Sağlam Çocuklar Yetiştirmek

Sağlam Çocuklar Yetiştirmek
Harold S. Koplewicz
Kaygı çağında yaşıyoruz. Hayat hepimiz için eskisinden daha zor. Çocuklarımız için daha da zor olacak. Peki onları hayata nasıl hazırlayacağız? Duygusal olarak sağlıklı, cesur ve bağımsız olmaları için neler yapabiliriz? Hayatın kötü sürprizleriyle ve kaçınılmaz yenilgilerle nasıl baş edecekler?
Dünyaca ünlü psikiyatrist Dr. Harold S. Koplewicz Sağlam Çocuklar Yetiştirmek’te hayatın irili ufaklı türlü zorluklarıyla başa çıkabilen, sağlam, kendi ayakları üstünde durabilen çocuklar yetiştirmek için stratejiler sunuyor, bilimsel araştırma sonuçlarına dayanan İskele Kuramı'nı anlatıyor, pratik uygulamalar, örnek durumlar ve rehber ilkelerle önümüzü aydınlatıyor.
Bu stratejileri ne kadar erken öğrenirseniz ileride o kadar sağlam, mutlu ve başarılı çocuklarınız olacak.
"Ebeveynler çocuğa yapı ve destek sunan iskelelerdir. Korumak ve rehberlik etmek için vardırlar, öğrenmeyi ve risk almayı engellemezler."

Dr. Harold S. Koplewicz
Sağlam Çocuklar Yetiştirmek

Dr. HAROLD S. KOPLEWICZ
Tıp doktoru Harold S. Koplewicz ABD’nin önde gelen çocuk ve ergen psikiyatristlerinden biri. New York City ve Kaliforniya’da San Mateo’da faaliyet gösteren Child Mind Institute’un kurucu başkanı ve yöneticisi. America’s Top Doctors, Best Doctors in America ve New York Magazine’in “New York’taki En İyi Doktorlar” listelerinde adı defalarca geçti. Today, CBS News, CNN, The Oprah Winfrey Show, Anderson Cooper 360 programlarına konuk oldu. The New York Times, USA Today ve The Wall Street Journal’da görüşlerine yer verilen Koplewicz New York’ta yaşıyor.
Joshua’ya, Adam’a ve Sam’e… Baba olmak hayatımın en büyük mutluluğu.
Ben üç oğluma ne öğrettiysem, onlar bana daha fazlasını öğretmiştir.


GIRIŞ
Bir aile kısa süre önce beni görmeye geldi, altı yaşındaki oğulları Henry devam ettiği okulun birinci sınıfından atılmış. Okuma dersi sırasında çocuğun gözü dönmüş ve başka bir öğrenciye bir sürü kurşunkalem fırlatıp goril gibi kükremeye başlamış. Öğretmeni o kadar sinirlenmiş ki okul yönetimi Henry’nin ebeveynlerine oğullarının bir profesyonele görünmeden okula gelmesine izin verilmeyeceğini bildirmiş.
Dışarıdan bakıldığında Henry melek gibi bir çocuktu. Ebeveynleri tepeden tırnağa Amerikalı, iyi görünümlü, uzun boylu, sağlam bir güvenle el sıkışan insanlardı. Oğullarının böyle bir patlama yaşamasına ve sınıftan atılmasına üzüldükleri, mahcup oldukları her hallerinden belliydi. Henry’nin dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), kaygı ya da davranışsal bir sorun yaşıyor olabileceğinden endişeleniyorlardı. Henry’nin babası, “Okul aşırı tepki mi veriyor?” diye sordu.
Ortaya çıkarmamız gereken şey buydu.
Henry ile birkaç dakika konuştuktan sonra sözel becerilerinin müthiş olduğu anlaşıldı. Başta utangaçtı ama sözü yazın yapılan sporlara getirince gözleri parladı. Sonunda ders sırasında yaşadığı patlamanın nedenini açıkladı: Yanında oturan çocuk harfleri yavaş yavaş yazmasıyla alay etmiş, ona “salak” demişti. Bir kitap aldım, Henry kitabı okumaya çalıştı ama çözemediği açıktı, yani harfler ile belli sesler arasındaki bağlantıyı kuramıyordu. Henry diğer çocuklardan daha yavaş olduğunu ve “salak” sözcüğünün kendisine dokunduğunu kabul etti.
Çabucak Henry’de (annesi ve büyükbabasında olduğu gibi) bir tür disleksi olduğunu belirledik, davranışsal bir sorunu yoktu. Öğretmenlerinin iki yıl boyunca bunu nasıl anlamadığına dair hiçbir fikrim yok doğrusu ama Henry’nin akademik açıdan güçlü ve zayıf yönlerinin okuma becerilerine ağırlık verilerek değerlendirileceği özel bir testi de içeren teşhise yönelik bir değerlendirmeye ihtiyacı vardı, sonra da sorununu çözecek bir tedavi uygulanması gerekiyordu. Disleksi tedavi edilebilir. Bu parlak çocuk okumayı yardım alarak öğrenecekti.
Seansın sonunda Henry’nin ebeveynleri sorunu çözecek bir eylem planına sahipti, Henry de kendisini çok daha iyi hissediyordu. Tartıştığımız stratejiler ona bir öğrenme güçlüğüne sahip olmanın pratik sorunlarıyla başa çıkmanın yanı sıra ona ve ebeveynlerine bu engeli kabul etmeyi de öğretecek –terapi ve duygusal– bir destek almaya odaklanıyordu. Ayrılırken Henry bana sarıldı ve birbirimizi bir daha ne zaman göreceğimizi sordu.
O ilk seansın üstünden birkaç ay geçti. Henry çok duyulu (mültisensör) bir yaklaşımın kullanıldığı yoğun bir okuma programına devam ediyor ve yapılan özel testlere göre kendisinin test sırasında fazladan zaman isteyebilecek grupta olduğu anlaşıldı. Henry okumayı öğrenmenin yanı sıra disleksisini utanılacak bir şey gibi değil, onu o yapan şeylerden biri olarak kabul etmeyi öğreniyor. Henry’nin okuması her zaman daha uzun sürecek ama o gerekli ayarlamaları yapıp ayak uydurabilecek. Bundan yıllar sonra üniversitelere başvururken ve SAT sınavlarına girerken fazladan zaman isteme hakkına sahip olacak ve on yıl boyunca kendisini destekleyen bir zaman yönetimi eğitimi almış olacak. Bir bakıma, öğrenme güçlüğü olmayan yaşıtlarına kıyasla bu sürecin zorluklarına daha iyi hazırlanmış olacak.
Henry’nin ebeveynlerine düşen ise çocuklarının kendi sorununu anlayıp ona sahip çıkmasını sağlamak, onun neye ihtiyacı olduğunu anlamak ve ona bununla nasıl başa çıkacağını göstermekti. Aslında onu çok küçük yaştan itibaren bir yetişkin olmak üzere eğiteceklerdi. Henry bir kusuru ya da zayıflığı ebeveynlerinin kılavuzluğunda güçlü bir yana dönüştürecekti. Bunun olduğunu sayamayacağım kadar çok görmüştüm. Bütün aile o “salak” kötü günü hayal meyal hatırlayacaktı.
Ne var ki Henry’nin ebeveynleri hiçbir sorun olmadığında ısrar etselerdi –üzgün, mahcup olduklarında ya da savunmacı hisler içindeyken birçok ebeveynin yaptığı gibi– ve tepkilerini okul değiştirerek ya da öğretmenleri suçlayarak gösterselerdi Henry’nin sorunları daha da kötüye giderdi, hayatının akışı değişirdi. Disleksi tedavi edilmediğinde kişinin kendisine zarar vermesi, intihara sürüklenmesi, antisosyal davranışlar göstermesiyle ilişkilendirilir. Adalet sisteminde gençlere yönelik ıslah programlarına dahil olan çocukların yüzde yetmişinde disleksi vardır.
Henry’nin ebeveynleri aşırı tepki verip başka bir uca savrulsalardı ve çocuklarına asla kendi başının çaresine bakamayacak hasarlı bir malmış gibi davransalardı ona oldukça büyük zarar vermiş olurlardı. Ebeveynleri durumdan memnun değildi ama rahatsızlıklarını bir kenara bırakmışlar, oğullarına ihtiyaç duyduğu yardımı sunmuşlardı ve bunu yaparken de ileride hem onun hem ailenin karşılaşabileceği ciddi olması olası bir dizi sorunu engellemişlerdi.
İnsan hayatında çok erken tarihlerde sorunları engelleyebilmek ve ıstırapları en aza indirebilmek, çocuk ve ergen psikiyatrisinde uzmanlaşmaya karar vermemin nedenidir. Bir çocuğu altı ayda tedavi edebilir, sağlıksız alışkanlıklar yerleşmeden onun işleyişi ve davranışlarında ciddi bir ilerleme görülmesini sağlayabilirim. 2009 yılında Child Mind Institute’u (Çocuk Zihni Enstitüsü) da ıstırap çeken ailelere ve çocuklara erkenden etkili bir tedavi sunmak için kurdum. Bir kamusal sağlık krizini göğüsleyebilmek için çocukların akıl sağlığına odaklanmış, kâr amacı gütmeyen bağımsız bir kuruluşa ihtiyacımız olduğu kanısına varmıştım. Child Mind Institute’un hazırladığı Çocukların Zihinsel Sağlığı Raporu’na (Children’s Mental Health Report) göre on sekiz yaşın altında on yedi milyon çocuk teşhis edilebilir bir akıl hastalığından mustariptir. Beş çocuktan biri. Akıl hastalığından mustarip çocukların sayısı, astım, fıstık alerjisi, şeker hastalığı ve kanserden etkilenen çocukların toplam sayısından fazladır. Ne var ki bu çocukların üçte ikisi yanlış bilgilendirme ve toplumsal damga nedeniyle asla yardım almayacaktır. Bu da okulu erken bırakma, madde kullanımı bozukluğu, intihar düşünceleri ve teşebbüsleri riskinin artmasına yol açmaktadır.
Child Mind Institute’un New York City ve San Francisco Körfez Bölgesi’ndeki klinik merkezlerinde ekiplerimiz her gün ihtiyaç içindeki çocuklarla –ve ebeveynleriyle– görüşüyor. Kırk sekiz eyaletten ve kırk dört ulustan on bini aşkın gencin hayatını değiştirdik. Daha fazla sayıda muhtaç çocuğa yardımcı olmanın yollarını da her zaman arıyor ve geliştiriyoruz. Okul ve topluluk programlarımız sayesinde ülkenin dört bir yanındaki toplantılarda yüz binden fazla çocuğa ulaştık. İnteraktif web sitemiz childmind.org ayda iki milyonu aşkın ziyaretçiye umut ve cevap veriyor. Son teknolojinin kullanıldığı açık bilim araştırma programımız, teşhiste ve tedavide devrim yaratacak bir çaba içinde akıl hastalıklarının biyolojik işaretlerini araştırıyor. Verilerimizi dünyanın dört bir yanından binlerce biliminsanıyla ücretsiz paylaşıyor, keşif sürecine ivme katıyoruz. Child Mind Institute hiçbir çocuğun ıstırap çekmediği bir gelecek hayal ediyor ve biz de bahsettiğimiz krizle başa çıkabilmek için çok sayıda araştırma, tıp ve topluluk programıyla kesişen bir hareket oluşturduk.
Yine de en önemli müttefikimiz ebeveynlerdir. Sunduğumuz ilgi ve özen muazzam boyutlarda olmasına, hastalarımız çeşitlilik göstermesine rağmen ebeveynler arasında ortak meseleler ve kaygılar olduğunu fark etmeden edemiyoruz. Hepsi de hata yapmalarının çocuklarını incitmesinden endişeleniyor. Çocukları için aşırıya kaçmaktan ya da yaptıklarının yeterli olmamasından ötürü kaygılanıyorlar. Onlara daha mı sert davranmaları gerektiğini ya da yeterince katı davranıp davranmadıklarını merak ediyorlar. Onları Child Mind Institute’a getiren her ne olursa olsun, altta yatan kaygı hepsinde aynı: Çocukları kendi başlarının çaresine bakabilen yetişkinlerden olacak mı? Hepimiz her gün evlerine ebediyen geri dönen üniversite mezunlarıyla ilgili yeni istatistikleri, araştırmaları görüyoruz; ebeveynlerinin yirmili, otuzlu yaşlarında (ve daha da sonrasında) maddi olarak çocuklarını desteklemeyi sürdürdüğünü işitiyoruz. Birçok ebeveyn çocuklarının hayatın zorluklarıyla kendi başlarına başa çıkma becerilerine sahip olmadığından korktuğunu anlatıyor bana. “Ya bana bir şey olursa, ya yanında olup da her şeyin yolunda gitmesini sağlayamazsam?” diye soruyorlar.
Ebeveynlerin korkularını ve hayal kırıklıklarını anlıyorum. Çocukları doğmadan önce geleceğin başkanını, beyin cerrahını ya da sanatçısını yetiştirmenin hayalini kuruyorlardı. Çocuklara ilişkin pembe hayallerle, grup kucaklaşmalarıyla, ön sırada gururlu anne pozlarıyla, Instagram’a koymaya değer tatillerle ebeveynliğe adım atmak çok doğal. Sevinçler tahmin edilir, sorunlarsa her zaman ebeveynleri şaşırtmış görünür.
Çocuğunuz bir akıl sağlığı bozukluğundan mustarip olsa da olmasa da bu geçerlidir. Sosyal medya zorbalığından, Tide Pods deterjanı yemek gibi YouTube’daki tehlikeli meydan okumalardan üniversiteye girme baskısına ve rekabetin artmasına varıncaya dek modern ebeveynlerin kaygıya kapılmalarını gerektirecek o kadar çok gerekçe var ki her türlü avantaja sahip olanlar bile kaygılı (örnek: üniversiteye giriş skandalı olarak da bilinen ve aktrisler Felicity Huffman ile Lori Loughlin’i kapana kıstıran Operation Varsity Blues). Helikopter ebeveynlik, kar küreyici ebeveyn, odacı ebeveyn ve Kaplan Anne ebeveyn modeli hakkında bir şeyler duyuyorsunuz. Peki hangisi doğru? Otoriter olmak mı gerekiyor, hoşgörülü olmak mı? Yoksa ikisinin arasında bir yol tutmak mı gerekiyor?
Ebeveynler duygusal olarak sağlıklı, cesur, bağımsız çocuklar yetiştirmekle ilgili rehberliği her zaman doğru yerlerde aramıyor. Dr. Google’a başvurduklarında ânında bir bilgi seliyle karşılaşıyorlar ama o bilgilerin olgulara dayalı, uygulanabilir ya da son araştırmalarla güncellenmiş olup olmadığı belli değil. Child Mind Institute’taki klinik ekiplerin bu internet ortamındaki gürültü hakkında her gün ebeveynlerle görüşmeleri gerekiyor. İnsanları Google’da arama yaptıkları için suçlamıyorum. Çaresizce bilgiye ihtiyaç duyuyor ve o sırada ellerinin altındaki araçları kullanıyor olabilirler. Ama o araçların eğitimli uzmanlarca doğrulanıp onaylandığı güvencesi bulunmuyor. Blog yazarı annelerin vardığı sonuçlar mutlaka bilimsel kanıtlara dayanmıyor. Çocuklar ve ebeveynler, gündelik hayatta yetkinliği ve dayanıklılığı öğrettiği araştırmalarla doğrulanmış, ayrıca gençlerde kaygı ve depresyonu önlediği kanıtlanmış güçlendirici stratejilere büyük ihtiyaç duyuyor.
İleride bağımsız birer yetişkin olacak çocuklarını yetiştirmekle ilgili bize danışan ailelerden sürekli aynı kaygılar ve sorunlar geldiği için klinik ekiplerimizle bir araya geldik ve her aile, her çocuk, her yaş, her gelişim evresi için işe yarayacak ebeveynlik ilkelerini birlikte belirlemeye ve oluşturmaya başladık.
Hiç öyle kolay bir iş değildi!
Yine de bu işi bizden daha iyi kim yapabilirdi ki? Child Mind Institute klinik ekipleri ve benim deneyimlerimiz toplandığında ailelerle çalışma konusunda yüzlerce yıllık deneyime sahiptik. Seçilmiş bir grup meslektaşıma danışarak bu kitapta sunulan bütünlüklü ebeveynlik stratejisini formüle ettim. İsimlerini bir sonraki sayfada sıraladığım bu meslektaşlarım klinik çalışanı ve daha da önemlisi ebeveyn olduklarından benzersiz ve çeşitlilik gösteren deneyimleriyle dikkat çekici genişlikte ve derinlikte bilgiye sahiplerdir.

• David Anderson, PhD, National Programs and Outreach (Ulusal Programlar ve Erişim) kıdemli yöneticisi; DEHB ile davranış bozukluklarından mustarip çocukların ve ergenlerin tedavisinde uzman doktor
• Jerry Bubrick, PhD, Anxiety Disorders Center’da (Anksiyete Bozuklukları Merkezi) kıdemli klinik psikolog ve Obsessive-Compulsive Disorder Service (Obsesif Kompulsif Bozukluk Servisi) yöneticisi
• Rachel Busman, PsyD, Anxiety Disorders Center’da (Anksiyete Bozuklukları Merkezi) kıdemli yönetici ve Selective Mutism Center (Seçici Suskunluk Merkezi) yöneticisi
• Matthew M. Cruger, PhD, Learning and Development Center’da (Öğrenim ve Gelişim Merkezi) kıdemli yönetici
• Jill Emanuele, PhD, Mood Disorder Center’da (Ruh Hali Bozukluğu Merkezi) kıdemli yönetici
• Jamie M. Howard, PhD, Anxiety Disorders Center’da (Anksiyete Bozuklukları Merkezi) kıdemli klinik psikolog ve Merkez’deki Trauma and Resilience Service’ta (Travma ve Dayanıklılık Servisi) yönetici
• Stephanie Lee, PsyD, ADHD and Behavioral Disorders Center’da (DEHB ve Davranış Bozuklukları Merkezi) kıdemli yönetici
• Paul Mitrani, MD, PhD, New York City’de klinik yöneticisi, çocuk ve ergen psikiyatristi
• Mark Reinecke, PhD, ABPP, San Francisco Körfez Bölgesi klinik yöneticisi ve kıdemli klinik psikolog
Ebeveynlere öğrettiğimiz stratejiler bilimsel araştırmalara, klinik çalışanlar olarak ilk elden deneyimlerimize ve ebeveynler olarak kişisel deneyimlerimize dayanıyor ve çocukların halihazırdaki sorunlarıyla baş etmelerine, gelecekteki sorunları engellemelerine, kendilerini toplamayı öğrenmelerine, güçlü bağımsız bir çizgi geliştirmelerine, böylece sorunlarını çözmek için ebeveynlerine çok fazla bel bağlamamalarına yardımcı olacak sosyallik ve etkinlik yanlısı davranışları teşvik etmeyi amaçlıyor.
Bu stratejileri ne kadar erken öğretirseniz ilerde o kadar iyi çocuklarınız olur.
Felsefemiz, iyi ebeveynliğin çocukları kurtarmakla ilgisinin olmadığıdır. İyi ebeveynlik çocuklara uyum sağlama araçlarının nasıl kullanılacağını öğretmek, doğru durumda doğru aracı seçip almaya teşvik etmekle ilgilidir; böylece kendi başlarına serpilip gelişebilir ve kaçınılmaz yenilgilerin üstesinden gelebilirler. Çocuklar her zaman her şeyde başarılı olamaz ama denemeleri gerekir ve ebeveynler de onlara nasıl denemeleri gerektiğini öğretmelidir. Ebeveynlik çocukların başarısız olmalarını ve kendilerini incitmeden büyümelerini desteklemekle de ilgilidir. Çocuklar yanılıyor bile olsalar, kendi kararlarını almaya yönlendirilmediklerinde, nasıl daha akıllıca kararlar alabileceklerini öğrenemezler. Hoşgörülü ebeveynlik ya da kontrolcü ebeveynlik tutulası yollar değildir.
Peki hangi yol tutulasıdır?
Stresle başa çıkabilen ve hatalarından ders çıkarabilen dayanıklı, kendi kendilerini savunabilen çocuklar yetiştirmenin felsefi ve pratik püf noktası “yapı iskelesi ebeveynliği” dediğimiz şeydir. Ebeveynler büyürken çocuğa yapı ve destek sunan iskelelerdir. Korumak ve rehberlik etmek için vardırlar, öğrenmeyi ve risk almayı engellemezler.
Yapı iskelesi olmanın çerçevesini kurma işi, bir bebeği eve getirir getirmez onun için destekleyici bir ortam yaratma biçiminizle başlar. Yapı iskelesi olmanın koçluk veçhesi dört beş yaşlarında, çocuklar sosyal etkileşimlere girmeye ve zorluklarla karşılaşmaya başladığında başlar. Ama destek ve teşvikler yoluyla yapı iskelesi olmak çocukluk, ergenlik ve genç yetişkinlik boyunca devam eder. Göreceğiniz üzere her bölümde çocuklara (dört ile on iki yaş arasında) ve ergenlere (on üç yaş ile on dokuz yaş arasında) ebeveynlik için özel kılavuz ilkeler sundum. Çocuğunuz büyüdükçe sizin yapı iskeleniz de farklı talepleri karşılamak üzere değişecektir ama temel felsefe aynı kalır. Yapı iskeleniz yapı ve destek sunmak için vardır, kontrol etmek ya da kurtarmak için değil.
Klinik pratiğimizde binlerce çocukla birlikte çalıştığımızdan, yapı iskelesi yaklaşımının sizinki gibi ailelerde nasıl işlediğini anlatmamı sağlayacak çok sayıda örnek bulunuyor. Bu kitaptaki hikâyeler gerçektir, sadece bahsi geçen ailelerin mahremiyetini korumak için isimleri ve tanımlayıcı ayrıntıları değiştirdim. Çocuğunuza bir bozukluk teşhisi konmuş olsun olmasın, bu sayfalarda anlatılan ailelerle ortak noktalar bulacağınıza ve onların deneyimlerinden değerli fikirler edineceğinize eminim.
Yapı iskelesi yaklaşımıyla ebeveynlik stratejileri bugün hiç olmadığı kadar önemli. En istikrarlı ebeveynlerin en sağlıklı çocukları bile önceki kuşakların maruz kalmadığı kadar büyük bir stresle baş etmeye çalışıyor. Anneler ve babalar uzun saatler boyunca çalışıyor, sanal bir çocuk bakıcısı olarak internetten yararlanmak zorunda kalıyorlar. Birçok kuşağın bir arada yaşadığı ailelerin ve sıkı bağlara sahip toplulukların oluşturduğu “köyler” hızla kaybolup gidiyor, hatta birçok kişi için çoktan kaybolup gitti bile. Hatalı ebeveynlik tarzlarının ortaya çıkması, çocukların kaygıları, bağımlılıkları ve yetersizliklerini artırmak için biçilmiş kaftanmış gibi görünüyor. Aşırı hoşgörülü ve otoriter ebeveynlik modelleri cevap değil. Yapı iskelesi yaklaşımına dayalı ebeveynlik, çocuklara sarsılmaz bir destek sunarken onları daha yukarı tırmanmaya, yeni şeyler denemeye, hatalarından ders çıkararak büyümeye teşvik etmenin tek etkili yolu. Child Mind Institute’a gelen ailelerin işine yaradı, sizin de işinize yarayacaktır.

1
Ebeveyn Desteğinin Mimarisi: Yapı İskelesi Kurmayı Anlamak
Amerikalı psikolog Jerome Bruner, bir çocuğu eğitmenin en iyi yolunu ifade edecek bir metafor olarak yapı iskelesi sözcüğünü ilk kez 1976 yılında kullanmıştı. Bruner’ın kuramı işbirliğine dayalı öğrenmeyle ilgiliydi; bir ebeveyn ya da öğretmenin, sözgelimi yeni bir matematik becerisi öğrenirken öğrenciye kılavuzluk etmesini, sonra çocuk o beceride ustalaştığında öğretmen ya da ebeveynin o beceriyi öğretmeyi kesip sonraki beceriyi öğretmeye geçmesini öngörüyordu.
Biz de Dr. Bruner’ın yapı iskelesi fikrinin özünde yatan, bir otorite figürünün çocuğa bağımsızlık yolunda kılavuzluk etmesi düşüncesini aldık, genişlettik ve yeniden tanımlayarak sadece eğitim bağlamında değil, duygusal, sosyal ve davranışsal bağlamda da ebeveyn desteği ve kılavuzluğunu yeniden tanımladık.
Ebeveynin yapı iskelesi kurması görsel, sezgisel ve yalın bir metafordur.
Şöyle düşünün: Çocuğunuz “yapı”dır. Siz de ebeveyn olarak bu binayı çevreleyen yapı iskelesisiniz. Yapı iskelesi olarak amacınız ise destek ve yapı sunmak, çocuğunuzun belli bir yönde ya da tarzda büyümesini engellemek değil.
Bütün etkili yapı iskelelerinin dikey direkleri ya da sütunları ve yatay kalasları vardır, bu bileşim yapının tamamını güvenli ve sağlam kılar.
Yapı iskelesi yapı ile aynı hızda yükselir.
İlk “katlar”da daha geniştir, güçlenmeyi ve büyümeyi mümkün kılan o sağlam temeli sunar. Bina daha da yükseldikçe yapı iskelesinin önemi azalır.
Binadan bir parça düşerse yapı iskelesi oradadır, düşen parçanın yakalanmasını ve hızlı onarımların yapılmasını sağlar.
Nihayetinde bina tamamlanıp tümüyle kendi ayakları üstünde durmaya hazır hale geldiğinde ebeveynlerin kurduğu yapı iskelesi de indirilebilir. Binanın bütün kısımları tam olarak aynı zamanda tamamlanmış olmayabileceği için yapı iskelesi de parça parça indirilebilir. Ayrıca gerek duyuldukça yapı iskelesinin bazı parçaları yeniden takılabilir.
YAPI İSKELESINI AYAKTA TUTAN SÜTUNLAR
Ebeveynler olarak bütün kararlarınızın çerçevesi yapı iskelenizin üç sütunudur: yapı, destek ve teşvik. Bu sütunlara yaslanarak çocuğunuzun özgüvenini, özsaygısını ve ayak uydurma becerilerini artırabilirsiniz, böylece kendi kendilerini destekleyen, teşvik eden ve yapılandıran ebeveynler haline gelirler. Bir çocuk nihayetinde kendi kendisine yapı iskelesi kurabilsin diye siz ona yapı iskelesi olursunuz.
Yapı rutinleri iletişim tarzını, evdeki kuralları, düşünme biçimlerini; yapı iskelenizin dayandığı bütün altyapıyı içerir. Yatma vakti ve ödev saati gibi, geç yapılan pazar kahvaltısı ya da cuma gecesi film saati benzeri aile bağlarını güçlendiren ritüeller gibi ev içinde öngörülebilir rutinler, kuralları bozmanın sınırları ve sonuçlarının tutarlı olarak belirlenmesi, çocuk istiyor görünse de görünmese de ebeveyn ilgisi ve varlığı çocuğun güvenlik duygusu açısından önemlidir. Çocuklarınız küçükken yapılandırılmış bir ev ortamı kurarak başarılı bir yetişkin olmanın zorunlu bir bileşeni olan istikrar konusunda rol modeli olursunuz ve kendinizle çocuklarınız arasında onlar yetişkin olurlarken güçlenip gelişen güvenli bir bağ kurarsınız.
Duygusal empati kurarak ve değer vererek destekleyin. Çocuğun duyguları dinlenmeye ve kabul edilmeye ihtiyaç duyar, yargılanmaya ve önemsiz addedilmeye değil. Ebeveynlerin çocuklarına, “Ağlayacak bir şey yok,” demesi onların duygularını değersiz kılar ve temel bir düzeyde kendilerinden kuşku duymalarına neden olur. Oysa hissettikleri yanlış değildir. Sadece öyle hissetmişlerdir. Duygularını adlandırmaları ve onları ebeveynleriyle açıkça konuşmaları öğretilen çocuklar zor duyguların nasıl işleneceğini öğrenirler, bu da reddedildiklerinde ve başarısız olduklarında kendilerini toplamalarına yardımcı olur. Yetişkinlikte onlara musallat olabilecek, ilişkilerini ve meslek hayatlarını olumsuz etkileyebilecek psikolojik meseleler –anksiyete ve kaygı– geliştirme ihtimalleri azalır. Destek sunmak, gerektiğinde müdahalede bulunmak anlamına da gelir. Çocuğunuzun bir akıl hocasına ya da terapiste ihtiyacı varsa profesyonelleri devreye sokmak için durumun ağırlaşmasını beklemeyin. Son olarak, destek vermek öğretici talimatlar vermek anlamına gelir. Çocuğunuzun, bir sınava hazırlanmaktan tutun arkadaşlık kurmaya varıncaya dek bir dizi beceriyi öğrenmesi gerekebilir. Yapı iskelesi olarak sizin rolünüz koçluk etmek ve talimat vermek olacaktır, işi çocuğunuzun elinden alıp onun yerine yapmak değil. Çocuğunuza matematik öğretme işini bir başkasına devredebilirsiniz ama ona hayat becerilerini ve değerlerini öğretsin diye birini tutmamalısınız. En güçlü destek doğrudan ebeveynden gelir.
Teşvik çocuğunuzu yeni şeyler denemeye ve risk almaya doğru hafifçe itelemektir. Çocuklar başarısız olduklarında, illa ki olacaklardır, yaşanan şeyin “neden”i üzerine onunla konuşarak gelecekteki cesaretini teşvik edin. Neyin yanlış olduğu ve neyi geliştirebilecekleri bilgisinden güç alan çocuklar bisiklete yeniden binmeye, sahneye ya da sahaya yeniden çıkmaya can atacaklardır. Çocuklarınızı başarısızlık riski almaya teşvik etmezseniz onlara korkmayı ve bağımlı olmayı öğretirsiniz.
Bu süreç boyunca düzeltici geribildirimler vererek ve çocuğunuzun yetkinlik duygusunu artırarak rol modeli olmanız ve olumlu davranışları öğretmeniz gerekir. Rol modeli olmak bağımlılık yaratmaz, bağımsızlığı teşvik eder. Danışan topluluğumuzda ebeveynler yapı iskelesini ayakta tutan sütunlara odaklanmış olsalardı pek çok acı ve ıstırap önlenmiş olurdu.
YAPI İSKELESININ KALASLARI
Ebeveyn olarak kurduğunuz yapı iskelesinin kalasları sabır, sıcaklık, farkındalık, duygulara kapılmama ve izlemedir. Çocuklarınız gelişip gurur duyabileceğiniz türde yetişkinlere dönüşürken bu kalaslar üstünde durursunuz. Bizler evimizde kendi çocuklarımızla bunları kullandık ve binlerce ebeveyni aynısını yapmaları için eğitip büyük bir başarıya tanık olduk.
Sabır. Aynı dersi tekrar tekrar öğretmeniz gerekse de süreklilik gösterin.
Sıcaklık. Empati, şefkat ve iyilik örneği olun. Sınırlar koyarken bile sevginizi ve şefkatinizi gösterin. Sıcaklık göstermenin bağımsızlığı güçlendireceği akla yatkın görünmeyebilir ama bilimsel kanıtlar bunu destekliyor.
Farkındalık. Çocuğunuzun duygusal ve pratik ihtiyaçlarına, saiklerine kulak verin, tabii kendinizinkilere de.
Duygulara kapılmama. Ne kadar üzgün olursanız olun ya da ebeveynlik zaman zaman ne kadar zor gelirse gelsin sükûnetinizi koruyun.
İzleme. Çocuğunuzla ilgili neler olup bittiğini yakından izleyin ve desteğinizin ona faydası olduğundan emin olun.
YAPI İSKELESI KURMA STRATEJILERI
Gerçek mimari yapı iskelesinde olduğu gibi bu destekleyici ızgara belli yapı stratejileriyle yükseltilir. Ebeveynlikte yapı, destek ve teşviki en iyi biçimde sunmanızı ve kalasları yerleştirme becerilerinizi en iyi biçimde kullanmanızı sağlayan on strateji vardır. Bizim stratejilerimizi benimserseniz çocuklarınızı güçlü, yetkin bireyler olacak şekilde yetiştirirsiniz. Bundan sonraki bölümlerde bu stratejilerin nasılları ve nedenleri ayrıntılı olarak anlatılacak ama burada her birini kısaca gözden geçirelim.
Önce Kendinizi Güvende Hissedin. Kendinize özen göstermeniz temel bir yapı iskelesi ebeveynliği becerisidir. Yapı iskeleniz sağlam değilse çocuğun “binası”ndan düşen parçaları tutacak kadar güçlü olmayacaktır. Yapının yukarı doğru yükselmesine kılavuzluk edecek kadar istikrarlı olmayacaktır. Yapı iskelesi sallantıdaysa şöyle güçlü bir kriz bütün binayı –yapı iskelesini ve binayı– yerle yeksan edebilir.
Yeni Bir Plan Çizin. Mimaride plan, bir yapının tasarımının teknik çizimidir, şablonudur. Bir yapı projesi bu tür bir planla başlar. Beyinlerimiz davranışlarımızın planıdır, milyonlarca yıllık evrimin neticesinde çizilmişlerdir. Ama beyin planının bazı veçhelerinin modası geçmiştir ve modern hayat açısından fazla anlam taşımaz. Bugün ebeveynliğin işine yarayacak bir yapı iskelesi inşa etmek için modası geçmiş eski planı kazımanız, o kadar kapalı olmayan, eklemelere ve genişlemelere epey yer ayıran açık bir plan çizmeniz gerekir.
Sağlam Bir Temel Atın. Ebeveyn çocuk ilişkisi, üstüne yapı iskelenizi inşa ettiğiniz temeldir, zemindir. Bu temel, duygusal olarak hazır olma, olumlu motivasyon, açık mesajlar verme ve tutarlı kurallardan oluşan sağlam bir karışımla atılırsa çocuğunuz bu sağlam temele dayanarak güvenle yükselip büyüyecektir. Temelin betonu duygusal mesafe, olumsuz motivasyon, muğlak mesajlar, tutarsız kurallardan oluşan kalitesiz bir karışımsa çocuğunuz da sağlam ve güvenli olmayan bir temele dayanarak yükselme ve büyüme mücadelesi verecektir.
Sağlam Durun. Kendinizi güvenceye almış, güzel bir plan çizmiş, sağlam bir temel atmış olsanız bile, hayatta sizin kontrolünüz dışındaki koşullar nedeniyle çocuğunuzun binasının yanı sıra yapı iskelenizin de sarsılacağı zamanlar olacaktır. Yapı iskeleniz bu talihsiz, öngörülemez zamanlarda sağlam değilse çocuklarınız gelişimleri sırasında başa çıkacak donanımı edinmedikleri duygulara ve deneyimlere açık ve onlardan etkilenebilir hale gelebilir. Ama siz bütün vidaları, cıvataları sağlamlaştırır, yapı iskelesini zorluklara hazırlarsanız çocuklarınıza fırtınalı dönemlerde kılavuzluk edebilirsiniz, böylece bu zamanı kendilerinden emin ve güvenli biçimde atlatır, bir sonraki zorlukla karşılaşmaya hazır olurlar.
Onların Seviyesinde Kalın. Bir evin zemin katında dururken çatıdaki biriyle konuştuğunuzu hayal edin. Hiç kolay değildir. Çatıdakinin sizinle “yüksekten” konuşması ya da bağırması gerekir. Konuşmanın fazlasıyla büyük bir dert olduğuna da karar verebilir. Aranızdaki mesafe açık, rahat bir iletişimi imkânsız hale getirir. Şimdi çocuğunuzun binasıyla sizin yapı iskelenizin aynı seviyede olduğunu gözünüzde canlandırın. Kısa bir mesafeden doğrudan konuşabilir, birbirinizin gözlerinin içine bakabilir, etkili iletişim kurabilirsiniz. Açık iletişim hatları kurmak ve korumak için yapı iskelenizi çocuğunuzun binasıyla aynı seviyede tutun. Dürüst ve sahici olarak “o seviyede” kalın.
Büyümeyi Motive Edin. Bir çocuk yeni beceriler öğrenirken binası yükselecek ve genişleyecektir. Öğrenmek denemek ve bazen de başarısız olmak anlamına geldiğinden çocuğun inşası yeni kısımlar ve parçalar ekleme sürecidir. Yapı iskelesi binanın düşen parçalarının tutulması, malzemelerin toplanmasına yardımcı olunması ve yeni eklemelere uygun araçların seçilmesi için hep oradadır. Bazı çocukların binaları bir gökdelen gibi doğruca yukarı tırmanacaktır. Bazılarıysa geniş bir çiftlik evi gibi dışa doğru açılır. Çocuğun binasının tarzı size bağlı değildir. Ebeveynin yapı iskelesi çocuğun büyüyüp aldığı şekle uyum sağlamalıdır. Sizin büyümeyi engelleme ya da kontrol etme yönünde göstereceğiniz herhangi bir çaba onu gerçekten güdük bırakabilir.
Güç Toplayın. Çocuğunuzun binası büyüyor, sizin yapı iskeleniz de yakın ama açık bir mesafeyle onun yanında yükseliyor. Bu etkileyici büyümeyi güçlendirmek için çocuğunuzun cesaret, özgüven, dayanıklılık ve azim gibi çelik kirişler yerleştirmesine yardımcı olabilirsiniz. Bu iç kuvvetle birlikte içinde “yaşayacak” bir binadan fazlasına sahip olacaktır. Kötü hava koşullarına dayanacak ve zor zamanlarda ayakta duracak bir kalesi olacaktır. Onun içindeki çeliği ona kılavuzluk edip onu destekleyerek, sınandığınızda ve güçlü olmanız gerektiğinde hangi araçların en yararlısı olduğunu davranışlarınızla göstererek sağlamlaştırabilirsiniz.
Gerçekçi Sınırlar Koyun. Yapı iskeleniz büyümeyi asla engellememeli ya da çocuğunuzun binasının alacağı şekle girmesini önlememelidir. Ne var ki binanın güvenlik standartlarına uyması gerekir. Bir inşaat alanındaki baş müteahhit gibi ebeveynlerin de çocuklarının gelişiminde kalite kontrolü korumaları, çocuklarının büyümelerinin “kurallara uygun olmasını” sağlamaları gerekir. Bunu sınırlar koyarak ve kötü davranış için sonuçlar uygulayarak yaparsınız. Bir şeylerin kayıp gitmesine izin verirseniz bina, içinde yaşanacak kadar sağlam ve güvenli olmayacaktır.
Koşulsuz Destek Verin. Çocuğunuzun binasının mimarisi sizin zevkinize uygun olmayabilir. Ama kişisel tercihleriniz önemli değildir. Önemli olan, çocuğun binasının istikrarlı ve güçlü olması, sizin yapı iskelenizin yapılandırmak ve düşen parçaları tutmak üzere orada olmasıdır. Onun lüks apartman dairesini Victoria dönemine özgü tuhaf bir eve çevirirseniz ya da onun binasının bir gün mucizevi biçimde hayalinizdeki eve dönüşeceğini düşünerek kendinizi kandırırsanız yapı iskeleniz yapıya gereği gibi uymaz ya da gerekli desteği sunmaz. Onun binasını, size tuhaf görünse de olduğu gibi kabul edin. Yapılıp bittiğinde orada o yaşayacak, siz değil.
Çatlakları Onarın ve En Aza İndirin. Bina yukarı doğru yükselirken inşaat ekibi her zaman çatlakları arar. Bütün çatlaklar önemli değildir. Bazıları sadece estetiktir, azıcık çimentoyla kapatılır. Bazıları daha büyüktür ve özel dikkat gerektirir. Binadaki çatlakları taramanın yanı sıra yapı iskelesindeki hasarı da kontrol etmeniz gerekir. Yapı iskelesinin iyi bir onarım halinde tutulması, inşaat açısından binanın korunması kadar önemlidir.
Modern hayatın baskıları altında çocuk yetiştirmenin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Bir hata yapma ya da çocuğunuza geri dönülemez zararı olacak bir şey yapma konusunda muhtemelen kaygı duyduğunuzun da farkındayım. Çocuklarınıza hayat yolunda eşlik etmek oldukça streslidir ve doğru olanı yapıp yapmadığınızla ilgili düşünceler kaygılanmanıza yol açabilir. Bir akıl hastalığı ya da bir davranış bozukluğu bütün bunları daha da zorlaştırır.
Biraz önce tartıştığımız yapı iskelesi stratejilerini kullanarak bu kaygılara bir nokta koyabilirsiniz. Hayatın engelleri ve güçlükleri karşısında çocuğunuza kılavuzluk etmek, evde aile içindeki gerilimi azaltmak, öfke patlamalarına, kapıların çarpılmasına, akşam yemeği sırasındaki tuhaf sohbetlere son vermek için aradığınız çözüm bu stratejilerde yatıyor.
Sütunları (yapı, destek ve teşvik) aklınızdan çıkarmaz, kalasları (sabır, sıcaklık, farkındalık, duygulara kapılmama ve izleme) iyi çakarsanız, özellikle de işler zorlaştığında daha iyi bir ebeveyn olursunuz. Bu stratejileri kullandığınız takdirde büyüyüp kendilerinin en iyi halini bulacak yetkin, meraklı, becerikli çocuklar yetiştirebilirsiniz. Ayrıca ergenlikte ayakta kalacak ve yetişkinlikte daha da güçlenecek bağlar kurabilirsiniz; çocuklarımız ve kendimiz için istediğimiz de budur zaten.

2
Önce Kendinizi Güvende Hissedin
Ebeveynin yapı iskelesi çocuğun “binasının” çevresindeki dış yapı ve destektir. İlk günlerde yapının sağlam bir çerçevesi yoktur. Şükürler olsun ki binayı çevreleyen güçlü ebeveyn yapı iskelesi binanın çökmesini engeller.
Şimdi şöyle, yapı iskelesi güvenli değilse binanın yukarı doğru büyümesine kılavuzluk edecek kadar güçlü ve istikrarlı olmayacaktır. Yapı iskelesi fazlasıyla çürükse zorlu bir kriz bütün yapıyı –yapı iskelesini ve binayı– yerle yeksan edebilir.
Çocuğunuzu etkili biçimde yetiştirebilmek için kendi yapı iskelenizi güvenli kılmanız ve güçlendirmeniz esastır.
Kırk yaşındaki Lisa, on yaşındaki oğlu Max’i haftalık seansına getirdiğinde, önce benimle birkaç dakika baş başa görüşmek istemişti. Sıradışı bir istek değildi bu, Lisa peşimden ofisime girerken Max bizi resepsiyonda bekledi.
Lisa bir koltuğa oturdu, ağır çantasını yere bıraktı ve başını iki yana sallamaya başladı. “Berbat ettim,” diyordu. “Feci.”
“Ne oldu?”
Olay hafta sonu başlamıştı. “Dördüncü sınıfa giden tüm çocukların pazartesi gününe, evde yapılmış bir Rube-Goldberg makinesi getirmesi gerekiyormuş, hani bir düzenek oluyor ya, bir hareket diğerini tetikliyor, sonra bir diğerini, o tür bir alet işte. Benim bu projeden ancak cumartesi sabahı haberim oldu. Ben durduk yere çıkan bu projeden yakınmak için başka bir anneyi aradığımda kadın bana oğluyla birlikte haftalardır bu proje üzerine çalıştıklarını söyledi. Max’e neden bana daha önce söylemediğini sordum, omuzlarını silkip geçti.”
Lisa finans sektöründe, baskının çok yüksek olduğu bir işte tamzamanlı çalışıyor. Max’in babası o hafta sonu evde değilmiş, bu yüzden Lisa oğlunun projeyi tamamlamasına tek başına yardım etmiş. “Ben mekanik işlerden anlamam, Max de anlamıyor, galiba o nedenle bu projeden kaçtı biraz,” diyordu Lisa. “Rube-Goldberg makinesinin dönem projesi olduğunu, ders notunun dörtte birini etkileyeceğini öğrendim. Sınıftaki bazı çocukların ebeveynleri mühendis, bana makinelerinin fotoğraflarını attılar; tren rayları mı dersin, makaralar, sepetler, neler neler. Ağlayacaktım neredeyse. Bizim bir tane pinpon topumuz, seloteybimiz ve eski bloklarımız vardı. İşte feci bir hafta geçirmiştim, hafta sonu biraz dinlenirim diyordum. Gafil avlanmış gibi hissettim. Çaresiz hissedince öfkeleniveririm.”
Lisa hayal kırıklığının öfkesini oğlundan çıkardığını söyleyecek diye düşündüm, bütün ebeveynlerin şu veya bu noktada düşüverdikleri bir hataydı. “Keşke Max’e bağırsaydım!” dedi Lisa. “Çok daha kötüsünü yaptım. Öğretmeninin telefon numarasını buldum, cumartesi günü onu evinden aradım ve kadıncağıza bağırdım. Hem de Max’in önünde!”
İşte bu kötüydü.
“Ama öğretmen minicik çocuklara neden bu kadar karmaşık bir ödev veriyor ki?” diye sordu Lisa.
“Biliyorsunuz, öğrencilerin hiçbiri ödevlerini kendileri yapmıyor. Ödev pekâlâ doğrudan ebeveynlere de verilebilirdi. Bazılarımızın çöpleri eşeleyip boş kâğıt havlu rulosu aramaktan daha önemli işleri var. Öğretmene sordum: ‘Bu ödevin amacı herkese kendilerini geri zekâlı gibi mi hissettirmek acaba?’ Püskürdüm kadına. Bu arada Max de telefonu kapayayım diye bana yalvarıyordu. O kadar mahcup oldu ki. Bağırıp çağırmayı bitirince öğretmen bana, ‘Bugüne dek hiç kimse benimle böyle konuşmadı,’ dedi.”
Lisa’nın anlattıkları karşısında, “Vay canına,” diyebildim sadece.
“Ya. Evet.”
Lisa o hafta işte daha rahat bir zaman geçirmiş olsaydı, kocası evde olup Max’e projesinde yardım etseydi bu sürprizi önemsemez, Max’e yardım etmeyi aralarında bir bağ kurma fırsatı olarak görürdü. Hatta oğluyla birlikte biraz eğlenmeye, bu fırsatın tadını çıkarmaya bakardı. Oysa hayal kırıklığı, güvensizliği ve siniri ezici bir bileşim haline gelmiş ve Lisa kenarda duran masum birine patlayıvermişti.
“Bütün ebeveynlerin böyle hikâyeleri vardır,” diye rahatlattım onu. “Bu seferki sizin sıranızmış.”
Yıllardır devam eden meslek hayatım boyunca ebeveynler üstündeki baskının sürekli artmasına tanık olmuşumdur. Hiçbir zaman şimdi olduğu kadar yoğun bir baskı söz konusu değildi. Ebeveynler bu baskıyı her cepheden hissediyor: maddi, teknolojik, kişisel ve lojistik. Tükenmiş olmanız, dikkatinizin dağılmış olması sizin hatanız değil. Ama ebeveynler olarak kendi stresinizi etkisiz hale getirecek bir şey yapmak sizin sorumluluğunuzdur. Ebeveyn olarak yapı iskeleniz güçlü bir rüzgârda –ya da bu örnekte olduğu gibi hafta sonunda karşınıza çıkan beklenmedik bir fen projesiyle– yerle yeksan olacak kadar sallantılıysa bir çocuğun sizden duygusal kontrol ve dayanıklılık gibi temel uyum sağlama becerilerini öğrenirken ihtiyaç duyacağı yapı, destek ve teşviki sunamazsınız.
KENDINIZE ÖZEN GÖSTERMEK
ÇOCUĞUNUZA ÖZEN GÖSTERMEKTIR
Sonu gelmeyen yapılacaklar listesine bir de kendinize özen göstermeyi eklemeniz gerektiği için şu anda içinizden homurdanıyor olabilirsiniz.
Kendinize özen göstermenin sadece listeye eklenmesi yetmiyor, listenin en başına konması gerekiyor.
Dürüst olalım: Burada babalardan çok annelere sesleniyorum. Bugünkü babalar iş çocuk bakımına geldiğinde kendi babalarından ve büyükbabalarından daha fazlasını ama eşlerinden daha azını yapıyorlar. Ülkemizde diğer birinci dünya uluslarında olduğu gibi annelik izni politikası izlenmiyor. İsveç’te iki ebeveyn de çocuklarının doğumu sonrasında on sekiz ay izin alabiliyor. Japonya’da bir yıl doğum izni tanınıyor. Ama ABD’de annelere sadece on iki hafta ücretsiz izin hakkı tanınıyor (babalar da ücretsiz izin alabiliyor ama izin alabilmek için sigortalı çalışmaları gerekiyor; sıklıkla da çiftler her iki ebeveynin de bu kadar uzun süre ücretsiz izin almasını madden kaldıramayacak durumda oluyor). Hükümet aslında bir annenin evin dışında çalışmaya ihtiyaç duyması ya da bunu istemesi halinde bu işin altından kalkabilmek için iki kat daha fazla çalışması gerektiğinin mesajını veriyor. Çalışan anneler “ikinci vardiya”ya ayak uydurmanın yanında bir de bunun üstesinden gelebilmeleri gerektiğine inanmanın baskısını yaşar. Elbette ki yorgun ve stresli olurlar! Ama çocuklarıyla daha fazla zaman geçirmeleri “gerekirken” tatmin edici bir kariyer peşinde “bencilce” koştukları için bir de kendilerini suçlu hissederler. Suçluluk ebeveynliği daha zorlaştırmaktan başka işe yaramaz.
Child Mind Institute’ta çalışan kendine özen gösterme uzmanımız Jill Emanuele, “Kendine özen göstermek çocuk bakımının inanılmaz derecede sık görmezden gelinen ve bir o kadar önemli bir veçhesidir, kendi mutluluğunuzla ilgilenmezseniz etkin biçimde ebeveynlik yapamazsınız,” diyor. “Her uçuşta duyduğumuz o anonstaki gibi, önce kendi oksijen maskenizi takın, sonra çocuğunuzunkini. Koşturup duruyorsanız, tükenmişseniz, onca şeyin altında ezilmişseniz, çok fazla şey yapıyorsanız çocuklarınızla ilgilenemezsiniz. Stresiniz zaman içinde birikir ve dışarıya patladıktan ya da içinizde patlama yaşadıktan sonra bu konuda kendinizi gerçekten de kötü hissedersiniz.”
Lisa’nın oğlu Max, annesi odadan çıktıktan sonra benimle görüşmeye geldiğinde annesinin öğretmenle konuşma biçiminden gerçekten mahcubiyet duyduğunu anlattı. Pazartesi günü okulda kadının yüzüne nasıl bakacağını bilmiyor, korkuyordu. Ama bunun da ötesinde annesi için üzülüyordu. “Deliye dönmüştü,” diye anlatmaya başladı Max. “Yüzünü görmeliydiniz. Ona projeden bahsetmek istemedim çünkü yardıma ihtiyacım vardı, o da gerçekten yorgundu. Onun kendisini daha kötü hissetmesine neden olacağını biliyordum.”
Gündelik telaşınız içinde çocuklarınızın duygusal inişlerini ve çıkışlarını izleyecek zamanı ya da frekansı bulamayabilirsiniz. Ama sakın tongaya basmayın: Onlar sizin iniş çıkışlarınızı kesinlikle izliyor, özellikle de hayatta kalmak için size bağımlı olan, onlu yaşlar öncesindeki çocuklar. Onlar sizin verdiğiniz her sinyali, farkında olmadan verdiğiniz sinyalleri bile izliyor, dinliyor ve özümsüyorlar. Ayrıca bir kız çocuğu koca bir saati doktoruna, babasının çalışma programının yoğunluğundan ne kadar büyük kaygı duyduğunu anlatarak geçiriyorsa bu durum, o çocuğun kendi meseleleri üzerinde çalıştığı ya da terapide ilerleme kaydettiği anlamına gelmez. Terapi dışı bir bağlamda, çocuğunuz önemli bir okul projesini size söyleyemeyecek ya da kişisel bir sorununu sizi üzmekten ya da yükünüzü artırmaktan korktuğu için size açamayacak kadar korkuyorsa o çocuk desteklenmiyor, kaygılarıyla kendi başına ıstırap çekiyor demektir.
Bir çocuğu duygusal olarak desteklemek için kendi duygusal ihtiyaçlarınızı kabul edin ve kendinize özen göstererek kişisel özeni hayata geçirin. Çocuğunuz yenilenmenin değerini sizi seyrederek öğrenecektir. Hepimiz çocuklarımızın nasıl rahatlayacağını bilmesini isteriz, öyle değil mi? Çocuğunun büyüdüğünde kendi kendisine –ve çevresindekilere– kötü davranan bitip tükenmiş bir öfke yumağı olmasını içtenlikle dileyen bir ebeveyne henüz rastlamadım.
NASIL KENDI KENDINIZIN
YAPI İSKELESI OLABILIRSINIZ?
Çocuğunuzun yapı iskelesi olmak için ona yapı, destek ve cesaret verirsiniz.
Kendi kendinizin yapı iskelesi olmak için de aynı programı uygulayın.
Gerçekleştirilebilir bir yapı. Elbette ki çocuklarınızın her şeyin en iyisine sahip olmasını, dolu dolu, yoğun hayatlar sürmesini sağlamak istiyorsunuz. Ama hayatınız, bir yerden diğerine sonu gelmez bir koşuşturma zinciri halini almışsa, her zaman gecikmeye ramak kalmış bir hayat sürüyor, programınıza bir kalem daha eklenmesinin bütün ailenizin gününü mahvedeceği tehdidi altında yaşıyorsanız sürdürülemez bir varoluş yapılandırmışsınız demektir. Kaygı duyabilecek olmanıza rağmen ölçeği küçültün ve çocuklarınızla bağ kuracağınız vakitleri ve mola zamanlarınızı içeren bir programı benimseyin.
Kendi iyi oluşunuzu destekleyin. Kendi kendinizi destekleyip desteklemediğinizi, kendinize şefkat gösterip göstermediğinizi ölçmek için, “Çocuğuma bu şekilde davranır mıydım?” diye sorun. Çocuğunuzu spor ve fitness derslerine yazdırıyorsunuz. Peki sizin egzersize vaktiniz var mı? Çocuğunuzun günde beş porsiyon sebze yemesini, yeterince uyumasını sağlıyorsunuz. Peki neden siz bu gerekleri yerine getirmiyorsunuz? Çocuğunuzun ödevi karşısında deliye döndüğünü görseydiniz ara vermesini önerirdiniz, çiğ bir yumruyu çiğnesin diye onu zorlamazdınız. Çocuğunuz derslerinde fiziksel ya da duygusal olarak sorun yaşasaydı uzmanlardan yardım alırdınız. Peki ya siz hasta olduğunuzda, sorunlar yaşadığınızda? Ne olursa olsun hiç durmadan kendinizi zorlar mısınız?
Kendi duygularınızı görmezden gelir ya da dikkate almazsanız çocuğunuza değersizlik konusunda örnek olursunuz. Çocuklar bunu içlerine alır, büyüdüklerinde aynı şeyi yaparlar. Kendinize özen göstermek demek kendinize saygı duymak, şefkat göstermek ve değer vermek demektir. Gerektiğinde yardım isteyerek, iyi yiyerek, iyi uyuyarak ve egzersiz yaparak kendinizi destekleyin.
Çabaya teşvik edin. Hayatınız ya da çocuğunuz “mükemmel” (bu da ne demekse) değilse bile bir anne ya da baba olarak iyi kotardığınızı düşünüp rahatlayın. Birçok ebeveyn bu işte çok korkunç olduklarını düşünür, diyebilirim ki çocuğunuza öfkelendiğiniz ya da bozulduğunuz on seferden dokuzunun nedeni bir ebeveyn olarak başarısız olduğunuzu düşünmenizdir. Başarısız olmuşsunuz gibi hissetmek, kendi adınıza ya da çocuğunuz açısından yaşanabilecek ya da ev ortamına taşınabilecek en sağlıklı ya da rahatlatıcı duygu değildir. Ebeveynlik konusunda yanlış adımlar attığınız zamanlar olacak. Tebrikler! İnsansınız. Hepimizin kötü günleri olduğunu onaylayıp kabul edin, biraz daha sakinleşeceksiniz. Sonra da bir dahaki sefere daha iyisini yapacağınız konusunda kendinizi teşvik edin.
KENDINIZE ÖZEN GÖSTERIRKEN YARARLANABILECEĞINIZ KONTROL LISTESI
Güçlü, sağlam bir yapı iskelesi inşa etmek için gerekenler:

• Egzersiz
• Uyku
• Yeşil besinler
• Sevgi
• Doğa yürüyüşleri
• Arkadaşlarla oyun
• Yalnız vakit geçirmek
• Yaratıcı zaman
• Romantik zaman
• Kahkaha
• Müzik
• Hobiler
• Gönüllü faaliyetler
• Meditasyon

MOLA VERIN
Toplumumuz ebeveynlerin gözünün yaşına bakmıyor, en fazla çaba harcayanları (kimi zaman özellikle de onları) bile affetmiyor. Anneleri utandırmak, insanların ebeveynlik tercihleri nedeniyle başkalarını zorbalığa ve eleştirilere maruz bırakması –emzirmek (ya da emzirmemekten) tutun, çocukların şeker yemesine izin vermeye, annenin çalışmasına ya da evde kalmaya karar vermesine varıncaya dek– gereksiz yere büyük güvensizlikler ve üzüntüler duyulmasına neden oluyor. Ebeveynler, akranlarının yaptıklarının aynısını yapmazlarsa çocuklarının geride kalacağından korkuyor.
Toplumun ayıplaması nedeniyle, ufaklığınızın programı sizinkinden daha yoğun olabilir. Bebek yogası derslerine kaydolma konusunda tereddütleriniz varsa, oyun grubundaki bazı annelerin kaşlarını kaldırdığını fark edebilirsiniz. Stresli bir annenin bir keresinde bana, “Molly anaokulunda Mandarin derslerine başlamazsa sonra çok geç olacak,” demesi gibi. Bu kadın yoğun tempolu bir işte tamzamanlı çalışıyordu ve normalden daha yoğun bir programı olan iki çocuğu daha vardı. Bu arada check-up yaptırmak için yıllardır doktoruna uğramamıştı. “Çocuklarım için yapabileceğim her şeyi yapmak benim bir numaralı işim,” diyordu. “Önce kendimi düşünüp sorumluluklarıma ara verirsem kötü bir ebeveyn olurum.”
Ebeveynlerin, “Benden önce çocuğum gelir,” dediğini ne zaman duysam, “Bu ne anlama geliyor?” diye sorasım gelir. Basmakalıp bir ifadedir bu, söylemeleri gerektiğini düşündükleri bir söz. Hayatlarımızı genellemelere indirmeye bir son vermeli ve ailelerimizin şu anda gerçekten neye ihtiyacı olduğuna daha yakından bakmalıyız. Sofraya yiyecek koymaya yetecek paranız yoksa bir iş bulmak önce gelir. Eviniz yanıyorsa, karateye giderken otomobil paylaşmak bekleyebilir.
Bundan birkaç yıl önce, otizmli küçük bir çocuğu olan genç bir çift ofisimde oturuyor, bir gece dışarı çıkma fikrini duyunca gözleri dolu dolu ve suçluluk duygusu içinde bana bakıyordu; ikisi de bu fikri korkunç derecede özlemişti. Her hafta bir gece çocuklarına göz kulak olması için ailelerinden destek almaları ya da özel ihtiyaçları olan bir çocuğa bakmak için eğitim görmüş bir çocuk bakıcısı tutmaları konusunda onlara baskı yaptım.
“Bebek bakıcıları pahalı. Ona maddi gücümüz elvermez,” dedi anne.
“Aksine de sizin gücünüz yetmez,” dedim.
Haftada bir gece evlilikleri önce gelmeliydi. Bu çift o vakti birlikte geçirmeseydi, otistik bir oğul yetiştirmenin stresi ilişkilerini zorlayacak ve muhtemelen çiftin ayrılmasına ya da boşanmasına, iki ayrı haneye, çocuk bakımı masraflarının artışına yol açacaktı. Ayrılırlarsa duygusal ve maddi hayatları çok daha zor olacaktı. Çocukları uğruna kendi ilişkilerine özen göstermemeyi gerçekten de kaldıramazlardı.
Kendinizi tükenmiş hissediyorsanız yeniden enerji depolamak için mola vermeniz önce gelir. Zor sorumluluklarınızın sınırları çerçevesinde, programınızı “mola” vakitlerini içerecek şekilde değiştirin. Hepimizin içinde yaşadığı yedi gün yirmi dört saat çalışma kültürü, mola vaktinin bulunmadığına inanmamıza yol açtı. Çocuğunuza sadece “süper meşgul” olma konusunda örnek olursanız yetişkinliği ve “başarı”yı stresli ve mutsuz hissetmekle özdeşleştirir. Ona başarılı olmanın her gün beş, on ya da yirmi dakika meditasyon yapmak, sessizce okumak, arka bahçede oturmak, öylece boşluğa bakmak, yürüyüşe çıkmak ya da modern hayatın maruz bıraktıklarına ekrandan uzakta, bilinçli molalar vermek anlamına geldiğini gösterin. Çocuğunuz fişi çekmenin zihinsel sağlığınız açısından sizin için önemli olduğunu öğrensin, herkesin dünyayla bağlarını koparıp kendileriyle yeniden bağ kuracakları anlara sahip olmaya layık olduğunu bilsin.
Kendinizle yeniden bağlantı kurmak ne anlama geliyor? Bu zor değildir. Sadece gününüzü, duygularınızı ve düşüncelerinizi düşünün. Aklınızdan geçenlere, sizi mutlu eden şeylere, içinize sıkıntı veren şeylere daha yakından bakın. İdeal olan, çocuğunuzun sizin düşündüğünüzü, düşüncelerinizi ifade ettiğinizi ve değişiklikler yapmaya çalıştığınızı görmesidir. Sizi seyrederek o da bunu nasıl yapacağını öğrenir. Oturmak, düşünmek ve değerlendirmek, dünyaya ayak uydurma konusunda etkili bir süreçtir. Her ebeveyn çocuğuyla günde bir kez birlikte oturup beş dakika boyunca duvara baksa daha fazla bağlı olduklarını, yere daha sağlam bastıklarını hisseder.
Bir mola vermeye hakkınız olduğu fikrini kucaklamanız gerekiyor. Zaman zaman programın dışına çıkmanız ve kendinize öncelik tanımanızda bir sorun yok.
Birinci adım: Ne tür bir molaya ihtiyacınız olduğuna karar verin. On beş dakikalığına yalnız kalmanız mı gerekiyor? Yürümek ya da koşmak için bir saate mi ihtiyacınız var? Bütün bir günü ya da bir hafta sonunu kendinize mi ayırmak istiyorsunuz?

ON İKI YAŞINDA VE DAHA KÜÇÜK ÇOCUKLARLA KENDINİZ İÇİN YAPI İSKELESI
Fiziksel bir mola verin. Daha küçük yaşlardaki çocuklar zamanınızı ve dikkatinizi aşırı düzeyde talep eder. “Bir dakikalığına başka bir yere bakıvermiştim,” cümlesi ebeveynlerin kâbusudur. Mola veremezmiş, hatta gözlerinizi bile ayıramazmışsınız, asla bunu yapamazmışsınız gibi hissetmenize şaşmamak gerek.
Yine de bebeklerin ve küçük çocukların ebeveynlerinin de arada sırada mola vermeye hakları vardır. Bu sadece bir lojistik meselesidir. Oturup hiçbir şey yapmayacağınız beş dakikayı nasıl bulacaksınız?
Çocuğunuz uyurken ya da beşiğinde sessiz sedasız oynarken “birkaç şeyi halletme” itkisine direnin ve onun yerine kendinize özen gösterin. Yatağınıza uzanıp ya da sandalyeye oturup beş dakika derin nefes almak, bir sonraki saati geçirecek enerjiyi depolamanıza yetecek kadar kendi kendinizle baş başa kalmanızı sağlayacaktır.
Çocuğunuz hangi yaşta olursa olsun, ona dinlenmeye ihtiyacınız olduğunu söyleyin. Kendi kendinizin bilincinde olma ve yenilenmeye, dinlenmeye değer verme konusunda örnek olarak çocuğunuza aşırı yoğunlaşmış duygularını kabul etmeyi ve onlarla nasıl başa çıkacağını göstermiş olursunuz.

ERGENLIK ÇAĞINDAKI ÇOCUKLARLA KENDİNİZ İÇİN YAPI İSKELESI
Duygusal bir mola verin. Ergenler fiziksel olarak o kadar talepkâr değildir. Ama ebeveynler için duygusal olarak tüketici olabilirler. Ergenlik çağındaki çocuğunuz derslerinde ya da sosyal hayatında zorlanıyorsa sürekli içinizde bir sızı hissedersiniz. En az mutlu olan çocuğunuz hangisiyse siz de ancak onun kadar mutlu olabilirsiniz. Peki o zaman ergenlikteki çocuğunuzla ilgili hissettiğiniz psişik acıya nasıl son verebilirsiniz? Dr. Emanuele, “Ebeveynlere kendi kendilerine, ‘Şu anda ne oluyor? Şu anda her şey normal mi?’ diye sormayı öğretiyorum,” diyor: “Çocuğunuz olabileceği kadar mutlu olmayabilir ama o anda güvendedir, özen görüyordur, iyi besleniyordur, ağrısı acısı yoktur. O anda düşünsel bir mola verebilirsiniz.” Kaygı (anksiyete) beklentiye dayalı korkudur, olabileceklerle ilgili korkudur, “Oğlumun hiç arkadaşı olmayacak, sonsuza dek böyle zavallı olacak” gibi. Şimdiye sağlam basmaya çalışın ve kendinize şunu söyleyin: “Şu anda yolunda gitmeyen bir şey yok. Şu beş dakika içinde dünyanın sonu gelmeyecek.” O süre zarfında duygusal yoğunluğunuzu hafifletin.
İkinci adım: Neye karar verirseniz verin lojistiği halledin ve uygulayın. Ebeveyn olarak yapı iskeleniz bir hapishane değildir. Yapı iskelesi destek vermek için oradadır, kendinize destek vermenize de izin var.
Ne var ki özgürlük bedava değildir ve molalarınız mevcut kaynaklarınıza dayanacaktır. İki ebeveynli evlerde mola vakti ayarlamak daha kolaydır. Bebek bakıcısına ya da yaz kampına gücünüz yetiyorsa veya yakınlarınızda çocukları gece yatısına kabul edebilecek insanlar varsa harika. Ailenize, komşunuza, dostlarınıza –“köye”– yaslanın ve ihtiyacınız olanı isteyin. Siz de aynı şekilde karşılık verin.
BUNUN IÇIN UYGULAMA YOK
On yaşındaki Billy’nin annesi Pamela, oğlunun Child Mind Institute’taki terapisti, kendisine özen göstermesi meselesini açınca kahkahayı bastı. “Buna vaktim yok,” deyip patronu, kocası, çocukları, köpekleri, evi için yapması gereken her şeyin listesini çabucak sayıverdi. Listesi seansın on beş dakikasını doldurdu.
Terapist Pamela’ya telefonunu çıkarıp ekran zamanı kullanımına bakmasını istedi. Pamela tereddüt etti ama yaptı. “Dün Instagram’da ne kadar vakit geçirdin?” diye sordu doktor.
“Utanç verici,” dedi Pamela.
“Bir saatten fazla mı?”
“Ama ben kafamı boşaltmak için kullanıyorum. Beynimin fişini böyle çekiyorum.”
Terapist bu yorumu bir an havada asılı bıraktı. Beyninin fişini çekmek için bir cihaza bağlanmasının ironisini gözden kaçırmamıştı. “Televizyonla aran nasıl peki?” diye sordu.
Pamela günün sonunda bitip tükendiğinden kanepeye çöküp birkaç saat tıkındığını kabul etti. “Çocuklar da kendi programları olunca aynısını yapıyor,” dedi.
İşten sonra, televizyon seyretmekten ya da Facebook’ta gezinmekten başka bir şey yapamayacak kadar yorgun oluyorsanız, çocuğunuz da sizi örnek alacak, can sıkıntısı ve yorgunluk dahil kötü duygulardan uzaklaşmak için kaçışa bel bağlayacaktır. Telefonlar ve ekran kullanımı, insanların kendileri üstüne düşünmeye harcayacağı zamanı yiyip tüketir. Bu sizin de bamtelinize dokunuyorsa telefonunuzu duygularınızı teslim etmek, onlara bakmak istemediğiniz için kaçmak amacıyla kullanıp kullanmadığınızı kendinize sorup bir iki saniyeliğine düşünün isterseniz.
Bu doğruysa yalnız değilsiniz. Kafamızı dağıtmak ve uyuşturmak için telefonlarımızı ve Netflix’i kullanmak Amerika’da büyük bir boş vakit eğlencesi haline geldi. Ekran başında çöküp kalmak dinlenmenin bir yolu gibi görünebilir ama aslında beyni daha fazla uyarıcıyla yormasının yanında duygusal yan etkileri de vardır. Almanya’da kısa süre önce yapılan bir araştırmaya göre televizyon başında geçirilen zaman strese neden oluyor, çünkü insanlar işlerini erteledikleri ve uzun saatleri boşa harcadıkları için kendilerini kötü hissediyorlar.
Öte yandan telefonlarınızı bir kenara bırakarak çocuklarınıza örnek olursanız belki onlar da aynısını yapar. Evet restoranlarda ve uzun araba yolculuklarında bile. 2000’lerin öncesinde çocuklar akşam yemeklerinde aileleriyle sohbet ederdi. Araba yolculuklarında pencereden dışarı bakar, konuşur ya da radyo dinlerlerdi. Ekran başında zaman geçirmeyerek ebeveynlerle çocuklar hayal kurmayı, düşünmeyi, yaratıcı olmayı ve birbirleriyle daha fazla etkileşim kurmayı öğrenme (ya da yeniden öğrenme) şansı bulurlar. İnsanlar sürekli kafalarını dağıtmaksızın duygularıyla başa çıkmayı, kendilerini ifade etmeyi, başkalarıyla bağ kurmayı öğrenirler.
Pamela’dan telefonunu kontrol etmesini isteyen terapist onu utandırmaya çalışmıyordu. Mesele onun boş vaktini gerçekte nasıl geçirdiğinin bilincine varmasını, kendi kendisini izlemesini ve aslında oturmaya, düşünmeye ya da yürümeye –ekran kaydırmaya değil– hatta çocuklarıyla birlikte oyun yaratıp oynamaya vaktinin olduğunu kabul etmesini sağlamaktı.
Gerçekten şoke olmak istiyorsanız kendi ekran kullanım sürenizi kontrol edin. Sonra da kendinizi Instagram kullanımınızı günde sadece beş dakikacık azaltmaya teşvik edin. O birkaç dakika, iyi hissetme ile devrelerin yanması arasındaki farkı ortaya çıkarabilir.
DEVRELERIN YANMASI: ARTIK SADECE İŞKOLIKLERIN YAŞADIĞI BIR ŞEY DEĞIL
Ebeveynlerin tükenmesi gerçektir ve yaygındır. Meslek hayatındaki bitip tükenmeye benzer şekilde, ebeveynlerin bitip tükenmesi de çok fazla şey yapmaya çalıştığınızda, sürekli baskı ve aşırı stres hissettiğinizde, çocuğunuza sevgi ve ilgi gösterip kılavuzluk yaparak yapı iskelesi kurmayı bırakın herhangi bir şey yapma şevkini ya da enerjisini kendinizde bulamıyormuş gibi göründüğünüzde ortaya çıkar. Etkileri fecidir: evde çocuklarınız ve eşlerinizle gerilim, depresyon, madde kullanımı ve kaygı. Belçikalı araştırmacıların yaptığı bir çalışmaya göre ebeveynlerin bitip tükenmesi ebeveynlerin ihmali, şiddet göstermesi, kaçış fikirlerine kapılması (kaçma fantezileri kurması) ile de ilişkilidir. Kendinizi ne kadar bitip tükenmiş hissederseniz o kadar ihmalkâr olursunuz, bu da stresi artırır, stres de ihmalkârlığı besler ve böylece devam edip gider.
İyi niyetli anneler ve babalar mükemmel ebeveyn olmaya çalışırken kendilerini bitirip tüketir ve başta olmak istediklerinin tam tersine dönüşürler. Belçika’da Louvain Katolik Üniversitesi’nden araştırmacı Moïra Mikolajczak bulgularını kısa süre önce Psikolojik Bilim Derneği ile tartışırken, “Gelen ironik sonuçlar bizi biraz şaşırttı. Doğru şeyi yapmayı bu kadar fazla isterseniz, sonuçta yanlış olanı yapabilirsiniz. Ebeveynlerin üstünde fazla baskı olması onları tükenmeye sürükleyebilir ve bunun da ebeveyn için de çocuklar için de hasar verici sonuçları olabilir,” demişti.
Bu araştırmaya katılan, Fransızca ve İngilizce konuşan binlerce katılımcının bu olguyu yaşayıp yaşamadıklarını belirlemek için onlara Ebeveynlik Tükenme Envanteri denen bir anket verilmiş ve yirmi iki cümleye verdikleri tepkiyi “kesinlikle katılıyorum” ile “kesinlikle katılmıyorum” arasında bir yelpazede puanlandırmaları istenmişti. Araştırma üç kategoriden oluşuyordu.
Duygusal tükenme kategorisinde ebeveynlerin “Bir ebeveyn olarak rolüm itibarıyla hayatta kalma modundayım”, “Sabahları kalkıp çocuklarımla birlikte bir gün daha geçirecek olmamla yüzleştiğimde daha güne başlamadan kendimi tükenmiş hissediyorum”, “Bir ebeveyn olarak rolüm itibarıyla tümüyle tükenmiş hissediyorum” ve “Bir ebeveyn olarak rolüm bütün kaynaklarımı tüketiyor” gibi cümleler hakkında ne hissettiklerini puanlamaları gerekiyordu.
Duygusal mesafeyle ilgili cümleler arasında şunlar yer alıyordu: “Artık çocuğuma onu ne kadar çok sevdiğimi gösteremiyorum”, “Kimi zaman çocuklarımla ilgilenirken otomatik pilota bağlanmışım gibi geliyor”, “Çocuklarımın duygularına o kadar fazla dikkat etmiyorum”, “Çocuklarımın bana anlattıklarını gerçekten dinlemiyorum” ve “Çocuklarım için asgari olanı yapıyorum ama daha fazlasını hiç yapmıyorum”.
Kişisel başarı cümleleriyse şunlardı: “Genellikle çocuklarımın nasıl hissettiğini anlayabiliyorum”, “Çocuklarımın sorunlarıyla etkili biçimde ilgileniyorum”, “Ebeveynlik rolüm sayesinde çocuklarım üstünde olumlu bir etkim olduğunu hissediyorum”, “Çocuklarımla genellikle rahat bir hava yaratmayı başarıyorum” ve “Bir ebeveyn olarak birçok değerli şeyi başarıyorum”.
Hangi cümlelerin “kesinlikle katılıyorum” cevabı verildiğinde tükenmeyi işaret edeceğini tahmin edebilirsiniz. Elbette ki semptomların ciddiyet ölçüleri farklıdır ve dalgalanmalar gözlenebilir. Bazı ebeveynler pazar geceleri duygusal tükenme ya da duygusal mesafe cümlelerine kesinlikle katılabilir ama çarşamba günü enerjilerini yeniden toplayabilir, daha canlı bir havada olabilirler. Ya da ebeveynlik başarıları konusunda enerjinin ve yakınlığın tükenmesini yumuşatan olumlu cevaplar verebilirler. Araştırmaya katılan kişiler arasında sadece azınlıkta kalan bir grup ebeveyn ihmali, şiddeti ve kaçış fikirleri konusunda yüksek risk altındaydı. Mikolojczak ile ekibi on iki kişiden birinin, katılımcıların kabaca yüzde 8’inin ebeveynlik tükenmesinden mustarip olduğunu belirledi. Literatürde yaptıkları değerlendirmeler açısından ABD ile ilgili tutucu tahmin yüzde 5’tir. Bu da 3,5 milyon Amerikalı ebeveynin tükenmeyle baş etmeye çalıştığı anlamına gelir.
TÜKENMIŞ BIR EBEVEYN MISINIZ?


“Bugünün kültürel bağlamında ebeveynler üstünde büyük baskı var,” diyen Mikolajczak anlatmaya devam ediyor: “Ama kusursuz ebeveyn olmak imkânsızdır ve böyle olmaya çalışmak insanı tükenmeye sürükleyebilir. Araştırmamız ebeveynlerin enerji toplamalarını, tükenmeden kaçınmalarını sağlayan şeylerin çocuklar için de iyi olduğunu ileri sürüyor.”
Belçikalı ekip, Stanford Üniversitesi’nden biliminsanlarıyla birlikte bu araştırmanın devamı niteliğinde yaptığı bir araştırmada, katılımcıların iş-aile-hayat dengesi hakkında yeni bir cümle grubuna katılıp katılmadıklarını değerlendirmelerini istedi. Şuna benzer cümleler vardı: “Aile hayatım ile mesleki hayatımı kolayca uzlaştırabiliyorum” ve “Ebeveynlik sorumluluklarıma rağmen kendime ayıracak zamanı kolayca bulabiliyorum”. Araştırmacılar gerekli kaynaklara sahip ebeveynlerin tükenmeye karşı korunma altında olduğu sonucuna vardı.
Her birimiz ebeveyn olarak tükenmemize yol açabilecek, mükemmeliyetçilik, aşırı bağlılık, ebeveyn olarak güvensizlik ve yetersizlik hisleri, evde kalan tamzamanlı bakıcı olmanın yalıtılmışlığı gibi risk etkenlerine açığız. Ama kendi kendiniz için yapı iskelesi kurarak –aklı başında bir program yapılandırarak, mola vererek, eşlerinizden ve profesyonellerden destek alarak, sonuçtan bağımsız olarak çabalarınız için kendinizi alkışlayarak– tükenmeden kaçınabilir, çocuğunuza yapı iskelesi kurmak için tümüyle hazır, istikrarlı ve güçlü olabilirsiniz.
SORUNU ÖDÜNÇ ALMAK
Dr. Emanuele’nin on üç yaşında, burada Sarah diye anacağım bir hastası vardı; arkadaşı olmamasından, notlarının zayıflığından, okul piyesinde rol alamamaktan annesini sorumlu tutuyordu. En sık kullandığı cümle, “Hepsi onun hatası” idi.
Anne –hadi ona da Rebecca diyelim– evde kalıp hayatının geç bir evresinde doğan kızına bakmak için hukuk kariyerini bırakmıştı. Bütün ailenin odada olduğu bir seansta Sarah parmağını annesine doğru uzatıp, “J’accuse!”[1 - (Fr.) Suçluyorum! (ç.n.)] dedi.
“Haklısın,” cevabını verdi Rebecca. “Seni yoğun bir programa bağladım, hepsine gereği gibi yetişemedin. Daha erken bir tarihte matematik öğretmeni tutmam gerekirdi ve o seçmeler için seninle daha fazla prova yapmalıydım.”
Bu dinamik sahneyi gören Dr. Emanuele, Rebecca’yı hem Sarah’nın hem kendisinin eylemlerinin ve davranışlarının sorumluluğunu üstlenme ihtiyacı hakkında konuşmak üzere özel bir seansa davet etti. Rebecca, Sarah’nın sorunlarından ötürü kendisini suçlamasının, onun düşmanca davranışını özümsemesinin ve onun mutsuzluğundan ötürü suçluluk duymasının ebeveynlik görevi olduğuna inanıyormuş gibi görünüyordu; bütün bunların üstüne bir de o sıralarda nankör bir çocuk için mesleğini bırakmaktan ötürü pişmanlık duyuyordu.

YAPI İSKELESI KURARKEN BAŞARAMADIKLARINIZ
• Çocukları güzel giydiriyorsunuz ama kendiniz feci görünüyorsunuz.
• Çocukları kendinizi beslediğinizden daha iyi besliyorsunuz.
• Yıllık check-up’larınızı ihmal ediyorsunuz ve hastalandığınızda doktoru görmeye vaktiniz olmuyor.
• Çok az uykuyla ayakta kalıyorsunuz ve fincan fincan kahve tüketerek durumu telafi ediyorsunuz.
• Akıl sağlığınızla ilgili sorunlarınızı ihmal ediyorsunuz.
Ebeveyn olarak kurduğunuz yapı iskelesine çocuğunuzun, eşinizin, ebeveyninizin, dostlarınızın, internetin taş atmasına izin verirseniz iskeleniz zayıflar.
Rebecca, Sarah’nın suçlamasını kabul ettiğinde onun altında kendisini ezilmiş hissediyordu. Dr. Emanuele çözümün bir parçası olarak ona, “Sarah ödevinden sen sorumlusun. Yapmıyorsan da yine sorumluluk sana ait,” dedirtmeye çalıştı. Rebecca kızının tüm sorunlarının sorumluluğunu üzerine almayı kesince, ebeveynlik rolünde ve çocuğunun sorumluluk duygusu geliştirmesini destekleyecek bir yapı iskelesi kurma becerisinde kendisini daha güçlü hissetti.
Dr. Emanuele, “Kendinize özen göstermenin bir parçası başka insanların suçlamalarını ve utandırmalarını üstlenmemektir,” diyor.
Suçlamak ve ayıplamak, hiçbir zaman bunları kendinize uyguladığımız zaman olduğu kadar yıkıcı olmaz. Dünya çapındaki Yılın En Mükemmel Ebeveyni yarışmasında hepimiz kaybedeniz. Hiçbirimiz mükemmel değiliz ve mükemmel olmaya heves etme zahmetine girmemize gerek yok. Yapı iskelesi ilkelerinden teşvik etmeyi hatırlayın ve aileniz adına sarf ettiğiniz güzel çabaları kendinize hatırlatın. Kendi duygularınızı, eylemlerinizi, davranışlarınızı sahiplenerek çocuklarınıza hesap verebilirlik, gurur ve sorumluluk konusunda örnek olun ve onları da aynısını yapmaya teşvik edin.
KENDINIZE YOĞUN ÖZEN GÖSTERMEK
Ağır bir hastalıktan, bir akıl sağlığı krizinden, ciddi maddi çöküşten ya da yıkıcı bir boşanmadan mustarip bir ebeveyn kendisi için yapı iskelesi kurmakta özellikle zorlanacaktır. Böyle bir durumla karşı karşıya olduğunuzda, “Altından kalkabilirim” şeklindeki düşüncelerden vazgeçmeniz gerekir. Ailenizi ve çevrenizdekileri toplayın, olabildiğince fazla destek alın.
Ebeveynliğin sürat koşusu gibi hissettiren bir maraton olduğunu sık sık söylemişimdir. Aşırı yüklenmiş olsanız, her gün çılgınca koşturuyor olsanız bile uzun vadeli düşünmeniz gerekir. Hasta bir ebeveyn, tedavisi ya da iyileşmesi sırasında annelik görevlerini devretmiş olsa bile aslında çocuklarının hayatlarına devam etmelerini sağlayarak doğrusunu yapıyordur.
Hastalarımızdan biri, Jacob olarak bahsedeceğim bir ergen, kaygı bozukluğu için yardım istiyordu. Ailesinin durumu Ne Hayatlar Var tarzındaki programlara konu olacak cinstendi. Babası bir araba kazasında trajik biçimde ölmüştü; geride kalan Jacob, annesi ve kız kardeşi kendilerini madden bir keşmekeşin içinde bulmuşlardı. Annesi faturaları ödeyebilmek için iki işte birden çalışıyordu. Sonra bir gün anneye meme kanseri teşhisi kondu.
Anne iki yakalarını bir araya getirmek için uzun saatler boyunca çalışmayı sürdürdü ve kemoterapileri hafta sonlarına ya da iki işinin arasında kalan zamanlara sıkıştırdı. Jacob kız kardeşinin bakımını üstlendi, annelerinin sağlığı ve ailenin geleceği konusunda sürekli bir kaygı içinde yaşıyorlardı. Jacob seansların çoğunda annesini ne çok özlediğinden, onun yokluğuyla nasıl büyük bir boşluğa düştüğünden bahsediyordu. “Orada olsa bile aslında yok,” diyerek insanın içini parçalıyordu. Annesi ölümcül olabilecek bir hastalıkla mücadele ederken Jacob geride kalan bu son ebeveyniyle duygusal, fiziksel bir bağ kurmak istiyordu.
Jacob’ın duygularını ifade etmesi önemliydi. Terapist, annesine, “Bu kadar fazla çalışman gerekmiyor. Yavaşlaman lazım,” demesi için onu çalıştırdı. Annesiyse, “Size bakmak zorundayım, bakmak, bakmak” moduna saplanıp kalmıştı. Ama Jacob büyük bir cesaretle annesine dönüp, “Bizimle zaman geçirerek bize bak sen. Enerjini bize ver,” dedi. Söylemediği ama ima ettiği şey şuydu: “Henüz yapabiliyorken.”
Anne kaçınma davranışı gösterdiğiyle yüzleşti, hep çalıştıysa bunu başına gelenleri düşünmemek için yapmıştı. Dostlarının ve ailesinin desteğiyle çalışma saatlerini azalttı, evde çocuklarıyla daha fazla vakit geçirdi, onlar da müthiş rahatladılar. Teyzelerden biri devreye girip getir götür işlerini ve alışverişi üstlendi. Çocukların okulunda masrafların karşılanması için bir yardımlaşma kampanyası başlatıldı. Daha fazla dinlenmesi annenin tedavisini daha iyi tolere etmesini mümkün kıldı. Üç kişilik bu aile annenin yatağında birlikte televizyon seyredip sohbet ederek daha fazla vakit geçirmeye başladı, bu sayede bir aile olarak birbirleriyle yeniden bağ kurabildiler ve Jacob’ın kaygısı da hafifledi.
Bu annenin mücadelesi uç bir örnektir ama bir ebeveyn kendi kendisine özen göstermeyi ihmal ettiğinde çocuğunu dolaylı olarak incitir. İhtiyaçlarınızı görmezden gelmenin iyi bir ebeveyn olmanın yegâne yolu olduğunu düşündüğünüzde bile kendinize özen göstermeye çalışın.
ARMUT DIBINE DÜŞER
Genetik olarak ifade edersek akıl hastalıkları aile ağacında kendisini gösterir. Kaygılı bir ebeveyn kaygılı çocuğunun yardıma ihtiyacı olduğunu kabul edebilir ama kendisi söz konusu olduğunda “idare edebileceği”ne inandığı için yardım almaz. Bu inanç, çocuk açısından bir kaçınma ve özbilinç eksikliği örneği oluşturur. Terapide sıklıkla tanık olduğum şeylerden biri de kaygılı bir çocuğun, kendi kaygısından ziyade ebeveyninin tedavi olmamış kaygısına takılıp kalabilmesi ve bu nedenle ilerleme kaydedememesidir.
Ebeveynlerden biri kaygılıysa ve diğeri değilse, kaygılı ebeveynin semptomları bir çocuğun doğmasıyla birlikte yoğunlaşabilir ve çocuk da kaygılı olursa daha da artar. Kaygılı anne ile kaygısız baba arasındaki iletişim sorunları –biri çocuğun sorununu anlar, diğeri “büyüdüğünde geçecek” beklentisi içindedir– ebeveynler arasında gerilime neden olur ve çocuk da bu gerilimden payını alır.
Kaygısız ebeveynler sıklıkla çocuğun kaygısını dostlar ya da aile ile tartışmamayı tercih eder. Ben ebeveynlere, kendi çocukluklarında yaşadıkları kaygının sıkıntısını çocuklarıyla paylaşmalarını tavsiye ediyorum. Kaygının gerçekliğiyle ilgili açık ve dürüst iletişim sizin ve çocuğunuzun kendinize özen göstermenizin bir yoludur. Bastırılmış duyguların üstüne güçlü bir yapı iskelesi inşa edilemez. Bu dünyada akıl sağlığıyla ilgili yeterince yaftalama mevcut. Kaygının üstündeki bu yaftayı evde kaldırın. Çocuğunuzun kaygısı, otizmi ve depresyonu hakkında ailecek hep birlikte konuşun.
Bazı ebeveynler için kendilerinin ve çocuklarının akıl sağlığı hakkında evde konuşmak yeterli değildir. Bir topluluğa katılmak üstünüzdeki baskıyı hafifletebilir. Kendinize özen göstermek, kaygılı bir çocuk yetiştirmenin zorluğuyla ilgili içinizi dökebileceğiniz bir destek grubu bulmak anlamına gelebilir. Başka ebeveynlerin değer vermesi kaygınızın keskinliğini azaltabilir.

Özel eğitime ihtiyaç duyan ve duymayan çocuklara uygun ebeveyn destek grupları bulmak için childmind.org/groups adresini ziyaret edin.

AH O HISLER…
Bu bölümün başında bahsettiğim, oğlu Max’in öğretmenine evde yapılması gereken karmaşık bir okul projesi hakkında öfkeyle patlayan anne Lisa, sohbetimiz sırasında şaşırtıcı olduğunu düşündüğü bir kabulde bulundu: “Max’e feci öfkelenmiştim. Son dakikaya bıraktı ve bu, işleri benim üstüme yıktığı ilk sefer de değildi. Sonra bir de surat asıyor, omuz silkiyor. Bazen oğlum… oğlum tam bir denyo oluyor!”
Bütün ebeveynlerin buna benzer hikâyeleri vardır. Ebeveynler bana hep tepelerinin nasıl attığını ve birilerine nasıl patladıklarını anlatır. Ama “Çocuğunuza mı öfkelenmiştiniz?” diye sorduğumda bunu kabul etmeye korkarlar. Çocuğunuzun sizi öfkelendirdiğini kabul etmenin yanlış bir tarafı olduğunu düşünmüyorum. Çocuğunuz öfkelenmenizi hak edecek bir şey yaptıysa ona sakin bir ses tonuyla, “Sana bu konuda gerçekten öfkelendim…” demeli ve söz konusu davranışın ya da eylemin ne olduğunu belirtmelisiniz.
Ebeveynlerin kimi zaman çocuklarının denyo olduğunu düşünmelerini umursamıyorum. Bu duyguyu, eşleri ya da terapistlerinden başka kimseye ifade etmemeleri gerektiği ortada. Bu duygu karmaşasının varlığını, bazen çocuklarınızla takılmak istemediğinizi ya da onlarla birlikte olmaktan her zaman hoşlanmadığınızı kendi içinizde kabul edin yeter. Sizi öfkelendirebilirler. İnatçı olabilirler. Bunu kabul etmek, bu tümüyle meşru duygular hakkında hissedebileceğiniz suçluluğun yükünü hafifletir. Terapide ebeveynlerin, “Biliyor musun, çocuğumu seviyorum, ama tanrım, neden uyumuyor ki? Tam bir uyku düşmanı! Beni deli ediyor!” demeleri çok hoşuma gider.
Kendinize özen göstermenin temeli kendinizin farkında olmaktır. Özellikle de çocuklarınız küçükken ve hayatınız da bulanıkken, “Bir dakika, ben nasıl gidiyorum bakalım?” diye sormak için kendinize zaman ayırmak o kadar ender yapılıyor ki. Oturup düşündüğünüzde, ebeveynliğin hayal ettiğiniz gibi bir şey olmadığını, çocuğunuzun bir tür pislik olduğunu veya onun da sizi bir pislik gibi gördüğünü fark edebilirsiniz. İnsanlar fazlasıyla büyük ve korkutucu göründüğü için bu duygulardan kaçar. Onun yerine meşguliyet yaratır ve bunlardan kaçınırlar. Ama bunları anlayıp kabul eder etmez kendilerini daha iyi hissederler.
Lisa da sonunda, öğretmene duyduğu öfkenin oğluna olan kızgınlığı kadar büyük olmadığını kabul ettiğinde gürültüyle nefesini verip, “Gerçekler ortaya çıkıyor,” dedi.
“Herhalde çok daha iyi hissediyorsundur,” dedim.
Öyle hissediyordu, öğretmenden özür diledikten sonra daha da iyi hissetti.
Bundan birkaç hafta sonra okulda Ebeveyn Gecesi düzenlendi. Bütün Rube-Goldberg projeleri sergilendi. Lisa’nın anlattığına göre Max’in projesi sınıftaki en kötü projeydi, yine de büyük ölçüde ödevin verildiği öğrencinin elinden çıkmış birkaç projeden biriydi belki de! Lisa projenin halini ikircikli bir duyguya ya da pişmanlığa kapılmaksızın kabul etmişti. Proje derme çatma olabilirdi ama onun sayesinde Lisa’nın yapı iskelesi çok daha güçlenmişti.
“Ama bizim karton ve seloteyp felaketimize gururla baktım çünkü her şeye rağmen bir araya getirebilmiştik,” dedi. “Bize bir eylemin bir diğerine, sonra bir diğerine nasıl yol açtığını öğretmesi gerekiyordu. İkimiz de dersimizi aldık ama tümüyle beklenmedik biçimlerde. Tükenmişseniz saldırırsınız, bu da suçluluk ve pişmanlık duymanıza neden olur. Mesaj alındı. Şimdi tükenmeden kaçınmak için elimden geleni yapıyorum ki Max ve ben birlikte bir şeyler kurabilelim.”
ŞU KALASLARI ÇIVILEYIN!
Kendinize özen göstermek ebeveyn olma konusunda kendinizi daha güçlü ve daha iyi hissetmek için yapı iskelesi kalaslarını kullanmak anlamına gelir.

Sabır
• Koşuşturmak, kendinizi ve çocuklarınızı hayatta son sürat taşımak yerine yavaşlayın. Sürdürülebilir bir program belirleyin. Belki de bazı şeyleri kaldırmanız gerekiyordur. Mola verin. Gevşeyin. Yenilenin. Günde beş dakika bile harikalar yaratır.

Sıcaklık
• Kusurlu bir insan olduğunuz için kendinizi affedin, kendiniz ve aileniz için yaptığınız bütün iyi şeylerden ötürü kendinizi sevmenin, kendinizi teşvik etmenin tadını çıkarın.

Farkındalık
• Her gününüzü, “Kafamın içinde neler olup bitiyor? Beni strese sokan nedir? Teslim etmediğim duygular ve düşünceler nelerdir? Kendime ilgi göstermekten beni alıkoyan nedir? Daha iyi hissetmek ve uyum sağlamak için neler yapabilirim?” sorularını kendinize yönelterek geçirin.

İzleme
• Ekran başında geçirdiğiniz zamanın kendinizle baş başa geçireceğiniz zamandan/romantik zamanlardan/doğada geçireceğiniz zamandan/yaratıcı zamandan/düşünme zamanından çalmaması için günlük telefon kullanımınıza dikkat edin.

3
Yeni Bir Plan Çizin
Mimarlıkta plan, bir yapının tasarımının teknik bir çizimi, eskizidir. Duvarların, kapıların, pencerelerin nerede olduğunu, ayrıca elektrik ve tesisat sistemlerinin nereden geçeceğini gösterir. Bir yapı projesi bir planla başlar. Bir yapıyı plansız inşa etmek imkânsız olurdu. İyi bir planı olmaksızın inşa edilmiş bir yapıya girme konusunda çoğumuz son derece büyük bir tedirginlik duyarız.
Birinci Bölüm’de “Yapı İskelesi Kurma Stratejileri” çerçevesinde belirttiğimiz üzere beyinlerimiz davranışlarımızın milyonlarca yıl süren evrimle çizilmiş planıdır. Ne var ki bu planın bazı yönlerinin modası geçmiştir ve modern hayat açısından pek anlamı yoktur. Evlerde ve apartman dairelerinde yaşıyoruz ama beyin planlarımız aslında bizi duygusal olarak sınırlayan kalın, sağlam duvarlı mağaralar için çizilmiş.
Bugünkü ebeveynlerin işine yarayacak bir yapı iskelesi inşa edebilmek için modası geçmiş eski planın üstünü çizmeli, o kadar klostrofobik olmayan, eklemeler için bol bol yer bırakılmış modern ve serbest bir yeni plan çizmeliyiz.
Claire “kasırga”dan farksız olan oğlu Daniel ile zor zamanlar yaşıyordu. Yedi yaşındaki bu çocuk bir odaya girmesini izleyen beş dakika içinde ya bir şeyi kırıyor ya da döküyordu. Claire onun peşinde dolaşmayı alışkanlık haline getirmişti, ona sürekli yavaşlaması ve dikkatli olması uyarısında bulunuyordu. Felaket baş gösterdiğinde ona bağırıyor, sonra ortamdan uzaklaşmasını, başka bir odaya gidip oturmasını istiyordu, Daniel kimi zaman buna uyuyordu. Claire, “Sanki sırf beni delirtmek için bir şeyleri kırıp azgın azgın koşturuyor,” diyordu. Sadece gerçekleşen fiziksel hasarı görüyor, itaatsizliğin farkına varıyordu. “Oğlum beni zora düşürmekten zevk alıyor, çaresizlik içindeyim. Onun kötü davranışlarından ötürü insanlardan özür dilemekten yoruldum. En büyük korkum da hep böyle biri olarak kalması.”
Claire ebeveynlik tarzının, donanımındaki iki içgüdüden kaynaklandığını (henüz) anlamamıştı. Bu içgüdülerin ikisi de insan beyinlerimize önceden yerleştirilmiştir ve bir zamanlar türümüzün devamı için gerekli olan içgüdülerdir ama bugün yaşadığımız dünyada bağımsız, özgüvenli çocuklar yetiştirmeye uygun değillerdir. Ebeveynler bu antik içgüdülere uyarak aslında çocuklarında kaygıya neden olur.
Büyük bir güncellemeyi gerektiren bu iki içgüdü olumsuz izleme ve doğrulama yanlılığıdır.
Olumsuz izleme, yani sadece “yanlış” olan şeylerin fark edilmesi. Ortaya çıkabilecek herhangi bir tehlikeye karşı her an tetikte olup ufku gözlemek türümüzü hayatta tutmuştur ve toplumu bir arada tutan bağ olmuştur. Maalesef olumsuz şeylere odaklanmak olumlu insan davranışları şekillendirmekte ve yakın bağlar kurmakta etkisiz bir yoldur. Sadece kötü olanın görülmesi iyi davranışların geliştirilmesini desteklemez. Eğer çocuklarınıza durmadan ne yapmamaları gerektiğini söylüyorsanız onlara ne yapmaları gerektiğini öğretmiyorsunuzdur. Tipik bir örnek: Claire’in Daniel’ın bütün sorunlu davranışlarına lazer keskinliğiyle odaklanması ve oğlunda iyi şeyler görmeyi başaramaması.
Doğrulama yanlılığı, yani her zaman “haklı” olduğunuza inanmak. Ebeveynin bilgiyi eğip bükerek görüşlerini doğrulama, kendisini haklı çıkarma eğilimi, “kötü” çocuklar söz konusu olduğunda korkulan şeyin başa gelmesine neden olur. Bu eğilim ebeveynlerin yüksek beklentisine karşılık vermeye çalışan “iyi” çocukları da kaygıya sürükler. Doğrulama yanlılığına kapılan ebeveynler çocuklarını tiplere ayırır: “uslu” ve “baş belası” gibi örneğin, sonra da çelişkili kanıtlar bulunmasına rağmen bu tiplemelere bağlı kalırlar. Daniel daha sadece yedi yaşındaydı ve Claire ömrünün geri kalanında Daniel’ın kendisini üzeceğine çoktan karar vermişti.
Çocuğunuzun özgüvenini artıran ve aranızdaki bağı güçlendiren kuvvetli bir yapı iskelesi inşa etmek için kusurlu planı çöpe atın ve büyümeye izin veren, kaygıyı önleyen yeni bir plan çizin.
SADECE YANLIŞ OLAN ŞEYLERI FARK ETMEK
Olumsuz izleme, ebeveynlerde herhangi bir davranış çalışmasına başlamadan önce tanıttığımız ana kavramlardan biridir. İnsanlığın erken bir evresinde, her gün yiyeceğin nereden bulunacağının bilinmediği gündelik geçim kültüründe ebeveynler, çocuklarına sadece, kendilerini veya başkalarını tehlikeye attıklarında dikkat edecek zihinsel yetiye sahipti. Ama bu programlama modern ilişkilerin kurulması açısından işe yaramıyor.
Bu konu hakkında konferans verirken ebeveynlere bir parkta oynayan yirmi çocuğun bulunduğu bir fotoğraf gösteriyorum ve ilk dikkatlerini çeken şeyi göstermelerini istiyorum. Hiç şaşmaz, ebeveynler burnunu karıştıran çocuğu, ağlayanı, bir başka çocuğa yumruk atmaya hazırlananı görür. Tatlı tatlı paylaşan çocukları, kendi başına sessiz sakin oynayanı ya da başka bir çocuğu oyuna davet edeni görmezler.
Dolayısıyla ebeveynler sadece olumlu davranışı görüp olumsuz davranışlar yaşanmıyormuş gibi yapmaları gerekip geremediğini sık sık sorarlar. Hayır. Kuvvetli bir yapı iskelesi, pamuk helva ve hayaller üstüne kurulmaz. Yeni plan, sadece olumsuz davranışlar yerine olumlu ve olumsuz bütün davranışların farkına varmaktır. Child Mind Institute’taki klinik psikolog David Anderson, “Literatür, çocuğunuzun olumlu davranışlarına –hiç gözünüzden kaçmayan olumsuz davranışların karşıtı olanlara– daha yüksek oranda dikkat etmeyi başarırsanız istediğiniz şeyi daha fazla göreceğinizi gösteriyor,” diyor ve anlatmaya devam ediyor: “Örneğin kısa süre önce bir anne gelip, ‘Kızım hep eliyle yemek yiyor,’ dedi. Bütün özenli ebeveynler gibi o da kızına böyle yapmamasını söylemişti. Ona önce olumsuz davranışın tersinin ne olduğunu düşünerek, ki çatal bıçakla doğru düzgün yemektir, sonra da kızının bunu ne kadar sık yaptığını izleyerek yaklaşımını değiştirmesini önerdim.”
Claire’in örneğinde, Daniel’ın bir şeyleri dökmesinin tersi olduğunu düşündüğü davranış, çocuğun bir bardak meyve suyunu bir damla bile dökmeksizin içmesiydi. Zihninizde bu karşıt davranışları düşündüğünüzde bunları fark etmeye odaklanın ve çocuğunuz bu davranışları gösterdiğinde onu takdir edin. Çocuğunuz gece bin kez yatağından kalktığında sinir olma düzeyinizi düşürün ve onun yerine yatağından kalkmadığında onu takdir etme düzeyinizi yükseltin.
Bir kılavuz çizgisi olarak, takdire karşı eleştiri oranını kabaca 3’e 1 düzeyine çekin. Sadece olumsuzu fark etmeye alışmışken bunu yapmak zordur ama uzun vadede getirdiği ödül dilinizi ısırmanın acısına değer. Dr. Anderson, “Ebeveyn çocuk ilişkisi temeldir, davranış yönetimi bunun üstüne inşa edilir. Başarılı olduğunda çocuğunuzu takdir edin, bağırmayı ve olumsuz davranışlara dikkat etmeyi azaltın, böylece ilişkiniz daha güçlü ve daha sıcak olur, zaman içinde gerçek bir davranış değişikliği görürsünüz,” diyor.
TEKRARLAYARAK ÖĞRENMEK İÇIN ASLA FAZLA YAŞLI DEĞILSINIZ
Eski alışkanlıklarınız ve içgüdüleriniz bu kadar içinize işlemişken nasıl yeni bir plan çizebilir ve 3 takdire 1 eleştiri oranını tutturabilirsiniz?
Bunu yaparken yaslanacağınız yönteme pekiştirerek öğrenme deniyor. Bir basketbol oyuncusunun üç puanlık atışı tekrar tekrar binlerce kez çalışmasına benziyor. Aynı oyuncu maçta bir savunma oyuncusuyla mücadele ediyorken, becerileri baskı altındayken tökezleyebilir ama aşırı pratik yaptığı için basketi atma ihtimali yine de daha fazladır.
Dolayısıyla yeni planı çalıştığınız ilk iki üç ay içinde olumlu davranışı takdir etmeyi artırıp olumsuz eleştiriyi azaltma pratiğinde 3’e 1’den çok daha yüksek bir oranı hedefleyin. Bu zihinsel bir disiplin gerektirir; yoğun, zorlu hayatları olan ebeveynlerden çok şey ister. Ama bunu bir süreliğine yapabilirseniz çocuğunuzun davranışında bir değişiklik fark edeceksiniz. Bu değişikliği birkaç ay boyunca sürdürebilirseniz on ikiden vurmuş olursunuz. Yeni beceriniz zaman içinde silinmeye yüz tutsa bile –muhtemelen de öyle olacaktır– yine de bu stratejiyi önceki sürece göre daha sık kullanıyor olacaksınız.
Pekiştirerek öğrenmenin güzelliği de siz yeni becerilerinizi uygularken (onun davranışlarına dikkat eder, iyi davranışlarını takdir etmeyi artırırken) çocuğunuzun da davranışlarını iyileştirmesinde yatıyor. İkiniz de ilişkiniz ve birbirinizi anlama biçiminiz için yeni bir plan çizersiniz. “Ebeveynlere göre tekrarlayarak öğrenmek becerileri koruyor. Bazıları kafalarının içinde benim, ‘Bunun tersi olan olumlu davranış nedir?’ ve ‘Çabayı takdir edin!’ dediğimi gerçekten duyduklarını söylüyor,” diyor Dr. Anderson.
Kulağınıza ne kadar gayrisamimi gelirse gelsin takdiri gerçekten de bol bol dağıtın. Çocuğunuz elleriyle yemeyi bırakmışsa onu takdir ederken biraz tuhaf hissetmişsiniz, çok mu? Bir anne takdir ederken hissettiği utanma duygusunu, cümlelerinin başına “ahbap” sözcüğünü getirerek aştığını söylemişti bana: “Bu ifade, bir şekilde beni rahatlattı. ‘Ahbap, cipsleri kâsede tuttuğun için teşekkürler. Kız kardeşine nazik davrandığın için teşekkürler ahbap,’ diyorum mesela. Başka yerde olsa ‘ahbap’ desem utanırdım. Ama burada benim takdir duygumu ifade etmeme yardımcı oluyor.”
Size hangisi uyarsa ahbap.
HER ŞEYI İZLEYIN
İki hafta boyunca çocuklarınız birer denekmiş, siz de laboratuvar önlüğünü giyip dosyasını eline almış bir biliminsanıymışsınız gibi davranın. İncelemek istediğiniz sorunlu davranışı seçin ve veri toplamaya başlayın. Yatma zamanı çok sık rastlanan bir şikâyet olduğundan onu örnek alalım. Her gece çocuğunuzun kaç kere ve hangi gerekçeyle yatağından kalktığını sayın. Nasıl tepki verdiğinizi kaydedin. Yataktan kalkmadığı zamanları da not alın.
Ebeveynler çocuğun haftada iki gece yatma kuralını bozmasına takar, o iki geceye odaklanmaya meyleder, özellikle de bu durum bir saat boyunca kimin patron olduğu konusunda bir bağırış çığırışa neden oluyorsa. Çocuğun üç gece doğruca yatağa gittiğini ya da diğer iki gecede azıcık şikâyet ettiğini ama sonra çabucak yattığını unuturlar.
Veriler çocuğunuzun davranışlarının çoğu zaman iyi olduğunu gösteriyorsa bu durumda yatma vakti geldiğinde her zaman olduğu gibi üçüncü seviyede savunma hazırlık durumuna (DEFCON 3) geçip herkesi germek yerine rahat davranmayı öğrenmenizin vakti gelmiştir. Veriler elinizde olduğunda tabletinize ya da dosyanıza bakıp çocuğunuzun iki gece sizi zorladığını, bir kere bağırdığınızı, bir kere duygularınızı kontrol ettiğinizi görebilirsiniz. Ertesi hafta “kayıp” sayınızı daha aşağı çekmeye çalışabilirsiniz. Çocuğunuz çabucak uyuduğu iki gece boyunca ilk kez yatağında kitap okumuştu. Ertesi hafta çocuğunuzun bir kitabın kapağını açmasına ne kadar bayıldığınızı söyleyip durmanız gerekir.
Kendinizi ve çocuğunuzu izler, verileri neyin işe yaradığını neyin yaramadığını öğrenmek için kullanırsanız kötü gecelerin sayısı azalır, araları açılır ve süreleri kısalır. Sağlam kanıtlarla belgelenmiş, kötü geçmiş bir tek gece çocuğunuzun kayıp bir vaka olduğu anlamına gelmez, uyum sağlamaya yönelik düşünceleriniz iyileşmeye başlar. Verilerin toplanması ister yatma vakti, ister oyun vakti ya da ev ödevleriyle ilgili olsun, sizin ve çocuğunuzun neyin yolunda neyin yanlış gittiğine dikkat etmenizi, bu bilgiyi herkesin yararına nasıl kullanacağınıza özen göstermenizi sağlar.
ÇOCUKLAR DA OLUMSUZLUĞA MEYILLIDIR
Bir odada bulunan yirmi yetişkinin fotoğrafını bir grup ergene gösterseniz ve onlardan dikkatlerini çeken şeyleri göstermelerini isteseniz bu gençler de şaşmaz bir tutumla çocuğuna bağıran bir babayı ya da hayal kırıklığı içinde ellerini havaya kaldırmış bir anneyi gösterirlerdi. Oğlunun ev ödevine sabırla yardım eden anneyi ya da kızının sorunlarını saygıyla dinleyen babayı fark etmezlerdi. Herkes beyninde saldırgan ve incitici davranışı taramaya yönelik bir donanımla doğar. Ama siz hep olumsuz davranışlara tepki verirseniz çocukların olumsuzluk eğilimi de sizinle etkileşimi nedeniyle güçlenir. Çocuğunuz fark edilmek istiyorsa size gözünüzden asla kaçmayacağını bildiği şeyi, yani kötü davranışı gösterecektir. Bamtelinize basan bir ergen dikkatinizi çekeceğine güveniyordur. Buradan büyük bir kavga çıkarsa ev ödevinden kaçacağı bir bahane yaratmıştır.

BUNU EVDE DENEMEYİN
Çocuğunuzu Küçük Düşürmek
Olumsuzluk eğiliminin yan ürünlerinden biri de çocuğunuzu utandırmanın, küçük düşürmenin ya da onunla alay etmenin, dalga geçmenin nasıl davranacağını öğretmekte etkili bir örnek olduğu inancıdır. Kesinlikle yanlış bir inançtır. Kanada’da kısa süre önce yapılmış, on üç ile on beş yaş arası 1400 çocuğun katıldığı bir araştırmada evde alaycı ebeveynlerin zorbalık ettiği çocukların okulda akran zorbalığına uğraması ihtimalinin daha yüksek olduğu ortaya çıkmış. Ebeveynler çocuklarıyla alay ederek onların öfkeye uygun tepki verme becerilerini her iki yönde de sakatlamışlar. Öfkeye ve düşmanlığa kapılmak arkadaş kazanmayı sağlayacak müthiş bir yol değildir. Ebeveynleri onları böyle işlediği için akranların alayları karşısında fazla hoşgörülü olmak da iyi değildir.
Oğullarım küçükken onlarla bir beyzbol maçına gitmiştim, kenarda duran bir babanın oğluna atletik becerileri konusunda bağıra çağıra hakaret ettiğini dinleyerek geçmişti bütün maç. Çocuk ilk posta doğru koşarken babası, “Bu mu senin hızın? Kaldır kıçını!” diye bağırıyordu. Çocuk oyundan çıkarıldığından babası durmadan onunla alay etti. Alayları bütün oyun boyunca sürdü, izlemesi ıstırap vericiydi. Baba belki de oğlunu daha çok çabalamaya teşvik ettiğine yürekten inanıyordu. Ama araştırmalar alaycı ebeveynlerin çocuğun benlik algısına hasar verdiğini gösteriyor. Benlik duygusunun çarpılmış olması da kalıcı depresyon ve kaygıya yol açıyor. Ergenlerde kaygıyı ve depresyonu önlemenin en kolay yolu, evde onlara işkence ETMEMEKTİR.
Utandırmaya başvurmak olumsuz davranışı güçlendirir, gerçi görünüşe bakılırsa bazı ebeveynler bunun tam tersinin doğru olduğunu düşünür. Bir babanın, oğlunu otobüste bazı çocuklara kötü davranırken yakaladığını, sonra da ona okula bir hafta koşarak gitme cezası verdiğini duyurduğu bir video paylaştığını görünce başımı iki yana sallamaktan başka bir şey gelmedi elimden. Baba, akranlarını utandırdığı, onlara zorbalık ettiği için oğlunu utandırıyor, ona zorbalık ediyor, böylece cehennem misali bir olumsuzluk döngüsü yaratıyordu.
Nick Lowe kusura bakmasın ama iyi olmak için asla zalim olmamalısınız.
Bilakis iyi olmak için iyi olun. Bir çocuğun özgüvenini sıcaklıkla perçinleyin.
Terapide ve konferanslarda bu dinamiği ebeveynlere işaret ettiğimizde odayı büyük bir sessizlik kaplardı.
Stephen diye anacağım on üç yaşında bir çocuk ev ödevi yapmaktan nefret ediyordu. Babası Michael oğlunun terapistlerine, her gece bu konuda hararetli bir tartışma yaşadıklarını anlatmıştı. Michael akşam yemeğinden sonra Stephen’a oturmasını, kitaplarını açıp ödevlerine başlamasını söylüyordu. Stephen ise atıştıracak bir şeyler alıyor, sonra banyoya gidiyor, arkasından internette “bir şeye bakıyor”du; babasının tepesi yavaş yavaş atıyordu. Michael oğlunu kaçınılmaz olarak ödevini geciktirmekle suçluyordu. Stephen ona dikkatini dağıttığını, kötü bir baba olduğunu, kendisini sabote ettiğini söyleyerek karşılık veriyordu. Ardından tartışma alevleniyordu.
Baba oğul ikisi de olumsuz planı kullandıkları için bu kalıba kilitleniyorlardı. Bu arada fazla ev ödevi de yapılmıyordu.
Bir ergenin dikkat çekmek için bamtelinize basmasını ona istediği ilgiyi göstererek ödüllendiremezsiniz. Ona ev ödevinden kaçma fırsatı tanımayın, özellikle de çoğu zaman ödevlerini yapıyorsa. Dolayısıyla bir ergen tam da ödevini yapması gerektiği sırada size saldırganca bir şeyler söylüyorsa bu yemi yutmayın. Bunun yerine ona, “Benimle böyle konuşman yakışık almıyor ama ödevlerinin yarısını bitirmiş olman hoşuma gitti,” deyin.
Kışkırtıcı yorumları ve kötü davranışları görmezden gelmenizi, o sırada ortada pek kanıt görünmese de olumlu yöndeki karşıt davranışlara odaklanmanızı istemem epey büyük bir istek, biliyorum. Ergen çocuğunuz bağırmanızı beklerken sizin, “Söylediklerini beğenmedim ama kendini bu kadar iyi ifade etmene bayılıyorum,” demeniz ona da epey tuhaf gelecektir.
Ergen çocuğunuz, onun üstünde bir ebeveynlik stratejisini denediğinizi fark edecek kadar uyanık olsa da bamteline basmayı görmezden gelmeniz yine de işe yarar. Ebeveynlerin bu yolu tutmasına birkaç kez kılavuzluk ettik. Birkaç hafta sonra çocuğa sorduk: “Annenle babanın daha önce seninle konuşma tarzını beğeniyor muydun yoksa son birkaç haftadır denedikleri şeyi mi tercih edersin?” “Eskiye dönmelerini, daha önce yaptıkları gibi davranmalarını istiyorum,” diyen bir çocuk henüz çıkmadı. Çocuklar kavga etmektense ne kadar tuhaf gelirse gelsin takdiri kabul etmeyi tercih ederler.
YENI PLANIN MÜREKKEBI NE KADAR HIZLI KURUR?
S: Eski planı bugün bıraksanız çocuğunuzun davranışı ne zaman değişir?
C: Üç aya.

Daha çabuk olmasını dilerdim ama yeni davranışın yerleşik ve normal davranış halini alması biraz zaman ister. Yine de yol boyunca bazı cesaretlendirici işaretler görürsünüz:

• İkinci haftada olumsuz eğilimi değiştirmeye olan direncinizi kırmaya başlarsınız.
• Dördüncü haftada pekiştirerek öğrenme sayesinde takdir-düzeltme oranınızı çocuğunuzun davranışında bazı değişiklikler görecek kadar yükseltmiş olursunuz.
• Altıncı haftada çocuğunuz hedeflenen davranışta tutarlı bir iyileşme göstermeye başlar.
• Sekizinci haftada çocuğunuzun sık sık olumlu davranış sergilemesine alışırsınız. (Bu noktada ebeveynlerimiz terapistlere, “Bana başka ne önerebilirsiniz?” diye sormaya başlar.)
• On ikinci haftada yeni davranış –sizin ve çocuğunuzun yeni davranışı– yerleşmiş ve sağlamlaşmış olur.
Klinik olarak ağır zorluklarla karşı karşıya olan çocukların kötü alışkanlıkları kırması dört beş ayı bulabilir. Tipik çocuklarda sekiz hafta kadar kısa sürebilir. Ama değişiklikleri görecek kadar uzun bir süre boyunca bu stratejiye sadık kalırsanız değişiklik muhtemelen kalıcı olacaktır. Araştırmalara ve şahsi deneyimime göre bu müdahalelerin süresi kararlılık gösterir. Olumlu güçlendirmeyi üç ay boyunca sürdürün, çocuğunuzun iyi davranışını altı ay, bir yıl, üç yıl sonra hâlâ görürsünüz. Üç ay doldurulması uzun bir süreymiş gibi görünebilir. Ama değişikliği yerleşik kıldığınızda, tarafsız izleme ve iyi davranış yeni normal haline gelir.

ÇOCUKLARINIZIN AKSI DAVRANIŞLARI İÇIN YAPI İSKELESI
• Yapı. Düşüncelerinizi çocuğunuzda sadece olumsuz olanı değil her şeyi fark etmeye yöneltin. Onun davranışını bütünlüğü içinde görebilirseniz neyin değişmesi gerektiğini de daha iyi anlayabilirsiniz.
• Destek. Çocuğunuza olumlu bir değişiklik yapabilmesi için ihtiyaç duyduğu bütün bilgileri, görmeyi sevdiğiniz davranışı nedeniyle onu takdir etmek ile sevmediğiniz davranışı nedeniyle ona bağırmak arasında 3’e 1 oranını kurarak verin.
• Teşvik. Çocuğunuz için olduğu kadar kendiniz için de sevinin. İçgüdüsel davranışı kökünden kazımak çok fazla zihinsel disiplin gerektirir, gösterdiğiniz çabadan ötürü kendinize ekstra puan verin.

ÇOCUĞUNUZ HAKKINDA HEP HAKLI ÇIKMAK
Karım Linda ile benim üç oğlumuz var, her birinin arasında iki buçuk yaş bulunuyor, üçü de biraz birbirine benziyor; aynı evde büyüdüler, aynı okullara gittiler. Ama mizaçları, kusurları ve sahip olduklarıyla birbirlerinden tümüyle farklı insanlar.
En büyük çocuğum Joshua yedi yaşından beri kendisini çok iyi ifade eden bir entelektüel. İkinci sınıftayken bir hafta sonu arabayla bir yerlere giderken ulusal radyo kanalında toplumsal kaygı hakkında bir program dinliyorduk. Eve geldiğimizde, “Arabayı kapama. Programın sonunu dinlemek istiyorum,” demişti.
Biz de program bitinceye kadar arabada oturmuştuk. Sonra Joshua bana dönüp, “Baba sen aslında neden bahsettiklerini anlamıyorsun. Sen ve Adam (ortanca oğlum) insanlarla hiç düşünmeden konuşabiliyorsunuz. Annem ve benim önce ne söyleyeceğimizi düşünmemiz gerekiyor,” dedi.
Onun bu kadar genç yaşta kendisinin bilincinde olması beni gururlandırmıştı. Kesinlikle de haklıydı. Joshua ile annesi bir salona girince, “Benimle kim konuşacak?” diye düşünürler. Adam ve ben ise bir salona girdiğimizde kalabalığa şöyle bir bakarız, “Kiminle konuşacağım?” diye düşünürüz.
Joshua o gün kim olduğunu söyleyerek benim için bir şey yaptı. Ben de onu dinleyerek, ona inanarak onun için bir yapı iskelesi kurdum. Çocuğu kaygısından bahsettiğinde birçok ebeveynin yaptığı gibi, “Rahatla ve kendin ol. Her şey iyi olacak,” demedim. Çocuğa gerçekten de “kendisi olma” özgürlüğü verilirse ebeveynleri onun kaygısını görmezden gelmez. Ebeveynin kurduğu yapı iskelesi, çocuk kim olduğunu düşünürken, onun kurduğu yapının çevresinde şekil alır. Çocuğun kim olduğu konusunda ebeveynlerin düşüncesine dayanarak onu sınırlamaz ya da bastırmaz.
Doğrulama yanlılığından söz edilirken, sıklıkla siyasi bir bağlama atfen, ideolojik yankı odalarında ya da “fanus” içinde yaşayan insanlarla ilişkili olduğu düşünülüyor. İnandığınız ne varsa Facebook akışınızdaki beş yüz kişi, hayatınıza aldığınız haber kanalları, yaşadığınız eyalet, bölge, şehir tarafından onaylanır. Ama çocuklarınızla ilgili olarak da aynı “balon” düşüncesini uyguluyor olabilirsiniz. Bilinçaltınızda, birkaç etkene, örneğin çocuğunuzun iki yaşındaki kişiliğine, sizin kişiliğinize ya da çocuğunuzun nasıl biri olmasını istediğinize dayanarak onun için bir plan çizmiş olabilirsiniz. Fantezi planın mürekkebi kuruduğunda onu değiştirmek ya da yeniden çizmek çok zordur. Claire gibi bir annenin, “Daniel tam bir baş belası” dediğini işitsem zihnimde bir kırmızı bayrak sallanmaya başlar. Claire oğluna ilişkin değerlendirmelerinde yüzde yüz haklı olduğuna inanıyordu, hiçbir şey onun “haklı” olduğu duygusunu sarsamıyordu. Daniel nasıl davranırsa davransın, Claire gördüklerini, yerleşik düşüncesini doğrulayacak şekilde “evirip çeviriyordu”.
Ebeveynlerin çocuklarını değerlendirmeye getirip, “Ne oluyor bilmiyorum. Lily hep mutlu bir çocuktu,” demesiyle sayamayacağım kadar çok karşılaştım. Lily’nin asla mutlu olmadığını söylemek istemiyorum. Küçük bir çocukken belki öyleydi. Ama olgunlaşırken beyni değişti. Hormonları harekete geçti. Hayat oldu. Çocuğun kaygısı ya da depresyonu onu bana getirecek kadar ağırsa hep mutlu olmadığı açıktır. Ama yine de ebeveynler kendi fantezilerinde kurduklarına karşılık çocuklarının gerçekte kim olduğunu görmekte zorluk çekerler.
Doğrulama yanlılığı ebeveynlerin tehlikeli kör noktalarından biridir. Çocuğunuz hakkında “haklı” olduğunuzu düşünmeniz sizi, yapı iskelesi kurularak çözülmesi gereken sorunları yanlış biçimde ele almaya yöneltebilir. Çocuğun, kendisinin söylediği kişi olmadığında ısrar etmek –“Rahatla, her şey iyi olacak,” demek– ebeveyn çocuk ilişkisine de zarar verir. Dinlemeyerek, içinde bulunduğunuz balonu bozmayı reddederek çocuğunuza sizin desteğinize güvenmemeyi öğretirsiniz.
ANDA KALIN
Diyelim ki çocuğunuz üst üste iki matematik sınavında başarısız oldu. Sonraki iki matematik sınavında en yüksek notu alması, çocuğunuzun matematikte zorlandığı yönündeki görüşünüzü değiştirmeye yeter miydi?
Muhtemelen yetmezdi ama yetmesi gerekir. Birincisi beyniniz sizi sorun çıkmasını beklemeye ve sorun aramaya yöneltti (olumsuzluk eğilimi), sonra da bu olumsuz izlenimi doğrulamaya çalıştınız. Görüşler oluştuktan sonra onları değiştirmek için çok büyük miktarda aksi yönde kanıt gerekir. İnsanlar farklı bir şey yapmaya ya da olmaya çalışan biriyle ilgili yorumlarını yeniden formüle etmekte çok zorlanır.
Başka bir deyişle, “Çocuğumun matematiği iyi değil,” diye düşünüyorsanız bu konu sizi kaygılandırabilir ve beklentiye sokabilir. Çocuğunuz başarılı bile olsa bu konudaki kaygılarınızı bir kenara bırakamayabilirsiniz. Matematiği iyi olan bir çocuk için, bir sınavda başarısız oldu diye pahalı bir öğretmen tutmak, yapı iskelesi kurmakta aşırıya kaçmanın ya da hiçbir şey yapmamak onun güçlenmesini sağlayacakken çok fazla şey yapmanın bir örneğidir.
Burada Viktor diye anacağım bir çocuk ortaokuldayken derslerine özen göstermiyordu, okulu ve öğretmenlerini küçümsediğini de açıkça dile getiriyordu. Ebeveynleri sabahları onu kapıdan çıkarmakta feci zorlanıyor, sürekli kasten kaçırdığı okul servisine kelimenin tam anlamıyla sürükleye sürükleye götürüyordu. Ailesi Viktor okula zamanında yetişsin diye Uber’a bir servet harcadı.
Viktor bir şekilde ortaokulu bitirdi. Sonra lisede bir şey oldu, her şey yerli yerine oturdu. Yeni öğretmenleri ona şevk vermişti, Viktor derslerini önemsiyor, okula zamanında gitmek istiyordu. Katılım göstermeye başlayınca arkadaşları da oldu ve –olumlu anlamda– akran baskısını hissederek derslere özen gösterdi ve bazı kulüplere katıldı. Dahası, başarılı olmak için kendi üzerinde de baskı kurdu.
Ebeveynlerinin Viktor’un değiştiğine inanması epey zaman aldı. Lise birinci sınıf boyunca her sabah geç kalmaması için ona bağırmaya devam ettiler. Otobüsü bir kez bile kaçırmadığını fark etmemiş gibi görünüyorlardı. Geceleri ödevini yap dırdırı devam etti, oysa Viktor kendiliğinden ödevlerini yapmaya koyulan bir çocuk olmuştu. İkinci yılına geldiğinde, ebeveynleri onun iyi gittiğini kabul ediyor ama bu başarılı “balayı dönemi” son bulduğunda eski haline geri döneceğinden sürekli korkuyorlardı. Viktor’un annesi onlardan “bir şey koparmak” için iki yıldır derslerine özen gösteriyormuş gibi yaptığını ileri sürüyordu. Annesiyle babası Viktor’un gerçekten de yeni bir sayfaya geçtiğini göremiyorlardı. Onun yeniden, “tanıdıkları” Viktor olacağı beklentisi içinde yaşıyorlardı.
Bu çocuk ailesinin meylettiği o öznel yargıyı, onun dalgacının biri olup çıkacağı beklentisini aştı ve sınıf birincisi olarak mezun oldu, saygın bir üniversiteye girdi, iyi bir iş buldu ve bağımsız bir yetişkin oldu. Maalesef on yıl sonra bugün bile annesi ile babası, Viktor’un eski haline dönmesinden ve her şeyin feci şekilde son bulmasından kaygı duyuyor.
Viktor, ebeveynleri ona inanmasa da başarısını sürdürdü. Ama onun ender rastlanan bir istisna olduğunu da bilmelisiniz. Çoğu aile için uzun vadede kalıcı bir değişiklik görmenin tek yolu, çocuklarına inanmaktan, iyi giden her şeyi desteklemekten, başarının gelip geçici olduğu konusunda ısrar etmemekten geçer. Hepimizin deneyimlediği üzere başarı zirveye tırmanan dümdüz kesintisiz bir çizgi değildir. Zikzaklar, gerilemeler, inişler olacaktır. Ama çocuklar (ve yetişkinler) çevrelerindeki insanların onlara inandığını, onları desteklediğini hissederse daha çabuk toparlanırlar.

BUNU EVDE DENEYİN
İnanıyormuş Gibi Davranın
Ebeveynler bir değişiklik işareti gördüklerinde, sürekli olmayacağını düşünerek tetikte davranırlar. Bu temkinlilik doğaldır ama temel bir güven eksikliğini gösterir, bu da aile ilişkilerinde sağlıklı değildir.
Güven zaman alır. Anlıyorum. Arkanızda bıraktığınız yol tutulmamış sözler ve kırılmış umutlarla dolu olabilir. Ama bir ebeveyn olarak göreviniz, bugün bulunduğu yerde çocuğunuzu karşılamaktır. Olumlu akışı korumak için yapabileceğiniz en iyi şey, çocuğunuzun halihazırdaki iyi davranışını teşvik edip desteklemektir. Geriye gitme olasılığı kesinkes vardır ve böyle bir şey olduğunda onunla uğraşmanız gerekebilir. Ama bu arada, şimdide olun ve önünüzde gördüğünüz şeye tepki verin. Aslında gerçek bir değişim olduğuna inanmasanız bile inanıyormuş gibi yapın.
Madde kullanımı sorunları olan ergen bir kızın babası terapistine şöyle demişti: “Neden çaba göstermem gerekiyor? O kadar çok kandırıldım ki. Bana iyiye gittiğini söylemişti, hepimiz öyle olsun diye dua ediyorduk ama sonra hepsinin yalan olduğu anlaşıldı.” Baba kendisini inandıramıyordu.
Şuna en ufak bir kuşku yok: İnsanlar zordur. Karmaşık canlılarız. Çocuklar ve ergenler ebeveynlerin onlar için en iyi olduğunu düşündüğü ya da bildiği şeylere her zaman uymaz. Ama çocuklara fırsat tanınırsa değişme ihtimalleri daha fazla olur. Çocukları çabayı sürdürmeye teşvik edin, onları kaynaklara yönlendirin ve başarısız bile olsalar onları seveceğinizden emin olmalarını sağlayın.

KENDINI GERÇEKLEŞTIREN KEHANET
Çocuğa baş belası olduğu, kötü bir öğrenci ya da tembelin teki olduğu tekrar tekrar söylenip durursa sonunda, “Belki ben işe yaramazın biriyim,” diye düşünmeye başlayabilir.
Benim uzmanlık alanım Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) yaşayan çocuklar ve gençler ve bu aslında beyinle ilgili bir hastalık olsa da çocuklara küçük yaşlardan itibaren sık sık meselenin biyolojik olmadığı, daha çok çaba sarf etmeleri gerektiği söylenir. İlkokul sonuna doğru tedavi görmeye başlamazlarsa tembel, zor, okula yatkın olmayan insanlar olmadıklarına inanmaya ve buna göre davranmaya başlarlar.
Yersiz bir yargı çocuğun kehaneti olur ve korkulan başa gelir. DEHB’den mustarip çocuklar etkili tedavi gördüklerinde –öğretmenlerden terapistlere çeşitli kişilerden destek aldıklarında ve odaklanmak için ilaç kullandıklarında– bile öğretmenleri ve ebeveynleri onların daha iyiye gittiğini fark etse de çocuklar hâlâ, “Ne kadar çok erteliyorum” ve “Çok tembelim” der durur. Biraz trajik bir durumdur. Dışarıdan ve içeriden gelen yargıları aşmak zordur.
Yargılarınız çocuğunuza karşı davranışınızı olumlu ya da olumsuz etkiler. Pygmalion etkisi denen bu olgu, 1964’te San Francisco’da ilkokul öğrencileri ve öğretmenleri ile büyüleyici bir deney yapan Robert Rosenthal adında bir Harvard profesörü tarafından kanıtlanmıştır. Rosenthal sahte bir IQ testi hazırlamış, üstüne Harvard damgası basmış, öğretmenlere bu yeni testin akademik başarıyı tahmin edeceğini söylemiş ve on sekiz sınıfta bu testi uygulamıştı. Tümüyle rastgele bir seçimle öğrencilerin yüzde 20’sini belirlemiş, öğretmenlere bu çocukların zekâ katsayılarının “gelişeceğini” söylemişti. Dr. Rosenthal sonraki iki yıl içinde bu öğrencilerin gerçek IQ katsayılarını izlemişti. “Zekâları gelişecek olanlar”ın notları, hiç dokunulmamış yüzde 80’lik kesiminkine kıyasla yükselmişti. Dr. Rosenthal bunu açıklamak için öğretmenlerin seçilmiş öğrencilere daha fazla zaman ayırdığını, özel olarak ilgi gösterdiğini ve onları teşvik ettiğini, bunun da IQ’yu artırdığını belirlemişti. Beklenti gerçeklik halini almıştı.
Daha başka kanıtlar bulmak için tek yapmanız gereken kendi geçmişinize bakmaktır. Ebeveynleriniz ya da öğretmenlerinizin sizinle ilgili hangi inançları çocukluğunuz, ergenliğiniz, hatta belki yetişkinliğiniz boyunca devam etti? Onların beklentilerinin yükünü taşımamış olsaydınız hayatınızda ne gibi farklılıklar olurdu?
Ebeveynlerin kuracağı güçlü bir yapı iskelesi planı olasılıklara, yeni bilgilere ve keşiflere açık “tamamlanmamış bir plan”dır. Yapı iskelesi planı, çocuklarınızı kendilerinin en iyi hali olsunlar diye desteklemek üzere esneklik ve kuvvet için tasarlanır.

ERGENLERDE YAPI İSKELESI PLANI-AÇIK PLAN
• Yapı. Hayatınızı ergen çocuğunuzla duygusal olarak ilgilenebilecek şekilde planlayın, böylece kim olduğunu ve neye ihtiyacı olduğunu size söylediğinde onu gerçekten dinleyebilirsiniz.
• Destek. Çocuğunuzla olması gerektiğini düşündüğünüz yerde değil, olduğu yerde buluşun. Onu sıcaklık ve olumlu pekiştirmeyle hemen burada ve şimdi daha da destekleyin.
• Teşvik. Beklentiler gerçekliği yaratır, bu yüzden ergen çocuğunuza ne yapamayacağını söylemeyin. Onu en büyük çabayı göstermeye ve başarısız olduğunda da denemeye devam etmeye teşvik edin.
“Kasırga” Daniel’ın annesi Claire, oğluyla birlikte olduğu her dakikayı onu izleyerek, onun ortalığı duman etmesini bekleyerek geçiriyordu. Olumsuz davranışları izlemeye o kadar hazırdı ki olumlu şeyleri gözden kaçırıyordu ve oğlunun asla “iyi” olmayacağına inanmıştı. Claire bu görüşünü oğluna ifade etmiş ve ailesine, arkadaşlarına oğlundan her gün “baş belası” diye bahseder olmuştu. Neredeyse sosyal çevresini de, Daniel ile birlikte olduklarında, bu yargısını doğrulamaya ve güçlendirmeye yöneltiyordu.
Olumsuz izleme ve doğrulama yanlılığının Daniel’ın davranışında olumlu değişiklikler gözlenmesi ihtimaline nasıl zarar verdiğini açıkladığımda Claire afalladı. Onun aşırı tetikte olması ve eleştirelliği korkulanı başa getiriyordu. İlgiye muhtaç Daniel annesinin beklentilerini gerçekleştiriyordu.
Claire’e olumlu karşıt davranışların takdir edilmesi ve hedef becerilerin izlenmesi düşüncesini tanıttıktan sonra Daniel’a DEHB testi yaptırmasını önerdim. “Davranışı onun hatası olmayabilir,” dedim. Annesinin küçük afacanının, annesinin baş belası Daniel’ın onun sabrını sınamak için koşturup durmadığı Claire’in aklına hiç gelmemişti. Daniel’a test yapılmasını kabul etti.
ELE AVUCA SIĞMIYOR MU, YOKSA DEHB MI?



Pek şaşırtıcı değil ama Daniel’ın ciddi bir DEHB vakası olduğunu tespit ettik. Çoğu ebeveyn gibi Claire de bu teşhis hakkında karışık duygular içindeydi. Tıp alanında çalışan bir profesyonelin, çocuğunun “normal” olmadığını kabul etmesi bir yandan onu rahatlatmıştı. Ama öte yandan oğlu için önerilen tedavi seçenekleriyle ilgili kuşkuları vardı. Okulda duyduklarından, gazetelerde okuduklarından öğrendiğine göre Amerikalı çocuklar, ele avuca sığmayan bu çocukları zombileştirmek isteyen doktorlar tarafından aşırı miktarda ilaca maruz bırakılıyordu. Teşhiste ve ilaç reçete etmekte aşırıya kaçmak pediatrik psikoloji ve psikiyatri alanlarında hararetli bir tartışma konusudur. Ama bu tartışma, semptomlar gösteren bir çocuğun numara yaptığı ya da sadece “sakinleşmesi” gerektiği anlamına gelmez.
Bu vakada, uyarıcı ilaçları kesinlikle içeren bir tedavi planı hazırladım. Claire planı değerlendirmek istediğini söyledi. “Ritalin ve Adderall hakkında kötü şeyler duydum. Önce ben bir araştırma yapacağım,” dedi.
Dikkatlice değerlendirmenin önemli olduğunu düşünsem de Claire’in oğluna ilaç vermekten kaçınması, dijital çağda doğrulama yanlılığının kaçınılmaz bir veçhesini gündeme getiriyor. Google ve başka arama motorlarının ebeveynlerin tercihini etkileyen önyargıları güçlendirecek şekilde kullanılmasından bahsediyorum.
ARAŞTIRMA YANLILIKLARI
Nörobiyolojik kavramlarla konuşmak gerekirse, kendi dünya görüşünüzü güçlendiren bir şeye rastladığınızda beyninizin ödül merkezinde bir dopamin artışı yaşarsınız. Bu onaylanma size iyi gelir ve daha fazlasını istemek de doğaldır. Ama kontrol altına alınmadığında değiştirmesi güç bir bağımlılık halini alabilir. İnternet halihazırda inandığınız şeyleri güçlendirecek şeylerle doludur, bu da size iyi gelir, o zaman neden başka bakış açılarına bakarak kendinize zorluk çıkarasınız ki? İnsanların Google’da soru sorma biçimleri bile onlara istedikleri cevabı verir. “DEHB bir efsane midir?”, “Aşılar otizme yol açar mı?” gibi sorular yazarlar örneğin. Hiç kimse, “Aşılar ile otizm arasında nedensel bir bağlantı olduğunu işaret eden kanıtlara dayalı en güvenilir bilgi nedir?” diye sormaz.
Çocuk ve ergen psikiyatrisi ve psikolojisi alanında büyük kaygılardan biri, ebeveynlerin bilimsel kanıtları incelemesini, güvenilmez bilgi kaynaklarını dinlememesini sağlamaktır. Aşılar ile otizm kaygı yaratan alanlardan biridir. Bir diğer kaygı konusu ise reçete edilen ilaçların yan etkileri, yani “kara kutu uyarıları”dır. Ebeveynler intihar düşünceleri ile antidepresan ilaçlar arasında bir bağ olduğu konusunda dostlarından, arkadaşlarının arkadaşlarından bir şeyler duymuş, bu konuda bir hikâye dinlemiş ya da bir makale okumuş da olabilirler. Ebeveynlerle araştırma yanlılığı ve yanlış bilgilenme hakkında her gün konuşuyorum. Bir araştırma manşetlere taşınabiliyor ve hikâyenin doğruluğu, nasıl haber yapıldığı hiç dikkate alınmadan ebeveynler çocuklarının akıl sağlığı sorunlarının ilaçla tedavi edilmesinden korkabiliyor.
Bir süre önce medya, depresyondan mustarip beş kişiden birinin antidepresan kullanımına rağmen intihar düşünceleri geliştirdiği bulgusuna varılan bir araştırmayı geniş kapsamlı olarak yayımladı. Bazı depresyon hastalarımızın ebeveynleri bu araştırmayla ilgili manşetleri okuduktan sonra adeta çıldırdı. Kendisi de kaygılı biri olan bir anne, “Olabilecekler nedeniyle oğlumun tedavi görmesinden korkuyorum,” dedi. Bahsettiğim tek bir araştırmaydı, hem de tartışmalı bir araştırma. Gerçek şu ki diğer araştırmalar, doktorlar daha az ilaç reçete ettiğinde intihar oranlarının yükseldiğini göstermektedir. Bizim bakış açımıza göre ebeveynlerin, çocuklarını tedavi ettirmezlerse olabileceklerden korkmaları gerekir.
Ebeveynlerin ilaçlara ya da terapiye direnç göstermesi –birçok ebeveyn bozukluğun kendisinden çok tedaviden korkar– akıl sağlığı meseleleriyle ilgili toplumsal bir damgalamadan ileri gelir. Geçmişte çocuklarına ya da kendilerine yapılan müdahalelerle ilgili kötü deneyimler yaşamış olabilirler. Birçok ebeveyn sağlık bakımı sisteminde yolunu bulamıyormuş, ihtiyaç duyduğu ilgiyi göremiyormuş ya da hizmetlere erişemiyormuş gibi görünür. Child Mind Institute’ta bizim görevimiz ebeveynleri tedavinin amaçları hakkında eğitmektir – bazı durumlarda yeniden eğitmektir. Yanlış bilgiler kaygıyı ve tedavi etmekte olduğumuz başka bozuklukları ağırlaştırır. Yan etkileri görmek, hastanın iyiye gidip gitmediğini belirlemek için onu yakından izleriz, bir ekip yaklaşımı içinde ebeveynler ve eğitimcilerle birlikte çalışırız.
Claire, “Daniel’ın DEHB tedavisi görmesine karar vermemi sağlayan şey oğlumu tanımadığımı idrak etmem oldu,” demişti. “Sorunlarını biliyordum ama bir kişi olarak onu tanımıyordum. Yıllarca onun hakkında olumsuz düşündükten, ilişkimizin olabileceği gibi olmadığını öğrendikten sonra farklı bir şey denemeye hazır olduğumu hissettim.” Daniel bir yıl önce tedavi görmeye başladı, bugün devam ettiği sınıf düzeyinde okuyabiliyor, sınıfta rahat oturuyor ve sakarlık yapmıyor. “Bir şeyler döktüğünde artık ona bağırmıyorum. Temizlemesine yardımcı oluyorum ve çabalarını takdir ediyorum,” diyen Claire anlatmaya devam ediyor: “Sonra konuştuğumuz konu ya da birlikte yaptığımız şey her neyse ona dönüyoruz. Muhteşem bir çocuk, bunu söylerken gurur duyuyorum. Bugün onun hayatının gelişimini izlemekten heyecan duyuyorum.”
KEŞFETMENIN MUHTEŞEMLIĞI
Çocukluk, çocukların her şeyin mümkün olduğuna inanabildiği ve inanması gereken bir harikalar çağıdır. Ebeveynliğin muhteşemliği de yarattığınız o kişiye bakıp, “Kim bu?” demekte yatar.
Ben de bir büyükbaba olduğum için harikaların sonunun gelmediğini biliyorum. Torunuma bakıp, “Nasıl da güzel bir oğlan çocuğu,” (evet, bir oğlan daha!) diye geçiriyorum aklımdan. Onun güzelliğiyle ilgili bu görüşüm, sokakta insanların annesiyle babasını durdurup aynı şeyi onlara da söylemeleriyle doğrulanıyor.
Dostlarımızın da torunları olmaya başladı, onlar da bana torunlarının ne kadar güzel olduğunu söylüyor, insanlar sokakta durdurup ne kadar güzel bir çocuk olduğunu/olduklarını söylüyorlarmış. Torunlarının fotoğraflarını gösterdiklerinde bütün doğru sesleri çıkarıyorum ama bazen de, “Bu güzel bir çocuk değil ki. Biraz komik görünüyor aslında,” diye düşündüğüm olmuyor değil. Bu yeni büyükanneler ve büyükbabalar çocuklarının yarattığı şey karşısında tıpkı benim olduğum gibi hayrete düşüyorlar. Müthiş olduğunu ileri sürdükleri yavrucakların bebek bezi reklamı seçmelerine katılamayacağını anlamaları biraz zaman alacak.
Hiçbir büyükanneye, büyükbabaya ya da ebeveyne bebekliğin hayran olunası pembe bulutlarını çok görmem. Ama pembe bulutlar dağıldığında, çocuğun sahip olduklarını ve kusurlarını nesnel olarak tanıma sürecini başlatmamız gerekir.
Torunumuzun kim olduğu hakkında ne eşimin bir fikri var ne de benim. Annesi, babası, büyükanneleri ya da büyükbabalarından biri gibi mi olacak, yoksa hiçbirine benzemeyecek mi? Şimdilik sadece altı buçuk kilo. Büyümesi yıllar alacak, o ve biz kim olduğunun gizemini yavaş yavaş çözerken kendisini gösterecek. O kendisini inşa ederken bizler de ona destek olarak, yardım ederek, yol göstererek ve hayret ederek yapı iskelesi kuracağız.
ŞU KALASLARI ÇIVILEYIN!
Çocuğunuzu yetiştirirken yeni planınızı hazırlamada kalaslarınızdan yararlanmayı unutmayın.

Sabır
• Olumlu karşıt davranışı güçlendirmeye başlamanızdan sonra yeni davranışların yerleşmesi üç ayı bulabilir. Ama uygulamaya bağlı kalın. Değişiklikler yerleştiğinde yeni normal halini alacak.

Sıcaklık
• Çocuğunuzla asla dalga geçmeyin. Nokta. Çocuğunuzun iyilik ve şefkat bulacağı, güvenebileceği kişi olun.

Farkındalık
• Ağzınızdan çıkanlara kulak verin ve kendi kendinize, “Sadece yanlış olanları mı görüyorum, hep haklı çıkmaya mı odaklanıyorum?” diye sorun. Eğer öyleyse yersiz yargılarınıza dayalı bir planınız olduğunu kabul edip yeni bir plan çizmeye çalışın.

Duygulara Kapılmama
• Öfke ve husumet ebeveynleri ve çocukları olumsuz kalıplara hapseder. Kan basıncınızın yükseldiğini hissediyorsanız sonrasında olumlu bir şey olmayacağını bilin.

İzleme
• Çocuğunuzun yatma vakti ya da ödev rutininin gerçekten düşündüğünüz kadar kötü olup olmadığını görmek için olumlu ve olumsuz bütün davranışlarını izleyin.

4
Sağlam Bir Temel Atın
Ebeveyn çocuk ilişkisi, üstüne yapı iskelenizi kurduğunuz temeldir. Bu temeli, duygusal olarak hazır olmayı, olumlu güçlendirmeyi, açık mesajlar vermeyi ve tutarlı kurallar koymayı içeren bir beton karışımıyla atarsanız çocuğunuz bu sağlam temel üstünde güvenle yükselip büyüyecektir. Temeli duygusal mesafe, olumsuz güçlendirme, muğlak mesajlar verme ve tutarsız kurallar koyma gibi kalitesiz bir beton karışımıyla dökerseniz çocuğunuz değişken, güvenilmez bir temele dayanarak yükselip büyümekte zorluk çekecektir.
Kurumsal bir firmada çalışan, kırk iki yaşında bir iş kadını olan Stacy on bir yaşındaki kızı Maya’nın kilosundan ötürü derin kaygı duyuyordu. Çocuk obezitesi altı ile on dokuz yaş arasındaki Amerikalı çocukların beşte birini etkileyen ciddi bir sorundur. Kızlar söz konusu olduğunda obezite ile depresyon arasında önemli bir bağıntı vardır. Stacy’nin kaygısını anlıyordum ama Maya obez değildi. Biraz fazlalığı vardı ama telaşlanacak bir durum yoktu.
“Çok fazla araştırma yaptım, çok çaba sarf ettim,” diye anlatıyordu Stacy. “Maya salata yiyor, her gün tartılıyor ve en az beş bin adım atıyor ama arkadaşlarının evlerinde gizli gizli atıştırdığını, gecenin bir yarısı kalkıp tıkındığını biliyorum. Benim çabalarımı sabote etmesine biraz içerliyorum doğrusu. Ben onun için bunca çaba sarf ediyorum ama o benim emeklerimi boşa çıkarıyor.”
“Bu konuda neler hissettiğini hiç Maya ile konuştun mu?” diye sordum.
“Bunun bir önemi var mı? Onun kendi tercihlerini yapmasına izin verseydim on kilo daha almış olurdu.”
Stacy’nin kızı için en iyisini istediğine inanıyordum. Maya’nın sağlığından, okulda alay konusu olacağından ötürü kaygılandığını söylemişti. Ama Maya’yı acı ve mahcubiyetten koruma çabasıyla tartıya her çıkardığında, sofraya her oturttuğunda kızının acı çekmesine, mahcup olmasına neden oluyordu. Tetikte olmasının kızını mutlu edeceğine inanıyordu ama Maya muhtemelen dertliydi.

Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию (https://www.litres.ru/chitat-onlayn/?art=69240151?lfrom=390579938) на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

notes

1
(Fr.) Suçluyorum! (ç.n.)
Sağlam Çocuklar Yetiştirmek Harold S. Koplewicz
Sağlam Çocuklar Yetiştirmek

Harold S. Koplewicz

Тип: электронная книга

Жанр: Современная зарубежная литература

Язык: на турецком языке

Издательство: Notos Kitap

Дата публикации: 25.04.2024

Отзывы: Пока нет Добавить отзыв

О книге: Kaygı çağında yaşıyoruz. Hayat hepimiz için eskisinden daha zor. Çocuklarımız için daha da zor olacak. Peki onları hayata nasıl hazırlayacağız? Duygusal olarak sağlıklı, cesur ve bağımsız olmaları için neler yapabiliriz? Hayatın kötü sürprizleriyle ve kaçınılmaz yenilgilerle nasıl baş edecekler?

  • Добавить отзыв