Ahmet Baytursınulı
Nergis Biray
Dr. Nergis Biray
Ahmet Baytursınulı Hakkındaki Yazılar ve Makaleleri
TAKDİM
XIX. yüzyıl sonu ile XX. yüzyıl başlarının, Merkezi Asya’da yaşayan Kazak Türklerinin bir aydınlanma çağı yaşadığı ve Çarlık Rusyasına karşı bağımsızlık mücadelesini yoğunlaştırdığı bir dönem olduğunu söylesek yanlış olmaz. Bu kadim Türk topraklarında Batı Avrupa eğitim sistemini benimseyen, derin düşünceli, ileri görüşlü genç aydınların yetiştiği görülür. Bu dönemde Kazak Türklerinin ortaya koyduğu mücadelede etkili olan isimlerden biri de Ahmet Baytursunulı olmuştur. Baytursunulı, tüm Türk ulusunda eğitimci, devlet adamı, gazeteci, folklorist, araştırmacı, müzisyen, tercüman kimliğiyle tanınmıştır. Özellikle o dönemde Kazak Türklerinin kullanmış olduğu Arap harfli alfabede yaptığı yenilikler ve eğitim kurumları için yazdığı ders kitapları ve eserleri eğitim alanında yankı bulmuştur. Dönemin en önemli dergilerinden biri olan Kazak Gazetesi’nde kaleme aldığı yazılar, Kazak ulusunun sosyal ve siyasi hayatında önemli gelişmelerin yaşanmasına zemin hazırlamıştır. Daha sonra Kazakların ilk milli siyasi partisi olan Alaş Orda’da önemli görevler üstlenerek milletine hizmet etmiştir.
Baytursunulı, halk üzerinde doğrudan tesirli olan ve reformların halka taşınmasında en büyük rolü oynayan genç aydınlarla öğretmenlerin örgütlenmesi için projeler hazırladı. Bunların gerçekleşmesi halinde, Kazak ve diğer Türk halklarının her türlü sosyal ve ekonomik durumlarını önemli ölçüde düzeltme imkânını bulabilecekti. Kazakların birliği ve kalkınması için mücadele eden Ahmet Baytursunulı, gerek basın-yayın yoluyla ve uyguladığı yeni eğitim metotlarıyla gerekse yazdığı eserlerle bu hedefine ulaşmak için büyük gayret göstermiştir.
Ahmet Baytursunulı, eğitim anlayışıyla Kazakların modernleşmesinde yeni bir kapı açmıştır. Kazak gençleri arasında okuma yazma öğretiminin hızlanması, yeni bir Batı tarzı modern kültürlü neslin yetişmesini sağlamıştır. Eğitimin yaygınlaşması, ilk okul kitaplarının hazırlanıp yayımlanması, yeni edebî türlerde eserler yazılması daha geniş bir ifade ile Kazakların yeni dünyaya ayak uydurmasında Baytursunulı, Kazak tarihine adını altın harflerle yazdırmayı başarmıştı.
Ahmet Baytursunulı, fikir adamı, eğitimci, yazar ve yayıncıdır. Aynı zamanda, Rus İmparatorluğu’nda Türk ve İslam toplumlarının eğitim, kültür reformu ve modernleşmeye ihtiyacını ortaya koyan Kazak aydındır.
Merkezi Asya’da fikri manada Rönesans ve Reform benzeri bir hareket olarak ifade edilebilecek Ceditçilik Hareketi’nden bahsedildiğinde bu hareketin önde gelen isimlerinden biri de Baytursunulı olmuştur.
Ahmet Baytursunulı, Kazakistan topraklarının Bolşeviklerin kontrolüne geçmesi üzerine kendi idarelerinde söz sahibi olabilmek düşüncesiyle dönemin Komünist Partisi’ne katılmayı doğru bulmuştur. Kazak Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin Milli Eğitim Bakanı görevini üstlenmiştir. Ulus öğretmeni Ahmet Baytursunulı, şartların zorlaştığı uluslararası dengenin alt üst olduğu kriz dönemlerinde bile, bir Milliyetçi aydının, milleti için gerekli çalışmaları yapabileceğinin somut örneğini göstermiş bir siyaset adamıdır.
Sovyetler Kazakistan’da 1937-1940 yılları arasında Türkçü aydınların fikirlerini ortadan kaldırmak için Bolşevik usulü iftiraların yer aldığı tutanaklar düzenleyerek girişimde bulunmuşlardır. Dolaysıyla Baytursunulı’nın da fikirleri ve çalışmaları Bolşevikler tarafından zararlı görülerek yasaklanmıştır. Sovyet rejiminin baskılarına boyun eğmeyen bütün yazar ve aydınlar “kızıl katliam” olarak adlandırılan büyük soykırımın yani 1937-38 yıllarındaki katliamların kurbanları olmuşlardır.
Ahmet Baytursunulı atamız, Kazak milletin refahını isteyen gerçek Kazak vatansever fikir adamıdır. Kazak Cumhuriyeti’nin milli çıkarlarını, özellikle egemenliğini ve özyönetimini kazanmasını ve bunu sonsuza dek sürdürmeyi amaçlayan Kazak-Türk milliyetçisidir. Aynı zamanda ülkesinin refah seviyesinin yüksek olmasını isteyen ve ülküsüne ulaşmak için büyük mücadele veren bir dava adamıdır. Baytursunulı, koca bir milletin hocası, ulusun manevi lideridir.
Bu kitapta, XX. yüzyıl başlarındaki Kazak-Türk aydınlanma hareketinin liderlerinden biri olan Ahmet Baytursunulı’nı gelecek nesillere hem bilimsel hem de edebi usulle tanıtmayı başaran kıymetli Prof. Dr. Nergis Biray hocamıza şükranlarımı sunuyorum. Aynı zamanda kitabı yayın aşamasına getirip basımını üstlenen Avrasya Yazarlar Birliği’ne ve Başkanı Dr. Yakup Ömeroğlu’na teşekkür borçluyum.
Yerkebulan Sapiyev
Kazakistan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi
SÖZ BAŞI
Türk dünyası için 20. yüzyıl, acılar, kıtlık, açlık, sürgün, savaş ve katliamlarla anılması yanında yıllarca devam eden ve özlenen bağımsızlık için ümitlerin tamamen yok olmadığı ve bu yolda büyük fedakarlıkların yapıldığı ve gayretlerin gösterildi bir yüzyıldır.
Çarlık Rusyasının baskıları altında inleyen Türkler, dönemin en çok ümit bağlanan hareketi olan Bolşevik devriminde vaat edilen “bütün insanlara eşitlik ve milletlere kendi geleceğini belirleme hakkı” verileceği sözlerine ümit bağlayarak kurtuluşu hayal ettikleri, gayret gösteren liderlerin arkasında hürriyet ve istiklal duygusunu ve rahatlığını ancak ve ancak iki üç yıl kadar yaşayabildikleri bir sürecin ardından daha da büyük acılara maruz kalmışlardır. Bütün bunlardan sonra Türkistan, 1917’deki Ekim Devrimi’nin ardından kurulan Sovyetler Birliği’nin yönetimi içerisinde yer almıştır. Birlik adı altında toplansalar da her Türk boyu, muhtar cumhuriyetler şeklinde bölünerek o güne kadar yazı dili olarak kullanılan “Doğu Türkçesi”nden uzaklaşmanın ve farklı yazı dilleri haline gelmenin ilk basamağı olan farklı alfabe uygulamalarıyla birbirlerinden koparılmıştır. Türk boylarının arasındaki dil birliğinin bozulmasıyla anlaşma zemini de ortadan kaldırılmıştır.
Bu yönetim döneminde yazılarıyla kendi insanlarına doğruları anlatmaya, yol göstermeye çalışan edipler, idarenin kısıtlamalarına maruz kalmışlar ve yönetime bağlı kurumlarca belirlenen konularda propaganda içerikli eserler vermek durumunda bırakılmışlardır. Baskılara boyun eğmeyen bütün yazar, gazeteci ve şairlerin sonu bugün “kızıl katliam” adıyla bildiğimiz büyük kırgının yani 1937-38 yıllarındaki katliamların kurbanları olmuşlardır.
Kazak bilim dünyasının, edebiyatının ve gazeteciliğinin önde gelen isimlerinden ve Türk dünyasının fikir adamlarından Ahmet Baytursınulı da baskı politikalarına karşı çıkmış, rejimin istek ve dayatmalarını uygulamadan kendi milletini uyandırmak, birliği tekrar sağlayıp harekete geçirmek amacıyla millî, insani, ilmî konuları ele aldığı şiirleri yanında halkı uyandırmaya yönelik olarak yazdığı gazete yazılarıyla da tanınmıştır. O, vatan, millet, hürriyet, istiklal, insani değerler, insanların karşı koyamadığı zaaflar gibi konuları şiirlerinde akıcı bir üslupla işlerken toplumun yaşadığı sorunları bir taraftan da gazete ve dergilerde keskin ve yönetimi eleştirici bir dille kaleme almıştır. Onun, şiirlerinde sembolik bir dil kullanmasına rağmen makalelerinde ve gazete yazılarında açık ifadelerle sorunları dile getirdiği görülmektedir.
Bir aydınlanmacılık hareketi olan ceditçiliğin güçlü temsilcilerinden olan Baytursınulı, eserlerinde ele aldığı konular sebebiyle rejim ve halk düşmanı olarak suçlanmış, milliyetçi ve Türkçü olduğu gerekçesiyle kurşunlanarak öldürülmüştür.
Bağımsız ve hür bir Kazakistan hayaline inanan, bu yolda “Alaş Orda” hareketini başlatanlardan biri olarak geçici Kazak hükûmetini kuran aydınlanmacıların başında yer alan Baytursınulı, ne yazık ki bağımsızlık ve hürriyet sevincini ancak birkaç yıl yaşayabilmiş, sonraki süreçte rejim sert bir yumruk gibi onu ve onun gibi milletinin haklarını savunanları ezip geçmiştir.
Alaş hareketi içerisinde yer alan bu dönemin sanatkârları, milletin bütünlüğü ve birliğini kurma konusunda önemli bir rol oynamışlar, bu başlangıcın ardından gelişmeler sekteye uğrasa da sonrasında kendi ülkelerinin ve insanlarının bugünkü hür ve bağımsız yapısının temellerini atmışlar; ne yazık ki bu yolda hayatlarını kaybetmişlerdir.
Üniversite yıllarımızda Ceditçilik Hareketi anlatılırken adlarını duyduğumuz isimlerden biri olan Baytursınulı’nın şiirleri ile 1991 sonları, 1992 başlarında tanıştım. Hocam Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, o yıllarda bağımsızlıklarını kazanan Türk cumhuriyetlerinden biri olan Kazakistan’a gitmiş ve Baytursınulı’nın “Ak Jol” ve “Şığarmaları” adlı iki kitabını getirmiş, bana hediye etmişti. Sonraki yıllarda bu eserlerden alınan Baytursınulı’nın şiirleri üzerinde bir dil ve üslup çalışması (2011) yapmak kısmet oldu.
Şimdi de Ahmet Baytursınulı’nın gazetelerdeki yazılarından seçilmiş makalelerin Türkiye Türkçesine aktarılmasına ve dilbilimci, eğitimci, aktarmacı, gazeteci ve şairlik vasıflarını haiz yazarımızın 150. doğum yılı olan bu yıl içerisinde genellikle Kazakistan’da sunduğum, orada yayımlanan ya da yayımlanmayan bildiriler ile daha önce onun hakkında yazılmış birkaç makalenin de esere dâhil edilmesinden oluşan bir kitap hazırlanması fikrini benimseyerek kitabın yayını konusunda destek veren Dr. Yakup Ömeroğlu’na teşekkürü borç bilirim.
Kitap, Ahmet Baytursınulı’nın hayat hikayesi, edebi şahsiyeti ve eserlerinin tanıtıldığı bir yazıyla başlamaktadır. Bu bölümün ardından Kazakistan’daki çalışmalardan da elde edilen bilgiler çerçevesinde Baytursınulı’nın eserleri üzerine yapılan yayınlar hakkında bir bibliyografya eklenmiştir.
Esere alınan makale ve bildiriler, çok yönlü bir kişilik olan “ulus önderi” Baytursınulı’nın farklı yönlerini ele alan yazılardır. Aktarılan makaleler onun dil bilimciliğinden eğitimciliğine, şairliğinden gazeteciliğine uzanan yazılardan seçilmiştir.
Türkiye Türkçesine aktarılan makalelerin yer aldığı bu kitapta, Kazakların topraklarına el konulması, toprakların kiraya verilmesi, yabancıların -genellikle Ruslar- Kazaklara ait olan ve onların yaşadıkları bu topraklara yerleştirilmesi, halkın duyarsızlığı, mahkemeler ve kanunlarla ilgili düzenlemeler hakkında görüşlerini belirttiği, millî mahkemeyle ilgili fikirlerini kaleme aldığı yazılar; parlamento (duma), kongre ve kurultaylarda yaptığı konuşmalarla ilgili bilgilerin aktarıldığı yazılar; Türk Kurultayındaki bildirisini anlattığı yazı; özellikle eğitim konuları içinde sayabileceğimiz eğitim kurumları, eğitim yöntemleri, okul araç gereçleri, ders kitapları ve bunların nasıl olması gerektiği, ana dilinde eğitim, Rusça öğrenenler, bilim yarışı, ilkokul eğitimi ve öğretimi alanındaki sorunlarla ilgili yazılar; medeniyet ve kültürün önemi ve geliştirilmesi, göçer ve yerleşik hayat tarzı, Kazakların birleşmesi ve boy çekişmeleri ve millî meseleler ile ilgili konuları işleyen yazılar; hastalıklar, borç para alma, ekin ekme ve savaşları anlatan yazılar; Kazakların baş şairi Abay, kalem erbabı, dergi çıkarma, Kazak folkloru, edebiyat, estetik, sanat, edebî sanatlar, alfabe, seslerin sınıflandırılması ve imla konularını değerlendirdiği yazılar; o dönemlerde yaşanan sosyal ve siyasi olaylar, sağlık, temizlik vs. konularındaki yazılar yer almaktadır.
Ayrıca dönem içerisinde Kazakistan’daki karışıklıkların, farklı siyasi akımlar ve yapılanmaların ortaya çıkardığı milliyetçilik fikri ve bununla bağlantılı olarak temelleri atılan ve daha sonra siyasi bir organa dönüşen Alaş Orda hareketi konusunda da Baytursınulı’nın yazıları özellikle Kazak gazetesinde yer almaktadır. Bu millî içerikli çalışmalar, Stalin’in “aydın kıyımı”na kadar varlığını devam ettirmiştir.
Onun çok yönlülüğünün de yansıtılmaya çalışıldığı bir makale seçimiyle oluşturulan bu eserde, çok büyük zorlukların yaşandığı bir dönemde pek çok alanda bilgi sahibi olan, devlet adamı hassasiyetiyle sorunlara eğilen bir mücadele adamı karşımıza çıkmaktadır.
Aktarmalar yanında esere konulan makale ve bildirilerin en temel kaynağı tabii ki onun kendi yazıları ve eserleridir. Baytursınulı’nın bu kitapta yer alan makaleleri şu eserden seçilmiştir: “Baytursınulı Ahmet, Altı Tomdıq Şığarmalar Jıynağı (Altı Ciltlik Eserler Külliyatı), Almatı, El-şejire, 2013”. Bu eserin ilk cildinde “Kırk Mısal (Kırk Fabl), Masa (Sivrisinek)” şiir kitapları ile edebiyat ilmi ile ilgili olarak kaleme alınan “Ädebiyet Tanıtqış (Edebiyat Teorisi)” adlı bölüm yer almaktadır. İkinci ciltte öğrencilere okuma konusunu verirken Kazak dili, edebiyatı, coğrafyası, meslekleri gibi konuları da öğretmeye yönelik olarak yazılan “Oquv quralı (Okuma kitabı)”; üçüncü ciltte ana dili öğretimini de sağlayan gramer “Til qural (Dil Bilgisi)”; dördüncü ciltte alfabeler ve dil, dil öğretimi, imla, terim bilimi, aydınlatıcılık ve okuma konularının ele alındığı yazılar; beşinci ciltte Kazak halkından derlenen “joktav (ağıt)” ve destanlar ile bunların tasnifleri konusundaki çalışması; altıncı ciltte ise daha önceki külliyatlara girmediği belirtilen makaleleri ve yazarla ilgili bilgi veren yazılar. Kitabımızdaki yazı seçiminde ayrıca internette yer alan Kazak Gazetesinin sayfalarından da faydalanılmıştır.
Eseri baştan sona dikkatle okuyan ve eleştirileriyle kitabı daha düzenli hale getiren editörüme teşekkür borçluyum.
Tabii ki onun eserlerini hediye ederek Baytursınulı’nı tanımamda ilk kapıyı aralayan ve Türklük bilimi alanında her daim bana yol gösteren değerli hocam Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’a minnettarım.
Ahmet Baytursınulı’nı biraz da kendi yazılarıyla tanımayı ve tanıtmayı arzu ettiğim bu çalışmada, en büyük minnettarlığım, mensubu olmakla övündüğüm yüce Türk milletinedir. Türk milletinin külleri arasından tekrar doğması, vatan topraklarında hür ve bağımsız yaşama tutkusuyla varlığını sürdürmesi konusundaki önderliğiyle milletimize yol gösteren büyük önder Atatürk başta olmak üzere Türk dünyasının her köşesinde Türklük davasının bu yolda kendini feda etmiş bütün fertlerinin ruhuna bağışladığım bu eserin söz başını, yaşananların özeti olarak da sayabileceğimiz, Baytursınulı’na ait iki dörtlükle sonlandırmak istiyorum:
Men ölsem de ölemin jönimmenen,
Tännen basqa nemdi alar ölim menen?!
Ölgen küni aparıp tığarı – kör,
Men joq bolam kömilip tänimmenen.
Tän kömiler, kömilmes etkem isim,
Oylaytındar men emes bir küngisin.
Jurt uqpasa uqpasın jabıqpaymın,
El büginşil, meniki erteñ üşin.
“Ben ölsem de ölürüm gittiğim yolda,
Ölüm tenden başka neyimi alır benden?!
Öldüğün gün götürüp tıkacakları yer: Mezar,
Tenim gömülse bile ben yine de yok olmam.
Ten gömülür, yaptığım işler gömülmez,
Beni değil, bir günlük işimi hatırlasınlar.
Halk anlamazsa anlamasın; üzülmem,
Halkın derdi bugün için, benimkiyse yarınlar için”.
Dr. Nergis Biray
Ankara, 2022
AHMET BAYTURSINULI
A. Ahmet Baytursınulı’nın Hayat Hikayesi
(5 Eylül 1872-1873? / 1938)
Ahmet Baytursınulı, Kazakistan’ın Kostanay ili Torgay ilçesi Tosın kasabası Sarıtübek köyünde doğmuştur. O, Orta cüz Kazakları Argun boyundandır.
Baytursınulı, bir çiftçi ailesinde doğmuştur. Babası Baytursın köyde ve çevre köylerde çok sevilen ve sayılan mert, dürüst, namuslu biridir. 20 Ekim 1886 yılında Sarıtübek köyüne Yakovlev ve adamları gelir. Baytursın ve kardeşinin kendilerini karşılamadığını söyleyerek üzerlerine at sürerler. Baytursın ve kardeşleri bu olaya tepki gösterirler ve onları köyden kovarlar. Bu olaylar ardından il yöneticilerinin köye gönderdiği heyet, Şoşakulı ailesinin gözaltına alınmasına karar verir. Kazan’daki duruşmada Baytursın ve kardeşi Aktas tutuklanır ve Sibirya’ya on beş yıllığına sürgün edilirler (Alibekiroğlu 2005: 5).
Ahmet’in okuması için gayret sarf eden babası, oğlu küçük olsa da onu, Tor-gay şehrindeki iki sınıflık Rus-Kazak okuluna gönderir. Babasının sürgünde olduğu dönemde Ahmet’i annesi Künşi ve amcası Erğazı okuturlar (Hüseyin 2002: 223).
Baytursınulı 1882-84 yılları arasında ilk olarak köydeki ilim sahibi kişilerden okuma yazma oğrenir. Sonra köy okuluna gider. 1886’da Torgay’daki iki sınıflı Rus-Kazak okuluna başlar. 1891’de Orenburg’daki öğretmen okuluna girer. 1895’te mezun olur olmaz öğretmenliğe başlar. Rusça eğitim almaya başlar (Koç vd. 2007: 466). Bu süreçte İlk yazısı ‘Kırgız Kazak Atasözleri’ adlı yazısını ‘Turgayskaya Gazeta’da yayımlar (Iymahanbetova, 2013).edebi yazılar yazmaya da başlar.
Baytursınulı, sırasıyla Aktöbe Ahmetkerey Kopsıbaktov köy okulu, Kostanay Evliyaköl köy okulu, Kostanay merkez iki sınıflı Rus-Kazak okulu, Karkaralı ili köy okulları ve kasabalarındaki iki sınıflık Rus-Kazak okullarında öğretmenlik yapar (Alibekiroğlu 2005: 6-7).
Bu dönemde halka millî şuur vermek için Krilov’un fabl ve hikayelerini adaptasyon tarzında Kazak Türkçesine çevirir ve yayınlar.
Ahmet Baytursınulı’nın 1896 yılında Kazak tarihi, etnografyası, folkloru ve dili üzerinde çalışmalar yapan Çuvaş Türkü, ünlü Rus âlimi Alektorov ile Om-bı’da (Omsk) tanışması, onun siyaset, eğitim, bilim ve kültür alanındaki düşünce dünyasının değişmesi ve şekillenmesini sağlar. O, Alektorov’dan Kazakistan dışındaki Kazakların yaşayışları ve Kazak ülkesi üzerinde güdülen yayılma ve sömürü siyaseti hakkında bilgi edinir. Ayrıca Rus âlimi İlminskiy’nin çalışmalarının Kazakları eğitme amacında olmadığını, aslında birer misyonerlik faaliyeti olduğunu öğrenir (Türk 1999: 1).
O, İsmail Gaspıralı’nın temellerini attığı, Tatar aydınları tarafından bütün Türkistan’a yayılan Usul-i Cedid adlı eğitim sistemini yakından takip etmeye ve eğitim konusundaki alanlarda araştırma ve incelemeler yapmaya başlar. Genellikle Kazak dili ve edebiyatının tarihi gelişimini araştırır ve modern Kazak edebiyatını oluşturmanın yollarını arar. Bu dönemlerde Kazak halkını tanımak ve tanıtmak amacıyla folklor malzemelerini derleyip inceler. Kazak toplumunun sosyal ve kültürel hayatıyla ilgili makaleler ve şiirler yazmak yanında Rus klasiklerinden çeviriler de yapar. Bu vesileyle dünya edebiyatı eserlerini de tanır.
Ahmet Baytursınulı, Karkaralı’da öğretmenlik yaptığı yıllarda Çarlık Rusya’nın artan baskıları karşısında kendisi gibi ‘Kazaklar bağımsız millettir.’ görüşünde olan aydınlarla birlikte siyasete atılır. Ahmet Baytursınulı, 1905 yılında bazı Kazak aydınlarıyla beraber Çar hükûmeti makamlarına Kazakların isteklerini bildiren bir dilekçe sunar. Dilekçede; ‘Kazakların toprak haklarının korunması, Kazak halkına sosyal eşitlik verilmesi, Kazak bozkırında eğitim meselesinin halledilmesi’ gibi konular yer almaktadır. Bu başvurunun ardından dikkatleri üzerine çeken Ahmet Baytursınulı, o yıllarda Rus öğrencilerle Kazak öğrenciler arasında ayrım yaptığı ve Rusları okutmadığı iftirasıyla tutuklanır (1909). Hükûmete karşı isyan girişiminde bulunmakla suçlanarak önce Karkaralı cezaevine konur, daha sonra Semey hapishanesine nakledilir. Oradan da Orenburg’a sürgüne gönderilir (Oralbayeva 1998: 92). Baytursınulı, tutuklanma sebebini bilmeden ve hiçbir sorgulama yapılmadan sekiz ay boyunca hapishanede eziyet görür.
O, 21 Şubat 1910’da Karkaralı’yı terk etmek ve Kazakistan sınırındaki bir şehirde sürgün yaşamak kaydıyla serbest bırakılır (Tamir 1998: 435). Baytursınulı, hareketli bir ticaret, kültür ve siyaset merkezi olan Orenburg’u sürgün yeri olarak seçer. 9 Mart 1910’da Orenburg’a gelir. 1910-1917 arasında burada yaşar. Yazarlık ve yayıncılık hayatına da burada başlar.
Hapis yılları sırasında Kazak aydınlarını harekete geçirecek olan, halkı uyandırmaya çalışan ‘Masa/Sivrisinek’ adlı eserini yayınlar (1909). Eser, ikinci baskısını 1911’de yapar. Aynı yıl ‘Kırk Mısal/Kırk Misal (Fabl)’ adlı eserini de yayınlar. Aynı yıllarda ‘Aykap’ dergisinde Kazak halkının problemleri ve bu problemlere karşı önerdiği çözüm önerilerinin yer aldığı yazılar da kaleme alır.
Baytursınulı, 1912 yılında ‘Okuv Kuralı/Ders Kitabı’ adlı eserini yayınlar. Eser, Kazak alfabesi konusundaki çalışmaların ilk örneği olarak kabul edilebilir. Bu süreçte ‘Kazak’ gazetesi ve ‘Şora’ dergisinde toplumun dile getirdiği ve tartışılmasını istediği güncel konularda yazılar yazmaya devam eder.
O, Kazak gençleri ile halktan para toplayıp, Mart 1913’te, Orenburg’da ‘Kazak’ adında haftalık bir gazete çıkarmaya başlar. Gazetenin çıkış amacını ‘Kazakların bilimsel, edebî, siyasi, sanatsal açıdan yetişip gelişmesi, halkın eğitilmesi’ olarak belirtir. O, 1917 yılı Ekim ayı sonuna kadar bu gazetenin redaktörlüğünü yapar. Birkaç defa tutuklanır. Gazete, 1917’de hükûmet tarafından kapatılır.
Bu dönemde, Kazak Türkçesinin ses, şekil ve cümle bilgisini ele aldığı Til Kuralı (1915) adlı kitabını yayımlar. Güncel konularda yazılar yazmaya devam eder.
21-28 Temmuz 1917’de ‘Bütün Kazakistan Genel Halk Meclisi Kurultayı’n-da Kazak partisinin kurulması kararı çıkar. Baytursınulı, ‘Kazak’ gazetesinin 27 Kasım 1917 tarihli sayısında yeni kurulan ‘Alaş’ partisinin programını yayınlar. Aynı yıl başlayıp 1919’a kadar ‘Alaş-Orda’ hükûmetinin eğitim bakanlığını yapar. ‘Alaş-Orda’ 1919’da Sovyet idaresi tarafından dağıtılır. Baytursınulı, o yıllarda ‘Alaş’tan ayrılıp hürriyet ve bağımsızlık vaatleriyle gelen Bolşeviklerin safına geçer. 24 Haziran 1919’da Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti (RSFSR) Halk Komiserleri Sovyeti Askeri Devrim Komitesi üyeliğine kabul edilir. O yıllarda ‘Kazak aydınının Sovyet Hükûmetine güvensizliği’ ve ‘Lenin’in milletler konusundaki düşünceleri ve onları yağmalama meseleleri’ hakkında mektuplar kaleme alır. Moskova’ya gider, bizzat Lenin’le görüşür. 1920’de Lenin’in isteği üzerine ‘Askeri Devrim Komitesi Kazakistan Halk Eğitim Komiserliği’ (eğitim bakanlığı)’ne getirilir.
Bu dönemlerde Kazakistan’da çok can alan ‘açlık’ konusunu işlediği makalesi yayımlanır. Toplumda büyük yankı bulur. 1921-22 yılları arasında Eğitim Bakanlığı’na bağlı akademik merkezin başına getirilir. Kazakların aydınlatılması, dil öğretimi ve açlık konularında kaleme aldığı yazıları ‘Stepnaya Pravda’ gazetesinde yayımlanır.
Ahmet Baytursınulı 1921-1925 yılları arasında bilim ve edebiyat komisyonu başkanlığı, Kazakistan Bölgesel Araştırmalar Komisyonu fahri başkanlığı; 1921-26 yılları arasında Orenburg’daki Kazak Eğitim Enstitüsü’nde hocalık görevlerini yürütür.
1925-28 yılları arası, Baytursınulı’nın ‘Ak Jol’ ve ‘Kazakistan’da daha çok Kazakistan’daki okullar ve eğitim konularında yazılarını yayınladığı dönemlerdir.
Bakü’de 1926’da yapılan ‘Sovyetler Birliği Türkologları Kurultayı’na davet edilir. Burada bir bildiri sunar. Kazakistan’da yaşanan gelişmeler, yeni oluşum, Latin harfleri gibi konulardaki yazılarını ‘Yeni Mektep Dergisi’, ‘Türkçüler Kurultayı’, ‘Jelkek’ ve ‘Eñbekşi Kazak’ gazetesinde yayımlar. Bu süreçte ıslah edilmiş Arap harfli Kazak alfabesi, ana dilini öğretme yöntemleri konularında da yazıları basılır (1927).
Bu dönemde üyesi olduğu Komünist Partisinden ve diğer bütün görevlerinden ayrılır. Kendini tamamen bilime ve öğreticilik faaliyetlerine verir. ‘Älipbiy/ Alfabe’ ile ilgili ders kitabı, ‘Savat Aşkış/Okuma Yazma Kitabı’, ‘23 Joktav/23 Ağıt’, ‘Ädebiyet Tanıtkış/Edebiyat Bilimine Giriş’ gibi eserleri yayımlanır.
Taşkent’teki Kazak Pedagoji Enstitüsü’nde 1926-28 yılları arasında Kazak Dili ve Edebiyatı dersleri verir. ‘Kızıl Kazakistan’ dergisinde eğitim öğretim konulu yazıları basılır. 1928’de Almatı’da açılan ‘Kazak Memleket Üniversitesi’ne davet edilir ve burada Kazak Dili ve Edebiyatı profesörü unvanıyla dersler verir (Oralbayeva 1998: 94). İmla ve yazı konularını içeren yazıları ‘Eñbekşi Kazak’ gazetesinde basılır. Gramer, alfabe ve ders kitabı olarak hazırlanan ‘Til Jumsar/ Dil Kılavuzu’ adlı eseri de bu yıllarda yayımlanır.
Bu yıllar Stalin’in ilk yıllarıdır. Stalin’in ilk icraatı Orta Asya Türk aydınlarını takibe almak ve onları ortadan kaldırmak olur. Türk aydınları ‘halk düşmanı’, ‘devrim düşmanı’, ve ‘pantürkist’ olmak gibi suçlamalarla tutuklanırlar. Ahmet Baytursınulı da bu fırtınadan nasibini alır ve 1 Haziran 1929’da halk düşmanı suçlamasıyla gözaltına alınır. 2 Haziran’da tutuklanarak kendisi Arhangelsk’e, karısı Aleksandra (Badrisafa) ve kızı Şolpan Tomsk’a sürgün edilir. Kaynaklarda sürgün yıllarıyla ilgili bir bilgi yoktur. 1931’de Rusya Sovyet Federatif Cumhuriyeti tarafından idam cezasına çarptırılır. Cezası on yıl hapis cezasına çevrilir. Belamorkanal’a sürgün olarak gönderilir (1931-33). O yılların sonlarına doğru Krivoşeyin ilçesi Jukov köyünde yaşaması şartıyla serbest bırakılır. Bir sene kadar burada yaşar. Bu dönemde de ‘Sarıarka Samalı’ gazetesinde şiirleri yayımlanır.
O, 1934 yılında unlu Rus yazar Maksim Gorki’nin eşi E. P. Peşkova’nın Sovyet Komünist partisine yazdığı, sürgündeki aydınların affedilmeleri içerikli rica mektubu üzerine Sibirya’daki mahkumiyetinden erken döner. Ona verilen ‘Herhangi bir iş sahibi değildir’ (Buran 2010: 426) belgesi sebebiyle Almatı’da hiçbir işe kabul edilmez. Eskisi gibi bilimsel çalışma yapmasına, çocuk okutmasına, bir işte çalışmasına izin verilmez. Baytursınulı ve ailesi adeta açlığa terk edilir. Bulduğu gizli hocalık veya geçici işlerle üç kişilik ailesini geçindirmeye çalışır. Baytursınulı ailesindeki üçüncü kişi, okutmak için yanına aldığı yeğeni Samırat’tır. Tomsk’tan yalnızca eşini aldığı bilgileri kızının bilinmeyen bir tarihte öldüğünü düşündürür (Türk, 1999: 2).
Kazak Türkçesinin gramerini bu yıllarda yazmıştır. 1934’te merkezi bir müzede danışman olarak iş bulur. 1936’ya kadar burada çalışır. Arada tercümanlık da yapar.
Baytursınulı, bu yıllarda hastalanır, eşi kötürüm olur. 1935-37 yılları arasında görüştüğü kişiler bahane edilir. 1936-37’lerin kasırgası ‘Kızıl Kırgın’ onu da bulur, 8 Ekim 1937’de Ahmet Baytursınulı tutuklanır. Bir görüşe göre 8 Aralık 1937’de (Iymahanbetova, 2013); başka bir kaynağa göre 9 Ekim 1938’de Torgay kasabası, Cangeldi köyünde kurşuna dizilerek katledilir. Bütün Türk aydınlarına olduğu gibi onun da adına ve eserlerine bu tarihten sonra yasak konulur, tarih ve edebiyat kitaplarından adı çıkartılır (Buran 2010: 427; Türk 1999:2).
1985 yılından sonra yönetimdeki rahatlamadan sonra Kazak SSR Yüksek Mahkemesi’nin 4 Kasım 1988’de aldığı bir kararla Ahmet Baytursınulı, Mağjan Jumabayev, Jusupbek Aymavıtulı, Mirjakıp Duvlatov ve Şekerim Kudayberdiyev’in adları; ‘ Halka hizmet etmekten başka hiçbir suçları yoktu.’ denerek Kazak halkına iade edilir (Oralbayeva 1998: 95).
Ahmet’in bütün sıkıntılarına ortak olan eşi Badrisefa da 1943’te ölür (Oralbayeva 1998: 94).
Yeğeni Samırat, Baytursınulı’nın hayatı ve onunla tanışması hakkında şu bilgileri verir: ‘… 1923 yılında Ahan[1 - Ahan/Akan: Ahmet Baytursınulı. Kazaklarda sevgi ifadesi olarak isimlerde bu tür kısaltmalar yapılır.]’ın köye geleceği haberini aldık. Onu karşılamak için bir telaş başladı. … Halk iki gün boyunca burada onun yolunu gözledi. … Bir gün annem beni yanına aldı, keçe çadıra doğru yürümeye başladık. … iki atlı fayton keçe evin yanına geldi, durdu. İki gün süren yolculuktan sonra Ahan köydeydi. Ahan, o buralarda yokken ölen babası ve annesinin cenaze aşını verip hayrını yapmak, akrabalarıyla görüşmek için gelmişti. … Padres’i de getirmişti’ (Kekişev 1992: 26-29).
Samırat, eserin başka bir yerinde de Baytursınulı’nın hapisten çıktığı ve bir işte çalışmasına bile izin verilmediği zor günleri ve onun hayatının son dönemlerini şöyle dile getirir: ‘… Ben Ahan’ın yanındayken Padres Apa kötürümdü, …. Ahan’ın onu tedavi ettirecek imkânı yoktu. Kimse bizimle ilgilenmiyordu. Çünkü NKVD[2 - NKVD: Narodnıy Komissariyat Vnutrennih del (İçişleri Halk Komiserliği). Daha sonra adı KGB olan Rus gizli teşkilatı.]onların adlarını tespit edip kötülük yapabilirdi. Ahan’ın sağlığı da bozuktu. Ara sıra birkaç kişiye ders vererek geçimimizi sağlıyordu. Aslında bütün varlıklarını bana harcıyorlardı. Ahan okumam için ne gerekirse yapıyordu’ (1992: 60-73).
Samırat Ahmet Baytursınulı’nın tutuklandığı dönemlerde yaşananları da kitabına almıştır: ‘… 1937 yılıydı. Okullar açıldı. … Bir güz günü okuldan eve döndüğümde evin etrafında bir kalabalık gördüm. Yaklaştığımda, komşumuz Ayşa beni görüp: ‘Atanı NKVD alıp gitti, o casusmuş.’ dedi. Hemen eve girdim, ev darmadağındı. Padres Apa bir köşeye yığılmış, ağlıyordu. Sabaha kadar korku içinde, hiç konuşmadan, öylece kaldık’ (1992: 73-74). Sonraki yıllarda Padres Apa’nın Almatı’dan sürüldüğü, Ahmet’in ardından Almatı’daki ve köyündeki akrabalarının tutuklandığı ve hiçbirinin geri dönmediği, Padres’in 1943’te Aktöbe’de olduğu da Samırat’ın hatıralarında yer almaktadır (1992: 76-78).
Ahmet Baytursınulı’nın 8 Aralık 1937’de kurşuna dizilerek öldürüldüğünü ailesi yıllar sonra öğrenir[3 - Ahmet Baytursınulı’nın hayatı hakkında detaylı bilgi edinmek için bkz. Sertan Alibekiroğlu (2005). Kazak Alimi Ahmet Baytursunoğlu’nun Hayatı ve Eserleri, (Danışmanı: Doç. Dr. Vahit Türk), Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep.; Gülnar Kokybassova (2009). Ahmet Baytursınov (Hayatı, Dilciliği ve Edebiyat Araştırmacılığı), (Danışman: Prof. Dr. Zeki Kaymaz), Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dünyası Araştırmaları Ana Bilim Dalı Türk Dili ve Lehçeleri Bilim Dalı, Basılmamış Doktora Tezi, İzmir.]. Bunları da Samırat’ın satırlarından öğreniyoruz: ‘… İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı yıl … Ahan’dan hiçbir haber yoktu. Ben askere alındım. … Savaştan döndükten sonra, Ahan’a ne olduğunun cevabını aradım. Kimse bilmiyordu, bilseler de söyleyemiyorlardı, çünkü onun adını ağza almak yasaktı. Adını ananlar NKVD’ye ihbar ediliyordu’(Kekişev 1992: 78-80).
B. Ahmet Baytursınulı’nın Kültürel ve Edebi Alandaki Çalışmaları
Kazaklar arasında Çokan Velihanov (1835-1865) ve Ibıray Altınsarin (1840-1889)’in de desteklediği aydınlanma hareketi, 19. yüzyılın ikinci yarısında başlasa da halk arasında daha sonra tanınmış ve yayılmıştır. Kabullere göre bu hareketin asıl öncüsü, doğunun klasik düşünürlerinin fikirleri ile liberal Rus aydınlarının fikirlerini birleştiren şair Abay Kunanbayoğlu’dur. Onun şiirleri, ölümünden sonra 1909’da Bökeyhan tarafından Petersburg’ta yayımlanmıştır.
O yıllarda önemli bir yayın da Ahmet Baytursınulı’nın ‘Kırk Mısal’ adıyla, İvan Krilov’un fabllarından çevirdiği tercüme eser olmuştur. O, bu eserinde Kazakları çalışmaya, ilme önem vermeye teşvik etmiştir. Bu çalışmaları onun Abay’la birlikte Kazak yazılı edebiyatının kurucusu olarak kabul edilmesine vesile olmuştur (Kara 2002: 40).
19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başlarında Kazaklar arasında bir aydın sınıfı oluşmaya başlar. O dönemlerde dini (İslamî) esaslara göre eğitim veren okullarda, Usul-i Cedid okullarında veya Rusların açtığı okullarda öğrenim gören Kazak gençleri yetişmeye başlar. Baytursınulı, bu zorluk dolu yıllarda halkı bilinçlendirmek için, hür, bağımsız, kalkınmış ve güçlü bir Kazakistan için en zor iş olan eğitim öğretimle uğraşır. Bu uğurda da bütün ömrünü halkını bilinçlendirmeye adar. O, Kazaklar arasında ‘Türkolog, dilci, edebiyat tarihçisi, araştırmacı, derlemeci, yazar, tercüman, şair ve gazeteci’ olarak, ‘çok yönlü bir sanatkâr ve millî kültürün ulu çınarı’ olarak tanınır (Alibekiroğlu 2005: 17).
Baytursınulı’nın çalışmaları şu başlıklar altında ele alınabilir:
a. Kazak Türkçesi ile İlgili Çalışmaları
Kazak Türkçesi ile ilgili çalışmalarını aşağıdaki ana başlıklar altında sıralayabiliriz:
Kazak Türkçesi’nin Yazı Dili Olması ve Kazak Edebiyatı’nın Doğuşu ile İlgili Çalışmaları: Ahmet Baytursınulı, Kazak dil biliminin kurucusu olarak kabul edilir. Kazak Türkçesi yazı dili hâline getirildikten sonra yavaş yavaş yazılı Kazak edebiyatı doğmuştur. 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar Türkistan’da olmayan farklı yazı dilleri, bu toprakların Rus istilasına uğramasından sonra Türk boylarının lehçelerini/şivelerini yazı dili hâline getirme çalışmaları sonucunda yirmiye yakın lehçenin birer yazı dili hâline gelmesiyle sonuçlanmıştır. Kazak Türkçesi ile ilgili çalışmalar, misyoner ve müsteşrik İlminskiy başkanlığında Kazak aydınlarından Ibıray Altınsarin (1841-1899)’in de katılımıyla gerçekleştirilmiş ve Kazaklar için Kiril harfli bir alfabe hazırlanmıştır. Altınsarin bu alfabe ile ‘Kazak Krestomatiyası’ (Kazak Tarihi) adlı okuma kitabını yayımlamıştır. Böylece Kazak Türkçesi ilk defa yazı dili hâline gelmiştir.
Çağdaş Kazak dili ve edebiyatının temellerini atan ise Baytursınulı’dır. Baytursınulı’nın çalışmaları daha çok öğretime yönelik çalışmalardır (Buran-Alkaya 2002: 251).
Vahit Türk, Baytursınulı’nın dil çalışmalarını ‘alfabe ile ilgili olanlar, okullar için ders kitapları, yazı, imlâ ve terminoloji ile ilgili çalışmalar, halk eğitimi ve kültürle ilgili çalışmalar’ şeklinde dört gruba ayırır (1999: 2). Burada bu sınıflandırmaya göre eserleri tanıtılacaktır.
Alfabe ile İlgili Çalışmaları: Önemli çalışmalarından biri, Arap alfabesini Kazak Türkçesine uyarlama çalışmalarıdır (1910). O, alfabe konusunu ele alan ‘Okuv Kuralı’ adlı kitabını okullarda okutulmak üzere yayımlar (Gömeç 2003: 69). Baytursınulı’nın hazırladığı alfabe Kazak konuşma dilinin seslerini ve ses yapısını esas almaktadır. O, ilki 1912’de Orenburg’da yayımlanan 24 harfli bir alfabe oluşturur. Bu alfabedeki seslerin 5’i ünlü, 17’si ünsüz, 2’si yarı ünlüdür. Onun alfabesi, 1924 yılında Orenburg’da gerçekleşen ilk Kazak-Kırgız bilim adamları kurultayından sonra Kazakistan Türkleri için resmi alfabe olarak kabul edilir. 1928 yılında Latin harflerinin kabulüne kadar da geçerliliğini korur (Buran-Alkaya 2002: 252). Ruslar, 1940-1941 arasında Sovyetler Birliği içindeki diğer milletlere uygulamadıkları zoraki alfabe uygulamasını, her Türk lehçesi/şivesi için birbirinden farklı Kiril alfabesi şeklinde uygulamaya başlarlar (Gömeç 2003: 83).
Yazı, İmla ve Terimler ile İlgili Çalışmaları: Baytursınulı, imla üzerinde de durarak Usul-i cedid ve usul-i savtiye görüşleri doğrultusunda ana dilin malzemelerini kullanarak Türk lehçeleri için ortak terimler türetmeye çalışır. Bu çalışmaları ‘Til Kural’ adlı eserde yer almaktadır. O, özellikle edebiyat ve dile ait terimleri Kazak Türkçesinden seçmiş ve geliştirmiştir. Bu terimler, günümüz Kazak Türkçesinde hâlâ kullanılmaktadır.
Okullar İçin Hazırladığı Ders Kitapları ile İlgili Çalışmaları: Baytursınulı, savunduğu eğitim yöntemlerini yazdığı okul kitaplarında uygulamıştır. O, Kazak dil biliminin kurucusu sayılmasına vesile olan bu çalışmalarıyla ‘Kazak dili tarihi’nin temelini oluşturmuş; ders kitabı olarak yayımlanan ‘Til Kural’, ‘Til Tanıt-kış’, ‘Okuv Kuralı’, ‘Elip biy’, ‘Edebiyat Tanıtkış’ gibi eserlerinde, Kazak Türkçesi’nin ünlü sistemi, okuma sistemi, okumanın türleri gibi ilmî ve metodik konuları işlemiştir (Alibekiroğlu 2005: 27-28).
Halk Kültür Ürünleri Üzerindeki Çalışmaları: Baytursınulı, ‘Er Sayın Destanı’ ve ‘23 Joktav (ağıt) gibi Kazak halkının destan, joqtav (ağıt) gibi ürünlerini halk arasından derleyerek Kazak folkloruna katkıda bulunmuştur. Zataeviç, Baytursınulı’nın Kazak müziği ve şarkıları ile ilgili çalışmalarının olduğu ‘Kazak Halkının 1000 Şarkısı’ adlı eserden bahseder (Alibekiroğlu 2005: 41).
b. Kendi Şiirleri ve Çevirileri
ba. Kendi Şiirleri: Baytursınulı, uyuyan milleti uyandırmaya çalışan aydınların sembolü olan ‘Masa/Sivrisinek’ adlı ilk şiir kitabını 1911’de Orenburg’da yayımlar. Eserde, Puşkin ve Krilov’dan tercüme edilmiş şiirler de yer almaktadır.
bb. Çevirileri: Baytursınulı’nın çevirileri Kazak edebiyatı içerisinde önemli bir yere sahip olması yanında şaire Rus edebiyatı vasıtasıyla Batı edebiyatını tanıma şansı sağlamıştır. Çeviri olarak yayımlanan ilk eser (Petersburg 1909) Baytursınulı’nın ‘Kırık Mısal’ adlı kitabıdır.
c. Eğitim ve Öğretim Konusundaki Çalışmaları
Baytursınulı, öğretmen olması hasebiyle eğitim ve öğretim konusunda çalışmalar yapmış, eserler kaleme almıştır. Kazak Türkçesi’nin de Rusçanın da hızlı ve kolay öğrenilebilmesi için eğitim yöntemleri oluşturmaya çalışır. 1913’te Kazak Gazetesi’nin 11. sayısında yayınlanan ‘Okuma Sebebi’ yazısında ana dilin önemi üzerinde dururken aynı zamanda eğitimin sosyolojik ve psikolojik boyutuyla ilgili bilgiler de verir. Yazılarında çoğu zaman ilerlemenin eğitimle mümkün olacağını söyleyerek medeni ülkelerle geri kalmış ülkeleri karşılaştırır. Öğretim yöntemleri üzerinde durarak Kazak alfabesini hızlı ve doğru öğrenme yolları ve güzel konuşma ve yazma kurallarını ‘Bayanşı’ adlı bir kitapta toplamıştır. Onun görüşleri, bulunduğu dönemdeki birçok yenilik yanında Usul-i Cedid adlı Türk eğitim sisteminin etkisini de göstermektedir. Baytursınulı, 1913’te Kazak gazetesini Ufa’daki Ğaliya Medresesinde okumuş Tatar gençleriyle birlikte çıkarmıştır. 1919 yılında Lenin’in emriyle 1920’de kurulan Sovyetlik Kazak hükûmetine, eğitim bakanı olarak atanmıştır (Alibekiroğlu 2005: 47). Ayrıca İsmail Gaspıralı’nın ileri sürdüğü fikirlerle Ahmet Baytursınulı’nın Kazak eğitim sisteminde uygulamak istediklerinin hemen hemen aynı olduğu görülmektedir.
ç. Gazetecilikle İlgili Çalışmaları
Baytursınulı, gazetenin ne olduğu konusunda bilgisi olmayan halka, gazetenin bir toplum için önemini ve toplumsal hayat içerisinde gazetenin yerini göstererek Kazak basın ve yayın hayatının gelişmesinde büyük rol oynar. Baytursınulı, 1911’deki Orenburg sürgününden sonra gazete ve dergilerde yazılar yazmaya başlar. İlk yazısı, 1911’de ‘Aykap’ dergisinde yayımlanır. O, yazılarıyla toplumun fikir ve düşüncelerini etkiler. 2 Şubat 1913 yılında Orenburg’da ‘Kazak’ gazetesini çıkarmaya başlar. 1917 yılı sonuna kadar da gazetenin redaktörlüğünü yapar. Gazetenin ilk sayısında Baytursınulı, gazeteyi ‘Halkın gözü, kulağı ve dili’ olarak tanımlar (Alibekiroğlu 2005: 55). O gazete ve dergilerde; Kazakların topraklarına el konulması, kiraya verilmesi, yabancıların -genellikle Ruslar- bu topraklara yerleştirilmesi, mahkemeler ve kanunlarla ilgili düzenlemeler, medeniyet ve kültürün önemi ve geliştirilmesi, Kazak folkloru, edebiyat, estetik, edebiyat teorisi, sanat, edebi sanatlar, okul kitapları ve nasıl olmaları gerektiği, alfabe, imla, dil bilgisi, eğitim öğretim, millî meseleler, o devirdeki siyasi ve sosyal olaylar, sağlık, temizlik, nezaket ve nezaket kuralları gibi birçok konuda yazılar yazmıştır. Alibekiroğlu, onun bazı siyasi yazılarında ‘Bortan’ müstear adını kullandığını söylemektedir (2005: 57).
Aydınlanma sürecinin 1913’ten sonraki dönemi, Baytursınulı’nın da çabalarıyla tamamen bu gazeteyle yönlendirilir (Kara 2002: 41).
d. Siyasi Alandaki Çalışmaları
Kazakların tercihlerinde ve Kazak siyasi bilincinin gelişmesinde ‘Kazak’ gazetesi yazarlarının çağdaşlaşmayı işaret ettikleri yazılarının etkisi büyüktür. Kazak aydınları, Kazak halkının millî menfaatleri çevresinde birleşir, siyasi partiler kurarlar. Baytursınulı’nın ilk siyasi çalışmaları, 1905 yılında Çar hükûmetinden isteklerde bulunan ve ‘dinî yasaklar, Kazak Türkçesiyle eğitim, Kazak Türkçesiyle gazete çıkarma, Rusların Kazak topraklarından çekilmesi, mahkemelerde Kazak Türkçesinin kullanılması, hükûmette Kazak temsilci bulunması’ konularındaki şikayet dilekçesini kaleme almasıyla başlar (Alibekiroğlu 2005: 66-67). Ruslara verilen bu dilekçeden sonra Baytursınulı ve dilekçeyi imzalayanlar, mahkeme ve hapishanelerle tanışır.
1917 yılı Temmuz’unda Orenburg’da ‘I. Genel Kazak Kurultayı’ yapılır. Bu kurultay sonunda Kazakların ilk partisi olan ‘Alaş’ kurulur. Daha sonra oluşturulan hükûmetin adına da ‘Alaş-Orda’ denir (Akyol 1993: 125). ‘Alaş’ın sonuç belgesinde ‘Alaş-Orda’nın ‘millî kuruluş, mahallî serbestlik (bağımsızlık), Kazak ülkesinin sınırları, din, mahkemeler, eğitim öğretim meselelerini’ içeren görüşleri yer alır. Ahmet Baytursınulı, Aralık 1917’de Orenburg’daki ‘II. Genel Kazak Kurultayı’na da katılır. Kurultay geçici millet meclisi kurar, adını ‘Alaş-Orda’ olarak belirler. Böylece hükûmet kurulmuş olur (Alibekiroğlu 2005: 78).
Baytursınulı, 1928 yılında tutuklanır. 1930 yılında on yıllığına, Sibirya’nın Arhangelsk bölgesine sürgüne gönderilir. Ardından Baytursınulı’nın çalışmaları durdurulup eserleri toplatılır. 1934’te M. Gorki’nin eşi P. Peşkova, Uluslararası Kızıl Haç örgütü üyesi olarak hükûmete genel af talep eden bir mektup gönderir. Mektup üzerine serbest bırakılanlardan biri de Baytursınulı’dır. Ülkesine döner. Üç yıl sonra (1937) tekrar tutuklandığında ‘Halk düşmanlığı’ ile suçlanır. Yargılanır, ölüm cezasına çarptırılır. O, ‘Kazakların kendi topraklarına, sularına sahip olması gerektiğini belirtmek, Kazak Türkçesi ile ders kitapları yazmak, Kazak Türkçesi gramerinin esaslarını tespit etmek, Arap alfabesinden Latin alfabesine geçmeye karşı çıkmak, millî bir edebiyatın oluşumu için çabalamak, köy okullarının sayısını arttırmak, eski bir ‘Alaş Orda’cı olmak, Komünist partiye mensup olmamak ve ideolojisini yaymaya çalışmamak, Basmacılar[4 - Türkistan’ın bağımsızlığı için 1924’ten itibaren Kızıl Ordu’ya karşı uzun bir sure silahlı mücadele vermiş, bir ara Enver Paşa’nın da komutanlık ettiği Türk örgütü.]la, özellikle de Zeki Velidî Togan ile bağlantı hâlinde olmak’la suçlanır. Ona isnat edilen ve idamına sebep olan suçlar ise şöyledir: ‘1919’da Lenin tarafından Alaş Ordacılar’a af çıkarıldıktan sonra da Velidov (Zeki Velidî) ve Ermekov’la birlikte Şura Hükûmeti’ne[5 - Sovyetler Birliği tam olarak teşkil edilene kadar tüm Rusya’yı yönetmek üzere oluşturulmuş geçici Bolşevik hükûmet.]karşı örgüt kurmak, Velidî ile ilişki kurmak ve şifreli mektuplaşmak, 1926’da Bakü’deki Türkoloji Kurultayı’nda M. Fuat Köprülü’den Zeki Velidî hakkında haberler almak, Almanya’daki bir öğrenci vasıtasıyla Zeki Velidî’den şifreli bir mektup almak ve bu mektubu saklamak, halk düşmanlığı yapmak, Japon casusu bir kadınla münasebet kurmak, 1927-1928 yılları arasında Sovyet hükûmetine karşı silahlı mücadele başlatmak için faaliyet yürütmek’ (Alibekiroğlu 2005: 94).
Bazı kaynaklara göre 8 Aralık 1937, bazısına göre de 1938 yılında Torgay ilçesi Cangeldi köyünde kurşuna dizilerek katledilir. Cesedi gizlice, Almatı dışındaki bir yere gömülür (Alibekiroğlu 2005: 93). Akgül, topluma millîyetçi bakış acısıyla yaklaşan, ceditçi anlayışa sahip, Türkçe eserler veren Şekerim Kudayberdiulı, Ahmet Baytursınulı, Mağjan Jumabayulı, Jusipbek Aymavıtulı ve Mirjakıp Duvlatulı gibi aydınların sun’i gerekçelerle katledilmelerinin Rusların yapay gelenek oluşturma süreciyle ilişkili olduğunu vurgular (2011: 20).
C. Ahmet Baytursınulı’nın Eserleri
Ahmet Baytursınulı’nın eserleri şunlardır:
Okuv Kuralı (Okuma Kitabı): Kazak Türkçesinin ses bilgisi özelliklerine uygun olarak düzenlenmiş Arap harfli alfabedir. 1912 yılında Orenburg’da yayınlanmıştır. Eser, Usul-i Cedid sistemi doğrultusunda kaleme alınmıştır.
Til Kural (Dil Bilgisi Kitabı): İlk yayınları 1914/15’te Orenburg’da yapılan eser, dilbilgisi konularını ele almaktadır (Moldatayev 1997: 46). Kitap, Kazak dilinin sarfı ile ilgilidir[6 - Kazak Tilinin Sarfı, Birinşi jıldık, Orınbor, 1914.]. ‘Til Kural’da, dille ilgili genel bilgiler, daha sonra konuşma ve cümle, cümle ve kelime, kelime ve hece, hece ve ses konuları verilmektedir. ‘Kazak Dilindeki Sesler ve Onların Harfleri’ başlığı altında Kazak Türkçesi’nin sesleri tanıtılır.
Bayanşı (Başlangıç veya Yöntem Kitabı): 1920’de Kazan’da yayımlanan ‘Kazakça Elippege Bayanşı (Kazakça Alfabeye Başlama)’ adlı eserde alfabe ve alfabe öğretimi konusundaki yöntem hakkında bilgi verilmektedir. ‘Yazı İşaretleri’ kısmında Arap harfli Kazak alfabesi konusunda bilgi yer almaktadır.
Til Tanıtkış (Dil Bilgisi): İkinci sınıflar için hazırlanmış bir okuma kitabı (1925, Orenburg) eserde cümle bilgisi, iyelik ve hal çekimi, isimden isim türetme ekleri, sıfatlar, sayılar, zamirler, fiiller, fiil çatıları örneklerle açıklanmaktadır. Kitapta zarflar, edatlar ve ünlemler de ele alınmaktadır. Baytursınulı, 1926 Bakü Türkoloji Kongresi’nde ‘Türk Lehçelerinde Terminoloji’ adlı bildiri sunmuştur. Onun türetmiş olduğu terimler, Kazak Türkçesinin farklı alanlarında bugün bile kullanılmaktadır (Koç vd. 2007: 473).
Edebiyet Tanıtkış (Edebiyat Teorisi): Kazak estetiğinin temeli kabul edilen eser 1926’da Taşkent’te yayımlanmıştır. Eser dilin varlığı, dil kullanımı, edebi eserlerde dilin kullanılışı konularını ele almakta, edebiyat hakkında teorik bilgiler sunmaktadır. Eser, ‘Edebiyat nedir?’ sorusunun cevabını arar. Sözlü ve yazılı edebiyatın tanımı[7 - bk. Nergis BİRAY (2005). ‘Ahmet Baytursınulı’na Göre Kazak Türkleri Yazılı Edebiyatının Dönemleri ve Türleri’, Millî Folklor, (Kış) 68: 67–77.], tasnifi, türleri, akımlar, yöntemler, tenkit ve edebiyat teorisiyle ilgili birçok mesele ele alınır. Eserde kullanılan ve bugün de kullanılmaya devam eden edebiyat terimleri Baytursınulı tarafından türetilmiştir (Hüseyin 2002: 222; Baytursınov 1989: 137-317, 1991: 340-461).
Til Jumsar (Dilin Kullanımı): 1928’de Kızılorda’da yayımlanan eserde, konuşma, okuma ve yazma dilinin kullanımı ve bu konudaki yöntemler anlatılmaktadır.
Er Sayın Destanı: Eser, 1915 yılında Potanin’in doğumunun 80. yıl dönümüne armağan olarak hazırlamış, 1923’te Moskova Milletler Komiserliği Doğu Halkları Kitapları arasında yayımlanmıştır. Destana önsöz ve açıklamalar da eklenmiştir (Baytursınulı 1991: 97).
23 Joktav (23 Ağıt): Kazaklar arasında söylenen 23 ağıtın derlenmesinden oluşan ‘23 Joktav’ adlı eserin başında ‘Kazak tarihinin dört yüz yılını içine alır. – Derleyen, düzenleyen Baytursınulı Ahmet’ açıklaması vardır (Baytursınulı 1991:143). Baytursınulı, ağıtları derlemek yanında sistemli bir hale de sokmuştur. Eser, 1926’da Moskova’da Sovyetler Birliği Ülkeleri Merkez Basması’nda yayımlanmıştır. Eser, bu alanda ilk örnek olması açısından önemlidir. Eserdeki ağıtlar içinde ‘Mamay Batır, Kaz Davıstı Kazıbek, Kenesarı- Navrızbay, Ertorı, Erğazı, Abdığapar’ gibi tarihi kişilikler hakkındaki ağıtlar da yer almaktadır (Baytursınulı 1991: 143-208).
‘Masa’ ve ‘Avdarmalar’: Baytursınulı’nın 1911’de Orenburg’da yayımlanan ‘Masa’ adlı ilk şiir kitabı, aydınlanma kavramı çerçevesinde kaleme alınmıştır. Halkı bilinçlendirme amacı güden eser, değişimin, ilerlemenin, aydınlanmanın, gelişmenin sembolü olarak ‘Masa’ adıyla yayımlanmıştır. ‘Masa’, aslında bu amaçlar için çalışan şairdir ve aydınlardır. O, uyanamayan halkı uyandıracak güçtür. Eserde Baytursınulı, kendi hayatını, çektiği zorlukları, yetimliği, sürgünleri anlatmak yanında Kazak halkının yaşadığı eziyet ve sıkıntıları işlemiştir. Eserde, halkına ve vatanına sahip çıkmayanlar, makam ve para peşinde koşan zenginler eleştirilir. Bağımsızlık ve özgürlük için, halkı ve vatanı için kendini feda eden mücadeleci insanlar anlatılır.
Baytursınulı, Kazakların bütün zorlukları aşmasının tek yolunun eğitim olduğunu ifade eder.
Baytursınulı’nın çevirileri (Avdarmalar) Kazak edebiyatı içerisinde özellikle Rusça’dan yapılan çevirilerin ilk örneklerinden olması bakımından da önemli bir yere sahiptir. Bu çeviriler, Kazak yazar ve şairlerine tecrübe kazandırmış, Batı edebiyatını tanımalarını sağlamıştır. Baytursınulı’nın Krilov, Sumarakov, May-kov, Hemnitser, Puşkin, Lermantov ve lirik şair Nadson’dan yaptığı çeviri eserlerden olan ‘Kırık Mısal’ 1909 yılında Petersburg’da yayımlanmıştır. Baytursınulı, bu çevirileri halkın durumuna uygun örneklerle ve konuşma dilini kullanarak yapar.
A. V. Zataeviç, Baytursınulı’nın ‘Kazak Halkının 1000 Şarkısı’ adıyla bilinen Kazak müziği ve şarkıları ile ilgili çalışmalar yaptığını belirtmektedir (Alibekiroğlu 2005: 41). Baytursınulı’nın Kazak toplumunun bugünü ve geleceği hakkındaki düşüncelerinin yer aldığı sadece ‘Medeniyet Tarihi’ adlı bir eserin olduğu bazı kaynaklarda geçse de eser hâlâ bulunmuş değildir.
Ç. Ahmet Baytursınulı’nın Yayımlanan Eserleri
Kırık mısal. Krılov mısaldarınıñ avdarmalar jıynağı. Sank-peterbor, 1909. -116 s.; Qazan, 1913. -96 s.; Orınbor, 1922. -96 s. – 3 defa.
Masa. Öleñder jäne avdarmalar jıynağı. Orınbor, 1911. -46 s.; Qazan, 1914. -94 s.; 1922. -95 s., Qoljazba (Şıqqan jılı belgisiz) – 3 defa.
Okuv kuralı. Birinşi kitap: Balalarga arnalğan älippe. Orınbor, 1912. 40 s.; O., 1913. -40 s.; 1914. -96 s.; O., 1916. -98 s.; O., 1921. -90 s.; O., 1922. -70 s.; Taşkent, 1922. -95 s.; O., 1923. -126 s.; O., 1925. -72 b. – 9 defa.
Okuv kuralı. Ekinşi kitap: Älifbağa jalğastı. Orınbor, 1913. -54 s.; Qazan, 1913. -52 s.; O., 1923. -73 s.; O., 1924. -72 s. – 4 defa.
Okuv kuralı, Usul sotie jolımen, kazakşa älipbiyge bayanşı. Qazan, 1913. -15 s.; Taşkent 1921. -14 s. – 2 defa.
Okuv kuralı. Birinşi kitap: Ülkender üşin. Semey, 1921. -30 s. – 1 defa.
Til – kural. 1-nşi jıldık: Grammatika (Dıbıs jüyesi men türleri). Orınbor, 1914. -53 s.; Taşkent, 1918. -32 s.; T., 1922. -90 b.; O., 1924. -48 s.; Qızıl-orda, 1925. -39 s.; Semey, 1927. -38 b.; K-O., 1927. -39 s. -7 defa.
Til – kural. 2-nşi jıldıq: Etimologiya (Sözdiñ jüyesi men türleri). Orınbor, 1914. -120 s.; Taşkent, 1920. -96.; Kazan, 1920. -104 s.; T. 1922. -96 s.; O., 1923. -128 s.; Kızıl-Orda, 1925. -122 s.; K-O, 1927. -122 s. -8 defa.
Til – kural. 3-nşi jıldık: Sintaksis (Söylem jüyesi men türleri). Orınbor, 1923. -68 s.; O., 1924. -67 s.; Kızıl-Orda, 1925. -73 s.; K-O, 1926. -73 s.; K-O., 1927. -73 s.; K-O., 1928. -72 s. – 6 defa.
Bayanşı. Ädistemelik kural. Kazan 1920. -15 s. – 1 defa.
Er Sayın. Maskev, 1923. -95 s. -1 defa.
Älipbiy. Can kural. Qızıl-Orda, 1926. -116 s.; K.O./Taşkent, 1927. -116 s.; K-O, 1928.-116 s. – 3 defa.
Älipbiy – astarı. Alippege cetekşi kural. Orınbor, 1924. -26 s. -1 defa.
Savat aşkış: Eresekterge arnalğan älippe. Orınbor, 1924. -114 s.; Semey, 1926. -83 s. – 2 defa.
23 Joktav, Maskev, 1926. -155 s. – 1 defa.
Ädebiyet tanıtkış ädebiyettanuvğa kirispe. Kızıl-Orda, 1926. -286 s.; Taşkent, 1926. -286 s. – 2 defa.
Okuv Kuralı. Hrestomatiya (T. Şonanulımen birge, Kızıl-Orda, 1926. -412 s.; K-O, 1927. -412 s. -2 defa.
Til – jumsar. 1-nşi bölim: Praktikalık grammatika. Qızıl-Orda, 1928. -46 s. – 1 defa.
Til – jumsar. 1-nşi bölimi: Praktikalık grammatika. Qızıl-Orda, 1929. -90 s. – 1 defa.
Praktiçeskaya grammatika. 2-oe streoripnoe izdanie. Btoroe kniga. –Qızıl- Orda, 1929.
Şaruvaşılıq özgeris. / Koljazba /. Ängime No:4, yılı belli değil, sayfası belli değil. (Açıklama Kazakistan Cumhuriyeti Millî Kütüphanesinin nadir bulunan kitaplar bölümünden alındı).
1989 – 2009 Yılları Arasında Tekrar Basılan Eserleri
Baytursınulı A., Şığarmaları (Öleñder, avdarmalar, zerttevler). – Almatı: Jazuvşı, 1989. -320 b.
Bozdağım. (Kazaktıñ joktav jırları). –Almatı: Jazuvşı, 1990. 304 b.
Baytursınov A., Ak jol (Öleñder, Tärcimeler, publ. makalalar jäne ädebiy zerttev). –Almatı: calın, 1991. – 464 b.
Baytursınulı A., Okuv kuralı. Kazakşa älifba. –Bişkek: Periodika, 1991. -97 b.
Baytursınov A., Til tağılımı (Kazak tili men okuv-ağartuvğa katıstı eñbekteri). –Almatı: Ana tili, 1992. -448 b.
Baytursınulı A., Joktav (Qurast.: A.Baytursınov atındağı koğamdıq kor.). – Almatı: Qazaqstan, 1993. -96 b.
Baytursınulı A., Jan sözimdi kim tüziner?: Masa. Öleñder; Kırık mısal.
Avdarmalar. (Kurast.: A. Baytursınov atınd. QQ). –Almatı: Kazakstan, 1993. -112 s.
Baytursınulı A., Jaña nizam. –Almatı: Jeti jarğı, 1996. -128 s.
Baytursınulı A., Älip-biy. Jaña kural. –Almatı: Ravan, 1998. -120 s.
‘Kazak’ gazeti. –Almatı: Kazak entsiklopediyası, 1998. -560 b.
Baytursınulı A., Bes tomdık şığarmalar jıynağı. Birinşi tom. –Almatı: Jibek jolı, 2002. -208 s.
Baytursınov A., Ädebiyet tanıtkış. Zerttev men öleñder. –Almatı: Atamura, 2003. -208 s.
Baytursınov A., Ädebiyet. Jalpı bilim beretin mekteptiñ 7-sınıbına arnalğan okuvlık. –Almatı: Atamura, 2003. -224 s.
Baytursınulı A., Bes tomdık şığarmalar jıynağı. 1-t., (Öleñder, ädebiy ğılımiy zerttevler). –Almatı:Alaş, 2003. -408 s.
Baytursınulı A., Bes tomdık şığarmalar jıynağı. 2-t., (okuv kuralı, hrestomatiya. T. Şonanovpen birge). –Almatı: Alaş, 2004. -480 s.
Baytursınulı A., Bes tomdık şığarmalar jıynağı. 3-t., (Til-kuralı: Kazak tili men okuv-ağartuvğa katıstı eñbekteri). –Almatı: Alaş, 2005. -352 s.
Baytursınulı A., Masa: Öleñder men kösemsözder. ‘Altın kor kitaphanası. – Almatı: Raritet, 2005. -208 s.
Baytursınulı A., Bes tomdık şığarmalar jıynağı. 4-t., (Älippeler men makalalar jıynağı). –Almatı: Alaş, 2006. -320 s.
Baytursınulı A., Bes tomdık şığarmalar jıynağı. 5-t., (Er Sayın, 23 joktav, makalalar). –Almatı: Alaş, 2006. -288 s.
Baytursınov A., Ädebiyet tanıtkış. –QHR, Urimşi: Şıncan halık baspası, 2006. -272 s.
Baytursınulı A., Til-kural. –Almatı: Sardar, 2009. -348 s.
Ahmet Baytursınulı’nın Yayınlanan Makaleleri
Kirgizskiye primeti i posaovitsı, ‘Turgayskaya gazeta’ No 39, 24 sentyabrya 1895.
Kitaptar jayınan (Kol koyğan: Masa), ‘Aykap’ No.1, B.12-13, 1911.
Qazaqtıñ ökpesi, ‘Aykap’ No.2, B.12-14, 1911.
Jazuv tärtibi, ‘Aykap’ No.4, B.84-86, 1911.
Tağı da cer jayınan, ‘Aykap’ No.4, B.1-4, 1911.
Az uvakıtta köp bilüv jolınıñ bası (Kol k.:A.B.B.), ‘Aykap’ No.4, B.822-83, 1911.
Jazuv tärtibi (Jalğası, bası No4), ‘Aykap’ No.5, B.104-107.
Tağı da narodnıy sot hakında, ‘Aykap’ No 6, B.6-10, 1911.
Bastavış mektep, ‘Aykap’, No 6, 1911.
Kazak paydasındağı cerdi aluv tuvrasındağı nizamdar, buyrıktar, ‘Aykap’ No.9, B.9-13, 1911.
Kazak jerin aluv tuvrasındağı nizam (Jalğası, bası No.9), ‘Aykap’, No.10, B.14-16, 1912.
Şayziman mırzağa (Ş. Jiyaşevtin 1912-şi jılı No.6-7-ğı ‘Birge kozğalayık’ makalasına javabı), ‘Aykap’ No.9, B.212-214, 1912.
Şayziman mırzağa (Jalğası, bası ötken sanda), ‘Aykap’ No.10, B.229-233.
Kazak hem törtinşi Duvma, ‘Aykap’ No.12, B.259-262, 1912.
Kurmetti okuvşılar!, ‘Kazak’ No.1,2 akpan 1913. Jakın arada basılıp şıkkan kitapta ram şığatın kitaptar (‘Okuv kuralı’ kitabı tuvralı habar) // ‘Kazak’ No.1,3, 1913.
Qazaktıñ tariyhı (Türik balası), ‘Kazak’ No.4 aqpan 1913.
Kazakşa söz jazuvşılarğa, ‘Şora’ No. 4, B.110-113, 1913.
Bes mıñ desetina jer, ‘Kazak’ No.6, 1913.
Bas kosuv tuvrasında, ‘Kazak’ No.8, 1913.
Tağı da narodnıy sot hakında, ‘Kazak’ No 8-9, 1913.
Okuv cayı, ‘Kazak’ No.11, 21 sävir 1913.
Şayziman mızrağa (Jalğası, bası ötken sanda), ‘Aykap’ No.11, B.251-254.
Kazakşa okuv jayınan, ‘Kazak’ No.14, 16 mamır 1913.
Orıs ‘meyirmanşılığı’, ‘Kazak’, 1913.
Bilim jarısı, ‘Kazak’ No 16, 31 mamır 1913.
Bilim jarısı hakında, ‘Kazak’ 1913.
Bas kosuv tuvrasında, ‘Kazak’ No.18, 16 mavsım 1913.
Kırık mısal (Avdarma öleñ tuvralı), ‘Kazak’ No.18, 19, mavsım 1913.
Köşpeli ham otırıkşı norma, ‘Kazak’ No.20, 29 mavsım 1913.
Şaruva jayınan, ‘Kazak’ No.24, 31 şilde 1913.
Zemstvo, ‘Kazak’ No.25, tamız 1913.
Orısşa okuvşılar, ‘Kazak’ No.26, 15 tamız 1913.
Kazak jerin aluv tuvrasındağı nizam, ‘Kazak’ No.29-30, 1913.
Avruv jayınan, ‘Kazak’ No.27, 25 tamız 1913.
Okıtuv jayınan, ‘Kazak’ No.29, 7 qırkuyek 1913.
Kazak jerin aluv tuvrasındağı nizam, ‘Kazak’ No.29,30, 1913.
Javap hat (Kol k.: Ahmet) (Seydalin Jihanşanıñ siyez tuvralı makalasına javap), ‘Kazak’ No.30, 14 qırkuyek 1913.
Javap hat (Kol k.: Ahmet), ‘Kazak’ No.31, (Jalğası, bası ötken sanda), 21 kırküyek 1913.
Uvaq karız, ‘Kazak’ No 32, qazan 1913.
Egin egüv, ‘Kazak’ No 33, 9 qazan 1913.
Jer jaldav jayınan, ‘Kazak’ No 34, 1913.
Jazuv mäselesi (Kol k.: A:B.), ‘Kazak’ No 34, 16 kazan 1913.
Jazuv mäselesi (Kol k.: A:B.), ‘Kazak’ No 35, (Jalğası, bası No.34-te), 24 kazan 1913.
Bas qosuvğa ruqsat berilmedi, ‘Kazak’ No 35, 24 kazan 1913.
Jazuv mäselesi (Kol k.: A:B.), ‘Kazak’ No 36, (Jalğası, bası ötken sanda), 31 kazan 1913.
Orınbor am 13 oktiabir, ‘Kazak’ No 36, 31 kazan 1913.
Kazaktıñ bas aqını ‘Kazak’ No 39, 23 karaşa 1913.
Kazaktıñ bas akını, ‘Kazak’ No 40, (Jalğası, bası ötken sanda), 30 karaşa 1913.
Alaş azamattarına (M. Dulatovpen birge), ‘Kazak’ No 42, 15 jeltoksan 1913.
Bas kosuv tuvrasınan, ‘Kazak’ No.42, 15 celtoksan 1913.
Kazaktıñ bas akını, ‘Kazak’ No 43, (Jalğası, bası ötken sandarda), 22 celtoksan 1913.
Musılmandar üşin Peterborda bolatın kenes jıyılısı (Kol k.:A.B.), ‘Aykap’ No.7, b.112-114, 1914.
Jaña kitaptar (‘Okuv kuralı’ kitabınıñ 2-ret basıluvı tuvralı), ‘Aykap’ No.9, B.153-154, 1914.
Ğulama, ‘Kazak’, 20 qantar 1914.
Roman ne närse?, ‘Kazak’, No.48, 31 kantar 1914.
‘Andaspağan mäsele’ tuvrasında (Kol k.: A.B.), ‘Kazak’, No.48, 31 kantar 1914.
Kazak okırmandarına arnav söz, ‘Kazak’, No.49, 2 akpan 1914.
Kazak är türli mäseleler, ‘Kazak’, No.49, 1914.
Gubernatordıñ özgertilüvleri (Kol k.: A.B.), ‘Kazak’, No.50, 14 akpan 1914.
Dosmayıl kacığa aşık hat (M. Dulatovpen birge), ‘Kazak’, No.52, 28 akpan 1914.
Navrız kuttı bolsın!, ‘Kazak’, No.53, 9 navrız 1914.
Kazak häm türli mäseleler, ‘Kazak’, No.59, 23 sävir 1914.
Bastavış mektep, ‘Kazak’, No.61, 9 mamır 1914.
Mektep kerekteri, ‘Kazak’, No.61, 9 mamır 1914.
Än, öleñ häm onıñ kuralı, ‘Kazak’, No.67, 23 mavsım 1914.
Soğısuvşı patşalar (Kol k.:A.B.), ‘Kazak’, No.72, 31 şilde 1914.
Bu zamannıñ soğısı (Kol k.: A:B.), ‘Kazak’, No.73, 8 tamız 1914.Alaşka (Kol k.: Ahmet, Mircakıp, Kır balası), ‘Kazak’, No.78, 16 kırküyek 1914.
Zakon jobasınıñ bayandaması (Jalğastı material), ‘Kazak’, No.79-80, 1914. ‘Til-kural’ (Okuvlık tuvralı), ‘Kazak’ No 87, 1914.
B.L.Burtsev, ‘Kazak’, 1915.
Bu kalay?, ‘Kazak’ No.91, 13 kantar 1915.
Kazakşa aşık hat, ‘Kazak’, No.100, 1915.
‘ov’ tuvralı, ‘Kazak’ No.102, 8 akpan 1915.
Järdem komiteti, ‘Kazak’ No.107, 25 akpan 1915.
Järdem komiteti (Jalğası, bası ötken sanda), ‘Kazak’ No.108, 28 akpan 1915.
Gazetimizge ştraf, ‘Kazak’ No.115, 31 navrız 1915.
Erjan Aymanulı (Kol k. A.B.), ‘Kazak’ No.129, 23 mamır 1915.
Eki kajı (Kol k.:A:B.), ‘Kazak’ No.139, 30 mavsım 1915.
Avqattı Alaş azamattarına, ‘Kazak’ No.151, 30 kırküyek 1915.
Dağdarıs (Öleñ, Kol k.: Baykavşı), ‘Kazak’ No.161, 16 celtoksan 1915.
Koyan (Öleñ. Kol k.: Baykavşı), ‘Kazak’ No.163, 31 celtoksan 1915.
Tuvğan tilim (Öleñ. Kol k.: Baykavşı), ‘Kazak’ No.167, 31 kantar 1916.
Şekispey bekispeydi, ‘Kazak’ No.167, 31 kantar 1916.
Kazakka aşık hat (Alihan, Mircakıptarmen birge), ‘Kazak’ No.174, 23 navrız 1916.
Älippe basılıp şıktı. (‘Okuv kuralınıñ’ üşinşi ret basıluvı), ‘Kazak’ No.184, Navrız 1916.
Kazak jurtına (Alihan, Mircakıptarmen birge), ‘Kazak’ No.192, 11 tamız 1916.
Alaş azamattarına! Musılman fraktsiyasına Petrograd hatı. (Alihan, Mircakıptarmen birge), ‘Kazak’ No.192, 11 tamız 1916.
Torğay ham Irğız halkına (Mircakıp, Seyitkazım, Muhamediyarlarmen birge), ‘Kazak’ No.207, 1916.
Orınbor, 2-şi peviral, ‘Kazak’ No.216, 9 akpan 1917.
Bostandık karızı (Alihan, Mircaqıptarmen birge), ‘Kazak’ No.227, 26 sävir 1917.
Alaş azamattarına (M. Duvlatovpen birge), ‘Kazak’ No.233, 11 mavsım 1917.
Şoray İslam. Jalpı musılman siyezi (Ahmet, Alihan, Mirjakıp, Kadirbayev
Seydazim, Omarov Eldes, Alimbekov İmam, Begimetov Nısanali, Ujımdık ma-kala), ‘Kazak’ No.233, 11 mavsım 1917.
Bu zamannın soğısı, ‘Kazak’, 1917.
‘Alaş’ partiyası, ‘Kazak’ No.244, 5 kazan 1917.
‘Alaş’ partiyası, ‘Kazak’ No.250, 14 karaşa 1917.
‘Alaş’ partiyası proğıramasının cobası, ‘Kazak’ No.251, 21 karaşa 1917.
‘Alaş’ partiyası, ‘Kazak’ No.253, 2 celtoksan 1917.
Revolyutsiya , kirgizı, ‘Cizn’ natsional’nostey’ No. 29, 3 avgusta 1919.
Zayavleniye o vstuplenñ v clenı RKP (6), İzvestiya Kirgizkogo kraya, 15 aprel’ 1920.
Leninniñ elüv jası, ‘Uşkın’ No.22, sävir 1920.
Ulı cjıyın, ‘Uşkın’ No.7-8, 11 kazan 1920.
Yaşce o golode v Kirgizii (Kazahstan), ‘Cizn’ natsional’nostey’, 25 oktyabrya 1921.
Rec’ (Zam. Narkomprosa KSSR na I Vsekirgizskiy s’yezde rabotinkov narodnogo obrazovaniya 18 may 1922 goda), ‘Stepnaya pravda’, 21 may 1922.
Kalam kayratkerleri jayınan, Eñbekşi Kazak, No:29, 8 şilde 1922.
Kazaqtı ağartuv hâlimizden, ‘Akjol’ 14 şilde 1922.
Vstupleniye k otkrıtiyu ‘Doma pecati’ v Orenburge 24 sentyabrya 1922 goda, ‘Stepnaya pravda’, 26 sentyabrya 1922.
Prosveşceniye i golod, ‘Stepnaya pravda’, 28 sentyabrya 1922.
Täni savdıñ – janı sav, Kazak küntizbesi, Orınbor 1922.
Kazak arasında okuv jumıstarın kalay jürgizüv kerek, ‘Kızıl Kazakstan’ No:14, B.12-13, aqpan 1923.
Altı millîon kazakka altı at, ‘Kızıl kazakstan’ No.14, B.12-13, akpan 1923.
Kazakşa jazuv tuvralı jaña ereceler (E. Omarovpen birge), ‘Eñbekşi Kazak’, 19 akpan – 22 navrız 1923.
Kazakşa jazuv takırıptı jana jazuv ereceleri (E. Omarovpen birge), ‘Kazak tili’, 22 navrız 1923.
‘Jaña mektepti’ şığaruv kerek boldı, ‘Jaña mektep’ No.1 B.3-6, 1925.
Bavluv mektebi, ‘Jaña mektep’ No.1 B.22-27, 1925.
Endi ‘kazak’ demey bolmaydı, ‘Akjol’, 17 savir 1925.
Kazakstan men Kazağıstan’ tuvralı, ‘Eñbekşi kaza’, 19 mamır 1925.
Kara-Özek avdanında ‘Cetilik’ bazar bolsa eken (Kol k.: A.B.), ‘Eñbekşi Kazak’ No.364, 7 kırküyek 1925.
Jokşığa derek, ‘Eñbekşi Kazak’, 14 celtoqsan 1925.
1924 jılı Kazak bilimpazdarınıñ tunğış siyezinde emle jöninde söylegen sözi, Kazak bilimpazdarınıñ tunğış siyezi. Orınbor, 1925. -118 b., B.27-31, 44; 47-48, 49; 53-55; 71-72.
1924 jılı Kazak bilimpazdarınıñ tunğış siyezinde alfavit jöninde jasağan bayandaması, Kazak bilimpazdarınıñ tunğış siyezi. Orınbor, 1925. -118 b., B.55-65.
Älip-biy takırıptı bayandaması: jobası, Kazak bilimpazdarınıñ tunğış siyezi. Orınbor, 1925. -118 b., B.55-65; 71-73.
Latın älippesiniñ kereksizdigi, ‘Eñbekşi Kazak’, 19 celtoqsan 1926.
Latın älippesin aluv tuvralı, ‘Eñbekşi Kazak’, 30 celtoqsan 1926.
Türikşeler qurıltayı, ‘Jaña mektep’ No.7-8, B.43-50, 1926.
Jelkek, Jaña mektep’ No.7-8. 1926.
Tezisı o terminologii na tyurkskih yazıkah, Byulten’ organizatsionnoy komissii po sozıvu I-go Vsesoyuznogo tyurkologiceskogo s’yezda No.2, C.20-22. –Baku, 1926.
Vıstupleniya v preniyah: Ob orfografii, Pervıy vsesoyuznıy tyurkologiceskiy s’yezd. Obşcestvo Obsledovaniya i İzuceniya Azerbaydjana, (stenograficeskiy otcet). –Baku, B. 167-168; 286-289, 26 marta 1926.
Doklad o printsipah kazahskoy terminologii, Pervıy vsesoyuznıy tyurkologicaskiy s’yezd. Obşcestvo Obsledovaniya i İzuceniya Azerbaydjana, (stenograficeskiy otcet). –Baku, B. 203-208, 26 marta 1926.
Zaklyucitel’noe slovo kak dokladcika, Pervıy vsesoyuznıy tyurkologiceskiy s’yezd. Obşcestvo Obsledovaniya i İzuceniya Azerbaydjana, (stenograficeskiy otcet). –Baku, B. 395-396, 26 marta 1926.
Kazakstan kurılısınıñ jaña däviri, ‘Eñbekşi Kazak’ No.225-226, 12-13 qazan 1926.
Arap älip-biyin jaktağan bayandaması (A. Baytursınulı), Älippe aytısı. B. 16-29., -Kızılorda, 1927.
Tüzetilgen ärip, ‘Jaña mektep’ No.1, B.32-36, 1927.
Dıbıstardı jiktev tuvralı, ‘Jaña mektep’ No.5, B.65-70, 1927.
Ana tiliniñ ädisi, ‘Jaña mektep’ No.9, B.23-31, 1927.
Jalqılav (ayırıñqı) ädis, ‘Jaña mektep’ No.11-12, B.45-49, 1927.
El mektebi, 29 jeltoksan 1927.
Jalkılavlı-jalpılav ädisi, ‘Jaña mektep’ No.1, B.31-37, 1928.
Kay ädis jaksı, ‘Jaña mektep’ No.4, B.3-11, 1928.
Kazak arasında okuv jumıstarın kalay jürgizüv kerek?, ‘Kızıl Kazakstan’ No.4, B.3-11, 1928.
Sabitke javap, ‘Enbekşi Kazak’ No 21, 26 qantar 1928.
Tağı da jat sözlerdi koldanuv tuvralı, ‘Eñbekşi Kazak’ No 109, 17 mamır 1928.
Kazak universitetiniñ aşıluvı (K. Baytursınulı kuttıktav sözi), ‘Eñbekşi Kazak’ No 225, 4 karaşa 1928.
Emle tuvralı, ‘Enbekşi Kazak’ 27 navrız 1929.
‘Javğa tüsken can sözi’, ‘Karkaralı kalasına’, ‘Jurtıma’, ‘Sarıarka samalı’, 28 kantar 1933.12.
ALAŞ’IN AYDINLATICI ÖNDERİ: AHMET BAYTURSINULI[8 - Nergis BİRAY (2019). “Alaş’ın Aydınlatıcı Önderi Ahmet Baytursınulı”, Türk Edebiyatı Aylık Fikir ve Sanat Dergisi – Kazak Edebiyatı Özel Sayısı, 549/47: 58-62.]
Kazak Türklerinin bağımsızlık hareketi olarak da adlandırılan Alaş Orda, 20. yy. başlarında, önce bir parti olarak kurulmuşken daha sonra kültürel yönüyle ağırlık kazanmıştır. ‘Alaş Orda’nın asıl hedefi, Kazak halkının eğitim ve kültür seviyesini yükseltip Rus baskılarına karşı millî uyanışı gerçekleştirerek millî kimliği korumaktır.
Aydınlanmacılık eğitimle geleneksel kültürden aydınlanmacı kültüre geçiş sürecidir. Özünde eleştiri yer alır. Modern yaşama düzenini adaletle kurmak, aklın ve bilimin yol göstericiliğini benimsemek, yaşama geçirilmemiş olan bir toplumsal düzen oluşturmak gibi idealleri gerçekleştirmeye çalışan aydınlanma hareketi, bir süreçtir. İnsanoğlu yaşadığı müddetçe aydınlanma da gelişecektir (Çotuksöken 2013: 72).
Aydınlanma hareketi, Kazaklar arasında 19. yüzyılın ikinci yarısında başlar. Velihanov (1835-1865) ile Altınsarin (1840-1889)’in desteklediği, sonra da halk arasında yayılan bu hareketin öncüsü, doğunun klasik düşünürleri ile liberal Rus aydınlarının fikirlerini birleştiren Abay Kunanbayev olarak kabul edilir. Onun görüşleri doğrultusunda eserler veren Baytursınulı, şiirleri ve makalelerinde Kazakları çalışmaya, ilme önem vermeye teşvik eder. Baytursınulı, bu çalışmaları sebebiyle Abay’la birlikte Kazak yazılı edebiyatının kurucusu olarak kabul edilir (Kara 2002: 40). Bu çabalar sonucunda 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başında Kazaklar arasında bir aydın sınıfı oluşmaya başlar ve Usul-i Cedid okullarında veya Rusların açtığı okullarda öğrenim gören Kazak gençleri yetişmeye başlar.
XX. yüzyıl başında Abay’ın başlattığı yolda ilerleyen Kazak aydınları, mücadele fikriyle güçlenerek sömürgeciliğe karşı çıkar, toplumun hizmetinde hareket eder, manevî silkinişi harekete geçirir. Kazakların hürriyet ve bağımsızlığı için mücadele eden yazar ve şairler, sömürgeci sistemi eleştirir, halkı bağımsızlığa çağırır. Bu millî hareketin öncüsü Ahmet Baytursınulı ve Mirjakıp Duvlatulı’dır (Koç vd. 2007: I – 332-333).
Ahmet Baytursınulı (1873-1937): 1873 yılında sosyal karışıklar içindeki bir toplumda doğan, güçlüklerle dolu bir hayat geçiren, Türkolog, edebiyat tarihçisi, dilbilimci, derlemeci, yazar, tercüman, gazeteci, şair ve tercüman Baytursınulı, halkı bilinçlendirmek için en zor iş olan eğitim öğretimle uğraşmayı, hür, bağımsız, kalkınmış ve güçlü bir Kazakistan için çalışmayı seçer.
Ahmet Baytursınulı’nın Aydınlanma Alanındaki Düşünceleri ve Çalışmaları
1. Eğitim sistemi, eğitim kurumları, eğitimciler ve eğitim araçları ile ilgili görüşleri ve çalışmaları
Baytursınulı’nın eğitim veya aydınlanma ile ilgili fikir ve çalışmalarını kendi içinde sınıflandırmak mümkündür. Bunlardan ilk grubu eğitim kurumları ve eğitim sistemi hakkındaki çalışmaları, eğitimcilerle ilgili görüşleri ve çalışmaları, eğitim araçları ile ilgili görüşleri ve çalışmaları oluşturmaktadır.
Eğitim sistemi hakkındaki çalışmaları: Baytursınulı, öğretmenlik de yapan bir edip olması hasebiyle savunduğu fikirleri kendi ülkesinin çocuklarına ve halkına anlatabilmek, onları aydınlatmak, bilinçlendirmek amacıyla daha çok eğitim ve öğretim konusunda çalışmalar yapar. Bu yolla hür, bağımsız, kalkınmış bir Kazakistan’ın imarını sağlayabilecektir.
O, ana dilin önemine, eğitimin sosyolojik ve psikolojik boyutuyla ilgili konulara, kendi dilini de (Kazak Türkçesi) yabancı dilleri de (öncelikle Rusça, vs.) öğrenmek ve öğretmek için eğitim yöntemlerinin oluşturulması gerektiğine dair görüşlerini, 1913 yılında Kazak gazetesinin 11. sayısında ‘Okuma Sebebi’ adlı yazısında dile getirir. İlerlemenin ilk ve en önemli şartının eğitim olduğunu, cehaletin tedavisinin eğitimle olacağını belirtir. Ama bunun geleneksel eğitim metoduyla olması mümkün değildir. Yeni gelişen ve bütün Türkistan’ı saran Cedidcilik hareketinin öne sürdüğü usul-i cedid[9 - İlk Türk aydınlanma hareketidir. 19. yüzyılın ikinci yarısının baslarında dil, eğitim, öğretim ve dinle ilgili alanlarda bir yenileşme hareketi olarak başlamıştır.] ve usul-i savtiye[10 - Fonetik usûle dayanan bir alfabe sistemi.] metotları uygulanmalıdır.
Halkın geri kalması, okuryazarlık seviyesinin düşük olması Rusya’nın uyguladığı sömürü siyaseti ve bu uygulamaların getirdiği ekonomik zayıflık ve devrin olaylarının etkisine bağlı olması yanında halkın tembelliği ile de ilgilidir. Bu alışkanlığı bir an önce terk etmek gerekir. ‘Söz İyesinen’ ve ‘Masa’ adlı şiirlerinde bu görüşleri işlediğini görürüz (Baytursınulı 1991; Biray 2011: 297, 378).
Baytursınulı; okuma, yazma, din, ana dili, millî tarih, matematik, çiftçilik eğitimi, el sanatları, coğrafya, fen bilgisi gibi derslerin ‘ilköğretimlerde okutulmasının şart’ olduğunu söyler, bu onun aydınlanma konusundaki düşüncelerinin ve devrindeki birçok yenilik yanında Usul-i Cedid adlı Türk eğitim sisteminin etkisinin de bir göstergesidir.
Eğitim Kurumları ile ilgili görüşleri ve çalışmaları: Baytursınulı’na göre mücadele öncelikle aydınlanma ile olacak, milletin ve vatanın diğer ilerlemiş milletlerin seviyesine gelebilmesi ilim yoluyla gerçekleşecektir. Cahillikten kurtarılıp eğitilecek olan ilk kesim, ülkenin geleceği olan çocuklar ve gençlerdir. Bu eğitimin gerçekleştirilebilmesi için onun önderliğini yaptığı okullar kurulur. (‘Tartuv’ ve ‘Okuvğa şakıruv’ şiirleri) (Baytursınulı 1991; Biray 2011: 306, 384; 375, 435).
Eğitimciler ile ilgili görüşleri ve çalışmaları: Fiilen öğretmenlik de yapan Baytursınulı’na göre toplumda köklü değişiklikler yapılmalı, bu da iyi yetiştirilmiş öğretmenler tarafından gerçekleştirilmelidir. Böylece ilim, irfan, marifet ve fazilet de yaygınlaşacaktır. Onların yetiştireceği gençler, milletin geleceğine ümitle bakan bir nesil olabilecektir.
Geri kalmışlığın had safhada olduğu bir toplumda yaşayan yazar, okuryazar ve ilim adamlarının görevinin halkı aydınlatmak, onları okumuş birer birey hâline getirmek, kendi dilini ve kültürünü öğretmek, ders kitapları yazmak olduğu görüşündedir. Bu görüşten hareketle Kazak okullarının kuruluşu ve ders kitaplarının yazılışını ilk olarak o gerçekleştirir (‘Sibir Ulı Kart Potanin’) (Baytursınulı 1991; Biray 2011: 312, 388).
Eğitim Araçları ile ilgili görüşleri ve çalışmaları: Baytursınulı, çağdaş Kazak dili ve edebiyatının temellerini atan çalışmaları sebebiyle Kazak dil biliminin kurucusu olarak kabul edilir. Araştırmaları, genellikle öğretime yöneliktir. Baytursınulı’nın dil çalışmaları alfabe ile ilgili olanlar, okullar için ders kitapları, yazı, imlâ ve terminoloji ile ilgili çalışmalar, halk eğitimi ve kültürle ilgili çalışmalar şeklinde gruplandırılabilir (Türk 1999: 2).
Okuv Kuralı (Okuma Kitabı), Kazak Türkçesi ses bilgisi özelliklerine uygun olarak düzenlenen ve Gaspıralı’nın Türk dünyasında bir eğitim seferberliğine dönüştürdüğü Usul-i Cedid sisteminin etkilerini gösteren Arap harfli bir alfabedir ve 1912 yılında Orenburg’da yayımlanır (Alibekiroğlu 2005: 27-28).
‘Til Kural’ adlı çalışmasında dilbilgisi ve terim çalışmalarına yer verir.
Baytursınulı, aydınlanmanın yolunu eğitim olarak görür, öğretim yöntemleri üzerine de çalışır. 1920’de Kazan’da yayımlanan ‘başlangıç veya yöntem kitabı’ diyebileceğimiz Kazakça Älipbiyge Bayanşı (Kazakça Alfabeye Giriş) adlı eserde alfabe ve alfabe öğretimi konusunda yöntemin ne olacağı anlatılır (Alibekiroğlu 2005: 31).
Bir okuma kitabı da olan Til Tanıtkış (Dil Bilgisi 1925, Orenburg), cümle bilgisi, isim ve isim çekimi konularını ele alınır, örneklerle açıklar (Türk 1999: 5).
‘Älip-biy’ (Alfabe), Savat aşkış (Okuma Yazma Kitabı), Ädebiyet tanıtkış (Edebiyat Bilimine Giriş), ‘Til Jumsar’ (Dilin Kılavuzu) da bu tür ilmî eserler ve ders kitapları arasında sayılabilir. ‘Kızıl Kazakistan Dergisi’nde Kazakistan’daki eğitim öğretim işleriyle, ‘Eñbekşi Kazak’ gazetesinde imla ve yazı konularıyla ilgili makaleleri yayımlanır.
2. Gazetecilik yoluyla halkın aydınlatılması konusundaki görüşleri ve çalışmaları
Baytursınulı, gazete bir yana okuryazarlığı bile olmayan halka, gazetenin bir toplum için önemini ve gazetenin toplumsal hayattaki yerini göstererek Kazak basın ve yayın hayatının gelişmesinde büyük rol oynamıştır.
O, ‘Türkistan Valayatı’(1870-1918), ‘Dala Valayatı’ (1888-1902), Ak Jol ve Kazak () gazetelerindeki yazılarıyla toplumun düşüncelerini etkiler. 2 şubat 1913 yılındaki ‘Kazak’ gazetesinin ilk sayısında gazeteyi ‘Halkın gözü, kulağı ve dili’ olarak tanımlar. ‘Yeni Mektep Dergisi’, ‘Türkçüler Kurultayı’, ‘Jelkek’ ve ‘Eñbekşi Kazak’ gazetesinde Kazakistan’daki gelişmeler, yeni oluşum ve Latin harfleri, 1927’de ıslah edilmiş Arap harfli Kazak alfabesi, ana dilin öğretim yöntemleri gibi konularda yazılar kaleme alır. Bu dönemde yayımlanan ‘Aykap’ (1911-1915) dergisi ve ‘Kazak’ (1913–1917) gazetesi, sosyal, tarihî, ekonomik tartışmaları sayfalarına taşır, bilim ve sanatın halk arasında yayılması için mücadele eder, yazılarıyla topluma yol gösterirler. Bunlarda yayımlanan makaleler, edebî eleştirinin ve gazeteciliğin ilk örnekleri olarak da kabul edilir (Koç vd. 2007: I-339).
‘Alaş’ın resmi yayın organına dönüşen ‘Kazak’ gazetesi etrafında toplanan aydınlar, memleket meseleleri, eğitim öğretim problemleri ve siyasî gelişmeleri yazıp tartışmak yanında Çar idaresinin sömürü siyasetini eleştirir, demokrasi konusunu gündeme taşır, siyasî düşüncenin gelişmesini sağlarlar. Halk arasında birlik sağlanması da gazete sayesinde mümkün olur.
3. Halka hitap ederek veya şiirleriyle halkı aydınlatmak için yaptığı çalışmalar
Baytursınulı, şairin ve uyuyan milleti uyandırmaya çalışan aydınların sembolü olarak kullandığı ‘Masa’ (Sivrisinek) adlı ilk şiir kitabını 1911’de Orenburg’da yayımlar. ‘Masa’da kendi hayatını anlattığı gibi Kazak halkının yaşadığı eziyet, sıkıntı, kıtlık, hürriyet ve bağımsızlık hasreti gibi temaları da işler. Diğer şiirlerde ise halkı için, milletin bağımsızlığı ve özgürlüğü için çalışan, kendini feda eden kahramanlar tasvir edilir. Eserde, Puşkin ve Krilov’dan tercüme edilmiş şiirler de yer almaktadır. ‘N. K. Hanımğa’, ‘Masa’, ‘Söz İyesinen’ (Baytursınulı 1991; Biray 2011: 308, 385; 297, 378; 297, 378) şiirlerinde, 1920’li yılların kıyasıya mücadelesi içinde halkı uyandırmaya çalışmak için seslenişi yer almaktadır.
4. Mollalar ve halkın eğitilmesi konusundaki görüşleri ve çalışmaları
Halkın eğitiminde mollaların (hocaların) önemli bir rolü vardır ama ne yazık ki onlar eğitimsizdirler. Türkistan topraklarında, hürriyet ve istiklalini kaybeden milletin bu hâle gelmesinde dönemin din adamlarının yaptığı yanlışların çok etkisi vardır. Baytursınulı, bu kesimi ‘Jıyğan Tergen’ şiirinde sert sözlerle eleştirir. O, cehaletin tedavisini eğitimde görür. ‘Aykap’ Dergisi ve ‘Kazak’ Gazetesi gibi yayın organlarında bu konuları dile getirdiği yazılar yayımlar. Yeni usuldeki okulların çoğalması onun amaçlarına hizmet edecektir.
5. Millîyetçilik, hürriyet ve vatana hizmet konusundaki görüşleri ve çalışmaları
Bütün dünyayı ve Türkistan’ı etkileyen değişime kayıtsız kalamayan Baytursınulı, ‘millîyetçi, cedidci, aydınlanmacı’ bir yazar ve şairdir. O, devrimin Çarlık Rusyasının baskılarından kendilerini ve bütün Türkistan’ı kurtaracak bir kurtarıcı olacağını düşünür. Bu gelişmeler, ona göre millî değerlere tekrar dönmenin bir fırsatıdır. Onun amacı halkı cahillikten kurtarmak, aydınlatmak ve bu büyük adımdan sonra medenî, hür ve millî bir toplum yaratmaktır. Uluslararası değerlerin yüceltilmesi anlayışı da onun fikirleri içinde yer almaktadır. Okul yapımı, dil öğretimi, alfabe, aydınlanma, mahkemelerdeki kanunsuzluklar, rüşvet, tarım, toprak yasası gibi konuları içeren birçok yazısı bu alandaki çalışmalarına örnek verilebilir.
Şiirlerinde sosyal ve bireysel hürriyeti işleyen Baytursınulı, her ikisinin gerçekleşmesinin birbirine bağlı olduğunu ve sonunda milletin bağımsızlığını elde edeceğine olan inancını dile getirir. İnsanın düşünce özgürlüğü bireysel hürriyet anlamına da gelir ve sosyal hürriyeti sağlar. Birey, rahatça düşündüğü, kararlarını kendi verebildiği, düşüncelerini çekinmeden açıkça ifade edebildiği zaman sosyal konular üzerinde de düşünecek ve fikirler üretecektir. Bu, toplumun istiklaline kavuşmasını sağlayacak bir gelişmedir. Yaşadığı devirdeki zorluklar, şiir ve yazılarda açık ifadelerin kullanılamaması Baytursınulı’nı ferdî ve sosyal hürriyeti birlikte ele almaya yönlendirir. Bu duygu ve düşüncelerini yaşadıkları olaylarla birlikte fabl tercümelerinde hayvan kahramanlarına söyletir. ‘Altın Äteş’ bu fabllerden biridir.
Baytursınulı, vatana hizmet konusunda ‘bu yol hizmet yoludur ve bu yolda hizmet etmek bir vatan evladı için en mukaddes görevdir’ anlayışındadır. Bu görüşlerini ‘Sibir Ulı Kart Potanin’ (Baytursınulı 1991; Biray 2011: 312, 388) şiirinde de dile getirir.
6. Birlik ve beraberlik konusundaki görüşleri ve çalışmaları
Türkistan’daki diğer Türk boyları da Kazaklar da birlikte hareket edememektedir. Baytursınulı ‘Jurtıma’ şiirinde bundan kurtulmanın ve halkın kendine sahip çıkmasının yolunun birlikten geçtiğini vurgular. Toplumda hâkim olan ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ denebilecek ruh hâlinin, zenginlerin mal, okumuşların makam mevki peşinde koşmasının hemen terk edilmesi gerekmektedir. ‘Kazak saltı’nda söylendiğine göre durum vahimdir.
7. Siyasî alandaki fikirleri ve çalışmaları
Baytursınulı’nın ilk siyasi hareketi, 1905 yılında halkla birlikte kaleme alıp imzaladığı ve Rus idaresine verdiği dilekçe ile başlar. Daha sonra 1917 yılı Temmuz’unda Orenburg’da yapılan ‘I. Genel Kazak Kurultayı’nda Kazakların ilk partisi olan ‘Alaş’ kurulur. Aralık 1917’de Orenburg’da yapılan ve Baytursınulı’nın da katıldığı ‘II. Genel Kazak Kurultayı’nda geçici meclis kurulur, adı ‘Alaş-Orda’ olarak belirlenir. Böylece hükûmet de kurulmuş olur (Alibekiroğlu 2005: 78).
Bu dönemde Sovyet hükûmetinin bilgili, okuyan, yerli, millî kadrolara ihtiyacı vardır. Kazaklar, bu fırsatı değerlendirir ve kendi vekillerini idarî sisteme sokarlar. Kazaklar, Bolşeviklerle birlikte olsalar da halka hizmet etmek, millî hedeflerini gerçekleştirmek için eğitim, süreli yayın, ilmî merkezler kurma, her alanda yayın merkezlerinden üst düzeyde faydalanma yollarını ararlar. Bu çalışmalarını, Stalin’in ‘Aydın Kıyımı’na kadar büyük ölçüde gerçekleştirirler. Baytursınulı, bu dönemde Lenin’in isteği üzerine 1920–1923 yılları arasında Kazakistan’ın eğitim bakanlığı görevini üstlenir.
Sonuç
Kazakistan bugün ‘bağımsız’ bir ülke ise bunu, 20. yüzyıl başındaki ‘Alaş Orda’ hareketine ve onun mensuplarının kültür politikalarına borçludur. O dönemde planlanan dil, tarih, kültür ve eğitimle ilgili birçok düzenleme ve proje ülkenin her geçen yıl biraz daha ilerlemesi ve gelişmesini sağlamıştır. Bunda ‘Alaş’ kahramanlarının büyük bir payı vardır. Bugün Kazak Türkçesi devlet dili ise, devletin resmî dili olarak kabul edildiyse, eğitim ve öğretim hayatında gerekli yeri aldıysa, Kazak tarihi ve kültürü gelecek nesillere arzu edilen şekilde öğretilebiliyorsa bu, Alaş aydınlarının attığı temellerin sağlamlığını ve ilmî yapısını göstermektedir.
‘Alaş Orda’ hareketinin güçlü sesi Ahmet Baytursınulı ve onun gibi millî uyanışı gerçekleştirmek için çaba harcayan düşünür ve yazarlar, daha o dönemdeki mücadeleleri ile bugünkü Kazakistan’ın temellerini atmış ve tarih sayfasında hak ettikleri onurlu yeri almışlardır.
Kaynakça
Alibekiroğlu Sertan (2005). Kazak Âlimi Ahmet Baytursunoğlu’nun Hayatı ve Eserleri, (Danışmanı: Doç. Dr. Vahit Türk), Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep.
Baytursınulı Ahmet (1991). Aq jol, Jalın, Almatı.
Biray Nergis (2011). Ahmet Baytursınulı -Şiirleri Üzerinde Dil ve Üslup İncelemesi-, Bilge Oğuz Yayınları, İstanbul.
Çotuksöken Yusuf (2013). ‘Türk Aydınlanmacılığının Dili’, Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (İLKE), Atatürk’ün Doğumunun 125. Yılı ve Cumhuriyetimizin 83. Yılı Özel Sayısı, s. 71 – 83.
Kazak SSR Ğılım Akademiyası M. O. Ävezov atındağı Ädebiyet jäne öner institutı (1989). Baytursınov Ahmet – Şığarmaları, Jazuvşı, Almatı.
Koç Kenan, İşina Almagül; Korganbekov Bolat (2007). Kazak Edebiyatı, C. I -(Kazak Folkloru ve Sovyet Dönemi öncesi Kazak Edebiyatı), IQ Kültür Sanat Yayınları, İstanbul.
Türk, Vahit (1999). ‘Ahmet Baytursunoğlu ve Dil Çalışmaları’, Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu, Türk Dünyasında Dil ve Edebiyat Hareketleri Bilgi Şöleni, (26 Haziran) Ankara, s.1–5.
AYDINLANMA HAREKETİ ALAŞ FİKİRLERİNİN AHMET BAYTURSINULI’NIN ESERLERİNDEKİ YANSIMASI[11 - Nergis BİRAY (2021). “Aydınlanma Hareketi Alaş Fikirlerinin Ahmet Baytursınulı’nın Eserlerindeki Yansıması”, 31 Mayıs Siyasi Baskı, Sürgün ve Açlık Kurbanlarını Anma Günü – Çevrimiçi Sempozyum, Kazakistan Büyükelçiliği, 01.06.2021. (Yayınlanmadı).]
Kazak Türklerinin millî uranı olarak bilinen Alaş sözcüğü, vaktiyle ‘Kazak, Özbek ve Nogayların hepsi için ortak millî bir parola olarak kullanılmıştır. Togan, ilk cildi 1972’de Almatı’da yayımlanan Kazak Sovyet Ansiklopedisi’nde Alaş sözcüğünün ‘Deşti Kıpçak’ anlamında kullanıldığını, Kazak Türklerine ‘Kazak’ denilmeden önce onların ilk olarak bu adla anıldıklarını ifade eder (Togan 1947: 31/ Türkistan). Ayrıca ‘Türk boyları arasında ilk defa Kazak adını alanların Oğuz, Kıpçak ve Kanglılar olduğunu’ da belirtir (Oraltay 1973: 17). Oraltay ise, Togan’ın bu tespitlerinden hareketle ‘Alaş’ sözcüğünün bütün Türk boylarına ait tarihî bir maziye sahip olabileceğini dile getirir (1973: 20).
Togan, ‘Alaş’ sözcüğünün ilk anlamını ‘millî mesele mevzuu bahis olunca ve millî düşmanlarla karşılaşılınca kullanılan Kazak Türklerinin uranı’ olarak açıklar. Sözcüğün ayrıca ‘memleket ve ulus’ anlamlarına geldiğini de ifade eder (1947: 497). Alaş sözcüğü, Kazakistan tarihinde, kültüründe, dilinde topluma yön veren ve derin izler bırakan bir hareketin olarak kullanılmıştır.
Alaş veya Alaş Orda, Rusya’nın Kazakistan’ı ekonomik ve sosyal problemlerin içine atıp sömürge durumuna getirme planlarına karşı çıkan Kazak aydınları tarafından 20. yüzyılın başlarında (1905) ortaya konulan millî çizgideki hareketin ve bu adla kurulan Kazak siyasî partisinin adıdır. Bu süreçte Rusya tarafından Kazakların verimli otlaklarına el konulur, halkın mal mülkü resmen devlet mülkü ilan edilir, bu verimli topraklara Slav göçmenler yerleştirilir, bütün bu toprak kayıplarının ardından göçer Kazakların hayvan sayılarında da büyük azalmalar başlar ve Kazak konargöçerleri hayvanlarını otlatmak için Çin gibi başka ülkelerin topraklarına göçmeye başlarlar. Bu tür olaylar sonrasında Kazak halkının büyük bir bölümü fakirleşir, halk büyük bir kıtlıkla karşı karşıya kalır (Koygeldiyev 1995: 50-51). Bütün bu olanların ardından 1905 Rus ihtilali ve II. Çar Nikola’nın demokratik özgürlükler ilan ettiği bildirisi sonrasında yüksek okullardan mezun, şuurlu Kazak aydınları, gizli bir Kazak hareketi başlatırlar. Bunların içinde Alihan Bökeyhan (1866-1937), Ahmet Baytursın (1873-1937), Mirjakıp Duvlat (1885-1937), Mustafa Şokay (1890-1941), Hâlil Dostmuhammed (1883-1939), Muhtar Avezov (1897-1961), Mağjan Jumabay (1893-1937) gibi aydınları saymak mümkündür (Kendirbai 2002: 1132).
Alaş aydınları, temel olarak 20. yüzyılın başında milletin bağımsızlığı için mücadeleye başlamışlar, toplumun maddi ve manevi gelişmesi, siyasi alandaki asıl hazinesinin dil olduğuna da özellikle dikkat çekmişlerdir. Alaş hareketinin amaçları, Türkistan’da hayatın çağdaş hale getirilmesi, Kazak ve Kırgızların kültürlerini hür bir şekilde yaşayabilmeleri, Türkistan bölgesine yerleşen Rusların buradan uzaklaştırılmasıdır. Alaş hareketi, Türkistan Müslümanları Kongresi, Türkiye’deki Jön Türkler, İtil-Kama bölgesindeki Mir Sultan Galiyev’in kurduğu Türk-Tatar Komitesi ile de iş birliği yapmıştır (Biray 2015: 5).
Alaş’ın ilk büyük kurultayı 1905 yılı Haziran ayında Karkaralı’da 14.500 Kazak Türkünün katılmasıyla gerçekleşir. Bu toplantının hatip, idareci ve düzenleyicilerinin hepsi Alaş mensuplarıdır (Togan 1947: 346).
Kazak liderleri bu ilk süreçte Rus Müslümanlarının toplu hareketlerine katılmış, Rus Kadetlerinin[12 - Kadetler: Anayasal Demokrasi Partisi veya Kadetler. Rusya İmparatorluğunda liberal bir siyasi parti. Parti üyelerine Kadetler denilirdi. Bu isim partinin Rusça isminin kısaltmasından ileri gelir; K-D (Rusçası: Конституционная Демократическая партия) harflerinden oluşan parti adının kısaltmasının Rusça okunmasıdır.] fikirlerini kabullenmiş ve paylaşmışlardır. 1905 sonrasında Kazak aydınları ve liderleri bilimsel ve edebi eserlerini de yayımladıkları yayıncılık çalışmaları ile ilgilenmişlerdir. Bunlar içinde ‘Serke (1907)’, ‘Kazak Gazetesi (1913-1918, Troitsk)’, ‘Kazakstan (1911-1913,Ural)’, ‘Dala (1911-13)’, ‘Eşim Dalası (1913, Petropavlosk)’, Sarı-Arka (1917-19, Semipalask)’, ‘Birlik Tuvı (1917, Taşkent)’, vs. ilk örnekler olarak kabul edilebilir (Kendirbai 2002: 1135). Zaten Rusların sıkı takibi altında yayımlanan bu dergi ve gazeteler, buralarda basılan yazılara bahaneler bulunarak kısa süre içinde kapatılır.
Kazak toplumunun geri kaldığı hususunda aynı düşüncede olan aydınlar, yerleşik hayata geçilmesinin gerekliliği konusunda da hem-fikirdiler. Kazak kimliğine sahip çıkmak da bu süreçte önemli olarak görülmüş, aydınlar Kazak dilinin korunması ve edebiyatının geliştirilmesi ile Kazak kimliğinin korunabileceğine inanmışlardır.
Şubat 1916’da Baytursın ve Bökeyhan, I. Dünya Savaşı sırasında Kazakların askere alınmaları ve döndüklerinde onlara toprak bağışlanması konusunda idareyle görüşmeler gerçekleştirirler. Ancak, Kazak bozkırında ve Taşkent’te bu iki lideri dinlemeyen halkın isyanlarının başlaması, Rusların silahsız ve güçsüz insanların yaptığı bu ayaklanmaları kanlı bir şekilde bastırması, Kazakların mallarının yağmalanması sonunda Çin’e ilk büyük Kazak göçü gerçekleşir (Asfendiyerov 1994: 108-109).
21-28 Temmuz 1917’de Orenburg’da yapılan ve ‘Umumî Kırgız Kurultayı’ olarak bilinen Ñ. Kongre’de devlet yönetimi, toprak problemleri ve hukuk sistemi masaya yatırılır, bölgesel ve millî özerklikten bahsedilse de bu konu hiç tartışılmaz. Bu toplantıda eğitim problemleri, din ve kadın konuları da ele alınır. Kongrede bir Kazak siyasi partisinin kurulması da istenir ve tasarı programının hazırlanması için aydınlardan bir grup görevlendirilir. Bökeyhan, Baytursın, Duvlat, Gumarov, Turmukhamedov, Jandibayeva ve Birimjanov tasarı programını hazırlar ve bu program 21 Kasım 1917’de Kazak Gazetesinde yayımlanır (Kendirbai 2002: 1140).
Alaş Orda millî hareketinin ele aldığı önemli konulardan birisi de eğitim olmuştur. Onlar devletten ayrı, uluslararası ve parasız eğitim istiyorlar, öğretim kadrosunun seçimle görevlendirilmesini, ilk okullarda eğitim öğretim dilinin Kazak Türkçesi olmasını, Kazak ortaöğretim okulları ve üniversitelerinin de kurulması gerektiğini ifade ediyorlardı. Bu süreçte parti hâline gelemeyen Alaş Orda özerk hareketi yine de büyük bir güç hâline gelmiştir.
8-13 Aralık 1917’de Orenburg’da yapılan II. Genel Kazak Kurultayı’nda Türkistan’ın millî istiklalini ilan eden müstakil hükûmetin adı ‘Alaş Orda’ olarak verilir, böylece Alaş Orda hükûmeti 13 Aralık 1917’de resmen kurulur, başkanlığına Alihan Bökeyhan, Millî Eğitim Bakanlığına da Ahmet Baytursın getirilir (Oraltay 1973: 31). Alaş Orda Hükûmetinin başkenti olarak Semipalask (Alaş; eski adı Yeditam) ilan edilir.
Özerk Alaş Orda devletinin kurulması ve Kazak ordusunun teşkilatlandırılması bu kurultayda ele alınan konuların içinde yer alır. Bu kongredeki kararlara göre bu topraklar, Alaş halkının kendi malıdır, bu topraklarda yaşayan bütün halk, bu devlet sınırları içerisinde millî ve kültürel özelliklerine sahip olarak devlet kurumlarında da temsil edilecektir. Bu kongrede ayrıca beş üyeden oluşan eğitim komisyonu da seçilmiştir. Komisyon, ‘maarif işlerine ehemmiyet verilmesi, eğitimin herkesin ana dilinde yapılması’ (Oraltay 1973: 30) yönünde kararlar alır ve görevlerini şu şekilde belirler: İlk ve orta okullar için ders kitapları, öğretmenler için rehber kitaplar, eğitim ilkelerini belirleyen kılavuzlar hazırlamak ve eğitim programlarını oluşturmak; Kazak imlası üzerinde çalışıp yazı dilindeki imla kurallarını belirlemek; yararlı kitapları Kazak Türkçesine çevirmek.
‘Türkistan’a istiklal’ talep eden, Beyaz Rusların da Kızıl Rusların da şiddetle karşı çıktıkları bir hareket olan Alaş Orda, 3 Haziran 1920’de Kirrevkom’un emri üzerine ortadan kaldırılır. Sovyetler, başlangıçta kendi iktidarlarını güçlendirmek için Alaş liderlerini kullanmış ve devlet kurumlarında çalışmalarına izin vermiş; Alaş liderleri, takip edilmeyecekleri yönünde bir karar (3 Haziran 1918 VTSIK Kararnamesi) alınmasına rağmen takibat altında tutulmuş ve 1930’lu yıllarda Stalin’in kızıl kırgını sırasında idam edilmişlerdir (Kendirbai 2002: 1147). Alaş aydınları bu süreçte bile eğitimle ilgili çalışmalara imza atmaktan geri durmamıştır.
Alaş Partisi ve Alaş Orda hükûmeti yöneticileri sadece Türkistan’da değil bütün Rusya Türk Müslümanları arasında hatta bütün Türk dünyasında aydın ve bilgili kimseler olarak kabul görmüş, Ceditçilik hareketi içinde yerlerini almış ve taktir edilmişlerdir.
Bu makalenin ilk bölümünü, Alaş Orda’nın ortaya koyduğu dil ve eğitimle ilgili çalışmaların neler olduğu ve hangi çalışmaların yapıldığı konusu oluşturmaktadır.
İlk olarak Alaş döneminde Alaş aydınlarının dil ve eğitim konusunda ne tür kararlar alıp çalışmalar yaptığından kısaca bahsedelim. Alaş aydınları, Kazak bilim dünyasının önemli alanlarından biri olan dilbilimin temelini atmışlardır. Onlar, dili korumak, geliştirmek, kullanım alanını genişletmek konusundaki sorumlulukları dile getirerek Kazak Türkçesinin siyasi, sosyal, toplumsal seviyesine özellikle önem vermişlerdir. Dil, kültür ve eğitime ilk defa bu kadar önem verilen dönem Alaş dönemidir. Alaş aydınlarına göre dil, milleti koruyan en kuvvetli araçtır. Ahmet Baytursın bu konuda: ‘Ana diliyle konuşan, ana diliyle yazan halkın millîliği, halkı bitmeden bitmez. Milletin korunmasına da yok olmasına da sebep olan şeyler içinde en kuvvetlisi dildir’ (Tileşov 2016) der.
Alaş partisi programında ‘okulların kapısının herkese açık olduğu, ilk okulların ana dille eğitim vereceği, Kazak Türklerinin ana dilleriyle eğitim veren orta öğretim kurumları ve üniversite açacağı, okumakla ilgili her şeyin özerk olacağı, hükûmetin eğitim işine girmeyeceği, profesör ve öğretmenlerin seçimle göreve getirileceği, kütüphaneler açılması gerektiği, gazete çıkarmak, kitap yayımlamak için özgürlük verileceği’ yer almaktadır (Süleymanova 2016).
Yazı dilinin millîleştirilmesi ve buna bağlı olarak oluşturulan millî yazılı edebiyat da hem tür hem tarz bakımından da sistemli bir hale getirilmiş, zenginleştirilmiştir. Bunun yanında Kazak basın yayını da bu dönemde millî bir içerikle yayın hayatında yerini alır. Alaş aydınları ayrıca ders kitapları yazmak ve eğitim sistemini düzenlemek konusuna da emek vermişlerdir. A. Bökeyhan tarih, folklor ve sosyoloji alanlarında, A. Baytursın, 1912’den 1929’a kadar devam ettirdiği ders kitapları sahasında, H. Dosmuhammed tıp, biyoloji, dilbilim alanlarında, M. Tınışpay tarih alanında, M. Duvlat dilbilim, edebiyat ilmi ve matematik alanlarında, J. Aymavıt psikoloji ve edebiyat biliminde, T. Şoşanulı dilbilim ve ders kitapları alanında kitap ve makaleleri ile Alaş’ın ilmî yayın hareketini de canlandırmışlardır. Bu eserlerle birlikte yazı dilinin imla kurallarının belirlenmesi, başka dillerin Kazak Türkçesine etkileri, kelime yapımı, söz dizimi gibi alanlarla ilgili konular üzerinde çalışmalar başlatılmış, Kazak Türkçesinin kendi yapısını, sadeliğini, güncelliğini kaybetmemesi ve koruması yönünde fikir alışverişinde de bulunulmuştur. Alaş aydınlarının diğer bir çalışma alanı terim bilimdir. Onların terim türetme yöntemleri ve sistemleri bugünkü Kazak terim bilim alanında hâlâ kullanılmakta ve geliştirilmektedir. Dönemin ediplerinin başka dillerden ve Türk lehçelerinden yaptıkları çeviri ve aktarmalar vasıtasıyla çeviri bilim alanı kurulmuş ve gelişmiştir. Özellikle ilmî aktarmalar hem sayısı hem de türü açısından dikkate değerdir. Kurultaylarda kayda geçirilen karar ve kurallarla birlikte resmi dil de sistemi hale gelmeye başlamıştır. Bu ana dil olan Kazak Türkçesinin devlet dili olma sürecinin başlangıcı da olmuştur (Tileşov 2016).
Alaş dönemi aydınlarının ele aldığı konular, Baytursın tarafından teori olarak planlanan ve gerçekleştirilmeye çalışılan konulardır. Bu alanda teorileriyle Kazak dilbiliminin temellerini de atan, bahsedilen alanlardaki çalışmaları gerçekleştiren ve eserlerde ‘Alaş’ın teorisyeni’ olarak kabul edilen Ahmet Baytursın’dan kısaca bahsedildikten sonra onun Alaş tarafından belirlenen dil ve eğitim çalışmalarına ne kadar ve nasıl katkılarda bulunarak neleri gerçekleştirdiği ele alınmaktadır.
Ahmet Baytursın (1873-1937) bütün Türkistan’ın taktirini kazanmış şair, yazar, eğitimci, gazeteci, dil bilimci ve siyasetçidir. ‘Alaş hareketinin teorisyeni’ olarak da anılmıştır. 1873 yılında Kazakistan’ın Torgay vilayeti Sarıtübek Köyü’nde doğan Baytursın, ilk ve orta okul eğitimini Torgay’da aldıktan sonra Orınbor’daki yüksek öğretmen okulunu bitirmiş ve 1895-1909 yılları arasında Kazakistan’ın farklı bölgelerinde eğitimci olarak görev yapmıştır.
Baytursın, 1904 yılında Kırık Mısal/Kırk Misal adlı eserini yayımlamıştır. Onun ilmî çalışmalarının başlangıcını 1901 yılı olarak göstermek hata olmayacaktır. İlmî alandaki çalışmaları 1919 yıllarına kadar devam etmiştir.
Ahmet Baytursın, Alaş (1905) millî hareketinin ve Alaş Orda partisinin kurucularındandır. 1913-1918 yılları arasında bu hareketin ve Türkistan tarihinin önemli yayın organlarından biri olan Kazak Gazetesini çıkarır. Ayrıca bu gazetenin baş yazarlığını da yapar. Aslında bu gazetenin çıkarılmasından önceki birçok dergi ve gazetenin kurucuları ve yazarları arasında onu görmek mümkündür.
Baytursın, 1910 yılında Masa/Sivrisinek adlı şiir kitabını yayımlar.
13.12.2017 tarihinde Türkistan’ın millî hükûmeti Alaş Orda’nın Millî Eğitim Bakanı olarak görevlendirilir. Sovyet Rusya’nın Alaş hükûmetini yıktığı 1920 yılına kadar da bu görevini sürdürür.
Baytursın’ın herkes tarafından kabul edilen diğer bir vasfı da dilciliğidir. O, Kazak Türklerinin çağdaş dil bilgisini yazan ve birçok ders kitabına imza atan bir dil bilimcidir. Aynı zamanda Kazak grameri, edebiyat teorisi ve terminolojisinin temellerini atan kişidir. O, millî destanlar ve folklorla ilgili birçok derleme çalışması yapmış ve bunları da yayımlamıştır. Alaş aydınlarının sistemleştirdiği Kazak dilbilimi, Ahmet Baytursın’ın ilmî dil okulunu da kurulmasını sağlamış ve sistemleştirmiştir. Bu okul, geleceğin dilbilimcilerini yetiştirmiş, Sovyet dönemindeki dilbilim çalışmalarında da onun yolu izlenmiş, adından bahsetmeseler de eserlerinden faydalanmışlardır. Ne yazık ki Ahmet Baytursın da Kızıl Kırgın’dan kurtulamayan değerlerimizden biri olarak tarihe geçmiştir (1937) (Biray 2015: 1-14).
Ahmet Baytursın’ın Eserleri: Kazak toplumu arasında aydınlanma hareketi 19. yüzyılın ikinci yarısında başlamıştır. Kazaklar arasında doğunun klasik düşünürlerinin fikirleri ile Rus aydınlarının fikirlerini birleştiren ilk aydınlanmacı Abay Kunanbay’dır. Bu açıdan ele alındığında bu çalışmaları takip eden eserlerden biri de A. Baytursın’ın Kırk Mısal adlı eseridir. Fabl çevirilerinin ağırlıkta olduğu eserde şair, Kazakları çalışmaya çağırır, ilme değer vermeleri için gençleri teşvik eder. Bu tür çalışmaları, Abay’ın yanında onun da Kazak edebiyatının kurucusu olarak değerlendirilmesi sonucunu doğurmuştur.
Baytursın, Alaş Orda’nın eğitim ve dil politikalarının hem teorisyeni hem de kaleme alıcısıdır. Bu açıdan ele alındığında onun yaptığı çalışmaları şu şekilde sınıflandırabiliriz.
1. Ahmet Baytursın’ın Kazak Türkçesi (Ana Dili) Alanında Yaptığı Çalışmalar: Baytursın, çağdaş Kazak Türkçesi ve edebiyatının temellerini atan kişi olarak bilinir. Öğretime yönelik araştırmaları sonrasında ‘alfabe, ders kitapları, imla, terim bilim, halk eğitimi ve kültürü ile ilgili çalışmalar yapmıştır. O, Arap alfabesinin ıslah edilerek kullanılması taraftarıdır. Bu amaçla Okuv Kuralı adlı bir ders kitabı kaleme almıştır. Onun ıslah ettiği alfabe, 1924’te Orenburg’da yapılan Kazak-Kırgız bilim adamları kurultayında Kazakistan Türkleri için resmi alfabe olarak kabul edilmiştir. 1928’de Latin harflerinin kabulüne kadar da bu alfabe kullanılmıştır. İmla ile ilgili çalışmalar da yapan Baytursın, ayrıca Türk lehçeleri ile art ve eş zamanlı bağlantılarla karşılaştırmalar yaparak türettiği terimlerle lehçeler arasında ortak kelim alanı oluşturmaya da çalışmıştır (Biray 2016: 31). Terim türetme yolları ve türettiği terimlerle ilgili açıklamaları ise Til Kural adlı çalışmasında ele almıştır. Onun 1910’lu yıllarda bugün de kullanılan terim yapma yöntemlerini kullandığını görürüz. Kazak dilbiliminde Alaş aydınları ve Baytur-sın’ın başlattığı Türkçeleştirme çalışmaları, günümüzde de devam etektedir (Biray 1996: 34).
Okullar için kaleme aldığı ders kitapları da olan Ahmet Baytursın, bu çalışmalarıyla O, Kazak terim bilimi alanını kuran ve gelişme yollarını açan bir dilbilimcidir. Terim bilim konusunda 1910-30 yılları arasındaki ilk çalışmalar Baytur-sın’a aittir. Kazak dil biliminin de temellerini atmıştır. Okuv Kuralı/Okuma Kitabı (1912) adlı eserinde Kazak Türkçesinin ses bilgisi özelliklerine uygun bir şekilde düzenlenen Arap harfli alfabe de yayımlanmıştır. Eser, Ceditçilik sisteminin savunduğu eğitim sistemini tanıtmaktadır. Til Kural (Orenburg 1914-15) adlı dil bilgisi kitabı Kazak Türkçesinin ses bilgisi ve ses uyumları üzerine yazılmış bir eserdir. ‘Bayanşı, 1920’ adlı dilbilgisi kitabında alfabe ve alfabe öğretimi üzerinde durulmaktadır. Til Tanıtkış da isim ve isim çekimi, cümle bilgisi, sıfat, sayı, zamir, fiil, fiil çatıları gibi konuları ele alarak açıklayan bir dil bilgisi kitabıdır. Edebiyat Tanıtkış (Taşkent 1926) adlı edebiyat teorisi ile ilgili kaleme alınan eser, Kazak estetiğinin temeli olarak kabul edilmektedir. Edebi eserlerde dilin kullanılışı gibi bilimsel çalışmalara da yer verilmektedir. Kitapta estetik, güzellik, insanlık, yazılı edebiyatta görülen akımlar, yöntemler ve tenkit konuları da ele alınmaktadır.
1928’de Kızılorda’da yayımlanan Til Jumsar, konuşma, okuma ve yazı dilinin kullanımı ile ilgili yöntemlerin tanıtıldığı bir eserdir.
2. Ahmet Baytursın’ın Halk Kültür Ürünleri Üzerindeki Çalışmaları: Baytursın destan, joqtav (ağıt) gibi ürünlerin halk arasından derlenmesi çalışmalarıyla da meşgul olmuştur. Kazak edebiyatında bir ilk olan ve Kazak folkloruna da büyük katkı sağlayan bu çalışmalarından kendi derlediği Er Sayın Destanına (1923) önsöz ve açıklamalar da eklemiştir.
Yirmi üç ağıtın (23 joktav) derlenmesi yanında sistematik bir şekilde incelenmesi de onun bu konuda yaptığı önemli çalışmalarından biridir.
3. Ahmet Baytursın’ın Kendi Şiirleri: Baytursın, kendi şiirlerini Masa/Sivrisinek (Orenburg 1911) adlı kitabında yayımlamıştır. Masa, aynı zamanda uyuyan milleti uyandırmaya çalışan aydınları da temsil etmektedir. Bu eserdeki şiirlerinde şair, Kazak halkının yaşadığı eziyet ve sıkıntılar, kıtlık, hürriyet, bağımsızlık özlemi, özgürlük gibi konuları işlemiştir. Onun amacı halkı bilinçlendirmek ve mücadelenin içine çekmektir.
4. Ahmet Baytursın’ın Şiir Çevirileri: Şairin en çok Krilov’dan, ayrıca Rus edebiyatı deneme yazarları A. P. Sumarakov, V. İ. Maykov, İ. İ. Hemnitser, A. S. Puşkin, Lermantov ve lirik şair S. Y. Nadson’dan yaptığı şiir çevirileri yukarıda adı geçen eserinde yer almaktadır.
5. Ahmet Baytursın’ın Eğitim ve Öğretim Konusundaki Çalışmaları: Baytursın, halkı uyandırmak, onları bilinçlendirmek, Kazakistan’ın hür ve müstakil bir ülke olarak temellerini atmak ve ülkesini imar etmek amacıyla eğitim ve öğretim çalışmalarına önem vermiş, bu alanda ‘usul-i cedid’ eğitim sisteminin savunduğu görüşlere uygun eserler kaleme almıştır. O, sadece ders kitapları yazmamış, eğitim sisteminin temellerini atmak için de çalışmalar yapmıştır.
6. Ahmet Baytursın’ın Ceditçilik/Aydınlanma Alanındaki Çalışmaları: Ceditçilik hareketi, 19. yüzyıl sonlarında Çarlık Rusyası içinde yaşayan ve Türkçenin çeşitli lehçelerini konuşan bölgelerde, merkezi Kırım ve Kazan olan, eğitim ve kültür alanında başlayan bir yenileşme hareketidir. Bu hareket, daha sonraki dönemlerde Azerbaycan ve Türkistan’a sıçrar (Kakınç 2002: 99). İlköğretimde başlayan hareket, ‘usul-i kadim’ adı verilen eski usulle ders verme yöntemine karşı çıkmakta, bunun yerine ‘usul-i cedid’ denen Batılı eğitim sistemini kullanmayı önermektedir. Bu sistemi savunanlara ‘Ceditçiler’, sisteme ise ‘Ceditçilik’ adı verilir. Adı geçen eğitim sisteminin ve çalışmalarının temsilcisi Kırım Tatarı İsmail Gaspıralı’dır (1851- 1914). O; Kırım’da, Kazan’da ve Türkçenin değişik lehçelerini konuşan bütün Türkistan’da halkın içinde bulunduğu olumsuz şartlardan kurtulmasının eğitimle, bilgiyle, kültürle olacağını öne sürmektedir. Gaspıralı’nın ileri sürdüğü bu fikirlerle Baytursın’ın Kazak eğitim sisteminde uygulamak istedikleri aynı doğrultudaki görüşlerdir.
7. Ahmet Baytursın’ın Gazetecilikle İlgili Çalışmaları: Baytursın’ın gazetecilik alanındaki çalışmaları, Kazak basın ve yayın hayatının gelişmesinde büyük rol oynamıştır. O, toplumun düşüncesini etkileyen ilk yazısını Aykap dergisinde 1911’de yayımlamış, bu dönemlerde Şora dergisinde de yazıları çıkmıştır (Koç vd. 2007: 468). Baytursın, Ufa’daki ‘Ğaliya Medresesi’nden mezun bazı Tatar gençleri ve ileri görüşlü kimselerin katılımıyla Orenburg’da Kazak gazetesini (2 Şubat 1913) çıkarmaya başlamıştır. Baytursın, gazetenin ilk sayısında gazeteyi ‘Halkın gözü, kulağı ve dili’ olarak tanımlamış ve 1917’ye kadar Kazak gazetesinin redaktörlüğünü devam ettirmiştir. Kazakistan’da ‘Kazak’ gazetesinden önce, Baytursın’ın da katkı verdiği ‘Türkistan Valayatı’(1870-1918), ‘Dala Valayatı’ (1888-1902) gazeteleri, ‘Aykap’ dergisi (1911-1915/16) gibi gazete ve dergiler yayımlanmıştır.
Baytursın, gazete yazılarında ‘Kazak folkloru, edebiyat, estetik, edebiyat teorisi, sanat, edebî sanatlar, okul kitapları ve nasıl olmaları gerektiği, alfabe, imla, dil bilgisi, eğitim öğretim, Kazakların topraklarına el konulması, kiraya verilmesi, yabancıların -genellikle Ruslar- bu topraklara yerleştirilmesi, mahkemeler ve kanunlarla ilgili düzenlemeler, medeniyet ve kültürün önemi ve geliştirilmesi, millî meseleler, o devirdeki siyasi ve sosyal olaylar, sağlık, temizlik, nezaket ve nezaket kuralları’ gibi konuları ele almıştır. O, bazı siyasi yazılarında ‘Bortan’ müstear adını kullanmıştır (Alibekiroğlu 2005: 57).
Baytursın’ın önderliğinde çıkan ‘Kazak’ Gazetesi, ‘Alaş’ hareketinin sözcülüğünü yapması yanında ‘Alaş Orda Partisi’nin kurulmasına da hizmet etmiştir. Hemen sonrasında da ‘Alaş’ın resmî yayın organına dönüşmüş ve toplam olarak 265 sayı yayımlanmıştır (Kapatılması: 16 Eylül 1918).
8. Ahmet Baytursın’ın Siyasî Alandaki Çalışmaları: Karışıklıkların hiç dinmediği, çeşitli siyasi akımların hâkim olmaya çalıştığı Türkistan’da, Rusların uzun süredir devam eden istila ve işgal hareketlerinin sonucu olarak 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başlarında, bütün Türkistan’da millîyetçilik fikirleri ve hareketleri ortaya çıkmıştır. Kazakistan’ın da içinde yer aldığı bu süreçte Kazak aydınları Kazak halkının millî çıkarları doğrultusunda birleşmiş, siyasi partiler kurmuş ve ülkede dağınık hâldeki millî hareketleri bir merkezde birleştirmişlerdir.
Çar idarecilerinin 1905 devrimi sonrasında halkın şikâyet ve isteklerini öğrenmek istemesi üzerine Baytursın, hükûmetten isteklerde bulunan bir dilekçeyi kaleme alarak ilk siyasi çalışmasını gerçekleştirmiştir. Bu dilekçe Ruslara verilmiş, ancak ardından Baytursın da dilekçeyi imzalayanlar da mahkemeler ve hapishanelerle tanışmışlardır.
Kazaklardaki millî şuurun uyanması ve ayaklanmaların başlamasının en büyük sebebi, Çarlık döneminde Kazak topraklarına el konulması, Rus göçmenlerin bu topraklara yerleştirilmesi ve I. Dünya Savaşı için Türk Cumhuriyetlerinden adam toplanmasıdır (Kara 2002: 45). Bu sürecin devamında, Temmuz 1917’de Orenburg’da ‘I. Genel Kazak Kurultayı’ yapılmış, sonrasında Kazakların ilk partisi ‘Alaş’ ve ardından da ‘Alaş-Orda’ adı verilen hükûmet kurulmuştur (Akyol 1993: 125). Baytursın, Aralık 1917’de Orenburg’daki ‘Ñ. Genel Kazak Kurultayı’na da katılmış; kurultay, ‘Alaş-Orda’ adı verilen geçici millet meclisini kurmuştur. Bu dönemde Sovyet hükûmetinin bilgili, okumuş, yerli ve millî kadrolara ihtiyacı olduğu gerçeğini iyi değerlendiren Kazaklar, kendi vekillerini idarî sisteme sokmuşlar, Bolşeviklerle birlikte olsalar da halka hizmet etmeye, millî hedeflerini gerçekleştirme yolunda eğitim, süreli yayın, ilmî merkezler kurma, her alanda yayın merkezlerinden üst düzeyde faydalanma yollarını aramaya çalışmışlardır. Stalin’in ‘Aydın Kıyımı’na kadar bu çalışmalar sürdürülmüştür. Ahmet Baytursın, bu dönemde (1920-23) Lenin’in isteği üzerine Kazakistan Eğitim Bakanlığı görevini üstlenmiştir.
Alaş’ın teorisyeni olan bu büyük şair, yazar, dilbilimci, eğitimce ve fikir adamı Baytursın, 1937’de Kızıl Kırgın’ın kurbanlarından biri olmuştur (Biray 2011).
Makalede kısa da olsa verilen bilgilerden hareketle millî bir hareket olan Alaş Orda’nın savunmuş olduğu eğitimle ilgili fikirlerden büyük bir kısmı ceditçilik akımının görüşleriyle de örtüşmektedir. Alaş’ın fikrî ve ilmî yönünü teori ve çalışmalarıyla kuran ve güçlendiren, savunduğu özellikle eğitimle ilgili fikirleri ders kitapları, makaleler ve uygulamalarıyla güçlendirerek uygulamaya da koyan Baytursın, yukarıda bahsettiğimiz çalışmalarından da görüleceği gibi bugünkü Kazak dilbilimi, eğitim sistemi, Kazak folklorunun ilk örneklerinin derlenmesi ve sistematik olarak incelenmesini gerçekleştiren önemli fikir, kültür, dil ve edebiyat adamlarından biridir.
Kaynakça
Alibekiroğlu Sertan (2005). Kazak Âlimi Ahmet Baytursunoğlu’nun Hayatı ve Eserleri, (Danışmanı: Doç. Dr. Vahit Türk), Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep.
Asfandiyarov S. (1994). Kazak Tarıyhınıñ Oçerkteri, Almatı.
Baytursınov Ahmet (1991). Aq Jol, Jalın, Almatı.
Biray Nergis (1999). ‘Ahmet Baytursunoğlu ve Eserleri’(1873-1937), Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Denizli, Sayı.5, s.10-16.
_____________ (2005). ‘Ahmet Baytursınulı’na Göre Kazak Türkleri Yazılı Edebiyatının Dönemleri ve Türleri’, Millî Folklor 68 (Kış ), s.67–77.
______________ (2011). Ahmet Baytursınulı – Şiirleri Üzerinde Dil ve Üslup İncelemesi, İstanbul, Bilge-Oğuz Yayınları.
_____________ (2014). ‘Ahmet Baytursınulı Hayatı, Kültürel ve Edebi Faaliyetleri ve Eserleri’, Şäkärim – Ğılımiy-tanımdıq jurnal, 2/23, s. 62-69.
______________ (2015). ‘Kazak Bozkırında Başkaldırı ve İsyanın Sesi: Ahmet Baytursınulı’, Gazi Türkiyat, 2015/16, s. 1-14.
_____________ (2016). ‘Ahmet Baytursınulı – Kazak Dilbilimi ve Terim Dünyasındaki Yeri-’, Köroğlu Dergisi, Mart, 13/2-7, s. 31-34.
Buran Ahmet, Alkaya Ercan (2002). Çağdaş Türk Lehçeleri, TİSAV Elazığ Şubesi Yayınları, Elazığ.
Buran Ahmet (2010). Kurşunlanan Türkoloji, Akçağ Yayınları, 2. baskı, Ankara.
Hüseyin Prof. Dr. Köbey (2002). ‘Kazak Dil Bilgini Ahmet Baytursınov’, (Aktaran. Yrd. Doç. Dr. Ali Abbas Çınar), Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı:14, s. 223- 233.
Kakınç Hâlit (2002). Sultan Galiyev ve Millî Komünizm. Bulut Yayınları. İstanbul. Kara, Abdulvahap (2002). Türkistan Ateşi Mustafa Çokay’ın Hayatı ve Mücadelesi. 1. Baskı, Da Yayıncılık, İstanbul.
Kendirbai Gulnar (2002). ‘Alaş’, Türkler, Ankara, Cilt 18, s. 1131-1154.
Koç Kenan, İşina Almagül, Korganbekov Bolat (2007). Kazak Edebiyatı, C. 1I (Sovyet Dönemi ve Bağımsızlıktan Sonraki Kazak Edebiyatı), IQ Kültür Sanat Yayınları, İstanbul.
Koygeldiyev M. (1995). Alash Kozgalısı (Kömekçi Okuv Kuralı), Almatı.
Moldatayev Kanat (1997). ‘Ahmet Baytursınov’, Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Dergisi, 15: 46.
Oralbayeva Nurjamal (1998). ‘Ahmet Baytursunulı’. Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Dergisi, 21: 90-96.
Süleymanova D.D. (2016) ‘Alaşorda ükimeti jäne memlekettik til sayasatı’, http://netref.ru/ alashorda-kimeti-jene-memlekettik-til-sayasati-sjlemenova-d-d.html (e-tarih 16.11.2019)
Tileşov Erbol (2016). ‘Alaş ziyalıları jäne ult tili’, 09.08.2016 4616. http://tilalemi.kz/article/88 (e-tarih 15.11.2019).
Tölepbergen Bolatbek (2010). ‘Tanım 20. Ğasır basındağı Qazaqstandağı Alaş ideyası’, Kazan, 2010. http://kazgazeta.kz/?p=4224 (e-tarih 09.11.2019).
Türk Vahit (2002). ‘Kazak Aydınlanma Hareketi İçerisinde Ahmet Baytursınov ve Çalışmaları’, Türkler, Ankara, 18: 665–673.
KAZAK TÜRK DÜŞÜNCE DÜNYASININ AYDINLATICISI: ALAŞ ÖNDERİ AHMET BAYTURSINULI[13 - Yayın bilgisi: Nergis BİRAY (2022). “Kazak Türk Düşünce Dünyasının Aydınlatıcısı: Alaş Önderi Ahmet Baytursınulı”. “Ahmet Baytursınulı murası Jäne zamanavi bilim meseleleri” “Baytursınov Okuvları Halı-karalık Ğılımiy-Praktikalık Konferantsiya Materialdarı (15 Nisan 2022), A. Baytursınov Atındağı Kostanay Önirlik Universiteti, s. 3-7.]
Edebî şahsiyetler, içinde yaşadıkları toplumun sorunlarından, o dönemin olaylarını dile getirmekten uzak duramazlar. Türk dünyasının aydınlatıcı fikir adamlarından Baytursınulı da şiir ve yazılarında ferdî konulardan çok yaşadığı dönemin olaylarını ve sosyal konularını ele almıştır.
Baytursınulı, hayatını huzur dolu ve rahat bir toplumda geçirmemiştir. 20. Yüzyıl, tarihe Kazak Türklüğünün yaşadığı acımasız olay ve baskılar, var olma mücadelesinin sürdürüldüğü dönemler olarak geçmiştir. Türk boylarının çekişmeleri, Rusların Kazak topraklarına yerleşmesi, 1876’da Türkistan valiliğinin kurulması ve Kazakistan Rusya birleşmesi, Kazak topraklarının ellerinden alınması, açlık, ağır vergiler, kıtlık toplumun yaşadığı zorluklardan bazılarıdır. Kazaklar baş kaldırsalar da direnemezler. Ayaklanmalar kanlı şekilde bastırılır.
Bölge insanı Ruslar tarafından sadece ekonomik alanda Ruslaştırılmaya çalışılmamış, tarih, dil ve kültür alanında da aynı muameleye maruz kalmıştır. Çarlık Rusyasının kabulleri yerine Sovyet-Rus kabul, hüküm ve değerlerini yerleştirme amacındaki Ruslar, Türkistan’daki Türklerin kökleşmiş sosyal ve kültürel sistemine saldırmışlardır. Dönemin önderi ve yol göstericisi Müslüman âlimler ve bölgenin ileri gelen liderleri katledilir. Dini metinler yok edilir, ibadet yasaklanır. Cami, medrese, vakıf ve hanlar yıkılır. Sayısız insan, tutuklanır, sürgün edilir, işkence görür, açlık ve kıtlık yüzünden acı çeker, ölür. Bütün bu uygulamaların tek amacı: Sovyet sistemi oluşturmak, tek tip Sovyet insanı yetiştirmektir (Devrişeva 2007: 84).
Bunun yanında Japon-Rus savaşı (1904), burjuva demokratik devrimi (1905-1907), I. Dünya Savaşı (1914-18), 1916’da Kazak ayaklanması (1916), Şubat devrimi (1917), Ekim devrimi (1917) sonrasında Rusya’da emperyalizm yayılır. 1916’da başlayan ve 1917 Devriminin gerçekleşmesi sürecini hızlandıran başkaldırılarda en büyük zararı gören Türkler olur. Bu isyanlar, Ruslar tarafından acımasızca bastırılır (Devlet 1999: 242–245).
Baytursınulı, bu karışıklar içindeki bir toplumda 1873 yılında doğmuş ve yaşamıştır. O, doğumundan ölümüne kadar geçen sürede sıkıntılı bir toplumda hem maddî hem de manevî buhranlar içinde hayatını geçirmiştir. Bu olumsuzluklar elbette onun eserlerine etki etmiştir. O, yazıları ve şiirlerinde ferdî konulardan uzak vatanseverlik, memleket meseleleri, millî konular, dil ve eğitim gibi konuları ele almıştır. Bu onun yaşadığı problemlerin eserlerine gerçekçi bir yansımasıdır. Onun asıl amacı çocukların eğitimi ve halkı aydınlatma çabası olmuştur. Bu çalışmalarını şu şekilde gösterebiliriz.
1. Aydınlanma ve eğitim ile ilgili düşünce ve çalışmaları
a. Eğitim sistemi ile ilgili düşünce ve emekleri.
Baytursınulı’nın şiirleri ben merkezli değildir. Onun amacı, uyuyan Kazakları hatta bütün Türkistan’ı uyandırmaktır. O, ‘Masa’ şiirinde gaflet içinde uyuyan Kazakların üzerinde bir sivrisinek olup vızıldamak, halkını bir türlü uyanamadığı uykudan uyandırmak ister. Şair, Kazak aydınları için sivrisinek imgesini kullanarak hem az ses çıkarmasıyla o dönemin sıkıntılarına karşı koyanların sayıca az ve güçsüz olduğunu hem de hiç durmadan vızıldayan sineğin rahatsızlık verip onları uyandırmasını çağrıştırmaktadır[14 - “Izıñdap usqan mınav bizdiñ masa, / Sap-şartı, ayaqtarı uzın masa: / Özine bitken tüsi özgerilmes / Degen-men qara, yakiy qızıl masa. / Üstinde uyqtagannıñ aynala usıp, / Qaqqı cep, qanattarı buzılgansa, / Uyqısın az da bolsa bölmes pe eken, / Qoymastan qulagına ızıñdasa?!” (Söz İyesinen, 23).].
Şairin ‘Masa’ adlı eserindeki[15 - Ahmet Baytursınulı’nın şiirleri için “Ahmet Baytursınov – Sıgarmaları”, Almatı, 1989” ve “Dr. Nergis Biray, Ahmet Baytursınulı – Şiirleri Üzerinde Dil ve Üslûp İncelemesi”, İstanbul, 2011” adlı eserlerden faydalanılmıştır.] şiirlerinde de devrin Ceditçilik hareketinin ülküleri anlatılır. Bu hareketin savunucuları halkı okumaya, ilim ve bilime, sanata, ruhanî bakımdan yücelmeye, medeniyet ve insanlığa çağırır, onlara yol gösterir. Baytursınulı bağımsız ve kalkınmış bir Kazakistan’ın imar edilmesi amacıyla genellikle eğitim öğretim alanında çalışmalar yapmıştır.
O, Kazak Gazetesi’ndeki ‘Okuma Sebebi’ gibi yazılarında ana dilin önemini vurgulayıp ana dili bilinci oluşturmayı hedeflerken eğitimin psikolojik ve sosyolojik kapsamıyla ilgili bilgiler de verir[16 - Bizim öncelikle kendimizi geliştirmemiz, medeniyeti yakalamak için okumamız ve çalışmamız şarttır. İlk olarak edebî dili geliştirmemiz gerekir. Dilimiz de edebiyatımız da var. Ancak çaba gösterip geliştirme konusunda sıkıntılarımız var. Halkımız Kazak Türkçesini hiç umursamıyor. Yabancı dillerle yazmayı tercih ediyor. Kendi dilimize böyle yaklaşırsak bu bizim için iyi olmaz. Atalarımızın bin yıl yasamasının sebebi dillerini korumalarıdır. Biz de dilimizi korursak varlığımızı ebedî kılarız (Alibekiroğlu 2005: 44).]. Makalelerinde ilerlemenin eğitimle olacağını, cehaletin tedavisinin eğitimde olduğunu vurgular. Bunun da Ceditçilik hareketi içinde yeni gelişen ‘usul-i cedid’ ve ‘usul-i savtiye’ yöntemleriyle gerçekleşeceği düşüncesine sahiptir.
Onun, okuma yazma, ana dili, millî tarih, matematik, fen bilgisi, din, çiftçilik eğitimi, el sanatları, coğrafya gibi derslerin ‘ilköğretimlerde okutulması şarttır’ fikri de aydınlanmacı fikirlerinin bir göstergesidir. Aynı görüşten hareketle öğretim yöntemlerini anlatan ‘Bayanşı’ adlı bir eser de yazmıştır. İlerlemenin gayret ve çalışma ile mümkün olacağını da sürekli dile getirmiştir.
b. Eğitim Kurumları ile ilgili düşünce ve emekleri.
Ona göre mücadele aydınlanmayla olacaktır. Önce ülkenin geleceği olan çocuklar eğitilmelidir. Milletin ve vatanın geleceği onların elindedir. Bu amaçla Baytursınulı’nın önderlik ettiği okullar kurulur. O, çocukları yeni açılan bu okullara[17 - “Balalar bul jol bası danalıqqa, // Keliñder, tüsip, bayqap, qaralıq ta. // Bul jolmen bara jatqan öziñdey köp, // Solardı köre tura qalalıq pa?! // Danalıq – öspes jarıq, ketpes baylıq, // Jüriñder, izdep tavıp alalıq ta!” (Tartuv, 35)] ‘Allah boş duran kullarını sevmez’ (Okuvğa şakıruv) diyerek çağırır (Tartuv Şiiri). İlk Kazak okullarının inşası ve açılması, Kazak Türkçesini öğretecek ilk ders kitaplarının yazılması hep onun çabalarıyla onun tarafından gerçekleştirilmiştir.
c. Mollalar ve halkın eğitimi ile ilgili düşünce ve gayretleri:
Baytursınulı mollaların eğitimsiz oluşlarına dikkat çeker. Türkistan’ın bu hâle gelmesinde mollaların yanlışlarının etkisi olduğunu söyler. Aslında onların görevinin halkı aydınlatmak olması gerektiğini belirtir. Ama bu özellikleri taşımayan mollaları ‘Jıyğan Tergen’ ve ‘Ğılım’ gibi şiirlerinde eleştirir ve bu konulardaki görüşlerini ‘Aykap’ ve ‘Kazak’ gazetelerinde de dile getirir.
ç. Eğitim camiası ile ilgili düşünce ve gayretleri.
Baytursınulı geri kalışın birçok sebebinden bahseder, ancak tembelliğin de etkili olduğunu söyler. Bu sebeple kendi insanını eğitmek için uğraşır. İçinde bulunulan durumdan kurtuluş, bağımsız ve özgür olmanın yolu eğitimden geçmektedir. Mensubu olduğu toplumu geri kalmışlıktan kurtarmanın okuryazarların, düşünürlerin ve bilim adamlarının görevi olduğunu söyleyen şair, mücadele ederek Kazak okullarının kurulması ve ders kitaplarının yazılmasında ilkleri gerçekleştirir. Bu okullarda eğitim verecek öğretmenlerin pedagojik eğitim almış, alanında bilgili kişiler olması gerektiğini söyler, okul kitaplarının öğretmenlere yol gösteren kılavuz kitaplarını da hazırlayarak bu alanda da ilklere imza atar.
d. Eğitim araçları ve kitaplar ile ilgili düşünce ve gayretleri.
Baytursınulı, öğretim yöntemleri, alfabe, konuşma ve imla kurallarını ‘Bayanşı’ (Yöntem Kitabı) adlı bir eserde ele almaktadır. ‘İnsan önce kendi dilini iyi bilmelidir. Dilini kaybeden milletler millet olarak yaşayamaz, kaybolur gider’ düşüncesinden yola çıkarak Kazakçanın ses düzeni, okuma sistemi, yöntem ve türleri gibi bilimsel yazılara ek olarak ders kitapları da yazmıştır: ‘Til Kural’ (Kazakça Dil Bilgisi), ‘Til Tanıtkış’ (Kazakça Dil Bilgisi), ‘Okuv Kuralı’ (Okuma Kitabı), ‘Elip biy’ (Alfabe), ‘Edebiyat Tanıtkış’ (Edebiyat Bilimi), ‘Til Jumsar’ (Dili Kullanma Yöntemi), vs.
1. Gazetecilik vasıtasıyla halkı aydınlatması ile ilgili düşünceleri ve gayretleri.
Baytursınulı, gazeteden haberdar olmayan halka, gazetenin önemini, sosyal hayat içindeki yerini göstererek Kazak basın yayın hayatının gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. O, gazeteyi ‘Halkın gözü, kulağı ve dili’ olarak niteler.
O, önce 1911’de ‘Aykap’ dergisinde, 2 Şubat 1913 yılında ‘Kazak’ gazetesini kurduktan sonra orada yazılarını kaleme almıştır. Kazak gazetesi etrafında toplanan yazarlar makalelerinde Kazakların yaşadığı topraklara el konulması ve buraların genellikle Ruslara ve başka yabancılara verilmesi, mahkeme ve kanunlarla bağlantılı düzenlemeler, medeniyet ve kültüre önem verilmesi ve geliştirilmesi, Kazak folkloru, sanat, edebiyat bilimi ve teorisi, estetik, okul kitapları ve bu tür eserlerin nasıl olmaları gerektiği; millî meseleler, devrin sosyal ve siyasî olayları, sağlık, eğitim öğretim, alfabe, dil bilgisi, yazım, nezaket ve nezaket kuralları gibi konuları işlemişlerdir. 1913’ten itibaren aydınlanma ile ilgili çalışmalar Baytursınulı’nın da gayretleriyle baştan sona Kazak gazetesine yönlendirilir (Kara 2002: 41). Bu çalışmalar toplumda siyasî düşüncenin gelişmesini sağlar (Alibekiroglu 2005: 62).
2. Halkı şiirleriyle aydınlatmak ile ilgili düşünce ve gayretleri.
Baytursınulı ‘N.K.Hanımga’ şiirinde halkına ‘Sen günlük işlerine bakıyor, rahatça yatıyorsun, beni anlamıyorsun. Ancak sen, beni anlamasan da ben, doğru bildiğim yolda çalışmayı sürdüreceğim, benim bütün derdim yarınlardır!’ diye haykırır[18 - “Men ölsem de ölemin jönimmenen, / Tännen basqa nemdi alar ölim menen?! / Ölgen küni aparıp tığarı-kör, / Men jok bolman kömilip tänimmenen. / Tän kömiler, kömilmes etken isim, / Oylaytıñdar men emes bir küngisin. / Jurt ukpasa-ukpasın, jabıkpaymın, / El büginşil, meniki erteñgi üşin.” (N.K.Hanımğa, 39).]. Asıl derdi halkın aydınlatılmasıdır. ‘Masa’daki şiirleriyle onları okumaya, sanat ve bilime, manevî açıdan yükselmeye, insanlık ve medeniyete çağırır, onlara aydınlanma konusunda öğütler vererek yol gösterir.
3. Millîyetçilik konusundaki düşünceleri:
Baytursınulı ‘millîyetçi, ceditçi, aydınlanmacı’ bir ediptir. Bütün dünya gibi Türkistan’ı da etkileyen değişime kayıtsız kalmaz. O, devrimin kendilerini ve bütün Türkistan’ı Çarlık Rusyasının baskılarından kurtaracağına inanır. Millî değerlere böylece dönebileceğini ve bunun bir fırsat olduğunu düşünür. Asıl amacı ise halkını cehaletten kurtarmak, aydınlatmak, hür, medenî ve millî bir toplum yaratmaktır. Yazılarında da bu konulara ağırlık verir.
4. Hürriyet konusundaki düşünceleri:
Baytursınulı, yaşadığı devirdeki zorlukları şiir ve yazılarında açıkça ifade edemediği için ferdî ve sosyal hürriyeti birlikte ele almış, duygu ve düşüncelerini fabllar yoluyla hayvan kahramanlarına söyletmiştir. O bu tür şiirlerinde temaları karışık ve iç içe kullanmış, hürriyet ve istiklal konularını ‘Jubatuv’ şiirinde sorduğu sorularla vurgulamıştır.
5. Birlik ve beraberlik konusundaki düşünceleri:
O, ‘Jurtıma’ şiirinde bu konuya değinir. Kazak halkı birlik içinde hareket edememekte, her şeyi hazır beklemektedir. Ona göre halkın kendisine sahip çıkmasının yolu birlikten geçmektedir.
6. Vatana hizmet etme konusundaki düşünceleri.
Baytursınulı, ‘Ataktı Sibir ulı kart Potanin’ şiirinde ‘Vatana hizmet etmenin her vatan evladı için mukaddes olduğu’ anlayışını ifade eder. Bunun yolu da eğitim ve bilgiden geçmektedir.
7. İnsanların huylarının düzeltilmesi konusundaki düşünceleri:
Yazar, Kazakların doğru yolu ve zalimlerin parıltılarına kanarak manevî değerleri terk ettiğini, bir an önce kendine gelmesi gerektiğini ‘Jazğan söz janım aşıp’ şiirinde dile getirmektedir. Ayrıca halkın tembelliği terk etmesi şarttır. Hürriyet de bağımsızlık da hazır gelmeyecektir. Mücadele etmek gerekir (Esek pen Üki).
8. Siyasî alandaki düşünceleri ve emekleri:
Baytursınulı’nın ilk siyasi hareketi 1905’te Rus idaresine halkla birlikte hazırladığı şikâyet dilekçesini vermek olmuştur. 1917 yılı Temmuz’unda ‘I. Genel Kazak Kurultayı’ Orenburg’da yapılır, Kazakların ilk partisi ‘Alaş’ kurulur. Baytursınulı, ‘II. Genel Kazak Kurultayı’na Aralık 1917’de katılır, burada geçici millet meclisi kurulur, adı ‘Alaş-Orda’ olur. Bu süreçte Sovyet hükûmeti bilgi sahibi, okumuş, yerli ve millî kadrolara ihtiyaç duymaktadır. Bu fırsatı değerlendiren Kazaklar, idarî sisteme vekillerini sokarlar. Bolşeviklerle birlikte olmayı göze alıp millî hedeflerini gerçekleştirmek için halka hizmet etmeye, ilmî merkezler kurarak eğitim, süreli yayın ve birçok alandaki yayın kuruluşundan en üst seviyede faydalanmanın yollarını bulmaya gayret sarf ederler. Onların bu gayret ve emekleri, Stalin’in ‘Kızıl Katliam’ da denilen aydın kıyımına kadar büyük ölçüde başarıyla gerçekleşir. Baytursınulı, bahsedilen dönemde Lenin’in isteğiyle Kazakistan’ın eğitim bakanlığı (1920-23) görevini üstlenir.
Sonuç
Sonuçta Baytursınulı’nın aydınlanmacı düşüncelerini şöyle sıralayabiliriz:
Toplumun geri kaldığı malumumuzdur. Bu geri kalmışlığın ve millî yıkımın sebepleri belirlenmelidir. Halk cahil ve bilgisizdir. Bilgilendirilmelidir. Cehaleti yenmek gerekir. Halk uykudadır, uyandırılmalıdır. Sosyal yaralar iyileştirilmeli, Kazakistan modernleşmelidir.
Halk arasında ve fikir dünyasında kurulamayan birlik ve beraberlik sağlanmalıdır. Ayrılığın felaket doğuracağı halka anlatılmalı, problemler millî birlik içinde çözüme kavuşturulmalıdır.
Teslimiyetçi kader anlayışı halk arasında yerleşmiş durumdadır. Halk bu durumdan kurtarılmalı, azimli olma, çalışma ve geleceğe ümitle bakmaya yönlendirilmelidir. Önem taşıtan bir konu olarak halkın eğitimi yalnızca okullarda değil her mekanda uygulanmalı, ayrıca bu eğitim basın yayın organlarıyla da sağlanmalıdır.
Düşünürlerle halk arasındaki uçurum hızla ortadan kaldırılmalıdır.
Çocuk eğitimi ve terbiyesi konusunda ailelere bilgi verilmeli, eğitim için en doğru yöntemler kullanılmalıdır.
Teknik ve ilimde ilerlemek eğitimle mümkündür. Genç nesiller, günün şartlarına uygun eğitim kurumları yanında iyi yetişmiş öğretmenlerle yetiştirilmelidir.
Üniversite ve yüksek okullarda uzmanlar yetiştirilmeli, dışarıdan öğretmen, ilim adamı getirmekten vazgeçilip ülkede yetiştirilmeleri sağlanmalıdır.
Batıdan ilim, fen ve sanat alınırken taklitten kaçınılmalı, bilim ve teknikte modernleşme sağlanmalıdır. Teknik ve bilimsel konularla ilgili gelişmeler, millî kimliğe zarar vermeyecek şekilde kabul edilmeli, kültürün korunmasına önem verilmelidir.
Vatana sahip olmak gerekir, bu ancak ilimle mümkündür. Sahipsiz vatanın kaybedileceği gençlerin ve halkın bilincine yerleştirilmelidir. Vatana ve kutsal olan şeylere saygı göstermek gerekir.
Geçmişle övünüp durman yerine çalışmak ve yükselmek lazımdır.
Marifet ve faziletteki yoksunluk, İslâmî değerlerle Batı medeniyetinin sentezlenmesi yoluyla giderilmelidir. Böylece geçmişe bağlı sağlam bir gelecek kurmak da mümkün olacaktır.
Kaynakça
Alibekiroğlu Sertan (2005). Kazak Âlimi Ahmet Baytursunoğlu’nun Hayatı ve Eserleri, (Dan: Doç. Dr. V. Türk), Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep.
Baytursınov Ahmet (1991). Aq Jol, Jalın, Almatı.
Biray Nergis (1999). ‘Ahmet Baytursunoğlu ve Eserleri’ (1873–1937)’, Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Denizli, Sayı. 5: 10–16.
Biray Nergis (2011). Ahmet Baytursınulı – Şiirleri Üzerinde Dil ve Üslûp İncelemesi, Bilgeoğuz Yayınları, İstanbul.
Buran Ahmet (2010). Kurşunlanan Türkoloji, Akçağ Yayınları, 2. baskı, Ankara.
Devlet Nadir (1999). Rusya Türklerinin Millî Mücadele Tarihi (1905–1917), TTK Yayınları, Ankara.
Devrişeva Hâlide (2007). İşgal Döneminden (18. Yüzyıl) Günümüze Kadar Rusların Kazaklara
Karşı Yürüttüğü Politikalar, (Dan: Prof. Dr. Ü. Bulduk), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı, Ankara.
Güngör Ebubekir (2008). Çarlık Döneminde Türkistan’da Fikir Akımları, (Dan: Doç. Dr. K.
Ercilasun), Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Bişkek.
Kara Abdulvahap (2002). Türkistan Ateşi Mustafa Çokay’ın Hayatı ve Mücadelesi, 1. Baskı, Da Yayıncılık, İstanbul.
Kazak SSR Gılım Akademiyası M. O. Evezov Atındağı Edebiyet Cene Öner Institutı (1989). Baytursınov Ahmet – Şığarmaları, Jazuvşı, Almatı.
ALAŞ FİKİRLERİNİN YANSITICISI KAZAK GAZETESİ (2 Şubat 1913-1918) VE AHMET BAYTURSINULI[19 - Şığıs Kazakstan oblısı bilim baskarmasınıñ “Şığıs” öñirlik ortalığı; Ultumuzdıñ Ustazı – Ahmet Baytursınulı Halıkaralık ğılımiy-praktikalık konferantsiya (19 Sävir 2022) sunuldu. (Yayınlanmadı)]
Kazak basını, Kazakların sosyal ve siyasi hayatında birçok değişikliğe de sebep olan 1905 Rus devriminden sonra ortaya çıkmıştır demek mümkündür. Devrim sonrasında Rusya’da olduğu gibi bütün Türk yurtlarında da siyasi partiler, kurultaylar, seçimler, özerklik çalışmaları görülmeye başlanmıştır. 19. Yüzyılın ikinci yarısındaki gelişmeler Rusya ve Türkistan’ın diğer bölgelerinde olduğu gibi Kazak topraklarında da kendini hissettirmiş, yayın hayatı da bu gelişmeler doğrultusunda canlanmıştır. Bu süreçte Duma’nın açılması, Kazak aydınlarının siyasi faaliyetlere katılması, siyasi akımların ortaya çıkması, devrimden sonra toprak meselesinin çözülmesi için Kazak aydınlarının çabaları, I. Dünya Savaşı sırasında Çarlık Rusya’nın Kazak topraklarını savaş aracı ve maddesi gibi kullanması, bunlara ek olarak savaş vergisi, yol vergileri gibi yeni vergilerin ortaya çıkması, 1916 yılında Çarlık yönetimi tarafından Türkistanlıların askeri işçi olarak cephelere sevk edilme kararının alınması gibi olaylar sonrasında Türkistan’daki Türkler şiddetli tepki göstermişlerdir. Çeşitli bölgelerde ayaklanmalar başlasa da bunlar kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Bu dönemlerde, Kazak halkının ihtiyaçlarına, sorunlarına cevap verecek, çözüm bulup önerecek konulara yer veren gazete ve dergilere ihtiyaç hissedilmektedir. Kazak Gazetesi, böyle zor şartlar içinde yayın hayatına başlamış ve varlığını sürdürmüştür.
1905-1907 yılları arasındaki hürriyet ortamında millîyetçi ve sosyalist söylemlerin ağırlıkta olduğu fikirler aydınlar tarafından ortaya atılmış, bu fikirler yine aydınlar tarafından yayınlar vasıtasıyla halka anlatılmaya çalışılmıştır. Kazak aydınları Çarlık hükûmetinin Ruslaştırma siyasetine ve kültür emperyalizmine karşı koymaya çalışırken gazete ve dergilerle mücadelelerini halk arasında yaymaya da gayret etmişlerdir. Onların amaçları bu mücadele ve bilgi vermenin yanında Kazak halkını modernleştirmek, Kazakların siyasi ve sosyal hayatını çağdaşlaştırmaktı da.
Bu yıllarda Türkistan’da, Kazakistan’da birçok gazete ve dergi basın yayın hayatına girmiştir. Türkistan Vilayetinin Gazetesi (1870, Taşkent), Dala Valayatınıñ Gazeti (1888), Serke (1907, St. Petersburg), Kazakstan Gazetesi (1907, Troitsk), Kazakstan Gazeti, Kazakstan Gazetesi (1911), Yeşim Dalası (1913, Petropavl), Aykap Dergisi (1911), Kazak Gazetesi (1913), vs. Bunlar içinde Kazak toplumunda en etkili yayın yapan ve uzun süre devam edenlerden biri Aykap dergisi (1911-1915/89 sayı) iken diğeri de Kazak Gazetesi (1913-1918/265 sayı) olmuştur.
Çarlık yönetiminin son yıllarında Bolşevik idareye geçiş dönemlerinden olan 1913’te çıkmaya başlayan Kazak gazetesi, Kazak toplumunda haberleşmeyi, fikrî tartışmaları sağlamasının yanında bağımsızlık düşüncesini canlı tutmuş, 1917 devriminde ortaya çıkan fırsatı bağımsızlık için değerlendirmeye çalışmıştır. Gazetenin yazarlarına bakıldığında Alaş partisinin kurulması, politikalarının ve görüşlerinin hayata geçirilmesinde onların olduğu görülmektedir.
19. Yüzyılın 2. yarısında Ruslar Kazak topraklarına hâkim olarak siyasi güç elde ederler ve ortaya çıkan sosyal değişimle birlikte Rus-Kazak okullarının da açılmasıyla hareketlenen süreçte modern anlamda eğitimli yeni aydın tabakası yetişmiştir. Siyasi alanda olduğu kadar eğitim alanında da görülen bütün bu gelişmeler Alaş hareketinin temelini oluşturmuştur. Alaş hareketinin Kazak halkını çağdaşlaştırmak için çaba harcayan aydın grubunun 20. yüzyıl başlarında ortaya koyduğu kültürel ve siyasi nitelikteki bir toplumsal ve millî kurtuluş hareketi olduğunu söylemek mümkündür (Artıkbayev 2008; Alaş Kozğalısı 2008; QSE 1972-I: 249; Kendirbay 16-4: 487-515; Kalkan www.altayli.net 2008 e-erişim: 10.04.2022). Başlangıçta millîyetçi, burjuva ve halk düşmanı hareketi olarak tanınan bu hareket, bugün millî kurtuluş hareketi olarak kabul edilmektedir. Aslında farklı kanallarda başlayan ceditçilik hareketi de daha sonra Alaş hareketi içinde varlığını devam ettirmiştir (Kalkan 1999). Onlar, kısa bir sürede bir araya gelerek Kazak kurultaylarını toplamışlar, modern anlamdaki ilk siyasi parti olan Alaş partisini kurmuşlardır (Kalkan 2015 www.altayli.net e-erişim 10.04.2022).
İşte bu dönemde Kazak gazetesini yayın ortamına hazırlayanlar Kazakların ilk nesil diyebileceğimiz Ibıray Altınsarın, Şokan Velihanov, Abay Kunanbay gibi aydınların yetiştirdiği, yollarını açtığı ikinci nesil aydınlarıdır: Alihan Bökeyhan, Ahmet Baytursın, Mirjakıp Duvlat, Mağjan Jumabay, Mustafa Çokay, vs. Bu nesil, siyasi iradenin ve yönetim şeklinin değiştiği, Türk dünyasının da bağımsızlık mücadeleleriyle ve sorunlarla boğuştuğu 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında yaşamıştır. Bu süreçte Türk dünyasında da birçok fikir hareketi ortaya çıkar. Bunlar gazeteler yoluyla halka aktarılmaya çalışılır. Aydınlar arasında Türkçülük, İslamcılık, Batıcılık, Komünizm (iştirakçilik) akımları gibi fikir ayrılıkları yanında yerel fikrî ayrılıkların olduğu da görülmektedir.
Bu süreçte Kazak yazarların en çok üzerinde durduğu konu, Kazak kimliğidir. Sorunlara kimlik, kültür, dil ve geleneksel yapı açısından da yaklaşan yazarlar ‘millî bakış açıları’ ile çözüm önerilerini gazeteler yoluyla halka anlatmaya çalışmışlardır.
Gazeteyi hiç bilmeyen halka önce gazetenin ne olduğu konusu anlatılır. Baytursın, Kazak gazetesinin yayınlanmasındaki amacı halka ‘Öncelikle gazete; halkın gözü, kulağı ve dilidir. İnsana göz, kulak ve dil ne kadar gerekliyse bir halka da gazete öyle gereklidir. Gazetesi olmayan yurt, gazetesi olan diğer yurtların karşısında kulağı olmayan sağır, dili olmayan lal, gözü olmayan kör gibidir’ sözleriyle anlatmaya çalışır. Ardından gazetenin amaçlarını sıralamaya devam eder. ‘İkinci olarak gazete; halka hizmet ulaştırır. Bilim ve fikir adamları gazete aracılığıyla halkın önüne düşüp ona yol gösterir. Üçüncü olarak halka bilgi dağıtır. Dördüncü olarak; halkın avukatlığını yapar.’ Yazının sonunda kendi halkının adı olduğu için gazetenin adının ‘Kazak’ olarak verildiğini vurgular (Kazak Gazeti 1913).
Gazetenin ilkelerinden biri Kazak dilinin gelişmesi konusunda düzenlemeler yapmak, bu yolda Kazakların atasözleri, deyimleri, kalıp sözleri, bey ve hatiplerin söylediği özlü sözler, bazı şiirler ve kıssaları esas almak açıklamaları yer almaktadır. Gazetede yerleşik hayata geçirilen Kazakların toprak meselesi, Çin’deki Kazaklar, Kazak tarihi, kültürü ve dili, din, Avrupa’nın durumu ve oradaki gelişmeler, Balkan Savaşı, Osmanlı-Avrupa ilişkileri, Kazak gençlerinin okur yazarlığı, Kazaklardan asker alınması, seçim meseleleri, Kazaklar arasından yapılan derleme çalışmaları (Grigoriy Nikolayeviç Potanin), Ahmet Yesevi, Duma, vs. gibi konular ele alınmıştır. Bunlara ek olarak 20. yüzyıl başlarında Kazakların siyasi hayatında önemli bir rolü olan Alaş partisinin güç kazanması ve siyasi görüşlerini halka anlatması da gazete sayfalarında görülür. Bu yayınlar vasıtasıyla yani Kazak gazetesi sayesinde Alaş partisi bir siyasi hareket olarak güç kazanmıştır (Baytursınulı 2013; Ceritoğlu 2012: 185-199).
Gazetenin neredeyse bütün sayılarında kitap tanıtım yazılarıyla da karşılaşılmaktadır. Rusça ve Kazakça eğitim konusu üzerinde durulmakta, zenginlerin bağışları, Kazak şehir ve kasabaları tanıtılmakta, göçer hayat ve yerleşik hayat ile bunlar arasında sorunlar yaşayan Kazaklar hakkında yazılar yazılmaktadır. 1916 yılındaki sayılarda genellikle askerlik ve savaş konularının kaleme alındığı görülmektedir. Gazetenin 1917 yılındaki sayılarında da Rusya’daki olaylar, rejim değişikliği, Alaş partisinin faaliyetleri konu olarak ele alınmaktadır. Aslında Alaş partisinin adaylarına bakıldığında büyük kısmının Kazak gazetesinin yazarları olduğu görülecektir. 1918 yılındaki sayılarda da Alaş Orda ile Bolşeviklerin mücadelelerine yer verilmektedir[20 - Gazete 1913’te 44 sayı, 1914’te 55, 1915’te 63, gösterilemeyen iki sayı bu arada, 1916’da 46, 1917’de 34, 1918’de 8 sayı olmak üzere toplamda 253 sayı olarak verilmekte, 265 sayı çıktığı söylenen gazetenin 12 sayısı hakkında bilgi verilmemektedir.].
‘Kazak Gazetesi, Almatı, 1998’ künyesiyle yayınlanan kitapta gazetede işlenen konular şu şekilde sıralanmaktadır: Rusya sömürgeciliği devrinde Kazakistan; Çarlık Rusyasının yerleştirme ve yer değiştirme siyaseti; Rusya ile diğer ülkelerin ilişkileri; Birinci Dünya Savaşı ve Kazakistan’a etkisi; Ocak Devrimi sırasında Kazakistan; Kazak ülkesinin yönetimi ve mahkeme kuruluşu; Duma ve ondaki Müslüman grubu ile bürosunun faaliyeti; Kazakistan’ın sosyal ve ekonomik gelişmesi; Kazak elinin tarihi. Tarih, arkeoloji ve etnografya ile ilgili bilgiler; örf-âdet, oyun-eğlence, din meselesi; medeniyet ve edebiyat meseleleri; şiirler; hikayeler; çeviriler; yayımlanan kitaplar; eğitim-öğretim, terbiye meselesi; gazete ve dergi çıkarma işi; sağlık.
Gazete, Kazak toplumunu ilgilendiren her konuda fikir üreten yazılara yer vermiş, toplumun sorunlarına duyarsız kalmamış ve dönemin şartlarına uygun bir yayın organı olarak 265 sayı yayınlanmış, 8000 tiraja ulaşmıştır. Kazaklar için oldukça önemli işlevler üstlenmiş olan gazetenin yazarlarından (41 yazar) birçoğu (26) ‘kızıl kırgın’ın kurbanı olmuş, bir kısmı (15) sürgüne uğramış, hemen hepsinin hayatı cehenneme dönmüştür[21 - Bu konuda geniş bilgi için bk. İbrahim Kalkan (1999). 1913-1918 Yılları Arasında Kazaklarda Siyasi Fikir Oluşumu: Kazak Gazetesi ve Alaş Hareketi, (Dan. Prof. Dr. Nadir Devlet), Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Tarihi Ana Bilim Dalı Genel Türk Tarihi Bilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul; Auyessova Lazzat (2010). Kazakistan’da Sovyet Siyaseti, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, (Dan. H. Bal), İstanbul; Enver Kapağan (2015). ‘Alaş Orda Partisinin Kazak Aydınlanmasına Etkisi’, ZfWT Zeitschrift für die Welt der Türken, 7/1: 253-265; Murat Ceritoğlu (2012). ‘20. Yüzyılın Başlarında Millîyetçi Kazak Aydınlanması Kişiler, Yayın Organları ve Siyasi Parti’, Düşünce Dünyasında TÜRKİZ, 3/17: 185-199, vd.].
Kazak gazetesinin Alaş partisinin kuruluş aşamasında büyük rol oynadığını ifade etmiştik. Aslında gazetede yayınlanan konular daha sonra toplu hâlde Alaş partisinin beyannamesi olarak 1917 yılında yayınlanmıştır. Alaş partisinin 1917’de ‘Kazak’ gazetesinde yayınlanan programını hazırlayan ve geliştirenler: Alihan Bökeyhan, Ahmet Baytursın, Mirjakıp Duvlat, Eldes Ğumar, Esengali Turmağanbet, Ğabdulhamit Jündibay, Ğazımbek Birimjan’dır. Alaş’ın görüşlerini içeren ve birçoğu Ahmet Baytursınulı’nın imzasıyla Kazak gazetesinde yayımlanan konuları şöyle sıralayabiliriz (Artıkbayev 2008).
Devletin içinde bulunduğu durumu anlatan yazılar: Rusya’nın demokratik, federal bir cumhuriyet olması (Demokrasinin anlamı halkın egemenliğidir. Federasyonun anlamı yakın devletlerin birliğidir. Federal bir cumhuriyette her devletin kendi temelleri ve birliği vardır. Her biri kendi yönetimini kendi elinde bulundurur). Hükûmetin başında Kurucu Meclis ve G. Duma’nın takdirine bağlı olarak cumhurbaşkanı seçilmesi. Başkan, Kurucu Meclis ve Duma’ya karşı sorumlu olan bakanlar aracılığıyla halkı besler. Milletvekilleri adil, eşit, doğrudan ve gizli oyla seçilecektir. Oy kullanmada kan, din, erkek ve kadın ayrımı yoktur (böyle bir şart yoktur). Kanunları sadece G. Duma’nın geçirme hakkı vardır ve G. Duma’nın hükûmetin üstünde olan hukukuyla davayı inceleme, soruşturma yapma hakkı da vardır. Devlet vergisi G. Duma olmadan alınmamalıdır.
Yerel özgürlükler ve bağımsızlık konularında kaleme alınan yazılar: Kazakların yaşadığı bütün bölgeler birbirine bağlıdır, zaten dümende Rusya Federasyonu Federasyonu üyesi olmak. Buna karşılık, Kazak özerkliği, sınırdaş memleketlerle birlikte olmak ve eğer olmazsa, her şekilde tek başına, yalnız olmaktır. Her ne şekilde olursa olsun, bugünün zemstvosunu (bir tür yerel yönetim kurumu) kabul etmek. ‘Alaş’ partisi, Kazakların bey, vali, yönetici gibi makamlarında çalışan insanlar; memlekete, halka faydalı, halka hizmet etmekten mutlu olan insanları yetiştirmek için çaba göstermektedir. Zemstvoların yönetimlerinde ve milislerinde yeni memur olacakların adlarını (memur olacakların seçimini) halkın isteğine bırakmaktadırlar. Alaş partisi adalete dost, naçarlara yoldaş ve mazlumlara düşmandır. Gücünü kuvvetini iyilik yapma yoluna harcar, halkın ilerlemesi ve gelişmesi için çabalar.
Hukuki konular ve temel anayasa hakkındaki yazılar: Rusya Cumhuriyeti’nde din veya kan ne olursa olsun, kadın ve erkek denmeden bütün insanlar eşittir. Toplanmaya, cemaat kurmaya, topluluk önünde konuşmaya, gazete yayıncılığına, kitap yayıncılığına özgürlük tanınmalı. Hiçbir hükûmet yetkilisi, idarecisinin izni olmadan belli seviyeyi geçememeli. Yasadışı olarak kişilerin hükûmet yetkilileri tarafından alıkonulmaması gerekir. Kimse, mahkeme kararı veya yetkililerden bir açıklama olmaksızın gözaltına alınmamalı. Suçu işleyen kişi, mahkeme huzurunda 24 saat içinde, mahkemenin yokluğunda ise en geç bir hafta içinde mahkemeye çıkarılmalı ve hâkim davayı sonuçlandırmalı. Birinin mektubunu açıp okumak suçtur, cezalandırılmalıdır.
Dini konuların ele alındığı yazılar: Din ve devlet işleri ayrı olmalı. Dinen de haklar eşittir. İbadet etme ve dini uygulamalara izin verilmeli. Ülkeye giriş ve çıkış özgürlüğü olmalı. Kazaklardaki müftülük kendi idaresinden sorumlu ve özgür olmalı. Evlilik, boşanma, cenaze, çocuğa isim koyma gibi işler mollalarda olmalı, dulluk davaları mahkemelerde görülmeli.
Mahkeme ve yönetim konusunu ele alan yazılar: Her yurdun gücü ve yargısı yaşam biçimine bağlıdır. Yönetici ve hâkimin yerel dili bilmesi gerekir. Karışık olan yerlerde yargının soruşturmaları ve hükmü yerli halkın birçoğunun dilinde gerçekleştirilmeli. Yönetici ve hâkim yerinden sorgusuz ayrılmamalı. Yöneticilik ve yargı uygulamalarında halk eşittir. Hüda’nın son gücü yönetici ve yargıçtır, kim olursa olsun onların hükümlerine uyması gerekir. Verilen ceza tez yerine getirilmelidir/uygulanmalıdır. Ciddi suçlar için jüri duruşmaları/mahkemeleri yapılmalı. Kazakların çok olduğu yerlerde mahkeme/yargı dili de Kazakça olmalı. Jüri üyeleri de Kazaklardan olmalı. Köy içindeki köy, il içindeki yetkili makamlar ve yargı mercileri tarafından belirlenen kurallara uygun olarak yürütülmeli.
Ülkeyi korumak ve vatan savunması konusuyla ilgili yazılar: Ülkeyi korumak için ordu mevcut hâliyle yapılandırılmamalı. Askerlik çağındaki gençler, işin sahasında eğitilmeli ve oralarda hizmet etmeli. Bir orduyu bölerken, akrabalığa göre bölmeli. Kazaklar askerlik görevini süvari milisler şeklinde yerine getirmeli.
Vatandaşların yükümlülükleri ve vergi konusunu işleyen yazılar: Vergi ödemeleri, zenginlere zenginliğine, fakirlere fakirliğine göre adil bir şekilde dağıtılmalı.
İşçilerle ilgili konuları ele alan yazılar: İşçiler kanunun koruması altındadırlar. (Kazak topraklarında iş yeri, fabrika az. Bu yüzden Kazakların işleri de az. ‘Alaş’ partisi işçiler hakkında sosyal demokratların ‘Menşevik’[22 - Menşevikler Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisinin 1903 yılında yapılan 2. Konferansında Lenin ile Julius Martov arasında yaşanan fikir ayrılıkları sonucu partinin bölünmesi sonucu ortaya çıkan iki gruptan birisidir.] grubunun programını destekler).
Bilim ve eğitim içerikli yazılar: Eğitim kurumlarının kapıları herkese açık ve ücretsiz olmalı; genel eğitimin yaygınlaştırılması gerekir. İlköğretim okullarında ana dilde eğitim verilmeli; Kazak dilinde bir ortaokul, üniversite açmak gerekir. Okumak başlı başına kendi erkinde, özerk olmalı. Hükûmet eğitim işlerine girmemeli. Muallim-profesörler kendi aralarındaki seçimle göreve gelmeli. Ülkede kütüphaneler açılmalı.
Toprak Meselesini ele alan yazılar: Gazetenin neredeyse bütün sayılarında ele alınan toprak konusu, kurucu meclis temel kanunu hazırlanırken karara bağlanmıştır. Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür: Topraklar önce yerel halka verilmeli; Kazakların ellerinden zorla alınan topraklar bu bölgeye göçürülen Rus göçmenlere verilmemeli. Kazakların ellerinden alınan yerlerden Rus köylülerine verilmeyen kısımlar Kazaklara geri verilmeli. Kazaklara verilecek topraklar yerli komite tarafından belirlenmeli. Parsel ölçümü, oranı belirlenen yerin toprak tipine ve köy işlerine (ekonomisine) göre yapılmalı. Dağıtılmadan kalan yerler yerel idarenin elinde bulunmalı (Artıkbayev 2008; QSE 1972/1: 249; Boçagov 1972; Kapağan 2015: 253-265; Kendirbay 1999/16-4: 487-515). Belirli toprakta yaşayan halkın nüfusu arttığında aralıklarla topraktan pay ayrılıp halka verilmeli. Türkistan’da toprakla birlikte su payı da kesilmeli. Toprak Kazaklar tarafından ev başına sahiplenilmeyip köy ve kırsal alanda yaşayanlarca ve akrabalar tarafından sahiplenilmeli. Adil bir şekilde de kullanılmalı.
Arazi kanunu arazi satışı anlamına gelmemeli, herkes kendi arazisini kullanabilmeli. Araziler satışı yapılmadan yerel idarenin elinde durmalı. Toprağın cevheri, yeraltı zenginliği hazineye aittir, güç ise zemstvonun[23 - Zemstvo: İmparatorluk Rusya’da Rusya İmparatoru II. Aleksandr tarafından yürütülen 1861’deki büyük kurtuluş reformu sırasında kurulan bir yerel yönetim kurumudur. Nikolay Milyutin zemstvo fikrini detaylandırdı ve ilk zemstvo yasaları 1864’te yürürlüğe girdi.] elindedir. Koca ağaçlar, büyük nehirler devlete aitken az ağaç ve çok zenginlik zemstvoya aittir.
Alaş Hareketi, Ahmet Baytursınulı ve Kazak Gazetesi: Etkileri ve Sonuçları
• Alaş hareketi mensupları düşüncelerini gazete vasıtasıyla halka duyurmuşlar, bu fikirleri tartışmışlar, sonuçlarını Kazak gazetesinde yazmışlardır. Bu açıdan Kazak gazetesinin Kazak millî uyanışına büyük katkısı olmuş, Kazak siyasi düşüncesinin gelişmesine de katkıda bulunmuştur. Bu anlamda bakıldığında Alaşçılar yayın organlarını ‘değişim aracı’ olarak kullanmışlardır.
• Kazak gazetesi Alaş düşüncelerinin Ahmet Baytursınulı kalemiyle dile getirildiği bir alan olmuştur. Baytursınulı’nın gündeme getirdiği fikirler, Kazak gazetesiyle halka iletilmiş ve millî, eğitici, sosyal, siyasi, edebi ve eleştirel bir ortam oluşturmuştur.
• Kazak gazetesi o dönemde siyasetçi yetiştiren siyasi bir okul olma özelliğini de kazanmıştır. İşlenen konular arasında da en çok siyasi konular yer almaktadır.
• Baytursınulı ve Alaş aydınlarının yazıları ile güçlenen Kazak basını, kamuoyunu bilgilendiren ve yönlendiren toplumsal ve sosyal bir merkez hâline getirilmiştir.
• Gazete, fikir hareketlerini artırmış, fikrî tartışmalara hız kazandırmıştır.
• Kazak gazetesinin siyasi yönü ağır bassa bile kültürel ve ekonomik yanı da vardır. Kazak topraklarının yönetimi ve Rus devletinin bölgedeki politikaları Kazak gazetesi mensuplarının yakından ilgilendikleri ve ülke yönetimine bu şekilde katıldıkları bir husustur. Onlar 1905 yılından itibaren siyasetin içinde yer almışlardır. Ardından bu siyasi fikirlerini harekete geçirerek ilk Kazak özerk hükûmeti olan Alaş Orda’yı kurmuşlardır. Bu açıdan ele alındığında Alaş hareketinin siyasi yönünün daha ağırlıkta olduğu söylenebilir.
• Memleket meselelerinin tartışıldığı en büyük platform olmuştur.
• Kalkan’ın da belirttiği gibi, 19. yüzyıl sonları 20. yüzyıl başları Orta Doğu ve Orta Asya’da yaşanan toplumsal değişim yani diğer adıyla modernleşme dönemidir. Bu süreçte Alaşçı aydınları da modern Kazak halkının ve toplumunun gelecek tasarımını oluşturmaya çalışmışlardır. Onların asıl amacı Rus hâkimiyeti altında olsa bile toplumu modernleştirmek olmuştur. Bu konuda Kazak gazetesinin yükümlülüklerini yerine getirdiğini görüyoruz. Kalkan, Kazak gazetesinin Kazakların gelişimindeki rolünü beş ana başlık altında ele alır: Toprak meselesi, 1916 Orta Asya’da meydana gelen ayaklanma ve Kazak gazetesinin bunlara tepkisi, Kazak komiteleri ve Kazak kurultayları, Alaş partisi, Alaş özerkliği ve Alaş Orda hükûmeti (Kalkan ).
• Alaş hareketinin yayın organı işlevini görmüştür. Kazak gazetesi Alaş aydınlarının fikirlerini yayınladıkları bir ana yayın organı olmuştur. Alaş aydınları fikirlerini genellikle Kazak gazetesinde ve Sarı Arka gazetesinde yazmışlardır.
• Vatanseverlik, millete hizmet, Rus sömürgeciliğine ve baskılara karşı çıkma konusunu içeren Bauytursınulı’na ait ilk yazılar vasıtasıyla bağımsızlık ruhu canlandırılmıştır.
• Kazak gençleri ve yeni nesiller için Baytursınulı’nın fikirleri bir rehber, bir yol gösterici olmuştur.
• ‘Ana dili’ bilinci oluşturulması ve ‘ana dili ile eğitim’ konuları Ahmet Baytursınulı’nın en çok üzerinde durduğu konulardandır. Böylece halkta ve yeni nesilde ana dili bilinci oluşturulmasında çok büyük etki sağlamıştır.
• Onun ve Alaş aydınlarının yazılarıyla edebi, eleştirel ve teorik düşüncenin gelişmesi ivme kazanmış, ilmî literatür oluşmasına katkıda bulunulmuştur.
• Gazetedeki yazılar, yeni edebi türlerin topluma tanıtılması ve Kazak edebiyatının da gelişmesine vesile olmuştur.
• Kazak Türkçesinin ses, şekil ve cümle bilgisi, ıslah edilmiş Arap harfli alfabesi, düzenlenmiş imlası, edebiyat tarihi, edebi türler, terim bilimi alanlarındaki ilk yazılar, düzenlemeler ve bu konulardaki teorilerin oluşturulması konusundaki dilbilimci yaklaşım Baytursınulı’na aittir. O, Alaş’ın ana dili ve ene dilinde eğitimini dile getirirken dildeki ilmî konuların teorisyeni olarak da gazete sayfalarında ve tarihin sayfalarında gerekli yeri almıştır.
• Başta Baytursınulı olmak üzere Kazak gazetesi yazarları komite ve kurultaylar yaparak yeni kurumların temelinin atılmasına da vesile olmuşlardır. Yeni kavramları siyasi hayata sokmuşlar, bu yolla Kazaklara ve siyasi hayatlarına yön vermişlerdir. Alaş patisinin kuruluşundaki program taslağı ile kurultaylarda görüşülen konuların aynı olması da dikkat çekicidir.
• Alaş aydınları da Baytursınulı da basın yayın organlarını modernleşme konusunda bir ‘değişme ve gelişme aracı olarak’ işletmişlerdir.
• Alaş’ın üzerinde durduğu ve Baytursınulı’nın da dile getirdiği konular arasında hukuk ve problemleri, yargı ve mahkemelerin işleyişi, toprak meseleleri ve toprak hukuku, tarım ve köylü hukuku, işçiler ve iş hukuku, vergi ve vergilendirme, Ruslaştırma siyasetine karşı çıkış, millî şuur, Kazak kimliği, Kazak kültürü ve tarihi, edebiyat tarihi, ana dili, alfabe, eğitim, ilköğretim, müfredat ve eğitim programları, uzman öğretmen yetiştirilmesi, ders kitapları, siyasi ve yönetimle ilgili konular, bilim ve sanat, vs. gibi çok farklı alanların yer aldığını görüyoruz. Bu geniş açıdan konuları ele alış ve değerlendirme becerisi, Baytursınulı’nın çok iyi bir bilim adamı, yazar, şair, gazeteci, eleştirmen, teorisyen, yöntem bilimci, aydın, siyasetçi, sosyal bilimci, devlet adamı olduğunun da göstergesidir. Onun yazılarında yer alan ve bugün Kazak eğitim sisteminde hâlâ uygulanan teorileri, terim biliminde yer alan hâlâ kullanılan terimleri, ana dilini geliştirme konusundaki yol gösterici fikirleri ve diğer konulardaki Alaş programında da yer alan görüşleri toplumun aydınlatılmasına ve yönlendirilmesine hizmet etmiştir.
Bu anlamda ele alındığında Kazak gazetesi, memleket ve millet meselelerinin tartışıldığı bir mekan olmuş, Alaş aydınlarının gazetedeki yazıları ile Kazak millî görüşleri de ‘Alaş hareketi’ adını alarak millî bir harekete dönüşmüştür.
Baytursınulı, Alaş görüşlerinin Kazak gazetesinde yer almasıyla ve halka yön vererek siyaset, sosyal kurumlar, ana dili eğitimi, edebiyat bilimi, terim bilimi, hukuk, vb. alanlarda bugünkü Kazakistan’ın temellerini atan büyük fikir adamlarından, adı unutulmayacak bir ‘Türk düşünürü’ olarak tarihteki yerini almıştır.
Kaynakça
Ahmet Baytursınulınıñ Altı Tomdık Şığarmalar Jıynağı 1-6 (2013). El-Şejire, Almatı Alaş Kozğalısı (2008), Almatı.
‘Alaş Partiyası’, Kazak Sovyet Entsiklopediyası, c.1, Almatı, 1972, s. 249.
Artıkbaev J.O., Pirmanov E.B. (2008). Kazakstan Tarıyhı (Entsiklopediyalık basılım), Almatı.
Auyessova Lazzat (2010). Kazakistan’da Sovyet Siyaseti, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, (Dan. H. Bal), İstanbul.
Бочагов А. К. (1927). Алаш-Орда. Краткий Исторический Очерк О Национально-Буржуазном Движении В Казахстане Периода 1917-19 Гг., Kzıl Orda. (https://
rev-lib.com/alash-orda-kratkij-istoricheskij-ocherk-o-nacionalno-burzhuaznom-dvizhenñ-v-kazahstane-perioda-1917-19-gg/ (e-erişim 12.04.2022)
Ceritoğlu Murat (2012). ‘20. Yüzyılın Başlarında Millîyetçi Kazak Aydınlanması Kişiler, Yayın Organları ve Siyasi Parti’, Düşünce Dünyasında TÜRKİZ, 3/17: 185-199, Kalkan İbrahim (1999). 1913-1918 Yılları Arasında Kazaklarda Siyasi Fikir Oluşumu: Kazak
Gazetesi ve Alaş Hareketi, (Dan. Prof. Dr. Nadir Devlet), Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Tarihi Ana Bilim Dalı Genel Türk Tarihi Bilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
______________ (2015). ‘Kazak Siyasi Düşüncesinin Gelişimi ve Kazak Gazetesi (1913-1918)’, https://www.altayli.net/kazak-siyasi-dusuncesinin-gelisimi-ve-kazak-gazetesi-1913-1918.html (e-erişim 10.04. 2022).
Kapağan Enver (2015). ‘Alaş Orda Partisinin Kazak Aydınlanmasına Etkisi’, ZfWT Zeitschrift für die Welt der Türken, 7/1: 253-265.
Kendirbay Gülnar (1999). ‘The National Liberation Movement of the Kazakh Intelligentsia at the Kendirbay, ‘The National Liberation Movement of the Kazakh İntelligentsia at the Beginning of the 20th Century’, Central Asian Survey, c: 16, No: 4, s. 487-515.
KAZAK BOZKIRINDA BAŞKALDIRI VE İSYANIN SESİ: AHMET BAYTURSINULI[24 - Yayın bilgisi bk.: Nergis Biray (2015). “Kazak Bozkırında Başkaldırı ve İsyanın Sesi: Ahmet Baytursınulı”, Gazi Türkiyat, Bahar 2015/16: 1-14.]
Ahmet Baytursınulı Kimdir?
Ahmet Baytursınulı, 1873’ te Kazakistan’ın Torgay ili, Tosın kasabası Sarıtübek köyünde doğmuştur. O, Orta Cüz Kazaklarının Argın boyundandır. Ailesi çiftçidir. Babası Baytursın mert, dürüst, namuslu, köyde ve çevre köylerde sevilip sayılan biridir. İlçe yöneticisi Yakovlev 1886 yılı 20 Ekiminde Sarıtübek köyüne gelir. Kendisini karşılamadıkları gerekçesiyle Baytursın ve kardeşi Aktaş’ın üzerine at sürer. Baytursın ve kardeşleri ona tepki gösterir, köyden kovarlar. Daha sonra il yöneticilerinin köye gönderdiği heyet, Şoşakulı ailesinin gözaltına alınmasına karar verir. Duruşmada Baytursın ve kardeşi Aktaş tutuklanır, Sibirya’ya on beş yıllığına sürgün edilirler (Alibekiroglu 2005: 5). O, henüz çocukken baskı, zulüm ve adaletsizlikle bu şekilde karşılaşır.
Babası, Ahmet’in okuması için çok gayret eder, onu, Torgay şehrindeki iki sınıflık Rus-Kazak okuluna gönderir. Babası sürgündeyken annesi ve amcası onu okutmak için ellerinden geleni yaparlar (Hüseyin 2002: 223). Baytursınulı ilk olarak 1882–84 yılları arasında köydeki ilim sahibi kişilerden okuma yazma öğrenir. Sonra köy okuluna, 1886’da Rus-Kazak okuluna başlar. 1891’de Orenburg’daki öğretmen okuluna girer. 1895’te öğretmenliğe başlar. Bu arada Rusça eğitim de alır. Kazakistan’ın farklı bölgelerindeki okullarda öğretmenlik yapar. Ahmet Baytursınulı, 1896 yılında Kazak tarihi, etnografyası, folkloru ve dili üzerinde çalışmalar yapan Çuvaş Türkü Alektorov ile buluşur. O, Alektorov’dan Kazakistan dışındaki Kazakların yaşayışları ve Kazak ülkesi üzerinde güdülen yayılma ve sömürü siyaseti hakkında bilgi edinir. Rus âlimi Ilminskiy’nin çalışmalarının Kazakları eğitme değil misyonerlik faaliyetleri olduğunu Alektorov’dan öğrenir. Bu görüşmeden sonra Ahmet’in siyaset, eğitim, bilim ve kültür alanındaki düşünce dünyası değişir (Türk 1999: 1).
O, İsmail Gaspıralı’nın temellerini attığı bütün Türkistan’a yayılan Usul-i Cedid adlı eğitim sistemini yakından takip eder. Baytursınulı, Kazak dili ve edebiyatının tarihî gelişimini araştırır, modern Kazak edebiyatını oluşturmanın yollarını arar. Kazak halkının folklor malzemelerini derleme, inceleme ve araştırma işiyle de uğraşır. Kazak toplumunun sosyal ve kültürel hayatıyla ilgili makaleler, şiirler yazar. Rus klasiklerinden çeviriler yapar.
Ahmet Baytursınulı, Çarlık Rusyasının artan baskıları karşısında ‘Kazaklar bağımsız millettir.’ diyerek kendisiyle aynı görüşte olan aydınlarla birlikte hareket eder. Böylece siyasete atılır.
Kazak çocuklarının eğitimiyle ilgili yazılarıyla dikkatleri üzerine çeken Baytursınulı, 1909 yılında hükûmete karşı girişimlerde bulunmakla suçlanır. Önce Karkaralı cezaevine konur, daha sonra Semey hapishanesine nakledilir. Oradan da Orenburg’a sürgüne gönderilir (Oralbayeva 1998: 92). Ahmet Baytursınulı, sürgün yıllarını geçirmek üzere 9 Mart 1910’da Orenburg’a gelir. 1910’dan 1917 yılı sonuna kadar burada kalır. Yazarlık ve yayıncılık hayatı burada başlar.
O, Kazak gençleri ile Mart 1913’te, Orenburg’da ‘Kazak’ adında haftalık bir gazete çıkarmaya başlar. Gazetenin çıkış amacı, ‘Kazakların bilimsel, edebî, siyasi, sanatsal açıdan yetişip gelişmesi, halkın eğitilmesi’dir. Gazete, 1917’de hükûmet tarafından kapatılır.
Bu dönemde, ilk kitabı olan Masa (1911)’yı, Okuv Kuralı (1912) adlı eserini, Kırık Misal (1913), Til Kuralı (1915) adlı kitaplarını yayımlar. 21–28 Temmuz 1917’deki Kurultay’da Kazak partisinin kurulması kararı çıkar. Baytursınulı, ‘Kazak’ gazetesinin 27 Kasım 1917 tarihli sayısında yeni kurulan ‘Alaş’ partisinin programını yayınlar. O yıldan 1919’a kadar da ‘Alaş-Orda’ hükûmetinin eğitim bakanlığını yapar. 1919’da ‘Alaş-Orda’ dağıtılır. ‘Alaş’tan ayrılıp hürriyet ve bağımsızlık vaatleriyle gelen Bolşeviklerin safına geçer. Moskova’ya giderek bizzat Lenin’le görüşür. 1920’de Lenin’in isteğiyle ‘Eğitim Bakanlığı’na atanır. Baytursınulı, 1921–1925 yılları arasında bilim ve edebiyat komisyonu başkanlığı, Kazakistan Araştırmaları Komisyonu fahri başkanlığı, 1921–26 yılları arasında Orenburg’daki Kazak Eğitim Enstitüsü’nde hocalık görevlerini yürütür. Komünist Partisi üyeliğini 1925’e kadar sürdürür. Sonra tamamen bilime ve öğreticilik faaliyetlerine yönelir. Taşkent’teki Kazak Pedagoji Enstitüsü’nde Kazak Dili ve Edebiyatı dersleri verir. 1928’de Almatı Kazak Memleket Üniversitesi’ne davet edilir ve burada Kazak Dili ve Edebiyatı profesörü unvanıyla dersler vermeye başlar (Oralbayeva 1998: 94). Bu yıllar Stalin’in ilk yıllarıdır. Stalin’in ilk icraatı Orta Asya Türk aydınlarını takibe almak ve onları ortadan kaldırmak olur. Türk aydınları ‘halk düşmanı’, ‘devrim düşmanı’, ve ‘pantürkist’ olmakla suçlanır. Ahmet Baytursınulı da bu fırtınadan nasibini alır ve 1 Haziran 1929’da halk düşmanı suçlamasıyla gözaltına alınır. 2 Haziran’da tutuklanarak Arhangelsk’e sürgün edilir. 1934 yılında Rus yazar Maksim Gorki’nin eşinin sürgündeki aydınların affedilmeleri içerikli rica mektubu üzerine serbest bırakılır. Ona verilen ‘Herhangi bir iş sahibi değildir’ (Buran 2010: 426) belgesi sebebiyle Almatı’da hiçbir işe kabul edilmez. Eskisi gibi bilimsel çalışma yapmasına, çocuk okutmasına, bir işte çalışmasına izin verilmez. Baytursınulı ve ailesi adeta açlığa terk edilir.
Baytursınulı’nın 1935-37 yılları arasında görüştüğü kişiler bahane edilir. 1936-37’lerin kasırgası ‘Kızıl Kırgın’ onu da bulur, 8 Ekim 1937’de Ahmet Baytursınulı tutuklanır. Bazı kaynaklara göre 8 Aralık 1937’de; bazılarına göre de 9 Ekim 1938’de Torgay kasabası, Cangeldi köyünde kurşuna dizilerek katledilir.
Bütün Türk aydınlarına olduğu gibi onun da adına ve eserlerine bu tarihten sonra yasak konur, tarih ve edebiyat kitaplarından adı çıkartılır (Buran 2010: 427; Türk 1999: 2). 1985 yılında yönetimdeki rahatlamadan sonra Kazak SSR Yüksek Mahkemesi’nin 4 Kasım 1988’de aldığı bir kararla Ahmet Baytursınulı ve diğerleri ‘Halka hizmet etmekten başka hiçbir suçları yoktu.’ denerek aklanırlar (Oralbay 1998: 95).
Kazak Bozkırında Başkaldırı ve İsyanın Sesi
Yeni düzenleme ve endüstriyel gelişmeler sonucunda Fransa, İngiltere gibi birçok batılı devletten sonra Rusya da sömürgeci siyaset izleyen devletler arasına katılır. Onun en iyi sömürebileceği yer hiç şüphesiz Türkistan’dır. 20. yüzyılın başlarındaki Türkistan savaşlar, bölünmeler, sürgünler ve ölümle doludur. Uçsuz bucaksız bozkırlarda, yüzyıllar boyu ardı arkası kesilmeyen Moğol/Kalmuk saldırıları ile güçsüz kalan ve parçalanan Kazak Hanlığı, iyice zayıflamış olan Buhara, Hive, Hokant hanlıkları, Rusların emellerini gerçekleştirmeleri için iyi bir fırsattı. Asıl amaç ise gittikçe hayati önem kazanan ve Orta Asya’dan başlayıp Hindistan’a kadar uzanan ticaret yolunda gücü kendi eline alma isteğiydi. Birinci basamak Kazak bozkırlarının ele geçirilmesidir. Bu sebeple Ruslar, Kazaklarla ilişkilere ağırlık vermiş ama daha sonra koruma politikası ile başlayan bu karşılıklı ilişki onlara müdahale ile bitmiş, hanlıkların hayatiyeti sona erdirilmiştir. O dönemde uygulanan aşırı yaptırımlar, yerleşik hayata mecburi geçiş için baskılar, yasaklar, açlık, ölümler ve sömürü politikası bu toprakları yaşanılmaz bir duruma getirmiştir. Bu güçlükler içinde yaşayan Kazaklar, 18. asır sonlarından itibaren Ruslara karşı sürekli başkaldırırlar.
Baytursınulı da bu başkaldırıda yerini alır. Onun başkaldırısı bazen isyan olsa da çoğunlukla bu isyanın aydınlanma ile olacağını savunur. İlk Kazak okullarının kurulup açılışını, ilk Kazak Türkçesini anlatan ders kitaplarının yazımını o gerçekleştirir. Millet, ayağa kalkmak zorundadır, cahillikten bir an önce kurtulmalıdır. Kendine gelip bilim sahibi olmalıdır. Millet, ancak aydınlanmayla hürriyet ve istiklalini kazanabilecektir.
Şairin ruhunda fırtınalar kopmaktadır. Bu büyük fırtına onda bir aydının isyanını harekete geçirir. Bir aydın olarak olan bitene karşı çıkar. Mücadele eder. Zaten, ‘ölüme karşı savaşmak, yaşamın anlamını istemek, kural ve birlik için çarpışmak’ anlamına gelmez mi?
Ahmet Baytursınulı, Türkistan’ın aydınlatılması hareketinin önderlerindendir. 1912–1917 yılları arasında Türkistan’da Rus hükûmetine karşı bir ayaklanma başlatılır. 1917–1920 yılları arasında Çarlık Rusyası’nın devrimle yerini Bolşevik Rus hükûmetine bırakması sebebiyle Türkistan’da kısa da olsa bağımsız bir dönem yaşanır. Kazak cüzleri bu dönemde bir araya gelirler ve ‘Alaş-Orda Devleti’ni kurarlar. Bu devlet ancak üç yıl yaşayabilir. Daha sonra Ruslar egemenliği ele geçirirler. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği devri başlar. Alaş-Orda’nın ilk ortaya çıkışı 1905’tir. Daha sonraki dönemlerde çalışmalarını Alaş Partisi olarak sürdürmüş, 1928’de bu faaliyetler de sona ermiştir. Ama 1937 yılına kadar varlığını bir şekilde sürdürmüştür. Partinin adı Kazak Han’ı Alaş’tan gelmektedir. Onun diğer adı da Orda Han’dır. Alaş’ın amaçları, Türkistan’da hayatı çağdaş hale getirmek, Kazak ve Kırgızların kültürlerini hür bir şekilde yaşayabilmeleri, Türkistan bölgesine yerleşen Rusların buradan uzaklaştırılmasıdır.
Bu hareket, ‘Türkistan Müslümanları Komitesi’, Türkiye’deki ‘Jön Türkler’ hareketi, İtil-Kama bölgesindeki Mir Sultan Galiyev tarafından kurulmuş ‘Türk-Tatar Komitesi’ ile de iş birliği yapmaktaydı.
1919’da Alaş-Orda orduları Kızıl Ordu tarafından mağlup edilir ve liderlerinin çoğu öldürülür. Az sayıdaki Türkçü kanadın üyeleri Türkistan’ın güneyindeki Basmacı ayaklanmalarına katılırlar. Bu şekilde parti de hareket de dağılır.
Baytursınulı, 1917 Bolşevik devriminden sonra tekrar bozkırlara döner ve Alaş-Orda partisinde çalışır. Onun vatanı ve milleti için mücadele ettiği resmî kuruluşlardan biri Alaş-Orda’dır.
O, ayaklanmanın aydınlanma ile olacağını savunur. Ömrünü bu düşüncesini hayata geçirmek için uğraşarak harcar. İlk Kazak okullarının kurulup açılışını, ilk Kazak Türkçesini anlatan ders kitaplarının yazılımını o gerçekleştirir. Millet, ayağa kalkmak zorundadır, cahillikten bir an önce kurtulmalıdır. Kendine gelip bilim sahibi olmalıdır. Millet, ancak aydınlanmayla hürriyet ve istiklalini kazanabilecektir.
Eğer millet hareket etmezse ‘Qozğalmay uyqılı – oyav jatqan boyğa’ yatarsa kuruyan, haritadan silinen bir dere gibi yok olup gidecektir.
Kozğalmay bul küyiñmen jata berseñ,
Bolarsın Karasuvday akırında[25 - Kıpırdamadan bu hâlinle yatarsan sonunda dere gibi olursun.]. (Özen men Karasuv).
O devir toplumunda mücadele edilecek tek şey düşman değildir. Problem çoktur. En önemlisi uyuyan halkın, bir türlü uyanamayan halkın uyandırılmasıdır. Aslında başkaldırı haklarının şuuruna varmış insanın işi değil midir? Bu yüzden Baytursınulı’nda isyan ve ayaklanma kelimelerinin anlamları ‘uyanmak, uyandırmak’ fiillerine yüklenmiştir. Yani haklarını bilen bir kişinin yapabileceği iş: uyanık olmaktır. Başkaldıran düşünce belleksiz olamaz. Bu yüzden uyanmak gereklidir, gerilim gereklidir.
Sömürücüler o uykudayken onun her şeyini sömürmektedir. Ama o bunun farkında bile değildir. Düşman onların uyanmaması için elinden geleni yapmaktadır:
Bu netken jurt uykışıl?[26 - Bu ne kadar uykucu bir halk?] (Jıyğan Tergen)
Şair, hapishaneden annesine suçsuz olduğunu haykırır. Devrin idarecilerinin duymak ve anlamak istemediği bu haykırışı annesinin anlayacağından emindir. Bu sözler bir bakıma dertleşmek, içini boşaltmak için kaleme alınmıştır. İçinde bulunduğu durumun kötülüğünü ‘Hakkımda bir suçlama bile yok. Ama beni ecelden başka hiçbir şeyin/kimsenin giremeyeceği bir yerde tutuyorlar. Ölmemi bekliyorlar.’[27 - Anama Hat.] mısralarında dile getirir. Ardından ufak bir isyan sezeriz: ‘Ben bunları yaşamayacaktım. Yoksa levhü’l-mahfuzda kalem bunları yazmaması gerekirken mi yazmış?’ söyleyişi bunu bize hissettirir.
Qalamda lavhul-mahbuz umıtqan ba,
Jazbaptı bul orındı körmesine. (Anama Hat)[28 - Anama Hat.]
‘Jıyğan Tergen’ şiirinde Kazak toplumunun önemli meseleleri ele alınır. Halkı ve halkın namusunu düşünenler azdır. Halk arasında birlik yoktur. İl idarecileri halka eziyet etmektedir. Halk memesi ağzında bir bebek gibi veya bir sarhoş gibi aralıksız uyumaktadır. Düşman, uyanıp kusurlarını görmemesi için onu uyandırmamaktadır.
Şiirin bütününde halk, eğitim ve okumaya davet edilir.
Bolsın kedey, bolsın bay,
Jatır beykam, jım-jırt, jay.
…………..
Emşegin emip,
Anağa senip,
Bala uyktaydı jastıkpen.
Kımızğa kanıp,
Zengin olsun fakir olsun
Sessizce, gamsız yatıyor.
…..
Memesini emip,
Annesine güvenen,
Bebek gibi yastığında uyuyor.
Kımıza doyup,
Kızarıp janıp,
Bay uyktaydı mastıkpen,
Şalap işken kedey mas,
Mına jurttıñ türi oñbas!
…..
Uykışıl jurttı
Tüksiygen murttı
Obır obıp, sorıp tur.
Tün etip küniñ,
Körsetpey miniñ,
Oyatkızbay korıp tur. (Jıyğan Tergen).
Kıpkırmızı kızarıp,
Mest olanlar da uyuyor.
Durmadan içen fakir de sarhoş.
Böyle halk inan ki onmaz!
……
Obur, Kaşlarını çatmış,
Uyuyan halkı
Sömürmeye devam ediyor.
Senin gündüzünü de gece edip
Kusurunu göstermiyor.
Uyandırmadan yatırıyor.
O, kendi insanlarına sitem eder, isyanını haykırır. Uyanan olsa da çok azdır. Onlara destek olanlar da azdır. İnsanlar düşmanla dostu bile ayıramamaktadır. ‘Böyle bir milleti hiç gördün mü?’ sorusu sitemin ve isyanın güçlülüğünü gösterir. Çünkü bu kadar vurdumduymazlık sabır sınırlarını zorlamaktadır.
Oyanğan erge
Umtılğan jerde
Erüvşi az, serik kem.
Kas bilgen dostı,
Dos bilgen kastı,
Munday eldi körip pe eñ?
Kıs işinde birer kaz
Kelgenmenen, kayda jaz?!
Uyanan ere
Gayret edip
Katılanlar çok az, yoldaş az.
Dostu düşman,
Düşmanı dost bilen
Böyle bir halk gördün mü hiç?
Kazlar, kış gününde
Gelmiş olsalar da hani nerede yaz?!
(Jıyğan Tergen)
Uyanan erler çok azdır. Hâlbuki en çok onlara ihtiyaç vardır. Halkın uyanması ve kendi kurallarını koyması gerekir. Onun gevşemesi, kanun ve kuralların bulanıklaşması baskıları büyütecektir.
Baytursınulı, aynı fikirde olduğu yoldaşlarıyla birlikte Kazak halkının gaflet ve basiretsizlikten kurtulması için onların aklına, yüreğine ve sezgilerine tesir etmek amacıyla çalışır. Şair, hemen hemen bütün yazı ve şiirlerinde halkın birçok problemine değinir, asıl sebebin cehalet olduğunu her defasında üstüne basarak belirtir. Rusya’ya bağlı olunmasının, geri kalmanın, sürgün ve idamların sebebi cahilliktir. Halk rahat rahat uyumaktadır. Bir kaygısı, bir derdi yoktur. Ama bu arada memleket elden gitmektedir.
Halkın ne olursa olsun uyanması gereklidir. Milletin beli kırılmaya yaklaşmıştır. Malı resmî güçlerin marifetiyle talan edilmektedir. Canı emniyette değildir. Gençleri hapislerde çürümektedir. Şair, isyan eder; milletine artık uyan der. Halkın harekete geçmesi şarttır.
Kazağım, elim,
Kaykıyıp beliñ,
Sınuvğa tur tayanıp.
Talavda malıñ,
Kanavda janıñ,
Aş köziñdi oyanıp.
Kanğan jok pa äli uykıñ,
Uyktaytın bar ne sıykıñ! (Jıyğan Tergen)
Kazağım, halkım,
Belin kaykılmış,
Kırılmasına az kalmış.
Malın talan edilmekte.
Canın tehlikede.
Artık gözünü aç da uyan!
Hâlâ uykun mu var?
Uyumaya devam edecek hâlin mi var?
Uyan halkım, sana söylenen ninniler gerçek değil diyerek başkaldıran şair, hiçbir şekilde ümitsizliğe kapılmaz. Psikolojisi her zaman dışa dönüktür, iyimserdir. Ardı ardına sorduğu sorularla halkını uyandırmaya çalışır. Özgür yaşayan milletin, doğru konuşan bey’in, ‘bey’li günlerdeki hayatın, adalet dolu günlerin nerede? Artık ninnilere inanma. Uyan. Artık mücadele başlamak zorunda. Ayaklanmak ve karşı koymak şart. Bunun için de ey halkım uyan!
Erkin dala.
Erkiñ kayda?
Erkiñdegi
Körkiñ kayda?
Tuvra aytatın
Biyiñ kayda?
Biy bardağı
Küyiñ kayda?
Adal köñil
Aktık kayda?
Jalğan anttan
Saktık kayda?
Äldiy-äldiy!-
Men de deymin
Sirä, ‘äldiyge’
Senbe deymin. (Jubatuv)
Özgür ova
Özgürlüğün nerde?
Özgür zamanlarındaki
Görkün nerde?
Doğru konuşan
Beyin nerde?
Beyli zamandaki
Hâlin nerde?
Adil gönülle
Saflık nerde?
Yalan yeminden
Sakınma nerde?
Ben de “Ninni ninni!”
Derim.
“Ninniye” kesinlikle
İnanma derim.
İnsanların milletin ve vatanın durumunu düşünmeyip vurdumduymaz davranmaları şairi üzer. Bazen de kahreder. Sadece kendilerini, ‘doyuracakları mideleri’ni düşünen bu insanlar yine de kendi insanıdır. Bir an önce uyanmaları lazımdır. İsyanını sert bir dille söyler:
Ottay ber, januvarım eki ayaktı,
Adamdık hayuvanğa kanşa kajet?!
İki ayaklı hayvanım otlayıver.
Hayvan için insanlığa ne hacet?!
(Adamdık Diykanşısı)
Şair, milleti uyandırmaya çalışan bir sivrisinektir. Bütün aydınlar da öyledir. Kazaklar hep uyudukları için onları anlamamakta, dinlememektedir. Düşman sürekli zarar vermek için uğraşmaktadır. Aydınlar halkı uyandırmak için sürekli sözle onu sokmaya çalışmaktadır.
Mısalı Kazak-malşı uyktap jatkan,
Jılandı päle delik añdıp bakkan.
Päleniñ türin körgen men-Sarmasa –
Halıktı ‘oyansın’ dep sözben şakkan.
Örneğin, Kazak uyuyup duran bir çoban. Yılan
ise, bir bela bakıp duran.
Belanın türünü görüp de halkı uyandırmak için
sözle sokan sivrisinek Sarımasa’yım.
(Malşı men Masa)
Şair bazen söylediği sözlerin yeterli olduğunu düşünmekte, sert söylersem sözlerim rahatsız eder demektedir. Ayrıca; ‘Bir türlü uyanmayan halk, beni anlamaz da sivrisinek gibi bir gün yok eder mi?’ diye de korkmaktadır. Ama bu korku bile onu yolundan döndürmez. Mücadeleye devam eder.
‘Oylaymın ‘osı söz de jetedi’ dep,
‘Kattı aytsam, sözim batıp ketedi’ dep,
Uykısı aşılmağan jurt özimdi
Korkamın ‘Sarmasaday etedi’ dep.
İyice söylesem sözüm batar diye düşünüyorum.
O yüzden de bu söz yeter diye düşünürüm.
Uykusu açılmayan halk, beni
Sivrisinek gibi ezer diye korkarım.
(Malşı men Masa)
İdealistliğini halka da aşılamaya çalışan Baytursınulı, bundan hiç vazgeçmez. Her şartta, her durumda mücadelesine devam eder. Zaten halk ancak kendi isterse, mücadele ederse azatlığa ulaşacaktır. Bunu şuurlu insanlar gerçekleştirecektir. Bu, belleği olan insanların işidir. Halkın harekete geçmesi kıtlığı da, açlığı da, yokluğu da, tutuklamaları da sona erdirecek, şartları düzeltecektir.
Uyanma gerçekleştikten sonra yapılacak ikinci iş birlik olmaktır. Birlik ve beraberlik olmadan tek başına mücadele etmek yarardan çok zarar getirecektir. Birlik olmamanın acısını bütün Türkistan zaten çekmektedir. Birlik olunsaydı, hanlıklara ayrılmasaydı Rus güçleri Türkistan’ı avlayabilir miydi? Türkistan bu kadar hızlı bir şekilde istila edilir miydi? Rus hâkimiyeti altına girer miydi? Şair iki uçlu isyanlarla boğuşur, bunu da birçok dertle uğraştık diye ifade eder:
Şığarmay bir jeñnen kol, bir jerden söz,
Alalık altı bakan dertpen kirdik.
Birlik olup, birlikte hareket edemedik.
Yazık, birçok dertle bu hale geldik.
(Kazak Kalpı)
Ahmet Baytursınulı’nın bu mücadele azmi ve ülkülerini halka aşılamaya çalışması, halka yol göstermeye çalışması devrin şartları içinde değerlendirildiğinde büyük bir cesaret ve kahramanlık örneği ve güçlü bir başkaldırıdır. Ne yazık ki halk arasında anlaşılmaması bir yana yalanlarıyla onu suçlayanlar da vardır. Bu tür davranışlar her insan yüreği gibi onun da yüreğini yaralamıştır, başkaldırısını artırmıştır.
Jurtka köñil kalıp tur,
Jurt jalğanğa nanıp tur.
Ötirik örlep küşeyip,
Şın jeñilip talıp tur.
Gönül halka küsüyor.
Halk yalana inanıyor.
Yalan alevlenip güçlenirken
Gerçek yenilip çöküyor.
(Javğa Tüsken Jan Sözi)
Bütün kötü şartlara ve ihanetlere rağmen o, yine de yolundan dönmez. Yolun çok kolay olmadığını, çetinliklerle dolu olduğunu bilen şair bütün olumsuzlukları düşünerek bu yola baş koymuştur. Bunu ‘bütün yolları düşünüp derinini sığını anladım’ diye belirtir.
Är joldı oylap,
Oyıma boylap,
Uktım tayız, tereñdi (Jıyğan Tergen).
Her yolu defalarca düşündüm,
Beynimde yorumladım.
Fikre dalıp sığ olanla derin olanı anladım.
Çıktığı yolda çok farklı problemler vardır. Bunları tek tek aşmak gerekecektir. ‘Yokluğun yolu’ zordur:
Kaytersiñ, jokşılıqtıñ jolı kıyın,
Ne yaparsın?! Yoksulluğun yolu çetin.
(Tülki men Karaşekpen)
Suv da bolar ol jolda tav da bolar,
Javdıñ oğı, jayğan tor, av da bolar.
Bu yolda su da olur, dağ da.
Düşman oku, atılan ağ, av da olur.
(N.K. Hanımğa)
Bu yolda karşısına çıkanlar bazen kendi insanları hatta yakınlarıdır. Yakınları, yabancılar gibi kollarını bağlattırmış, yolunu kesmişlerdir. Buna da isyan eder:
Baylattırğan kolımdı,
Bögettirgen jolımdı,
Jakınım bar, jatım bar,
Habarlana jatıñdar! (Tilek Batam)
Elimi bağlattırmış.
Yolumu kapattırmış.
Yakınım var. Yadım var.
Haberiniz olsun!
Baytursınulı, bütün kötü şartlara, çektiği eziyetlere rağmen dimdik ayaktadır. Bu yolda ölüm de vardır. Ne olursa olsun o yolundan dönmeyecektir.
Zorığıp, jolda ölip kalatınmın, (At pen Esek)
Zorlanıp yolda ölüp kalacağım.
Uzak jolğa niyet kıp bir şıkkan soñ,
Jarım joldan kaytpaspın, karındasım.
Kardeşim, niyet edip bu uzun yola çıktıktan sonra
yolun yarısından dönmem.
(N.K. Hanımğa)
Millet hiçbir şey yapmadan teslim olursa gelecek nesiller onlara ‘ses bile çıkarmadan ölüp gitmiş’ demeyecek mi? Bu soru bile ondaki başkaldırıyı güçlendirir.
Ündemey ölsek,
Süyekpen kömsek,
Keyingiler demes pe?!
Lak kurlı bakırmay,
Ölgen eken, apırım-ay! (Javap Hattan)
Ses çıkarmadan ölsek,
Kemiğimizle gömülsek,
Sonrakiler “Ey Pirim!
Oğlak gibi boğazlanmış, ses çıkarmadan ölmüş!”
demez mi?
Mücadele öncelikle aydınlanma ile olacaktır. İlk olarak eğitilecek kesim ülkenin geleceği olan çocuklardır. Onlar, ilim öğrenerek önce cahillikten kurtulacak, bu sönmeyen, kaybolmayan ilim yoluyla milleti ve vatanı diğer ilerlemiş milletlerin seviyesine getireceklerdir.
Balalar bul jol bası danalıkka,
Keliñder, tüsip, baykap, karalık ta.
Bul jolmen bara jatkan öziñdey köp,
Solardı köre tura kalalık pa?!
Danalık – öşpes jarık, ketpes baylık,
Jüriñder, izdep tavıp alalık ta! (Tartuv)
Çocuklar! Bu yolun başı bilgeliğe gider.
Gelin! Gidip bakalım, görelim.
Bu yoldan sizler gibi giden çok.
Onları da görelim mi?!
Bilgelik: sönmez ışık, bitmez zenginlik.
Haydi! Takip edip bulup alalım mı?
Kazaklara ayrıca nasihat eden Baytursınulı, onların rahatlığına da isyan eder ve ‘geçmişinizle övünüp rahat rahat yatacağınıza siz de vatan ve millet için bir şeyler yapın’ der. Atalar yapmış, başarmış. Onlar borcunu ödemiş, sıra sende. Onlara değer veriyorum. Ama sen ne yaptın? Ne yapıyorsun? der.
Senemin häm bilemin atañ jayın,
Senderdi kadirlevge deymin ne üşin?
Ötkizdi öz bastarıñ kanday eñbek?
Atañda körde jatkan jok jumısım.
Atanın durumunu bilirim, ona inanırım da.
Sizlere hürmet göstermek, ne için derim? Siz ne
kadar eziyet çektiniz?
Kabirdeki atalarınızla bir işim yok.
(Kazdar)
‘Jubatuv’ şiirinde vurgulanan diğer bir konu Kazak topraklarının Ruslara verilmesi meselesidir. Ruslar, 1800’lü yıllardan itibaren Türkistan’ı ele geçirme, asimile etme ve zorla Rus kültürünü aşılama yolunda ilerlemektedir. Bunu gerçekleştirmenin bir yolu, toprakların bir şekilde işgal edilmesidir. Çarlık Rusyası, hudut bölgelerine kaleler kurarak bu bölgelere Türkistan’da yaşayan Türklerin girmesini yasaklar. Oradaki yerli ahâliye çok ağır vergiler getirilir. Bu, çok uzun bir zaman dilimine yayılmış, planlı bir istiladır. Bu kaleler, bereketli toprakların olduğu yerlere yapılmış ve Kazaklar (ve Türkistan’ın diğer bölgelerinde diğer Türk boylarından olanlar) verimli ve bereketli topraklara alınmamıştır. Bu topraklara sürekli Rus Kosakları yerleştirilir. Kazaklar bu topraklardan sürülür. Hem Çarlık Rusları hem de devrim sonrasındaki Ruslar Kazakları zoraki olarak yerleşik hayata geçirme siyaseti de izlerler. Bu arada ellerindeki hayvanlara el konulur. Ağır vergiler ödemeleri istenir. Yetmez, bereketli toprakları ellerinden alınır. Bütün bu olaylar Kazaklar için çok büyük kıtlık ve açlıklara sebep olur. Milyonlarca insan açlık yüzünden çok kötü şartlarda ölür. Ayaklanma ve başkaldırılar olsa bile hem ekonomik yönden hem de güç bakımından kötü durumda olan Kazaklar direnemezler ve bu ayaklanmalar kanlı bir şekilde bastırılır. Bu devirde Ruslara karşı koyacak kuvvetli bir Türk devletinin olmaması, Türkistan’daki hanlıkların birbirine düşmesi, boylar arasında süregelen tarihî rekabet bu bölgede yaşayan her Türk boyunu zayıflatmış, Türk boylarının konar-göçer yaşaması da teşkilatlı ve üstün silah gücü olan Ruslara karşı koymayı zorlaştırmıştır.
Nuvlı jerden
Köşti ayırdı,
Suvlı kölden
Kustı ayırdı.
Bavır, jürek
Talas bop tur.
Namıs, süyek
Kalaş bop tur.
Malıñ aldav,
Talavda tur.
Janıñ arbav,
Kamavda tur.
Ayağıñdı
Tusav kıstı.
Jaktarıñdı
Kursav kıstı.
Körmesiñe
Perdeñ mıktı.
Ötpesiñe
Kermeñ mıktı. (Jubatuv)
Nurlu yerden
Göçerleri ayırdı.
Sulu gölden
Kuşları ayırdı.
Kardeş, akraba
Kavga etmekte.
Namusmuş, nesilmiş,
Hiç kalmadı.
Malın yağma,
Talandadır.
Canın sorgusuz
Hapistedir.
Ayağını
Bağlar tuttu.
Yanlarını
Zincir sıkıştırdı.
Görüşmek zor.
Duvarlar sağlam.
Geçilmesin diye
Engelleri sağlam.
Bütün bunlara ek olarak Ruslar bölge insanını sadece ekonomik alanda değil, dil, tarih ve kültür alanlarında da Ruslaştırma arzusundadırlar. Çarlık Rusyasının değerleri yerine yeni Sovyet-Rus değer ve hükümlerini yerleştirmeyi amaçlamaktadırlar. Türkistan’daki Türk boylarının geleneksel sosyo-kültürel sistemine bu amaç doğrultusunda saldırmaktadırlar.
Baytursınulı’nın şiirlerinde soru cümleleri karşıdaki kişiden cevap beklemek amacıyla sorulmaz. Bu; okuyucu üzerinde etki yaratma, soru, bir konu hakkında halkı uyarma, hesap sorma, durumu bu suretle sorgulama ve belirtme gibi sebeplerle yapılmaktadır. Sosyal durumun belirlenmesinde, zıtlıkların ortaya konulup sorgulanmasında da aynı cümle türlerine başvurulmaktadır.
Şair, o devirde Türkistan’ın durumunu sembolik anlatımla ve ard arda sorduğu sorularla ortaya koyar.
Bir örtke kavdan şıkkan duvşar bolıp,
Ne kaldı tänimizde şarpılmağan?!
Bir kuru ottan çıkan yangına rast geldik.
Tenimizde ateşte yok olmayan ne kaldı?!
(Kazak Saltı)
Hiçbir şey yapılmaması, insanca davranılmaması onu üzer. Buna da isyan eder:
Adamnan tuvıp, adam isin etpey,
Uyalmay ne betimmen körge baram?!
İnsandan doğup da insan işi yapmadan
Mezara gidersem hangi yüzle huzura varırım?
(Anama Hat)
Ündemey ölsek,
Süyekpen kömsek,
Keyingiler demes pe?!
Lak kurlı bakırmay,
Ölgen eken, apırım-ay! (Javap Hattan)
Ses çıkarmadan ölsek,
Kemiğimizle gömülsek,
Sonrakiler
“Ey Pirim! Oğlak gibi boğazlanmış,
Ses çıkarmadan ölmüş!”demez mi?
Tännen baska nemdi alar ölim menen?!
Ölüm, benim vücudumdan başka neyimi alır?!
(N.K: Hanımğa)
Ukkanğa adal sözden bar ma küşti?
Anlayana doğru sözden güçlüsü var mı?
(Näbik Atı)
Kendini de sorgular. Kim olduğunu bilmenin önemini vurgular:
Oylasa, kaydan bizdiñ asılımız?(Qazdar)
Anlayana doğru sözden güçlüsü var mı?
Gerçek vatan evladının nasıl olması gerektiğini de soruyla belirtir:
Ul tuvıp ulı jolda kızmet etse,
Onan zor ultka bar ma ırıs degen?!
Oğul doğup ulu yolda hizmet edene,
Bundan daha güçlü rızk olur mu?
(Ataktı Sibir Ulı Kart Potanin)
Emir cümleleri de şiirlerde azımsanmayacak kadar fazladır. Bu cümleler daha çok anlamı kuvvetlendirmeye hizmet ederler. Bazen de kabul edilemeyecek olayları reddetme, bazı konularda isyana varacak kadar karşı çıkma belirtirler.
Halka seslenip onları gayrete getirmeye çalıştığı mısralarda emir cümleleriyle karşılaşırız:
Danalık – öşpes jarık, ketpes baylık,
Jüriñder, izdep tavıp alalık ta! (Tartuv)
Bilgelik: sönmez ışık, bitmez zenginlik.
Haydi! Takip edip bulup alalım mı?
Zamanım tülki bolsa, tazı bop şal (Ğılım)
Zamanın tilki ise tazı ol da yakala.
Devrin baskıcı zihniyetinin maddî ve manevî işkencelerle insanlara zulmettiği ve bu insanların şahsiyetlerinde sapmaların meydana geldiği o yıllarda dimdik ayakta duran, yaşadığı bütün zulümlere karşı koyan, zorlama ve ihanetlere rağmen yolundan hiç vazgeçmeyen bir yazar ve şair olan Ahmet Baytursınulı, ceditçi, aydınlanmacı, millîyetçi, istiklalci, cesur yürekli, duygulu ama duygularına yenik düşmeyen, bilgili ve kültürlü bir Kazak aydınıdır. Baytursınulı, sistemin eleştirilemediği yıllarda sistemi de, haksızlık ve hataları da eleştirmiş, bu konuları sembollerle ifade edebilmesinin yanında insanî değerleri şiirlerinde işleyerek dolaylı yoldan da anlatmıştır. ‘Masa’, ‘Söz İyesinen’, ‘Jazuvşınıñ Qanağatı’, ‘Cubatuv’ gibi şiirlerinde onun aydınlığının yanı sıra isyanlarını, halkı uyandırma gayretini, sistem karşısındaki açık tavrını görüyoruz. Bu tür şiirlerinde onun millîyetçi ve Türkçü yapısı daha açık şekilde ortaya çıkmaktadır. ‘Kazak Edebiyatı’ adlı eserde ‘Masa’ ile ilgili: ‘Bu eser, Kazakların tarihinde oldukça önemlidir. Kazakların çektikleri zorluklara karşı isyanlarını anlatan millîyetçi bir nutuktur’ ifadesi dikkat çekicidir (Koç vd. 2007: 470). ‘Masa’ şiirinde şöyle seslenir:
Izıñdap uşkan näzik bizdiñ masa,
Sap – sarı ayaktarı uzın masa,
Özine bitken türi özgerilmes,
Degenmen kara yaki uzın masa
Üstinde uyıktağanıñ aynala usıp
Kayğı jep kanattarı buzılğansa,
Uykısın az da bolsa bölmespe eken,
Koymastan kulağına ızındasa
Vızıldayıp uçan bu bizim sivrisinek
Sapsarı ayakları uzun sivrisinek
Kendine verilen sekli değişmez
Nitekim kara ya da kızıl sivrisinek
Uyuyanın üzerinde dönerek uçup
Kanatları bozuluncaya kadar her şeyi yiyip
Uykusunu az da olsa bölmez mi?
Durmadan kulağına vızıldasa.
Seyfullin’in de söylediği gibi Baytursınulı gerçekten ‘nazik bir sivrisinektir; uyuyan Kazak halkının üzerinde durmadan vızıldar ve zengin, fakir ayırmaz.’ (1999: 68).
Gerçek başkaldırı ve isyan, ancak değerler yaratabiliyorsa ve bu konuda başarılıysa anlamlıdır. Bugün, Kazakistan halkı özgürlüğünü ve benliğine sahip çıkışını, Baytursınulı gibi baskı ve zorbalıklara başkaldıran, halkı sürekli rahatsız ederek özüne döndürmeye, belleğine sahip çıkmaya ve uyandırmaya zorlayan insanlara borçludur.
Kaynakça
Akgül Sinan (2011). ‘Kazakistan Sahası Türk Edebiyatında Aydınlanma Evreleri ve Realist Dirilişin İlk Öncüleri’, Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Seminer Çalışması, Kars.
Alibekiroğlu Sertan (2005). Kazak Alimi Ahmet Baytursunoğlu’nun Hayatı ve Eserleri, (Danışman: Doç. Dr. Vahit Türk), Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep.
Baytursınov Ahmet (1991). Aq Jol, Almatı: Jalın.
Biray Nergis (2011). Ahmet Baytursınulı – Şiirleri Üzerinde Dil ve Üslup İncelemesi, İstanbul: Bilge-Oğuz Yayınları.
Buran Ahmet (2010). Kurşunlanan Türkoloji, Ankara: Akçağ Yayınları, 2. baskı.
Ercilasun Güljanat (2007). ‘Stalin Döneminde Kazak Aydınların Tasfiyesi’, Stalin ve Türk Dünyası, (Editörler: Emine Gürsoy, Naskali-Liaisan Şahin), İstanbul.
Hüseyin Köbey (2002). ‘Kazak Dil Bilgini Ahmet Baytursınov’, (Aktaran. Yrd. Doç. Dr. Ali Abbas Çınar), Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, 14: 223- 233.
Kara Abdulvahap. ‘Stalin Döneminde Kazakistan’da Kolektifleştirme Siyaseti ve Açlık’ (Bu makale, ‘Stalinizm ve Türk dünyası’ Sempozyumuna bildiri olarak sunulmuştur.) . www. tarihforumu.org (15.04.2011).
Kara Mehmet; İbrahim Damira (2008). ‘Kazaktar Jäne Oyanuv Uğımı’, Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume 3/7 Fall.
Koç Kenan, İşina Almagül, Korganbekov Bolat (2007). Kazak Edebiyatı, C. 1 (Kazak Folkloru ve Sovyet Dönemi öncesi Kazak Edebiyatı), İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayınları.
Koç Kenan, İşina Almagül, Korganbekov Bolat (2007). Kazak Edebiyatı, C. 1I (Sovyet Dönemi ve Bağımsızlıktan Sonraki Kazak Edebiyatı), İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayınları.
Kokybassova Gülnar (2009). Ahmet Baytursınov (Hayatı, Dilciliği ve Edebiyat Araştırmacılığı), (Danışman: Prof. Dr. Zeki Kaymaz), Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dünyası Araştırmaları Ana Bilim Dalı Türk Dili ve Lehçeleri Bilim Dalı, (Basılmamış Doktora Tezi), İzmir.
Kazak SSR Ğılım Akademiyası M. O. Evezov Atındağı Edebiyet Jäne Öner İnstitutı (1989). Baytursınov Ahmet – Şığarmaları, Almatı: Jazuvşı.
Oralbayeva Nurjamal (1998). ‘Ahmet Baytursunulı’. Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Dergisi, 21: 90-96.
Seyfullin Saken (1999). ‘Ahmet Baytursınoğlu 50’ge Toldı’, Ulttık Ruhtıñ Ulu Tını, Almatı: Ğılım.
Türk Vahit (2002). ‘Kazak Aydınlanma Hareketi İçerisinde Ahmet Baytursınov ve Çalışmaları’, Türkler, Ankara, 18: 665-673.
‘Ahmet Baytursınulınıñ Ömiri men Qızmeti’, http://rreferat.resurs.kz/ref/ahmet-baytursinulinin-omiri-men-kizmeti/0/ (28.03.2011).
‘Ahmet Baytursınovtıñ Şığarmaları’, http://bankreferatov.kz/en/adebiettanu/1438-a-baytursinovti-shiarmalari.html (29.03.2011).
ANA DİLİ BİLİNCİ, KİMLİK VE AHMET BAYTURSINULI[29 - Sempozyumda sunulan ve yayınlanan bildirinin genişletilmiş hâlidir. bk. ‘Nergis Biray (2022). ‘Ana Dili Bilinci, Kimlik, Ahmet Baytursınulı’, Ahmet Baytursınulı – Kazaktın Bas Adebiyet Tanuvşısı Halıkaralık Ğılımiy-Teoriyalık Konferantsiya Bayandamaları (31 Navrız 2022), Almatı. S. 36-42’.]
En yaygın tanımıyla dil yaşayan bir varlıktır. Bir iletişim aracı olan dil, insanoğlunun toplumsallaşmak için de kullandığı bir araçtır. Dil, bireyin kişisel gelişiminde olduğu kadar toplumsal gelişiminde de önemli bir etkendir. Ergin, dilin insanlar arasında anlaşma işlevi gören doğal bir araç olduğunu, kendine has kanunlara sahip ve sadece bu kanunlar etrafında gelişme gösteren gizli bir antlaşmalar sistemi, birtakım seslerden örülmüş toplumsal bir müessese olduğunu ifade eder (2008: 3). Ergin, dili tanımlarken aynı zamanda onun ‘genel, işlevsel ve manevi’ yönlerinden de bahsetmektedir (Erenoğlu 2008: 66). Yani dil genel anlamıyla seslerden ve bu seslerin bizde uyandırdığı soyut ve somut tasvirlerden oluşurken, işlev açısından sadece bir araçtır ve manevi olarak da bütün yaşadıklarımızın somut bir görüntüsü olarak her millete ait tarihi bir olgunun özetidir.
Ayrıca ana dili, her toplum için öğretimin en önemli aracı konumundadır. Ana dili ve ana dilini edinme veya edindirme yöntemleri eğitim öğretim sürecini doğrudan ifade ettiği gibi bireyin kimlik kazanmasındaki hususları da belirler.
Ana dilinin diğer önemli bir özelliği de içinde konuşulduğu toplumun tarihini ve kültürünü gelecek nesillere taşımasıdır. Daha kesin bir ifadeyle milletleri millet yapan yani onları sosyal olarak ayıran unsurların başında dil gelir. dil denen şey, bir milletin kültürle ilgili değerlerinin başında gelmektedir. Konuştukları dil aynı olan insanlar, millet olarak adlandırılan sosyal bir var oluşun temelinde yer alırlar (Kaplan 1983: 45).
Ana Dili Nedir?
Dilbilimciler ‘ana dili’ terimini genellikle bir kişinin içinde doğup büyüdüğü aile ya da toplum çevresinde ilk öğrendiği dil olarak tanımlamaktadırlar. Bilim adamlarının bazıları tarafından birey ana dilini çocukluk döneminde edindiği için ana dilin öğrenilmediği; edinildiği ya da kazanıldığı ifade edilmektedir (Vardar 1988:20). Doğan Aksan, ‘Ana Dili’ adlı makalesinde birçok dil bilimcinin ‘ana dili’ ile kastedilen kavramın ‘anne’ ile ilgisinin yanında daha çok çevreden öğrenilen ve aynı ulus içerisinde ortak dil olarak kullanılan dilin anlaşılması gerektiğini belirttiğini eserinde dile getirmektedir (Aksan 1994:63-64).
Kimlik Nedir?
Kimlik ve kişilik kavramları bazı bilim adamlarının tanımlarında karışık olarak verilmektedir. Aslında bu iki kavram aynı şeyleri ifade etmiyor. Kimlik, kendine özgü niteliksel özellikler taşır, aitlik bildirir. Kişilik kavramı ise bireyin içinde yer aldığı topluma karşı kendine has ayarlama ve uyumlarını belirleyen psikofizik sistemlerin dinamik örgütlenmesidir. Bu açıdan ele alındığında kimlik ile millî kimlik iç içe girmektedir (Yazıcı Ersoy 2016: 563).
Kimlik kavramı, bireylerin kültürlerini de yaşadığı çevredeki sosyal konumlarını da statülerini de karşılayan, genel olarak inandıkları şeyleri, tutumları, değer verdikleri yargılar gibi onların hayat biçimlerini simgeleyen bir olgunun alt basamağıdır (Yazıcı Ersoy 2016: 562).
Aksoy, kimliğin üç boyutundan bahseder: bireysel boyut, resmi boyut ve kültürel boyut. Bireysel kimlik, bir insanın içinde yer aldığı ve yetiştiği sosyal ortamda bir süreç içerisinde kendisi ile ilgili tercihlerini ifade eder. Çünkü birey sadece içinde yer aldığı ve var olduğu sosyal ortamda insan olur. Yani sosyal bir varlık olur (Aksoy 2013: 152, 153).
Kimliğin kültürel boyutu ise yaşanılan sosyal grupta kazanılan değerlerdir. Yani zaman içerisinde tarihî devamlılıktan kaynaklanarak, geleneğe bağlı olan unsurlar kimliğin kültürel boyutunu oluşturur (Aksoy 2013: 153). Kimlik başlangıçta bireysel olsa da zamanla topluma mal olmaktadır.
Kimlik kavramında bakılması gereken en önemli olgulardan biri dildir. Dil, bir grup oluşturmanın en asil aracıdır (Assmann 2015: 148). Assmann (2015: 157), bir dilbilimci olan Joshua Fishman‟ın kimlik kavramını oluşturmak ve onu yaymak için dilden daha değerli bir şey olmadığı fikrine katılmaktadır. Solok (1986: 181), dilin insan topluluklarının bir malı olduğuna ve halkın isteği dâhilinde işlenip değiştirilebileceğine vurgu yapar. Dil ve kimlik birbiriyle yakından bağlantılıdır. O bireyin kimliğinin biçimlenmesinde en önemli rollerden birine sahiptir. Kimliğin inşası ve korunması bakımından dil son derece önemlidir (Khorssed 2018: 505).
Bu açıdan ana dili bilincinin nasıl edinildiğine kısaca değinip asıl konumuz olan Ahmet Baytursınulı’nın ana dili bilinci ve kimlik konularında ne tür çalışmalar yaptığını görelim.
Ana Dili Bilinci Nasıl Edinilir?
‘Ana dili’ bir bireyin içinde doğduğu ve büyüdüğü aile ya da toplum çevresinde ilk öğrendiği dildir. Kişinin çocukluk döneminde edindiği ya da kazandığı, aynı millet içerisinde ortak olarak kullanılan dildir. Ana dili, her toplum için öğretimin en önemli aracı konumundadır. Milletleri sosyal olarak ayıran unsurlardandır. Dil, milletin kültürle ilgili değerlerindendir. Ana dili, duygu, düşünce ve kültürümüzün, kısacası kişiliğimizin aynasıdır. Ana dili bilincinde olmak ve ana dilini sevmek, aynı millete mensup kişiler arasında ortak bir düşünce sistemi, kainatı birlikte aynı şekilde anlama ve kavrama yeteneği oluşturur. Ana dili eğitimi, çocuğun bilişsel gelişiminde etkili olduğu kadar kişilik gelişimini de sağlar. Dil öğretimi demek, düşünce öğretimi demektir.
Ana dilimiz, duygularımızın, düşüncelerimizin, kültürümüzün, kısacası kişiliğimizin aynasıdır. Ana dili bilinci ve sevgisi aynı millet içerisinde yaşayan insanlar arasında ortak bir düşünce sistemi, evreni birlikte anlama ve kavrama yeteneği kazandırır. Aynı milletin içerisinde yaşayan insanlar arasındaki bağı güçlendirir. Ana dili eğitimi bunun yanında çocuğun bilişsel gelişimi üzerinde de büyük bir etkiye sahiptir.
Ana dili ve kişilik gelişimi arasında çok büyük bir yakınlık vardır. Dil, düşünceden soyutlanamayacağı için dil öğretimi demek, düşünce öğretimi demektir. Dil, boş bir bal peteğine, düşünce de bu peteğin balına benzetilebilir. Düşünce yapımız ve tarzımız da kişiliğimizin emelini oluşturur (Hengirmen).
Peki bu bilinç nasıl kazandırılır. Ana dilin resmi dil olarak kullanılması ile, devlet kurumlarında açık ve sade bir yazışma dilinin (ana dilinin) kullanımının desteklenmesi ile, ana dili üzerindeki çalışmalara özen gösterilmesi ile, yazı dilinin düzenlenmesi ve kurallarının belirlenmesi ile, diğerleri de ana dili ile olmak şartıyla ancak özellikle ilk kademedeki eğitim öğretim faaliyetlerinde kullanılacak ders malzemesinin ana dili ile kaleme alınması vasıtasıyla, vs. kazanılır.
Ana dilini yazılı ve sözlü olarak doğru kullanabilen yurttaşlar yetiştirmek devletin eğitim sistemine yüklediği bir sorumluluktur. Kişinin etrafındaki insanlarla iletişim kurabilmesi, sosyal bir varlık olarak toplum içerisinde kendini ifade edebilmesi, bireysel gelişimini tamamlayabilmesi ve hayatın her aşamasında başarılı olmasının yolu iyi bir ana dili eğitim ve öğretiminden geçmektedir (Kayaalp 1998:89). Ortak bir ana dili eğitim ve öğretiminden geçmiş çok farklı meslek gruplarına mensup insanların oluşturduğu kültürel alt yapısı sağlam nesillerin yetiştirilmesi bir toplumu güçlü kılar. Ana dili dersleri ulusal, demokratik değerlerin benimsendiği bir süreci oluşturur (Yalçın 2002:29).
Ana dilini iyi bilmeyen bir öğrenci, diğer derslerde de tam başarılı olamaz. Çünkü okuduklarımızı anlamamız, anladıklarımızı doğru olarak anlatabilmemiz için ana dilimizi iyi bilmemiz gerekir. Ana dil bilinci oluşturmak için için neler yapılmalıdır?
1. Okuma Sevgisi: Okullarda okutulan bir tek Türkçe kitabıyla çocuklarda okuma sevgisi geliştirmek mümkün değildir. Çocuklar haftada ve yılda belli sayıda kitap okumaktadırlar. Çocukların kitap ihtiyacını kütüphanelerde aynı kitaptan kırk elli tane bulundurarak karşılamak gerekir. Türkçe kitaplarında genel olarak kuru bir anlatımla ve öğretici/didaktik metinlerden ibaret belirlenmiş konuların olduğu görülmektedir. Ancak çocukların okuma zevkini geliştirecek metinlere ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır.
2. Ana dili dersi olarak Kazak Türkçesi, Türkiye Türkçesi, vs’nin dersi ve onun müfredatı bu açıdan dikkatle oluşturulmalı ve gözden geçirilmelidir.
3. Öğretmen Yetiştirilmesi: Türkçe öğretiminde en önemli problem, uzman öğretmen yetiştirilmesi konusunda karşımıza çıkmaktadır. Ana dili öğretimi üzerine çalışan yeterli sayıda kurum ülkede henüz bulunmamaktadır. Mesela kitap okumadan yetişen öğretmenler, öğrencilerine de kitap okuma alışkanlığı kazandıramamaktadır. Farklı kitaplar okuyarak düşünce düzeyini geliştiremeyen öğrenciler, düşünemeyen bir toplumun oluşması anlamına gelir.
Çağdaş ana dili öğretiminin üç temel ilkesine göre etkili bir dil öğretimi için; dil öğretiminin öğrenme durumunda gerçekleştirilmesi, etkinlikler yardımıyla yapılması ve dil öğretiminde kullanılan her çeşit malzemenin içeriğinin anlamlı olması gerekir (Yıldız 2003:9-10). Bunun yanında sistemi bilen, kendini yetiştirmiş, malzemeleri kullanabilen uzmanlaşmış öğretmenlerin olması gerekir.
4. Ders Kitapları: Ana dili öğretiminde en önemli unsurlardan biri ders kitaplarıdır. Ana dilinin öğretildiği derslerde kullanılan ders araç ve gereçleri de aynı şekilde önemlidir. Ders kitapları özellikle nitelik ve içerik, sözcük ve kavram sayıları, söz varlığı, resim, fotoğraf, karikatür, afiş, şema ve tablolar ile tablo sayıları, konu çeşitleri, hedeflenen kişilik ve yöntem yönünden ele alınmalı ve düzenlenmelidir.
5. Dilde Sözcük Sayısı: Düşünebildiklerimiz kadar anlatmak istediklerimiz ve anlatabileceklerimiz de vardır. Düşünce gücü bu istekler doğrultusunda dilin gücünü de harekete geçirir ve zorlar. Bazı dilbilimciler bir dilin anlatım gücünün sözcük sayısı ile ölçülemeyeceğini söylerken bazıları da bunun günlük konuşmalar için doğru olduğunu ancak bilim dilinden söz ediyorsak, bu düşüncenin kesinlikle doğru olmadığını belirtirler. Sözcük olarak karşılığı bulunmayan bazı kavramları uzun uzun anlatabiliriz. Ama önemli olan dilde, her kavramı karşılayan bir sözcüğün bulunmasıdır.
6. Türkçe’nin Söz Varlığı: Türkçe, yeryüzündeki birçok dile göre daha zengindir. Ancak sözcük sayısı yanında bilimsel terimler ve soyut kavramlar bakımından bazı eksikliklerin olduğunu da belirtmek gerekir. Ama önemli olan, dildeki sözcük sayısının çok olması dilin anlatım gücünü de artırır. Burada şu soruları sormak mümkündür. Dilin anlatım gücü ile sözcük sayısı arasında bir bağ yok mudur? Dili oluşturan asıl unsurlar sözcükler değil midir? Sözcükler olmadan ne anlatılabilir?
Türkçe sözcük türetiminde pek çok imkâna sahiptir. Bu yapısıyla da olağanüstü bir dildir diyebiliriz. Gerekli olan tek şey, Atatürk’ün de dediği gibi bu dilin bilinçle işlenmesidir. Türkçe’yi dünyanın en zengin dillerinden biri yapabilmek için iki yol izlenmelidir. Bunlardan biri dile yabancı kelime girişinin mümkün olduğu kadar engellenebilmesidir. İkincisi ise sözcük hazinesinin geliştirilmesidir.
a. Yabancı dillerden kelime girişinin engellenmesi: Yeni bulunan/icat edilen bir nesneye hemen Türkçe bir isim verilmeli ve geç kalınmamalıdır. Bu şekilde hızlı hareket edildiğinde nesnenin Türkçe adı dilde yer alacağı için dile yabancı sözcük girişi engellenmektedir.
b. Sözcük Hazinesi: 1988 yılında Türk Dil Kurumunun yayımladığı Türkçe Sözlükte ortalama 60.000 sözcük vardır. Bugün Güncel Sözlük’e baktığımızda 616.000’in üzerinde sözcük olduğu görülmektedir. Bu konuda Türkçe ile ilgili çalışmalarda bilgisayarların gücünden yararlanmak gerekir.
Türkçeyi daha da zenginleştirebilmek için Türkçe bütün lehçeleriyle birlikte ele alınmalı ve gerçek söz varlığı tespit edilmelidir. Uygun bilgisayar programlarıyla sözcük türetimi için daha uygun bir ortam sağlanabilecektir. Burada aslolan da insanın bilgisi ve aklı ile gerçekleştireceği çalışmalardır.
7. Terim ve Sözcüklerin Seçimi: Bu konu Türkçenin en çok zorlandığı konulardandır. Yani terim ve sözcüklerin seçimi konusu. Bu konuda karmaşa yaşandığı bilinmektedir. Terimde birlik olması gerekir ki dilde birlik olsun. Bu sebeple de dilbilimcilerin kabul edebileceği ortak ilkeler üzerinde bir anlaşmaya varılması gerekir. Türkçe terim ve sözcükler türetilmeli, yabancı terim ve sözcükler kullanılmamalıdır.
Ana Dili ve Kimlik İlişkisi
Dil ve kimlik, bireyin dünyaya çıkış noktasında ontolojik (varlık bilim) bir dayanışma içerisinde kendilik değerlerini kurgulayan insanı bütünler (Kanter 2010: 115).
Birey içine doğduğu toplumun değer yargıları ile şekillenen kültür çerçevesinde kimliğe bürünür ve dili ile millî kimliğini sergiler. Hayata dair her şey kültürel ögeler barındırır. Olaylara karşısında gösterdiğimiz tepkiler, inançlarımız, vücut dilimiz, misafir ağırlama ve sofra adabımız, selamlaşma şekillerimiz gibi. Kültürel farklılıklar bu açıdan devreye girerek ulusal kimliğimize işaret eder.
Kaybolan diller, bir toplumsal kaybı olduğu kadar yok olan kültürleri de simgeler. Kişinin ana diline hâkimiyetinin azalması, aynı anda kendi kültürüne, benliğine ve kimliğine yabancılaşması anlamına gelir. Kişi, kendini bir ferdi olarak hissettiği toplumsal karakteristiklerden uzaklaşırken çevresine de yabancılaşır. Dünyaya bakışını ve algılayışını yeni edindiği dille geliştirir.
Genel olarak ifade edildiği gibi dil, kimlik ve kültür birbirini izler şekilde bulunan ve birbirleriyle etkileşim hâlindeki kavramlardır. Bu kavramlardan her biri bir diğerinden izler taşır ve ortak bir payda etrafında buluşurlar. Bunlar arasından dil, düşüncelerimizi yansıtması yanında toplumdaki bireylerin iletişimini de sağlar. Kimlik ise, kültürle bağlantılı olduğu kadar çevremizle biçim alan inanç, davranış ve değerlerden örülmüş bir bütündür. İçinde bulunulan bu sosyal durum, kim olduğumuzun da cevabını verir. Sosyal hayat içerisinde diğer bireylerle kurulan ilişkiler, karşılıklı etkileşim vasıtasıyla kazanılan özellikler kimliğin oluşmasında önemli bir yer tutar. Diğer bireylerin bakış açısıyla biz ‘kimliğimiz’ dir. Karaduman’a göre de kimlik, bazı insanlarla nelerinizin ortak olduğuna ve sizi başkalarından neyin farklılaştırdığına ilişkin ait olma sorunudur. (Karaduman 2010: 2886-2889). Kültür ise kimliğimizi biçimlendiren ana etkendir. Bireyin kimliği, sosyal hayat içerisinde kazanılan değerlerle ve sahip olduğu kültürle oluşur. Aynı kültür çevresinden gelen ve ortak kültürel kökene sahip kişilerin dil kullanımları, birbirlerine davranış şekilleri onların kimlikleri arasında kurulan ilişkiler hakkında izler taşır. Hayatın akışı içinde yeni sorumluluk ve görevler, elde edilen yeni kimlikler sebebiyle yeni diller de öğrenen insan, bu akışı bilinçli şekilde yönlendirdiği müddetçe ‘ben’ olarak varlığını korur ve var olmaya devam eder. İçinde yaşadığı sosyal hayatın kendisine kazandırdığı özellikleri kimlik, kimliğini ise dil olarak karşısındaki bireylere yansıtır. İnsan, dilini koruyabildiği sürece kökenine de kimliğine de bağlı kalır. Kimlik, yüzeysel olarak kısaca kişilerin ve çeşitli büyüklük ve nitelikteki toplumsal grupların ‘kimsiniz, kimlerdensiniz?’ sorusuna verdikleri cevaplardır (Güvenç 1993, s. 3). Dil ise, bu kabullerle kültürün ve tabii ki de kimliğin sürekliliğini sağlar.
Ahmet Baytursınulı’nın Ana Dili ve Kimlik Konusundaki Çalışmaları Nelerdir?
Ahmet Baytursınulı’nın ana dili ve bağlantılı olarak kültür ve kimlik konularındaki çalışmalarını iki açıdan ele alabiliriz:
1. Bu alanlarda yapmış olduğu çalışmalarını inceleyerek;
2. Onun makaleleri ve kitaplarında işlediği konulardan hareketle.
A. Ana dili, kimlik ve kültür alanında yayınlarından hareketle görüşleri
Onun bu çalışmalarını eğitim öğretimdeki eksikliklerin giderilmesi meselesinde de ele almak mümkündür. Aşağıda işlenecek bu konularda Baytrusınulı’nın ders araç gereçleri ve eğitim yöntemleri konusunda toplumuna önderlik ettiğini, bir öğretmen olarak yapılması gerekenleri gösterdiğini, ana dili bilincini de oluşturarak kültürel konuların nesiller arasında aktarımını sağlamak yoluyla millî kimlik oluşturulması sürecinde bütün halkına da ‘önder bir öğretmen’ olarak yol gösterdiğini görürüz.
Bu konuda makaleleri yanında (onları alttaki başlıkta ele alacağız) şu yayınlarından bahsedebiliriz:
Ahmet Baytursın, Alaş Orda’nın eğitim ve dil politikalarının hem teorisyeni hem de kaleme alıcısıdır. Bu açıdan ele alındığında onun yaptığı çalışmaları şu şekilde sınıflandırabiliriz:
a. Ahmet Baytursın’ın Kazak Türkçesi (Ana Dil) Alanında Yaptığı Çalışmalar: Baytursın, çağdaş Kazak Türkçesi ve edebiyatının temellerini atan kişi olarak bilinir. Öğretime yönelik araştırmaları başta olmak üzere ‘alfabe, ders kitapları, imla, terim bilimi, halk eğitimi ve kültürü ile ilgili çalışmalar’ yapmıştır. O, Arap alfabesinin ıslah edilerek kullanılması taraftarıdır. Bu amaçla Okuv Kuralı adlı bir ders kitabı kaleme almıştır. Onun ıslah ettiği alfabe, 1924’te Orenburg’da yapılan ‘Kazak Kırgız Bilim Adamları Kurultayı’nda Kazakistan Türkleri için resmi alfabe olarak kabul edilmiştir. 1928’de Latin harflerinin kabulüne kadar da bu alfabe kullanılmıştır. Anılan alfabe bugün hâlâ Doğu Türkistan’daki Türkler tarafından kullanılmaktadır. İmla ile ilgili çalışmalar da yapan Baytursın, ayrıca Türk lehçeleri ile art ve eş zamanlı bağlantılarla karşılaştırmalar yaparak türettiği terimlerle lehçeler arasında ortak kelime alanı oluşturmaya da çalışmıştır (Biray 2016: 31). Terim türetme yolları ve türettiği terimlerle ilgili açıklamaları ise Til Kural adlı çalışmasında ele almıştır. Onun 1910’lu yıllarda bugün de kullanılan terim yapma yöntemlerini kullandığını görürüz. Kazak dilbiliminde Alaş aydınları ve Baytursın’ın başlattığı Türkçeleştirme çalışmaları, günümüzde de devam etmektedir (Biray 1996: 34].
Okullar için kaleme aldığı ders kitapları da olan Baytursın, dilin farklı yapısal yollarını kullanarak çeşitli alanlarda türettiği terimlerle Kazak terim bilimi alanını kuran ve gelişme yollarını açan bir dilbilimcidir. Terim bilimi konusunda 1910-30 yılları arasındaki ilk çalışmalar ona aittir. O, Kazak dilbiliminin de temellerini atmıştır. Okuv Kuralı/Okuma Kitabı (1912) adlı eserinde Kazak Türkçesinin ses bilgisi özelliklerine uygun bir şekilde düzenlenen Arap harfli alfabe de yayımlanmıştır. Eser, Ceditçilik sisteminin savunduğu eğitim sistemini tanıtmaktadır. Til Kural (Orenburg 1914-15) adlı dil bilgisi kitabı Kazak Türkçesinin ses bilgisi ve ses uyumları üzerine yazılmış bir eserdir. ‘Bayanşı, 1920’ adlı dilbilgisi kitabı, alfabe ve alfabe öğretimi üzerine kaleme alınmıştır. Til Tanıtkış ise isim ve isim çekimi, cümle bilgisi, sıfat, sayı, zamir, fiil, fiil çatıları gibi konuları ele alarak açıklayan bir dil bilgisi kitabıdır. Edebiyat teorisi ile ilgili olarak yazılan Edebiyat Tanıtkış (Taşkent 1926) adlı eser, Kazak estetiğinin temeli olarak kabul edilmektedir. Bu edebi eserlerde dilin kullanılışı gibi bilimsel çalışmalara da yer verilmektedir. Kitapta estetik, güzellik, insanlık, yazılı edebiyatta görülen akımlar, yöntemler ve tenkit konuları da ele alınmaktadır. 1928’de Kızılorda’da yayımlanan Til Jumsar, konuşma, okuma ve yazı dilinin kullanımı ile ilgili yöntemlerin tanıtıldığı bir eserdir.
B. Onun makaleleri ve kitaplarında işlediği konulardan hareketle görüşleri
a. Okuma Sevgisi: ‘Kalam Kayratkerleri Jayınan’ makalesinde yazarın bahsettiği görüşlere göre kültürün ilerlemesi, derleyip toparlama işinin ustaca yapılması ve bilincin artmasıyla mümkün olur. Derleme işinden çıkan ustalığa sanat diyoruz. Bilincin gücünden gelen bilime de ‘ilim’ diyoruz. Bu ikisi insanın doğuştan getirdiği şeyler değil, öğrenilerek elde edilecek şeylerdir. Öğrenmek dediğimiz de eğitimle mümkün. Böylece kültür meselesinde halkın ileri gitmesi, kendinden öndeki halk ile arkadaki halk arasındaki kültür farklılığı ve kültürün yok olması, sonuçta eğitim konusuna gelir dayanır. … Kazaklarda eğitim işleri ise yazarlara bakmaktadır’.
Kültür, sanat ve eğitimle, sanat ve eğitimin gücüyle güçlenir. Okuyup öğrenmekle yükselir. Eğitim ise edebiyatla bağlantılıdır. Eğitim ve okuma edebiyatı güçlendirir, edebiyat okumayı güçlendirir. Okumak, eğitim ve edebiyat birbirlerini kollayıp birbirlerini cesaretlendirirler ve birbirlerini sürüklerler. Eğitimsiz edebiyatın geleceği yoktur, edebiyatsız eğitimin de geleceği yoktur. Kazaklarda okumak da edebiyat da son zamanlarda bir akış içinde gelişmektedir. Onun büyümesi, gelişmesi, çiçeklenmesi için çok çalışmak ve güçlü olmak gerekir. Bu çok fazla işi elinden geldiğince yapan, gücünü bu yolda harcayanlar ise, Kazak yazarlarıdır.
Bu yazarlar, bugün kendi işlerinin başında değiller, başka işlerde çalışıyorlar. Onları farklı işlerden alıp kendi işlerine vermek, Kazak hükûmetinin görevidir. Yazarların işi, edebiyattır ve edebiyatsız eğitimin güçlenmesi mümkün değildir. Eğitim almadan, kültürü güçlendirmeden Kazakların horluktan da zorluktan da kurtulması mümkün değil. Kazakların Ruslardan gördüğü sömürge siyaseti, Kazak kültürünün Rus kültüründen aşağıda olması yüzündendir. Özgürlüğün özü kültürdedir. Kültürü güçlendirmenin mekanizması ise okuma ve edebiyattadır’.
Jana Mektep dergisinin yayınlanması üzerine yazdığı ‘Jana Mektepti şığaruv kerek boldı’ adlı makalede Bolşevik dönemin başlamasıyla eğitime önem verildiği, Kazak gençlerinin de okur yazarlık oranının arttığı belirtilmektedir. Baytursınulı, bu dönemde eğitim için çalışmalar yapıldığını ve ümitli olduğunu da ifade eder. Derginin çıkarılış amacını şöyle anlatır: ‘Rusya’daki eğitim öğretim faaliyetleriyle karşılaştırdığımızda daha zayıf olduğumuzu fark ediyoruz. Rusya’da öğretmenler her gün toplantılar düzenliyor, fikir alışverişinde bulunuyorlar. Tüm gazete ve dergi sayfalarında boy boy eğitim öğretim meseleleri yer alıyor. Bizde ise ortam karmakarışık, halk dağınık ve oradan oraya göçüyor. İki okul arası bir aylık yol. Eğitim araç gereçleri yetersiz, olanlar da çok kötü. Matbaamız az. Eğitim öğretim meselelerinden bahseden bile yok. Eğitim kurumlarının talimatları okullara aylar sonra ancak ulaşıyor. Sözün kısası Kazak bozkırı nasıl kötüyse eğitim öğretim de aynı durumda. Bu bize yakışacak bir durum değil. Tarih bu hâlimizi affetmeyecektir. Bu durumdan hareketle Kazakistan Eğitim Komiserliği ve öğretmenler bir çözüm arayışına girdi. Sonunda eğitim öğretim meselelerine özel olarak yer veren Kazakistan merkezli bir dergi çıkarılması kararı verildi. Bu dergi ‘Jaña Mektep’ dergisidir’.
b. Dersler için müfredat oluşturulması ve yöntem problemleri: ‘Bastavış Mektep’ yazısında: ‘Yukarıda sözü edilen Kazakların içindeki iki türlü okulun ikisi de arzu edilen türdeki okullar değil. Birinde eğitim için gerekli malzeme, plan program yok. Fakat halkın okuması gerekli olduğu için kötü de olsa, ‘hiç olmamasındansa idare edecek kadarı olsun’ diyerek çalışmak şart. Diğerinde ise yani Rus okullarında düzen de malzeme de program da var. Fakat ilerisi için faydası az ya da hiç yok. Onların faydasını azaltacak şey Kazakları Ruslaştırmayı düşünmeleri, bu fikir de tüm faydasını yok ediyor. Bu okullar vasıtasıyla Kazak dilini yok edip, yerine Rus dilini koyabileceklerini, Kazakların tek dayanağı olan Arap harfleri yerine Kiril harflerini yerleştirebileceklerini düşünüyorlar. Bunun için çocuklara ilk önce ana diliyle eğitim verilmiyor, Rusça eğitim alıyorlar. Ana diliyle okusalar da Kiril harfleriyle okumaları isteniyor. Birileri sırf ‘ana diliyle eğitim alıyorlar densin’ diye ilk önce Rus harfleriyle Kazakça kitaplardan okumaya başlatıp daha sonra biraz ilerleyince hem alfabede hem dilde tamamen Rusça’ya dönülsün diyorlar. Bu, bir taktik çerçevesinde hareket edenlerin yolu. Birileri ise kesin ve net bir şekilde Rusça okutulmalı diyor’. Yazar, ‘Mektep Kerekteri’ makalesinde okula gerekli olan üçüncü şeyin ise, hazırlanan program olduğunu ifade eder. Her işin istendiği gibi olabilmesi için onun örnek olması ve zaman sınırlaması ve ayarlamasının olması gerekir. Örneksiz ve zaman ayarlaması olmayan iş, kusurlu gerçekleşir. Ya eksiği ya fazlası olur. Gereksiz şeyleri öğreterek öğrencilerinin zamanını boşa geçirmemek, öğretilmesi elzem şeyleri dar zamana sıkıştırarak asıl lazım olanı göstermemek gibi uygulamalar terk edilmeli. Öğrencilere ilk okulda ne, ne kadar gerekliyse planlanarak öğretilmeli. Buna ‘program’ adı verilir.
O, ‘Bavlıv Mektep’ yazısında şöyle der: ‘Kazaklar plan ve program dâhilinde okullar açan, çocuk eğitiminde tecrübeli olan bir halk değil. Bu yüzden Kazakların çocuk eğitim ve öğretim tarihi diye baktığımızda çok kısa bir süreçten bahsedebiliriz. Bu kısa süreçte de çocuk eğitiminde izlenecek yolun ihtiyaçlara göre şekillendirildiğini görürüz. Her milletin yüksek medeniyete ulaştığı ve sahibi olduğu bir dönem vardır. Bu çağlara bakarsak o milletlerin de çocuk eğitiminin ‘Bavlıv’ türde olduğunu fark ederiz. Onlar da eğitim öğretimde ‘öli oqıv’ (ölü okuma) tarzını başlarından geçirmişlerdir. Onlar da bu türü canlandırıp ‘töte oqıv’a geçmişler, ardından da ‘töte oqıv’ı canlandırıp ‘körneki oqıv’ yani görsel eğitim türünü tercih etmişlerdir. En sonunda ise tekrar ‘bavlıv’ yöntemine dönmüşlerdir. …O yüzden bugünkü çocuk eğitim öğretimi bir geriye dönüş değildir. Tabii ki yörüngesinden çıkıp yönünü kaybeden eğitimi düzeltip geleceğe uyarlamaktır. …Nasıl bir eğitimle istediğimiz türde bir fert yetiştirebiliriz? Asıl mesele budur. ‘Öli oqıv’ türü dünyada gerekli işleri öğretmiyor. Bu yüzden bu eğitim türü hayatla bağdaşık değil. ‘Töte oqıv’ meselenin özünü değil teorisini gereksiz açıklamalarla öğretiyor. Sadece teorik eğitimle yüzeysel bir uzmanlık mümkün olabilir ancak hayat uygulamalı işlerle dolu olduğu için bundan daha fazlasını istiyor. Böyle olunca uygulama olmadan uzmanlık da olmaz. ‘Körneki oqıv’ madde veya nesneyi göstererek öğretir. Görerek öğrenme ise çocuğun tabiatına daha yakın ve uygun bir eğitim sistemidir. Bu kısmen doğru. Çocukların okul öncesi dönemdeki 5- 6 yıllık süreçte pek çok şey öğrendiği malum. Ancak çocuklar bilgiyi görerek olduğu kadar taklit edip uygulayarak da öğreniyorlar. Bu sebeple sadece göstererek uygulatmadan eğitim öğretim veren ‘körneki oqıv’ da amaçlanan türde bir birey yetiştiremez. Görerek öğrenmekle uygulayarak öğrenmek arasında dünya kadar fark vardır. Bir şeye ihtiyacımız olduğundaki farkındalığımız ile ihtiyacımız olmadığındaki farkındalığımız bambaşkadır. Yürürken bir nesneyi gördüğümüzde geçer gideriz. Fakat dikkatimizi çeker de algılama gücüyle bakarsak durum farklı olacaktır. Ormana gezinti amacıyla gittiğimizdeki ağaç dallarına bakışımızla ormanda bir dal aradığımızdaki bakış açımız ve algımız farklıdır ve daha fazla dikkat gerektirir. … ‘Töte oqıv’ ‘öli oqıv’a göre; ‘körneki oqıv’ da ‘töte oqıv’a göre daha canlıdır. Ancak en canlısı ‘Bavlıv’ yöntemle eğitimdir. ‘Bavlıv’ çocuğu hayatın merkezine alarak eğiten bir sistem olduğu için alışıldık çocuk eğitimi olarak ele alınmamalıdır. ‘Bavlıv’ yöntemini kullanan okullar bildiğimiz geleneksel okullardan değildir, onlar tıpkı toplumsal bir sınıf gibidirler. Aile, topluluk, halk veya bir lonca, kooperatif gibi örgütlenir ve faaliyet gösterebilirler. ‘Bavlıv’ sistemli okullar sadece birer okul değil, bir tür toplumsal sınıftırlar’.
‘Baytursınulı Axmettiñ Arab Elip-Biyiñ Jaktağan Bayandaması’ makalesi alfabe ile ilgilidir. Yazar burada şunları belirtir: ‘Yazılı edebiyatı olan bir halka bir alfabeyi bıraktırıp, ikinci alfabenin kullanımını sağlatmak kolay bir iş değil. Bunu yavaş yavaş gerçekleştirmek için uzun bir vakit, çokça para ve bir hayli adam gücü gerekli. İlk önce para ve güç gerekli. İki alfabeyle aynı anda okutmak ve bu şekilde eğitim veren okullar açmak lazım. İkinci olarak, matbaalarda ayrı bölümlerin açılması, birlikte işletilmesi ve basılacak şeylerin hepsinin de iki alfabeyle basılması gerekli. Bu da iki iş ve iki zarar demektir. Bu da daha fazla para ve daha fazla güç gerektirir’.
Baytursınulı, yöntem konusunun işlediği ‘Jalkılav Ayırıňkı Ädis’ yazısında ‘Çocuk eğitiminde de bu şekilde davranılmalı ve bu yöntem uygulanmalıdır. Parçadan değil bütünden başlayarak öğretim sağlanmalıdır. Önce bilinmeyen bir parçayı değil anlamlı bir bütünü ele almalıyız. ….İkinci tür yöntem, yazma aracılığı ile okuma öğretmek olarak tanıtılabilir. Bu yöntemin uygulayıcıları okuma yazma öğretimine okumadan değil yazmadan başlanması gerektiğini ifade ederler. … Üçüncüsü sesli yöntemdir. Sesli yöntem uygulamasıyla verilecek eğitim beş aşamada gerçekleştirilir: 1. Çocuklarla sohbet, 2. Öğretim için hazırlık, 3. Sözcüklerde bulunan sesleri ayırmak, 4. Çocukları harflerle tanıştırmak, 5. Öğrendiği harflerden sözcük oluşturmak ve onları okumak. Çocuklarla sohbet: Sohbetteki amaç çocukları öğretime hazırlamaktır’.
c. Öğretmen yetiştirme.
Yazar, öğretmen yetiştirme konusunu işlediği ‘Mektep Kerekteri’ adlı makalesinde konuyu şöyle dile getirir: ‘Geçen sayıda Kazaklara nasıl ilkokul gerektiğini yazmıştık, şimdi ise o okullara nelerin gerekli olduğu konusunda yazacağız. Kazak çocukları anadillerinde, uygun kurallarla eğitimi iyi bilen öğretmenler tarafından üç yıl eğitim aldığında, bir hayli bilgi sahibi olmaktadırlar. Ana diliyle yazılan kitaplar, gazeteler, dergiler ve diğer yazı çizi işleri ilkokuldan çıkan bir çocuğun elinde oluyor yani çocuk onlardan faydalanabilecek kadar eğitimli oluyor. Şu an ülkemizdeki okullarda yukarıda söylenen şartların bir tanesi var, o da ana diliyle eğitim. Diğer şartlar yerine getirilmediği için çocuklar almaları gereken eğitimi tam anlamıyla edinemeden, çok azını bilerek okuldan ayrılıyorlar. Bizde henüz eski yazıyla okutabilen pedagojik yöntemlerden haberdar olan öğretmenler yok. Okullar için öncelikle bilgili, pedagojiden ve yöntemlerden haberdar olan, iyi eğitim veren öğretmenler gereklidir.
İyi ve kaliteli öğretmen için de adayların gerekli eğitimin verildiği, ilmin öğretildiği okullardan mezun olması gerekir. Rusça eğitim alanların Arap harfleriyle okuma yazmayı öğrenmesi, Arap harfleriyle okuma yazmayı bilenlerin de pedagoji ve yöntem eğitimi alıp yeni usul ve tekniklerle tanışması için bir iki aylık bir süre gereklidir. Bu bir iki ay içindeki öğrenme süresi ve işi her ikisi için de imkânsız değil’.
Eğitim durumunu kimin iyi kimin kötü bildiğini ortaya koyan şey, bu da pedagoji ve yöntemleri iyi bilen öğretmenlerdir. Onların içinde bu özelliklere sahip olanlar alfabe hazırlamalı, karşı karşıya gelip tartışmalı, sonunda savundukları tarz ile çocuklara ders vererek yöntemleri öğretmelidirler. Tartışılmayacak yerde tartışıp kötü şeyler söylemeden bunları yapmak gerek’.
O, ‘Şekispey, Bekispeydi’ yazısında da ‘öğretmenlerin halk için öğretmen olduklarını’ ifade eder.
d. Ders Kitapları ve Araç Gereçleri.
Bu konuyu ele alan ‘Mektep Kerekteri’ makalesinde yazar, ‘ilkokul için gerekli araç gerecimiz yok. Hazırlanmış bir programımız yok. Bu sebeple Kazaklara nasıl okul gerektiğinin yanında o okula nelerin gerektiği de söylenmeli. İkinci olarak eğitim için gerekli malzemeler uygun olmalı, çünkü malzemesiz eğitim yapılamıyor. Üstelik malzemenin yeterli olup olmamasıyla ortaya çıkan işin iyi olup olmaması bağlantılıdır. İşin eksiksiz ve iyi olması için malzemenin de tam ve uygun olması şarttır.’ der.
‘Gerekli olan şey, okul malzemeleridir. Eğitim için gerekli olan; kağıt, kalem, mürekkep, sıra parayla satın alınacak şeyler. Şu an parayla bulunamayacak tek şey, Kazak okullarında okutulacak kitaplardır. Geçen sayıda Kazak ilk okulunda okutulacak derslerin; okuma yazma, dini bilgiler, millî tarih, coğrafya, dil bilgisi, matematik, sanayi-ziraat ve fen bilgisi olduğunu belirtmiştik. Bunları öğretmek için gerekli kitapların Kazak diliyle yazılmış olanları yok. İşte bunlar parayla satın alınamayacak malzemeler. Bunları hazırlayıp ortaya çıkarmalı’.
O, eleştirilere ‘Mektep Kerekteri’ yazısıyla şu cevabı verir: ‘Yeni usullerle eğitim veren öğretmenler için okuma kitapları yazılıyor. Makine gereçlerinin tekniğini bilip faydalanan insanlar için makinalar ve başka gereçler yapılıyor. Ana dilinde eğitimin bizler için de gerekli olduğu tartışılmamalı bile. Nazarov konseyinde Kazakça eğitim için ders kitaplarının olmadığını söyleyip Rusça eğitim verilmesini destekleyen bürokratlar da oldu. Bu sözlere izin vermemek için kendi dilimizde okul kitapları hazırlamalıyız’.
‘Şekispey, Bekispeydi’ makalesinde de ‘‘Kazak’ Gazetesinin sayfalarında konuşulan tek konu bu değildi. Köy okulları hakkında da konuşuldu. Her şeyden önce, Kazakça okul denilen söz ‘Kazak’ Gazetesi’nde çıktığında tartışmalı bir durumu yoktu. ‘Kazak’ Gazetesi, Kazakça yayınlanıp, Kazakça okul ve öğretim gerek dese, bu o kadar sıra dışı bir şey de değil’ cevabını verir.
‘Kazak Arasında Okuv Jumıstarın Kalay Jürgizüv Kerek’ makalesinde de aynı konuyu ele alır. ‘Pek çok teşebbüs ve pek çok güç harcasa da yeterli derecede okul açmak için hükûmetin bir şey yapmadığı açıkça görünüyor. Onlar, Kazakistan Cumhuriyeti’nde açılan her türlü okulda, kütüphanede ve diğer eğitim kurumlarında çalışan sadece 2.616 kişinin masrafını karşılayabiliyor. Fakat eğitimle ilgili eksiklikleri giderip, çocuklara eğitim vermek için yirmi binden fazla kişiye ihtiyaç var. Üstelik bunların da başka masrafları var. Eğitim ücretlerinin çoğu devlet kurumları tarafından toplanan çeşitli vergilerle karşılanmaktadır. Bu konudaki çalışmaların çoğu, resmi görevlilere düşüyor. Fakat onların yetiştirilmesi, eğitim işlerine yetecek kadar maddi bir karşılık ödemeleri, halkın zenginliği, işlerin iyiliği için de vergi vermeleri ve bu vergilerin çabuk ve tam olarak toplanmasına bağlıdır. Buna ilave olarak buralarda toplanacak vergileri bel bağlamak da mümkün değildir. Bunlara güvenilse de resmi görevliler bu kurumları çabuk açamıyorlar. Okul sezonu (dönemi) geçiyor, çocukların bir yıl bile olsa eğitimsiz kalmalarının büyük bir zarara sebep olduğu biliniyor. Bundan sonraki süreçte uykuyu terk etmek gerek. Bu işe halkın katılması şart. Başka türlüsü mümkün değil’.
‘Bir köy idarecisi, zenginden zenginliğine göre, fakirden fakirliğine uygun olarak ev başına vergi toplayıp, bu toplanan vergileri öğretmenlerin ve diğer görevlilerin hizmeti karşılığında ve eğitimin ihtiyaç duyulan konularında harcayarak yerel eğitim kurumlarıyla anlaşmalar yaparak okullar açmalıdır. Bu şekilde açılan okullarda çocukların eğitimi ve yetiştirilmeleri okul dışında kurulan okul dernekleri tarafından takip edilmelidir. Öğretmenlerin hakkı, ‘işçiler kurumu’nun belirlediği ölçüde verilmelidir. Vergi ödemeye ve okumaya güzü olmayan fakir çocuklar için kontenjan açılması gerekir. Kitap, kağıt, kalem gibi okul malzemelerini de okul dernekleri temin etmelidir’.
‘Bavlıv Mektep’ yazısında, ‘‘Bavlıv’ okulun çocukların tabiatına uygun ve hayatla uyumlu bir okul olduğu için çocuk eğitiminde bu yöntemin kullanılması gerektiği düşüncesinin Rusya’da hâkim olduğundan bunun kendi topraklarında da uygulanması gerektiğinden bahseder. … Bu sistem bir kurt yavrusu nasıl avlanmaya alıştırılırken ağıldan kuzu çalıp getiriyorsa o tarz bir eğitim verir. Eğitim öğretim ne zaman nerede yapılırsa yapılsın ilk başlangıcı ‘Bavlıv’ yani uygulamalı eğitim şeklinde olmuştur. Teorik eğitim öğretim sistemi yeni çıkan bir eğitim şeklidir. On yıl boyunca okutup okutup da yazı yazmayı bile öğretemeyen bir eğitim sistemi ne ölüye ne de diriye gerekli değildir’.
e. Kazak Türkçesinin Söz Varlığı.
‘Jalkılavlı-Jalpılav Ädisi’ yazısında yöntemle de ilgili olan bu eğitim yolunda sözcüklerin öğretiminin de önem kazandığından bahsedilir. Bu, öğretimde kısa sözcüklü türdür. Bu türün amacı çocuklara onlar için seçilen kısa sözcükleri okutabilmek ve yazdırabilmektir. Bu yöntemi ilk olarak Pogel, Thomas, Belme gibi Alman eğitimciler kullanmış, daha sonra da bu yöntem farklı şekillerde başka eğitimciler tarafından da kullanılmıştır. Temelde hepsi aynıdır. Yöntemin işleyişi şu şekildedir: Alfabeyi öğretmek için içinde resimler bulunan, resimlerdeki nesneleri karşılayan sözcükler hem düzyazı hem de el yazısı ile yazılmış bir kitap hazırlanmalıdır. Burada seçeceğimiz sözcükler, önceden seçilen sözcüklere benzer olmalıdır. Kitaptaki sözcükler aşamalı olarak öğretilecek harflerden oluşturulmalıdır. Cümleler de burada öğretilecek sözcüklerden hazırlanmalıdır. Burada seçilen cümlelerden de kısa kısa hikâyeler oluşturulmalıdır. En sona da alfabenin kendisi konulmalıdır. Bunun amacı öğretmek değil bütün harflerin öğrenilip öğrenilmediğini kontrol etmektir. Bu şekilde hazırlanacak kitaplarda seçilen sözcük sayısı, sözcük türleri, sözcük yerleşimi ve hikâyeler açısından farklı farklı olabilir. Kısa sözcüklü diye bilinen bu yöntemde işin bir tarafı öğretmendeyken diğer tarafı da çocuktadır. Az sayıda sözcükten yola çıkılarak çok sayıda sözcüğün okunması sağlanır.
Bu tespitler ışığında; Baytursınulı’nın kendi şiirleri yanında çeviri yoluyla Kazak edebiyatına kazandırdığı şiirler de dâhil olmak üzere Kazak Türkçesinin farklı anlatım imkânlarını okuyucuya yansıttığı görülmektedir. Şairin, kendi dilinin anlatım yollarını kullanırken oluşturduğu çeşitlilik ilgi çekicidir. O, bir duyguyu farklı deyimlerle kurguladığı anlatımlarla yansıtmayı, Kazak Türkçesinin anlatım çeşitliliğinden yararlanabilmeyi başarmıştır. Aksan’ın da belirttiği gibi söz varlığını (kelime, deyim, atasözü, kalıp ifade, vs.) doğru anlayıp doğru değerlendirerek ve doğru öğreterek bir milletin hayat tarzı, inançları, gelenek görenekleri, dünya görüşü ve çeşitli nitelikleri konusunda daha gerçek belirlemeler yapabiliriz. Bir toplumun tarih boyunca yaşadığı olayları bilmesek de dil yapılarını çözerek, söz varlığının derinliklerine nüfuz ederek metinleri değerlendirip güvenilir ipuçları elde edebiliriz.
O, 23 Joktavı halk arasından derleyerek de Kazak folkloruna katkıda bulunurken aynı zamanda destandaki söz varlığını tekrar Kazak Türkçesinde kazandırmıştır.
f. Yabancı Sözcük ve Terimlere Karşı Ana Dilinden Terim ve Sözcük Türetilmesi.
Terim Bilimi: Ahmet Baytursınulı, Kazak dilbiliminin önemli konularından biri olan Kazak terim bilimi alanını kuran ve gelişme yollarını açan bir dilbilimcidir. Bu alanın kurulması ve geliştirilmesi konusunda 1910–1930 yılları arasındaki ilk çalışmalar, Baytursınulı’na aittir. Baytursınulı, hem bu alanın kurulması ve gelişmesi konusunda hizmet etmiş hem de ilmî eserleri ile bu alana katkıda bulunmuştur.
Dil bilimci yönüyle Baytursınulı ve Alaş aydınları çalışmalarıyla millî ilim dilini kurmak ve geliştirmek için çalışmışlardır. O, dil ve tarih bağlantıları kurabileceği eserleri esas alarak yaptığı bu çalışmaları ve incelemelerini tecrübeleriyle desteklemiştir. Baytursınulı, ana dilin zenginliklerini kullanmak yanında Türk lehçeleriyle art ve eş zamanlı bağlantılarla karşılaştırmalar yaparak türettiği terimlerle lehçeler arasında ortak terim alanı oluşturma arayışına da girmiştir.
O, 1910–30 yılları arasında hem ana dilden terimler türetmiş hem de yabancı dillerden aldığı terimleri ana dilin kurallarına uygun hale getirmiştir. Bu terimleri, Alaş hareketinin fikir meydanı ‘Dala Velayatı’, ‘Türkistan Velayatı’ gazetelerinde yayımlamış ve ilgili alanlarda kullanılmalarını sağlamıştır. Terimler ana dilinden türetilerek veya millîleştirilerek kullanılınca ve kabul görünce konuyla ilgili ilmî eserler, öğretime yönelik okuma kitapları basılmış, terim sözlükleri hazırlanmıştır.
20. yüzyıl başlarında eserlerin Kazak Türkçesi ile yayımlanması, Kazak ilim hayatı için yeni bir gelişmedir. Bu tür ilmî eserler ile öğretime yönelik okuma kitaplarının ilk yayınları, Kazak ilim dili, terim çalışmaları, edebiyatın kuruluş ve gelişmesi çalışmalarına büyük emek harcayan ‘A. Baytursınulı, E. Omarulı, H. Dosmuhamedulı, M. Avezov, J. Küderin, S. Kanajulı, M. Duvlatulı, M. Jumabayulı, J. Aymavıtulı, N. Törekululı, K. Kemengerulı, Ğ. Karaş, K. Jelenov, T. Şonanulı’ gibi Kazak aydınları tarafından yapılmıştır.
Alaş aydınları arasında daha çok dil çalışmalarına ağırlık veren Baytursınulı’nın türettiği terimler sadece dil ve edebiyat alanında kalmamış, birçok ilmî alanda da terim türetmiştir. O, yabancı dillerden giren terimleri çeviri yoluyla millîleştirmiş; terim türetme sisteminin esaslarını belirlemeye çalışmıştır. Baytursınulı, Kazak terim bilimi alanını kuran ilk dilcidir.
Ahmet Baytursınulı terim türetirken Kazak Türkçesinin kendi imkânlarından faydalanır. Millî terminolojiyi kurarken bazı kuralları gerekli bulur ve uygular. Kazak Türkçesinde ilmî bir terim gerekiyorsa bu, öncelikle ana dilin kelime kökleri ve işlek eklerinden türetilmelidir, bu konu ana dili için önemlidir. Kazak Türkçesinde bulunmayan terimler diğer Türk lehçelerinden alınmalıdır. Avrupa dillerinden Kazak Türkçesine giren, dünyadaki ilmî alanlarda kullanımı yaygınlaşmış, uluslararası terimler diyebileceğimiz terimler kalabilir ama onları Kazak Türkçesinin kurallarına ve söyleyişine uygun hale getirmek gereklidir. Kazak Türkçesi dışında hangi dilden alınırsa alınsın alıntı kelime veya terimler, Kazak Türkçesi söyleyişine ve kurallarına uydurularak kullanıma sokulmalıdır. Yabancı terimler, öncelikle ilmî uzmanlığına göre Kazak bilim adamlarından oluşturulan komisyonlarca incelenmeli, daha sonra dile girmesine izin verilmelidir. Yeni bir terim türetilirken öncelikle, kaynak dilin Kazak Türkçesi olmasından yana kullanılmalıdır. Kazak Türkçesindeki terimler alfabe sırasıyla bir sözlük hâlinde hazırlanmalıdır’.
Onun terim türetmede kullandığı metotlardan kısaca şöyle bahsedebiliriz:
‘
Semantik yolla: jurnak, jalğav, buvın, şuvmaq, tarmak, ray, müşe, ädis, vs.
Morfolojik yolla: jakşa, sızıkşa, kösemşe, esimşe, däyekşi, buvınşı, bastavış, anıktavış, pısıktavış, tolıktavış, ävrelenis, külis, älektenis, älipteme, zavıktama, mazmundama, ermekteme, korıpta, usınba, suktanıs, azaptanıs, jalğavlık, esimdik, vs.
Sentaks yoluyla: davıssız dıbıs, davıstı dıbıs, katañ dıbıs, uyañ dıbıs, tübir söz, tuvındı söz, kos söz, katar söz, kıstırma söz, menzil pısıktavış, meken pısıktavış, sın pısıktavış, turlavlı müşe, turlavsız müşe, salalas söylem, sabaktas söylem, jalañ söylem, jayılma söylem, bolımdı söylem, bolımsız söylem, tolımdı söylem, vs’. (Biray, Eynel 2015: 487–496).
Sonuçta Ahmet Baytursınulı’nın Kazak Türkçesinde bugün de kullanılan terim yapma yöntemlerini 1910’lu yıllarda kullandığını görmekteyiz. Kazak dilbiliminde Ahmet Baytursınulı ve Alaş aydınlarının başlattığı Türkçeleştirme çalışmaları, günümüzde de devam etmektedir. Bu açıdan Baytursınulı, Kazak dilbilimindeki terimbilimi çalışmalarını ilk başlatan, temelini atan, birçok çalışmayla alanı geliştiren ve genişleten bir dilbilimci olarak karşımıza çıkmaktadır.
O, ‘Kazak hem türli meseleler’ adlı makalesinde ana diliyle eğitimin öneminden bahseder. Daha okuma yazmayı bile yeni öğrenen çocukların Rusça ve Kiril harfleriyle eğitim almasının doğru olmadığını söyler. ‘Onların faydasını azaltacak şey Kazakları Ruslaştırmayı düşünmeleri, bu fikir de tüm faydasını yok ediyor. Bu okullar vasıtasıyla Kazak dilini yok edip, yerine Rus dilini koyabileceklerini, Kazakların tek dayanağı olan Arap harfleri yerine Kiril harflerini yerleştirebileceklerini düşünüyorlar. Bunun için çocuklar ilk önce ana diliyle eğitim almıyor, Rusça eğitim alıyorlar. Ana diliyle okusalar da Kiril harfleriyle okumaları isteniyor. Birileri sırf ana diliyle eğitim alıyorlar densin diye ilk önce Rus harfleriyle Kazakça kitaplardan okumaya başlatıp daha sonra da biraz ilerleyince hem alfabede hem dilde tamamen Rusça’ya dönülsün diyorlar. Bu, bir taktik çerçevesinde hareket edenlerin yolu. Birileri ise kesin ve net bir şekilde Rusça okutulmalı diyor.’ şeklinde konuyu değerlendirir.
‘Bastavış mektep’ makalesinde çocukların ana diliyle eğitim almaları konusunda yaşananları ve kararları aşağıdaki cümleleriyle açıklar ve eleştirir. ‘Başlangıçta, ‘ana diliyle eğitim almalılar’ kararı 31 Mart 1906 yılındaki kanunda da yer almaktadır. Bugüne kadar köy ve nahiyelerdeki gibi iki sınıflı ilkokullarda Kazak alfabesi ve Kazak diliyle okumaya başlanıldığı hiçbir yerde duyulmadı. Bunun sebebi ne? Kanun yürürlükte kaldığı sürece Kazak dili ve alfabesiyle eğitimi isteyecek ve takip edecek anne babalar da yoktu. Halkın kendi diliyle kendi harfleriyle eğitim verilmesini yöneticiler hoş karşılamadığı için öğretmenler kendi kendilerine ‘ana dili ve kendi harfleriyle okuturuz’ diyemediler. Böylece bu karar kağıt üzerinde var olsa da uygulama alanında yer almadı. Bütün bunlar hükûmetin kendi menfaatini düşünerek yaptığı işler. İlkokullar yalnız hükûmet yararına değil, halk yararına da olmalıdır. Hükûmetin amacı; tüm halkın ortak bir din, dil ve yazıyı paylaşması, halkın isteği ise; kendi dil, din ve yazısını muhafaza edebilmektir. Bu sebeple ilkokul, ilk önce misyonerlik fikirlerinden ve politikadan uzak tutulmalı yani Kazakların dini, dili, yazısı uğursuz fikir ve ellerden uzak olmalıdır. Kazak dinini çok eskiden kabul etmiş, onları başka bir dini kabul etmeye zorlamak ve bunun için çaba harcamak boş bir uğraştır. Kazakları dininden ayırmak nasıl mümkün değilse yazısından ayırmak da mümkün değildir’.
‘Öyleyse hükûmetin okullar yoluyla Kazakların dinini, dilini, yazısını yok edip, Ruslara benzemesini isteme fikrinden vazgeçip, gerekli olan bu ilkokulların iki taraf için de faydalı olanını gözetmek konusunu araştırmak gerekir. Bu şekilde düşünüldüğü takdirde bizim için uygun olan ilkokullarda eğitimin beş seneye çıkarılmasıdır. Çocuklar ilk üç yıl Kazakça, sonraki iki yıl Rusça okumalıdır. Köylü iken şehirleşen Kazaklar var, Kazak olarak şehirleşen Kazaklar da var. Kışlık oturma yerleri toplu şekilde olan Kazaklar da var. Yerleşim yerleri çok aralıklı olan Kazaklar da var. Okul bunların hepsi için uygun olmalı, okumak isteyen çocuklar, okulun uygunsuzluğu gibi sebeplerden dolayı okuldan ayrı kalmamalıdır. Bunun için Kazak ilkokulları yatılı ve gündüzlü olarak ikiye ayrılmalı; evinden gidip gelerek okunacak okullar, şehirlerde ya da kışın toplandıkları yerde olmalı, yatılı okullar ise halkın daha aralıklı yerleşiminin olduğu yerlerde kurulmalıdır’.
‘İkinci olarak okullar, kır okulu ve şehir okulu olarak ikiye ayrılmalı; hatta kır okulu da köy okulu ve nahiye okulu olarak ikiye ayrılmalıdır. Beş yıllık eğitimin Kazakça okunan ilk üç yılına köy okullarında, Rusça okunan sonraki iki yılı da nahiye okullarında devam etmeli; ayrıca nahiye okullarına köy okulundaki eğitimi tamamlayanlar alınmalı; şehir okulları da şehrin büyüklüğüyle doğru orantılı olarak üç yıllık veya beş yıllık olmalıdır. Köy okulu ile nahiye okullarına gelemeyen çocuklar için yatılı okullar düşünülmelidir. İlkokulda Kazakça ile öğretilen derslerin; okuma yazma, din bilgisi, dil, millî tarih, matematik, sanayi ve ziraat, coğrafya ve fen bilgisi olması doğru olacaktır. İlkokulların Rusça okunan iki yıllık kısmında verilecek olan bilgilerin de ortaokul ve lisedeki bilgilere temel teşkil edecek şekilde olması uygun olacaktır. İlkokullar böyle olursa bunlar ayrıca Arap ve Rus yazısıyla Kazakça ve Rusça öğretmek için Kazak çocuklarının ilkokulda öğrendikleri bilgilere temel teşkil etmeye uygun olur’.
‘Türk Kurultayı’ yazısında kurultayda görüşülen ana dili ile ilgili maddelerden bahsederken ‘Sadece ana dili öğretme yöntemi söz konusu edilip konuşuldu, diğerleri ise tek bir söz bile edilmeden komisyona gönderildi. Prof. Şçerba’nın anadil öğretim yöntemiyle ilgili sunumunun özeti şu şekildeydi: O dönemde ana dili öğretmek için kullanılan yöntem şöyle: Sese dayalı yöntem, bütüncül yöntem (Amerikan yöntemi olarak adlandırılır). Hangi yöntemin kullanılmasının daha uygun olduğu imla sistemine bağlıdır. Ses sistemli imla kullanıcıları için sese sistemli yöntemle okutmak uygundur. Tarih (tarik) sistemli imla kullanıcılara bütüncül yöntemi kullanarak okutmak daha kolaydır’.
O, burada alınan kararları da şu şekilde verir: ‘Kurultay, Türk yurtları için sese dayalı yöntemi kabul ettiği için, bunun için de en uygun yöntemin ses sistemli imla olması sebebiyle bu yönde bir karar aldı. Kararda ana dilinin öğretilmesine ilişkin başka maddeler de vardı. Onun az çok kastettiği, şunlar oldu:
a. Ana dili öğrenimini iyice geliştirmek için Türk insanının her dili açıkça tanıması gerekir. Dile hâkim dilbilimciler yetiştirmek için öğretmen yetiştiren ortaokul ve liselerde dil derslerinin sistemde yer alması ve onlara önem verilmesi şarttır.
b. İlkokullarda dil dersleri işlenirken halk edebiyatından örnekler hâkim olmalıdır.
c. Ortaokullarda dil dersleri sistemli öğretim şeklinde bağımsız olarak öğretilmelidir. ç. Edebiyat, ikinci aşamada sosyal bilimler dersleri ile birlikte denk şekilde sistemli edebiyat tarihi olarak okutulurken, öğrencinin ana dili ile kaleme alınan edebiyat yanı sıra kardeş edebiyatlarla da tanıştırılması gereklidir.
d. Dil bilimi kuralları ezberleme şeklinde öğretilmeyip sözcüğün özellikleri, anlamı, mantığının tanıtılması şeklinde öğretilmelidir. Sözcüğün özelliği ve anlamı hakkında bilinmesi gerekmeyen şeylere dil bilgisi derslerinde yer verilmemelidir. Okumayla ilgili olan bu dört konu ile Kurultay’daki konuşmayı bitireceğim’.
‘Mektep Kerekteri’ yazısında ana dili eğitimi için de şunları dile getirir: ‘Ana dilinde eğitimin bizler için de gerekli olduğu tartışılmamalı bile. Nazarov konseyinde Kazakça eğitim için ders kitaplarının olmadığını söyleyip Rusça eğitim verilmesini destekleyen bürokratlar da oldu. Bu sözlere izin vermemek için kendi dilimizde okul kitapları hazırlamalıyız’
‘Şekispey, Bekispeydi’ makalesinde de aynı konulara değinir. ‘Kazak çocuklarına ilkokulda ana dillerinde eğitim verilmesi gerek’.
Sonuç olarak
Baytursınulı ve Alaş aydınlarının başlattığı Türkçeleştirme ve ana dili bilinci oluşturma çalışmaları günümüzde de devam etmektedir. Ana dili ile eğitim tartışılmamalıdır. Kültür ve millî kimlik açısından önemlidir ve ana diliyle eğitim şarttır.
Gaspıralı’nın aydınlanma fikri ile Baytursınulı’nın Kazak eğitim sistemi için düşündükleri aynı temeldeki görüşlerdir.
Alaş insanları dil meselesini hiçbir zaman millet meselesinden ayrı düşünmemiş ve ayrı ele almamışlardır.
Kazak yazısını ve imlasını düzenleyen, çocukların millî eğitim alması ve ana diliyle eğitim yapmasının önemini vurgulayıp Alaş’ın fikrî ve ilmî yönünü teori ve çalışmalarıyla kuran ve güçlendiren, bugünkü Kazak dilbilimi, terim bilimi, eğitim sistemi, Kazak folklorunun ilk örneklerinin derlenmesi ve sistematik olarak incelenmesini gerçekleştiren Baytursınulı’dır.
Bugünkü Kazak toplumu, Kazak eğitim dünyası, Kazak dilbilimi ve kültür dünyası Baytursınulı ve ‘Alaş’ ruhunu ve fikirlerini günümüze taşıyan bu kahramanlara çok şey borçludur.
Kaynakça
Aksoy Mustafa (2013). “Kültür Sosyoloji Bağlamında Kimlik Pazarında Kültürel Kimlik”, Türk Dünyası Araştırmaları, 202: 147-160.
Assmann J. (2005). Kültürel Bellek Eski Yüksek Kültürlerde Yazı, Hatırlama ve Politik Kimlik. (Çev. Ayşe Tekin). Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Biray Nergis (2011). Ahmet Baytursınulı – Şiirleri Üzerinde Dil ve Üslup İncelemesi, İstanbul, Bilge-Oğuz Yayınları.
Biray, Nergis, Iymahanbetova R. (2013). ‘Ahmet Baytursınov’un 23 Coktavı (Ağıdı)’, Prof.
Dr. Önder Göçgün’e Armağan (Ed. Doç. Dr. Mithat Aydın), Pamukkale Üniversitesi Yayınları
___________ (2014). “Ahmet Baytursınulı Hayatı, Kültürel ve Edebi Faaliyetleri ve Eserleri”, Şäkärim – Ğılımiy-tanımdıq jurnal, 2/23: 62-69.
Biray, N. (2015). ‘Kazak Bozkırında Başkaldırı ve İsyanın Sesi: Ahmet Baytursınulı’, Gazi Türkiyat, /16, s. 1-14.
___________ (2016). Baytursınulı, A. – Kazak Dilbilimi ve Terim Dünyasındaki Yeri. Köroğlu Dergisi, Mart, 13/2-7, s. 31-34.
___________ (2019). ‘Kazakistanlı Türkologlar: Ahmet Baytursınulı’, Türkiye Dışındaki Türk Dünyası Türkologları – Dilciler 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, 275-287.
No:27, I. baskı, Denizli, s. 235 – 251.
Ergin Muharrem (1977). Türk Dil Bilgisi -Eğitim Enstitüleri- Yüksekokullar ve Temel Bilimler
Fakülteleri İçin; Minnetoğlu Yayınları, İstanbul.
Kanter M. Fatih (2010). “Bahtiyar Vahapzade’de Dil ve Kimlik Bilinci”, Erdem İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, 57: 115-121.
Kaplan Mehmet (1983). Kültür ve Dil, Dergah Yayınları, İstanbul.
Karaduman Sibel (2010). «Modernizmden Postmodernizme Kimliğin Yapısal Dönüşümü.» Journal of Yaşar University, 2886-2899.
Kayaalp İsa (1998). İletişim ve Dil, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara.
Yazıcı Ersoy Habibe (2016). “Kimlik Oluşumunda Çocuk Oyunlarının Yeri: Başkurtlar Örneği”, Millîyetletin Kesişme Noktası: İdil-Ural Çalıştayı-II (16-18 Ekim 2015) Bildiri Kitabı, 561-578, Kırklareli.
İnternet Kaynağı
https://infourok.ru/abaytrsinovti-pedagogikali-izmeti-274393.html (e.erişim 03.03.2022)
AHMET BAYTURSINULI: KAZAK DİLBİLİMİ VE TERİM DÜNYASINDAKİ YERİ[30 - bk. Nergis BİRAY, “Ahmet Baytursınulı – Kazak Dilbilimi ve Terim Dünyasındaki Yeri”, Köroğlu, Mart-2016, Yıl:2, Sayı:7, s. 31-34.]
Ahmet Baytursınulı, Kazak dilbiliminin önemli konularından biri olan Kazak terimbilimi alanını kuran ve gelişme yollarını açan bir dilbilimcidir. Bu alanın kurulması ve geliştirilmesi konusunda 1910–1930 yılları arasındaki ilk çalışmalar, Baytursınulı’na aittir. Baytursınulı, hem bu alanın kurulması ve gelişmesi konusunda hizmet etmiş hem de ilmî eserleri ile bu alana katkıda bulunmuştur.
Baytursınulı ve Alaş aydınları çalışmalarıyla millî ilim dilini kurmayı ve geliştirmeyi amaçlamışlardır. O, bu alandaki çalışmalarını dil ve tarih bağlantıları kurabileceği eserleri esas alarak yapmış, incelemelerini tecrübeleriyle desteklemiştir. Ana dilin zenginliklerini kullanan bilim adamı ilave olarak Türk lehçeleriyle art ve eş zamanlı bağlantılarla karşılaştırmalar yaparak türettiği terimlerle lehçeler arasında ortak terim alanı oluşturma arayışına da girmiştir.
Baytursınulı 1910–30 yılları arasında hem ana dilden türettiği hem de yabancı dillerden alsa da ana dilin kurallarına uygun hale getirdiği terimleri, Alaş hareketinin ses bayrağı olan ‘Dala Velayatı’, ‘Türkistan Velayatı’ gazetelerinde yayımlamış ve ilgili alanlarda bu terimlerin kullanılmasını sağlamıştır. Terimlerin ana dilden türetilerek veya millîleştirilerek kullanılması ve kabul görmesiyle birlikte bu konularla ilgili ilmî eserler, öğretime yönelik okuma kitapları basılmış, terim sözlükleri hazırlanmıştır.
20. yüzyılın başlarında eserlerin Kazak Türkçesi ile yayımlanması işi, Kazak ilim hayatı için oldukça yeni bir gelişmedir. Bu tür ilmî eserler ve öğretime yönelik okuma kitaplarının ilk yayınları, Kazak ilim dili, terim çalışmaları, edebiyatın kuruluş ve gelişmesi çalışmalarına büyük emek harcayan ‘A. Baytursınulı, E. Omarulı, H. Dosmuhamedulı, M. Avezov, J. Küderin, S. Kanajulı, M. Duvlatulı, M. Jumabayulı, J. Aymavıtulı, N. Törekululı, K. Kemengerulı, Ğ. Karaş, K. Jelenov, T. Şonanulı’ gibi Kazak aydınları tarafından yapılmıştır.
Bu aydınlar içerisinde dil çalışmalarına daha çok ağırlık veren Ahmet Baytursınulı, sadece dil ve edebiyat alanında değil birçok ilmî alanda da terimler türetmiş, aktarma çalışmalarıyla yabancı dilden giren terimleri millîleştirmiş; terim türetme sisteminin temellerini kurmaya uğraşmış bir bilim adamıdır. Kısacası Baytursınulı, Kazak terim bilimi alanını kuran ilk dilcidir.
İlmî çalışmaları yapabilmek, yazılanları okumak, anlamak ve değerlendirebilmek, yönlendirmek ve başkalarına öğretebilmek ilgili ilim alanının kavramlarını bilmekle mümkündür. Baytursınulı’nın terim çalışmaları bu açıdan ele alındığında büyük önem taşır. O, terimlerini türettiği ilim alanlarının temel kavramlarını biliyor ve bunların kendi aralarındaki bağlantılarını açıklayabiliyor olmalıdır. Baytursınulı, Kazak dilinin genel karakterini ortaya koyan kavramlar sistemini düzenlemenin yanında bu alanlardaki kavramların adlandırmalarını da yapmıştır. İlmî alanlarda kavram adlandırmaları yapmak, ana dilin imkânlarından ustaca faydalanmayı, kavramlar sisteminin kendine has özelliklerine vakıf olmayı gerektirir. Kavram adlandırmasında seçilecek adın, kısa, akılda kalıcı, tek anlamlı, içeriği kapsayıcı olması önemlidir. Baytursınulı, dilin bu ustalıklarını kullanarak terimler türetmiş, başka dillerden dile giren kelimeleri kendi diline uyarlamış, kavramlara uygun adlar seçmiştir. Onun 1912 yılında Orenburg’da yayımladığı ‘Okuv Kuralı’ (Kazakça Alfabe) adlı eserinde ‘buvın, dıbıs, nükte, davıstı dıbıstar, jartı davıstı dıbıs, däyekşi, jiñişkelik belgisi, xärip (ärip)’[31 - “hece, ses, nokta, ünlüler, yarı ünlü ses, alıntı, inceltme işareti, harf”.] gibi terimler yer almakta; 1914–15 yıllarından 1928 yılına kadar birkaç defa yayımlanan ‘Til Kural’ (Kazak Dilinin Sarfı) gibi okul kitaplarında türetildiğinden itibaren bugüne kadar kullanılan ‘zat esim, sın esim, san esim, esimdik, etistik, üstev, kosımşa, jalğav, jurnak’[32 - “isim, sıfat, sayı sıfatı, zamir, fiil, zarf, tümleç, çekim eki, yapım eki”.] gibi yüzlerce terime rastlanmaktadır. Kurmanbayulı, R. Nurğaliyev’in, ‘Alaşordintsı’ adlı kitabında onun türettiği terimlerin özlü, net, tek anlamlı ve bilimsel karaktere sahip olduğunu ifade ettiğini söyler (2014: 306).
O, sadece dilbilim değil Kazak edebiyatının da temellerini atmış, bu alanın ilk terimlerini hazırlamıştır. Evezov, Baytursınulı için Yeni kurulan ve gelişme aşamasında olan Kazak edebiyatının önderlerinden biri hatta en önemlisi Ahan’dır. (1923) der. Nurğaliyev ise ‘Onun ‘Edebiyet Tanıtqış’ adlı eserini Kazak millî edebiyat biliminin ilmî temeli olarak kabul eder. Kitabın yöntemsel açıdan ve terimler bakımından eksiklikleri çok olan bir alanı tamamladığının altını çizer (Baytursınov 1991: 12–13). Terimleri oluşturmakla kalmayan Baytursınulı her bir terimin açıklamasını da ilmî olarak yapar (Baytursınov 1989: 192). İlmî kavramlar arasındaki sistematik bağlantıyı da gösteren terimbilimci, kavramların kendine has sistemini de açıklar. Türetilen veya millîleştirilen terimlerin yeterli ve ilmî yapıya uygun olması, onun kavramlar sistemini bağlantılı noktaları ve kullanımları açısından iyi bildiğini göstermektedir (Kurmanbayulı 2014: 307 – 308).
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию (https://www.litres.ru/book/nergis-biray/ahmet-baytursinuli-69499612/chitat-onlayn/?lfrom=390579938) на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
notes
1
Ahan/Akan: Ahmet Baytursınulı. Kazaklarda sevgi ifadesi olarak isimlerde bu tür kısaltmalar yapılır.
2
NKVD: Narodnıy Komissariyat Vnutrennih del (İçişleri Halk Komiserliği). Daha sonra adı KGB olan Rus gizli teşkilatı.
3
Ahmet Baytursınulı’nın hayatı hakkında detaylı bilgi edinmek için bkz. Sertan Alibekiroğlu (2005). Kazak Alimi Ahmet Baytursunoğlu’nun Hayatı ve Eserleri, (Danışmanı: Doç. Dr. Vahit Türk), Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep.; Gülnar Kokybassova (2009). Ahmet Baytursınov (Hayatı, Dilciliği ve Edebiyat Araştırmacılığı), (Danışman: Prof. Dr. Zeki Kaymaz), Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dünyası Araştırmaları Ana Bilim Dalı Türk Dili ve Lehçeleri Bilim Dalı, Basılmamış Doktora Tezi, İzmir.
4
Türkistan’ın bağımsızlığı için 1924’ten itibaren Kızıl Ordu’ya karşı uzun bir sure silahlı mücadele vermiş, bir ara Enver Paşa’nın da komutanlık ettiği Türk örgütü.
5
Sovyetler Birliği tam olarak teşkil edilene kadar tüm Rusya’yı yönetmek üzere oluşturulmuş geçici Bolşevik hükûmet.
6
Kazak Tilinin Sarfı, Birinşi jıldık, Orınbor, 1914.
7
bk. Nergis BİRAY (2005). ‘Ahmet Baytursınulı’na Göre Kazak Türkleri Yazılı Edebiyatının Dönemleri ve Türleri’, Millî Folklor, (Kış) 68: 67–77.
8
Nergis BİRAY (2019). “Alaş’ın Aydınlatıcı Önderi Ahmet Baytursınulı”, Türk Edebiyatı Aylık Fikir ve Sanat Dergisi – Kazak Edebiyatı Özel Sayısı, 549/47: 58-62.
9
İlk Türk aydınlanma hareketidir. 19. yüzyılın ikinci yarısının baslarında dil, eğitim, öğretim ve dinle ilgili alanlarda bir yenileşme hareketi olarak başlamıştır.
10
Fonetik usûle dayanan bir alfabe sistemi.
11
Nergis BİRAY (2021). “Aydınlanma Hareketi Alaş Fikirlerinin Ahmet Baytursınulı’nın Eserlerindeki Yansıması”, 31 Mayıs Siyasi Baskı, Sürgün ve Açlık Kurbanlarını Anma Günü – Çevrimiçi Sempozyum, Kazakistan Büyükelçiliği, 01.06.2021. (Yayınlanmadı).
12
Kadetler: Anayasal Demokrasi Partisi veya Kadetler. Rusya İmparatorluğunda liberal bir siyasi parti. Parti üyelerine Kadetler denilirdi. Bu isim partinin Rusça isminin kısaltmasından ileri gelir; K-D (Rusçası: Конституционная Демократическая партия) harflerinden oluşan parti adının kısaltmasının Rusça okunmasıdır.
13
Yayın bilgisi: Nergis BİRAY (2022). “Kazak Türk Düşünce Dünyasının Aydınlatıcısı: Alaş Önderi Ahmet Baytursınulı”. “Ahmet Baytursınulı murası Jäne zamanavi bilim meseleleri” “Baytursınov Okuvları Halı-karalık Ğılımiy-Praktikalık Konferantsiya Materialdarı (15 Nisan 2022), A. Baytursınov Atındağı Kostanay Önirlik Universiteti, s. 3-7.
14
“Izıñdap usqan mınav bizdiñ masa, / Sap-şartı, ayaqtarı uzın masa: / Özine bitken tüsi özgerilmes / Degen-men qara, yakiy qızıl masa. / Üstinde uyqtagannıñ aynala usıp, / Qaqqı cep, qanattarı buzılgansa, / Uyqısın az da bolsa bölmes pe eken, / Qoymastan qulagına ızıñdasa?!” (Söz İyesinen, 23).
15
Ahmet Baytursınulı’nın şiirleri için “Ahmet Baytursınov – Sıgarmaları”, Almatı, 1989” ve “Dr. Nergis Biray, Ahmet Baytursınulı – Şiirleri Üzerinde Dil ve Üslûp İncelemesi”, İstanbul, 2011” adlı eserlerden faydalanılmıştır.
16
Bizim öncelikle kendimizi geliştirmemiz, medeniyeti yakalamak için okumamız ve çalışmamız şarttır. İlk olarak edebî dili geliştirmemiz gerekir. Dilimiz de edebiyatımız da var. Ancak çaba gösterip geliştirme konusunda sıkıntılarımız var. Halkımız Kazak Türkçesini hiç umursamıyor. Yabancı dillerle yazmayı tercih ediyor. Kendi dilimize böyle yaklaşırsak bu bizim için iyi olmaz. Atalarımızın bin yıl yasamasının sebebi dillerini korumalarıdır. Biz de dilimizi korursak varlığımızı ebedî kılarız (Alibekiroğlu 2005: 44).
17
“Balalar bul jol bası danalıqqa, // Keliñder, tüsip, bayqap, qaralıq ta. // Bul jolmen bara jatqan öziñdey köp, // Solardı köre tura qalalıq pa?! // Danalıq – öspes jarıq, ketpes baylıq, // Jüriñder, izdep tavıp alalıq ta!” (Tartuv, 35)
18
“Men ölsem de ölemin jönimmenen, / Tännen basqa nemdi alar ölim menen?! / Ölgen küni aparıp tığarı-kör, / Men jok bolman kömilip tänimmenen. / Tän kömiler, kömilmes etken isim, / Oylaytıñdar men emes bir küngisin. / Jurt ukpasa-ukpasın, jabıkpaymın, / El büginşil, meniki erteñgi üşin.” (N.K.Hanımğa, 39).
19
Şığıs Kazakstan oblısı bilim baskarmasınıñ “Şığıs” öñirlik ortalığı; Ultumuzdıñ Ustazı – Ahmet Baytursınulı Halıkaralık ğılımiy-praktikalık konferantsiya (19 Sävir 2022) sunuldu. (Yayınlanmadı)
20
Gazete 1913’te 44 sayı, 1914’te 55, 1915’te 63, gösterilemeyen iki sayı bu arada, 1916’da 46, 1917’de 34, 1918’de 8 sayı olmak üzere toplamda 253 sayı olarak verilmekte, 265 sayı çıktığı söylenen gazetenin 12 sayısı hakkında bilgi verilmemektedir.
21
Bu konuda geniş bilgi için bk. İbrahim Kalkan (1999). 1913-1918 Yılları Arasında Kazaklarda Siyasi Fikir Oluşumu: Kazak Gazetesi ve Alaş Hareketi, (Dan. Prof. Dr. Nadir Devlet), Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Tarihi Ana Bilim Dalı Genel Türk Tarihi Bilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul; Auyessova Lazzat (2010). Kazakistan’da Sovyet Siyaseti, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, (Dan. H. Bal), İstanbul; Enver Kapağan (2015). ‘Alaş Orda Partisinin Kazak Aydınlanmasına Etkisi’, ZfWT Zeitschrift für die Welt der Türken, 7/1: 253-265; Murat Ceritoğlu (2012). ‘20. Yüzyılın Başlarında Millîyetçi Kazak Aydınlanması Kişiler, Yayın Organları ve Siyasi Parti’, Düşünce Dünyasında TÜRKİZ, 3/17: 185-199, vd.
22
Menşevikler Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisinin 1903 yılında yapılan 2. Konferansında Lenin ile Julius Martov arasında yaşanan fikir ayrılıkları sonucu partinin bölünmesi sonucu ortaya çıkan iki gruptan birisidir.
23
Zemstvo: İmparatorluk Rusya’da Rusya İmparatoru II. Aleksandr tarafından yürütülen 1861’deki büyük kurtuluş reformu sırasında kurulan bir yerel yönetim kurumudur. Nikolay Milyutin zemstvo fikrini detaylandırdı ve ilk zemstvo yasaları 1864’te yürürlüğe girdi.
24
Yayın bilgisi bk.: Nergis Biray (2015). “Kazak Bozkırında Başkaldırı ve İsyanın Sesi: Ahmet Baytursınulı”, Gazi Türkiyat, Bahar 2015/16: 1-14.
25
Kıpırdamadan bu hâlinle yatarsan sonunda dere gibi olursun.
26
Bu ne kadar uykucu bir halk?
27
Anama Hat.
28
Anama Hat.
29
Sempozyumda sunulan ve yayınlanan bildirinin genişletilmiş hâlidir. bk. ‘Nergis Biray (2022). ‘Ana Dili Bilinci, Kimlik, Ahmet Baytursınulı’, Ahmet Baytursınulı – Kazaktın Bas Adebiyet Tanuvşısı Halıkaralık Ğılımiy-Teoriyalık Konferantsiya Bayandamaları (31 Navrız 2022), Almatı. S. 36-42’.
30
bk. Nergis BİRAY, “Ahmet Baytursınulı – Kazak Dilbilimi ve Terim Dünyasındaki Yeri”, Köroğlu, Mart-2016, Yıl:2, Sayı:7, s. 31-34.
31
“hece, ses, nokta, ünlüler, yarı ünlü ses, alıntı, inceltme işareti, harf”.
32
“isim, sıfat, sayı sıfatı, zamir, fiil, zarf, tümleç, çekim eki, yapım eki”.