Tuzaktaki Özgürlük

Tuzaktaki Özgürlük
Remis Aymet

Remis Aymet
Tuzaktaki Özgürlük

UÇSUZ BUCAKSIZ
Uzanıyorum
Kurtar diyen yanına
Hadi diyorum
Zamanıdır, dön artık kıyılarıma.
Ortasında kıvrılıyor apak gerçekler
Uçurumun siyahına boyanır
– ken
-–Zaman uçsuz
Toplayıp çiçeklerden
Son olan nefesleri
Kurtul tuzağın dişlerinden
Zamanıdır, dön artık kıyılarıma.
Dalga sarıyor sarı kumlarımı
Gece siyah siyah mehtaplanır
-ken
-–Zaman bucaksız.
Dön artık.
Henüz ben genç
-ken.

ÇİNGENEM-I-
Geçmekte çingene arabaları
Tanın sırları süzülürken
Tekerler döndürerek düşünceleri
Ben de dönüyorum kendime
Geçip gidiyor çingene arabaları,
Allı ballı özgürlük sarılmışken hindibaya
Üflüyor rüzgârı denizin dalgaları
Fısıldıyor yüreğime bir martı
Ben özgürlük…
Uzaktaki ufuk
Ufuktaki martı
Martıdaki kanat gibi
Geçerken çingene arabaları
Çaındıl tanın sırları
Söylemeyin hindibaya
Darılırım sonra
Fısıldıyor yüreğime rüzgâr
Ben özgürlük…
Ey özgürlük
Gel yanı başıma
Ne renksin göremedim?
Şehri Kazanımda gürler misin işitemedim?
Atalarımın kanının renginde misin bilemedim?
Ey özgürlük
Tatlı bir sözsken dilimde
Sallan dur yüreğimde
Gitme bir yere.

ÇİNGENEM-II-
Bir türkü yaktın çingene kızı
Ve….
Sessiz kaldı acıyan gerçeğim
Ürktü rüyam
Ürktü bulutun mavisi
Kimsenin dokunamadığı sessizliğim
Bir türküsün çingenem
Sen bende.
Uyandı halsiz ellerim
Uyandı ufuk sesine
Uzandı yollar o yere
Doldu tan suları sarkan kirpiklerine
Bir bakışsın çingenem
Sen bende.
Fırtına gülüyor
Gönlüme ördüğüm ırmağa
Gözüme sürmelediğim toprağa
Gül vazgeçiyor dikeninden
Bir bülbülsün çingenem
Sen bende.
Sakın susma söyle
Ağlama gül de
Sensin sazımdaki tel de
Dilimdeki türkü de
Çiçekteki renk de
Kal gitme çingenem
Sen bende.

KADERimiz
Bir gecede
Bir karanlık içinde
Bir karayılan tıslıyor
Bu kader!
Bizim kaderimiz.
Bir ormanda
Bir ağaç gövdesinde
Bir Şüreli’nin parmakları kanıyor
Bu kader!
Bizim kaderimiz.
Bir denizde
Bir dalganın köpüğünde
Bir martı çırpınıyor
Bu kader!
Bizim kaderimiz.
Bizim kaderimiz Huda’nın elinde.
Örülmüş karışıp bin kör düğüme.

KUŞ MU?
Ben mi?
Ben mi?
Yarin yanağındaki ben mi?
Uzanıyor gönül gönüle
Söyleyin tutmasınlar beni.
Siz mi?
Siz mi?
Enginleri enlerde uçan siz mi?
Dönüyor başınız yükseklerde
Söyleyiniz tutsunlar elimi.
O mu?
O mu?
O kafesteki bir kuş mu?
Kırılıyor teller ellerde
Söyleyin tutunsun gönlüme.
Ben hep aynı yerde…

YOLDA
Cihan hareketsiz
Her şey nedir bekler,
Unutarak dünyanın ahu zarını.
Durmuş gidemiyor
Huzuru kaçan gönül durağımdan
Kederlerim bekler
Yarı yolda kesilmiş sözler
Kuğular da uçup gitmiş
Dönmüyor geri
Yolunu kaybetmiş yıllarım gibi
Solmuş mu bakışlar ne?
Gözler hem tanıdık hem yabancı.
Durmuş da mucizeyi bekler
Ayın geceyi beklediği gibi
Bekliyorum ümidi
Yarı yolda
Yol yarıda

SINIRLAR
Önünde
Özgürlüğü olmayanlar
Sallanıp
Serap olan
Eriyip
Kayıp olanlar
Gidip
Geri dönmeyen
Kirlenip
Arınamayanlar
Şu gürültülü dünyada
Vaktin sınırında
Geç sınırları,
Geç sen,
Geç geri adım atma!
Göğün yüzüne bakanlar
El avuç açanlar
Merhamet isteyenler
Kilitli göğün kapısından
Çırpınıp
Dövünenler
Ah edip üşüyenler
Çıplak ayakla
Kanlı ufka yürüyenler
Geç sınırları,
Geç sen,
Geç geri adım atma!

KALBİM
Göğsümden çıkarcasına
Vuruyorsun kalbim.
Yürüyorum uzatıp ellerimi
Sevdaya doğru
Of çekerek
Kapısını kapatıyor ufuk
Bakıyorum göğün yüzüne
Merhamet dilenerek
Uzaklaşıyor ufuk
Bu sevda bir tuzak
Çevirmiş etrafımı
Gönüllüyüm tutsaklığa
Göğsümden çıkarcasına
Vuruyorsun kalbim.
Yürüyorum uzatıp ellerimi
Sevdaya doğru
Kalbimi sıkıştıran kadim gerçek
Yürüyorum sevdaya doğru.

OCAK
İki bin birinci yıl.
Ocak ayı.
Gerçek mi bu yoksa rüya mı?
Hayat adlı kutsal savaşta
Çırpınan son günüm mü?
Unutulan yere yağmur yağar,
Son kez ağlıyor mu gök?
Zaman dağları aşar da
O vakit gelir mi?
Kış mı bahar mı dünyada?
İki bin bir mi?
Aylardan ocak mı?
Her şey geldi geçiyor da
Ben duruyorum halâ
Kaderlerin yokuş kıyısında.
Duruyorum.
Saçlarımı yıkıyor yağmur
Baharların ülkesinde
Yalnız turna sesi mi?
Tepelerin gölgesi mi?
Bu yüzüme vuran
Sayıklıyor muyum?
Bilmiyorum
Asrın başı mı?
Asrın ahiri mi?
Bu insanların anlatacağı
Benim öyküm mü?
İki bin birin ocak ayı çırpınıyor bende,
Ateş ile
Ben bağlıyorum şiir sözü ile.
İnat ile

RİTM
Ah ritm,
Ah kafiye
Dur.
Sabret.
Fikir sürmem kısa.
Ben şiir değilim.
Yine de
Ritim!
Ritim!
Yüreğim
Bugün ufuklar günlenmiş
Yürekler birbirine düğümlenmiş
Ezilmiş büzülmüş ayrılık
Ben şair değilim.
Yine de
Ritim!
Ritim!
Yüreğim

UYANIŞ
Şehir uyuyor.
Gecenin karasını örtüp omzuna.
Bu kış gününde
Yasin okuyup eren cana,
Dünyayı gece bekliyor
Ay şahit sevgili
Ettiğim yeminlere
Öldüm de dirildim
Endişeli yüreğimle
Karabasanlar uyandırdı
İçi sarı dolu odalarda
Ve de
Gecenin bir yarısında
Ayrılık kim bilir hangi sevgilide
Şehir uyandı şafakla
Kucak dolusu papatya
Ulaştı mı sana
Yapraklarından yol yaptım
Seviyor sevmiyor diye
Gün şahit sevgili
Seni sevdiğime
Sen de sevdin mi beni?
Yalandan da olsa
Sevdim de.

PENCERE
“Açın pencereleri,
Pencereniz varsa!..
    M. Aglam”
Pencereler var
Açılmıyorlar;
Kafesli pencereler.
Paslı tellere çivilenmiş
Açılmayacaklar
Yanıldı işte tüm falcılar
Geçti artık candan
Gönlümün ateşine
Eklenmekte alev alev
Solgun zamanlardan
Uzaklara bak halkım
Gürleyen uzun geceler
Yüreğimde kaç ateş yakıyor?
Kafesli pencerelerde yansıyanlar
Bakıyorum yırtıcılar gibi
Daha ne kadar sınanırım
Dursun tecrübeler
Düşsün üzerime kafesler
Aydınlık hayalleri yerle bir ederek.
Kapanıyor gönül pencereleri
Avrupa’ya pencere oyarak…

TUZAKTAKİ ALEV
Ah çırpınıyor alev!
Tuzaktaki alev!
Uçurumdaki alev,
Çiğniyor zincirini o,
Talep ediyor şarkısını
Çırpınıyor
Durgunlaşıyor.
Yaşanmaz talepsiz,
Yaşanmaz savaşsız,
Kanı çekilmiş firavunlar ülkesinde
Binlerin gözü bizde
Biz kendimiz de
Tuzaktaki alev benzerinde.

VAKİT
Aç hadi aç yelkenleri
Zamanı geldi
Yola çıkmalı yola
Yalan bu derya
Çevirmiş canımı
Nerede güzellik
Gerilmiş yelken
Son umut
Belki tamu
Son altın balık
Ne olursun tez elden gitmeli
Açmalı yelkeni hemen bugün
Vakit altın.
Arınarak gidilmiyor
Geçmişin ağır yükünden.
Açılmalı
Varmalı
Ümitsizliğin sis perdesini yırtarak.
Geçmiş geç değildir
Geç kalırız
Nedir coşturtuyor.
Su üstüne
Rüzgar yazıp geçmiş
Gecikme

SEVDİĞİM
Güneşten aydınlık
Saf, sade olur gün.
Utanarak bize doğru
Elini uzatır tün
Ayın gümüş nurunu çalarak
Hüzünlü türküler söyler rüzgâr
Sallanır hüzün beşiğinde
Gökleri aşar samyeli
Döner ilkbaharlar
Bakmaksızın kışa güze
Ebedi baharı görürsün
Bakarak gözlerime
Cihanın parlamasını.
Türkü yakar gölcükler
Seni sevdiğim için
O tanda leylaklar
Beş taçlı çiçek açar
Beyaz bulut, beyaz kundakta
Sallanır yalnız başına
“Bin bir gece”yi anlatır
Sönene dek son yıldıza
Tutunarak benim aşkıma.

SEN
Sen beni yeniden doğurdun
Sen bana taktın kanat
Buza dönüşen canımı
Şefkatinle sardın
Yüzüyorum baharda da
Kışın da
Yazın da
Zincirlenmiş bir kulun da
Hür azat kuşun da benim
Gönlümün nehri de
Arayıp buldu kıyısını.
Ebediyete dek döndü
Çoktan unutulmuş türküm.
Bir anda sanki ben
Alemi kulakucakladım
Çünkü sen bana yeniden
Dünyayı bağışladın.

HER TARAFTA MUTLULUK
Her tarafta
Mutluluk nefes alıyordu
Sevgi bekliyordu
Düşüncelerimin uzak mesafelerini
Gidip gidip dönüyordum kaç defa.
Kaç defa volta atıyordum
Aşkın masmavi gökyüzünde.
Masmavi gökyüzünde aşkın
Kaç defa şimşek gibi çakıp kaç defa gök gürültüsü
gibi kükredim.
Hepsi söndü… Senin haberini
Büyük gökler mi verdi?
Gece rüzgarı mı yoksa kader mi
Üfleyerek sevgi mumunu söndürdü?
Göz yaşları dökerek söndü mumum,
Açar mı tekrar kirpiklerini?
Kirpik uçlarında asılı kalmış
Göz yaşının son damlası.
Bakmış da melül melül gözlerime
Ne demek istiyor ıstırap içinde?
Ya göklerde… şimşeğin kucağında
Yalnız bulut ağlıyor hüngür hüngür…
Şimşeklerde umut. Sevgi mumum
Yanar yine parlayıp.
Mutluluk nefes alır, mutluluk her tarafta,
Sevgi bekleyerek atar her bir sokak.

CEVAPSIZ AŞK
Affet, dedim
Affet
Üzerini çizelim ayrılığın
Kırmızı çizgilerden geçelim
O tan vaktinde anladım
Sen bendeymişsin aşk
Affet
Aklım başımda değildi
Giderken sen
Tüm menekşeler önünde eğildi
Kalbim azat
Arasatlı buzat
Bin bir gece masallarından döküldüm aşk
Günahım boynuna
Kalbimi ister at
İster sat
Ben aşkı gördüm
Bir kış ortası idi
Ak boranlarla karşıladılar
Ben kucakladım ayrılığı
Eridim kucağında
Affet

SESSİZLİK
Uyuyorsun
Canıma sinmiş
Gönülde bir gamsın
Hem fa hem lâ’sın
Bense sonsuzluğa denk düşmüş bir nokta
Beklemişsin beni duydum
Unutmuşsun eşi dostu
Tutmamış gözlerin uykuyu
Her daim açık kalmış sarı kapı
Tutunmuş hazana bahçendeki yaprak
Fark etmemişsin serçeyi
Geri çevirmişsin uzak seferleri
Bense bir yudum içmeye gitmiştim
Gözlerinin kahvesinden
Dönüp de gelemedim
Kaldım
İşittin mi?
Bülbül uzanmış da gülün dikenine
Aşk figân olmuş
Bulutlar pespaye olmuş pencerende
Şafak sökmez oldu bende
Uyuyordun
Canıma sinmiş
Şimdi bildin mi?

GÜZ OLMUŞ GİDİYORSUN
Bahar olup gelmiştin
Güz olmuş gidiyorsun
Son yaprak gibi
Göçmen kuşlar gibi
Sönen umutlar gibi
Kırılan bir cam fanus gibi
Güz olmuş gidiyorsun
Gitme!
Unutulan vaatler olup gelmiştin
Güz olmuş gidiyorsun
Tutuşan yüreğim gibi
Sırlı bakışın gibi
Çöldeki serap gibi
Can yakan hatıralar gibi
Güz olmuş gidiyorsun
Gitme!

GECE PATİKASI
Gece patikası
Götürüyor beni yârimden.
Dönmemek üzere
Aziz yârim,
Hüzünlü türküm benim.
Yıldızlar uyur
Gölgeler rüya görür
Ay başucumda yoldaş gibi
Gece tacı,
Hüzünlü türküm benim.
Aşkım kokar yasemende
Sanki son kez geçmekte
Yüreğime bir tay
Ervah tozuna bulanmakta
Hüzünlü türküm benim.

O YILDIZ
O yıldızı
Artık nice yıllar
Bulamıyorum yüksek gökyüzünde
Bakmıyor bana dalgalanarak
Nilüferli derin göllerde
Şu yıldıza bakarak, aşkta
Nice yemin içmiş idik biz
Şunun aydınlığında ömrün
Nice yolunu geçmiş idik biz
Gittin hüzünlü gençliğim
Anılar kaçıştı
Bir haber vermeden,
Bilmem nerelere kayboldu.
Canıma yer bulamayarak,
Aşktan umudumu kestiğim an,
Geldim de ben ikimize bir ömür
Yerde yatan taşı ele alıp,
Dünyaya vurayım derken
Dile geldi yıldız-taşım:
“Kutsal aşka el kaldırma sen!”

SEBEBİM SEN MİSİN?
Merhaba! Sen misin bu?
Yüzün solmuş bu denli?
Rüya değilsin ki
Ne haber, dedindi
Yüzüne
Yazılmış sebebim
Bu dünya bil ki bizim
Sen bil ki sebebimsin
Ağlama arsız gecelerde
Uzanıp göğün yedinci katına,
Yazalım aşkın suresini.
Örtmesin bulut bizi
Söz Tanrım erkinde.
O sure, bin gıybet değil
Uzanıp alamaz kimse
Sızlanma geçmişim

O GECEDE
Kavuştuğumuz gecenin devamı
Yağmur bardaktan boşaldı
Fırtınanın kucağında taze kayın ağaçları,
Bağrıma yıllar yıkıldı.
Yıkıldı yıllar…
İhanetin savruldu
Yağmur damlalarının raksederken
Ağladı toprak,
Seni beklerken o gecede.

DÜŞ
Huysuz bir gecede
Edepli bir bahçede
Tutulmayan dileklerden düştü yıldız
Kalbimin üstüne.
Tutuşan ufkun morunda
Solan yaprağın sarısında
Hicranın kırmızısını içti gönül
Gözümdeki izinle.
Yaralı kuşun kanat sesinde
Yerini bulamamış gelinlerin telinde
Sessiz ağıtlara dolandı kirpik
Dudağımdaki isminle.
Gördüm ben
Güzel bir düştün
N’olur gönlümden düşme.

YALVARIŞ
Götür beni geçmiş günlerime
Yalan söyle
Haydi inandır beni
Geçenlerin tatlı azabında
Sen tutuştur beni
Ah edip aşkınla
Canda sönen ateş ile
Sırdaş kağıdım kalemim ile
Haydi söylet beni
Alevden bir çemberde
Ağırlaşan kelimelerim ile
Söyleyemediğim ninni ile
Haydi kandır beni
Gitmek isteyen anılara inat
Dizlerinde uyut beni
Aşkınla avut
Gitme bir yerlere
Başucunda unut beni

BİR HATIRA
Neden bana ıstırap verir
Uzaklarda kalan bir hatıra?
Gök rengi sisten kalkıp,
Neden geliyor aklıma?
Artık unutuldu sanıp
Sakınıp saklanıp
Usumda yenileniyor
Bilmem neden
O rüzgârdaki can hatıra
Tutuşuyor canda.
Tek başına gelemezsin
Vakti geçen gençliğime
Tek tek basaraktan gidemezsin
Saçımdaki beyaz renge
Sayma dakikaları ey yorgun hatıra
Solmuş günün ışığı
Çıkıyor önüme
Kurumuş bir gül hatıra defterinde
Uçuyor hüzün kül olup geçmişime
O bakışlar…
O kirpik
O kaşlar
Yıl almış durur karşımda
Yakma canımı
Yakma artık ey hatıra.

ÖZLEM
Sen yoksun artık…
“Dön!” diye çağırsam da
Dönülmez artık.
Güneş batıyor
Ömrümün ufkuna
Dur desem de
Duyulmaz artık
Sel sularını geçerek,
Akar idim kıyına
İstesem de
Durulmaz artık.
Sen yoksun artık…

KÖR EBE
-Gökte, gökte neler var?
-Gök kaftanlı yılan var.
-Bağrında neler var?
-Hoş bir koku var.
-Güzel kokunu verir misin?
-Vermem.
-Hoş kokunu verir misin?
-Vermem.
-Tak altınını, giy gümüşünü.
İpek şalın, püsküllü, gizemli…
Gözlerimi bağladın da
Kandırdın sen beni
Huri kızına dönüştün de
Ağlattın beni
Koştun sen tana doğru.
Günü gördün mü?
Bak yeni doğdu.
Geceyi sardın mı?
Ufuklarda aksiseda gibi
Bin sır taşıyan gülüşün gibi
Bakışının sedasından düştüm
Bildin mi?
Kirpiklerine salınıp
Beni sevdin mi?
Basarak yüreğime.
Çözülmüş aşk beliğinle
İnce bir tül gibi sesin.
Ürperdim hissettin mi?
İnledi yalnız baykuş.
Yüzüme dokundu bir ah,
Sevincimi rüzgar götürdü.
İşittin mi?
Yüreğimde yaram
Gök kaftanlı şahmaran olup,
Gölgen kaldı elimde
Buluttaki çiğ gibi
Aradım da bulamadım
Gittin mi?
-Gökte, gökte neler var?
-Gök kaftanlı şahmaran var.
-Bağrında neler var?
-Hoş bir koku var.
-Güzel kokunu verir misin?
-Vermem.
-Hoş kokunu verir misin?
-Vermem.
-Tak altınını, giy gümüşünü.
De
Gel!

MOR HÜZÜN
Mor hüzünle tutuşmuş
Çiçeklenmiş leylak
Mazinin hatırına
Çağırın gelsin leylak bana da
Bürünüp sıradan bir mora
Hüzünlü salkımıyla…
Renginiz solmuş leylak
Hasta mısınız?
Büyülü bir yasta mısınız?
Emir verin leylak
Denizdeki istiridyeye
Söylemesin artık ninni
Kucağındaki inciye
Benim derdim yok ki seninle…
Yine de siz bilirsiniz leylak
Eski bir mevzu bu
Bir zabıtta geçtiydi ismim
Sarınıp sıradan moruna
Kurtulduydu cismim…
Kahvenin kırk yıllık hatırına
Sizden son bir arzum vardı ama
Daha yolun başında
Duydum ki aşk
Korumak için kendini
Kız kulesinde yatmakta…
Emir telakki etsin inci
Refakat eylesin aşka
Uğramazsa bizim buralara
Günahım olsun boynuna…
Münasip gördüm leylak
Aşkı bana
Söyle ona mesafe koysun hicranla arasına
İnciyi takacağım boynuna
Mor bir vuslatla
Vallahi benim derdim yok
Leylak sizinle
Aşk bunca yükseklerdeyken
Sadakatim yalnız size.

İZİN VER RABBİM
Aşk aldı başını yürüyor
Ateş gibi.
Büyür bu ateş biliyorum
Yakar hepimizi.
Bu gece vakti
Uyku tutmadı gözümün bebeğini
Bir avuç karabasanın ortasında
Bir başına
Sabahı göremezsem diye
Dualar ettim Rabbime
Haddim olmayarak Rabbim dedim;
İzin ver
Aşkı layıkıyla taşırım
Bana bahşettiğin yüreğimle.

ZÖHRE
Sen göklerde
Sen yalnız
Dikil de gözüme
Sırlaşalım Zöhre
Sır yaşamakta
Senin varlığında
Söz bitmesin
Gitme tanda Zöhre
Bir ömrü kaldırmaktan
Yorulmuştur bileklerin
Alayım omzuma
Saka sarığı ile kovalarını Zöhre
Soluklan az oturup
Dinlen biraz
Başla türküne
Sazıma katılıp Zöhre
Ayın yalnızlığında
Senin türkün söylensin
Dolansın dillere
Sazlara bezensin Zöhre
Hırçın rüzgar okusun
Aşkın suresini
İn kalbime
Hüznün sûreti Zöhre
Yıldızlar yoluna serpilsin
Görücüler yoluna dizilsin
Ne fazlasın ne eksiksin
Bir neşesin Zöhre
Düğün yapsın
Yer ile gök şafakta
Taze gelinsin telli duvakla
Düğün bayramsın tabiata Zöhre
Sen göklerde yalnız
Ben burada
Dikil de gözüme
Sırlaşalım Zöhre

ÇAMLAR HÜZÜNLÜ
Çamlar hüzünlü
Uğulduyorlar ağarırken tan
Şimdi zaman hüzün zamanı
Çamlar gizemli
Dağıtıyorlar karanlığı
Şimdi zaman gizem zamanı
Çamlar hüzünlü
Çamlar gizemli
Şimdi zaman çamların zamanı

SEN GİBİ BEN GİBİ
Ayırdı da beliğin gibi patika
Aramıza yattı yılan gibi
Kimse yok ki
Korkunç bir gölge
Kaderimi sınamakta sen gibi
Bana yoldaş olup dert gibi
Dizlerime ağrı binmekte
Dua edenlerim yok ki
Dost Yusuf’a vurularak
Akmakta çaylar sen gibi
Zaman dönmekte fırtına gibi
Yazıyor kader vaka namesini
Secde eden güneş ve yıldızlar gibi
Bahar daha da gelmez ki
Sararmakta yapraklar ben gibi.

YOLA ÇIKINCA
Güneş yola çıkınca
Bekler mi bizi gri ufuklar?
Dilekler dileyerek
Fısıldaşır mı benzi uçuk yapraklar?
Mutluluk tenhada saklanınca
Bekler mi bizi asırlar?
Denizkızını süzerek
Yarışır mı gözü mavi yunuslar?
Hüzün yüreğe dolunca
Bekler mi bizi Yusuf kuyuda?
Sevdaya özenerek
Ağlaşır mı bütün ömür Züleyhalar?
Güneş
Mutluluk
Hüzün
Yol verin gideyim
Benzi uçuk yaprakla

Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию (https://www.litres.ru/book/remis-aymet/tuzaktaki-ozgurluk-69499534/chitat-onlayn/?lfrom=390579938) на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
Tuzaktaki Özgürlük Remis Aymet
Tuzaktaki Özgürlük

Remis Aymet

Тип: электронная книга

Жанр: Стихи и поэзия

Язык: на турецком языке

Издательство: Elips Kitap

Дата публикации: 16.04.2024

Отзывы: Пока нет Добавить отзыв

О книге: Tuzaktaki Özgürlük, электронная книга автора Remis Aymet на турецком языке, в жанре стихи и поэзия

  • Добавить отзыв