hiçbir zaman Ermenilerin yaşadığı bir alan olmamıştır. Rusya, Kafkasya’da yürüttüğü siyasetin gereği olarak Bizans Dönemi’nden itibaren Erivan Hanlığının hakimiyetinden çıkarılarak, yüzde 73.8’i Müslüman olduğu halde Ermenistan vilayetine çevrilmesini hedeflemiştir” (Kılıç, 2001: 49-50). “Rus Çarı 1. Petro 10 Kasım 1724 tarihinde imzaladığı bir fermanla Rusya’nın Ermeni halkını himaye ettiğini ilan etmiştir. Ermenilerin Rusya tarafından himaye edildiğine dair ilan edilen bu fermanla birlikte, Azerbaycan topraklarına yerleştirilmesine büyük önem verilmiştir” (Süleymanov, 2013: 87). Rusya Kafkas bölgesinde bir Ermeni devletinin kurulmasının planlarını uzun yıllardan beri yapmaktaydı.

Bugünkü Ermenistan toprakları ve Azerbaycan’ın Karabağ bölgesi, 19. yüzyıldan başlayarak Çarlık Rusya ve Sovyet Rusya idarelerinde bilinçli olarak tedricen Ermeni nüfusla tahkim edilerek Ermenileştirilmeye çalışılmıştır. Gacar İran’ı ile Rusya Çarlığı arasında imzalanan 1813 Gülistan ve 1828 Türkmençay Antlaşmaları, Osmanlı-Rus Savaşları ve özellikle 93 Harbi (1877-1878), Ermenilerin Doğu Anadolu ve Kafkasya’daki faaliyetlerini de nüfuslarını da artırmıştır .(Sarıkaya, 2020:7)

Demografik Yapısının Değiştirme Süreci
Karabağ’ın nüfus yapısını değiştirerek Azerbaycan’ın yerli ahalisini kendi topraklarından çıkarma, Ermenilerin bölgeye yerleştirilmesi ve toprak iddiaları 19. yüzyıldan başlayarak Karabağ’ın işgal sorununu oluşturmaya başlamıştır.

Gerek 19. yüzyıl sonunda gerekse 1915 Ermeni sevk ve iskânı sonrasında Kafkasya’ya Türkiye ve Gacar İran’ından gelen Ermenilerin Rusya tarafından eski Erivan vilayeti çevresi ile Karabağ’a göçürülüp yerleştirildikleri bilinmektedir. Nüfus tahkimatı, Türkiye ve Azerbaycan arasında Ermeni seddi oluşmasını da beraberinde getirmiştir. Doğu Anadolu’dan Hazar’a kadar olan sahada 1912’den 1921’e kadar beş yüz binin üzerinde insanın, çoğu Daşnaksütyun çeteleri tarafından katliam uğradıkları bilinen bir gerçektir. (Sarıkaya, 2020: 7)
Aslanlı (2015: 23) 1967 yılında Ermenistan’ın başkenti Erivan’da basılan “18. yüzyılda Ermeni Rus İlişkileri” isimli kitapta yazılan bu cümlelere dikkat çekmektedir: Daha 19 Mayıs 1783’de, Knyaz G. A. Potyomkin, II. Yekatrina’ya yazdığı mektupta, fırsatını bulur bulmaz Karabağ’ı hemen Ermenilerin kontrolüne vermek ve böylece Asya’da bir Hristiyan devleti ortaya çıkarmak için gerekenleri yapacaklarından söz etmiştir.

Kafkasya bölgesinin bir kısmını Ermenilere verme düşüncesinde olan Rusya, Ermenilerin eskiden ikamet ettiği Ararat bölgesini uygun görmüş ve toprak talebinde bulunmuştur ancak, Ararat, Rusya’nın ele geçirdiği yerler arasına girmediği için Rusya, bu bölgeden vazgeçerek Ermenileri, Gökçe Gölü ve Karabağ’ı içine alan bölgeye yerleştirmeye karar vermiştir. Bu bölgelerde Ermeni çoğunluğunu sağlamak için ise Rusya iskân ve asimile politikasını uygulamıştır. 1828 yılından itibaren Ermeniler Karabağ’a, Erivan’a ve Nahçıvan’a yerleşerek Azerbaycan’ın demografik yapısının değişmesine yol açmışlardır. Rusya, Nahçıvan ve Erivan hanlıklarını ortadan kaldırarak Erivan merkezli bir Ermeni idaresi kurmuştur. Rusya’nın amaçladığı Ermeni devleti Azerbaycan’ın tarihî toprakları, Nahçıvan, Ordubad ve Erivan Hanlığını içine alan bölgede I. Nikola’nın tasdik verdiği fermanla 1828 yılında kurulmuştur. (Attar, 2005: 38-39)
Karabağ’ın demografik yapısının Ermenilerin lehine değiştirilmesini daha net anlamak için son 200 yıl içerisinde nüfus sayılarını kıyaslamak çok önemlidir. Göçlerden önceki nüfus ile göç sonrası nüfus arasında ciddi farkın bulunduğu açıktır. “1828’de yapılan Türkmençay Antlaşması, gerek Gacar İran’ı, gerekse Rusya, topraklarında yaşayan halkların bir yıl içinde istedikleri yere göç etmesine olanak tanıyan bir hüküm içermekteydi. Rusya, yapılan anlaşmaya dayanarak Gacar İran’ı ve Osmanlı devletlerinin tebaası olan Ermenileri, Kafkasya’ya göçe teşvik etmiştir” (Attar, 2003: 4).

Rusların yaptığı 1832 tarihli nüfus sayımları, Karabağ bölgesinde Türk nüfusunun çoğunluğu, Ermeni nüfusunun ise azınlığı temsil ettiğini göstermiştir. Daha sonra Kafkasya bölgesine yapılan Ermeni göçü ile bu durum değişmiş, bölgedeki Ermeni nüfusu artarken Türk nüfusu azalmaya başlamıştır. 1832 yılındaki ilk resmî Rus sayımına göre Karabağ nüfusunu %64,8’ini Türkler, % 34,8’ini Ermeniler oluşturmaktaydı. (Yıldırım, 1991: 5)
“Rusya’nın uyguladığı göç politikalarına rağmen, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Erivan nüfusunun % 75’i Türk idi” (Se-des, 1988: 65).

1897’de Karabağ’da 29.350’si Azerbaycan Türkü, 18.616’sı Ermeni, 6.875’i diğer kavimlerden olmak üzere toplam 54.841 ailenin oturmakta olduğu anlaşılmaktadır. 1917 yılına gelindiğinde Karabağ, nüfusunun 317.861’i Azerbaycanlı, 143.627’si Ermeni, geri kalanı diğer etnik gruplardan olmak üzere 575.194’e yükseldiğini görüyoruz. Bu nüfus artışını yine bölgeye İran ve Anadolu’dan gelen Ermeni muhacirleriyle açıklamak mümkündür (Aslan, 1988: 52).
1918-1920 yılları arasında gerek Azerbaycan ve gerekse Ermenistan sınırları içerisinde Ermeni saldırılarına maruz kalan yüz binlerce Müslüman, yüzyıllardır yaşadıkları yurtlarını terk etmek zorunda kalarak Anadolu’ya veya Azerbaycan’ın diğer bölgelerine göç etmişlerdir. “Sadece Erivan bölgesinde 1908 nüfus sayımlarına göre 100.000 civarında olan Müslüman nüfus 1918– 1920 tarihlerinde bu bölgeyi terk etmişlerdir” (Hacıyev, 2002: 186).
“1928-1930 yılları arasında Türkiye’den 84.000, İran’dan ise 40.000, Ermeni’nin, Kafkasya’ya göç ettirildiği, toplam süreç içerisinde ise bölgeye, yaklaşık 1.300.000 Ermeni’nin göç ettiği belirtilmektedir” (Aliyev, 2009: 7). “Söz konusu iskân politikalarının sonucunda, kısa sürede gerek Karabağ’ın gerekse Nahçıvan ve Erivan hanlıklarının nüfus yapısı alt üst edildi” (Attar, 2003: 4-5).

Bu kadar büyük göçlerin gerçekleşmesinde Rusya’nın çıkarları bulunduğunu da unutmamak gerekiyor. Bunun yanında buradaki Müslümanlardan da (Türklerden de) önemli bir sayı Gacar yönetimi altındaki topraklara göç ettirilmişti. 1972 yılında Erivan’da yayınlanan “Batı Ermenistan’ın Rusya’ya birleştirilmesi” adlı kitapta, 19 Temmuz 1811 tarihli belgeye göre Karabağ’da 12 bin ailenin bulunduğu ve bunların sadece 2500’nün Ermeni ailesi olduğu belirtilmektedir. Yoğun göçe rağmen, 1832 yılındaki Çarlık Rusyası resmî sayımlarında Karabağ bölgesi nüfusunun % 64.8’i Müslüman (Azerbaycan Türkü), %34.8-i Ermeni olarak kayda geçmiştir. 1823 yılında Rus yetkililerin hazırladıkları başka bir belgede Karabağ bölgesindeki 600 köyün 450’nin Müslüman, 150’nin ise Hristiyan yerleşim birimi olduğu ifade edilmiştir. Aynı kaynakta o tarihte bölgede 20.095 ailenin yaşamakta olduğu, bu ailelerden 15.729’nun Müslüman, 4366’nın ise Hristiyan aile olduğu kaydedilmiştir. (Aslanlı, 2015: 23-24)
Ermenileri 1978 yılında Karabağ’ın Akdere rayonunda, “Bölgeye Gelişimizin 150. Yılı” anıtını dikmekle birlikte aslında bölgeye sonradan geldiklerini kendileri kanıtlamışlardır (Aliyev,1989: 75-78).

Azerbaycan Türkleri Ermenistan’dan (yani, tarihî ata yurtlarından) birkaç aşamada zorunlu göçe tabi tutulmuştur. Ermenistan (Ararat) Taşnak Cumhuriyeti’nin kurulduğu dönemde bölgenin 1339 yerleşim biriminde yaklaşık 608 bin Azerbaycan Türkü yaşarken, günümüzde Ermenistan’da esir tutulanlar dışında Azerbaycanlı kalmadığını ifade etmek gerekiyor. Hatta yabancı araştırmacılar bile daha Sovyet Dönemi’nde Azerbaycanlı nüfusun özellikle Ermenistan’ın başkenti olan Erivan’da daha sert ve planlı bir şekilde göçe zorlandığını ifade etmiştir. Bu göç nedeniyle 20. yüzyılın başlarında Erivan nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Azerbaycanlıların oranı, 1989 yılında % 0,1’e kadar gerilemiştir. 1980’lerde bu anıt Ermeniler tarafından yıkılsa da, Ermenilerin bölgeye yerleşmesinin 150. yılını temsilen dikilen söz konusu anıtla ilgili video görüntüler ve fotoğraflar mevcuttur. (Aslanlı, 2015: 51, 24)

2.4.2. 1905-1907 Çatışmaları
Kafkasya’da yaşayan Ermeniler 19. yüzyılın başlarından örgütlenmeye başlamışlar. Silahlı örgütlenmeye başlayan Ermenilerin temel hedefi Osmanlı’nın Doğu Anadolu topraklarında Ermeni devleti kurmak idi. Bu doğrultuda 1890 yılında “Taşnaksütyun Komitesi” bir silahlı örgüt olarak kuruldu. Aslanlı (2015: 25) ’nın da vurguladığı üzere 1890 yılında kurulan “Taşnaksütyun Komitesi” Doğu Anadolu’daki Osmanlı topraklarını kapsayan bir Ermeni devleti kurmayı amaçlamaktaydı. “Rus polisinin döneme ilişkin verilerine göre 20. yüzyılın başlarında yaklaşık 165 bin üyesi, 100 bin kişilik askeri birliği bulunan bu örgüt Bulgaristan’da askeri eğitim kampına, Londra’daki Ermeni Millî Bankası’nda 1 milyon sterlin (Pound Sterling) paraya sahipti” (Aslanlı, 2015: 26).
1905 Rus ihtilalinden sonra Karabağ’da çatışmalar başlamıştır. 1905 yılında Ermenilerin Rus garnizonundan da aldıkları destekle Bakü’de yaptığı kanlı olaylar kısa sürede bütün bölgelere sıçramıştır, Azerbaycan’ın Karabağ bölgesi de kanlı olayların yaşandığı bölgelerden olmuştur. Ordubadi (1991: 55) Ermenilerin, Karabağ ve Tiflis’teki Rus garnizonundan da aldıkları destekle Karabağ’ın yerli ahalisini katlettiğini yazmaktadır.

Ermeniler, 1905-1906’da Rusya’da meydana gelen isyanlardan istifade ederek önce Bakü’de, ardından Erivan, Nahçıvan, Gence, Karabağ, Zengezur, Kazak ve Tiflis’te sivil Azerbaycanlılara karşı katliamlar yaptılar. Ermeni silahlı grupları, Erivan-Nahçıvan-Zengezur-Karabağ ve Kazak-Gence bölgesinde Azerbaycan yerleşim yerlerinin nüfusunu katlederek, Azerbaycan yerlilerini topraklarından kovarak Ermenileri yerleştirmek istemişler. Bölgenin demografik yapısını Ermenileri yerleştirmekle değiştirmek ve Azerbaycan toprakları üstünde Ermeni bölge kurmayı hedef edinmişlerdir. Önce Bakü’de, ardından Erivan ve çevre köylerinde, Eçmiedzin (Üç kilise), Şerur-Derelayez ve Nahçıvan ilçelerinde, Zengezur ilçesinin Gorus, Gafan ve Garakilsa (Sisyan) ilçelerinde on binden fazla militanla Ermeni birlikleri Yelizavetpol (Gence) vilayeti Şuşa, Cavanshir, Cabrayil, Kazak, Araş ilçeleri, Tiflis bölgelerinde katliamlar yaptılar ve 200’den fazla yerleşim birimini yıktılar. (Mustafa, 2009: 9)
“Çatışmaların fitilini ateşleyen olay Bakü’de bir Azerbaycanlının mahkemeden çıkarken, Rus alayına mensup bir Ermeni tarafından öldürülmesi olmuştur. Dört gün süren çatışmalar sırasında Bakü Valisi ile beraber bazı devlet görevlileri ve çok sayıda yerli Türk, 24 Mayıs 1905 tarihinde Ermeniler tarafından katledilmiştir” (Ünal, 1988: 36). “Bu dönemde Bakü’den sonra Azerbaycanlılara karşı en büyük saldırı Karabağ ve Şuşa’da olmuştur” (Özönder, 1990: 12). Ordubadi (1991: 55) ’nin belirttiğine göre, Karabağ’da ise en fazla zarar çeken bölge Şuşa olmuştur. Ahalisinin tümüne yakınını Azerbaycanlıların oluşturduğu Şuşa’da iki sene içinde binlerce Azerbaycan Türkü katledilmiştir. Ağaoğlu (2001: 1031) Karabağ ve Şuşa’daki Ermeni saldırılarında birçok Türkün öldürüldüğünü ve mallarının yağmalandığını belirterek, 1905-1907 yılları arasında Erivan ve Gence’ye bağlı 200 köyün, Şuşa, Zengezur, Cebrayıl bölgelerinde ise 75 köyün Ermeniler tarafından yakıldığını yazmıştır. Ermeniler binlerce Azerbaycan Türkünü bu dönemde katletmişlerdir.

Genel olarak, 1905-1906 olayları sonucunda, Erivan ve Yelizavetpol (Gence) vilayetlerinde 200’den fazla Azerbaycan yerleşim yeri tahrip edilmiş ve yerli ahali soykırıma maruz kalmıştır. Ermeni yazar A-don’un verdiği istatistikler, 1905-1906 katliamlarının arifesinde Erivan vilayetindeki 1301 köyün 959’unda ve Zangazur ilçesine bağlı 406 köyden 314’ünde Türklerin yaşadığını göstermektedir. O dönemde sadece Erivan vilayeti ve Zangazur’da bulunan 1273 Türk köyünden bugün Nahçıvan dışındaki tüm köyler Azerbaycan Türklerinden temizlenmiştir. Böylece, 1905-1906’dan başlayarak, bu bölgelerde esasen soykırım olan, silah zoruyla etnik temizlik politikası uygulandı. (Mustafa, 2009: 4)
1906 yılında da devam eden olaylar, aynı yılın Temmuz ayından itibaren yerini genel bir sessizliğe bırakmıştır (Aslanlı, 2015: 26).

1918-1920 Karabağ Savaşı
Azerbaycan Cumhuriyeti 28 Mayıs 1918’te kurulmuştur. 1918-1920 arasında Azerbaycan devleti resmen Karabağ Savaşı’nın tarafı olduğu için bu savaş Birinci Karabağ Savaşı olarak nitelendirilebilir. Siyasi, hukuki ve askerî bakımdan 1918-1920 savaşıyla 2020 savaşı arasında bir fark yoktur. Savaşın nedeni, tarafları ve aktörleri aynıdır. 1991 yılında tekrar bağımsızlığını kazanan Kuzey Azerbaycan, Azerbaycan Anayasası ve Bağımsızlık Bildirisi’ne göre, 1918’te kurulmuş Azerbaycan Cumhuriyeti’nin devamı olma özelliğini taşımaktadır. Askerî olarak 1918-1920 Savaşı’nda Ermenistan’ın saldırılarına karşı savaşan ordu Azerbaycan ordusu olmuştur. Tarihî olarak bakıldığında ise Karabağ Savaşı son 30 yılın değil son 100 yılda Ermenilerin toprak iddiaları ve saldırılarıyla ortaya çıkmış bir işgal sorunudur. “I. Dünya Savaşı (1914-1918) sırasında, savaş durumundan faydalanan Ermeniler, Doğu Anadolu ve bunu takiben Kuzey ve Güney Azerbaycan’da acımasızca katliamlar yapmışlardır. Ermenistan gelecekte Azerbaycan’ın Karabağ bölgesini gasp ederek Ermenistan’la birleştirmek için bu dönemde (1928-1920) Azerbaycan’a karşı saldırılara başlamıştır” (Özkul, 2014: 244).

Taşnaklar önderliğinde silahlanan Ermeniler Doğu Anadolu’nun yanı sıra artık Azerbaycan’a ait bölgelere de saldırmaya başlamıştır. Ermenilerin Osmanlı’ya yönelik toprak taleplerinin ve Doğu Anadolu’da yaptıklarının cevabında Osmanlı ordusunun doğuya doğru harekat yapması beklenmekteydi. Ermeniler bu durumu göz önünde bulundurarak silahlanmayı daha da hızlandırdılar. Bu vaziyetin Osmanlıyı zayıflatmak isteyen müttefiklerin planlarıyla da üst-üste düştüğü açıktır. (Aslanlı, 2015: 27)
“19. yüzyılın ilk çeyreğinde Ermenilerin Karabağ topraklarına yerleştirilmesinin sonucu 1916 yılı verilerine göre Karabağ’da nüfusun % 51’i Azerbaycanlı, % 46’sı ise, Ermenilerden oluşmakta idi” (Mahmudov, 2014: 36). 1914 yılında başlayan I. Dünya Savaş’ında, Osmanlı devletinin ittifak devletlerinin yanında savaşa girmesi, savaşın geniş bölgeye yayılmasına ve birçok cephenin açılmasına yol açtığı bilinmektedir. Ermeniler, Ruslara destek vererek Türklere karşı yıpratma politikası uygulamışlardır. I. Dünya Savaşı sırasında, Doğu Anadolu ve Azerbaycan bölgesinde Ermenilerin yaptığı katliamlar, çok sayıda masum insanın hayatına mal olmuştur. “Doğu Anadolu’da Ermenilerin birlik olup hem bölge halkı hem de Türk askerlerine karşı katliam ve tecavüzlere girişmesi sonucu Osmanlı devleti bölgedeki Ermenileri 1915 yılında başka yerlere naklettirmiştir. Söz konusu uygulama “Tehcir” olarak bilinmektedir” (Taşkıran, 1995: 88).

Bolşevik ihtilalinin (7 Kasım 1917) ardından Azerbaycan Türkleri, Gürcüler ve Ermenilerin temsilcileri Tiflis’te toplanarak, “Mavera-yı Kafkas Seymi” Meclisini oluşturmuşlardır. Rusya geçici hükümetinin Güney Kafkasya’da oluşturduğu hükümet, Mavera-yı Kafkas özel komitesi tarafından yönetilmekteydi. Söz konusu komitenin kanun kabul yetkisi yok idi. Mavera-yı Kafkas Seymi Bolşevikler’in idaresini kabul etmemiş ve komitenin yerine bütün Güney Kafkasya’da idareyi ele alacak Mavera-yı Kafkas Komiserliği adıyla federal bir hükümet kurmuşlardır. Federal hükümetin başkanlığını bir Gürcü yapmakla birlikte, diğer üyeler üç Azerbaycan Türkü, üç Gürcü, 3 Ermeni ve 2 Rus’dan oluşmakta idi. (Bal, 2003: 401)
Taşkıran (1995: 91) Mavera-yı Kafkas Hükümeti zamanında bölgenin beş idari bölüme ayrıldığını yazmaktadır. Bakü Vilayeti, Gence Vilayeti, Erivan Vilayeti, Tiflis Vilayeti ve Zakatal Sancağı, Şuşa, Cebrail ve Zengezur Gence Vilayeti’ne dahil idi. Azerbaycan’ın tarihî toprağı olan Karabağ’ın Mavera-yı Kafkas Hükümeti’nin içinde bulunan yeni Azerbaycan Cumhuriyeti toprağının bir parçası olduğu resmen ilan edildi. “Mavera-yı Kafkas Hükümeti’nin dağılmasından sonra 26 Mayıs 1918’de Gürcistan, iki gün sonra 28 Mayıs 1918’de de Azerbaycan ve Ermenistan bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir” (Nesibzade, 1990: 77). Bakü’nün Bolşeviklerin işgali altında olması nedeniyle Gence, Kuzey Azerbaycan’ın başkenti olarak ilan edilmiştir.


Harita 2.1. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin haritası

Ermenistan’ın başkenti olarak Erivan seçilmiştir. Azerbaycan Millî Şurası Yelizavetpol (Gence) vilayeti ve Karabağ’ın dağlık bölgesine karşı Ermenistan’ın ileri sürdüğü iddialardan vazgeçmesi koşuluyla Erivan’ın Ermenistan’ın başkenti olmasına karşı çıkmamıştır. Azerbaycan Millî Şurası’nın 14 Haziran 1918 yılında Tiflis’te Ermeni Millî Konseyi temsilcileriyle yaptıkları ortak oturum sonucunda, daha önce Batum’da taraflarca varılan mutabakata dayanarak bu anlaşmaya varılmıştır.

O sıralarda Erivan’ın nüfusunun çoğunluğunu Azerbaycan Türkleri teşkil ettiği için bu kentin Azerbaycan sınırları içerisinde kalması gerektiğini ileri sürenler olmuştur. Yoğun tartışmalar sonrasında itirazlara rağmen çoğunluk dönemin şartlarını (genel olarak Kafkasya’nın durumunu, Kafkasya’da üç yeni cumhuriyetin kurulma aşamasında olduğunu, bunların iç sorunlarını çözmelerinin bağımsızlıklarını güçlendirme, Rus tehdidine karşı ortak direnç ve bağımsızlıklarının Batılı devletlerce tanınmasını artırma ihtimalini) da dikkate alarak Erivan’ın Ermenistan’ın başkenti olmasına itiraz edilmemesi yönünde oy kullanmıştır. (Aslanlı, 2015: 30-31)
“Yeni kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti’nin düzenli bir orduları olmadığı gibi Bakü’yü elinde bulunduran ve burayı bir hareket üssü olarak kullanan Bolşevikler ve Ermeni kuvvetleri Gence’ye doğru yayılmaya başlamışlardı. Dağlık Karabağ, Erivan ve Nahçıvan’da yaşayan Ermeni çeteleri Türklere saldırarak göçe zorluyorlardı” (Taşkıran, 1995: 100).

Kasım 1918’de Ermeni çetelerinin Azerbaycan’ın Gence vilayetine bağlı Şuşa, Cavanşir, Cebrayıl ve Zengezur kazalarında katliamlar yapması üzerine bölgeye askeri birlikler sevk edilmiştir. Ermenistan temsilcileri bu durum üzerine İstanbul’daki Almanya ve Avusturya-Macaristan büyükelçiliklerine, ayrıca Kafkasya’daki Alman ve İngiliz yetkililere başvuruda bulunmuştur. Tüm taraflar Ermeni yetkililere olumsuz cevap vermiştir. Azerbaycan yetkilileri de konuya ilişkin yaptıkları açıklamada Şuşa, Cavanşir, Cebrayıl ve Zengezur kazalarının Azerbaycan’ın Gence guberniyasına bağlı olduğunu, kendi içerisinde güvenliği ve düzeni sağlamaya çalışan Azerbaycan kuvvetlerine kimsenin itiraz edemeyeceğini ifade etmiştir. (Aslanlı, 2015: 33)
“1918 yılının Ağustos ayında Karabağ’da Ermeniler Birinci Karabağ Ermenileri Meclisi adlı bir meclis kurdular. Daha sonra bu meclisin bir hükümet seçmesiyle Karabağ’da Ermeni saldırıları iyice arttı” (Taşkıran 1995:100). “Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti hükümeti Karabağ›dan ayaklanma haberini alır, ancak Bakü›nün kurtuluşuyla meşgul olduğu için Eylül›den sonra kesin önlemler almağa başlar. Karabağ›ı kontrol etmek için askeri birimlerini göndermeye başlar” (Camalova, 2020: 724). “Aralık 1918’den itibaren Ermeniler Azerbaycan’ın Cebrayıl bölgesinde, Azerbaycan halkına karşı silahlı saldırılara geçtiler” (Paşayev, 2011: 155). “Artan Ermeni saldırıları neticesinde, bulundukları bölgelerden göç edenlere karşı da Ermeni terörü devam etmiştir. 29 Nisan 1918’de Gümrü yakınlarında çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu 3.000 kişilik göç kafilesinin tamamı Ermeniler tarafından katledilmiştir” (Quliyev, 2001: 22). Ermenilerin hücumları devam ederken Bolşevikler, işgal ettikleri Bakü ve civarından, Azerbaycan Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmak amacıyla Gence istikametinde saldırılara başlamışlardı. Osmanlı ordusu askerleri ve Azerbaycanlı gönüllülerden oluşan Kafkas İslam Ordusu İngiliz destekli Bolşevik ordusunu Bakü’de kuşattı ve 15 Eylül 1918’de Bakü kurtarıldı.
Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti Devleti Karabağ’daki Azerbaycanlıların soykırımının önlenmesi ve bölgeyi yönetme amacıyla 15 Ocak 1919’da Azerbaycan Cavanşir, Şuşa, Cebrayıl ve Zengezur ilçelerinden oluşan “Karabağ Valiliğinin” kurulmasına karar vermiştir. “Ermenistan, Azerbaycan devletinin, Karabağ bölgesinde yerli yönetim kurmasına karşı olduğunu bildirmek için Güney Kafkasya’daki İngiliz komutanlığına protesto notları gönderir” (Camalova, 2020: 726). “Karabağ Ermenileri temsilcileri ve Ermenistan hükümetiyle görüşmeler sırasında Şuşa’da bulunan İngiliz temsilciler şöyle bir açıklama yapmışlardır: Azerbaycan yönetiminin ve ordusunun Karabağ ve Zengezur’a gelmesi gelecekte bu toprakların Azerbaycan’a ait olacağı anlamına gelmez ve bu toprakların kaderi barış konferansında belirlenecektir” (Niftaliyev, 2014: 52). İngilizlerin bu tavra Karabağ’da yaşayan ve toprak iddiasında olan Ermenilerin iddialarına çanak tutmuştur.
“4 Nisan 1919’da Ermeni hükümeti, İngilizlerin Kafkasya’daki komutanı General Thomson ile koordineli olarak, Arzumanov’u Ermenistanın temsilcisi olarak Karabağ’a gönderir. Arzumanov Karabağ’da Ermenileri, Azerbaycanlılara karşı kışkırtır” (Camalova, 2020: 724).
“İngiliz Kuvvetleri Komutanlığı 28.01.1919 tarihinde yayınladığı bir tebliğ ile Karabağ’ın Azerbaycan’a ait olduğunu teyit etti” (Yalçınkaya, 2006: 130). “Haziran,1919’un sonunda ise İngiliz birlikleri Şuşa›dan ayrıldı ancak İngiliz temsilci, Ağustos ayı sonuna kadar Şuşa›da kalmaya devam etmiştir” (Gözelova, 2014: 28) . “Mart 1920’de Karabağ’ın farklı bölgelerinde silahlı Ermeni çeteleri iç düzeni sağlamak için konuşlanmış Azerbaycan askerlerine saldırdı. Ermeniler telefon ve telgraf hatlarını kırdılar ve Askeran’ı işgal ettiler. Ertesi gün Şuşa, Zangazur, Cebrayıl bölgeleri Ermeniler tarafından saldırıya uğradı” (Camalova, 2020:729). “Azerbaycan hükümeti ayaklanma haberini alır almaz harekete geçmeye başladı, Askeran kurtarıldı ve Ermeni çetelerin lideri Çılgın Gazar öldürüldü. Karabağ’da Ermeni ayaklanması bu şekilde bastırılmış oldu” (Nesibzade, 1996: 97). “Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, İngilizler Kafkasya’yı boşalttı. Oluşan siyasi boşluk Ruslar için bir fırsattı. Azerbaycan ordusunun önemli bir kısmı, Karabağ’daki Ermenilerin çıkardıkları isyanı önlemeye çalıştığı bir sırada Ruslar, 27 Nisan 1920’de Bakü’yü işgal etti” (Aslanlı, 2001:396-397).

Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti 27 Nisan 1920 tarihinde Rusya tarafından işgal edilinceye kadar, Azerbaycan’da Osmanlı ve ondan sonra da İngiliz orduları bulunmuştur. Her iki güç de Karabağ bölgesini, Azerbaycan’ın bir parçası olarak görmeye devam etmiştir. Bu süre içerisinde bazı Ermeni örgütleri Karabağ bölgesinde birçok kere isyan çıkarmışlarsa da başarılı olamamışlardır. Fakat Rusya’nın teşviki ve yardımı ile 20 Mart 1920’de (Nevruz Bayramı dolayısıyla tam farklı hava içerisinde olunmasını fırsat bilerek ve Bakü’de komünistlerin hazırlıklarına da uygun ortam sağlamak amacıyla) bölgede büyük çaplı bir isyan çıkarılmıştır. Hatta çeşitli Ermeni örgütleri gelecekte toprak verilmesi karşılığında Azerbaycan’da yönetimin devrilmesi süre cine katkılarını açık şekilde Moskova’ya iletmişlerdi. (Aslanlı, 2015: 34-35)

Harita 2.2. 1918-1920 yılları arasında Kuzey Azerbaycan’da Ermenilerin yaptığı katliamlar

“1918-1920 yılları arasında gerek Azerbaycan ve gerekse Ermenistan sınırları içerisinde Ermeni saldırılarına maruz kalan yüz binlerce Azerbaycan Türkü, yurtlarından çıkarılarak Anadolu’ya veya Azerbaycan’ın diğer bölgelerine göç etmek zorunda kalmışlardır” (Hacıyev, 2002: 186). Bu bilgiyi eklemekte de fayda vardır, çoğunluğu Osmanlı topraklarından tehcir edilen Ermeniler ve Nesturiler, İngiliz ve Rusların desteği ile Güney Azerbaycan’ın batı bölgesinde toplanıp askeri üs kurarak bölgeden yerli Azerbaycan Türklerini çıkarmak ve Güney Azerbaycan toprakları üzerinde Ermenistan devleti kurmak maksadıyla binlerce Türkü katledip mallarını yağmaladılar. Çeşitli bölgelerden Güney Azerbaycan’ın batısına toplanan silahlı Ermeni ve Nesturi çetelerinin Güney Azerbaycanlılara yaşattığı mezalim “Ciloluk” olarak bilinmektedir. Bölgeye musallat olmak maksadıyla Güney Azerbaycan’ın batı bölgesine saldıran ve yerli Azerbaycan Türklerini yok etmeye kalkışan Ermeni terör örgütleri Kafkas İslam Ordusu’nun bölgeye gelerek teröristleri püskürtmesi ve saldırılara hazırlıksız yakalanan yerli ahalinin büyük direnişi neticesinde bölgeden kovulmuşlardır ancak geride Azerbaycan Türklerine karşı soykırımın acı izlerini bırakmışlardır.

Sovyetler Birliği Dönemi’nde Karabağ Sorunu
Sovyetler Birliği Dönemi’nde göreceli ve geçici bir sessizlik hâkim olsa da Moskova hükümetinin siyasetleri, Ermenilerin elini güçlendirecek potansiyel sorunun oluşması yönünde stratejik izler taşıdığı açıktır. Sarıkaya (2020: 7) ’ya göre, bu dönemde Sovyet Ermenistanı ve Sovyet Azerbaycanı’nda iki toplum arasında geniş çaplı çatışma yaşanmamışsa da alınan kararlarla Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti, Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti topraklarının aleyhine peyderpey genişletilmiştir.

Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию (https://www.litres.ru/book/mehsa-mehdizade/44-gun-karabag-savasi-surecinde-azerbaycan-69499639/chitat-onlayn/?lfrom=390579938) на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
44 Gün Karabağ Savaşı Sürecinde Azerbaycan Mehsa Mehdizade
44 Gün Karabağ Savaşı Sürecinde Azerbaycan

Mehsa Mehdizade

Тип: электронная книга

Жанр: Историческая литература

Язык: на турецком языке

Издательство: Elips Kitap

Дата публикации: 16.04.2024

Отзывы: Пока нет Добавить отзыв

О книге: 44 Gün Karabağ Savaşı Sürecinde Azerbaycan, электронная книга автора Mehsa Mehdizade на турецком языке, в жанре историческая литература

  • Добавить отзыв