Halk Şiirinden Seçmeler

Halk Şiirinden Seçmeler
Anonim
Türklerin asırlardan bu yana bir miras olarak getirdiği halk şiiri geleneği, İslamiyet’in kabulüyle daha da çeşitlenerek devam etmiştir. Hâlen de devam eden edebiyatımızın belki de en çok eser verildiği bu bahçede pek çok çiçek açmış ve pek çok bülbül şakımıştır. Âşık Paşa’dan Pir Sultan Abdal’a, Karacaoğlan’dan Dadaloğlu’na ve Serdarî’den Talibî’ye kadar bu edebiyatın en seçkin kalemlerinin şiirlerini okuyacağınız bu kitapta kültür tarihimizin yolculuğuna siz de katılacaksınız.


Halk Şiirinden Seçmeler

Yunus Emre

I
Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanaram dünü günü
Bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinürem
Ne yokluğa yerinürem
Aşkın ile avunuram
Bana seni gerek seni
Aşkın âşıklar öldürür
Aşk denizine daldırur
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni
Aşkın şarabından içem
Mecnun olup dağa düşem
Sensin dünü gün endişem
Bana seni gerek seni
Sofilere sohbet gerek
Anılara ahret gerek
Mecnunlara Leylî gerek
Bana seni gerek seni
Eğer beni öldüreler
Külüm göke savuralar
Toprağım anda çağıra
Bana seni gerek seni
Yunus’dur benim adum
Gün geldikçe artar oldum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni
II
Acep şu yerde var m’ola
Şöyle garip bencileyin
Bağrı taşlı gözü yaşlı
Şöyle garip bencileyin
Gezdim Urum ile Şam’ı
Yukarı illeri kamu
Çok istedim bulamadım
Şöyle garip bencileyin
Bendeler garip olmasın
Hasret oduna yanmasın
Hocam kimseler kalmasın
Şöyle garip bencileyin
Söyler dilim ağlar gözüm
Gariplere göynür özüm
Meğer ki gökte yıldızım
Şöyle garip bencileyin
Nice bu dert ile yanam
Ecel ire bir gün ölem
Meğer ki sinimde bulam
Şöyle garip bencileyin
Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin
Hey Emre’m Yunus biçare
Bulunmaz derdine çare
Var imdi gez şardan şara
Şöyle garip bencileyin
III
Geldi geçti ömrüm benim
Şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle gelir
Bir göz yumup açmış gibi
İşbu söze Hak tanıktır
Bu can gövdeye konuktur
Bir gün ola çıka gide
Kafesten kuş uçmuş gibi
Miskin âdem oğlanını
Benzetmişler ekinciğe
Kimi biter kimi yiter
Yere tohum saçmış gibi
Bu dünyada bir nesneye
Yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi
Bir hastaya vardın ise
Bir içim su verdin ise
Yarın anda karşı gele
Hak şarabın içmiş gibi
Bir miskini gördün ise
Bir eskice verdin ise
Yarın anda karşı gele
Hak şarabın içmiş gibi
Yunus Emre bu dünyada
İki kişi kalır derler
Meğer Hızır, İlyas ola
Âb-ı hayat içmiş gibi
IV
Dolap niçin inilersin
Derdim vardır inilerim
Ben Mevla’ya âşık oldum
Onun için inilerim
Benim adım dertli dolap
Suyum akar yalap yalap
Böyle emreylemiş Çalap
Derdim vardır inilerim
Ben bir dağın ağacıyım
Ne tatlıyım ne acıyım
Ben Mevla’ya duacıyım
Derdim vardır inilerim
Beni dağda buldular
Kolum kanadım yoldular
Dolaba layık gördüler
Derdim vardır inilerim
Dağdan kestiler hezenim
Bozuldu türlü düzenim
Ben bir usanmaz ozanım
Derdim vardır inilerim
Dülgerler beni yondu
Hez âzam yerine koydu
Bu iniltim Hak’tan geldi
Derdim vardır inilerim
Suyum alçaktan çekerim
Dönüp yükseğe dökerim
Görün ben neler çekerim
Derdim vardır inilerim
Yunus bunda gelen gülmez
Kişi muradına ermez
Bu fânide kimse kalmaz
Derdim vardır inilerim
V
Düşd‘önüme hubbî vatan
Gidem hey dost deyu deyu
Anda varan kalur heman
Kalam hey dost deyu deyu
Gele şol Azrail duta
Issı kılmaz ana ata
Binem şol ağaçtan ata
Gidem hey dost deyu deyu
Halvetlerle meşgul olam
Daim açılam gül olam
Dost bağında bülbül olam
Ötem hey dost deyu deyu
Şol bir beş on arşun bezi
Kefen ideler eğnüme
Dökem şol dünya donların
Giyem hey dost deyu deyu
Mecnun oluban yürüyem
Yüce dağları bürüyem
Mum oluban eriyem
Yanam hey dost deyu deyu
Günler geçe yıl çevrile
Üstüme sinler urula
Ten çürüye toprak ola
Tozam hey dost deyu deyu
Yunus Emre var yoluna
Münkirler girmez koluna
Bahrî olup dost gölüne
Dalam hey dost deyu deyu
VI
Ben dervişim diyene
Bir ün edesim gelir
Tanıyuben şimdiden
Varıp yetesim gelir
Sırat kıldan incedir
Kılıçtan keskincedir
Varıp anın üstüne
Evler yapasım gelir
Altında Gayya vardır
İçi nâr ile pürdür
Varuben ol duldada
Biraz yatasım gelir
Ta’neylemen hocalar
Hatırınız hoş olsun
Varuben ol tamuda
Biraz yanasım gelir
Andan cennete varam
Cennette Hakk’ı görem
Huri ile gılmanı
Bir bir kucasım gelir
Derviş Yunus bu sözü
Eğri büğrü söyleme
Seni sigaya çeker
Bir Molla Kasım gelir
VII
Taştın yine deli gönül
Sular gibi çağlar mısın
Aktın yine kanlı yaşım
Yollarımı bağlar mısın
Nidem elim ermez yâre
Bulunmaz derdime çare
Oldum ilimden avare
Beni bunda eğler misin
Yavu kıldım ben yoldaşı
Onulmaz bağrımın başı
Gözlerimin kanlı yaşı
Irmak olup çağlar mısın
Karlı dağların başında
Salkım salkım olan bulut
Saçın çözüp benim için
Yaşın yaşın ağlar mısın
Esridi Yunus’un canı
Yoldayım illerim kanı
Yunus düşte gördü seni
Sayru mısın sağlar mısın
VIII
Yalancı dünyaya konup göçenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Üzerinde türlü otlar bitenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Kimisinin üstünde biter otlar
Kiminin başında sıra serviler
Kimi masum kimi güzel yiğitler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Toprağa gark olmuş nazik tenleri
Söylemeden kalmış tatlı dilleri
Gelin duadan unutmadan bunları
Ne söylerler ne bir haber verirler
Yunus der ki gör takdirin işleri
Dökülmüştür kirpikleri kaşları
Başları ucunda hece taşları
Ne söylerler ne bir haber verirler

Hacı Bayram Veli

I
N’oldu bu gönlüm n’oldu bu gönlüm
Derd ü gam ile doldu bu gönlüm
Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm
Yanmada derman buldu bu gönlüm
Yan ey gönül yan yan ey gönül yan
Yanmadan oldu derdine derman
Pervane gibi pervane gibi
Şem’ine aşkın yandı bu gönlüm
Gerçi ki yandı gerçi ki yandı
Rengine aşkın cümle boyandı
Kendinde buldu kendinde buldu
Matlubunu hoş buldu bu gönlüm
Bayram’ım imdi Bayram’ım imdi
Bayram ederler yâr ile şimdi
Hamd ü senalar hamd ü senalar
Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm

Âşık Paşa

I
Benden mi bana bu elem
Aşktan mı yoksa derd ü gam
Bunca bela cevr ü sitem
Bilsem nedendir bilmezem
Canan olursa ger nihan
Kalmaya canda zerre can
Buluban bu sözü iyan
Bilsem nedendir bilmezem
Aşkın yürekte yâresi
Pes olmuşum avaresi
Ya Rab bu derdin çaresi
Bilsem nedendir bilmezem
Daima dilefkâr olduğum
Şuride vü zâr olduğum
Talibi dîdar olduğum
Bilsem nedendir bilmezem
Âşıkta bu hayret nedir
Maşuktaki şevket nedir
Derviş buna hikmet nedir
Bilsem nedendir bilmezem

Kaygusuz Abdal

I
Yucalardan yuca gördüm
Erbabsın sen koca Tanrı
Âlem okur kelam ile
Sen okursun hece Tanrı
Asi kullar yaratmışsın
Varsın şöyle dursun deyu
Anları koymuş orada
Sen çıkmışsın uca Tanrı
Kıldan köprü yaratmışsın
Gelsün kullar geçsin deyu
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen geç a Tanrı
II
Bir kaz aldım ben karıdan
Boynu da uzun borudan
Kırk abdal kanın kurutan
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
Sekizimiz odun çeker
Dokuzumuz ateş yakar
Kaz kaldırmış başın bakar
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
Kaza verdim birçok akçe
Eti kemiğinden pekçe
Ne kazan kaldı ne kepçe
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
Kaz değilmiş be bu azmış
Kırk yıl Kaf Dağı’nı gezmiş
Kanadın kuyruğun düzmüş
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
Kazı koyduk bir ocağa
Uçtu gitti bir bucağa
Bu ne haldır Hacı Ağa
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
Kazımın kanadı selki
Dişi koyun emmiş tilki
Nuh Nebi’den kalmış belki
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
Kazımın kanadı sarı
Kemiği etinden iri
Sağlık ile satma karı
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
Kazımın kanadı ala
Var yürü git güle güle
Başımıza kalma bela
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
Suyuna biz saldık bulgur
Bulgur Allah deyü kalgır
Be yârenler bu ne haldur
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
Kaygusuz Abdal n’idelim
Ahd ile vefa güdelim
Kaldırıp postu gidelim
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
III
Âdem’i balçıktan yuğurdun yaptın
Yapıp da n’eylersin bundan sana ne
Halk ettin insanı cihana saldın
Salıp da neylersin bundan sana ne
Bakkal mısın terazuyu n’eylersin
İşin gücün yoktur gönül eğlersin
Kulun günahını tartıp n’eylersin
Geçiver suçundan bundan sana ne
Katran kazanını döküver gitsin
Mümin olan kullar didara yetsin
Emreyle yılana tamuyu yutsun
Söndürsün tamuyu bundan sana ne
Kaygusuz Abdal’ım sözümüz budur
Her nerde çağırsam Hak onda hazır
Hep dûzaha bastırırsın kim ne der
Yakma kullarını bundan sana ne

Eşrefoğlu

I
Yücelerden döndüreyim
Alçaklara gönül seni
Alçaklardan alçaklara
İndireyim gönül seni
Başımın terkin urayım
Başımı yolda koyayım
Ne kim olursam olayım
Koymayayım gönül seni
Yürüyeyim yana yana
Aşk odun urayım cana
Bakmayayım masivaya
Geçireyim gönül seni
Dost gamın alayım başa
Yürüyeyim kalka düşe
Vasfı dile gelmez işe
Uğradayım gönül seni

Hayatî

I
Vardım kırklar yaylasına
Gel beri ey can dediler
İzzet ile selam verdim
Gir işte meydan dediler
Yerli yerinde durdular
Yerlerinden yer verdiler
Ortaya sofra serdiler
Lokmamıza ban dediler
Erenler kalbi ganidir
Yuduğu kalbi arıdır
Gelişin kandan beridir
Gel söyle ihvan dediler
Gördüğünü gözün ile
Beyan etme sözün ile
Ondan sonra bizim ile
Ol sen de mihman dediler
Şah Hayatî’m nedir hâlin
Dua edip kaldır elin
Kesegör gıybetten dilin
Cümlemiz yeksan dediler

Köroğlu

I
Tan yeri atmadan şafak sökende
Düşmanın üstüne hörelenmeli
Yerden kalkan alıp kılınç çekende
Yiğit on beş yerden yaralanmalı
Haber aldım ihvanından kulundan
Doyuk olduk akçasından pulundan
Hey ağalar kızıl kanın alından
Altımızda kır at kınalanmalı
Köroğlu’m der Mirza gele Han gele
Ben isterim günde yüz tufan gele
Derelerden oluk oluk kan gele
Sele düşüp gövde kürelenmeli
II
Mert dayanır namert kaçar
Meydan gümbür gümbürlenir
Şahlar şahı divan açar
Divan gümbür gümbürlenir
Yiğit kendini öğende
Oklar menzili döğende
Şeşber kalkana değende
Kalkan gümbür gümbürlenir
Ok atılır kal’asından
Hak saklasın belasından
Köroğlu’nun narasından
Her yan gümbür gümbürlenir
III
Yiğitler silkinip ata binende
Derelerde boz kurtlara ün olur
Yiğit olan döne döne döğüşür
Kötüler kavgadan kaçar don olur
Yiğit cidasını almış atıyor
Ak elleri kızıl kana batıyor
Bir kötü kavgadan dönmüş kaçıyor
Kaçma kötü kaçma şimdi hun olur
Bir yiğit cidasını almış eline
Başını koymuş da mertlik yoluna
Kalkan parelene zırhlar deline
Kanlı gömlek koç yiğide don olur
Köroğlu çağırır figan ağıtlar
İman ehli birbirini öğütler
Boydan boya demir donlu yiğitler
Çalan cidasını kahraman olur
IV
İki koçak bir meydana koşanda
Ağzı gemli küheylanlar coşanda
Gün batarken kan gövdeyi aşanda
Titreşir yerle gök er savaşından
Cenk gününde döğüş olur can kokar
Şehitlerden ılgıt ılgıt kan akar
Muhannet de gelmiş duldadan bakar
Utanmaz mı hançerinin taşından
Yükseklerde uçar alçağa inmez
Yiğit olan yiğit yayını vermez
Arkasın çevirip yüzünü dönmez
Yaralanır sıfatından döşünden
Köroğlu’yum kılıç vurdum kalkana
Muhannette eksik olmaz bahana
Koç yiğidi doğuramaz her ana
Boğulur gayrete geçer serinden
V
İki koçak bir araya gelende
Görelim ne işler meydan içinde
Kesilir kelleler boşalır kanlar
Yığın olur leşler meydan içinde
Oklar uçup gider sahanlar gibi
Mert de aşıp gider arslanlar gibi
Kılıçlar oynaşır ceylanlar gibi
Kesilir ne başlar meydan içinde
Yiğitler çağrışır yaman gün olur
Allah Allah derler yüksek ün olur
Cerha cerha döğüşicek hûn olur
Hasmın arar koçlar meydan içinde
Köroğlu’yum medhim merde yiğide
Koç yiğit değişmez cengi düğüne
Sere serpe gider düşman önüne
Ölümü karşılar meydan içinde
VI
Yiğit olan gümbür gümbür gürlesin
Yiğidi doğuran ana bin yaşa
Ak gövdede kızıl kanlar şarlasın
Yiğidi doğuran ana bin yaşa
Davlumbazlar yeğde yeğde vuranda
Carkacılar sağlı sollu dönende
İğri kılıç ak gövdeyi bölende
Yiğidi doğuran ana bin yaşa
Gele beyler cenge harbi çalınsın
Çamlıbel askeri ayrı bölünsün
Gece gündüz darbı meydan kurulsun
Yiğidi doğuran ana bin yaşa
Asıl koç yiğitler pusuda saklı
Belleri kılıçlı eli mızraklı
Hep şahin bakışlı aslan sıfatlı
Yürü kan içenler hep binler yaşa
Köroğlu der bugün burda duralım
Sabah olsun darbı meydan kuralım
Akan kandan dolu şarap uralım
Yürü deli huylum sen binler yaşa
VII
Koşun at çatlasın kuvvet bacakta
Keyif günü değil köşe bucakta
Haydi savaş gerek kelle kucakta
Mevla’nın aşkına çalın kılıncı
Yiğit gelsin harpte gönül eğlesin
Doru at kişnesin al at oynasın
Kazanlarda adam kanı kaynasın
Esir etmek yok ha basın kılıncı
Bu yıl koç yiğitler burda kışlasın
Yılan dili eğri hançer işlesin
Kâfir düşman elamana başlasın
Doldurun deryayı basın kılıncı
Köroğlu ahdetti meydan almaya
Kılınç gibi düşmanına salmaya
Peyman ettim yedi derya dolmaya
Doldurun deryayı basın kılıncı
VIII
Yol verin dumanlı dağlar
Aşmaya Ayvaz geliyor
Çağlasın soğuk pınarlar
İçmeye Ayvaz geliyor
Bu dağlarda biten güller
Kokuşu lâl ider diller
Dalında cüda bülbüller
Ötüşün Ayvaz geliyor
Bizim yaylanın yiğidi
Gölg’edin Ayvaz geliyor
Yaylanın servi söğüdü
Belinde gümüş dividi
Bizim yaylalar oluklu
Akan suları balıklı
Albalalı mor belikli
Kız gerek Ayvaz geliyor
Bizim yaylanın uşağı
Belinde Aydın kuşağı
Yaylanın türlü çiçeği
Kokuşun Ayvaz geliyor
Köroğlu der ki tayalar
Atlınız hayvan kovalar
Sarptaki yalçın kayalar
Yassılın Ayvaz geliyor
IX
Siyah kâküllerin dökmüş
Kızıl güllere güllere
Ela gözlerini dikmiş
İnce yollara yollara
Gel Ayvaz’ım dolaşalım
Çamlı bellere bellere
Doldur elinden içeyim
Mest olup serden geçeyim
Seninle bile göçeyim
Uzak illere illere
Gel Ayvaz’ım dolaşalım
Çamlı bellere bellere
Okursun aşkın kitabın
Komadın âşıkın ta’bın
Akıttın çeşminin âbın
Döndü sellere sellere
Gel Ayvaz’ım dolaşalım
Çamlı bellere bellere
Âşıklara vardır meyli
Riyazet çekmişim hayli
Ben Mecnun olam sen Leylî
Düşüp çöllere çöllere
Gel Ayvaz’ım dolaşalım
Çamlı bellere bellere
Köroğlu der budur derdim
Sarardı çehrei zerdim
Şu benim nihanî derdim
Düştü dillere dillere
Gel Ayvaz’ım dolaşalım
Çamlı bellere bellere

Kul Mehmet

I
Be yârenler yine evvel bahardır
Bülbül intizarlık kılar durmayıp
Kuşlar ahenk edip çığrışıp öter
Kalbim kasavetim siler durmayıp
Kadir Mevla’m kudretini bildirir
Daim ağlar kullarını güldürür
Menevşeler külahını kaldırır
Yeşil çemenlerde yeler durmayıp
Her ağaç da sucu olmuş içilmiş
Yeryüzüne abıhayat saçılmış
Gök sümbül kırmızı lale açılmış
Güller ağzın açmış güler durmayıp
Bizim illerimiz Aydın illeri
Çifte çifte bülbüllüdür dalları
Kul Mehemmed eydür seher yelleri
Yârin siyah zülfün böler durmayıp
II
Bugün koyun tuz taşına gelmedi
Elin kuzusu da kuzu olmadı
Arayıp da kuzusunu bulmadı
Kuzum kuzum der de meler bir koyun
N’olaydı sen koyun olmaya idin
Elin kuzuların görmeye idin
Ölüp de şu yere gömülmeye idin
Kuzum kuzum der de meler bir koyun
Kul Mehemmed bunu böyle söyledi
Koyun sana yolum nerden uğradı
Söyledi de yaşın yaşın ağladı
Kuzum kuzum der de meler bir koyun
III
Behey ala gözlü canım
Kul olmaya geldim sana
Gönül tahtında sultanım
Kul olmaya geldim sana
Ne yerdeyiz ne gökteyiz
Dünü günü firkatteyiz
Elim ermez hasretteyiz
Kul olmaya geldim sana
Evlerinin önü yoldur
Kerem kıl âşıkın güldür
Gerek ağlat gerek güldür
Kul olmaya geldim sana
Koynunda turuncu gizli
Tatlı dilli şirin sözlü
Şahın gibi kara gözlü
Kul olmaya geldim sana
Mehemmed eydür kulunum
Başı açık bir delinim
Ta ezelden muhibbinim
Kul olmaya geldim sana

Öksüz Dede

I
Sabahtan uğradım ben bir güzele
Gördüm güzelliğin bildirip gider
Yine kul oldum da durdum selama
Kendin’engelimden sakınıp gider
Ben yâr ile süremedim demleri
Sayamadım ak gerdanda benleri
Düşürmüş dağlarda mor çiğdemleri
Kolların kaldırmış sokunup gider
Sana huri derler hurisin huri
Yüzünde yanıyor Mevla’nın nuru
Mahın çevresinde aşk yıldızları
Gerdanında benler şakınıp gider
Gözünde ışıldar sevdanın nuru
Aslı melek nesli kendisi huri
Öksüz derdmendim gelmedi deyu
Dönmüş ensesine bakınıp gider
II
Badısaba eser seher vaktinde
Kumrular ötüşür dallar üstüne
Yâri gördüm gitti aklım başımdan
Yeşiller giyinmiş allar üstüne
Deli gönül yöğrük Arap atlıdır
Âşıkın yüreği yedi katlıdır
Nice sevmeyeyim dili tatlıdır
Lebi şeker ezer ballar üstüne
Yalan olmaz âşıkların sözünde
Arzumanım kaldı ala gözünde
Kimi gerdanında kimi yüzünde
Dizilmiş benleri eller üstüne
Öksüz Âşık eder hayalden düşten
Gönül imdat diler yarandan eşten
Hiç eksik değildir ikiden beşten
Engeller har olmuş yollar üstüne
III
Gül budanmış dal dal olmuş
Menevşesi yol yol olmuş
Siyah zülfün tel tel olmuş
Biz şu yerlerden gideli
Gül menevşeye karışmış
Küskün olanlar barışmış
Taze fidanlar yetişmiş
Biz şu yerlerden gideli
Öksüz Âşık der bu sözü
Hakk’a çevirmiştir yüzü
Öldü zannettiler bizi
Biz şu yerlerden gideli

Pir Sultan Abdal

I
Pir Sultan Abdal der mürvetli şahım
Yaram sızlar baş oldu ciğergâhım
Arşa direk direk olmuştur ahım
Açılın kapılar şaha gidelim
II
Güzel âşık cevrimizi
Çekemezsin demedim mi
Bu bir rıza lokmasıdır
Yiyemezsin demedim mi
Yemeyenler kalır naçar
Gözlerinden kanlar saçar
Bu bir demdir gelir geçer
Duyamazsın demedim mi
Bak şu âşıkın hâline
Ne gelse söyler diline
Can ü başı Hak yoluna
Koyamazsın demedim mi
Açıklar harabat olur
Hak yanında hörmet bulur
Mahabbet baldan tatlıdır
Doyamazsın demedim mi
Girelim Ali sırrına
Çıkalım meydan seyrine
Küfrümüz iman yerine
Sayamazsın demedim mi
Pir Sultan Ali şahımız
Hakk’a ulaşır rahımız
On ik’imam penahımız
Uyamazsın demedim mi
III
Bir bülbülcük konmuş dağlar başına
Sal Allah’ım sal sılama varayım
Şahin yuva yapar kendi başına
Sal Allah’ım sal sılama varayım
Bizim evlerimiz dağdan ötedir
Hısım kavim bize ana atadır
Yâd illerde kalmak kula hatadır
Sal Allah’ım sal sılama varayım
Ekinli tarlalar nasıl basayım
Üzerine birkaç kurban keseyim
Bu iş Hak’tan geldi kime küseyim
Sal Allah’ım sal sılama varayım
Atlarım yemin yedi silindi
İki kardeş karşı karşı salındı
Ciğerciğim delik delik delindi
Sal Allah’ım sal sılama varayım

Hayalî

I
Leyla’m gelir deyü yollar gözlerim
Gelmedi gözümde kaldı hayali
Gizli sırrım beyan etmem gizlerim
Serimi sevdaya saldı hayali
Yârim biçare olduğumu bilmiş
Çifte benler beyaz gerdana inmiş
Bu gece seyrettim beyazlar giymiş
Salındı karşıma geldi hayali
Yârimin sevdası vardır başımda
Uyansam karşımda yatsam düşümde
Ne canibe gitsem bile peşimde
Benim ile yoldaş oldu hayali
Der Hayalî hıram ederek yürür
Gece gündüz gitmez karşımda durur
Ben seninim deyü teselli verir
Garip gönlüm ele aldı hayali

Ozan

I
Gerçek âşık olanların
Yüreciği yanar olur
Her canipten şuriş ile
Şevki odu kenar olur
Esirgen âşık kişiyi
Şefaat imandan durur
Susamışları kandırır
Gözü yaşı damar olur
Bir devletlü yoksul olsa
Uslu isen gelme ana
Yazıda kaba ağaca
Ulu kuşlar konar olur
Ozan âşıklar sözünü
Söyle âşıklar dinlesin
Er var içinde od yanar
Er var ana çü nâr olur

Âşık

I
Yüce dağlar duman olmaz
Çeşmim yaşı revan olmaz
Değme kişiye kul olmaz
Ben gönlümü bilmez miyim
Engine saldım özümü
Hakk’a döndürdüm yüzümü
Çekmezem nâdan sözünü
Ben gönlümü bilmez miyim
Arslan gibi çalar çarpar
Kaplan gibi yola bakar
Gökte buluttan nem kapar
Ben gönlümü bilmez miyim
Der ki Âşık yâri söyler
Yaktı derunumu közler
Beş padişahlık yer özler
Ben gönlümü bilmez miyim
II
Ulu ulu kervan geçmiş
Yollar gibi inilerim
Karlı karlı dağlar aşan
Seller gibi inilerim
Yücesinden er haykırmaz
Sığın geyiği böğürmez
Kuş uçmaz kulun yüğürmez
Dağlar gibi inilerim
Canım karılığa düşmüş
Kaynadı ciğerim taşmış
Hocasından ayrı düşmüş
Kullar gibi inilerim
Hayalin benden dolundu
Ah ile bağrım delindi
İçinden beyi alındı
İller gibi inilerim
Yapıdan düşmüş bozulmuş
Top tüfek vurmuş ezilmiş
Kil’selerde haç yazılmış
Taşlar gibi inilerim
Miskin Âşık bilmez n’ider
Evliya gayretin güder
Subha değin tesbih eder
Diller gibi inilerim
III
Dünyayı gezdim dolaştım
Ayrılık gibi dert olmaz
Tatlı canımdan usandım
Ayrılık gibi dert olmaz
Kaçan döndüm yâre baktım
Gözümden kanlı yaş döktüm
Gezdim her belayı çektim
Ayrılık gibi dert olmaz
Hilal kaşı keman değil
Zülfü ahir zaman değil
Be yârenler yalan değil
Ayrılık gibi dert olmaz
Kullar başına gelmesin
Kimse gözyaşın silmesin
Hak düşmanıma vermesin
Ayrılık gibi dert olmaz
Bana inanmayan varsın
Âşık’ın yüreğin yarsın
Neler çektiğimi görsün
Ayrılık gibi dert olmaz

Âşık Hasan

I
Bilmem sarhoş mudur uykudan kalkmış
Taramış zülfünü gerdana atmış
Beyaz ellerine al kına yakmış
Dedim öpüşelim dedi ki yok yok
Dedim selvi nedir dedi boyumdur
Dedim bu güzellik dedi soyumdur
Dedim bu cilveler dedi huyumdur
Dedim kucuşalım dedi ki yok yok
Dedim ölüm yok mu dedi aynımda
Dedim öz vebalım dedi boynumda
Dedim turunçlarım dedi koynumda
Dedim koklaşalım dedi ki yok yok
Dedim yanakların dedi gülümdür
Dedim kâküllerin dedi sünbülümdür
Dedim Garip Hasan dedi kulumdur
Dedim sarmaşalım dedi ki yok yok
II
Gelinin alnına elif yazılmış
Elifin altına benler kazılmış
Azrail gelince başı bozulmuş
Kız iken sevdiğim sen değil misin
Gelinin yüzünde ipek duvaklar
Hani adadığın bunca adaklar
Sultani kiraza benzer dudaklar
Kız iken sevdiğim sen değil misin
Evinin önünde yürüdüm yoldan
Doğrulup bakmadım ar ettim elden
Yanaklar farıksız katmerli gülden
Kız iken sevdiğim sen değil misin
Âşık Hasan şu bahçenin düzüne
Halka halka sürme çekmiş gözüne
Gelin oldum diye bakmaz yüzüme
Kız iken sevdiğim sen değil misin
III
Ne çeker kulların serhat ilinden
Bilinmez Hünkârım görülmeyince
Bunca memleketin kâfir elinde
Kaldı inanmadın ayrılmayınca
Kimi şehit oldu kimi giriftar
Kâfirin elinden inler zâr ü zâr
Estergon’la Budin Eğre’yle Uyvar
Ele geçmez Şahım yorulmayınca
Gaziler başına takıp çelengi
Kırardı Nemçeyi Macar Firengi
Neylesin kulların edemez cengi
Hâl ü hatırları sorulmayınca
Hasan der göklere çıkmıştır ahım
Hüdam bağışlasın çoktur günahım
Temeşvar kal’asın bil Padişahım
Vermeyiz kâfire kırılmayınca

Kul Mustafa

I
Seni terk eylesem kaşları keman
Vefası olmayan yârdan nem kaldı
Cefalım yok mudur göğsünde iman
Divane eyledin arda nem kaldı
Ayrılasın bencileyin eşinden
Bir dem sevda gitmez olsun başından
Bu ayrılık kıldı beni işimden
Arayıp gezerim kârda nem kaldı
Akar gözyaşlarım bir dem silinmez
Kapında kul oldum adım bilinmez
Ko serim sağ olsun yâr mı bulunmaz
Kadrimi bilmeyen yârda nem kaldı
Kul Mustafa der ki severim candan
Gözlerim doludur kan ile nemden
Sevdiceğim fariğ olduysa benden
Çıkayım gideyim şunda nem kaldı
II
Yücesi dumanlı boralı dağlar
İncitmen sunamı yol verin gitsin
Eyyamı şitada bahar erişsin
Eline bir deste gül verin gitsin
Uğratman sunamı kışa borana
Kader kısmet durulmadı çare ne
Eşinden ayrılıp giden ceylana
Düzelin a dağlar yol verin gitsin
Mustafa’m der cemaline doyulmaz
Seni görmeyince takatım gelmez
Dostum gurbet elde yolun bulunmaz
Bir takım kılavuz kul verin gitsin
III
Şu karşıki karlı dağlar
Başı dumanlı dumanlı
İkilikte yâr sevenin
Gönlü gümanlı gümanlı
Gül dererler deste deste
Armağan sunarlar dosta
Gülü bağbandan iste
Bahçe demanlı demanlı
Ben seni severim çoktan
Kaşlar yaydan kirpik oktan
Bir bezirgan gelir şarktan
Aslı Yemenli Yemenli
İşte geldi bahar yazlar
Ötüşür turnalar kazlar
Hatıra değmen şahbazlar
Sizler amanlı amanlı
Kul Mustafa’m der Erenler
Erenlere sır verenler
Hizmetin tekmil görenler
Ölür imanlı imanlı

Kuloğlu

I
İşit avazımı ben de var idim
Uçup gitme bunda konadur bülbül
Senin hub nefesin kalbim evinde
Vücudum şehrini donatır bülbül
Konarsan güle kon dikene konma

Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию (https://www.litres.ru/book/neizvestnyy-avtor-24202785/halk-siirinden-secmeler-69428455/chitat-onlayn/?lfrom=390579938) на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
Halk Şiirinden Seçmeler Неизвестный автор
Halk Şiirinden Seçmeler

Неизвестный автор

Тип: электронная книга

Жанр: Стихи и поэзия

Язык: на турецком языке

Издательство: Elips Kitap

Дата публикации: 25.04.2024

Отзывы: Пока нет Добавить отзыв

О книге: Türklerin asırlardan bu yana bir miras olarak getirdiği halk şiiri geleneği, İslamiyet’in kabulüyle daha da çeşitlenerek devam etmiştir. Hâlen de devam eden edebiyatımızın belki de en çok eser verildiği bu bahçede pek çok çiçek açmış ve pek çok bülbül şakımıştır. Âşık Paşa’dan Pir Sultan Abdal’a, Karacaoğlan’dan Dadaloğlu’na ve Serdarî’den Talibî’ye kadar bu edebiyatın en seçkin kalemlerinin şiirlerini okuyacağınız bu kitapta kültür tarihimizin yolculuğuna siz de katılacaksınız.

  • Добавить отзыв