Kosova′da Çağdaş Türk Edebiyatı

Kosova'da Çağdaş Türk Edebiyatı
S. Dilek Yalçın Çelik

S.Dilek Yalçın Çelik
Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008)

S. DİLEK YALÇIN ÇELİK
1988’de Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olmuş, 1989 yılında Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne asistan olarak girmiştir. Prof. Dr. Bilge Ercilasun danışmanlığında hazırladığı XIX. Yüzyıl Türk Edebiyatında Popüler Roman başlıklı doktora tezini 1998’de tamamlamıştır. Aynı üniversitede 1998’de yardımcı doçent olmuş, 2006’da doçent unvanını almış, 2012’de profesörlüğe yükselmiştir.
1999 – 2000 tarihleri arasında Kore’de (Department of Central Asia, Pusan University of Foreign Language, Korea), 2007 – 2008 tarihleri arasında Kosova’da (Department of Elementary School Education (Turkish), Faculty of Education (Fakulteti I Edukimit), University of Prishtina Universiteti I Pristinës), Prizren / Kosova) ve 2015 tarihinde Amerika’da (Center for European, Russian and Eurasian Studies (CERES), Michigan State University, East Lansing, Michigan, USA (15.06.2015-15.09.2015)) konuk öğretim üyesi olarak görev yapmıştır.
S. Dilek Yalçın Çelik’in yeni Türk edebiyatı alanında çalışmalarının ağırlık noktasını, başta roman ve hikâye olmak üzere postmodern edebiyat, yeni tarihselcilik kuramı, popüler roman, dış Türkler ve Kosova çağdaş edebiyatı ve kültür çalışmaları oluşturmaktadır. Son dönemde resim ve edebiyat üzerine ikili okumalar ile karşılaştırmalı edebiyat üzerinde çalışmaktadır.
Yayınlanmış eserleri: Haldun Taner’in Hikâyeleri ve Hikâyeciliği (1995), Yeni Tarihselcilik Kuramı ve Türk Edebiyatında Postmodern Tarih Romanları (2005), Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008), (2008), Mengen’de Geleneksel Giyim Kuşam (Mikro Ölçekli Kültür Tarihi Çalışması) (2015), Kütüphane’de…. Sahibinden Anı Öyküler (Prof. Dr. Bülent Yılmaz ile birlikte 2017).

İKİNCİ BASKIYA ÖN SÖZ
Önümüzdeki sene Kosova Cumhuriyeti, bağımsız bir ülke oluşunun onuncu yılını kutlayacak. Kitabın yeni baskısı yapılırken ilk olarak aklıma gelen bu idi. Ben ve ailem bir Cumhuriyet ile yaş almaya başlamıştık. İnsan hayatında az rastlanılır bir tesadüftü bu.
Kosova, yurda döndükten sonra da içimizde yaşattığımız, bizden izler taşıyan küçük vatan parçamızdı. Bu kadar zaman geçti, oradan ve oradaki insanlardan bağımızı hiç kopartmadık. Yurt içinde başka bir yerdeki dostlarımızla görüşür, anlaşır gibiydik. Sadece eskisi kadar sık göremiyorduk birbirimizi. Ama geriye dönüp baktığımızda, zamanın güzellikleri kadar acıları ile de yüz yüze geliyorduk. Hazan yaprakları gibi aramızdan ayrılanlar olmaya başlamıştı. Kimisini acı haber tez duyulur dercesine hemen, kimisini ise sonradan duymuştuk. Vakitli vakitsiz. Yaşlılar, gençler…. Döneme tanıklık edenler, o değerli insanlar. Orada iken bir milattı bizim için. Evveli yoktu. Oysa şimdi, yaşananlar, paylaşılanlar, biriktirdiklerimiz, içimizde büyüttüklerimiz var…. Özlemle anıyorum her birini.
Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008)’nın ikinci baskısı bu kez ana yurdumda yapılacaktı. Kitabı tekrar gözden geçirdim. Eklemeler yapmak istedim. Ama çalışanlar bilirler, içinize sinmiş bir biçimde yazdığınız, biten bir kitabın ardından, yeni bir şeyler söylemek / yapmak gerçeken zordur. Tekrar tekrar çalışmaya göz attım. Sonunda, ilk baskısında olduğu gibi kalmasına karar verdim. Bu yeni baskıda, sadece aramızdan ayrılan yazarlarımız için acıyla ve içim burkularak bir iki ekleme yaptım. Bir de bu süreç içerisinde Kosova hakkında edebiyat açısından yapılan bir iki yeni çalışmayı kitabın sonundaki kaynakça kısmına ekledim. Bu değişikliklerin, çalışmanın tümüne etki edecek nitelikte olmadığının da burada altını çizmeliyim.
Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008) benim için zamana yapılan bir tanıklık ve şevkle gerçekleştirilen bir çalışmanın ürünüydü. Öyle de kalsın istedim.

    S. Dilek Yalçın Çelik
    30 Ekim 2017
    Beytepe, Ankara

ÖN SÖZ
2007-2008 Eğitim Öğretim yılında, Kosova’da Prizren Eğitim Fakültesi, Türkçe Sınıf Öğretmenliği Bölümünde, eşim Bülent Çelik ve ben konuk öğretim üyesi olarak çalıştık. On ay süre ile kaldığımız Kosova’da, bu tarihler arasında çok özel bir döneme tanıklık ettik. Bir ülke için, bir dönemin bittiği, yeni bir dönemin başladığı bu günlerde, Prizren’de olacağımız, Kosova’ya gelirken aklımızdan bile geçmemişti.
Eylül 2007 sonlarında, Kosova’ya ayak bastığımızda, Ramazan günleri idi. Daha ilk günden davetler, toplantılar, Türkiye’den gelen sanatçıların verdiği müzik konseri ile karşılaşmıştık. Bayramı, yöre geleneklerine göre kutlamıştık. Halktan insanlarla tanışmaya başlamıştık. Çok geçmeden, Kosova genel seçimleri yapıldı. Seçimlere katılan Kosova Türk Demokratik Partisi ve Arnavut kökenli partilerin temsilcilerinin çalışmalarına tanık olduk. Tanıdıklarımız arasında çeşitli partilere üye olanlar, Türkler, Arnavutlar, Boşnaklar ve seçimlere girenler vardı. Türkiye’de hiçbir dönemde bu kadar ve böylesine net bir şekilde, siyasetin yakınında olmamıştık. Derken, 17 Şubat günü, buz gibi bir havada, Cumhuriyet ilân edildi. Herkesin gönlü sıcacıktı, sokaklardaydı. Ve Kosova’nın devlet statüsü netleşti, belirginleşti. Artık Kosova Cumhuriyeti’nde oturuyorduk. Bir tarihe tanıklık etmiştik. NATO Güney Kanat Komutanlığı, bir yıl boyunca Tuğgeneral Uğur Tarçın Paşa’da idi. Mayıs ayında, görevi devretti. Öğretmenler Derneği, Doğru Yol Derneği yeni başkanlarını seçtiler. Kosova Türk Demokratik Partisi kendi iç yapısında yeniden üyeler belirleyerek değişime gitti… Derken daha anlatamadığım, sayamadığım bir sürü tarihî olay. Bu arada eşim ve ben, halkın içinde, hızla akıp giden bu sürece tanık olurken derslerimize giriyorduk. Konuşuyorduk, tartışıyorduk.
Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008) adlı bu kitap, böylesine bir ortamda filizlenip boy verdi. Kosova’ya gelirken kitap kapsamında bir çalışma yapmayı plânlamamıştım. Ama buradaki olaylara tanık olurken ve her defasında yeni bir model ile karşılaşırken, günlerce eşimle bu konuları tartıştık, anlamaya çalıştık. Türkiye ile karşılaştırmalar yaptık. Bölgedeki Türkleri, Arnavutları, Boşnakları tanımak istedik. Ben, tartışmalar boyunca her defasında en iyi bildiğim alan olan edebiyat dünyasını bu gelişmeler açısından nasıl tanımlayabilirim diye kendi kendime sordum. Her bir sorunun cevabını arayım derken kitap yazılmaya başlamıştı bile.
Kosova, savaş yorgunu bir ülke idi. Dokuz yıldır statüsü belli olmayan bir çizgide ve zor koşullar altında ayakta kalmaya çabalıyordu. Savaş sonrası yaşanan ekonomik zorluklar ve ülkenin statüsünün belirsizliği, eğitim, edebiyat ve kültür hayatını doğrudan etkilemişti. Çok kimlikli, çok kültürlü yapısıyla çözülmesi zor bir bilmeceyi andırıyordu. Hemen her alanda yaşanan boşluklar vardı. İçine kapanıktı, yeni gelenlere çekingenlikle yaklaşılıyordu. Ama her ne olursa olsun, sonuçta, bir Avrupa ülkesiydi.
Kitap yazmaya karar verdiğimde, ilk olarak beni en iyi tanıyan öğrencilerim çekingenliklerinden sıyrıldılar. Yardımlarını esirgemediler. Çünkü arşivler düzenli değildi, savaşta pek çok kitap ve belge yok olmuştu. Kütüphaneler yeterli olamıyordu. Ve ben sıkışıp kalıyordum. Muala Arbaneşi, Soner Buş, Suat Daşi, Esengül Dinovçi, Perran Haşi, Nedim Melekoğlu, Benek Rifat, Necla Subi, Şengül Şahko sırt çantaları ile evlerindeki kitapları ve dergileri incelemem için bana getirdiler. Nuhi Şala, Mamuşa’da, Alperenler Derneği kütüphanesindeki kitapları incelememe yardımcı oldu. Şencan Şahko, kimi metinleri yazarken destek verdi. Araş. Gör. Esin Hüdaverdi, Priştine Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde yapılmış olan tezlere ulaşmama vesile oldu. En son artık görmem gereken ama hiçbir yerde bulamadığım kimi kaynaklar vardı. Refki Taç, evinde konuk etti, dergileri ve kitapları verdi. Ethem Baymak kütüphanesini açtı. Böylece işin ağır bir kısmını tamamlayabilmiş oldum. Priştine’de, Prizren’de incelemelerde bulundum. Prizren Halk Kütüphanesinde yarı konuşarak, yarı işaret dili ile anlaşarak günlerce çalıştım. Var olan kitapları taradım. Kimi yazarlar ile görüştüm, onların fikirlerinden yararlandım. Dost Zafer Pirana, bize Kosova koşulları konusunda yardımcı oldu, yol gösterdi.
Zaman dardı, kitap yoğundu ve bir türlü bitmek bilmiyordu. Her defasında sıkıştığımda, daraldığımda, paniğe kapıldığımda ve işin içinden çıkamaz duruma geldiğimde eşim, bir fikir ile geldi, bir kapı araladı, bir çıkış yolu bularak beni teşvik etti. Çocuklarımı alarak bana çalışmak için zaman yarattı, destek oldu. Kitabımın sayfa düzenini yaptı, matbaada bu iş ile baştan sona kadar ilgilenerek çaba harcadı. Sonunda kitabı, o, çıkartmayı başardı.
Eşimi ve ardından çocuklarımı bir kez daha anmadan geçemeyeceğim. Çünkü dar zamanda onların sevgisinden ve ilgisinden çok çaldım. Onları da kitabımın içine kattım.
Son olarak, Kosova Doğru Yol Türk Kültür Sanat Derneği kitabın sorumluluğunu üstlendi. Ona sahip çıktı. Türkiye Ekonomi Bankası (TEB) Kosova Merkez Şubesi, kitabımın basımına maddi destekte bulundu.
Burada saydıklarım ve ayrıca burada adını anamadığım, maddi ve manevi destek verenler, sizler olmasaydınız, yolumu açmasaydınız bu kitap yazılamazdı, hepinize teşekkürler.
Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008), Kosova’da şekillendi, burada çıktı, burada kaldı. Zaten çabamız ve gayretimiz de bu yolda idi.
Dileğim odur ki son dönemde artık sessizleşmeye ve kabuğuna çekilmeye başlayan Kosova Türk edebiyatı için, bu kitap bir TEŞVİK OLUR. Var olan ateşin yeniden alevlenmesi için bir KIVILCIM OLUR. Yakın tarihini, edebiyatını tam olarak bilemeyen yeni nesiller için, varlıklarını yeniden tanımaları adına, bir ÖRNEK OLUR. Kosova’da çağdaş Arnavut Edebiyatı ve Boşnak Edebiyatı çalışacak olanlar için, karşılaştırmalı edebiyat araştırmalarında HAZIR MALZEME OLUR.
Dileğim odur ki, Kosova kültürü ile ilgilenen, Türkçe edebiyata ilgi duyan ve Türkçe bilenler, bu kitabı OKUR.
Sevdiğim, içtenlikle gönül verdiğim bu topraklardan, insanlardan, insanlardan.. ayrılıp, ana ülkeme giderken, tek tesellim, ancak budur.

    S. Dilek Yalçın Çelik
    7 Temmuz 2008
    Prizren

GİRİŞ
Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008), adlı kitap, “Ön söz” ve “Giriş” bölümleri hariç beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, “Tarihsel Çerçeve” ana başlığını taşımaktadır. Burada, Kosova’da Türk varlığının ortaya çıkmasından (1455 ve sonrası) sonraki süreç, Türk edebiyatı bağlamında, ana çizgileriyle, günümüze kadar getirilerek işlenmektedir. Çünkü, tarihsel bir perspektif verilmeden, çağdaş Türk edebiyatının yerini belirleyip değerlendirebilmek mümkün olamayacaktır. İkinci bölüm, “Edebî Türlerin Gelişimi” başlığını taşımaktadır. Bu bölümde, 1951 sonrası dönemde, yazılı edebiyat ürünleri içerisinde, edebî türlerin gelişimi hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır. Sözünü ettiğimiz dönem içerisinde, Kosova’da şiir, roman ve hikâye, tiyatro, eleştiri türlerinin temsilcilerinden söz edilmiş, verilen ilk örnekler ve onların edebiyat tarihi içerisindeki değeri tartışılmaya açılmıştır. Gazetecilik ve basın yayın dünyasının yazılı edebiyata etkisi ve desteği, yazar ve şairleri yetiştiren bir okul olması yine bu bölümde yer almaktadır. Üçüncü bölüm, “Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı Temsilcileri”nin anlatıldığı bölümdür. Burada, 1951 sonrasından günümüze kadar, yazılı edebiyat içerisinde yer alan, en az iki kitap yayınlamış, edebiyat ile profesyonel anlamda uğraşan yazar ve şairlerimizin biyografileri yer almaktadır. Sanatçılarımızın öncelikle biyografik bilgileri verilmiş, ardından edebiyat dünyasına girmeleri, ilk eserlerini nerelerde yayınladıkları, eserlerinin tam dökümleri ve örnek metinler eklenmiştir. Dördüncü bölüm “Sonuç”, beşinci bölüm “Kaynakça” kısımlarından oluşmaktadır.
Kitabın plânının oluşturulması ve yazım aşamasında kullanılacak metodun belirlenmesi konusunda oldukça zorlandığımızı öncelikle belirtmek gerekmektedir. Bunun temel nedenleri aşağıdaki gibi sıralanabilir.
Uzun bir dönem Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde kalan ve bir bütünün parçaları olan Balkan Türkleri ve bu coğrafya içerisinde yaşayan, Osmanlı tebaası olarak kabul edilen Müslüman azınlık özellikle Arnavut ve Boşnaklar, I. Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu’ndan kopmaya başlamışlardır. Milliyetçilik hareketleri, ülke politikaları, jeopolitik stratejiler ve sayamadığımız nice karmaşık sebepler dolayısıyla Türkler ve tüm bu milletler bölünmüşler ve başka başka ülke sınırları içerisinde kalmışlardır. Bölünme ve parçalanma süreci, Balkan coğrafyasında çeşitli biçim ve değerler içerisinde günümüze kadar devam etmiştir. Dolayısıyla, Balkanlardaki Türk edebiyatını sınırlamak ve sınıflamak, araştırmacılara kimi zorluklar sunmaktadır. Şöyle ki, 2008 yılında, Kosova Cumhuriyeti kurulana kadar, ülke tarihsel gelişim açısından çok farklı dönemleri yaşamıştır. Osmanlı egemenliğinden çıktıktan sonra önce Yugoslavya Krallığı’na bağlanmış, ardından Sosyalist Yugoslavya içerisinde telakki edilmiş, bu ülkenin de parçalanması ile Sırbistan’a bağlı kalarak eski statüsüne yeniden devam etmiştir. Her bir kırılma döneminde ülke, uzun savaşlar içinde büyük kayıplar vermiştir, yıpranmıştır. Kosova, tarihinin hemen her döneminde, çok kimlikli, çok kültürlü bir yapı içermektedir.
Türk edebiyatı açısından bu yeni dönem içerisinde oluşan yazılı edebiyat söz konusu olduğunda, Sosyalist Yugoslavya devleti zamanında, Kosova ve Makedonya’da yaşayan yazar ve araştırmacılar, kendi edebiyatlarını tanımlarlarken, “Yugoslavya Çağdaş Türk Halkı Edebiyatı”, “Yugoslavya Türk Şiiri”, “Yugoslavya Türk Hikâyeleri” gibi terimler kullanmışlardır. Buna karşılık aynı dönem içerisinde oluşan edebiyat için, yukarıdaki terim kullanımına ilave olarak, Türk edebiyat araştırmacıları, “Makedonya ve Eski Yugoslavya Türkleri Şiiri”, “Balkan Türkleri Edebiyatı” terimlerini de kullanmışlardır. Bu durum, bir terminoloji problemini de ortaya koymaktadır.
Sosyalist Yugoslavya döneminde, Makedonya ve Kosova henüz farklı iki ülke durumunda olmadıklarından ortak bir edebiyat anlayışından, duyuş ve etkilenmeden, birlik ve beraberlikten söz etmek gerekmektedir. Kosova ve Makedonya, iki ayrı ülke olana kadar, Üsküplü yazarlar ve şairler ile Kosovalı yazarlar ve şairleri birbirinden ayırmak neredeyse imkansızdır. Zaten kendileri de bu tarz ayırım ve sınıflamalara kesinlikle karşıdırlar. Oysa, şimdi sınırlar vardır. Bir zaman birbirinden ayıramadığımız, bir ülkenin yakın iki kentinin insanları şu anda iki farklı ülke olmuşlardır. Bu kardeş edebiyatı, bir araştırmacı olarak edebiyat tarihlerinde bir yere yerleştirmek gerçekten çok güçtür.
Sosyalist Yugoslavya’nın dağılmasıyla birlikte bu adlandırmalar ve tanımlamalar yine eksik kalmakta, artık bir Makedon, Kosova, Arnavut, Sırp… edebiyatlarından söz etmek gerekmektedir. Dolayısıyla bu dönem, “Yugoslavya Türk Edebiyatı” adı altında her ne kadar bölge yazar ve şairleri için ayrılamaz bir bütün oluşturuyor olsa da, gelişen tarihi olayların seyri, zaman içinde Kosova Türk edebiyatı ve Makedon Türk edebiyatı arasında göreceli bir ayırımı zorunlu kılmaktadır.
Diğer yandan çağdaş edebiyat söz konusu olduğu zaman, Kosova’daki çok kültürlü etnik yapı dikkate alınmak durumundadır. Çünkü günümüzde Kosova’da etnik kökeni Türk olmadığı halde, hâlâ Türkçe konuşan ve yazan bir kesim bulunmaktadır. Halk arasında durum böyle iken edebiyatçılar arasında da benzer durum gözlenmektedir. Bir Arnavut sanatçı, Budim Berişa, 222 Akım Yanında Şiirler (2001, Yeni Dönem Yayınları-Prizren) adıyla yayınladığı kitabında, Türkçe şiirler kaleme almıştır. Diğer yandan bunun tam tersi bir durum da söz konusudur. Kendisi Türk kökenli olmakla ve başlangıçta kimi eserlerini Türkçe vermekle birlikte zaman içerisinde Sırp-Hırvat dilinde ya da Arnavutça yazan Türk yazarları da bulunmaktadır. Örneğin ilk şiirlerini Türkçe yazan Arif Bozacı, son dönemde yazdığı şiirleri Arnavutça kaleme almaktadır. Dolayısıyla edebiyatta dili kullanmak ile, günlük yaşamda dili kullanmak arasındaki farkı iyi belirlemek gerekmektedir. O nedenle, Kosova edebiyatını tanımlamadan önce Kosova kimliğini, tarihi gelişimini net olarak ortaya koymak bir zorunluluktur. Ancak şu anda eldeki veriler, bu gelişimi tanımlamaya yeter düzeyde değildir.
Tüm bu zorluklardan sonra, bu kitabın formatının bir antoloji olarak hazırlanması gündeme gelmiş ve bunun bir tekrar olacağı düşünülmüştür. Zaten bu konuda, bizden önce yapılmış onlarca çalışma vardı. Edebiyat tarihi yazma işine girişmek ise hemen hiç olmayacak güç bir durumdu. Çünkü Kosova, 1951 sonrası dönemde, siyasi ve iktidar anlamında öylesine geçiş dönemleri yaşamıştı ki, bu kırılma noktalarını bir modele yerleştirmek, onun problematiğini çözmek belli başına bir işti. Devlet değişmiş, ülke statüsü farklılaşmıştı. Hemen her alanda yapılan istatistikler, kanun ve belgeler, yaşananlar, insanların dünyası ile örtüşmüyordu. Çok kültürlü, çok dilli bir toplum olan Kosova, iktidarın el değiştirmesi ve savaşlar karşısında içine kapanmış, toplulukların hayatta kalma mücadeleleri gerçekleri tam olarak gün yüzüne çıkartamaya engel olmuştu. Özellikle nüfus hareketleri ve insanların göç grafiği konusunda elde net bilgiler yoktu. Edebiyat açısından değerlendirme yapmak istediğimizde, savaş sırasında arşivler, gazete ve yayınevi zarar görmüştü. Kişisel kütüphane sahiplerinin kitapları çoğunlukla elden çıkartılmıştı.
Temel problemlerden bir diğeri ise, çevre şartlarında, belgelerin dağınık olması, yazıların tam dökümlerinin yazar ve şairlerin arşivlerinde bile bulunmamasıdır. Tüm bu koşullar altında akademik bir bakış açısıyla Çevren dergisinin sistematik çözümlemesinin yapıldığını hatırlatmalıyız. Ancak, Kosova’da benzer çalışmalar, Tan gazetesi, Kuş, Esin, Çığ, Filiz, Türkçem … gibi dergiler için de yapılmalıdır. Yine Makedonya’da 1944-1990 arasında Türkçe olarak yayınlanmış gazete ve dergilerin bibliyografik çalışmalarının yapılması, böyle bir kitabın eksikliklerinin giderilmesinde önemlidir. Şu anda Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008)’nın eksikliklerinden birisi de budur. Eldeki malzeme gereği, kitapta basılı metinler dışındaki malzeme üzerinde durulamamıştır.
Veriler elde tam olmadığı müddetçe, bilimsel sonuçlar elde etmek ve hüküm bildirmek akademik terbiyeye aykırı olacaktır. Ancak, çalışmaya bir yerlerden başlanmazsa da yarın çok geç kalınabilirdi. Bu nedenle kronolojiyi esas alan, malzemeyi bir araya getiren derli toplu bir çalışma yapma kararı aldık. Net bir sonuca ulaşamayacağımızı bilsek de, bilgiyi tek elde toplamanın uygun olduğunu düşündük.
Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008) adlı kitap, bu amaçla yazıldı. Kısa zamanda elden geldiğince çaba gösterildi, kaynaklara ulaşılmaya çalışıldı, kitaplar, tek tek elden geçirilerek fişlendi ve sınıflandırıldı. Bu döneme ait eserler hakkında dağınık olarak bulunan bilgiler derlendi, kaynakçada gösterilerek bir araya getirildi. Kosova Türk edebiyatı üzerine analitik çalışma yapacaklar için elde toplu bir arşiv belgesi oluşturuldu.
Sözünü ettiğimiz tarz bir çalışmada, edebiyat eleştirisi açısından, metin örneklerinin konulması çok da rastlanılan bir durum değildi. Ancak, koşullar kitabın plânını bu yönde değiştirmemize neden oldu. Kosova’da, 1999 tarihinden beri, Türkçenin resmî kanallarda anadili olarak kullanılmıyor olması, Türkçe yayınların sayısının hemen yok denecek kadar az sayıda bulunması, büyük kitapçı ve sergi salonlarının daha açılmaması ve başka nedenler, genç kuşağı yazılı kültürden uzaklaştıran bir etmen olmuştur. O nedenle, onlar adına, kitabımızda, her bir şair ve yazar için, monografik bilgi verildikten sonra örnek metin konulmuştur. Çünkü anadili, kendisini en iyi edebiyat örneklerinde ortaya koymaktadır. Dil gelişimi, Türkçenin özgün örneklerini tanımak ve edebiyat geleneğini öğrenmek ile mümkün olabilmektedir.
1951-2008 yılları arasında; Kosova’da canlı bir çocuk edebiyatı geleneği oluşturulmuştur. Ürünler ve örnekler öylesine çoktur ki, bu konu kitabımızın boyutlarını aştığından, çocuk edebiyatı uzmanına gerek duyduğundan ve başka bir araştırma alanı olduğundan çalışma kapsamı dışında tutulmuştur.
Son olarak şu söylenmelidir. Henüz içinde yaşanan, tanık olunan zamanı yazmak, güç ve bir anlamda da sakıncalıdır. Çünkü değerler henüz yaşanmaktadır ve tarih çizgisi içerisinde hiçbir şey anında netleşmemektedir. Zamanın süzgecinden geçtikten sonra yorum yapılabilir bir hale gelmektedir.
Tüm bu sıkıntılara rağmen, belirli bu çalışmanın ortaya çıkması bir zorunluluktu. Biz, Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008) adlı bu kitapla, malzemeye topladık, sınıflandırdık ve bir araya getirdik. Bundan sonrası, el ele diğer araştırmacılarla birlikte yazar ve şairlerimizin eserlerini, edebiyat kuramları eşliğinde tek tek ya da karşılaştırmalı metotla incelemek olmalıdır.

I. BÖLÜM
TARİHSEL ÇERÇEVE

Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı adını verdiğimiz bu çalışmada, 1945 yılında Sosyalist Yugoslavya devletinin kurulmasından sonra, 1951 yılında, Kosova’nın özerk bölge olması ve bu tarihte buradaki Türklerin, Türkçeyi resmi dil olarak kullanım hakkı kazanmasından sonraki süreç esas alınmış, bu süreç 17 Şubat 2008 tarihinde Kosova Cumhuriyeti’nin ilânına kadar getirilerek bir sınırlama yapılmıştır. Ancak Kosova’daki yazılı Türk edebiyatının başlangıcı, ne sözünü ettiğimiz 1951 tarihine denk gelmektedir ne de son 2008 tarihine denk gelecektir.
Cem Topsakal ve Bedrettin Koro, Kosova’da Yaşayan Türkçe Eğitim adlı kitaplarında, Kosova eğitim tarihini anlatırlarken Türkçe eğitim sürecini dört evrede incelemektedirler (Topsakal ve Koro 2007: 19-20).

1.1. Osmanlı Dönemi (1455-1912)
1.2. Yugoslavya Krallığı Dönemi (1912-1945 veya 1951)
1.3. Sosyalist Yugoslavya Dönemi (1951-1999)
1.4. BM Geçici Yönetim Organlarının ve Yerel Yönetim Organlarının Yönetim Dönemi (1999- 17 Şubat 2008)
Benzer bir sınıflamanın, Kosova’daki Türk edebiyatının gelişiminin açıklanması açısından doğru olacağı düşüncesini taşıdığımızdan biz de kitabımıza bu tarihsel planı almayı uygun gördük. Ancak yukarıdaki dönemler verilirken, her bir kırılma noktasında uzun süren büyük savaşların[1 - Örneğin Yugoslavya Krallığı dönemi 1918 yılında başlamakta ve 1941 yılına dek sürmektedir. Sosyalist Yugoslavya ise 1945 yılında, II. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulmuştur. Bu ayrıntımlar bilindikten sonra, tarihî süreci verirken devamlılık açısından yukarıdaki sınıflamanın aynen alındığı burada hatırlatılmalıdır..] olduğu bilinmelidir.
Kosova’da Osmanlı dönemi Türk edebiyatı konusu, uzmanlık alanımız dışı olduğundan kitaba sınırlama getirerek ancak genel bir çerçeve çizilebilmiştir. Ancak bu dönem derinlemesine incelendiğinde görülecektir ki, Osmanlı dönemi Kosova Türk edebiyatı, divan edebiyatı ürünleriyle, halk edebiyatı ürünleriyle ve tekke edebiyatı ürünleriyle incelenmeye değer, birçok edebî şahsiyeti barındırmakta, dikkate değer metin örneklerini içermektedir.
Yugoslavya Krallığı dönemi, Kosova’da Türk edebiyatı açısından, sözlü ve halk edebiyatı ürünleri dışında hemen hiçbir verimin bulunmadığı ya da var olan sınırlı sayıdaki yazılı metinlerin korunamadığı özel bir zaman dilimini oluşturmaktadır. Bu dönem Türk edebiyatı, tarihi araştırmacıları açısından da tam bir karanlık dönemdir. Dolayısıyla özellikle halk edebiyat araştırmacılarının, edebiyat sosyologlarının ve kültür araştırmacılarının değerlendirme yapabilecekleri bakir bir dönem olarak özelliğini korumaktadır. Yugoslavya Krallığı dönemi Türk edebiyatı bilimsel bir bakış açısıyla araştırıldığında, Kosova kültür hayatında bilinemeyen bir çok konu gün ışığına çıkacaktır.
Sosyalist Yugoslavya Dönemi, Çağdaş Türk edebiyatının yeni açılımlarının yaşandığı özel bir dönem olarak durmaktadır. Ancak bu dönem de oldukça çalkantılı, değişken, farklı yönetim biçimlerinin ve aynı zamanda bir savaşın yaşandığı bir zaman dilimini içerir. Yaklaşık elli yıllık bir zaman diliminde Kosova, siyasal yapısı ile, ekonomik düzeni ile, kültürler arası iletişimi ve değerleri ile incelemeye değer bir nitelik taşımaktadır. Bu kitabın genel konusunu da bu dönem oluşturmaktadır.
17 Şubat 2008 tarihi ile çalışmaya nokta koymamızın amacı, -bu tarihten sonra umuyoruz ki- Kosova Cumhuriyet döneminde yeni bir Türk edebiyatı oluşturulacak, yeni şahsiyetler ve edebiyatçılar ortaya çıkacak, bu yeni dönem onların temsilciliğinde araştırılacak, incelenecek ve değerlendirilecektir.

1.1. OSMANLI DÖNEMİ (1455-1912)
Osmanlıların I. Murat döneminden itibaren (1362-1389) Balkan topraklarına girmesiyle birlikte bölgede uzun sürecek bir istikrar dönemi başlamıştır. 1389 yılında I. Kosova Meydan Muharebesi sonucunda, Kosova topraklarına adımını atan Osmanlı İmparatorluğu, Priştine’yi kendisine tabii kılarak, yönetimini, Sırp Krallığına bırakmıştır. Ancak, Priştine’nin, kesin bir şekilde Rumeli Beylerbeyi’ni oluşturan bir sancak haline gelmesi, II. Murat zamanında gerçekleşmiştir.
Balkanlarda uzun soluklu Türk yönetimi devresinde (1354-1912), özellikle de istikrar döneminde (1389-1699), eğitim, bilim ve kültür alanlarında büyük gelişmeler olmuştur. Osmanlı aydınları bölgeye, görev yerlerine gelmeye başladıkça, bu şehirlerde kurulan, medrese, tekke ve zaviyelerde entellektüel ortam kurulmaya, bilim ve kültür alanında ürünler verilmeye başlamıştır. Tüm bu unsurlara ilave olarak, Türklerin bölgeye gelmesi ile İslâmiyeti kabul eden, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomak ve Torbeşler de eserlerini Türkçe yayınlamaya başlamışlardır. (İsen 2006: 641)
Görüldüğü üzere, Osmanlı dönemi, Türk kültürü, sanatı ve edebiyatı açısından sanatçıların yetişmesi ve eserlerin verilmesi için bir uygun zemin hazırlamıştır. Kosova topraklarının, Osmanlı İmparatorluğu yönetimine girmesiyle birlikte Kosova Türk edebiyatı, Osmanlı dönemi Türk edebiyatı paralelinde bir gelişim süreci göstermiştir. Halk edebiyatı, tekke edebiyatı ve divan edebiyatı olarak üç kolda ilerleyen bu edebiyat, Rumeli topraklarında önemli temsilciler yetiştirmiştir.
Kosova Türk edebiyatı, sözlü edebiyat ürünleri[2 - Bakılabilir Nimetullah Hafız (1985), Kosova Türk Halk Edebiyatı Metinleri adlı kitap.] açısından zengin bir birikime sahiptir. Osmanlı Devleti, Rumeli’deki yeni toprakları fethettikçe insanlar, önce evlerde ve kışlalarda, daha sonraları tekke ve medreselerde Türkçe konuşmuşlardır. Halk, bayramlar, merasimler, kutlamalar nedeniyle bir araya geldikçe sözlü halk edebiyatının her çeşidini kullanmıştır. Bu yolla halk edebiyatı ürünleri kuşaktan kuşağa geçerek bir gelenek oluşturmuş ve zaman içerisinde korunmuştur. Zaman ve mekan içerisindeki değişiklikler bölgenin özellikleri ve nitelikleri ile doldurulmuştur.
Balkanlar içerisinde yer alan Türk azınlıkların yarattıkları edebiyatlardaki Türkçe, Türkiye Türkçesine yakınlık göstermektedir. Bununla birlikte konuşma ve yazı dili arasında kimi farklılıkların olduğunu burada vurgulamak gerekmektedir. Yazı dili olarak İstanbul Türkçesi benimsenip kullanılırken, özellikle Kosova ve Makedonya’da halk arasında mahalli bir konuşma diline rastlanılmaktadır. Kimi sesler farklı biçimde telaffuz edilirken, vurgu, ve cümle kuruluşunda kimi değişiklikler bulunmaktadır.
Kosova halk edebiyatı içerisinde, sözlü edebiyat geleneği dikkate alındığı zaman Nasrettin Hoca fıkralarının ağırlıklı bir yeri bulunmaktadır. Bunun dışında söyleşi, fıkra, atasözü, deyimler, muamma ve bilmeceler, tekerleme, maniler, ninniler, masallar, destanlar ve türküler de edebiyat geleneği içerisinde bulunmaktadır. Aşıklar, sözlü edebiyat temsilcisi olduğundan onların nereli olduklarını tam olarak belirleyebilmek mümkün olamamaktadır. Bununla birlikte bu bölgede şiir söyleyen, sözlü kültür ürünlerini aktaran aşıklar arasında şu isimler sayılabilir: “ Fakiri, Şemsi, Ferki, Pürderi, Savft, Murati, Fikri, Fetah, Yaşar Hafız, Şefki Sudanlı, Şeyhi vb.” (Hafız 1995: 18)
XX. yüzyılda teknolojik gelişmelerin yaşam biçimini değiştirmesini kadar geçen zaman içerisinde, Kosova’da halk edebiyatı ürünleri canlılığını yitirmemiştir. Öyle ki, son dönemlerde bile destan ve türkü geleneğinin canlı olduğu, yapılan araştırmalar[3 - Bakılabilir: Prof. Dr. Nimetullah Hafız (1985), Kosova Türk Halk Edebiyatı Metinleri adlı kitap.] ile kanıtlanmıştır. Öyle ki bu gelenek, bölgedeki diğer halk ve ulusların özellikle türkü formundaki ürünlerini etkilemiş, kalıcı izler bırakmıştır.
Kosova’da yaşayan sözlü edebiyatın son temsilcilerinden birisi, -XIX. yüzyıl sonu ve XX. yüzyıl başı-, Âşık Ferki (1870-1908) adıyla tanınmış olan İbrahim Sipahi’dir. Babası Sadullah Sipahi’dir. Âşık Ferki, ilkokulu tamamladıktan sonra Belediye’ye katip olarak çalışmaya girmiştir. Babası, oğlunun alafranga elbiseler giymesinden ve değişmesinden korkarak kendisini işten çıkarır. Bu yıllarda yaşı, zanaat öğrenmeye de müsait olmadığı için işsiz kalan Âşık Ferki, kahvehanelerde ve düğünlerde türküler söyleyerek geçimini sağlar. Böylece âşık olarak tanınmaya başlamıştır. İl il gezen Âşık Ferki, şiir söyleme kabiliyetini geliştirmiştir. Gazeller, ilahiler, nazireler, tahmisler, sema, koşma ve maniler yazmıştır. Daha ziyade söylediği destanlar ile tanınmıştır (Nimetullah Hafız 1986).
MS. V. Yüzyıldan itibaren Balkan coğrafyasına Türk boylarının gelmeye başladıkları tarihî bir gerçektir. XI. Yüzyıldan itibaren de, İslâmiyeti kabul etmeye başlamış kimi Türk boyları, Orta Asya’dan bu bölgelere gelmişlerdir. “Bunlardan Haydar Baba’nın (1020-1114) Şar Dağı’ndaki Kalkandelen’e bağlı Veşala köyünde ve Sarı Saltık’ın Prizren’in Paştrik Dağı tepesinde, Yakova’nın Pirlep köyünde ve İpek’te bugün de ziyaret edilen makamları” (Suroy 2001: 150) nın olması, bu yıllardan itibaren bölgede, İslâmiyeti kabul etmiş Türklerin varlığını kanıtlamaktadır. Osmanlı dönemi söz konusu olduğunda, İslâmî edebiyatın gelişimi bu temeller üzerinde sağlıklı bir şekilde devam etmiştir. Osmanlı döneminde, Üsküp, Prizren[4 - Sadece Prizren’de günümüze kadar gelen tekkeleri şöyle sıralayabiliriz: Sinanî, Kadirî, Rufai, Halveti, Sadi ve Melami tekkeleri.], Kalkandelen ve Manastır’da serbest çalışan tekkelerin bulunmakta olduğu ve günümüze kadar bu geleneğin kimi değişikliklere uğramış olsa da devam ettiği görülmektedir. Dolayısıyla genel olarak Balkan coğrafyasında, özel olarak da Kosova bölgesinde, gelişmiş bir Tekke edebiyatından söz etmek mümkündür.

“Divan edebiyatının yanı sıra, bu topraklarda tasavvuf edebiyatı da gelişmiştir. İslamiyetin bugünkü Yugoslav topraklarının büyük bir kısmında yayılması ve daha sonraları tarikatların kök salmasıyla daha büyük kültür merkezlerinde tekkeler kuruluyor ve bu tekkelerde çoğunlukla Anadolu’dan gelen şeyhler tekke edebiyatının temellerini atmıştır. Bu alanda inceleme yapanların belirttiklerine göre buralarda, tekke edebiyatının daha önemli kişileri arasında Feyzullah, Mehmet Efendi, Süleyman Efendi, Abdürrahim Fedai, Ali Hoca Müderis, Kâzım Baba, Haki ve Fethi Hafız’ın adları yer almaktadır. XX. Yüzyılın başlangıcında ve ilk yarısında tekke ve bunların dışında Prizrenli Hacı Ömer Lütfi, Yahya Kemal Beyatlı’nın öğretmeni olan Üsküplü Rufai tekkesinin şeyhi Şeyh Saadettin, Manastırlı Hyget Bosni (1865-1936), İştipli Hasan Fehmi (1885-1951) gene Üsküb’ün ünlü ulemalarından Fettah Rauf vd. dini konularda şiir yazmış ve tasavvuf edebiyatının başarılı ustaları olarak tanınmışlardır.” (Kaya 1991: 6-7)
Balkanlarda tekkeler, sadece dinî eğitim veren yerler olarak algılanmamalıdır. Dinî bilgi yanında, buralarda insanlar arasındaki iletişimi ve kültürün devamını sağlayarak, bir geleneğin oluşmasına katkıda bulunmuşlardır. İnsanlara, dinî edebiyat ve tasavvuf müziği kültürünü öğretmişler ve bu kültürün devamını sağlamışlardır.
Divan edebiyatı geleneği, Kosova’da oldukça zengindir. Çünkü, Osmanlı bu topraklara gelmeye başlamasıyla birlikte, hızla askerî ve idarî teşkilatlanma süreci içerisine girmiştir. Bu topraklara kısa bir zamanda yönetici elit kadrolar gelip yerleşerek, Kosova’yı her açıdan imar etmeye başlamışlardır.

“Osmanlı devlet sistemi içinde bütün Ortaçağ devletlerinde olduğu gibi sanat özel bir teşvik sistemi ile destekleniyordu. Osmanlı sarayından başlanarak taşrada şehzade sancakları ve beyler, kendi konumlarına uygun bir sanatçı kadrosunu maiyetlerinde bulunduruyorlardı. Böyle bir kadro, adeta yöneticiliğin şartlarından sayılıyordu. Osmanlı Rumelisi özel konumu nedeniyle çok sayıda akıncı ailesinin de barınma yeriydi. Bu yüzdendir ki akıncı beyleri çevrelerine maiyetlerindeki serdengeçtileri sürekli istim üzerinde tutacak derviş, meşrep şairlere ihtiyaç duyarlar ve onları himaye ederlerdi.” (İsen, İsen ve Kireççi 2001: 15-16)
Hal böyle olunca, tüm Balkan ülkelerinde olduğu gibi, Kosova topraklarında da divan edebiyatı ilk dönemlerden itibaren gelişmeye ve yaratıcı örneklerini vermeye başlamıştır.
1520 yılında, Prizren’de doğmuş olan Âşık Çelebi, Meşairü’ş-Şuara adlı tezkiresinde, Kosova doğumlu olan şairleri şöyle sıralamaktadır: Mestî, Azmî, Levhî, Nuhî, Hatifî, Priştineli Mesihî, Baharî, Mü’min, Neharî, Suzî, Sa’yi, Sücudi ve Şemi. (Suroy 2006: 193). Ayrıca Kosova doğumlu divan şairleri içerisinde yer alan, Acize Baba, Hacı Ömer Lütfi, Mevlana Müderis Ali Efendi, Mehmet Tahir, Mustafa Çelebi, Niyazi, Süleyman Efendi, Tecelli yukarıdaki şair listesine[5 - Ayrıca bakılabilir: Prof. Dr. Ali Alpaslan, Çağımızda Türk Şiirinin Coğrafi Sınırları; Prof. Dr. Mustafa İsen’in kaynakça kısmında yer alan tüm çalışmaları.] eklenebilir. Bu liste divan edebiyatı alanında akademik çalışmalar arttıkça çoğalacak ve kimi şüpheli bilgiler ortadan kalkacaktır. Çünkü tezkirelere girmeyen ya da tezkirelerde yer alan ama eseri henüz bulunamayan, Batılı kaynaklar taranmadığı için (özellikle Sırp ve Arnavut kaynakları) o kaynaklarda adı geçen ya da kütüphanelerinde bulunan şairler, hâlâ tarihin ardında gizemlerini sürdürmektedirler. Görüldüğü gibi Kosova, zengin divan edebiyatı geleneği ile bir kültür merkezi olabilmiştir.
Prizren doğumlu bir şair olan Ömer Lütfi (1870-1928), Osmanlı İmparatorluğu’nun Kosova ve Balkan Yarımadası’ndan çekildiği yıllarda, bölgede yetişen son divan şiiri temsilcileri arasında yer almaktadır. Bir geçiş dönemi sanatçısıdır. Kosova’da Osmanlı İmparatorluğu döneminden Yugoslav Krallığı dönemine geçiş sürecini yaşamış bir şairimizdir. Kendisi, Osmanlı eğitimi ve terbiyesi almıştır. Bu nedenle çağdaş edebiyatın başlangıcında eski ile yeni edebiyat köprüsü kuran bir şahsiyet olarak değerlendirilmelidir.
Ömer Lütfi, ilk mektep ve rüştiyeyi Prizren’de tamamladıktan sonra, babası, kendisini zanaat öğrenmesi için bir terzinin yanına verir. Ancak okumaya meraklı olan Ömer Lütfi, bu mesleği benimsemez, kısa bir zaman sonra da abisi gibi öğrenim görmesi için 1887 yılında İstanbul’a gönderilir. İstanbul’da Fatih Medresesi’ne kaydını yaptırarak burada din bilimleri alanında öğrenim görmeye başlar. İlk şiirlerini, medresede, öğrenci iken yazmaya başlar. 1892 yılında, öğrenimini başarı ile tamamlayarak, tekrar Prizren’e döner. Bu devrede Yakova’ya giderek, Melâmi Tarikatına girerse de uzun zaman burada kalmaz tekrar İstanbul’a döner. İstanbul ve Payitaht, bu yıllarda zor bir dönem yaşamaktadır. Ömer Lütfi Jön Türk Hareketini destekleyen şiirler kaleme almaya başlayınca İstanbul’da artık kalamaz ve Mısır’a gider. Kahire’de bulunan Al-Azhar Üniversitesi’nde dört yıl boyunca dersleri takip eder. Bu dönemde, 1902 yılında Mekke’ye giderek hacı olur ve Lütfi mahlasını alır. 1905 yılında tekrar doğup büyüdüğü topraklara geri döner ve ömrünün sonuna kadar Prizren’de kalır.
Hacı Ömer Lütfi, Prizren’de, İttihat ve Terakki Kulübü’nü kurar. Yedi yıl boyunca bu kulübün başkanlığını yaparsa da zaman içerisinde büyük bir hayal kırıklığına uğrar. 1911 yılında Yemen’de çıkan ayaklanmada Osmanlı İmparatorluğu tarafından görevlendirilerek ayaklanmanın son bulmasına neden olur. 1912 yılında Kosova, Osmanlı İmparatorluğu’ndan kopar. Yugoslavya Krallığı döneminde, sosyalist düşünce ve eşitlik çerçevesinde işçi sınıfının haklarını savunmuştur. Yönetime karşı gelen şiirler kaleme almıştır. Yaşamının son yıllarında Tekkedeki görevine devam etmekle birlikte hiçbir zaman edebiyat ve şiirden[6 - Eserlerinin tam dökümü ve örnek metinler için bakılabilir (Hafız 1992).] kopmamıştır. 25 Ekim 1928 tarihinde, Pirzren’de ölmüştür. (Hafız 1992: 7-19) Altmış kadar kitabı bulunan Hacı Ömer Lütfi’nin divan edebiyatı tarzında kaleme aldığı çeşitli şiirleri dışında, Yemen Seyahatnamesi, Hac izlenimleri, dini ve tasavvufi eserleri, çocuk şiirleri, tarihler ve tercümeleri bulunmaktadır.

1.2. YUGOSLAVYA KRALLIĞI DÖNEMİ
8 Ekim 1912 tarihinde, Karadağ Prensliği’nin Osmanlı İmparatorluğu’na savaş açması, buna karşılık olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun 18 Ekim tarihinde Bulgaristan ve Sırbistan, ardından da Yunanistan’a savaş açmasıyla başlayan I. Balkan Savaşı sonunda, bölgede, Osmanlı hakimiyeti sona erer. Türkler için sıkıntılı bir dönem başlar. Bulgar, Sırp ve Yunan mezalimi ile birlikte bölgede dinmeyen ve sonu gelmeyen savaşlar, kıyımlar ve katliamlar yaşanır. Savaş sonunda[7 - Bilindiği gibi, Osmanlı İmparatorluğu 1699 Karlofça Anlaşmasından itibaren Rumeli topraklarından kademe kademe ayrılmaktadır. 1832 tarihinde Yunan Krallığı kurulmuştur. 1878 tarihinde, Romanya, Sırbistan ve Karadağ sınırlarımızdan kopmuştur.], Osmanlı İmparatorluğu, Makedonya, Batı Trakya, Bulgaristan’ın bazı bölgelerini elden çıkartmak zorunda kalmıştır.
1 Aralık 1918 tarihinde I. Kral Petar’ın başkanlığında SırpHırvat-Sloven Krallığı kurulur. 1929 yılında bu krallık, Yugoslav Krallığı adıyla anılmaya başlar. Kosova, gerek Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı döneminde, gerekse Yugoslavya Krallığı döneminde, Sırbistan sınırları içerisinde bir bölge olarak yer alır. Bu krallıklar zamanında da, Türkler, tam anlamı ile huzur ortamı bulamazlar. 9 Şubat 1934 tarihinde, Balkan Ülkeleri ile Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanan Balkan Paktı, bölgedeki Türklerin haklarında önemli gelişmeler sağlayamaz. Dolayısıyla Yugoslavya Krallığı döneminde Türklerin durumu açık ve net değildir. Durgunluk, belirsizlik ve bekleyiş devam etmektedir.
6 Nisan 1941 sabahı, Nazi Almanya’sı ve müttefiklerinin Belgrad’ı bombalaması, Bulgar askerlerinin de Makedonya’ya girmeleri, yeni, sıkıntılı ve acı bir dönemin daha başlamasına neden olur. Nazi Almanya’sının Kosova’ya silahlı müdahalesi, aynı zamanda, Büyük Bulgar İmparatorluğu hayalleri kuran Bulgarlar ve İtalyanların farklı bölgeleri işgal etmeleri, bölgedeki barış ve istikrarın kurulmasını geciktirmektedir. II. Dünya Savaşı boyunca Kosova, Alman ve İtalyan güçlerinin işgali ve kontrolü altında bir bölgedir.
Bu yıllarda ortaya çıkan ve bölgedeki barışın sağlanması adına herkese eşit haklar vaat eden Yosip Broz Tito’nun yönettiği Halk Kurtuluş Savaşı’na –yukarıda örneklediğimiz baskı ve nedenlerden dolayı- Türkler destek verir. (Engüllü 1997: 59-63) II. Dünya Savaşı’nın sona ermesi, Tito’nun zafer kazanması, bölgenin yeniden, yapılanması sürecini başlatmıştır.
Osmanlıların Kosova topraklarından çekilmeleri ile başlayan ve iki Dünya Savaşı arasında kalan dönemde, burada yaşayan Türklerin büyük bir kısmı evlerini, bağ ve bahçelerini, tarla ve topraklarını bırakarak kitleler halinde ana ülkeye göç etmişlerdir. Göçün en yoğun yaşandığı yıllar, bu yıllardır. Dolayısıyla bir zamanlar iktidar sahibi ve çoğunluk olan Türk halkı, birdenbire koşulların değişmesi ile azınlık konumuna düşmüştür.
Yukarıda ana başlıklarıyla özetlediğimiz bu zaman dilimi, saydığımız ve konu dışı olması nedeniyle sayamadığımız nedenlerden ötürü, yazılı Türk edebiyatı açısından Kosova’daki yeni Türk edebiyatının en verimsiz dönemi olarak dikkatleri çekmektedir. Çünkü bu dönem içerisinde, Türkçe, ev içi ya da belli gruplar içerisinde kullanılmış, resmî olarak geçerlilik kazanamamış, eğitim, basın yayın hakkı elde edilememiştir.

“Türk egemenliğinin 1912 yılında bu topraklardan kalkmasından sonra da Türkçe eserler verenler vardır. Ama yine sözlü halk edebiyatı ağırlık taşımaktadır. Çünkü Türkçe ders görülen okullar çalışmamaktadır. Türkçe gazete veya başka bir basın yoktur. Türkçe basımı gerçekleştirecek basımevi bile yoktur. Türkiye ile ilişkiler kopmuş durumdadır. Yazılı eserler elyazısı şeklinde kalmaktadır. Bunun en iyi örneği Hacı Ömer Lütfi’nin elyazmalı eserleri belgelemektedir.” (Recepoğlu 1996: 11)
Bu dönem içerisinde, yazılı edebiyat verimleri hemen hiç görülmezken, Türk edebiyatı, sözlü kültür ürünleri ve halk edebiyatı çerçevesi ile tekke edebiyatı dahilinde kültür taşıyıcılığı görevini üstlenmiştir. Özellikle halk tiyatroları ve Karagöz oyunları, Nasrettin Hoca fıkraları başka olmak üzere fıkra türü, masallar, maniler, türküler, halk şiiri, tekke edebiyatı içerisinde sayılabilecek ilahiler bu dönem içerisinde anonim niteliklerini koruyarak devam etmiştir. Çünkü Türk kültürü doğum, ölüm, evlenme törenleri, bayram merasimleri gibi yaşam içerisindeki mevcudiyetini ve devamını sağlarken sözlü edebiyat ve kültür ürünlerini taşıyıcılık görevini sürdürmüşlerdir.
Diğer taraftan tekke edebiyatı, bu dönem içerisinde divan edebiyatının devamını sağlayan, hiç olmazsa onun değerlerini koruyan bir yapıda gelişimine devam etmiştir.

“İki Dünya Savaşı arasında Kosova bölgesinde Türk divan edebiyatı gücünü oldukça kaybetmiştir. Fakat yine de bu dönemde de yetişen sanatçıların çoğu tekke çerçevesinde yetişen dini şairlerdir. Bu şairlerin başlıcaları şunlardır: Feyzullah, Mehmet Efendi, Süleyman Efendi, Abdurrahim Fedai, Ali Hoca Müderriz, Kazım Baba, Ömer Lütfü, Hakkı, Kâmil Toska, Fethi Hafız ve diğerleri. Bugün bunların özgün eserleriyle ancak tekke veya kişisel kütüphanelerde karşılanabilir. Aralarında dini konulardan başka içerinde Marksizm ve Leninizm’e derin yönelen sosyal konulu eserler de bulunmaktadır.” (Hafız 1984: 6)
Bununla birlikte şu bir gerçektir ki, her ne kadar edebiyatta gelenek, sözlü kültür ve tekke edebiyatı ürünleri ile devam ettirilmeye çalışılsa da artık Kosova’da Türk edebiyatı, ana ülke ile bağlarını kopartmak zorunda kalmıştır. Kendisine yeni bir mecra yaratmak durumundadır. Yugoslavya Krallığı döneminde, halk edebiyatı ve tekke edebiyatı ürünleri geleneğin devamını sağlamıştır. Divan edebiyatı son bulmuştur. Bu dönem içerisinde, Türk edebiyatı da artık divan edebiyatı dönemini kapatmış, yeni gelişmeler ışığında bir Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı yaratmaya başlamıştır bile.

1.3. SOSYALİST YUGOSLAVYA DÖNEMİ (1945-1999)
Yugoslavya Halk Kurtuluş Savaşı’ndan (1944) sonra, Kosova’nın da içinde bulunduğu topraklarda yeni bir dönem daha başlamıştır. Nazi Almanya’sının esaretinden kurtulan ve yeni temeller üzerine kurulan Yugoslavya, çok uluslu yapısıyla sosyalist bir yönetim biçimini benimsemiştir. Yeni Yugoslavya Sosyalist Cumhuriyeti’nde, Kosova, tekrar Sırbistan’a bağlanır. 1963 yılında da, zaten özerk bölge statüsü taşıyan Kosova, bu kez aynı statüyü devam ettirerek yeni haklar daha kazanır.
Tito Yugoslavya’sı, Sırbistan, Hırvatistan, Makedonya, Slovenya, Bosna Hersek ve Karadağ Cumhuriyetleri ile Sırbistan’a bağlı Kosova ve Voyvodina Özerk bölgelerinden oluşan Federal bir cumhuriyettir. İç işlerinde özerk olan bu sekiz ayrı ülkede Sırp, Hırvat, Makedon, Sloven, Arnavut, Boşnak, Karadağlı, Türk, Macar … gibi çeşitli uluslara mensup insanlar yaşamaktadır.
Tito yönetimindeki Yugoslavya, kendisi hayatta iken, ülkedeki tüm halk ve ulusları bir birlik içerisinde yönetmiştir. Sağlığında, Yugoslavya içerisindeki pek çok farklı milleti idare etmek için her birine geniş haklar veren Tito, özellikle 1974 yılında düzenlediği Anayasa’da, Kosovalı Arnavutlar olmak üzere diğer milletlere geniş haklar tanımıştır. Onun iktidarından sonraki yıllarda bu kez yönetimi devralan Slobodan Miloşeviç, ülkeyi otonom bölge olmaktan çıkartıp bir merkeze bağlamıştır. Hal böyle olunca ülke için için kaynamaya başlamıştır. 1986 yılından itibaren bölgede, huzursuzluklar yaşanmaya başlamıştır. Tüm bunlara ilave olarak, ülke içerisindeki sosyo-ekonomik durum, ülkenin etnik yapısı, ülkeler arası stratejik değerler, 1990 yılında SSCB’nin ve Doğu bloğunun parçalanması gibi burada sayamadığımız birçok komplike nedenin birleşmesi sonucu çıkan savaşlar ile, 1986-1992 yılları arasında Sosyalist Yugoslavya devleti, dağılma sürecine girmiştir.
1991 yılında Hırvatlar, ülke içerisinde bir referendum yaparak Yugoslavya’dan ayrıldığını ilan etmiştir. Bunun üzerine Sırbistan güdümündeki Yugoslav ordusu, Hırvatistan’a saldırmıştır. Ancak Bosna Savaşı patlamak üzere olduğundan 1992 yılının başında Yugoslavya barış anlaşmasını imzalamak zorunda kalır. Böylece Hırvatistan, 22 Mayıs 1992 tarihinde, Birleşmiş Milletler’e üye olmuştur.
Slavların yoğun olarak yaşadığı Slovenya Sosyalist Cumhuriyeti, 1991 yılında, Yugoslavya’ya karşı bağımsızlığını ilân etmiş, 1 Mayıs 2004 tarihinde de, Avrupa Birliği üyeliğine kabul edilmiştir. Aynı yıl merkezi Üsküp olmak üzere Makedonya da bağımsızlığını kazanır. Ancak Birleşmiş Milletler, Makedonya Cumhuriyeti’ni, 1993 yılında, Eski Yugoslavya Makedon Cumhuriyeti adıyla tanımıştır. O döneme kadar Türkler açısından, Üsküp-Priştine- Prizren üçgeninde oluşturulan bir kültür merkezi böylece dağılmış olur. Kosova, bu süreç içerisinde, Sırbistan’a bağlanır.
Şubat 1992 yılında bağımsızlığını ilan eden Bosna Hersek, 22 Mayıs 1992 tarihinde birleşmiş Milletler’e üye olur. Ancak, Sırbistan, Miloşeviç başkanlığında, bölgeyi Boşnak ve Hırvatlardan temizlemek için 1992 yılının baharında ülkeye savaş açar. 1995 yılı sonlarına dek devam eden savaşta, II. Dünya Savaşı’ndan sonra en büyük kıyımlar ve etnik temizleme operasyonları yapılmıştır.
Karadağ, eski Yugoslavya’nın dağılmasından sonra, Sırbistan’ın zorlaması sonucu yeni Yugoslavya’ya katılmış, 2003 yılında da Sırbistan Karadağ adıyla esnek bir federasyon kurulmuştur. 21 Mayıs 2006 tarihinde ülkede yapılan referandum sonucu ülke, 3 Haziran 2006 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiştir.
Yukarıda sıraladığımız üzere Sosyalist Yugoslavya kendisine bağlı eyalet ve Cumhuriyetleri oluşturan Hırvatistan, Bosna Hersek, Slovenya ve Makedonya, 1992 yılında, bağımsızlığını ilan ederek yeni cumhuriyet rejimlerini kurarlar. Ancak bu gelişmeler olurken, Kosova, Sırp baskısı ve askeri müdahaleleri sonucu bağımsızlığını ilan edememiştir. Sırbistan, kendi toprakları içerisinde yer alan merkez bölge Kosova’yı vermek istememiştir. Bu nedenle Sırp Ordusu, 1995 yılında Kosova’ya saldırır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Birleşmiş Milletler ana sözleşmesinin 41. maddesinin ihlal edildiğini, uluslararası barışın tehdit altında olduğunu ileri sürerek 1999 yılında, Kosova’ya müdahale eder ve yönetimi devralır. 2008 tarihine kadar bu yönetim biçimi, ülkede uygulanır. Sonunda Kosova da, 17 Şubat 2008 tarihinde bağımsızlığını ilan eder.
Sosyalist Yugoslavya, II. Dünya Savaşı sonrasında ülkesinde bulunan azınlıklara geniş haklar tanımış, yeni bir yönetim biçimi uygulamaya koymuştur. Tito, ülkede yaşayan bütün ulus ve halklara olduğu gibi Türklere de kendi dil ve kültürlerini yaşatma özgürlüğü vermiştir. Azınlıklar arasında Türkler açısından durum irdelendiği zaman, Türklerin yoğun bir nüfus ile yaşadığı ülkelerden birisi olan Makedonya’da, 1944 yılında Türkçe öğretim yapan okullar açılmış, Türk halka kendi ana dillerinde (Türkçe) eğitim hakkı tanınmıştır. Okulların açılmasının ardından, 1946 yılında, Türkçe ders kitapları yazılmıştır. Bu yıllarda, Latin Alfabesi ile yazılmış Türkçe ders kitapları basılmaya başlanmış, gazeteler (1944 yılında Birlik gazetesi), dergiler (1949 yılında Pionir Çocuk Dergisi, 1950 yılında Tomurcuk ve Sevinç Çocuk Dergileri, 1965 yılında Sesler Aylık Toplum ve Sanat Dergisi) çıkmış, dernekler ve tiyatrolar faaliyete geçmiştir. 1945 yılında radyo, Türkçe yayınlarına başlamıştır.
23 Aralık 1944 tarihinde Üsküp’te ilk Türkçe gazete olan Birlik çıkmaya başlamıştır. Şükrü Ramo (1918-), Enver Tuzcu (1916-1958), Necati Zekeriya (1928-1988), Fahri Kaya (1930) ve İlhami Emin (1931) bu gazetenin ve aynı zamanda Makedonya sınırları içerisindeki Yugoslavya Türk edebiyatının ilk temsilcileri olmuşlardır.
Bu süreç, Kosova’da daha geç bir tarihte başlamıştır. Bunun altında pek çok neden olduğu gibi siyasal nedenler de bulunmaktadır:

“Yugoslavya Fedaratif Halk Cumhuriyeti’nin, savaş sonrasının ilk yıllarında bölgedeki ülkelerle geliştirmeye çalıştığı ilişkiler, Kosovalı Türklere karşı takınılan bu tavrın altında yatan nedenlerin tahminini kolaylaştırmaktadır. O yıllarda Yugoslavya ile Türkiye arasındaki ilişkilere bakıldığında, ilişkilerin son derece kötü olduğu görülmektedir. Bunun temel nedeni rejim farkı, özellikle Türkiye’nin karşıt bir blokta yer almasıdır. Türkiye ile ilişkilerin tam aksine, Yosip Broz Tito, Yugoslavya’yı büyük ve uzun sürecek ihtilaflara düşürecek olan Sovyetler Birliği ve diğer Doğu Bloğu ülkeleriyle, özellikle de komşuları Arnavutluk ve Bulgaristan’la hem siyasî hem iktisadî ilişkilerin süratle geliştirilmesine, sıkı bir işbirliğinin kurulmasına giden yolda, büyük adımlarla ilerleme sağlanmasına gayret gösteriyordu. (…) 1948 yılında patlak veren Tito-Stalin çatışması, Yugoslavya ile Sovyetler Birliği arasında ipleri kopma noktasına getirince, Bulgaristan gibi Arnavutluk da Yugoslavya aleyhine tavır içine girmekte gecikmediler. İşler buraya varınca, artık Türklerin Arnavut olduklarını iddia etmenin hiç gereği kalmamıştı. Hatta aksine, Kosova’da Türklerin de yaşadığının dünyaya ilân edilmesi bile gündeme gelmişti. Böylelikle 1951 yılında Kosova’da (Batı Makedonya’da da) Türklere Türk olma hakkı tanındı; gecikmeli de olsa bu hakkın bazı gereklerinin yerine getirilmesine başlandı.” (Engüllü 1997: 297-298)
Kosova’da yaşayan Türkler, ülke içerisinde, diğer halk ve uluslara nazaran daha geç ve güç kimi hakları elde etmişlerse de, geçmişlerinden gelen birikim, gelenek ve kültürel altyapı onların bu açığı kısa zamanda kapatmalarına neden olmuştur.
Böylece Kosova’da çağdaş Türk edebiyatının yeniden canlanması, yazılı edebiyatın başlaması için 1951 yılı önemli bir başlangıç noktasını oluşturmaktadır. 20 Mart 1951 tarihinde, Kosova özerk bölgesindea köy ve kentlerde[8 - Prizren, Priştine, İpek, Mitroviça, Vuçitırın, Gilan, Mamuşa, Dobruçan, Bilaç vd. Ayrıca Kosova’da Türkçe eğitim için bakılabilir: (Topsakal ve Koro 2007: 19-20).] Türkçe eğitim veren okullar açılmaya başlamıştır. Türkçe okullarda okuyan bu öğrenciler arasında yetenekli olanlar Kosova’da çağdaş Türk edebiyatının temsilcileri olmuştur. Priştine radyosu, 25 Haziran 1951 günü, Türkçe yayınlarına başlamış, Türk dernekleri (ilk açılan Türk derneği Doğru Yol Kültür Sanat Derneği olmuştur, 17 Haziran 1951) açılmıştır. Bu zincirin önemli halkalarından birisi de, 1969 yılında, Türkçe yayınlanan Tan gazetesi olmuştur.
Türkler için hal böyle iken, Tito yönetimi altındaki diğer halk uluslar için de aynı sosyo-kültürel yapıyı hazırlamış, edebiyatın oluşup, gelişmesine zemin oluşturmuştur. Yazar ve şairler korunmuş, onların toplum içerisinde ayrıcalıklı bir konuma gelmelerini sağlamıştır. Ülkede yaşayan halk ve ulusların gazete ve matbaa kurma konusundan yola çıktığımızda sadece tek bu örnek[9 - Bu konuda elimizdeki veriler ne yazık ki sınırlıdır. Tam bir sonuca ulaşmak için Sırpça ve Arnavutça kaynakların taranması, bir araya getirilmesi ve bilimsel bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerekmektedir.] değerlendirilerek benzer durumun Yugoslavya’da yaşayan Arnavut ve Sırplar için de yaşandığı gözlemlenmektedir.
Benzer bir durum, Kosova’daki Arnavutça ve Sırp-Hırvatça konuşan topluluklar için de görülmektedir. Sosyalist Yugoslavya’nın ve lider Tito’nun kültür politikasındaki tutarlı tavır, Türkler dışında diğer halk ve ulusların kendilerini ifade etmelerine olanak tanımıştır. Örneğin Sırp-Hırvat dilinde yayınlanan Stremlenye dergisi, Arnavutça yayınlanan Yeta e Rre dergisi de kendi halk ve uluslarının kültürlerini bütünleştiren bir misyon üstlenmişlerdir.
Sırp-Hırvat dilinde yayınlanan Stremlenye dergisinin önemi ve değeri –tıpkı Tan gazetesi ve yayınevinde olduğu gibi-yazar ve şairleri[10 - Bir liste verecek olursak: Rade Nikoliç, Lazar Vuçkoviç, Rade Zlatanoviç, Luba Popoviç, Petar Sariç, Bojidar Mildragoviç, Vladeta Vuçkoviç, Darinka Yevriç, Moşo Odaloviç, Slobodon Vukanoviç, Blagoye Saviç, Fehim Kayeviç, Stoilko Stanişiç, Duşan Nikoliç ve Miraş Martinoviç.] koruyan, kollayan bir yuva olmasıdır.

“Onların yetişmesine, kuşkusuz Kosova’daki kimi kültür sanat olanakları büyük pay sundu. Stremlenye sanat yazın dergisi bu gibi genç ozanlara kapılarını araladı, onlara kendilerini göstermek için olanak sağladı. Priştine radyosu da, aşağı yukarı on yıl, genç kalemlere sığınak oldu, onlara şiir güçlerini gösterebilmek için alan sağladı. Şiire eğilimi olan kalemleri saygıyla karşıladı. Yedinstvo (Birlik) yayınevi de, genç ozanların betiklerini yayımlamakta anlayış gösterdi. Bütün bunlar yeni yetişen ozanlar dalgasına yeni çevrenler bağışladı.” (Stoyadinoviç 1976: 13)
Arnavutça yayınlanan Yeta e Rre dergisi için de benzer koşullardan söz edilebilir. Yazar ve şairler[11 - Bir liste verecek olursak. Şairler: Esat Mekuli, Enver Cerceku, Din Mehmeti, Besim Bokşi, Adem Gaytani, Muhamed Kırveşi, Fahredin Gunga, Çerim Uykani, Azem Şkreli, Rahman Deday, Mikro Gaşi, Ali Podrimya, Musa Ramadani, Beçir Musliu, İbrahim Kadriu, Eçrem Başa, Necat Halimi, Sabri Hamiti. Yazarlar: Tayar Hatibi, Recai Suroi, Ramiz Kelmendi, Anton Paşku, Rıfat Kukay, Recep Çosya, Samedin Mumciu, Yusuf Bucovi ve Resul Şabani.] bu kurumda yetişmişlerdir. Çağdaş bir edebiyatın temellerini atmışlardır.

“Nedir ki Kurtuluş’tan birden sonra, tam otuz beş yıldan bu yana, toplumumuzdaki sosyoloji ve kültür dünyasının birçok değişmelerine teşekkür ederek, Yugoslavya Arnavut yazını nicelik ve nitelik alanında büyük aşamalara ulaşmaya yüz tutmuştur. Böylece, bu elde edilen başarıya dayanarak, Yugoslavya Arnavut mensup kalemleri, anadillerince yaratmaya, bu dil üzere gazeteler, dergiler ve kitaplar çıkmaya başlamış oluyor. Yugoslavya Arnavut yazınının bu gibi aşamalara ulaşmasında Priştine ve Üsküp’te Arnavutça olarak yayımlanan kitapların katkıları sonsuzdur. Ancak 1949 yılında Yeta e Rre (Yeni Yaşam) dergisi ilk çıkışından 1960 yılına dek Yugoslavya Arnavut yazınının gelişmesi hususunda önemli bir rol oynamıştır. Bundan sonra, bu büyük rolü, yıl içinde 80-90 yapıt yayımlayan yayınevi de izlemiş oluyor. 350 özgün yapıt (ayrı ayrı dallar üzere tabii) yayımlanmıştır şimdiye değin.” [12 - Ayrıca bakılabilir: Recep Çosya (1978): Çağdaş Arnavut Hikâyeleri Antolojisi.] (Rugova 1979: 6)
Kosova’da Türk edebiyatının gelişimi konusunda gazete, dergi ve yayıncılığın yanı sıra dernek ve sosyal faaliyetlerin değeri ve önemi gözden kaçırılmamalıdır. Priştine ve Prizren’de açılan derneklerde Türkler, büyük bir içtenlikle faaliyetlere katılmışlar, kendi kültürlerini tanıtılmasına yardımcı olmuşlardır. Dernek faaliyetleri arasında, edebiyat kolları, müzik kolları (Türk sanat müziği, Türk halk müziği), folklor kolları (çeşitli yörelerin oyunları), tiyatro ve dram kolları ile spor kolları en yoğun faaliyet gösteren kollardır.
Doğru Yol Kültür ve Güzel Sanatlar Derneği[13 - Bakılabilir, http:www.dogruyol-tksd.org], 1951 yılında kurulmuştur. Derneğin ilk başkanı Hayrettin Volkan, genel sekreteri de Cemil Şengür olmuştur.
Dernek ilk yıllarında edebiyat konularındaki faaliyetlerine ağırlık vermiş, sonraki yıllarda müzik, halk oyunu ve dram kollarında büyük gelişmeler kaydetmiştir. Böylece dernek, bölgede, Türk kültürünün birkaç koldan gelişimi için çaba sarfetmiş, sadece Kosova’da değil, Balkanlarda örnek bir kültür merkezi haline gelmiştir.

“Derneğin yazın kolunda ilk yıllarda etkinlik gösteren Nusret Dişo Ülkü, Nimetullah Hafız, Hasan Mercan gibi yazıncılardan sonra, altmışlı yılların başlangıcında Bayram İbrahim, Rezak Ukalo, İskender Muzbeg, İsmail Tanmik ve diğer yazınseverler özellikle, Öğretmen Okulu ve Yüksek Pedagoji Okulu’nda düzenlenen yazın saatlerinde kendi şiir ve düzyazılarını okuyorlardı. Yüksek Pedagoji Okulu Türk Dili ve Yazın Grubu çerçevesinde Süreyya Yusuf’un girişim ve desteğiyle “Kıvılcım” adında bir edebiyat örgütü bile kuruldu.” (Muzbeg 1988: 3)
Edebiyat faaliyetlerinin bundan sonra sistemli bir halde yürütülmesi ve tek elde toplanması amacıyla, Doğru Yol Kültür ve Güzel Sanatlar Derneği, 1968 yılında, “Nazım Hikmet Yazın Kolu”nu kurmuştur. Bu kol, Prizren’de edebiyatın gelişmesinde önemli bir rol oynamış[14 - “Bu yazın kolu ortalama olarak yirmi yıl içinde her ay birer yazın saati ya da 250’den çok yazın saati, resital, yuvarlak masa konuşması, konferans ve anma saati düzenlemiştir. Bu yoğun etkinliklerde Tito’yu doğum ve ölüm yıldönümlerinde anma saatleri, HKS ve sosyalist devrimimizin jübilelerine sunulmuş yazın saatleri ve konferanslar, Atatürk’ü anma saatleri, Yunus Emre’yi, Tevfik Fikret’i, Vuk Karaçiç’i, Adem Gaytani’yi, Süreyya Yusuf’u, Aşık Veysel’i anma saatleri özel bir yer alır. Aynı böyle, bu kolun yazın saati düzenleme ve yayın etkinliği çerçevesinde yerli yazıncılarımız yanı sıra, öteki kardeş ulus ve halklara mensup yazıncılardan, dünya yazıncılarından Rentso Riki, İvo Andriç, Cahit Sıtkı Tarancı, Pablo Neruda, Naim Şaban, Rujdi Şuşa, Lyilyana Stoykoviç, Esad Mekuli, Vladeta Vukoviç, İon Arion, Zoran Çiçkareç, Salaydin Krasniçi, Enver Cerceku, Şpresa Siçeşta, Milorad R. Bleçiç, Lerka Çar Matutinoviç, Yasemin Yazıcı, Rahman Deday, İlhan Berk, Skender Kulenoviç, İlhan Kahraman, Ali Podrimya, Mesut Poyraz, Darinka Yevriç, Vehbi Kikay, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Vasko Popa, Muhammed Kırveşi, Çerkin Bütüçi, Stoyanka Grozdanov Davidoviç, Predrag Bodanoviç Tsi ve diğer ozan ve yazarların yapıtlarına yer verildiğini de önemle belirtmek gerekir. Yazın kolumuzun Prizren’deki etkinliklerine konuk olanlar şunlardır: Fazıl Hüsnü Dağlarca, Ümit Yaşar Oğuzcan, Duşan Pavloviç, Şükran Kurdakul, Prof. Dr. Mılosav S. Vukiçeviç, Gültekin Samanoğlu, Ümit Yaşar Işıkhan, Radoslav Zlatanoviç, Kerim Afşar, Necati Zekeriya, Şükrü Ramo, İlhami Emin, Suat Engüllü, Fahri Ali, Avni Engüllü, İrfan Bellur, Fahri Kaya, Aziz Nesin, Tahsin Saraç, Yard. Doç. Dr. Mustafa İsen vb.” (Muzbeg 1988: 5)], pek çok şair ve yazar[15 - Şecaattin Koka, Altay Suroy, Zeynel Beksaç, Ethem Baymak, Agim Rifat Yeşeren’in yazarlık ve şairlik dönemlerinin ilk yıllarında derneğin etkin üyeleri arasında yer alan gençler olması dikkati çekmektedir.] bu kültür ocağında pişmiş, derneğin belli dönemlerinde başkanlıklarını yürütmüşlerdir.
1 Eylül 1951 tarihinde, Priştine’de Yeni Hayat derneği, çarşının içerisindeki iki katlı bir evde, kurulur. Bu derneğin kurucusu ve ilk başkanı Remzi Süleyman’dır. Dernek, bu binada, özellikle müzik kollarında faaliyetlerine başlar ve Priştine’de Türkçe müzik geleneğinin[16 - “Yeni Hayat” Derneği kurulmazdan önce de değişik tören ve düğünlerde Priştine’de Türkçe müzik ircaa ediliyordu. Müzik enstrümanları çalan Priştine Türkleri ise ‘Radniçki’ ve ‘Ramiz Sadik’ Derneklerin çalışmalarına aktif bir şekilde katılıyor ve Priştine’de Rasim Hovarda orkestrası sünnet, evlilik ve değişik bayramlar dolayısıyla düzenlenen düğün ve törenlerde Türkçe müzik icraa ediyordu. Bunun dışında ‘Gırmi’, ‘Touk Bahçe’ ve diğer yerlerde düzenlenen pikniklerde (‘oturmaklarda’) da Türkçe müzik icra eden gençler bu sayfiye yerlerinde bulunan halkın gönlünü coşturur ve şahlandırırdı. Şöyle ki “Yeni Hayat” Derneğinin kurulmasıyla müzik ve folklora düşkün olan bu sanatçılar kurulan yeni dernekte önemli görevler üstlendi.” (http://www.gercekdernegi.org)] canlanmasında ve sistematik hale getirilmesinde önemli bir rol üstlenir.

“Derneğin ilk kuruluş günlerinde 300 kadar üye müzik grubu, folklor ekibi, mandolin topluluğu, çocuk korosu ve dram kollarında faaliyetlerine başladı. Türk sanat müziği ve Türk halk müziği icra eden orkestra yanı sıra bir mandolin topluluğunun da faal olduğunu hatırlatmak gerekir. Müzik ve folklor gruplarındaki çalışmalar gençlerin en çok dikkatini çekiyordu. Şarkı, türkü ve folklor oyunların yer aldığı programlar Priştine seyircisi yanı sıra Kosova’nın diğer kentlerindeki seyircilerin beğenisine de sunuldu ve her yerde büyük alkış topladı.
Dram kolu da derneğin ilk kuruluşundan beri yoğun bir tempoyla çalışmaya başladı. 17 Kasım 1951 tarihinde Mustafa Karahasan’ın “Şaban Hoca” adlı oyunu Priştine seyircisine sunulan ilk dram oyunuydu. 1952 yılında sahneye konan “Macide” adlı oyun Priştine yanı sıra Prizren, İpek, Mitroviça seyircilerinin beğenisine sunuldu. Çocuk dramı da ayrıca “Çizmeli Kedi”, “Müttefikler Uçmasını Kurtaran Piyoner”, “Ev Ödevi”, “Bulmacalı Oyun” gibi çocuk oyunlarını sahneleyip küçük seyircilere gösterdi.” (http://www. gercekdernegi.org)
Derneğin edebiyat kolu da çalışmalarına devam etmiş, özel günlerde yazar ve şairlerin katılımıyla edebiyat günleri düzenlemiştir. Yeni Hayat derneği, 1969 yılına kadar bu isimle faaliyetlerine devam etmiş, bu tarihten sonra isim değişikliğine giderek Gerçek (Kültür, Güzel Sanatlar Derneği) adıyla anılmaya başlamıştır.
Bu iki temel ve geleneğe sahip dernek dışında, bugün, Kosova’da pek çok dernek faaliyet vermektedir. Bu dernekler arasında, Türk edebiyatını doğrudan ilgilendiren iki dernekten söz etmek gerekmektedir. Birincisi 1994 yılında, Prizren’de kurulan Türk Yazarlar Birliği Derneği’dir. İkincisi ise Prof. Dr. Nimetullah Hafız ve Prof. Dr. Tacida Hafız’ın 2000 yılında açmış oldukları BAL-TAM Balkan Türkoloji Araştırmaları Merkezi’dir.
1951 yılında Priştine Radyosu’nun Türkçe programlar için yayınlar yapmaya başlaması, Kosova’daki çağdaş Türk edebiyatını dolaylı yönden desteklemiştir. Çocuk programları için çocuklar için şiir, hikâye ve tiyatro oyunları kaleme alınmış, büyükler için benzer faaliyetler düzenlenmiştir. Dernekler de, radyo yayınlarını desteklemişlerdir. Benzer durum, daha sonra Kosova televizyonu için de geçerli olacaktır.
Günümüzde düzenli olarak yayınlanan gazeteler, Yeni Dönem ile Kosova Haber adlı gazetelerdir. Yeni Dönem başlangıçta basılı olarak yayınlamış ise de şimdilerde sanal ortamda da yayınlanmaktadır. Kosova Haber, başlangıçta hem sanal ortamda hem de basılı olarak yayınlanmıştır. Sonraki dönemlerde maddi sıkıntılar nedeniyle sadece sanal ortamda yayınlanmaya devam etmektedir.
Kosova’da halen yayınlanmakta olan dergiler ise şunlardır: Baltam Türkoloji Araştırmaları Dergisi, Bay Dergisi, Türkçem Çocuk dergisi, Bahar Çocuk dergisi ve İnci Çocuk dergisi’dir.

1.4. BM GEÇİCİ YÖNETİM ORGANLARININ VE YEREL YÖNETİM ORGANLARININ YÖNETİM DÖNEMİ
(1999- 17 ŞUBAT 2008)
Sırbistan, eski Yugoslavya’daki karmaşıklıktan yararlanarak ve iç savaşları bahane ederek, 1995 yılında Kosova’ya girer. Amacı büyük Sırbistan idealini gerçekleştirmektir. Bilindiği gibi bu amaçla Bosna Hersek’te de ciddi kıyımlar gerçekleştirmiştir. 1998 yılının Şubat ayında, Arnavut ve Sırp birlikleri çatışmaya başlar. Çatışma kısa sürede etnik katliama dönüşmüştür. 1999 yılında, Fransa, bölgede katliamın durdurulması ve barış görüşmelerinin başlaması için ilk adımı atar. Ancak barış görüşmelerini Sırplar kabul etmez, anlaşmaları imzalamaz. Tüm bu gelişmeler karşısında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Birleşmiş Milletler ana sözleşmesinin 41. maddesinin ihlal edildiğini, uluslararası barışın tehdit altında olduğunu ileri sürerek 1999 yılında, Kosova’ya müdahale eder. NATO tarafından, 24 Mart 1999 tarihinde Kosova’ya silahlı olarak yapılan müdahale, 10 Haziran 1999 tarihine kadar sürer. Müdahale sonrasında, bölgede, Birleşmiş Milletler idaresinde kurulan Birleşmiş Milletler Geçici Yönetimi (UNMIK), Kosova yönetimini devralır.
UNMIK, Kosova’da, yönetim birimlerini düzenlerken, KFOR (Kosova Barış Gücü), birleşmiş Milletler tarafından, güvenliği sağlayan uluslararası barış gücü olarak yapılandırılır. Bu yeni yapılandırma sürecinde, ülkede yaşayan halk ve ulusların haklarında değişiklikler görülür.
Bunlardan en önemlisi anadilini kullanma özgürlüğünün elden alınmasıdır. Burada azınlık olarak yaşayan Türkler, Tito Yugoslavya’sı döneminde, kısıtlı da olsa kimi hak ve özgürlükleri kazanmıştı. Anadilini, resmi kurumlarda kullanma hak ve özgürlüğü, bunlar arasındaydı.

“Türkçe 23 Mart 1989 yılına kadar Kosova’da resmi işlerde kullanılıyordu. Kamu, devlet, şirket vb. evrak, belge, ve örnekler Türkçe de yazılıyordu. Ama bunlar sadece Türkçe değil, Kosova anayasası ve yasalarıyla düzenlenmiş olduğu gibi Sırpça ve Arnavutça ile eşit dil olarak kullanılıyordu. Evrak, belge ve formlar bu üç dilde yazılıydı.” (Suroy 2005: 195)
Ancak, yeni Birleşmiş Milletler Yönetimi, Türklerin bu hak ve özgürlüklerinden ciddi anlamda yoksun kalmalarına neden olmuştur. Şöyle ki, öncelikle ülkede, UNMIK’in aldığı kararlar doğrultusunda, Türkçe ülkede resmî dil statüsünden uzaklaştırılmıştır:

“Çünkü UNMIK’in başında bulunan Dr. Bernard Kouchner tarafından imzalanan I sayılı ve 25 Temmuz 1999 tarihli genelgenin 5. maddesinin 2. fıkrası ile Türkçenin resmi dil olarak kullanılmasına son verilmiştir. İşte UNMIK tarafından yayımlanan bu genelge (decret) BM Güvenlik Konseyi’nin 10 Haziran 1999 günü çıkardığı 1244 (1999) sayılı kararına (rezolusyonuna) aykırı olmasına rağmen uygulanmıştır. UNMIK’in bu kararı (decret) yönetim binaları, belediye, adliye, okullar, sokak vs. gibi tabelalardan, mühürlerden, formalardan Türkçe yazıların çıkarılmasına neden oldu.” (Recepoğlu 2005: 194)
Bu temel kararın ardından, yapılan tüm itirazlar sonuçsuz kalmıştır. Türkçeyi resmi dil olarak kullanamama, büyük bir ihtimalle, bu tarihten sonra bölgede, Türkçe edebiyatın gelişimine ciddi zarar verecektir. 17 Şubat 2008 tarihinde kurulan yeni Kosova Cumhuriyeti, düzenlemiş olduğu Anayasa’da UNMIK’in geçmiş dönemlerde verdiği karar dışında, Kosova’daki Türk azınlığın lehine yeni bir karar çıkartmamıştır.

II. BÖLÜM
EDEBÎ TÜRLERİN GELİŞİMİ

Bu bölümde, Kosova’da 1951 sonrası Türk edebiyatının gelişimi, “Şiir”, “Roman ve Hikâye”, “Tiyatro”, “Eleştiri” ve “Gazetecilik” ve Basın Yayın Dünyası” alt başlıkları altında ele alınacaktır. Edebiyat türleri genel anlamda ele alınacak, toplu değerlendirmelerde bulunulacak ardından yazar ve şairlerin monografileri üzerinde durulacaktır.

2.1. ŞİİR
Kosova’da çağdaş Türk edebiyatı, türler açısından incelendiği zaman, şiir, en gelişmiş edebiyat türü olarak dikkati çekmektedir. Kitabımıza şiir yazan tüm şairler alınamamıştır. Kitabı olan ve uzun zaman şiir ile profesyonel anlamda uğraşanlar çalışma kapsamına dahil edilmiştir. Çünkü, Kosova’da edebiyat yapmak aynı zamanda şiir yazmak, Türk kültürünün devamı, Türk kimliğinin tanıtılması ve sevdirilmesi anlamına gelmek olduğu için okumuş ve entelektüel tüm Kosovalı Türkler kendilerini edebiyat ya da Türk sanatlarından birisi ile profesyonel ya da amatör açıdan ilgilenmek konusunda sorumlu hissetmişlerdir..
Bununla birlikte şu gerçek gözlerden uzak tutulmamalıdır: edebî tür olarak şiir söz konusu olduğu zaman, eserleri çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanan, ya da tek kitap yazmış bulunan mesleği avukatlık, öğretmenlik ya da öğrenci olan kimi özel kişiler bulunmaktadır. Şiir ile amatör olarak uğraşan bu kişiler sonraki yıllarda ya şiir yazmamışlar ya da edebiyat ile bağlarını ilk dönemlerdeki kadar sıkı tutamamışlardır. Çünkü çağdaş Türk edebiyatı söz konusu olduğunda, hemen her Kosova Türk vatandaşı, eğer eğitim almışsa, Türk kültürüne hizmet etmek ve Türk değerlerini yaşatmak konusunda kendisini sorumlu hissetmiş bu amaçla şiirler kaleme almıştır. Akademik ölçütler ile bu yoğun birikimi değerlendirdiğimizde, edebiyatı, profesyonel uğraş haline getirenleri öncelikle anmak gerektiğini düşündüğümüzden, kimi şairlerimiz zorunlu olarak çalışma kapsamı dışarısında bırakılmışlardır.
Şöyle ki, öğretmen şairlerimiz arasında: Mürteza Büşra[17 - 1946 yılında Priştine’de doğmuştur. Türk Dili Yüksek Pedagoji Okulu’ndan mezun olduktan sonra bir süre öğretmenlik yapmıştır. Ardından Priştine Radyosu’na geçerek burada çocuk yayınları sorumlusu olarak çalışmaya başlamıştır. Sevgiler (1978) adıyla yayınlanan bir kitabı bulunmaktadır.], Zeynelabidin Kureyş[18 - 1946 yılında Prizren’de doğmuştur. Kosova’da çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı, müdür olarak idari görevlerde bulundu. Şiirleri Birlik, Tan, Sevinç ve Bay gibi basın yayın organlarında yayınlandı.], Özcan Micalar[19 - 1964 yılında Prizren’de doğmuştur. Kosova’da çeşitli okullarda öğretmenlik yapmıştır. Halen bu görevine devam etmektedir. Şiirleri, Birlik, Tan, Çevren, Sesler, Çığ ve Bay gibi basın yayın organlarında yayınlandı. Mutluluk Rüzgârı (1991) adıyla bir şiir kitabı yayınladı.], İsa Şimşek[20 - 1924 yılında Prizren’de doğmuştur. İlk Türk öğretmenlerden birisidir. Makale, şiir ve hikâyelerini Kosova ve Makedonya’da çıkan kimi dergi ve gazetelerde yayınlamıştır (Türk Yazarlar derneği 1996: 14).], bulunmaktadır. Bu şairlerimiz, ya tek kitap yayınlamışlar ya da şiirleri dağınık olarak dergi ve gazetelerde yayınlandıktan sonra onları bir daha bir araya getirmemişlerdir. Bunların toplumsal yapıdan, maddi yokluktan ve fırsat eşitliğinin olmamasından vb. kaynaklanan çok çeşitli haklı gerekçeleri olabilir. Ancak bu gerekçeler konumuz dışıdır.
Yine tek şiir kitabı yayınlanmış şairlerimiz de, kitapta yer almamışlardır. Örnekleyecek olursak, Alâattin İsmail[21 - 1957 yılında Mamuşa’da doğmuştur. Liseyi Prizren’de tamamladıktan sonra, İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun olmuştur. Bir ara öğretmenlik yapmışsa da sonra gazetecili kendisine meslek olarak seçmiştir. Güvercin (1990) adlı bir şiir kitabı bulunmaktadır.], Suphi Mazrek[22 - 1965 yılında Mamuşa’da doğmuştur. Dergilerde ve gazetelerde yayınlanan şiirlerini, Tito Sevgisi (1990) adlı kitapta toplamıştır.], Esin Muzbeg[23 - Şiirlerini Karışık Duygular adıyla kitaplaştırmıştır.], Aziz Serbest[24 - 1954 yılında Prizren’de doğmuştur. Yüksek öğrenimini Ankara’da Orta Doğu üniversitesi Amme idaresi Enstitüsü’nün Sevk ve İdare Bölümünde bitirmiştir. Şiirleri çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmıştır. Benim Dağım (1991) isimli bir şiir kitabı bulunmaktadır.], Sadık Tanyol[25 - Sadık Tanyol 1946 yılında Prizren’de doğmuştur. Bir süre öğretmenlik ve gazetecilik ve Doğru Yol kültür sanat dergisinin sanat yöneticiliği yapmıştır. Hukuk Fakültesi’ni bitiren Sadık Tanyol, şu anda serbest avukatlık yapmaktadır. Akan Zamana Şiir (1991) adlı bir kitabı bulunmaktadır.] vb.
Ayrıca, Naser Neşo, Recep Şaliyan, Refki Taç[26 - 1951 yılında Mamuşa’da doğmuştur. Liseyi Prizren’de tamamladıktan sonra, Priştine Üniversitesi, Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuştur. Şiirleri çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmıştır.], Semiha Yağcı gibi kimi kültürlü kişiler, şiir yazmışlarsa da şiirleri kitap haline getirilememiş, amatör bir uğraş olarak dergi ve gazete sayfalarında kalmıştır.
Öğrenci iken şiir yazan ve bunları kitap haline getiren şairlerimiz arasında, Merve Jilta[27 - Sevgi (1999), adıyla bir şiir kitabı yayınlanmıştır.], Dilek Jilta[28 - Barış (1999), adıyla yayınladığı bir şiir kitabı bulunmaktadır.]’nın adları sayılabilir. Öğrenci olup şiirleri kitaplaşmamış genç şairler arasında, şu isimler sayılabilir: Deniz Dadale, Nazlı Drangoy, Erdan Hoca, Muharrem Morino, Fidan Şero, Veysel Taç, Ayten Tunuslu vd.
Şiirleri kitaplaşmamış genç şairlerimiz arasında, Semahat Karabeg, Hüsniye Koro, Ayla Leskovçalı, Orhan Sait, Birsen Şufto, Güner Ureya vd. bulunmaktadır. Özel durumu bulunan 1977 doğumlu Türkan Başa, tekerlekli sandalyeye bağımlı olarak yaşamaktadır. Şiir kitabı, Tekerlekli Sandalye (2004, Esin Yayınları Prizren) adını taşır.
Yukarıdaki tüm bu liste bir yana bırakıldıktan sonra, şiir türü söz konusu olduğunda, Kosova’daki çağdaş Türk edebiyatı değerlendirmeleri yapıldığı zaman belirgin üç kuşaktan söz edilebilir. Kitaplarının ilk basım tarihleri göz önüne alınarak aşağıdaki sınıflama yapılmıştır. Yoksa aynı kuşak içerisinde yer alan tüm şairlerin yaşları birbirine yakın değildir.
1. 1960 kuşağı olarak adlandırılan birinci kuşakta, Nimetullah Hafız (1964, Günaydın adlı kitabı), Nusret Dişo Ülkü (1965, Diyeceklerim adlı kitabı), Hasan Mercan (1965, Afacanın Serüvenleri adlı kitabı) ile Naim Şaban (1969, Düşler adlı kitabı) yer almaktadır.
2. 1970 kuşağı olarak adlandırdığımız ikinci kuşak içerisinde şu şairleri[29 - Şairlerin bu kuşak içerisinde yayınlanan ilk kitapları burada verilmiştir. Eserlerin tam dökümü diğer bölümde ayrıntıları ile yer almaktadır.] sayabiliriz: İskender Muzbeg (1972, Kaynak adlı kitabı), Bayram İbrahim (1972, Günçiçeği adlı kitabı), Altay Suroy (1974, Yaya 73 adlı kitabı), Arif Bozacı (1975, Barış Kuşu adlı kitabı), Mürteza Büşra (1976, Sevgilerim adlı kitabı) ve Agim Rifat Yeşeren (1979, 34 Rübai Daha adlı kitabı)[30 - Gerçi Enver Baki ilk olarak Anahtar adlı hikâye kitabını yayınlamıştır.].
3. 1980 kuşağı olarak adlandırabileceğimiz üçüncü kuşak, Kosova Türk edebiyatındaki yaratıcı ve göz dolduran son kuşak olarak dikkati çeker. Şairlerimiz şunlardır: Zeynel Beksaç (1980, Gurur Duy Sen XX. Yüzyıl kitabı), Osman Baymak (1980, Beş Parmak adlı kitabı), Fikri Şişko (1980, Utku adlı kitabı), Raif Kırkul (1988, Saltanat adlı kitabı).
1990’lı yıllara geldiğimiz zaman Kosova’da Türk edebiyatı sıkıntılı bir süreç içerisine girer yeniden. Bu gelişmelerden şiir de, tür olarak etkilenir. 1994 yılında ilk şiir kitabı (Düşsel Senfoni[31 - Kitap, Türkiye’de yayınlanmıştır. Bu yıllarda Kosova’da yayın sayısında ciddi bir düşüş göze çarpmaktadır.]) yayınlanan Mehmet Bütüç, 1990 sonrası edebiyatın dikkati çeken nadir edebiyatçılarından birisi olur, tiyatro ile ilgilenir, basın yayın dünyasının içerisinde yer alır.
Kosova Türk edebiyatında şiirin gelişim sürecini izlerken, şimdi bu dönemlerin özelliklerine değinmek gerekmektedir.

“Kosova SÖB’nde Türk halkı ozanları N. D. Ülkü, H. Mercan ve N. Hafız’dan sonra Bayram İbrahim ve İskender Muzbeg kendi yapıtlarında evrensel konulardan başka Kosova’da Halk Kurtuluş Savaşı’nı, özyönetimi ve Tito Yugoslavya’sının gelişmesini içeren konulara da değinmektedir. Bu ozan ve yazarların çocukluklarının geçtiği Prizren ili yöresinin renk ve kokusu, şiir ve düzyazılarına sık sık yansımaktadır.
1970 yıllarından sonra yazın yaratıcılığı alanında genç kalemler arasında birkaç ad sivrilmeye, birkaç sanatçı kişiliği kendi yolunu bulmaya başladı. Bu gençlerin arasında Altay Suroy, Agim Rifat, Zeynel Beksaç, Şecaattin Koka, Osman Baymak, Arif Bozacı, Fikri Şişko, Murtaza Buşra, Fahri Mermer, Melahat Kaçamak, Bahar Kureys ve Özcan Micalar’ı anmak yerindedir.” (Muzbeg 1984: 17)
Fahri Kaya (1994: 15-16), Yugoslavya Türk şiirini değerlendirdiği makalesinde, Türk şiiri ve şairleri açısından 1965-1975 yıllarının bir gelişim dönemi olduğunu, şiirin olgunluk yıllarını yaşamaya başladığını özellikle vurgulamaktadır.

“1965-1975 yılları şiirimizin hem nitelik hem de nicelik bakımından başarılı olduğu yıllardır. Bu yıllarda şiirle uğraşmaya başlayan gençlerin sayısı çoğalmaya başlamış ve bunlar daha bilinçli ve daha aydın olduklarını göstermişlerdir. Gerçekte bu yılların şairleri şiirin gizlerine girmekle birlikte şiir anlayışlarının çok daha yüksek bir düzeyde olduğunu kanıtlamışlardır. Onlar şiirin sadece ölçülü ve uyaklı bir söz sanatı olmadığını kavrayarak o zamanın Yugoslavya’sı ve Türkiye şiirinin dışında Avrupa ve dünya şiirindeki tüm yenilikleri izlemeye ve bundan yararlanmaya başlamışlardır. Böylece şiirimiz kendine özgü bir yolda gelişme olanağı bulmuştur. Konu çeşitliği, imge zenginliği ve şiir dilindeki ustalık şiirimize karşı ilgiyi arttırmıştır. Şiirimiz başka dillere çevrilmeye, yabancı dillerden şiir çevirileri yapılmaya başlanmıştı. Şiir çevirileri, şairlerimizin şiirin gizlerine daha iyi girebilmelerine yardımcı olmuştur.”
Kosova’da Çağdaş Türk şiirinin, öncelikle çocuk şiiri konusunda önemli bir açılım yaptığını vurgulamalıyız. Bunun dışında genel anlamda, şu şiir türlerinin yaygın olarak yazılıp okunduğunu söyleyebiliriz. Özellikle 1970’lı yıllara kadar, Kosova’da ve Makedonya’da Türkler arasında, “sosyal içerikli şiir”[32 - Bu konuda ayrıca bakılabilir: Güven Kaya (1993), Yugoslavya’da Türk Halkı Edebiyatı.] en sevilen şiir türüdür. Ancak gerek o yıllarda gerekse sonraki yıllarda, “lirik şiir”, “ironik şiir”, “didaktik şiir” de yazılmıştır. Şairler genellikle, serbest şiir tarzını, benimsemişlerdir. Son dönemlere geldiğimizde, modernist şiirin etkilerinin de görüldüğünü, fütürist ve somut şiir yaklaşımlarının da sezinlendiğini söyleyebiliriz.
Türkiye ve Türklüğe canı gönülden bağlı Kosova şairleri, ana ülkeyi bir hayal ülke olarak hep sevmişler ve değerlerini görmeseler de, yaşamasalar da içlerinde yaşatmışlardır. Geleneksel tür şiirini tanımak için özel bir çaba sarfettikleri kimi şiirlerde görülen geleneksel unsurlardan anlaşılmaktadır. Kimi şairlerimiz, halk ve divan edebiyatında gördüğümüz, mahlas kullanma geleneğini Kosova edebiyatında da kullanmışlardır. Örneğin, Bayram İbrahim (Rogovalı), İskender Muzbeğ (Şefikoğlu), Agim Rıfat (Yeşeren), Altay Suroy (Recepoğlu) gibi.

2.2. ROMAN ve HİKÂYE
Modern hikâye ve roman türünün Kosova edebiyatında yazılmaya başladığı dönem, Makedonya edebiyatı ile aynı çizgi içerisinde ve eş zamanlı bir süreç içerisinde gerçekleşmiştir. Çocuk hikâyeleri yazımı, hikâye yazımı ve roman yazımı olarak ilerleyen bu süreç, bugün ayırmak durumunda kaldığımız aslında, Tito Yugoslavyası döneminde tek ülke durumunda olan Makedonya ve Kosova edebiyatı için ortaktır. Gerek roman gerekse hikâye için 1950’li yıllardan sonra ilk örnekler verilmeye başlamıştır. Günümüz Makedon edebiyatında yer alan Mustafa Karahasan’ın çocuklar için yazmış olduğu Küçük Erler (1950), bu türün ilk örneği olarak kabul edilmektedir. “İki yıl sonra Necati Zekeriya, Fahri Kaya ve Mahmut Kıratlı’nın birlikte yayınladıkları Sesler adlı kitapta, Mahmut Kıratlı’nın ilk hikâyeleri yer alıyor. Mahmut Kıratlı’nın Küçük Hikâyeler adlı ilk hikâyeler kitabı ise 1954 yılında dünya yüzünü görüyor.” (Kaya 1990: 10)
Bu ilk örneklerin arkasından Mustafa Karahasan, Necati Zekeriya ve Hüseyin Süleyman’ın hikâye kitapları yayınlanmıştır. Yazılan ilk hikâyeler, çoğunlukla çocuklar için yazılmış örnekler olmaları bakımından önemlidir. Büyükler için yazılan hikâyelerin ilk örneğini Şükrü Ramo Yeşil Köy ile verir, yıl 1972’dir. Büyükler için yazılan hikâyeler, zaman almış, Makedonya’da yirmi yıllık bir aradan sonra görülmeye başlamıştır.
Kosova Türk edebiyatında, ilk örneklerin görülmeye başlaması daha geç dönemlere denk gelmektedir. Çünkü burada edebiyatın yapılanması ve yeni tarzda edebiyat tarzının benimsenmesi ve edebiyatçıların yetişmesi için daha beklemek gerekecektir.
Kosova’da Türk edebiyatı içerisinde ilk hikâye[33 - Kosova Türk edebiyatı içerisinde çeşitli nedenlerle kitap yayınlamadığı halde hikâyeler yazan yukarıda adlarını sayamadığımız edebiyatçılarımız bulunmaktadır. Özellikle dergilerde yayınlanmış ve gazetelerde tefrika edilmiş çocuk hikâyelerinin sayısı oldukça kabarıktır. Dergi ve gazetelerin sistematik taraması sonucu ortaya önemli örnekleri çıkartacaktır.] kitabı yayınlanan yazarımız, Enver Baki’dir. 1972 yılında Anahtarlar adlı hikâye kitabı yayınlanır. Onu 1974 yılında, yayınlanan kitaplar izler. Süreyya Yusuf’un yazmış olduğu Ali Ağa adlı hikâye kitabı, İskender Muzbeg’in Sevil adlı hikâye kitabı, Enver Baki’nin Mutlu Baba adlı kitabı izler. 1975 yılında ise Hasan Mercan, Körağa Sokağı adlı çalışmasıyla hikâye alanında edebiyat dünyasına girer. 1978 yılında, Şecaattin Koka’nın Karadüzen adlı kitabı yayınlanır.
1984 yılında, Ahmet S. İğciler Yüreksiz Adam ile, 1985 yılında, Reşit Hanadan Duygu Tutsağı ile, 1986 yılında, Hayrettin Volkan Kanlı Sabahın Baharı adlı ilk hikâye kitapları ile yukarıdaki [34 - Biz kuşak ayrımını yaparken yazarların yaşlarından çok verdikleri ilk kitaplarını temel aldığımızı belirtmeliyiz. Yoksa aynı kuşak içerisinde yer alan yazarların yaşları arasında farklar bulunmaktadır.] yazarlarımızı izlerler.
Daha çok şiir ve tiyatroları ile tanıdığımız Agim Rifat 1991 yılında Hususi Su adlı hikâye kitabı ile bu defa hikâye alanında görülmeye başlar. Ayrıca yine bu yıllarda, ilk hikâye kitabını çıkartan ve edebiyat dünyasına adımını atan Mehmet Bütüç, Ateşböceklerin Gösterisi (1995) ve Şükrü Mazrek, İyi Kalpli Öğretmen (1997) bulunmaktadır.
Enver Baki, Hasan Mercan, Şecaattin Koka, Ahmet S. İğciler, Reşit Hanadan ilk hikâye kitaplarını yayınladıktan sonraki yıllarda da hikâye yazmaya devam etmiştir. Kosova’da çağdaş Türk hikâyesinin temsilcisi olmuştur.
Genel olarak Kosova Çağdaş Türk edebiyatında ortaya konulmuş hikâyelerin konularına göz atacak olursak şöyle bir tablo ortaya çıkmaktadır. Halk Kurtuluş Savaşı, ülke kalkınması, köy yaşamı, toplumsal yapı, Tito ve yönetimi kimi hikâyelerin genel atmosferinde yer almaktadır. Dönemin yapısı gereği, ortak söylem içerisinde siyasi ve toplumsal bir anlayış biçimi vardır ve yazarlar bu etiğe hürmet ederler. Hikâyelerde asıl ağırlıklı olarak işlenen konular ise bireysel konulardır. Hikâye ve yazarları daha çok kendi kökenlerinin bulunduğu memleketlerinin (şehir, kasaba ve köy ) insanlarını, insan ilişkilerini, değerlerini, ortak yaşama biçimlerini, öğrencilik yıllarını, aşklarını, edebiyat sevgisini anlatmayı tercih ederler. Yetişkinler için yazılmış hemen her hikâyede aşk ve sevginin anlatımı, mutlaka konu olarak bulunur.
Balkan yarımadasında roman, II. Dünya Savaşı’ndan sonra görülmeye başlamıştır. Ivo Andriç’in, Drina Köprüsü ve Mehmet Selimoviç’in Derviş ve Ölüm ile Kale gibi romanları bir tarafa bırakılacak olursa, Makedon edebiyatında 1950’li yıllarda Mustafa Karahasan, Suzan ve Mara adlı iki romanı ile dikkatleri çeker.
Roman açısından Kosova’daki Türk edebiyatını değerlendirdiğimiz zaman, 1970’li yıllarda gazetelerde yayınlanan tefrika romanlar bu türün başlangıcını oluşturur. İskender Muzbeg Yanan Sevgiler (1972, Tan Gazetesi), Hasan Mercan Taş Yaşar (1975, Birlik Gazetesi) adlı romanlarını gazetelerde tefrika ederler.
Ama asıl romanın yazılması daha geçlerdedir. 1987 yılında Sel adlı romanı ile Reşit Hanadan bu türün önemli bir temsilcisi olarak gelir. Aynı yazarın Taş Yerinde Ağırdır (2002), Başka Olur Rumeli’nin Harmanı (Taş Yerinde Ağırdır II) (2003) adlı iki romanı daha bulunmaktadır. Sonraki yıllarda Vahit Ergin de, Kaderin Cilvesi (2001) adıyla bir roman yayınlamıştır.
Roman, Kosova’da çağdaş Türk edebiyatının en zayıf kaldığı edebî tür olarak dikkatleri çekmektedir.

2.3. TİYATRO
Kosova’da çağdaş Türk tiyatrosu edebiyatı, özgün eserlerini vermeden önce üç koldan gelişimini sürdürmüştür.
Birinci kolda, geleneksel halk tiyatrosu verimlerini sayabiliriz. Özellikle Yugoslavya Krallığı döneminde, Türkçe’nin resmî dil olmayışı, tiyatro oynanacak mekanların bulunmayışı ve kimi zorluklar edebî metne bağlı tiyatro anlayışının gelişmesine engel olmuştur. Bu durumda bölgedeki Türk tiyatro sanatı geleneksel Türk tiyatrosunu yaşatmışlardır. Meddah, Karagöz, ortaoyunu gibi seyirlik oyunlar, halkın tiyatro ihtiyacını gidermiştir[35 - Agim Rifat’ın, yayınlanmamış Kosova Türk Tiyatrosu adlı çalışmasından ve notlarından yararlanılmıştır.]. Bu dönemde yazılı tiyatro oyunları bulunma ihtimalinin olduğu, ancak hâlâ elimizde bu tarz bir belgenin, metnin, dokümanın bulunmadığı da burada hatırlatılmalıdır.
Kosova’da geleneksel Türk tiyatrosunun önemli temsilcisi, Aziz Buş’tur. Aziz Buş, tam bir tiyatro adamıdır ve Kosova Türk tiyatrosunun doğup canlanmasında önemli bir isimdir.
İkinci kolda özgün tarzda yazılmış, artık yazılı metni bulunan oyunlar dönemi gelmektedir. Durmuş Celina’nın yazmış olduğu, Büyük Kapı Kızı (1952) ile bu tarzın ilk örnekleri verilmeye başlanır. Aynı yazarın, Niçin Halam Anamı Sevmiyor (1954) adlı bir oyunu daha bulunmaktadır.
Kosova’da çağdaş Türk tiyatrosunda, Durmuş Celina’dan sonra, özgün tarzda kaleme alınan oyunlar ve yazarları şöyle sıralamak mümkündür: Aziz Buş, Mukadderat (1956), İki Ayağını Bir Pabuca (1958); Hasan Mercan, Çiçekçe Ali (1966), Ben Hasan Ağa (1966), Değirmende (1978), Yörük Osman (1982); Süreyya Yusuf, Düş ve Gerçek (1968), Ömrümün Tek Rüyası (1972); Agim Rifat, Seni Seviyoruz Orhan Veli (1973), Cüleşko İstanbul’da (1973), Milus-Pulus (1982); Nuhi Mazrek, Kanlı Sevda (Tan Yayınları), Rüstem Hükümet (1991, Tan Yayınları).
Özgün tarzda kaleme alınan oyunlar arasında, Kosova Türk tiyatrosunda, tek perdelik oyunlar ve monologlar[36 - 1973 yılında Çehre Buna Derler İşte, Kakauçuk, Tabakhaneli Arif Çekirdek Mektup Yazıyor, Don Pantolon adlı çalışmalar ile monolog yazımına başlayan Agim Rifat’ın kırk tane de yazılmış ve oynanmış monoloğu bulunmaktadır.] da kaleme alınmıştır. Büyük projelerin, büyük paraların ihtiyaç duyduğu tiyatro ortamının sağlanamadığı Kosova gerçekliğinde, kısa oyunların yazılması tiyatro sanatının ülke gerçeklerine uyum sağlamasını göstermesi açısından dikkati çekmektedir. Bu amaçla Agim Rifat, ilk örneğini 1973 yılında, Seni Seviyoruz Orhan Veli ile verdiği kırk dört tane tek perdelik oyun yazar, yönetir, sahneye koyar.
Priştine’de önce radyo ardından da televizyonun Türkçe yayınlara başlaması ile gelişen süreç içerisinde, radyo oyunu, televizyon skeçleri yazılmaya başlanmıştır. Agim Rifat’ın, Osman Gaş’ın ve Aluş Nuş’un radyo skeçleri bulunmaktadır.
Şecaattin Koka’nın Sait Demo adıyla yazdığı radyo oyunu, 1980 yılında, Üsküp ve Prizren radyolarında yayınlamıştır ve Prizren radyosunda yayınlanan ilk Türk tiyatro oyunu olma özelliği taşımaktadır. Ethem Baymak’ın İnek İle Sinek (1987), Gül ve Diken (1988), Caro ile Curo (1989) adlı kısa oyunları da radyo için kaleme alınmıştır. Ethem Kazaz ve Aluş Nuş’un radyo skeçleri de bu konu içerisinde anılmalıdır.
Üçüncüsü aşamada, Kosova’da kabare tiyatrosu geleneğinden söz etmek gerekmektedir. Bu tarzın başarılı temsilcisi Agim Rıfat Yeşeren’dir. Kendisi aynı zamanda Yeşeren Kabare Tiyatrosu’nun hem sahibi hem kurucusudur.
Kabare tiyatrosu hem modern bir tarzdır hem de kısıtlı sahneleme imkanları çerçevesinde tiyatro geleneğinin devamına imkan vermektedir. Kosova şartları Türk azınlığı açısından düşünüldüğünde, küçük bütçeli, sınırlı imkanlar dahilinde kaliteli oyunların oynanabilmesi için tek perdelik oyunlar gibi kabare tiyatrosu da önemli bir açılım sağlayabilmektedir.
Agim Rifat’ın tiyatro oyunları hem teknik hem de içerik açısından son dönem Kosova tiyatro edebiyatının iyi örnekleri arasında anılmalıdır. Eşek Muhabbeti (2000); Payton Feneri I (2001); Payton Feneri (2002); Doktor Palyaço (2004) ve Fosforlu Antibiyotik (2007) kabare tiyatrosu tarzında kaleme alınmışlardır.
Burada bizim konu ettiğimiz Kosova’da tiyatro edebiyatıdır. Tiyatro bir bütün olarak ele alındığı zaman, bu geleneğin daha zengin olduğu anlaşılmaktadır. Telif, tercüme, uyarlama, parodi, resitaller, hicivli şarkılar, kısa betikler … şeklinde daha pek çok oyunun Kosova’da sahnelendiği dikkati çekmektedir. Özellikle Doğru Yol Derneğinin, Aziz Buş, Zekir Sipahi, Nafiz Gürcüali, Ethem Kazaz, Yeşeren Kabare gibi bireysel toplulukların oyun ve faaliyetleri başlı başına bir inceleme konusunu oluşturmaktadır.

2.4. ELEŞTİRİ
Kosova’da Türk edebiyatı üzerine yapılan eleştiri kitapları sanırız ki iki grupta incelenebilir: Birincisi, akademik eleştiri geleneği, ikincisi ise Kosova’da ki Türk edebiyatı konusunda tanıtım, değerlendirme yazıları. Yine bu iki ana başlığı kendi içlerinde üç alt başlığa da ayırmak mümkündür. Kosova’da yazılan ve yayınlanan eleştiri yazıları, Türkiye’de yazılan ve yayınlanan eleştiri yazıları ile Eski Yugoslavya toprakları ile diğer yabancı ülkelerde yazılan ve yayınlanan eleştiri yazıları. Eski Yugoslavya toprakları ile diğer yabancı ülkelerde yazılan ve yayınlanan eleştiri yazıları, alanımız dışında yer aldığından bu çalışmanın kapsamı dışarısında bırakılmıştır. Bu dilleri bilen akademisyenler tarafından yapılacak çalışmalarda bu konunun aydınlanacağı, ilginç sonuçlara varılacağı konusunda kuşkumuz yoktur. Çünkü gerek yazarları gerekse şairlerin değinilerinde kendi eserlerinin yabancı dillere çevirdiği, yurt dışında ödüller alındığı yolunda bilgiler bulunmaktadır.

1. Kosova Türk Edebiyatı Konusunda Akademik Eleştiri Geleneği
Kosova Türk edebiyatı alanında akademik eleştiri geleneği, Süreyya Yusuf ve Prof. Dr. Nimetullah Hafız ile başlamaktadır. Her iki yazarımız, aynı zamanda Kosova çağdaş Türk edebiyatının başlangıcında kurmaca alanında yazdıkları eserler ile birer öncü oldukları burada hatırlatılmalıdır.
Süreyya Yusuf, daha çok dil alanında çalışmalarda bulunmuş bir akademisyenimizdir. Dilimiz ve Biz (1972) ile Dil Çalışmaları (1984), yazarın Türk dili üzerinde yaptığı incelemelerden oluşmaktadır. Kendisinin doktora tezi Priştine ağzı üzerinedir. Diğer bir çalışması, Yugoslavya Türk Şiiri (1976) adlı antolojidir. Bu antoloji, Eski Yugoslavya’da yaşayan şairlerin kısa hayatları ve ardından onların eserlerinden seçmeleri içermektedir. Alanında ilk olması, derli toplu ve planlı bir çalışma olması yazarın araştırmacı titizliğini göstermektedir.
Nimetullah Hafız, akademik birikimi olan ve Kosova’da üniversite düzeyinde dersler veren önemli bir eleştirmenimizdir. Bölgede akademik eleştiri geleneğinin oluşumunda katkıları büyüktür. Daha ziyade çalışmaları, halk edebiyatı ve dil üzerinde yoğunlaşmaktadır. Çağdaş edebiyat dışında yapılmış çalışmaların tam listesi burada verilemeyecektir. Çağdaş edebiyat söz konusu olduğunda en önemli çalışmaları –kitap olanlar seçilmiştir-şöyle sıralanabilir. Yugoslavya Türk Şiirinde Atatürk (1983), Yugoslavya Türk Edebiyatında Devrim Şiirleri (1984), Yugoslavya Türk Halkı Şiirinde Tito (1985), Yugoslavya’da Çağdaş Türk Edebiyatı Antolojisi I, II ve III (1989).
Tacida Hafız, Priştine Üniversitesi, Türk Dili ve edebiyatı Bölümü öğretim üyelerindendir. Türkçe ve Sırp-Hırvat dilinde pek çok çalışmaya imza atan akademisyen, Kosova’daki divan edebiyatı ve halk edebiyatı ile karşılaştırmalı edebiyat konularında inceleme ve araştırmalar yapmıştır. Hacı Ömer Lütfi (Eserlerinden Seçmeler) (1992) üzerine yaptığı çalışmalar, Kosova’da çağdaş edebiyatın başlangıç dönemini aydınlatması açısından önemlidir. Hacı Ömer Lütfi, Osmanlı İmparatorluğu’nun yetiştirdiği son kuşak sanatçılardandır.
İrfan Morina, Priştine Üniversitesi öğretim üyelerindendir. Priştineli Mesihi (Hayatı Sanatı ve Eserleri) (1987), hazırladığı tezin, kitaplaşmış halidir. İrfan Morino, halk edebiyatı ve dil alanları üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırmış, Kosova’daki çağdaş Türk edebiyatı üzerine değerlendirme ve incelemeleri geri planda kalmıştır.
Ethem Baymak (1988), Kosova’daki çağdaş Türk edebiyatı üzerine kitap boyutunda iki çalışma kazandırmıştır. Bunlar, Naim Şaban (Yaşamı-Sanatı-Yapıtları) (1988) ve Süreyya Yusuf (Yaşamı Sanatı Yapıtları) (1988) adlarındaki monografik incelemelerdir. Ethem Baymak daha sonra Balkan Türk şiiri üzerine yaptığı incelemeleri tuna akar serin serin (1999) adlı kitabında bir araya getirmiştir.
Güven Kaya, akademik kariyerini Türkiye’de tamamlamış bir araştırmacımızdır. Kendisi, Boğaziçi Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak bir süre çalıştıktan sonra 1996 yılında, Kocaeli Üniversitesi’ne öğretim üyesi olarak geçmiştir. Akademik kariyerinde bir süre, Priştine Üniversitesi’nde çalışmalarına devam eden Güven Kaya, Kosova edebiyatı üzerine dikkate değer incelemelerde bulunmuştur. Onun çalışmalarının yapıldığı dönem, Kosova henüz Yugoslavya toprakları sınırları içerisinde olduğundan, kitaplarında Mekedon ve Kosova edebiyatı bir arada değerlendirilmiştir. Yugoslavya Türk Halkı Yazınına Gerçekçi Bir Bakış (1986), akademisyenin Kosova’da bulunduğu yılların bir ürünüdür. Çağdaş Türk edebiyatı örneklerini, toplumcu gerçekçilik bakış açısından tahlil eden eserde kimi örneklerin kuram ile tam örtüşmediğini yazar da dile getirmektedir. Yugoslavya Türk Halkı Edebiyatı (1993), yazarın ikinci çalışmasıdır. Çalışma, Yugoslavya çağdaş Türk edebiyatı üzerine yapılmış analitik bir değerlendirmeyi içermektedir.
Kosova’da yaşayan Türkçe edebiyat üzerine Türkiye’de yazılmış akademik çalışmalara gelindiği zaman, Prof. Dr. Mustafa İsen’in çalışmaları burada anılmalıdır. Prof. Dr. Mustafa İsen’in asıl çalışma alanının eski Türk edebiyatı olması, akademisyenin çalışmalarını o alana kaydırmıştır. Kosovalı divan şairleri, Priştine ve Prizrenli şairler, Aşık Çelebi kendisinin değerlendirme yaptığı konular arasında yer almaktadır. Ötelerden Bir Ses (1997), bu alanda yaptığı kimi incelemeleri içermektedir. Başlangıcından Günümüze Kadar Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi (1997), adlı ansiklopedik kitapta da, değerlendirmeleri bu yolda olmuştur. Yine bu kitap kapsamı içerisinde Makedon ve Yugoslavya Türk edebiyatı üzerine Suat Engüllü’nün yazmış olduğu makaleleri saymak mümkündür. Suat Engülü bir akademisyen olmamakla birlikte yazdığı yazılar, Prof. Dr. Mustafa İsen’in değerlendirmelerinden geçmiştir. Yine Prof. Dr. Mustafa İsen’in, Reyhan İsen ve Ayşe Esra Kireççi ile kaleme almış oldukları Balkanlarda Türk Çocuk Şiiri Antolojisi (2001) burada anılmalıdır.
Türk akademisyenler içerisindeki üçüncü halkayı Abdülkadir Hayber oluşturmaktadır. Abdülkadir Hayber, Ankara Gazi Üniversitesi öğretim üyesidir. Uzun yıllar Üsküp’te kalmış, bir Türk edebiyatı araştırmacısı olarak alanı tanıma fırsatını yakalayabilmiştir. Makedonya ve Kosova Türklerinin Edebiyatı (2001) adlı çalışmada, giriş bölümü ve genel bir edebiyat tarihi yazıldıktan sonra, şahıslar tek tek ele alınarak değerlendirilmiş, ansiklopedik bilgi verilmiştir. Kitabın en önemli tarafı, yazarının Makedon ve Kosova yazar ve şairlerinden seçtiği kişiler ve eserleri konusunda analitik bir çalışma yapmış olmasıdır. Kitap tahlilleri açısından çözümleme ve değerlendirmeler dikkate alınmalıdır. Yazarın makale boyutunda yazmış olduğu pek çok çalışma, henüz, kitaplaşmamıştır.
Bu noktada son olarak sözünü etmemiz gereken bir yüksek lisans tezi bulunmaktadır. Ankara’da Gazi Üniversitesi’nde Çağdaş Kosova Türk Edebiyatından İskender Muzbeg ve Eserleri Üzerine Bir Çalışma adlı teziyle Elsev Brina, yüksek lisans programını tamamlayarak bilim uzmanı olmuştur. Çalışma, akademik bir titizlikle ele alınmış, Kosovalı şair yazar İskender Muzbeg’in eserlerini tahlil edilerek bir sonuca ulaşılmıştır. Kosovalı genç bir araştırmacının yine, Kosovalı bir sanatçıyı eleştirel bir gözle işlemesi önemlidir.
Akademik eleştiri geleneği içerisinde bir de ansiklopedi ve sözlükleri de sıralamamız doğru olacaktır. Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Ansiklopedisi, Türk Dünyası Edebiyatı Tarihi, ile Türk Dünyası Edebiyat Metinleri Antolojisi şu ana kadar yapılmış ansiklopedi düzeyindeki en kapsamlı çalışmalardır.

2. Kosova’da Türk Edebiyatı Konusunda Tanıtım, Değerlendirme Yazıları.
Kosova’da çağdaş Türk edebiyatı konusunda yazılan tanıtım, değerlendirme yazıları genellikle yazar ve şairler tarafından kaleme alınmıştır. Bu yazıların büyük bir çoğunluğu önce Kosova ve Makedonya’da Türkçe yayınlanan gazete ve dergilerde yayınlanmış, ardından kitaplaştırılmıştır. Bu konu başlığı altında yer alabilecek kitaplar[37 - Makaleler konu kapsamı dışında tutulmuştur. Çünkü bunun için periyodiklerin tam bir arşivi bulunmamaktadır. Parça parça halindedir. Yine kimi dergiler ve gazeteler bugün Makedonya’da (özellikle Üsküp) bulunduğundan onlara ulaşmak zaman alacaktır.], arasında dikkatimizi en çok çeken antoloji yazımının yaygın oluşudur.
Necati Zekeriya, Makedonya’daki Türk edebiyatının önde gelen edebiyatçılarından birisidir. Kendisi aynı zamanda günün ihtiyaçları çerçevesinde gerek çocuklar gerekse büyükler için çeşitli antolojiler düzenlemiştir. Bu antolojilere, Makedonya ve Kosova edebiyatının ileri gelenlerinin eserlerinden örnekler almış, böylece Türk halkının okuma ihtiyacının giderilmesine yardımcı olmuştur. Çağdaş Yugoslavya Şiiri Antolojisi (1983) böyle bir çabanın ürünüdür. Çiçek (1963) adıyla yayınladığı antolojiye de çocuk edebiyatı örneklerini toplamıştır. Sevinç ve Tomurcuk dergileri ile Birlik gazetesinde yayınlanan şiirler ile şairlerin kitapları taranarak oluşturulmuş kitapta, Kosova edebiyatından Naim Şaban, Nusret Dişo Ülkü ve Nimetullah Hafız’ın şiirleri yer almaktadır.
Fahri Kaya, aslında Üsküplü bir yazar ve şairimizdir. Kendisi Makedonya ve Kosova’da meydana gelen çağdaş edebiyatın yakın tanıklarından birisidir. Dolayısıyla kendisi, son dönemlerde Eski Yugoslavya’da oluşmuş şiir ve hikâyeleri içerisine alan toplu değerlendirmelerde bulunmuştur. Yugoslavya Türk Hikâyesi Antolojisi (1990), Eski Yugoslavya’da Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi (1992) ile Seçme Yazılar (1994) adlı kitaplar, Fahri Kaya’nın birikimini göstermesi ve çağdaş edebiyatı değerlendirmesi açısından önemli kaynaklardır.
Hasan Mercan, Kosova çağdaş Türk edebiyatında en verimli sanatçılardan birisidir. Çağdaş edebiyata hemen her alanda hizmetleri olmuştur. Antolojiler hazırlamış, değerlendirme ve röportajlar kaleme almıştır. Balkanlarda Çağdaş Türk Hikâyeleri Antolojisi (2000), Balkanlarda Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi (2000), Balkanlarda Türk Çocuk Edebiyatı: Bize de Gülüş Verin (2000) son dönemlerde yazılmış önemli çalışmalardır. Bir Avuç Gökyüzü (1988) ve Yaprak (1985) yazarın çağdaş Türk (hem Kosova hem Türkiye) edebiyatı üzerine değerlendirmeleri ve röportajlarını içermektedir.
Kosova edebiyatını çeşitli açılardan değerlendiren çok sayıda antoloji olduğunu burada söylemeliyiz. Görebildiğimiz kadarıyla, bir liste[38 - Bu listede, Türk yazarlarının yabancı dillerde yayınladığı antolojiler (Örneğin İskender Muzbeg, Tople Ruke gibi ) ile yabancıların başka dillerde hazırladığı ve Kosovalı Türk şair ve yazarlarına yer verdikleri antolojiler bulunmamaktadır.] yapacak olursak:
a) Şiir Antolojileri[39 - Çocuk şiiri antolojileri kapsam dışı bırakılmıştır.]: Süreyya Yusuf Yugoslavya Türk Şiiri (1976), Enver Baki ve Nusret Dişo Ülkü, Tito Şiiri (1977), Nimetullah Hafız, Yugoslavya Türk Şiirinde Atatürk (1983), Necati Zekeriya, Çağdaş Yugoslavya Şiiri Antolojisi (1983), Nimetullah Hafız, Yugoslavya Türk Edebiyatında Devrim Şiirleri (1984), Nimetullah Hafız, Yugoslavya Türk Halkı Şiirinde Tito (1985), Hasan Mercan, Bir Avuç Mavi (Kosova Şiir Antolojisi) (1985), Nimetullah Hafız, Yugoslavya’da Çağdaş Türk Edebiyatı Antolojisi I, II ve III (1989), Fahri Kaya, Eski Yugoslavya’da Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi (1992), Osman Baymak, Yugoslavya Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi (1996), Ali Alparslan, Çağımızda Türk Şiirinin Coğrafi Sınırları (2000), Osman Baymak, Rumeli Şairlerinden İstanbul’a Şiirler (2006)
b) Hikâye Antolojileri: Bedri Selim, Yugoslavya Türk Hikâyeleri (1978), Nimetullah Hafız, Yugoslavya’da Çağdaş Türk Edebiyatı Antolojisi I, II ve III (1989), Fahri Kaya, Yugoslavya Türk Hikâyesi Antolojisi (1990)
Kosova’da sadece Türk edebiyatı üzerine ya da Türkçe antolojiler düzenlenmemiştir. Arnavutça ve Sırpça antolojilerin çevirilerinin yapıldığını, çok kültürlü bir edebiyat ortamında karşılaştırmalı çalışmalara olanak sağlandığını söyleyebiliriz. Görebildiğimiz örnekler: Dragolyub Stoyadinoviç (Çev. Necati Zekeriya) Kosova Sırp Şiiri, Recep Cosya (Çev. Avni Çitak) Çağdaş Arnavut Hikâyeler Antolojisi ve İbrahim Rugova Yugoslavya Çağdaş Arnavut Şiiri Antolojisi.
Son olarak, yukarıda sıraladığımız çalışmalar dışında kitaplaşmamış, dergi ve gazete sayfalarında kalmış, bu tarz bir eleştiri geleneği ile kaleme alınmış onlarca çalışmanın olduğunu burada bir kez daha hatırlatmamız gerekmektedir.

2. 5. GAZETECİLİK VE BASIN YAYIN DÜNYASI
Kosova’da basın ve yayın faaliyetleri iki temel dönemde incelenmelidir. Nimetullah Hafız, henüz Yugoslavya devleti yıkılmadan önceki dönemi (1991 öncesi) iki bölüme ayırmıştır: Birinci dönem “Osmanlı Hükümranlığı Döneminden Bugünkü Yugoslavya’nın Kuruluşu’na Kadar Türk Basını”, ve ikinci dönem “Bugünkü Yugoslavya’da (1944 yılından Günümüze Kadar) Türk Basını” (Hafız 1990: 5)[40 - Ayrıca bakılabilir Vırmiça 1999: 197-214.]. Bu çalışmada, Osmanlı dönemi basını konumuz dışı ve çok kapsamlı olduğu için sonraki dönemi, Kosova bağlamında açıklamayı uygun buluyoruz.
1969 Tan gazetesi kurulana kadar, Kosova yazar ve şairleri ana dillerinde yazdıkları metinleri, Makedonya’da çıkan dergi ve gazetelerde yayınlamışlar, sonraki dönemlerde de yayınlamaya devam etmişlerdir. Üsküp’te 23 Aralık 1944 yılında yayınlanan Birlik gazetesi, Kosova yazar ve şairlerinin anadillerinde yazı yayınladıkları ilk gazete olmuştur. On beş günde bir çıkan gazete, 1952 yılına kadar yayınlanmaya devam etmiştir. Nimetullah Hafız (1990: 8-9), yazısında Birlik gazetesi dışında, Makedonya’da çıkan gazete ve dergilerin dökümünün tamamını vermiştir. Ancak bu gazete ve dergilerde, bugün Kosova edebiyatı içerisinde yer alan hangi yazar ve şairlerimizin yazıları bulunmaktadır, hangi yazılar ve hangi sayılarda yer almaktadır şu anda bilemiyoruz. Onun için burada sadece ilk örnekten söz edilmiştir.
Gazete ve dergi yayıncılığı, Kosova’da Türk kültürünün ve yazılı edebiyatının devamının sağlanması ve sistemli bir hale getirilmesi aşamasında önemli bir rol oynamıştır. 1951 yılında Kosova’da Türk millî varlığının tanınması ile başlayan süreç, önce eğitimde sonuçlarını vermeye başlamıştır. Türk öğrenciler, anadilinde eğitim öğretim görme hakkını elde etmişlerdir. Yine aynı dönemlerde Türk derneklerinin kurulması ve faaliyetlerine başlamaları ve Priştine radyosunda Türkçe yayınlar yapılmaya başlanması, Türk kültürünün yeniden filizlenmesi anlamına gelmektedir. Tüm bu çaba ve gayretler gözden uzak tutulmamakla birlikte, çağdaş edebiyatın oluşumunda, Tan gazetesinin yayınlanmasının önem üzerinde öncelikle durulmalıdır.
Önceki dönemlerde çağdaş edebiyat, ya bireysel çaba ve çalışmaların ürünü, ya da birer dernek faaliyeti kapsamında iken Tan gazetesi, çağdaş edebiyat üzerinde bir okul olarak birleştirici, sistematize edici bir rol üstlenmiştir. Benzer bir durum ve model, bilindiği üzere, daha önceki yıllarda, 1944’te, Üsküp’te yayınlanan Birlik gazetesi için de geçerli olmuştur.

“16 Temmuz 1968 tarihinde yapılan Kosova Komünistler Birliği Yürütme Komitesi’nin oturumunda, Kosova’da yaşayan Türklerin durumu görüşülmüş, karşılaştıkları sorunların aşılması doğrultusunda bir dizi karar alınmıştır. Ne yazık ki onca karardan sadece biri, doğrusu Kosova’da da haftalık Türkçe bir gazetenin yayınlanması kararı engelini aşabilmiştir. 1 Mayıs 1969 tarihinde haftalık “Tan” gazetesi yayınlanmaya başlamıştır. Balkan Savaşları’ndan sonra Kosova’da ilk kez Türkçe bir gazetenin çıkmaya başlaması toplumsal ve politik gelişmelerin olduğu kadar, Kosova Türklerinin, sahip oldukları hak ve özgürlükleri genişletme yolunda verdikleri uzun ve ağır mücadelenin de sonucudur kuşkusuz.” (Krasniç 2007: 30)
Tan gazetesi 1 Mayıs 1969 tarihinde, Priştine’de yayınlanmaya başlamıştır. Kısa zamanda bir yayın kuruluşu haline gelmiştir. Çevren, Kuş ve Çığ dergileri ile kitap yayın faaliyetlerini sürdürmüştür. Gazete başlangıçta iki haftada bir yayınlanırken sonraları haftada bir yayınlanmaya başlamıştır. Önceden on altı sayfa olarak yayınlanırken sonraları maddi yetersizlikler nedeniyle sekiz sayfaya inmiştir.
Tan gazetesi, baş ve sorumlu yazarı Süleyman Brina, gazete yayınlanmaya başladığında ilk sayısında bir önsöz kaleme alır. Bu gazetenin Kosova Türk kültürü içerindeki yeri ve önemini anlatan bu önsöz, Kosova’da gelişecek olan sanat yaratıcılığının Yugoslavya’da yaşayan diğer ulus ve halklar arasında örnek oluşturması görüşünü ileri sürmektedir. (Brina 1969: 1) Süleyman Brina’nın Tan gazetesinin kuruluşunda, yapılanmasında, standart hale getirilip kurumlaşmasında etkisi ve gayretleri burada anılmalıdır. Süleyman Brina, “1969 yılında Kosova’da Türk dilinde çıkan “Tan” gazetesinin çıkması için hazırlıkları üstlendi, “Tan”ın kurucusu olarak, gazetenin ilk müdürü, baş ve sorumlu yazarı oldu, “Tan” etrafında en seçkin, en genç ve güçlü kadroyu toplayabildi, bu görevde 1972 yılına kadar kaldı.” (Türk Yazarlar Derneği 1996: 19) Süleyman Brina, Tan’ı, gazete olmanın ötesinde yazar ve şairlerin yetiştiği bir okul konumuna yükseltmiştir. İskender Muzbeg, anılarında bu gerçekliği vurgulamaktadır:

“Biz Öğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra Priştine Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde eğitimimizi sürdürdük, bu arada Tan’da beraber çalıştık. Rahmetli müdürümüz (‘Tan’ Gazete Yayın Kurumu’nun ilk müdürü) Süleyman Brina Priştine’de kendisine verilen bir apartman dairesinin anahtarlarını bana verince ve bu dairenin ‘Tan’ gazetecileri tarafından kullanılabileceğini söyleyince, bu dairenin bir odasını ben kullanmaya başladım, bir diğer odasını ise Bayram İbrahim’e verdim, öyle ki işten sonra da Bayram İbrahim ile beraberce saatler geçirmiş bir kişiyim. Güncemde bu beraber geçen saatlerdeki sohbetlerimize dair bol bol bilgiler var. Daha sonra Altay Suroy ve Şecaattin Koka da bu dairede kalacaklardır. Bu dairede biz sanat sohbetleri ve çay sohbetleri düzenliyorduk, ki böyle sohbetlere özellikle Priştineli sanatçı dostlarımızdan Arif Bozacı ve Murtaza Büşra sık sık katılıyorlardı. Bu dairedeki sohbetlere, ötekileri arasında Profesör Süreyya Yusuf, Abbas Yaman, Hasan Mercan, Nusret Dişo Ülkü gibi isimler de katılmıştır.” (Ustaibo 2005: 86)
Tan gazetesi, yayınlanmaya başladıktan sonra sınırlarını genişletir. Dergi çıkartır (1973 yılında Çevren), popüler ve akademik yazılar, şiirler ve nesir türlerini bu dergide yayınlamaya başlar. Bir yayınevi kurar, Kosovalı yazar ve şairlerin kitaplarını bu yayınevinde bastırarak büyük bir kuruluş haline gelir (1974 kitap yayınına başlanır). Bir benzetme yapacak olursak, artık Kosova’da çağdaş edebiyat için bir edebiyat fabrikası kurulmuştur ve ürünlerini vermeye başlamıştır. Tan yayınevinde yayınlanan kitaplar arasında, şiir kitapları ile antolojiler önemli bir yer tutar.
Tan, Kosova’da çağdaş Türk edebiyatının gelişiminde, Türk kültürünün devamında büyük bir rol oynamıştır. Ancak Kosova’nın jeopolitik durumu, bölgede yaşanan yeni olaylar ve idarî yönetimin değişmesi ile başlayan sürecin devamlı kötüye gitmesi, gazetenin geleceğini etkilemiştir. Bu gazete, Kosova’da yaşanan kültür, politik, siyasi ve ekonomik nedenlerden ötürü 12 Haziran 1999 tarihinde son sayısını yayımlamak zorunda kalır.
Tan gazetesi bünyesinde, 1973 yılında, Çevren (Toplum, Bilim, Yazın ve Sanat Dergisi) adlı dergi çıkar. Bu dergi, sıralı olarak, yirmi yıl boyunca yayınını aksatmadan yayımlanır. Başlangıçta üç ayda bir yayınlanan dergi, 45. sayısından itibaren iki ayda bir yayınlanmaya başlar. 1990’lı yıllarda devlet desteğinin kültür ve sanat dünyasından çekilmeye yüz tutmasıyla birlikte, yirmi yıllık yayın hayatının ardından, kapanmak durumunda kalmıştır. Çevren dergisinin son olarak, Aralık 1992 tarihinde, 90-92 sayısı çıkar. Sonraki yıllarda da, Eylül 2001 ve Mart 2002 tarihilerinde, Prof. Dr. Nimetullah Hafız’ın başkanlığında özel sayılar çıkartılırsa da Çevren artık bir daha yayınlanamaz (Krasniç 2007).

“Türk dünyası sınırları arasında ün yapmış pek çok ünlü kişi ve liderler hakkında yapılan çalışmaları yayınlayan “Çevren” dergisi bunlar arasında Tito ve Atatürk gibi liderlerin yanı sıra Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Hacı Ömer Lütfü, Elias Canetti, Branislav Nuşiç, Orhan Kemal, Reşat Nuri Güntekin, Sait Faik Abasıyanık vb. sanatçılara ve Mevlana Celalettin, Yunus Emre, Hacı Bayram Veli gibi mutasavvıflara ve halk edebiyatının sevilen karakteri olan Karacaoğlan, Nasrettin Hoca’ya yer verir.
Dergide en çok işlenen edebî türün şiir olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kosova Türk şairlerinin kendi yazdıkları şiirlere en çok yer verilmesinin yanı sıra, Yugoslavya, Türkiye, Balkan ve Dünya şairlerinin şiirlerine de geniş yer verildiğini görürüz.” (Krasniç 2007: 48)
Çevren, şiir dışında, Kosova halk edebiyatı ürünleri, derlenmiş metinler (tekerleme, mani, türkü, masal, efsane, deyim vb.), çağdaş edebiyat türleri, hikâye, deneme, hatıra, oyun, röportaj, eleştiri, vb. ile dil ve edebiyat konularına yer verdiği gibi, mimari, müzik, siyaset, kültür, sanat konularına da yer vermiştir. Derginin belirli bir yazı kurulu ve kadrosu olduğu gibi, Yugoslavya’da yaşayan, Türk, Boşnak, Sırp, Hırvat ve diğer etnik gruplara mensup yazarların akademik yazılarına da yer verilmiştir.

“1965 te Üsküp’te “Sesler” adlı aylık toplum sanat dergisinin, Kosova’da Priştine’de de 1969 da “Tan” gazetesinin yayınlanmasıyla Türk yayın, basın ve edebiyat hayatı daha da güçlendi. Ayrıca 1973 yılından beri Priştine’de her üç ayda bir çıkmakta olan “Çevren” adlı bilim ve sanat dergisinin etrafında seçkin bir kadronun bulunduğunu da sözlerimize ekleyelim. Yukarıda adlarını zikrettiğimiz şâir ve yazarlardan başka Hasan Mercan (d. Prizren 1944), İskender Muzbeg (d. Prizren 1947), Bayram İbrahim (d. Prizren 1947), Altay Recepoğlu (d. Prizren 1948), Avni Engüllü (d. 1947), Suat Engüllü (d. Üsküp 1950), Akif Bozacı (d. Priştine 1943), Zeynel Beksaç (d. Prizren 1952), Fahri Ali (Üsküp 1948) adlı imzalar da bu gazete ve dergilerde sıkça görülmektedirler.” (Alparslan 2000: 12)
Tan gazetesinden sonra, onun bir yayını olan Çevren dergisinin Kosova çağdaş Türk edebiyatının kurumlaşmasındaki rolü tartışılamaz bir gerçekliktir. Akademik bir bakış açısı ve titizlikle hazırlanan dergi, uluslararası bir çok kütüphaneye gönderilmiş, Kosova çağdaş Türk edebiyatının dünyaya açılan penceresi durumuna gelmiştir.
Yine Tan bünyesinde, 1990 yılında, Çığ adında bir dergi yayınlanmaya başlar. Çığ, Prizren’de yayınlanan bir edebiyat ve sanat dergisidir. Derginin editörleri arasında Zeynel Beksaç, Mehmet Bütüç bulunmaktadır.
Kuş da bu gazetenin bir kolu olarak, Ocak 1979 tarihinde yayınlanmaya başlar. Aylık bir dergidir. Kuş’ta çocuk şiirleri, hikâyeleri, resimleri … bulunur. Bu yönüyle, Kuş Çocuk Dergisi, Kosova’da birinci sınıftan sekizinci sınıfa kadar, ilköğretimde okuyan öğrencilerin bilgi ve kültür gereksinimini de karşılamıştır. Son sayısını 24 Mart 1999 tarihinde çıkartır.
Tan gazetesi dışında Kosova’da Türkçe yayınlanmış diğer gazeteler şunlardır: Delegeler (Priştine), İttifak (Priştine), Sesimiz (Prizren, 1996) Balkan (Prizren, 1999) Demokrasi Ufuğu (Priştine, 2001) ve Yeni Dönem (Prizren, 1999 devam ediyor). (Suroy 2007: 104-110) Sözünü ettiğimiz gazeteler Yeni Dönem dışında sürekli olarak yayın hayatına devam edememiş, çoğu bir ya da iki sayı çıktıktan sonra yayın hayatına veda etmiştir.
Kosova’da yayınlanan gazeteler arasında, Yeni Dönem adıyla yayınlanan gazeteyi, hem yapısı hem de sürekliliği açısından diğer gazetelerden ayırmak gerekmektedir. 24 Kasım 1999 tarihinde, Mehmet Bütüç’ün destek ve idaresinde, Prizren’de yayınlanan Yeni Dönem, özel bir gazete olması açısından dikkati çekmektedir. Yeni Dönem, haftalık bir gazetedir. Gazetenin sayıları sanal ortamda da yayınlanmaktadır.
Son olarak da Kosova Haber adında yayınlanan bir sanal gazeteden söz etmemiz gerekmektedir (http://www.kosovahaber. com). Kosova Haber, 2006 Nisan ayında yayınlanmaya başlamıştır. Gazete, önce hem basılı, hem de sanal ortamda yayınlanırken sonraları, ekonomik problemler nedeniyle sadece sanal ortamda yayınlanmaktadır. Gazetenin sahibi ve editörü Raif Kırkul, müdürü Altay Suroy’dur.
Gazetelerden sonra, Kosova’da yayınlanan dergileri kronolojik olarak sıralayacak olursak şöyle bir tablo ile karşılaşırız:
Doğru Yol Kültür ve Güzel Sanatlar Derneği, Kosova’da Türk kültürünü yaşatmak adına kurulmuş en köklü derneklerden birisidir. Prizren’de kurulmuş olan bu dernek, 1971 yılında Doğru Yol adıyla bir dergi çıkartmaya başlar. Bu dergi, Kosova SÖB’sinde Türkçe yayın yapan ilk dergi olma özelliği taşımaktadır. Dergi on beş sayı yayınlandıktan sonra1974 yılında adını değiştirerek yayın hayatına devam eder.
1976 yılının Aralık ayında, Prizren’de, Doğru Yol dergisinin bir devamı olarak Esin çıkar. Esin Dergisi, Doğru Yol derneğinin resmî yayın organı olması açısından önemlidir. Her sayısı 1500 adet basılmaktadır. Zeynel Beksaç, Agim Rifat, Ethem Baymak, Şecaattin Koka, Ahmet İğciler ve Altay Suroy, bu derginin belli sayılarının yayın sorumluları olmuşlardır. (Muzbeg 1988: 4) Yine aynı kurumun Mart 1981 tarihinde yayınlamaya Filiz

Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию (https://www.litres.ru/book/s-dilek-yalcin-celik/kosova-da-cagdas-turk-edebiyati-69499531/chitat-onlayn/?lfrom=390579938) на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

notes

1
Örneğin Yugoslavya Krallığı dönemi 1918 yılında başlamakta ve 1941 yılına dek sürmektedir. Sosyalist Yugoslavya ise 1945 yılında, II. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulmuştur. Bu ayrıntımlar bilindikten sonra, tarihî süreci verirken devamlılık açısından yukarıdaki sınıflamanın aynen alındığı burada hatırlatılmalıdır..

2
Bakılabilir Nimetullah Hafız (1985), Kosova Türk Halk Edebiyatı Metinleri adlı kitap.

3
Bakılabilir: Prof. Dr. Nimetullah Hafız (1985), Kosova Türk Halk Edebiyatı Metinleri adlı kitap.

4
Sadece Prizren’de günümüze kadar gelen tekkeleri şöyle sıralayabiliriz: Sinanî, Kadirî, Rufai, Halveti, Sadi ve Melami tekkeleri.

5
Ayrıca bakılabilir: Prof. Dr. Ali Alpaslan, Çağımızda Türk Şiirinin Coğrafi Sınırları; Prof. Dr. Mustafa İsen’in kaynakça kısmında yer alan tüm çalışmaları.

6
Eserlerinin tam dökümü ve örnek metinler için bakılabilir (Hafız 1992).

7
Bilindiği gibi, Osmanlı İmparatorluğu 1699 Karlofça Anlaşmasından itibaren Rumeli topraklarından kademe kademe ayrılmaktadır. 1832 tarihinde Yunan Krallığı kurulmuştur. 1878 tarihinde, Romanya, Sırbistan ve Karadağ sınırlarımızdan kopmuştur.

8
Prizren, Priştine, İpek, Mitroviça, Vuçitırın, Gilan, Mamuşa, Dobruçan, Bilaç vd. Ayrıca Kosova’da Türkçe eğitim için bakılabilir: (Topsakal ve Koro 2007: 19-20).

9
Bu konuda elimizdeki veriler ne yazık ki sınırlıdır. Tam bir sonuca ulaşmak için Sırpça ve Arnavutça kaynakların taranması, bir araya getirilmesi ve bilimsel bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerekmektedir.

10
Bir liste verecek olursak: Rade Nikoliç, Lazar Vuçkoviç, Rade Zlatanoviç, Luba Popoviç, Petar Sariç, Bojidar Mildragoviç, Vladeta Vuçkoviç, Darinka Yevriç, Moşo Odaloviç, Slobodon Vukanoviç, Blagoye Saviç, Fehim Kayeviç, Stoilko Stanişiç, Duşan Nikoliç ve Miraş Martinoviç.

11
Bir liste verecek olursak. Şairler: Esat Mekuli, Enver Cerceku, Din Mehmeti, Besim Bokşi, Adem Gaytani, Muhamed Kırveşi, Fahredin Gunga, Çerim Uykani, Azem Şkreli, Rahman Deday, Mikro Gaşi, Ali Podrimya, Musa Ramadani, Beçir Musliu, İbrahim Kadriu, Eçrem Başa, Necat Halimi, Sabri Hamiti. Yazarlar: Tayar Hatibi, Recai Suroi, Ramiz Kelmendi, Anton Paşku, Rıfat Kukay, Recep Çosya, Samedin Mumciu, Yusuf Bucovi ve Resul Şabani.

12
Ayrıca bakılabilir: Recep Çosya (1978): Çağdaş Arnavut Hikâyeleri Antolojisi.

13
Bakılabilir, http:www.dogruyol-tksd.org

14
“Bu yazın kolu ortalama olarak yirmi yıl içinde her ay birer yazın saati ya da 250’den çok yazın saati, resital, yuvarlak masa konuşması, konferans ve anma saati düzenlemiştir. Bu yoğun etkinliklerde Tito’yu doğum ve ölüm yıldönümlerinde anma saatleri, HKS ve sosyalist devrimimizin jübilelerine sunulmuş yazın saatleri ve konferanslar, Atatürk’ü anma saatleri, Yunus Emre’yi, Tevfik Fikret’i, Vuk Karaçiç’i, Adem Gaytani’yi, Süreyya Yusuf’u, Aşık Veysel’i anma saatleri özel bir yer alır. Aynı böyle, bu kolun yazın saati düzenleme ve yayın etkinliği çerçevesinde yerli yazıncılarımız yanı sıra, öteki kardeş ulus ve halklara mensup yazıncılardan, dünya yazıncılarından Rentso Riki, İvo Andriç, Cahit Sıtkı Tarancı, Pablo Neruda, Naim Şaban, Rujdi Şuşa, Lyilyana Stoykoviç, Esad Mekuli, Vladeta Vukoviç, İon Arion, Zoran Çiçkareç, Salaydin Krasniçi, Enver Cerceku, Şpresa Siçeşta, Milorad R. Bleçiç, Lerka Çar Matutinoviç, Yasemin Yazıcı, Rahman Deday, İlhan Berk, Skender Kulenoviç, İlhan Kahraman, Ali Podrimya, Mesut Poyraz, Darinka Yevriç, Vehbi Kikay, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Vasko Popa, Muhammed Kırveşi, Çerkin Bütüçi, Stoyanka Grozdanov Davidoviç, Predrag Bodanoviç Tsi ve diğer ozan ve yazarların yapıtlarına yer verildiğini de önemle belirtmek gerekir. Yazın kolumuzun Prizren’deki etkinliklerine konuk olanlar şunlardır: Fazıl Hüsnü Dağlarca, Ümit Yaşar Oğuzcan, Duşan Pavloviç, Şükran Kurdakul, Prof. Dr. Mılosav S. Vukiçeviç, Gültekin Samanoğlu, Ümit Yaşar Işıkhan, Radoslav Zlatanoviç, Kerim Afşar, Necati Zekeriya, Şükrü Ramo, İlhami Emin, Suat Engüllü, Fahri Ali, Avni Engüllü, İrfan Bellur, Fahri Kaya, Aziz Nesin, Tahsin Saraç, Yard. Doç. Dr. Mustafa İsen vb.” (Muzbeg 1988: 5)

15
Şecaattin Koka, Altay Suroy, Zeynel Beksaç, Ethem Baymak, Agim Rifat Yeşeren’in yazarlık ve şairlik dönemlerinin ilk yıllarında derneğin etkin üyeleri arasında yer alan gençler olması dikkati çekmektedir.

16
“Yeni Hayat” Derneği kurulmazdan önce de değişik tören ve düğünlerde Priştine’de Türkçe müzik ircaa ediliyordu. Müzik enstrümanları çalan Priştine Türkleri ise ‘Radniçki’ ve ‘Ramiz Sadik’ Derneklerin çalışmalarına aktif bir şekilde katılıyor ve Priştine’de Rasim Hovarda orkestrası sünnet, evlilik ve değişik bayramlar dolayısıyla düzenlenen düğün ve törenlerde Türkçe müzik icraa ediyordu. Bunun dışında ‘Gırmi’, ‘Touk Bahçe’ ve diğer yerlerde düzenlenen pikniklerde (‘oturmaklarda’) da Türkçe müzik icra eden gençler bu sayfiye yerlerinde bulunan halkın gönlünü coşturur ve şahlandırırdı. Şöyle ki “Yeni Hayat” Derneğinin kurulmasıyla müzik ve folklora düşkün olan bu sanatçılar kurulan yeni dernekte önemli görevler üstlendi.” (http://www.gercekdernegi.org)

17
1946 yılında Priştine’de doğmuştur. Türk Dili Yüksek Pedagoji Okulu’ndan mezun olduktan sonra bir süre öğretmenlik yapmıştır. Ardından Priştine Radyosu’na geçerek burada çocuk yayınları sorumlusu olarak çalışmaya başlamıştır. Sevgiler (1978) adıyla yayınlanan bir kitabı bulunmaktadır.

18
1946 yılında Prizren’de doğmuştur. Kosova’da çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı, müdür olarak idari görevlerde bulundu. Şiirleri Birlik, Tan, Sevinç ve Bay gibi basın yayın organlarında yayınlandı.

19
1964 yılında Prizren’de doğmuştur. Kosova’da çeşitli okullarda öğretmenlik yapmıştır. Halen bu görevine devam etmektedir. Şiirleri, Birlik, Tan, Çevren, Sesler, Çığ ve Bay gibi basın yayın organlarında yayınlandı. Mutluluk Rüzgârı (1991) adıyla bir şiir kitabı yayınladı.

20
1924 yılında Prizren’de doğmuştur. İlk Türk öğretmenlerden birisidir. Makale, şiir ve hikâyelerini Kosova ve Makedonya’da çıkan kimi dergi ve gazetelerde yayınlamıştır (Türk Yazarlar derneği 1996: 14).

21
1957 yılında Mamuşa’da doğmuştur. Liseyi Prizren’de tamamladıktan sonra, İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun olmuştur. Bir ara öğretmenlik yapmışsa da sonra gazetecili kendisine meslek olarak seçmiştir. Güvercin (1990) adlı bir şiir kitabı bulunmaktadır.

22
1965 yılında Mamuşa’da doğmuştur. Dergilerde ve gazetelerde yayınlanan şiirlerini, Tito Sevgisi (1990) adlı kitapta toplamıştır.

23
Şiirlerini Karışık Duygular adıyla kitaplaştırmıştır.

24
1954 yılında Prizren’de doğmuştur. Yüksek öğrenimini Ankara’da Orta Doğu üniversitesi Amme idaresi Enstitüsü’nün Sevk ve İdare Bölümünde bitirmiştir. Şiirleri çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmıştır. Benim Dağım (1991) isimli bir şiir kitabı bulunmaktadır.

25
Sadık Tanyol 1946 yılında Prizren’de doğmuştur. Bir süre öğretmenlik ve gazetecilik ve Doğru Yol kültür sanat dergisinin sanat yöneticiliği yapmıştır. Hukuk Fakültesi’ni bitiren Sadık Tanyol, şu anda serbest avukatlık yapmaktadır. Akan Zamana Şiir (1991) adlı bir kitabı bulunmaktadır.

26
1951 yılında Mamuşa’da doğmuştur. Liseyi Prizren’de tamamladıktan sonra, Priştine Üniversitesi, Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuştur. Şiirleri çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmıştır.

27
Sevgi (1999), adıyla bir şiir kitabı yayınlanmıştır.

28
Barış (1999), adıyla yayınladığı bir şiir kitabı bulunmaktadır.

29
Şairlerin bu kuşak içerisinde yayınlanan ilk kitapları burada verilmiştir. Eserlerin tam dökümü diğer bölümde ayrıntıları ile yer almaktadır.

30
Gerçi Enver Baki ilk olarak Anahtar adlı hikâye kitabını yayınlamıştır.

31
Kitap, Türkiye’de yayınlanmıştır. Bu yıllarda Kosova’da yayın sayısında ciddi bir düşüş göze çarpmaktadır.

32
Bu konuda ayrıca bakılabilir: Güven Kaya (1993), Yugoslavya’da Türk Halkı Edebiyatı.

33
Kosova Türk edebiyatı içerisinde çeşitli nedenlerle kitap yayınlamadığı halde hikâyeler yazan yukarıda adlarını sayamadığımız edebiyatçılarımız bulunmaktadır. Özellikle dergilerde yayınlanmış ve gazetelerde tefrika edilmiş çocuk hikâyelerinin sayısı oldukça kabarıktır. Dergi ve gazetelerin sistematik taraması sonucu ortaya önemli örnekleri çıkartacaktır.

34
Biz kuşak ayrımını yaparken yazarların yaşlarından çok verdikleri ilk kitaplarını temel aldığımızı belirtmeliyiz. Yoksa aynı kuşak içerisinde yer alan yazarların yaşları arasında farklar bulunmaktadır.

35
Agim Rifat’ın, yayınlanmamış Kosova Türk Tiyatrosu adlı çalışmasından ve notlarından yararlanılmıştır.

36
1973 yılında Çehre Buna Derler İşte, Kakauçuk, Tabakhaneli Arif Çekirdek Mektup Yazıyor, Don Pantolon adlı çalışmalar ile monolog yazımına başlayan Agim Rifat’ın kırk tane de yazılmış ve oynanmış monoloğu bulunmaktadır.

37
Makaleler konu kapsamı dışında tutulmuştur. Çünkü bunun için periyodiklerin tam bir arşivi bulunmamaktadır. Parça parça halindedir. Yine kimi dergiler ve gazeteler bugün Makedonya’da (özellikle Üsküp) bulunduğundan onlara ulaşmak zaman alacaktır.

38
Bu listede, Türk yazarlarının yabancı dillerde yayınladığı antolojiler (Örneğin İskender Muzbeg, Tople Ruke gibi ) ile yabancıların başka dillerde hazırladığı ve Kosovalı Türk şair ve yazarlarına yer verdikleri antolojiler bulunmamaktadır.

39
Çocuk şiiri antolojileri kapsam dışı bırakılmıştır.

40
Ayrıca bakılabilir Vırmiça 1999: 197-214.
Kosova′da Çağdaş Türk Edebiyatı S. Dilek Yalçın Çelik
Kosova′da Çağdaş Türk Edebiyatı

S. Dilek Yalçın Çelik

Тип: электронная книга

Жанр: Историческая литература

Язык: на турецком языке

Издательство: Elips Kitap

Дата публикации: 16.04.2024

Отзывы: Пока нет Добавить отзыв

О книге: Kosova′da Çağdaş Türk Edebiyatı, электронная книга автора S. Dilek Yalçın Çelik на турецком языке, в жанре историческая литература

  • Добавить отзыв